Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Kurgu Güncesi => Tartışma Platformu => Konuyu başlatan: Raisor - 27 Haziran 2011, 05:49:15
-
Kanatsızlar neden uçamaz?
Herkesin bildiği gibi, kanatsız uçabilen tek tür varlık, Süperman ve diğer kahramanlardır. Onların gücü öyle çoktur ki, kanatsız bir halde yerçekimine karşı geliyorlar. Yani bunların hayal olduğunu bildiğimize göre, uçmak için kanatlarımızın olması gerekir.
Eskiden, tavuk gibi çocukluğumda pek çok kez gördüğüm o komik yaratığın kuş olduğunu bilmezdim. Aslında kanatlara benzeyen kısa çıkıntıları görürdüm ama onları “kanat” olarak hayal edemezdim. Onların kuş olduğunu öğrendiğimde gerçekten inanmakta zorlanmıştım. Bu da şunu gösteriyor ki, kanadı olmayanların uçamaması gibi, kanadı olanların bazılarının da uçamadığı bir gerçek.
Oysa ben çocukluğumda uçabileceğimi düşünürdüm. Aslında epeyi salakmışım, kendimi bir uçurumdan aşağı atmamam iyi olmuş. Bilirsiniz, kendini uçmaya kaptırıp bunu deneyen ve bu konuda mükemmel bir şekilde başarısız olarak kendi kendinin ölümüne sebep açan birçok çocuğun haberlerini hepimiz gördük. En son kendini pikachu sanarak annesine hızlı atak yapan Joshua adlı Arjantin’li çocuk ölmüştü sanırım. Garip bir durum.
Benim hiç çözemediğim şey bu. Hayaller insanları kötüye mi sürükler yoksa iyi bir şey midir, bunu hep düşünürdüm. Bunu, 7/24 hayal Dünyasında yaşayan bir ergen olarak söylüyorum. Şimdi hayal kurmamızın nedeni nedir, bundan başlayalım.
İnsanlar doğası gereği bencil bir türdür. Devamlı bir şeyler ister. Elde edemeyeceğini düşündüğü zaman ise kendinden daha güçlü bir şeyden yardım istemek zorunda kalır. Tanrı inancını güçlü kılan da budur. Sonuçta Tanrı, biz insanların bize istediğimizi vermesi için olduğunu sandığımız ilahi bir güç olabilir. İstediğimiz şeye aşık oluruz. Çünkü ulaşılmaz olan zor olandır, ve insanlar zor olanı elde etmek, onu sevmek ister. (bakınız her şeyi ister). Dolayısıyla istenilen şeye duyulan özlem, ona kavuşamadığımızda ona hayallerimizde sahip olmaya iter bizi. Ve insanlar sevdiği şeyle ilgili hayal kurar durur. Oysa bunun yerine, hayal kurmayı bir kenara bırakıp ona gerçekten sahip olmak için elimizden geleni yapsaydık, ona sahip olurduk. Bir gün.
Yani Hayal kurmak belki de bizi gerçekteki isteğimizden uzaklaştırıyor.
Diğer yandan Hayal kuramayan bir insan, Dünyanın en monoton varlığı olur. Düşünebilme yeteneği zayıflaşır ve bu da onu cehalete iter. Hayal kurmak insanlarda mutluluk hormonunu artırıp, pozitif düşünce sistemini geliştiriyor. Jules Verne’in sahip olduğu hayal gücüne Albert Einstein sahip olsaydı, Bugün ölümsüzlüğü bulmuş olurdu. Uçan arabalar gerçekten var olurdu. Hatta, her evde bir robot temizlik yapıyor olurdu. Bilgisayarların beyni olurdu ve konuşabilirlerdi. Belki daha da fazlası. Albert Einstein zekiydi ama, Gerçek dünyada yaşıyordu. Jules Verne gibi hayal dünyasında yaşasaydı, neler olurdu tahmin bile etmek istemiyorum.
Peki sizce Hayal Dünyasında yaşamak mı, Gerçek Dünya'da yaşamak mı?
-
Hangisi daha iyi bilmem.Ama ben hayal dünyasını tercih ediyorum.(gençler çoğunlukla kendilerine zararlı olan şeyleri tercih edermiş)
-
Hayal dünyasıyla gerçeği karıştırmak gerek. Küçükken rüyalarımda hep uçtuğumu görürdüm, bunun verdiği keyfi hissetmeye taktığım için, bu yaz paraşütle atlayacağım. Mantıklı ataklar hayalle gerçeğin karışımını hissettirebilir. Ordan burdan atlayan çocuklarda gerçeklik bilincinin aile tarafından oturtulamadığı görüşündeydim. Apartmanımızın merdivenlerini uçarak indiğimi gördüğüm rüyalarımın hiçbirinin sonunda kendimi aşağı bırakmadım.
Hayaller gerçeği oluşturur ve gerçekleri algıladıkça ötesini hayal edebiliriz. Aslında oldukça bağlı birbirine. Nacizane. ^^
-
Raisor yazdığın yazıyı çok beğendim.Bence hayal dünyasında yaşamanın söylediğin gibi birçok faydası var ama bu kadar çok hayal dünyasında yaşanılırsa o Arjantinli çocuk gibi olabilir sonun.Yani hepsinden yeteri kadar.