Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Oyun Masası => FRP Arşivleri => Dipsiz Konak => Pazuzu => Konuyu başlatan: Fiddler - 16 Mart 2012, 02:24:34

Başlık: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 16 Mart 2012, 02:24:34
KARAKTER KAĞIDI


Ad ve Soyad: Raizo Shion
Cinsiyet: Erkek
Kökeni: Avrupa
Yaş: 19
Fiziksel Görünüş: Gözlerinin ve kulaklarının yarısını örtene kadar uzanan sivri, ince telli, siyah ve yer yer koyu kırmızı saçlar, mavi gözler, zayıf bir beden.
Bulunduğu Şehir: Londra


Sağlık Durumu: 5/5
İçgüdü: 4
Seviye: 1 (8/10)


Özellikler

Güç: 3
Çeviklik: 4
Zeka: 5
İrade: 4
Karizma: 2
6. His: 6

Yetiler: Zihin Görüş, Gelişmiş 6. His

Para: 635$

Envanter:
Cep Telefonu
Haçlı bir Kolye (çoğu şeytani yaratığı uzak tutar) (http://i1144.photobucket.com/albums/o492/FiddisBack/pazuzu/crown-thorns-two-tone-nail-cross-necklace_MED.jpg)
Uzun Hançer (http://i1144.photobucket.com/albums/o492/FiddisBack/pazuzu/cold-steel-colichemarde-dagger-88clmd.jpg) x 2



DM Notu: Oyun ilerledikçe karakter kağıdına yapılacak değişiklikler benim tarafımdan bu mesaja eklenecektir.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 16 Mart 2012, 02:33:20
(http://i1144.photobucket.com/albums/o492/FiddisBack/pazuzu/eye-london-morning-runawaylovebloggno-sun-Favimcom-47301.jpg)


Londra. Sabah.

Raizo Shion en çok güneşin doğuşunu severdi. Belki de kendisinin o kilisenin kapılarında güneş doğarken Papaz Paul tarafından bulunması sebebiyle, belki de şehrin en sessiz ve masum olduğu zamanın sabah olması nedeniyle; ya da belki de ortalıkta kol gezen tüm kötülükler geceleri ayyuka çıkıp sabah oldu mu karanlıklara çekildiği için seviyordu sabahları. Belki de sadece ona hiç hatırlamadığı çok uzak bir geçmişten güzel anılar hatırlatıyordu sabahları; ama ne olursa olsun Raizo güneşin doğuşunu severdi.

Ne olursa olsun, o sabah da yola çıktığı zaman kendini huzurlu hissediyordu. Dün kilisede kaldığı odadan yine gelen-giden insanların konuşmalarını dinlemişti ve genç bir kızın içine saklanmış kötü bir ruh sezmişti. Dün kızı evine kadar takip etmiş, nerede yaşadığını öğrenmişti, ve şimdi de kızın okuduğu liseye doğru giderken tüm gün onu olabildiğince yakından takip etmeyi, eğer hislerinde haklıysa (ki genellikle haklı çıkardı) onu bu kötülükten kurtarmayı planlıyordu.

Arkasında güneşin yeni vurduğu muhteşem Londra binalarını bırakarak, kızın lisesinin olduğu Notting Hill'e doğru yürümeye başladı.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 16 Mart 2012, 09:15:53
Hava sıcaklığının, mevsim normallerinden daha düşük olmasını, doğmasının üzerinden birkaç çeyrek saat geçmesine rağmen güneş bile engelleyememişti. Böyle havaları severdim. Hem güneş vardı, hem de hoş bir soğuk.

Bir süredir, ruhani bir kötülüğün varlığını hissetmemiştim. Hatta, iblislerin belki de bu son bir haftayı "Uluslararası insanları rahatsız etmeme haftası" olarak ilan etmiş olabileceği düşüncesi bile aklıma gelmiş, çehremde hoş bir gülücük yayılmasına neden olmuştu.

Ancak "Uluslararası, İnsanları rahatsız etmeme haftası" sona ermiş olmalıydı ki, daha dün, bir kızın izini sürüyordum. Bir sürü "Data gathering" araştırmalarına girişmiş, son olarak bugün, şüpheli kızın lisesinin bulunduğu Notting Hill'e varmıştım. Bu işi dikkat çekmeden yapmalıydım. Kız güçsüz olabilirdi lakin içindeki şey öyle değildi. İşe nereden başlayacağımı da tam kestiremiyordum doğrusu. Birçok liselinin dolaştığı bir okulda, böylesine bir kız büyük tehdit oluşturuyordu. İçimden bir ses, bu kız neyse, güçlü olduğunu söylüyordu. Bunu görecektik.

Şimdi ne yapabilirdim? Kılık değiştirip kızın velisi olduğumu söyleyerek data gathering işine devam edebilirdim. Kızın garip davranışlarda bulunup bulunmadığını, müdür ve öğretmenler ile konuşarak daha rahat saptayabilirdim. Ancak bu hem bir zaman kaybıydı, hem de belki de kızın ailesi olmadığımı anlayabilirlerdi. Bu da dikkatleri üzerime çekerdi.

Sonunda elimi kolumu sallaya sallaya okula girmeye ve dikkat çekmeden kızı izlemeye devam etmeye karar verdim.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 16 Mart 2012, 20:27:49
+1 Deneyim (Başlangıç)

Şarkı: Morcheeba - Enjoy The Ride (http://www.youtube.com/watch?v=7uMGH3kHhzM)

Raizo'nun kızı takip ettiği ilk yarım saat, onun hakkında gereğinden çok bilgi almasına yetmişti. Adı Faye Dyer idi. Lise ikinci sınıf öğrencisiydi ve tüm okul saçlarını boyatan küçük bir sürtük olduğunu iddia etse bile saçları doğal sarıydı.

Son iki haftadır mesajlaştığı Rick'e bugün hiç yüz vermemişti; ama ona attığı son mesaja bakılırsa öğle teneffüsünün sonunda kesinlikle yangın merdivenlerinde yiyişeceklerde. Hatta Faye, bu sefer de göğüslerine dokunabileceğini söylemişti.

En yakın arkadaşları olan Lily ve Sue üç gündür onunla konuşmuyorlardı; çünkü ne telefonlarına cevap vermişti, ne de onlarla birlikte şehre inmişti. Adeta onlar Faye'e trip attıkça o daha çok umursamıyor. O daha çok umursamadıkça kızlar daha çok trip atıyorlardı.

Son olarak da, Faye Dyer, ister içindeki ruh yüzünden olsun, ister kendi ruhu yüzünden olsun, herhangi bir derste herhangi bir şey anlayabiliyor gibi görünmüyordu.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 16 Mart 2012, 21:40:59
Okulda geçirdiğim ilk yarım saat, okula girmeden önceki tüm kaygılarımı bir nebzede silip atmıştı. Kimse "bu yabancı kim" demiyor, sanki ben okulun bir öğrencisiymişim gibi davranıyorlardı. Hatta şüpheli kızın son iki haftadır mesajlaştığı Rick ile rastlantısal olarak karşılaşmış, öğle teneffüsünde görüşeceklerini öğrenmiştim. Rick, bu öğlen yapacakları erotik fantazileri ballandıra ballandıra anlatmış, işimden dolayı yaşadığım yalnızlıktan ötürü bir kez daha acı çekmeme neden olmuştu.

"Kahretsin" dedim. "Artık işimi kiliseden ayrı yapmayı düşünüyorum. Böylece kızlardan kaçınmama gerek olmazdı"

"İşin mi? İşin ne ki?"

Saçmaladığımı fark ettim. "Neyse, görüşürüz." diyerek uzaklaştım. Yeni planım, öğlen onları bahsedilen yerde yakalamaktı. Ne de olsa kızın içinde bir şeyler olduğu belliydi artık. Son birkaç gündür herkese tuhaf davranıyor, herkesin dikkatini üstüne çekiyordu.

*

Güneş tepeye ulaşmış, insanların gölge boylarını küçültmekle kalmamış, gözlerini kısacak kadar rahatsız olmalarına neden olmuştu. Lakin hiçbir zaman güneş gözlerimi kısmamı sağlayamıyordu. Bunun sebebi uzun saçlarımın gözlerimi koruması mıydı acaba?

Yangın merdivenleri, okulun pek tenha bir yeriydi. İnsanların burada görülmesi çok da tanık olunmamış bir durumdu. Bunun sebebi yangın merdivenlerinin son 20 yıldır hiç kullanılmamış olması olabilir. Okuldaki tek yangın olayı Ahçı sınıfı öğrencilerinden Elizabeth Koringan'ın bundan 3 yıl önce tavadaki domuz etini ocakta unutarak, tavanın alev almasını sağlamasıydı.

İşte o yangın merdivenlerine istenilen vakitte ulaşmak için hızla yürüyor, o merdivenlerde olanlara düşüncelerim sabitlenmiş şekilde hiçbir yere bakmıyor, hiçbir şey düşünmüyordum. Aklımda sadece soru işaretleri dönüyordu. Bu yaratığın öncekiler gibi mi, farklı mı olduğu ile ilgili. Ya da kızın bilincinin ne denli yerinde olduğu ile ilgili.

Sonunda merdivenler görünen bir menzildeydiler. Hızla ilerledim. Sorulara cevap bulma vaktiydi

Edit
Spoiler: Göster
 Yazarken yanlışlıkla RPyi yarısında göndermişim. Şimdi düzenledim. Özür diliyorum bu minik hata için :)
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 14:42:33
+1 Deneyim

Raizo yaklaştığı zaman Rick ve Faye'in ateşli bir şekilde öpüştüklerini gördü. Bir ara dudakları birbirinden ayrıldı ve konuşmaya başladılar.

"Bunu yapacağımıza inanamıyorum!" dedi Rick heyecanlı bir şekilde. Bir eli hala konuşmakta olduğu kızın göğsünü tutuyordu. "Sonunda..." dedi ve tekrar yumulmaya çalıştı kıza. Faye ise kıkırdayarak itti onu. "Aa, dur biraz... Acelemiz mi var? Hem, önce bir söz vermen gerekiyor bana?"

Rick'in kafası karışmış gibiydi: "Ne sözü?"

"Bundan sonra benim, ve sadece benim olacağına söz vermelisin!"

Rick yavşak bir sırıtış tutturdu. "Ah tabii ki. Söz, söz! Sen benim bebeğimsin!" Tekrar daha ateşli bir şekilde yumulmaya çalıştı kızın ağzına.

"Hayır." dedi Faye tekrar iterek. Rick'in gözlerinin içine baktı, ellerini tuttu. "Tam bu şekilde söylemelisin! 'Bundan sonra senin, ve sadece senin olacağıma söz veriyorum' diyeceksin."

"Tamam söz işte!" dedi Rick mızmızlanarak. Faye tuttuğu elleri sıktı, "Söyle!" dedi.

Rick anlamamış bir bakış attı. Ardından pes etti. Eğer  birazdan Faye Dyer ile beraber olacaktıysa istenilen her sözü vermeye hazırdı. Faye'in istediği sözü vermek üzere ağzını açtı.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 17 Mart 2012, 15:31:59
"Tam bu şekilde söylemelisin! 'Bundan sonra senin, ve sadece senin olacağıma söz veriyorum' diyeceksin."

"Söyle!"


Bulduğum manzara korkunçtu. Kız, sonsuz bağlılık yeminini çaktırmadan Rick'e uygulamaya mı çalışıyordu? Bu kabul edilemezdi. Faye'nin bunu Rick'e erotizm yoluyla yaptırması ise ayrı bir ahlaksızlıktı.

Hayatının bu yeminle büyük bir değişikliğe gidebileceğinden haberi bile olmayan Rick ağzını açtı. Bunu engellemeliydim. Hemen.

Kızın kendi bilinci değil, içindeki şeytani şeyin bilinci ön planda olmalıydı. Şeytani yaratık bu özel yeminle kendine insanları bağlayabilirdi. Bunu biliyordum. Bu, rahipten öğrendiğim bir bilgiydi, lakin daha önce kullanıldığına şahit olmamıştım.

"Kahretsin." diyerek olay yerine daldım. Bu hareketimle birlikte Rick söyleyeceği şeyi söylemekten vazgeçmiş, şok dolu bakışlarla bana dönmüştü. Zira, bu kahretsin biraz fazla sesli çıkmıştı.

"Yerinde olsam hemen uzaklaşırdım, Rick" dedim. Sesimden ne kadar ciddi ve endişeli olduğum anlaşılabilirdi. Rick sarıya kaçan kumral rengi saçlarını eliyle dağıttı. İçimden "İyi ki gelmişim" diyordum. Gördüğüm manzara kabul edilebilir değildi. Ben de rüzgardan dağılmış saçlarımı sakince düzelttim ve tehlikeli iki adım daha attım.

"Özgürlüğünü seviyorsun değil mi, Rick?" dedim. "Minnettar olmalısın ki az önce özgürlüğünü kaybedişini durdurmuş oldum."

Kız, tüm bu süre boyunca boş bakışlarla bana bakıyordu. Bu sinir bozucu bakışlar, sinirimi bozmuştu. O an için istediğim tek şey, kızın aslında masum bir fahişe olması ve bunun bir "bağlılık yemini" değil, Rick'in ona olan aşkını ispatlamasını istemesiydi. Ancak durum böyle değildi. Tüm o ipuçları ve tüm o hislerim, Kızın olmasını istemediğim o şey olduğunu açıkça söylüyordu bana.

Elimi pantolonumun arkasındaki hançer kılıfına hızla daldırarak, iki hançeri birer elime aldım. Boynumdaki haçlı kolyeyi boynumun önüne attım ki rahatça görülebilsin.

"Hayırdır?" dedim. "Bu tehditkar bakışlarının sebebini sorabilir miyim?"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 17:58:37
Spoiler: Göster

Nasıl zarlarsınız siz yahu? Yılların kötü ruhu kepaze oldu resmen.
(15:45:49) ChatBot: Fiddler sallar 1d20 ve alır 17. - Raizo
(15:45:56) ChatBot: Fiddler sallar 1d20 ve alır 1. - Faye
(15:46:00) ChatBot: Fiddler sallar 1d20 ve alır 8. - Raizo
(15:46:06) ChatBot: Fiddler sallar 1d20 ve alır 1. - Faye
(15:46:12) ChatBot: Fiddler sallar 1d20 ve alır 3. - Raizo



Faye Dyer delici bakışlar atıyordu Raizo'ya. Yanı başında Rick ayaklanmaya çalıştı.

"Dostum n'aptığını sanıyorsun?" diye girişecekti konuya; ama Faye'in bakışları Raizo'yu o kadar etkilemese bile Rick'i olduğu yere mıhladı.

"Bu tehditkar bakışlarının sebebini sorabilir miyim? Neden oturduğun merdivenlerden kalktın? Bir yere mi gidiyorsun?"

Boynundan çıkarıp da gösterdiği haçlı kolye karşısında Faye kalakaldı. Öyle tiz bir çığlık attı ki Raizo bir an camların, hatta kızın bedeninin patlayacağını sandı. Rick elleriyle kulaklarını kapatmış, olduğu yerde çöküp kalmıştı.

Bu tiz çığlığın ardından sanki Faye ile birlikte çok gür sesle bir adam da konuşuyormuşçasına bir sesle konuşmaya başladı Faye:

"Sen kim oluyorsun da bana meydan okuyorsun! Benim tek bir sözüm ile senin gibi kaç adamı öldürebileceğimi biliyor musun?"

Raizo Faye'in sözlerinden hiç etkilenmediğini farketti.

"Senin küçük canını bağışlıyor ve şu anda gitmene izin veriyorum. Gitmeni emrediyorum! Geri dönme! Ayakların kanayana kadar yürümeye devam et!"

Kızın sesinde efsunlu bir çını vardı. Raizo her ne kadar bir değişiklik hissetmese de, bu sözlerin onu etkilemek, belki de büyülemek için söylendiklerini farketmişti; ama belli ki işe yaramadı.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 17 Mart 2012, 18:38:25
"Sen kim oluyorsun da bana meydan okuyorsun! Benim tek bir sözüm ile senin gibi kaç adamı öldürebileceğimi biliyor musun?"

"Senin küçük canını bağışlıyor ve şu anda gitmene izin veriyorum. Gitmeni emrediyorum! Geri dönme! Ayakların kanayana kadar yürümeye devam et!"


Kabul etmeliyim, bu korkutucuydu. Sesindeki büyüyü fark etmiştim. Ve eğer korkarsam bu büyünün etkinleşebileceğini de biliyordum. Korku, öfke, nefret gibi duygulardan beslenirdi bu yaratıklar ve bugün bunlardan birine yer veremezdim. Yer verirsem, bu benim sonum olurdu.

O kızın diğerlerinden farklı olduğu belliydi, hatta içindekinin bir şeytan veya yarı şeytan olabileceğini bile düşündüm. Bu kadar büyük? Bu kadar güçlü? Bu beni aşardı. Ama kendimi bu belanın içine sokmuştum ve öylece durup izleyemezdim. Büyüsel, tuhaf bir şey yapmaya çalışmıştı ve "Benim tek bir sözüm ile senin gibi kaç adamı öldürebileceğimi biliyor musun?" demesi onun çok daha farklı bir şey olduğunu belli ediyordu.

Güçlü olduğunu sezmiştim, ama bu kadarını değil. "Bir şeytan ha" diye mırıldandım. "Bunu beklemezdim. Nasıl oldu da bir Cehennem efendisi yer yüzüne çıktı? Belki de Yarı Şeytansındır?" O şey her neyse, normalden farklıydı.

Rick'e baktım. Hali dumandı. "Sakın korkma" dedim. "Korkarsan, seni etkilemesine izin verirsin." Ardından dalgınca güldüm. "En azından şeytanı ayartmayı başarmışsın dostum. Bir şeytanla yatmak ha? Garip olmalı." Ardından son bir kahkaha patlatarak sustum. Eskiden Faye'ye, ancak şu an bir şeytana ev sahipliği yapan bu beden kahkahalarımdan tiksinmiş gibiydi.

'Şeytan çıkarma ayini'. Bu daha önce ne tanık olduğum ne de hakkında pek bilgi sahibi olduğum bir şeydi. Bir iblis olsaydı onu çoktan kışılardım. Lakin bir Şeytanın girdiği vücudu kolay kolay bırakmayacağını biliyordum. Tabi Bu bir yarı şeytansa işim daha da kolaydı. Ya da ikisi de değildi? Zaten bir şeytan neden ininden çıksın ki, anlam veremiyordum. Onlar genelde işlerini cehennemden yönetirdi. %100 emin olabildiğim, onun diğer sıradan olanları gibi olmamasıydı. Bu seviyede bir yaratık karşısında savaşırsam bile, ki o zayıf bedenle fiziksel bir düello karşısında pek bir şansı yoktu, büyüsel işlere girişmemesine dua etmeliydim. Ya da korkulan gerçekleşir ve bedenden kendi isteği ile ayrılırdı, ama bu kez de nasıl bir bedenle karşımda belirirdi bilemiyorum. Onu kiliseye kadar sürüklersem, bir şansım olabilirdi. Çünkü kendim ne yapacağımı bilemiyordum.

"Bu güçte bir yaratığı kiliseye kadar sürüklemek mi?" Bu düşünce birden çok uç noktalara ulaştı. İmkansıza dayandı. Sakin görünmeye çalışıp düşünüyordum sadece. Pek de düşünecek zaman değildi ya, neyse.

"Haklı mıyım?" diye sordum. "Bir şeytansın?"

Aha, bu daha da gülünçtü. Şimdi de onunla muhabbet etmeye mi çalışıyordum? Belkide Arsenal - Milan maçıyla ilgili de fikrini alırdım. Bu saçmalıktı. Yine de durdum. Belki de cevap verirdi.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 20:06:59
+1 Deneyim
+1 RP Bonus


Küçük bir şıngırtı, metal basamaklardan çıkan ayak sesleri... Rick bir an kendinde o cesareti bulmuş olacak, yangın merdivenlerini boylu boyunca inmiş ve kaçmaya başlamıştı. Faye Dyer sadece bir saniyeliğine arkasından baktı, ardından tekrar Raizo'ya döndü.

"Haklı mıyım? Bir şeytansın?" diye sordu Raizo, bir cevap alabileceğine ihtimal vermeyerek gergin gergin sırıttı.

"Şeytan..." dedi Faye usulca... Gözlerini kapattı, yüzüne bir gülümseme hakim oldu. "Tınısı bile kulağa çok hoş geliyor." Tekrar özgüvenini kazanmış bir şekilde Raizo'nun çevresinde adımlar atmaya başladı.

"Siz insanların en sevdiğim yanlarından biri de bu. Konuşmanız... Sözleriniz... Kullandığınız sözcükler ve onların ağzınızdan şaklayarak çıkması. Bak mesela, bir şeytan olduğumu düşünüyorsun ve şeytan dediğin anda benim kokuşmuş, sürtük bir yaratık olmam gerekiyor."

Kendi üstünü şöyle bir süzdü: "Şey... Gerçi bu kızcağızın kokuşmuş ve kesinlikle sürtük bir yaratık olduğuna şüphe yok ya." Küçük bir kahkaha attı.

"Soruna gelince... Öncelikle o güzel sivri bıçaklarını yerine koymanı öneririm. Bu zavallı masum bedene bir zarar gelsin istemeyiz ikimiz de değil mi? Bu kızcağızın ne günahı var?"

Konuşmaya devam etmeden önce Raizo'nun çevresinde birkaç tur daha döndü. "Hayır ben bir şeytan değilim. Şey... Belki çok çok uzun zaman önce. Ama artık değil."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 17 Mart 2012, 20:49:57
"Hayır ben bir şeytan değilim. Şey... Belki çok çok uzun zaman önce. Ama artık değil."

"Hayır ben bir şeytan değilim" demesiyle gözle görülür bir rahatlama gerçekleşti, hem bedenimde hem de zihnimde. Ancak hemen ardından gelen "Belki çok çok uzun zaman önce" cümlesi hayallerimi yıktı.

Bir zamanlar şeytan olmuş olması bile, Faye'yi tehlikeli kılıyordu. Artık öyle olmaması, bir zamanlar öyle olmuş olduğu gerçeğini değiştirmez. "Çok çok uzun zaman önce" demişti. Ne kadar çok? Bu bilinemeyecek kadar eski bir vukuattı belki de. Ve neden artık öyle değildi? Şimdi neydi? Daha güçlü bir şey mi, daha güçsüz bir şey mi?

Zihin görüş yetim, onun planlarını öğrenmek için mükemmeldi. Ama işe yaramazdı. Böylesine güçlü bir varlığın zihnini korumak için kurduğu engellerden geçmem mümkün olmaz, boğulur giderdim. Profesyonel bir zihin okuyucusu bile başarısız olurdu ki ben profesyönelliğin uzağına bile yakın değildim.

"Soruna gelince... Öncelikle o güzel sivri bıçaklarını yerine koymanı öneririm. Bu zavallı masum bedene bir zarar gelsin istemeyiz ikimiz de değil mi? Bu kızcağızın ne günahı var?"

O an için, kızın canı umurumda bile değildi. Kız zaten ölüydü. Hali içler acısıydı. O da bir candı lakin şu anda bu yaratığın yok edilmesi, kızın bedeninden önemliydi. Eğer bu seviyede bir şey ortalıkta dolanırsa, hoş bir durum olmazdı.

Ancak yine de bıçakla kızı öldürsem bile, içindeki o şeyi öldüremezdi bu bıçak darbeleri. Ölen tek şey kız olurdu. Dediğini yaparak bıçağı indirdim. Kılıfına yerleştirdim.

"Haklısın" dedim, "Kızın ölmesini istemeyiz."

O şey kızın içinde daha bir görülebilir ve göz önündeydi.

Etrafımda, boynumdaki kolyeyi hiçe sayarak dönmesi canımı sıkıyordu. Sinirlerim gerilmişti. Koşup kaçmayı bile düşündüm. Ama sakinliğimi korumaya özen gösteriyordum.

"Seninle bir anlaşma yapacağız" dedim. "Sen kızın bedeninden dikkatli bir şekilde çıkacaksın, ben de sana zarar vermeyeceğim. İnine döneceksin."

Ardından kolyeyi sağ elimle tutarak yukarı kaldırdım. Daha görülebilir ve hoş duruyordu. Yaratığa doğru yakınlaştırdım.

"Ya da seramoni başlar ve zorla bunu yaparsın. Tabi beni hafife almamanı öneririm. Zira, ne ilk ne de son değilsin." Boş boş esnedim. Sanki olanlar çok sıradan ve umrumda değilmiş gibi bir izlenim yaratıyordum. Bu kolye de olduğu sürece, yaratık ne kadar yaklaşabilirdi ki? Bu bilinmezdi. Belki kolyeye karşı bağışıklığı vardı? Ama öyle olsaydı az önce acıyla çığlık atmazdı.

Kendimi yalnız ve ne yapacağımı bilemeyen bir durumda hissediyordum. Yaratık beni dinler ve çıkıp gider miydi? Sanmıyordum.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 19 Mart 2012, 02:02:58
Spoiler: Göster
Allah Allah.. Mis gibi zarlar geliyor sürekli
Fiddler sallar 1d20 ve alır 19.


Şarkı  Coldplay - Hurts Like Heaven (http://www.youtube.com/watch?v=bECRafNtY_s)

Raizo'nun sağ elinde kolyeyi kaldırmasıyla Faye'in içindeki kötü ruh bir kere daha uludu. Hızlı hızlı birkaç kez nefes aldıktan sonra deminki özgüveninden eser kalmamış bir şekilde konuşmaya başladı:

"Tamam. Tamam! Senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum. Özür dilerim..." dedi.

Neyden bahsediyordu böyle? Onlardan biri olmak da ne demekti?

"Bak, gerçekten gidiyorum tamam mı? Hemen şu an gideceğim. Lütfen bana zarar verme!"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 19 Mart 2012, 02:40:06
Spoiler: Göster
Nasıl bir zarsa, iyi ki gelmiş.


"Tamam. Tamam! Senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum. Özür dilerim..."

İki şey, inanılmaz ilginçti. Hafif meltemden dolayı bozulmuş saçlarımı sola doğru attım ve en az kendini kurbağa sanan bir kedi yavrusunu görerek şaşırmış bir diğer kedi yavrusu kadar şaşırdım.

İlki, Bu yaratığın özür dilemesiydi. Özür dilemek, Tanrı'nın insanlara verdiği değerli bir "yapılan hatadan duyulan mutsuzluğu belli etme" durumuydu. Bu seviyede korkunç ve kötü bir yaratık, kesinlikle yapılan hatadan mutsuz olmazdı. Eğer Özür dilemişse, korktuğundandı ve kesinlikle samimi bir özür olamazdı. Bu yüzden özrü, benim için kabul görmüyordu.

İkinci ilginç şey, Faye'nin "Senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum" demesiydi. Bu da ilginçti çünkü ben de "onlardan biri" olduğumu bilmiyordum. "Onlar" derken neyi kastetmişti? İlginçten de öte, garipti. Lakin inkar edemem ki yaratığı bu denli korkutmuş olmanın verdiği o garip mutluluğu yaşıyordum. Bu filmlerde hep olurdu. Güçsüz gibi görünen bir karakter filmin sonunda en güçlü kişi olarak belirirdi. İşte ben de öyle hissetmiştim. "Göründüğümden daha güçlüymüşüm demek ki" diye düşündüm. Tabi ki "kendimi bir şey sanıp" da gardımı düşürecek değildim.

Bir şey belli olmuştu ki yaratık, bir şeytan kadar güçlü değildi. Eskiden öyle olup artık öyle olmamasının sebebinin belki de onlar kadar güçlü olamayıp dışlanmış olabileceğini düşündüm. Ne de olsa bir şeytan benden korkmazdı, ne olursam olayım. Ya da tahmin ettiğimden tamamen farklı bir şeydim ki, gerçekten de bir şeytanı bile korkutabilirdim. Bu tuhaftı.

Aslında tahmin de edilebilirdi. Sonuçta anne babamı bilmiyordum. Kendimi bildiğimden beri kilisedeydim. Hayatı giz dolu birinden herşey beklenirdi ki kesinlikle hayatım giz doluydu. Ben bilmiyordum. Belki Tanrılar bilirlerdi? Bir tanesiyle konuşabilmeyi istediğim çok olmuştu.

Kuzeyden esen meltem birden şiddetlenerek rüzgar diyebileceğimiz bir diğer hava olayına dönüşmüştü. Bu yüzden de artık saçlarımı düzeltmek gayesine girmekten vazgeçmiştim. Düzeltsem, anında tekrar bozulurdu. Duruşlarımı dikleştirdim, ciddi bir yüz ifadesine büründüm ve Faye'ye tekrar dikkatlice baktım. Ardından konuşmasını beklemeye karar verdim.

"Bak, gerçekten gidiyorum tamam mı? Hemen şu an gideceğim. Lütfen bana zarar verme!"

Üçüncü ilginç şey de bu tabi. Ona zarar vermek mi? Son yirmi dakikadır bunu nasıl yapabileceğimi düşünüp durdum ve şimdi de bunu yapmamam için bana yalvarıyordu. Zaten yapamazdım? Yani böyle düşünmüştüm. O an için zor durumda olanın ben olduğumu düşünmüştüm. Lakin öyle değilmiş. Tabi bunu ele veremezdim.

Bu yaratık, ne olduğumu biliyordu. Bunu ben de öğrenmeliydim. Ancak eğer ona "Ben neyim ki?" gibi bir soru sorarsam, güçsüzlüğümü ele verir ve gitmekten vazgeçmesini sağlardım. Akıllıca bir harekette bulunup hem ne olduğumu bilmediğimi ele vermemek, hem de ondan bunu öğrenmek gayesinde birkaç saniye öylece durdum, düşündüm. Aklıma bir fikir gelmişti.

Yüzüme sinsi bir gülümseme, hatta sırıtma diyebileceğim bir ifade oturttum. Faye'ye dikkatlice baktım.

"Şimdi aynı dili konuşuyoruz işte!" dedim. "Bunu farketmen iyi oldu. Tabi aynı şeyden bahsediyorsak. Ki muhtemelen aynı şeyden bahsediyoruz" diye ekledim.

"Benim gibi biriyle daha önce karşılaşmış olmalısın ki bu denli korktun. Gitmek, akıllıca bir seçim." Sırıtmaya devam ettim. "Belki de gitmeden önceki iki saniyeni, bana bu hikayeyi anlatmakla harcayabilirsin. Tabi, iki saniyeyi geçirirsen olacakları biliyorsun."

Sırıtmam, sesli bir kahkaya dönüştü. İyi mi rol yapıyordum nedir?
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 21 Mart 2012, 21:42:26
+1 Deneyim

"Belki de gitmeden önceki iki saniyeni, bana bu hikayeyi anlatmakla harcayabilirsin. Tabi, iki saniyeyi geçirirsen olacakları biliyorsun."

Faye Dyer anlamamış gözlerle baktı ona.

"Bak, ne dediğini bilmiyorum. Hikaye falan yok bende. Şimdi gideceğim ve söz veriyorum, bir daha da karşına çıkmayacağım."

Gidip gidemeyeceğini denercesine geriye doğru iki adım attı. "Sizlerle daha fazla sorun istemiyorum. Geçmişte olan geçmişte kaldı!"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 21 Mart 2012, 22:19:07
Ne olduğumu öğrenme hayallerim yıkılmıştı, lakin önemli değildi. Faye geriye doğru iki adım attı. Onun gitmekten kastı koşarak uzaklaşmak mıydı? Ben kızın bedeninden çıkıp cehennemin dibine kendi isteğiyle döneceğini düşünüyordum. Gideceğini söyleyip duruyor, bir türlü gitmiyordu.

"Her neyse," dedim. "Bedenden çık ve geldiğin yere dön!"

Gözlerimi biraz daha açarak dikkatlice ona bakmaya devam ettim. Kolye hala elimdeydi.

"Bedenden çık ve geldiğin yere geri dön!"

Faye korku dolu bir bakış fırlattı. İstifimi bozmadan, cümlemi üçüncü kez tekrarladım.

"Bedenden çık ve geldiğin yere geri dön!"

Sesim, kendime de sihirsel gelmişti o vakit. Belki de saçmalıyordum. Kötü ruhları vücuttan kovmanın birkaç yolu vardı. Ancak güçlü bir ses, onu kovmayı başarabilirdi. Bu biraz zorlama olabilirdi, ona zarar vermememi istemişti ve teknik olarak zarar vermemiştim de. Sadece çıkıp gitmesine biraz yardımcı oldum, hepsi bu kadar. Sanırım.

Gidip gitmeyeceğine olan merakımla onu incelemeye devam ettim. İnanılmaz acıkmıştım ve şu an için tek istediğim bir lokantaya gidip limonlu pasta yemekti. Şu konserveden çıkardıklarından değil. Gerçek, limonlu bir pasta.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 25 Mart 2012, 16:53:05
+1 Deneyim

Raizo gerçekten kestiremiyordu neyin işe yaradığını. Kolyesini tutup ona doğru delice sallaması mıydı kötü ruhu yıldıran, yoksa üç kere tekrar ettiği o sözler sandığından daha mı etkiliydi. Ne olursa olsun bir saniye sonra Faye Dyer'ın vücudu sara krizi geçiriyormuşçasına sarsılmış, ardından kulak tırmalayıcı tiz bir çığlık eşliğinde kötü ruh kaybolmuştu. Geriye sadece yangın merdivenlerinde baygın bir şekilde yatan genç bir kızcağız kalmıştı.

Raizo emin olmak için kızı inceledi, bildiği birkaç tılsımlı sözcük söyledi. Hakikaten de kötü ruhtan eser kalmamıştı. Eline aldığı kolyesine baktı. Kötü ruhun gitmeden önce söylediği şeyleri düşündü. Oldukça kafası karışmıştı; ama biliyordu ki; bu şehirde bu ruh ve onun bahsettiği şeyler hakkında bir şeyler öğrenebileceği bir yer varsa o da St. Tristan Katedraliydi.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 25 Mart 2012, 18:33:55
Başarıyla görevini tamamlamış bir dedektif gibi sevindim. Yangın merdivenlerinde baygın bir halde yatan Faye, bu kez hiç olmadığı kadar masum ve güzel gelmişti gözüme. Sadece vücudu ruh hastası bir kötü ruh tarafından işgal edilmiş, zavallı kızın masumane özgürlüğünü birkaç günlüğüne elinden almıştı. Ellerim boşlukta kalmış gibi titredi, soğuk bir ürperti anlık olarak ürpermeme neden oldu. Bu son birkaç yarım saatte yaşadığım olay, her şeyi olağan kılan Londra'da bile bir istisnaydı.

Kız için ne yapabilirdim? Şimdiye kadar elimden geleni yapmıştım zaten. Hatta pek çoğunun yapmaya cesaret edemeyeceği bir şeydi yaptığım. Zaten kafam karışıktı. Daha az evel kızın içindeki kötü ruh sonunda gitmeye karar vermiş, hem beni hem de kızı huzura sevk etmişti. Kız için başka bir şey yapmayacaktım, hayır. Sadece gidip açlıktan guruldayan karnımı doyuracaktım. Sonunda onu bu yangın merdivenlerinde öylece baygın bırakıp gidebileceğimi fark ettim. Onu kucaklayarak okuldan öylece çıkamazdım ya? Kız elbet uyanacaktı. Kendi yolunu bulabilirdi.

St. Tristan Katedrali, büyük ve güzel bir katedraldi. Durumdan haberdar edilmesi gereken bir yer varsa o da orasıydı. Ayrıca bilgisizliğimi ve kuşkularımı orada yenebilir, bir şeyler öğrenebilirdim. Ama oraya gitmeden önce yapmam gereken son bir şey daha vardı. Okuldan çıkarak bir taksi beklemem gerekiyordu ve bu uzun sürebilirdi ama, şu an kesinlikle Jason's Place'e gidecektim.

Jason's Place, Londra'nın en iyi limonlu pastasının satıldığı yerdi. Büyük ve doyurucu bir tabakta servis ediliyordu ve fazla da pahalı sayılmazdı. Ev yapımıydı, şu eski, konserveden çıkan türden pastalardan değildi. Buraya da uzak sayılmazdı ama yürüyebileceğim kadar yakında değildi.

Bir taksinin gelmesi fazla uzun sürmedi. En azından beklediğimden kısa sürdü. Okul çevrelerinde binilecek bir taksi hep bulunurdu.

Yolculuk boyunca düşündüm. Hala daha Faye'nin içindeki o ruhun söyledikleri kafamı karıştırıyor, kafa yormama neden oluyordu. Taksinin içinde transa girmiştim düşünmekten. Tam da dalgın dalgın evleri, arabaları izliyorken, "Burası mı genç oğlan?" dedi taksici. Sağıma soluma baktım. Hemen dibimde "Jason's Place" yazan küçük tabellayı ve kutu gibi küçücük kafeyi gördüm.

"Evet, tabi" dedim. Cebimden bir miktar kağıt para uzattım. Paranın üstünü alarak arabadan indim ve Jason'un yerine girdim. Girer girmez ahşap ve bar masası gibi uzunca olan masanın yanındaki yüksek bar sandalyelerinden birisine oturdum. "Ne istediğimi biliyorsun ihtiyar" dedim masanın arka tarafından servis yapan Jason'a. Jason, yaşlı bir adamdı. Uzunca bir süredir bu işi yapıyordu. İhtiyar demem hep onu sinir ederdi ama bugün iyi gününde olmalıydı. Onu sinir etmek hep hoşuma giderdi.

"Bilmez miyim?" dedi gülerek.

***

Karnımı da iyice doyurduktan sonra, sıra St. Tristan Katedrali'ne gitmeye gelmişti. Buraya pek de uzak sayılmazdı. Usulca Katedralin yolunu tuttum.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 27 Mart 2012, 21:40:18
Spoiler: Göster
Taksi ve limonlu pastanın faturasını gizlice kestim  ;D



(http://i1144.photobucket.com/albums/o492/FiddisBack/pazuzu/2008-05-02-1731-DSC02001.jpg)

St. Tristan'ın görkemi Raizo'yu her zaman büyülemişti. Sanki şehrin ortasına devasa bir kartpostal koymuşlar da koskoca yapı o kartın üzerinden bakıyordu. Rengi, eskimişliği, heybetiyle kesinlikle çevresine ait değildi; ama diğer yandan da bu muazzamlık ona çevresindeki her şeyi kucaklayan bir hava kazandırıyordu.

Merdivenleri tırmanıp ana kapıdan girerken Raizo içini bir huzur kapladığını hissetti. Bu hissin bir kısmını biliyordu, kendi yaşadığı kilisede de olan garip bir sessizlik, sonsuz tozluluk haliydi; ama diğer yarısında kesinlikle efsunlu olan bir şeyler vardı. Burada kaygıya yer yoktu.

İçeride turistlere açık olan bölümü geçip arkadaki odalara açılan koridora geçti, oradan da sayısız dönen merdivenler, art arda kapılar ve uzun koridorların sonunda Joseph Baba'nın olduğu yer. Joseph Baba dini kimliği yüzünden baba diye bilinmezdi. İşin aslına bakılırsa, tüm katedralde belki de en kirli zihne sahip insan oydu. Kendisine Joseph Baba diye hitap ediliyordu; çünkü gençliğinde o kadar fazla kadınla ilişkiye girmişti ki; bir arkadaşı Londra'daki her 10 kişiden birinin ona gerçekten baba diyebileceğine dair bir espiri yapmıştı. O günden beri adı Joseph Baba'ydı.

Raizo kapısını çalarken içeriden "Gir!" diyen tok bir ses yükseldi. Kel kafalı, kirli sakallı, siyah gömlek ve siyah pantolon giymiş yetmişlerinde bir adam Raizo'yu içeri girerken görünce o sesiyle gürlercesine kahkaha attı.

"Raizo! Yine limonlu pasta yemişsin ve bana getirmemişsin bile! Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 28 Mart 2012, 00:12:59
"Raizo! Yine limonlu pasta yemişsin ve bana getirmemişsin bile! Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?"

Joseph baba'yı gerçekten severdim. Joseph baba diğer katedral görevlilerine göre biraz daha günahkar bir adamdı ve bu da onun bir insan olduğu gerçeğini su yüzüne çıkarıyordu. Her zaman için saf iyilik peşinde koşan insanların daha çok kötülük getirdiğine inanmıştım ve Joseph baba kesinlikle saf iyilik peşinde koşmuyordu.

Çoğu din adamının ve katedral çalışanının bildiği gibi, ben de Joseph babaya neden "baba" dendiğini iyi biliyordum. Bu ünvanı ona veren, sapık kişiliğiydi. Ama bunun Joseph babayı kötü biri yapmadığına inanmıştım hep.

İçeri girer girmez beni oldukça sempatik ve güler yüzlü bir şekilde karşıladı. Onun bu canayakınlığı güzel bir duygu yaşatıyordu insana. Güzel espriler yaptığına tanık olmuştum ki, dini kişiliğe bürünmüş insanların büyük bir çoğunluğu espriden yoksun adamlardı. Joseph baba kesinlikle garip bir insandı.

"Limonlu pasta yediğimi bilen bir adam buraya neden gelebileceğimi de bilmez mi Joseph baba?" dedim. Joseph baba tahmin etme konusunda başarılı biriydi. Belki de zihin okuyabiliyordu. Eğer durum böyleyse Joseph babanın zihin okuması benimkinden kat ve kat daha iyi olmalıydı. Ne de olsa benden çok daha yaşlıydı ve bu yetenek üzerinde ustalanacak bolca zamanı olmuştu. Ya da belki de ben yanılıyordum. Sadece limonlu pasta yediğime dair bir tahminde bulunmuş olabilirdi. Belki de daha farklı bir "olanları bilme" yetisi vardı. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim.

"Açıkcası buraya gelme sebebim size bir olayı bildirmek, Joseph baba. İki gündür Faye adlı bir kızın izini sürdüm. İçinde güçlü ve kötü bir şeyin varlığını kolaylıkla sezebilmiştim. Çok güçlüydü."

Bir an için yutkundum çünkü korkuyordum. Joseph babanın kiliseye hiç haber vermeden böyle bir işi kendi başıma halletmeye çalıştığımı öğrendiği anda, bana kızma ihtimali vardı. Ama bu önemliydi ve anlatılması gerekiyordu.

"Sonunda Faye adlı kızı okula kadar takip ettim ve onu tenha bir noktada köşeye kıstırabildim."

Yorgundum ve oturmak istiyordum. Karşıdaki koltuklardan birinin yanına kadar ilerledim ve oturdum. Tüm bu süre boyunca Joseph baba beni dinliyordu.

"Ardından ruhun, eskiden bir şeytan olduğunu öğrenebildim. Ruhla ilgili daha fazla bir bilgi edinemedim ama, özetle şunu söyleyebilirim ki sözleriyle büyülü bir tını yaratabiliyordu. Uzaklaşmamı ve ayaklarım kanayana kadar yürümemi bile söylemişti. Bunun eski bir lanet tarzı bir şey olduğunu biliyorum. Şükür ki işe yaramadı."

Nefes almadan konuşuyor, anlatmak istediklerimi bir an evvel anlatmak istiyordum. Ağzımdan dökülen Şeytan kelimeleriyle Joseph Baba'nın gözleri fal taşı gibi açılmış, tüm dikkatini bana vermişti.

"Sonunda kolyemin de yardımıyla kaçıp gitmesini sağladım. Kızın bedenini olduğu gibi bırakarak kaçtı. Ama gitmeden önce korku dolu gözlerle bana "senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum" demesi aklımı iyice karıştırdı. Neyden bahsettiğini anlamak için uğraştım ama öğrenmeyi başaramadım. Bu bahsettiklerinin şu görü yeteneğimle bir ilgisi olup olmadığını merak ediyorum."

Tüm bu süre zarfında Joseph baba beni dikkatlice dinlemiş, sabırlıca sözlerimi bitirmemi beklemişti.

"Bu sebepten buraya kadar geldim." dedim. "Belki de bu konu hakkında bir bilginiz olabileceğini düşündüm. Ayrıca bu durumdan sizi haberdar etmem gerekirdi."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 02 Nisan 2012, 21:47:08
+1 Deneyim

Şarkı Radiohead - Bloom (http://www.youtube.com/watch?v=1g6R89fCUBE)

Joseph Baba Raizo'nun söylediklerini, lafını kesmeden sabırla dinledi. Raizo bitirip de aklındaki soruları ona sorduğunda ise boğazını temizledi ve konuşmaya başladı:

"Öncelikle Raizo, senden çok daha dikkatli olmanı beklerdim. Paul böyle patavatsız yetiştirmemişti seni! Ne idüğü belirsiz iblislerin, ruhların peşinden yalnız başına gitmek, onlarla tek başına yüzleşmek, üstelik ne yaptığını bile doğru dürüst bilmeden! Dua et ki şansın yaver gitmiş; ama bir sonraki sefere böyle olmayabilir!"

Birkaç derin nefes alarak sakinleşti ve konuşmaya devam etti.

"Bir an için Faye dediğin zaman Faye Laraye'den bahsettiğini sandım. Son günlerde sanki tüm dünya bir olmuş bu kızı arıyor. İlginç bir tesadüf olmuş senin bu eski-şeytanının da Faye adında bir kızı seçmiş olması. Belki de bir bağlantısı vardır, kim bilir... Neyse. Anlattıklarından çıkaramadım nasıl bir kötü ruhtan bahsettiğini. Ama gerçekten de söylediklerinde haklıysa ve eskiden bir şeytandıysa, artık neden değil? Eski gücünün ne kadarına sahip acaba? Kızın bedeninden çıkıp gitmesi büyük yazık olmuş. Pek çok soruya cevap olabilirdi belki."

Mozaikli katedral camından dışarıya bakmaya başladı.

"Sana söylediği şeye gelince... Aradığın cevabın bir kısmı bende; ama maalesef tamamı değil. Paul o haçı sana bırakırken biliyordu ne kadar kıymetli bir miras bıraktığını. Bana da söylemişti. 'Bu haç onu gerektiği zaman gerçeğe götürecek' demişti. O zamanlar anlamamıştım ne dediğini; ama bana kalırsa o haç bir sembol ve muhtemelen Faye kızının içindeki ruh da o sembolü taşıyan bir grup insandan korkuyordu. Öte yandan, neyin sembolü olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Araştırabilirim istersen, sorabileceğim birkaç yer var... ama zaman alır..."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 02 Nisan 2012, 23:50:55
"Öncelikle Raizo, senden çok daha dikkatli olmanı beklerdim. Paul böyle patavatsız yetiştirmemişti seni! Ne idüğü belirsiz iblislerin, ruhların peşinden yalnız başına gitmek, onlarla tek başına yüzleşmek, üstelik ne yaptığını bile doğru dürüst bilmeden! Dua et ki şansın yaver gitmiş; ama bir sonraki sefere böyle olmayabilir!"

İşte korktuğumun başıma geldiği an! Neyse ki hemen sakinleşti Joseph baba.

"Bir an için Faye dediğin zaman Faye Laraye'den bahsettiğini sandım. Son günlerde sanki tüm dünya bir olmuş bu kızı arıyor. İlginç bir tesadüf olmuş senin bu eski-şeytanının da Faye adında bir kızı seçmiş olması. Belki de bir bağlantısı vardır, kim bilir... Neyse. Anlattıklarından çıkaramadım nasıl bir kötü ruhtan bahsettiğini. Ama gerçekten de söylediklerinde haklıysa ve eskiden bir şeytandıysa, artık neden değil? Eski gücünün ne kadarına sahip acaba? Kızın bedeninden çıkıp gitmesi büyük yazık olmuş. Pek çok soruya cevap olabilirdi belki."

Joseph babayı dikkatlice dinledim. Havada gizem kokusu vardı.

"Sana söylediği şeye gelince... Aradığın cevabın bir kısmı bende; ama maalesef tamamı değil. Paul o haçı sana bırakırken biliyordu ne kadar kıymetli bir miras bıraktığını. Bana da söylemişti. 'Bu haç onu gerektiği zaman gerçeğe götürecek' demişti. O zamanlar anlamamıştım ne dediğini; ama bana kalırsa o haç bir sembol ve muhtemelen Faye kızının içindeki ruh da o sembolü taşıyan bir grup insandan korkuyordu. Öte yandan, neyin sembolü olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Araştırabilirim istersen, sorabileceğim birkaç yer var... ama zaman alır

Tabi ya, kolye! Bunu nasıl anlayamamıştım! Faye'nin içine giren kötü ruhun en başından beri korktuğu şey, ben değil kolyeymiş meğer. Kafamda binbir çeşit senaryo uydurmuştum. Faye'nin kolyeye verdiği o tepkilere rağmen gerçeği görememiştim. "Senin onlardan biri olduğunu bilmiyordum" dediği zaman, bende bir farklılık olduğunu düşünmüştüm. Ama şimdi her şey açığa çıkıyordu. Kolyenin üzerinde temsil ettiği şey, her neyse, beni "onlardan biri" gibi göstermişti Faye'ye.

Bir an durup düşündüm. Peki bu denli güçlü bir hazine neden bendeydi? Benden önce neden Paul babamdaydı? Onun ardında sakladığı gerçek neydi? Bu kolyenin asıl gücü neydi?

Bir soru işareti zinciri gibi, bulunan her yeni cevapla, başka soru işaretleri çıkıyordu ortaya. Ama en azından öğrendiğim bu bilgi ile, biraz da olsa kafam rahatlamıştı. Durup derin bir nefes aldım ve aynı anda saçlarımı sola doğru çevirdim elimle. Heyecanlansam, paniğe kapılsam ya da endişelensem, hep saçlarımla oynardım. Bu benim huyumdu. Ellerimi cebime attım ve konuşmaya başladım.

"Anlıyorum, Joseph baba. Bunu öğrenmemiz hem kilise hem de benim için iyi olacak. O yüzden bir araştırma yaparsanız sevinirim. Bir bilgi sahibi olursanız beni bilgilendirirsiniz." Ardından sırtımı dönerek kapıya kadar ilerledim. kapıyı açmadan önce yüzümü Joseph Baba'ya döndüm, sırtımı duvara yaslayarak yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirdim. Sesimi kontrol ederek yavaşça konuşmaya başladım. "Son olarak, Joseph Baba, Paul babam size daha önce bahsetti mi bilmiyorum. Benim şu görü yeteneğimle ilgili." Duraksayarak Paul babanın yüzüne baktım. "Bazı zamanlar bir takım değişiklikler oluyor ve yakın geleceği görebiliyorum. Tabi bu benim kontrol ettiğim bir şey değil. Kendi kafasına göre açığa çıkan bir yetenek. Zihin okuma, ilüzyon gibi doğa üstü güçleri devamlı görebiliyorum çevremde. Ama yakın geleceği görebilen biri görmedim daha önce. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı?" Tekrar derin bir nefes aldım. "Ayrıca bu yetenek devreye girdiğinde gözlerim samsarı bir renk alıyor. Bana önümüzdeki birkaç dakika içinde olacakları görme yetisi kazandırıyor."

Cevap vermesini beklemeden önce Joseph Baba'ya bir başka soru daha sormalıydım. "Ve Limonlu pasta yediğimi nereden bildiniz?"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 03 Nisan 2012, 00:10:32
Joseph Baba bir kez daha kahkaha oturttu.

"Limonlu pastaya geri döndük yani, öyle mi?" dedi neşeli bir ses tonuyla. Birkaç saniye güldükten sonra ciddileşti, ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Görü yeteneğini Paul ile uzun uzun tartışıp araştırmıştık; ama maalesef hiçbir fikrim yok nedeni hakkında. Özellikle küçük yaşta öbür dünyadan varlıklarla etkileşime geçenlerde böyle güçler görülmesi olağandır; ama tam olarak nereden nasıl gelmiş olabilir gerçekten bilmiyorum."

Anlayışlı bir gülümseme yayıldı yüzüne. Paul Raizo için ne kadar önemliydiyse Joseph Baba için de bir o kadar önemliydi.

"Limonlu pasta meselesine gelince... O yavşak pasta öyle güzel kokuyor ki 1 km öteden alabilirim yiyen birinin kokusunu." dedi ve tekrar bir kahkaha koyuverdi.

Raizo arkasına dönüp gitmeye hazırlanıyordu ki Joseph Baba onu durdurdu. Belli ki onun da daha konuşmak istediği şeyler vardı.

"Bu sıralar uğraştığın bir iş var mı?" diye sordu bir elini omzuna koyarak. "Senin ilgilenebileceğini düşündüğüm bir iş geldi yeni... Sen gelmeseydin ben arayıp çağıracaktım herhalde seni."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 03 Nisan 2012, 15:34:10
"Görü yeteneğini Paul ile uzun uzun tartışıp araştırmıştık; ama maalesef hiçbir fikrim yok nedeni hakkında. Özellikle küçük yaşta öbür dünyadan varlıklarla etkileşime geçenlerde böyle güçler görülmesi olağandır; ama tam olarak nereden nasıl gelmiş olabilir gerçekten bilmiyorum."

Joseph Baba'yı, sakince dinledim. Anlaşılıyordu ki, bu görü yeteneğimden haberi vardı ve daha önce bu konu üzerinde kendisi de kafa yormuştu. Joseph Baba'yı bilirdim. Eğer ki bir konuda bir şey bilmediğini söylüyorsa, ya gerçekten bilmiyordur, ya da biliyordur lakin öğrenmemeniz gerektiğini düşünüyordur. O yüzden saygıyla gülümsedim. Bu meseleyi daha fazla üstelemeyecektim.

"Limonlu pasta meselesine gelince... O yavşak pasta öyle güzel kokuyor ki 1 km öteden alabilirim yiyen birinin kokusunu."

Mantıklıydı. Herşeye doğa üstü bir şeymiş gibi bakıyordum ve bu yüzden böyle basit bir şeyi göremiyordum. Limonlu pastanın kokusunu almak için kahin olmaya gerek yoktu. O kadar güzel kokuyordu ki bırak bir kmyi, tüm Londra'daki limonlu pastaların yeri bir bir keşfedilebilirdi. Gülümsedim.

"Tahmin etmeliydim!" dedim yüzüm kızararak. Ardından tekrar dışarı çıkmak için bir hamlede bulundum. 'Yakında görüşürüz' demek üzere ağzımı açıyordum ki, bu kez Joseph Baba beni durdurdu:

"Bu sıralar uğraştığın bir iş var mı? Senin ilgilenebileceğini düşündüğüm bir iş geldi yeni... Sen gelmeseydin ben arayıp çağıracaktım herhalde seni." dedi zarifçe.

Durdum. Kapıyı kapatarak, sakin adımlarla az evvel oturduğum koltuğa yöneldim yeniden. Havada action kokusu vardı ve bu koku başımı zevkten döndürüyordu. Sıradanlıktan uzak yeni bir görev, iyi olabilirdi. Koltuğa oturarak nefesimi ve sesimin tonunu ayarladım. Ardından yeniden konuşmaya başladım:

"Ah, bu iyi bir haber oldu." dedim Joseph Baba'ya "Elbette ki yeni bir meşguliyet beni sevindirir. Nasıl bir iş ki bu?" dedim meraklı bir ses tonuyla. "Bu paralı bir görev mi?" Ardından susarak Joseph Baba'nın konuşmasını bekledim.
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 04 Nisan 2012, 20:53:27
Joseph Baba birkaç dakika sustu. Raizo bu susuşu biliyordu. Kafasında her nokta ve virgülüne kadar kuruyordu konuşmasını. Bu yüzden müdahale ederek düşüncelerini bölmek istemedi. Ardından Joseph Baba konuşmaya başladı.

"Dün akşam kuzeyden, Edinburgh'deki bir katedralden telefon aldım. Sabaha karşı kapılarında ölüm döşeğinde olan genç bir oğlan bulduklarını söyledi papaz. Çırılçıplak, her yeri yara bere içinde. Papaz içeri taşımaya çalışmış; ama oğlan direnmiş. Bir şeyin gelmekte olduğunu, çok yakında olduğunu söylemiş ve bum! Bir yeşil ışık içerisinde yok olmuş. Yerde sadece eski bir anahtar kalmış geriye. Benden araştıracak birilerini göndermemi istedi. Benim de aklıma sen geldin. Para konusuna gelince... Katedralin bağış kutusundan sana birkaç yüz dolar çıkarabilirim herhalde; ama kalanını onlarla konuşman gerek."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 04 Nisan 2012, 21:20:46
Joseph Baba'nın hikayesini dikkatlice dinledim. Bana anlatmış olduğu hikaye oldukça heyecanlı, gizemli ve soru işaretleriyle dolu bir hikaye gibiydi. Anlaşılan katedralin kapısına kadar dayanan yara bere içindeki genç bir oğlan, bir şeylerden kaçıyordu. Geride ipucu olarak bir tek eski bir anahtar bırakmış ve yeşil bir ışık eşliğinde ortalıktan kaybolmuştu. Bu durum gizem dolu, araştırılması gereken bir meseleydi ve hislerim bana tehlikeli bir şeylerin varlığını bildiriyordu. Son zamanlarda iblislerin sayısı giderek artıyordu. Ne yapmayı planlıyordu bunlar? Dünya'yı ele geçirmek falan mı? Kendi düşüncelerim birden bana komik geldi ve gülümsedim.

Para olayını formalite icabı sormuştum. Para konusunda çok şükür ki hiç sorun yaşamamıştım bugüne kadar ve asla para düşkünü olmamıştım. Yaptığım işleri para için değil, saygınlık uyandırmak ve iyilik yapıyor olmak için yapıyordum. Tüm hayatım boyunca hep yalnız hissetmiştim. Yalnızlığım, Paul Baba'nın da ölümüyle şiddetlenmişti. Elbette katedralden tanıdığım pek çok kişi vardı, ama bu yalnız olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Okulumu, evimi, işimi... Her şeyimi normal bireylerden farklı yapıyordum. Kaderin benim üzerimde oynadığı oyunları sineye çekiyor, gözyaşlarımı tutmaya uğraşıyordum. Bu yüzden bu yalnızlığımı bir nebze olsun azaltabilmek için insanlara yardım ediyor, onların saygınlığını kazanmaya çalışıyordum.

"Elbette, ilgileneceğim" dedim yavaşça. "Para konusuna gelince, en azından bu görev için yapacağım masrafları karşılayacak kadarı bana yeterli." diye ekledim. "Evet, ne zaman yola çıkıyorum?"
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Fiddler - 13 Nisan 2012, 20:20:45
+1 Deneyim

Joseph Baba Raizo ile birlikte tekrar katedralin öndeki ana salonuna çıktı. Burada, kapının hemen yanında kocaman tahta bir sandık duruyordu. Bağış kutusu... Cebinden küçük bir anahtar çıkardı, bağış kutusunun üzerindeki asma kilidi çevirdi ve kutunun kapağını boylu boyunca kaldırdı.

Kutunun içerisinde çoğu yüzlük olmak üzere bir sürü banknot duruyordu. Bozuk para sadece birkaç taneydi. Joseph Baba içeriden para çıkarırken gülümseyerek konuştu.

"Ne kadar büyük katedral, o kadar büyük günahlar... Ne kadar büyük günahlar, o kadar büyük suçluluk duygusu, ve ne kadar büyük suçluluk, o kadar büyük para..."

Raizo'nun eline 150$ koydu. Kendisi de 50$ alarak cebine attı. Sandığı kapatarak tekrar kilitledi.

"Bu hiç değilse orada birkaç gün idare eder seni. Fazlası için dediğim gibi onlarla konuşursun." Kendi cebine eliyle yavaşça vurdu... "Bu da benim Old Jameson'la* bu akşamki randevum için." dedi sırıtarak.

"Ne kadar çabuk gidebilirsen o kadar iyi Raizo." dedi ardından. "King's Cross İstasyonu'ndan iki saatte bir kalkan trenler var."
Başlık: Ynt: Raisor - Raizo Shion
Gönderen: Raisor - 14 Nisan 2012, 19:52:25
Katedralin girişindeki ana salona doğru yürümemizi istemişti Joseph Baba. Tabi ki bağış kutusundan para alabileceğimiz aklımın ucuna bile gelmezdi. İşin aslını, bağış kutusunun önünde durduğumuzda anladım. Bana 150$ uzattı Joseph baba ve 50$ kadarını da cebine indirdi. Bana uzatılan parayı sakince ve tereddütsüz bir şekilde alarak ön cebime sıkıştırdım. Joseph Baba da aynısını yapmış, bu gece için planları olduğunu muzip bir gülümseme ile dile getirmişti.

"Ne kadar çabuk gidebilirsen o kadar iyi Raizo." dedi ardından. "King's Cross İstasyonu'ndan iki saatte bir kalkan trenler var."

Joseph Baba da, aynı benim gibi trenle gitmem gerektiğini düşünmüştü. Hem hızlı hem güvenilir hem de ucuzdular. Üstelik durum gerçekten de ciddi olmalıydı ki, acele etmemi de istemişti. Bunun üzerine kendisine veda ederek Katedralin çıkışına doğru ilerledim. Anlaşılan İskoçya'ya gidiyordum. Yılın bu zamanları orası soğuk olmalıydı. Gidip gerekli birkaç eşyamı bir valize tıkmalı, ardından King's Cross İstasyonu'na gitmeli, bunu 2 saat içinde yapmalıydım.

***

Kilisedeki odama vardığımda eşyaları toparlamak fazla uzun sürmedi. Gerektiği kadar kıyafeti, mutlaka götürülmesi gerektiğini düşündüğüm birkaç eşyayı valize tıktım ve vakit kaybetmeden yolun karşısındaki bakkala gittim. Uzun yolculuk sırasında aç kalırsam açlığımı bastırayım diye bir iki ucuz abur cubur satın alıp, marketten çıkmadan önce çantama tıktım. Tabi az kalsın unutuyordum en önemli şeyi.

"Sigara," dedim kasiyere. 19 yaşında genç bir din oğlanı için mantıksız bir alışkanlıktı sigara. İngiltere'de sigaralar pahalıydı. İngiliz hükümetinin sigara içilmesin diye yaptığı zamlar akıl almaz ölçüdeydi. Ama pek de fazla içtiğim söylenemezdi. Tiryakisi olmadığımı rahatça söyleyebilirdim. O yüzden arada yakabilme ihtimalim var olduğu için bir paket sigara aldım. En mantıklısı Rothmans'dı.

***

İstasyona vardığımda trenin kalkmasına az bir süre kalmıştı. Biletimi alarak çabucak trende gösterilen yere oturdum.