(http://i1161.photobucket.com/albums/q518/3yanlis1bos/icimizdeki_seytan_sabahattin_ali1.jpg?t=1333224707)
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
İnsanın, kendini erdemli olduğuna ikna etme çabasını gözünün yaşına bakmadan boşa çıkarıyor bu kitap.
Kitapta anlatılanlar, tüm sayfalara ustalıkla yedirilmiş o yoğun öz kadar bağlıyor insanı kendine. Her karakterde başka bir açığımla karşılaşmak ağır geldi bana. Okuması kolay, kaldırması zor bir kitap.
Değişmek için bir sebep arayan ve geri çevrilmez biçimde yozlaşmaya başlayan bir adam. Tahammülle sefer arasında bir genç kız ve onun sevdiği adama gözlerini kapatarak tutunuşu. Bir yanda unutamadıkları günahlarıyla burkulan kalpler, diğer yanda olmayan iyiliklerinin propogandasıyla meşgul et ve kemik yığınları var Sabahattin Ali' nin çizdiği bu 30' ların İstanbul' unu anlatan portrede.
Kitabı okumadan evvel içinde bulunduğunu sandığı kısımda bulamayınca insan kendini, kolay olmuyor devam edip bitirmek.
Çok beğendim, ama benim gibi günahlarına göz kapamayı seçmiş olanlara tavsiye etmem. Kimse rüyasından uyanıp rahatından olmasın durduk yere.
Nietzche' den bir alıntıyla bitirelim en iyisi:
Bir zamanlar ihtirasların vardı ve onların kötü olduğunu söylerdin. Ama şimdi yalnızca Erdemlerin var: senin ihtiraslarından doğdular.