Yan masada oturan kız bir an için başka tarafa bakınca, Dirk uzanıp onun kahvesini aldı. Bunu yapmanın çok tehlikesiz olacağını, zira kızın böyle bir şeyin olabileceğine bir türlü inanmayacağını biliyordu.
"Hemşire!"
"Ee, evet, Bay Standish?"
"Niçin bana hiç fıkra anlatmadınız?"
Hemşire ona bakakaldı ve böylesine bir soruyu yanıtlamayı düşünmesinin bile imkansızlığı karşısında titredi.
"Ee, yani.."
"Bunu not alın, olmaz mı? Gelecekte sizden ve bütün diğer hastane personelinden bildiğiniz bütün fıkraları bana anlatmanızı isteyeceğim. Anlaşıldı mı?"
"Ee, evet, Bay Standish..."
"Bildiğiniz bazı fıkralar var, öyle değil mi, hemşire?"
"Ee, evet, Bay Standish..."
"Bir tanesini anlatın"
"Ee, peki, öyleyse, hım, bir tane var, ameliyat olduktan sonra uyanan bir hasta hakkında, yani ameliyat olmuş, ee ve uyanıyor ve bu iyi bir fıkra değil, ama her neyse, adam ameliyat olmuş ve uyandığı zaman doktoruna şöyle diyor, Doktor, doktor, benim neyim var, bacaklarıma dokunamıyorum. Ve doktor diyor ki, 'Evet, korkarım iki kolunuzu birden kesmek zorunda kaldık.' İşte bu kadar. Ee, bu yüzden bacaklarına dokunamıyormuş, anladınız mı?"
Bay Standisk onu kısa bir an soğukkanlı şekilde süzdü.
"Bu sicilinize işlenecek, hemşire..."
"Evet, Bay Standish."
Gelelim en çok beğendim kısma. Benzer cümleleri daha önce başka bir yerde daha duymuştum fakat bu durum etkilenme oranımı etkilemedi.
"Anlamaya 'başlasan' iyi olur." dedi Thor öfkeyle. "Sana gelmemin nedeni bu. İnsanların çoğunun beni görmediğini biliyor musun? Farkıma bile varmadıklarını? Bunun nedeni kendimizi saklamamız değil. Biz buradayız. Sizin aranızda dolaşıyoruz. Benim insanlarım. Sizin tanrılarınız. Bizi siz yarattınız. Bizlere kendinizin olmaya cesaret edemeyeceği varlıklar olarak şekil verdiniz. Buna rağmen bizi tanımıyorsunuz. Eğer kendiniz için bizsiz kurmuş olduğunuz bu ... dünyanın bir sokağında yürüyecek olsam, benim yönüme sadece arada sırada çok kısa anlık bir bakış çevrilecektir."