Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Kurgu Güncesi => Tartışma Platformu => Konuyu başlatan: Erymnys - 11 Eylül 2013, 21:04:07
-
Yazmak unutulur mu?..
-
Unutulmaz. Körelir.
-
Körelir. Uzun süre kitap okumaktan ve yazı yazmaktan uzak kalındığında tekrar yazmaya başlama işi gerçekten çileye dönüşüyor. Kendimden örnek verirsem 4 ay önce günde rahat bin kelime yazabilen ben artık iki yüz kelimeden fazla yazamıyorum, kendimi kasıp bir hikaye bitirdiğimde ise gerçekten okunmaya değmeyecek kadar kötü oluyor. Demem o ki eğer düzenli ve sık şekilde kitap okunur, yazı yazılırsa ancak yazmaya devam edebilirsiniz. İkisinden biri eksik edilirse yazılar her zaman daha da kötüye gider.
-
Arkadaşların dediği gibi unutulmaz, körelir. Eğer adını yazmayı unutmuyorsan yazı yazmayı da unutmazsın. Körelmeyi engellemek içinse farklı türlerde bol bol kitap oku ve günde yarım sayfa bile olsa mutlaka yaz. İyi ya da kötü olmasının bir önemi yok. Sadece yaz ve oku. Okuma olmadan yazmanın olması imkansız.
-
Unutulmaz, körelir. Çeşitli türlerde okuman yazın yeteneğini de bir süre sonra geliştirecektir.
-
Yetenekler bisiklete binmek gibidir. Uzun yıllar binmesenizde bir kaç pedal çevirdikten sonra hatırlarsınız...
-
Yetenekler bisiklete binmek gibidir. Uzun yıllar binmesenizde bir kaç pedL çevirdikten sonra hatırlarsınız...
Yazmak bir yetenek mi sizce?
-
Amras Ringeril'in sorusuna bana yöneltilmemiş olsa da kendimce vermek isterim. Yazmak bir beceridir. Beceriyi kazanmak için saatlerce ama saatlerce çabalamak, odaklanmak ve bu uğraşı sürekli kılmak gerekir. Örneğin el becerisi gereken işleri ilk başta her insan yapamaz. Yapmak isteyenler ise basitten başlar, saatlerce çalışır ve bir adım ilerler. Çalışmasını sürdürür, odaklanır ve bir adım daha ilerler. Bu süreci devamlı kıldığı takdirde belli bir zaman sonra artık o beceriyi kazanmıştır bile. Gelelim işin yetenek kısmına. Yazmak bir beceridir. Ama neyi yazacaksın? Bu soru önemli. Makale, mektup, anı, gezi yazısı gibi çoğunlukla edebî değeri yüksek olmayan ürünleri verirken beceridir aslolan. Oysa hikâye, roman, şiir, tiyatro, eleştiri gibi türlerde ise duyuş, düşünüş ve kavrayışa ihtiyaç vardır. Bir şairin, bir hikayecinin, senaryo yazarının, kısaca sanatçının çevreye bakışı ve izlenimlerini değerlendirişi ile ''sıradan'' tabir edilen insanın bunu yapışı apayrıdır. İşte yetenek bu duygusal zeka, duyuş/düşünüş ve ele alma farklılığında kendini belli eder. Tasarlama kısmında yetenek önemlidir. Oysa bir insan ne kadar duygusal zekaya sahip, yetenekli biri olursa olsun yazımını geliştiremez, özgünlüğü yakalayamazsa ortaya koyduğu ve insanlığa sunduğu yapıtlar ne kadar değerli olabilir ki? Özgünlüğü yakalamak ve yazımını geliştirmek; düşlerini ve fikirlerini en etkili şekilde, istediğin biçimde ifade edene kadar deneme-yanılma yoluyla yazıp silmekten ibarettir.
-
Kesinlikle yetenektir, ama her yetenek gibi üzerinde durulması, çalışılması gerekir. Düşünün çizgiden, çizimden, renkten anlamayan biri ne kadar üzerine düşerseniz düşün bir noktaya kadar verim alırsınız. Ama aynı çabayı emeği yeteneği olan eli yatkın birine ayırdığınızda çok daha iyi sonuçlar alırsınız. O nedenle tüm güzel sanatlar gibi yazı yazmakta bir yetenektir ve de işlenmesi, parlatılması gerekir... Eğer ara verirseniz boşlarsanız körelir. tekrar faaliyete geçtiğinizde de ışıldamaya başlar...