Liman Kenti => Düşler Limanı => Konuyu başlatan: Quid Rides - 09 Şubat 2014, 01:52:01
Başlık: Yağmurda Gönüllerde Ahşaptır
Gönderen: Quid Rides - 09 Şubat 2014, 01:52:01
Yağmurda Gönüllerde Ahşaptır
Kimsenin gözlerinde böyle sular görmedim aramadım da bir daha kimsede o kadar göz o kadar renkli ve saç öyle bordo bir gül ki teli bile kelimeleri yakar bir okyanus ki suları kelimeleri boğar o kelimeler ki bilememiştir daha ve tanımlayamayacaktır seni henüz ama okyanuslara sürgünlüğüm artık yeter sor mezarlıktaki her bir taşa, kaç leylim bahar hasretinden prangalar eskittim* güzün öyle geceleri hem soğuk hem kesif hani kurşun sıksam geçmez geceden* gülden, karanfil bitmez derler de bak gecenin ayazında güle hasret zakkum tek damlası zehrimin paslandırır zincirlerimi yolu sana uğrayan kelimeler birer damlasıydı yeniydi, yüreğimi yakıyordu ağırdı, ruhumu ezip dağlıyordu gecenin ayazında nereye kaçsam mezarlara, zindanlara, köprü altlarına yolu sana uğrayan kelimeler kulağımda mırıldanıyordu ben ki aşıktım ben ki yoldaş, ismim bile bunlara delil, kendimden başka anlatabileceğim, dert yoktu, zakkum zehriyle dolu ve paslı prangalarım suyuna yakın bir kelime arıyordum bende mırıldanmak için okyanusun sessiz derinliğini çıkıyordum zindanlardan, mezarlardan ve köprü altlarından sessizce yürüyordum önüme çıkan içimdeki uzun yolu hepsinin sonu çöl ortasında bir mabet, şehir harap, depremin kerpiçlere verdiği yıkık ders gibi yangının ahşaba verdiği kara ders gibi okyanusların gemilere verdiği azgın ders gibi sen bordosun verirsin ders bana da sen haklısın çünkü kalbim kerpiç çünkü kalbim ahşap bırak ısınsınlar birkaç kuru hatıranın ateşinde sen onlara derinlerden bak!
Başlık: Yaprağın Türküsü
Gönderen: Quid Rides - 19 Mayıs 2014, 21:32:18
Yaprağın Türküsü
Atlattığım onca badireler Allah'ım bana müjdemi ver Geçtiğim nice yamaçlar İçinde var görmediğim yarlar Başı dumanlı, karlı dağlar Günü ilk baharda ağlar Nehirler, çaylar dolar taşar Bir gelip minareleri aşar Onlar arasında yürürüm Peşimde bir bohça yüküm Geceleri büklüm büklüm Bir taşın altında uyur büyürüm Nice yolcular görürüm Derdleri uğruna da ölürüm Bazen zorlanır sürürüm Toprağa konmuş gömüyüm Nicedir bilinmemiş havanın Görülmemiş sevdanın En dibindeyim karanlığın Haber var hayatın sonundan Ölüm bir imiş haber olan İnsanlar ve canlılar bilsin Toprağa olacak yine son Nazik olun onu çapalarken Yatağınızı toplar gibi nazik Acele olması gibi atik İçini görürsün açık seçik Ayaklarında siyah bir çetik Ağaca atılmış başka bir çentik Yar görmemiş ah ne yazık Vladın gönlüne yarar bir kazık Yol niyetine hazırladığı azık Gün gelir kalbine giriverirmiş Bilinmez dağlar kime neylemiş Sular akmış toprak emmiş Toprak emmiş sular akmış Bir gün topraktan kan taşmış Bir ağıt kulaklara varmış Ağaçlar su çekmiş Yapraklar tümden bordolaşmış Altın yatan çoban güneşe Demiş atma beni ateşe Gönlü uğruna gitmiş gün, gece Dilinden dökülen her hece Meğer senin içinmiş ey ece Yoldaş olduk bizde bu sefere Aha yollarda bir başka kefere Gider bilmez nicedir ecele Kaç yıl oldu duymaz Sazın teli kavalın sesi durmaz Aşk deyince kalem oynamaz Sınıra yakın ölüm korkutmaz Duyulur gece gökyüzünden saz Aşıklar yoluna kim ne dese az Bahar sonrası kuruttu yaz Toprağımı, sen mezeramı kaz Bundan sonraz bize ölüm farz Gayrı yetmez bize arşın altı Belki bulunur garibin yarı Sarp yamaçlı, iki gözlü pınarı Toprak suya doymuş gayrı Rüya da görür kimbilir yarı Eğer gerçekse ki garibin aşkı Kalamaz aşık yarinden ayrı Yıkılsın cümle alem saltanatı Bak kararıyor gökyüzü Bırak örtsün üstümüzü Ah şu kırık gönlümüzü Verilmiş iki sözümüzü Bahar uğruna güzümüzü Ecem uğruna özümüzü Kaç il bilinmez günümüzü Belki bir gün ölümüzü Görürüz musalla taşında Anam, babam başımda Ama sen akan gözyaşında Canlanır ben kıyısında İki cihan arasında Seni beklerim kapılarında Tadı yoktur havasında Tuz basma yaralarıma Gel! Ey ecem kaç kış oldu