Boaxo masaya ulaştığında kadın dışarıdan sakin görünüyordu. Elindeki çatal ve bıçağı kibarca yerlerine bıraktı, o anda sadece Boaxo bir elini masanın altına indirip bacağındaki silaha yakın tuttuğunu fark edebilirdi. Kadın hafifçe gülümseyip sol kaşını havaya kaldırdı. Caballo'nun güney kesimlerinde, Cabrassi ve Anaguin kıyılarında konuşulana yakın bir aksanla "Tanışıyor muyuz?" diye sordu.
Boaxo hafif tebessüm barındıran bir ciddiyetle cevap verdi; “Çocukluğumu Artevez’de, gençliğimi de Caldeum’da geçirdiğimi düşünürsek sanırım tanışmıyoruz hanımefendi. O yıllarda sizin Cabrassi’de yaşıyor olduğunuzu sanıyorum. Yine de; siz söyleyin, bu zamana kadar tanışmamış olmamız cidden de elinizdeki silahı bana doğrultmanızı gerektiriyor mu?”.
Konuşmasını gülümseyerek ve nazikçe tamamlamıştı. Konuşmaya bu şekilde başlamasının bir amacı vardı. Öncelikle, kendilerini Boaxo’dan daha zeki gören insanlara katlanamazdı. Kadının kimseye güvenmemesinin oldukça makul ve mantıklı olduğunu biliyordu ve yaptığı hareketi takdir ediyordu. Yine de, elini silahına götürdüğünü farkında olduğunu kadının yüzüne vurmaz ve kontrolün kadında olduğuna inanmasına olanak verirse egosunu tatmin etmemiş olurdu. Eğer bu kadını kendi gemisine bir subay olarak alacaksa geminin kaptanının kim olduğunu ve oyun alanının kime ait olduğunun altını çizmesi gerekiyordu.
“İzin verirseniz birkaç dakikanızı almak istiyorum. Söyleyeceklerim ilginizi çekmezse geldiğim kadar hızlı bir şekilde ayrılabilirim.” Konuşmasını bitirdikten sonra yavaşça sandalyeye oturdu ve konuşmasına devam etti. “Limanda sizin iyi bir dövüşçü olduğunuzu söylüyorlar. Benden çok daha güçlü erkekleri pek sıkıntı çekmeden etkisiz hale getirmekle ünlüymüşsünüz. Birçokları için tek başına bile yeterli ve gurur duyulabilecek bir meziyet gibi gözüküyor”. Sandalyesinde doğrulup kadının gözlerinin içine bakarak konuşmasına devam etti; “Bense bunun altında daha farklı bir şey olduğunu hissediyorum. Bir tahmin yapmam gerekseydi, Cabrassi adasındaki altın madenleriyle bir bağlantınız olduğunu ve bu bağlantıyı kullanarak hayatınızı sürdürdüğünüz ile ilgili bir fikir yürütürdüm.” Kadının çayını bitirmiş olduğunu görünce kafasıyla izin ister gibi bir hareket yaparak masada duran çaydanlığı alıp bardağı doldurdu. “Buraya kadar her şey normal; aile ya da sosyal ilişkilerle edinilmiş bağlantılardan faydalanmanız beni çok alakadar etmezdi doğrusu. Ama; dövüşteki marifetlerinizi, yalnız bir şekilde gezecek kadar kendinize güvenmeniz ve içinizde olduğuna inandığım maceracı ruh için, sizi rahatsız etmem gerektiğini düşündüm.” Kadının konuşmayı değerlendirmesi için birkaç saniye zaman verdikten sonra konuşmasına devam etti.
“Eğer düşündüklerim doğruysa, sıradan bir soylu ya da tüccar değilseniz. Bu nedenle, size bir teklifim var. Ben, Denizatı’nın kaptanı Boaxo’yum. Gemimde, hem silahını hem de zekasını kullanabilen subaylara ihtiyacım var ve sizin doğru kişi olduğunuzu düşünüyorum. Daha da özelleştirmem gerekirse; yeni toprakları ve daha da ötesini, benimle beraber keşfedecek ve oradaki değerleri, anlamlı ekonomik faydalara dönüştürebilecek bir subaya, yani size ihtiyacım var. Üstelik bu anlaşma doğrultusunda size sadece belirli bir ücret değil, kardan da pay önermekte bir sıkıntı görmüyorum.”