(http://i64.tinypic.com/30s7xvm.jpg)
- I -
Günün bu saatinde, olabileceği en güzel yerdeydi..
Gümüş Meydan'da..
"Parıltı Düşü" şehrinin kalbi sayılan yerde, onlarca yüzlerce balkonu olan bir şehirde..
Çoğu şehir sakininin ehlileştirilmiş griffinleri kullandığı ve birbirine oval köprülerle örülmüş rüya bir şehirde..
Oymalı korkuluklardan enfes manzaranın tadını çıkarıyordu. Altından; şehrin derinlerine akan "Beyaz Nehir" doğuyordu.
Kan ve paranın buralarda hüküm geçiremediği, ay elflerinin şehri Parıltı Düşü..
Gökyüzü burada gri tonlarında seyreder, uzaktan yansıyan güneşin parçalı aydınlıkları sayesinde Gümüş Meydan dahil tüm "Parıltı Düşü" şehri aydınlanırdı. Geceleri ise enfes bir karanlık sayısız yıldızın şarkısıyla bu nadir güzelliğin üstüne düşüyordu.
Ozanlar en güzel şarkılarını söyler, büyülü sessizlik efsunlu bir deverana dönüşürdü..
Burada yaşamasının sebebi buydu. İleriye, göğün yeryüzüyle kavuştuğu ufka bakmaktayken bunu daha net anladı..
Yaşadığı yer, deniz seviyesinden en az bir düzine kale yüksekte konumlanmıştı. Her ne kadar huzurlu ve bağımsız dursa da bu diyar onun beklentilerini karşılamıyor, yeryüzündeki maceralara öteden beri derin bir açlık çekiyordu. Bugün de o açlığın yatıştırılacağı günlerden biriydi. Ekipmanlarını toparlamış enfes kılıcını ve gürzünü sıkıca kuşanmış, kalkanı ve diğer takımları özenle çantasına yerleştirmişti. Yakınlarına yine bir maceraya çıktığını haber edip Mermer Salon'dan ayrılmıştı. Göğün yansımaları içinde gözüne bir kovalamaca takıldı. Bir grup Hava Bölüğü genç bir ejderi kovalıyordu. Mavi derili ejder, yılan kıvraklığıyla kaçıyor.. etrafındaki griffinleri kuyruğundaki topuzla afallatıyor, nefesiyle donduruyordu!
Öyle heyecanlı bir kovalamacaydı ki! Bu ancak görülmeliydi..
Gümüş Meydan; şehrin en kalabalık noktası olmasına rağmen iki düzine elf ancak vardı ve çoğu olayla ilgilenmedi. Ejderin üstüne uçan bronz mızraklar, henüz ince sayılan pulları geçemedi. Ejder, gençliğinin ona bahşettiği ateşi çılgınlar gibi kullanıyor yaptığı manevralarla, onu takip eden usta binicileri çileden çıkarıyordu. Fakat ay elfleri çok sabırlı ve sağ duyululardı. Nihayet ejder, amansız hava bölüğünün saldırılarından usanıp rotasını değiştirdi.
Gözden kaybolana dek onu izledi. Peşinde çılgınca ciyaklayan Hava Bölüğü ile göğü yırtan bir ejderi seyre dalmak.. Zincire vurulamayacak bir şey vardıysa bu şüphesiz bir ejderdi..
"Zincirlenemez! Esaret tanımaz!" Ejderin gözlerindeki ateş, şimşek gibi zihninde çaktı! Korkuluklara sıkı sıkıya tutunması gerekti.. Ejder; civarda daireler çizse de şehre yaklaşmaya cesaret edemezdi.
Neden mi? Nedeni açıktı.. Şüphesiz şehrin savunma ağını da oluşturan;
Ja Ul'rum vardı.
Kudretli büyücü...
O delici bakışları bir keresinde kendisi üzerinde bulmuştu. O ne yakıcı bir andı..
"Başka şey düşünmeli.." diye geçirdi, gözleri göklerde dolaştı.
Parıltı Düşü ay elfleri, geleneksel yaşayan sakin ırklardı. Büyü sanatının incelikleri üstünde çalışır fakat bunu nadiren kullanırlardı. Binicilik sanatı üstünde de yıllarını harcamış ve nihayetinde bu konuda ustalaşmışlardı.. Bulutlar Diyarı'nın yerlilerinden sayılan Gnome ırkının ulaşım araçlarından biri öteden geçiyordu.. Sistemi ve idaresi gnome mühendislere ait olan Kanatlı gemiler (Broose'lar) de aktif şekilde kullanılmaktaydı. "İşte bir diğeri" diyerek omuz silkti..
Esnedi. "Şimdi biraz hareketlenme zamanı" diye mırıldandı. Parıltı Düşü semalarında süzülen yaratıkların bir tanesi de kendisine aitti. Yürümeye başladığı sırada kadim dostu en yakındaki "Blok" üstüne iniş yaptı.
"Şimdi, uçma zamanı kadim dostum!" derken yüzünde büyük bir gülümseme oluştu..
Devasa yaratığın sırtındaki binici koltuğuna kuruldu.
Gümüş zincir dizginleri kavradı ve göğü yaran bir nara ile yaratığı havalandırdı..
(http://i64.tinypic.com/2ebg586.jpg)