Kara Büyücü - Aleister Crowley
The Beast - Canavar´ın Yaşamı
Yüzyılımızın en büyük kara efsanesi kuşkusuz Aleister Crowley´dir; Kara büyücü, ozan, yazar, gezgin, dahi, çılgın, yalnız ama çevresini yok eden bu inanılmaz insanın yaşamını sizlere aktarıyoruz. Crowley, doğaüstünün güçlerini kullanmayı gerçekten biliyor muydu? Çevresinde oluşan korku çemberinin ardında ne vardı? "Şeytan´ın Temsilcisi" denen bu adam, hangi güçlere sahipti? Kısacası Aleister Crowley kimdi?
1875 yılının 12 Ekim gecesinde, İngiltere´nin Warwickshire yöresindeki Leamington´da yaşayan Crowley ailesine bir erkek bebek katıldı, bebeğe Edward Alexander adı verildi, o soğuk Britanya gecesinde doğan bu çocuk, gelecekte Orta Çağ gizem ve maji anlayışında bir anlamda rönesans ve reformu tek başına gerçekleştirecek bir efsaneye dönüşecekti. Onun doğduğu yıl, bir diğer efsane, bir diğer gizem ustası olan Helena Petrovna Blavatsky, Teosofi Derneği´ni kuruyordu. Sonraki yıllarda Crowley, bu rastlantıyı çok önemsedi, çok anlamlıydı çünkü Crowley ve Blavatsky, doğal olarak benzer bir misyonu sürdürdüler, her ikisi de oluşturdukları kanalla İnsanüstü´nün bilgisini ve gücünü evrensel zeka düzeyinde ortaya koydular, her ikisi de Hıristiyanlığın yanlış ve zararlı doktrinlerine karşıt bir perdeyi oluşturdular...
"Altın Şafak"ın yolunda...
Crowley, dinsel yönden tutucu, hatta fanatik bir ailede yaşama başladı, babası Plymouth´da vaizlik ve bira ticareti yapıyordu. Bu çevre genç Crowley´i iyice kışkırtacak ve gelecekte annesi, onun gerçekten İncil´in Vahiy Bölümü´ndeki "Beast 666" yani "Şeytan" veya "İsa Karşıtı yani Mehdi" olduğuna inanacaktı. Adını Aleister olarak değiştirdi, bunu yapmasının nedeni babasına duyduğu nefretti, onun koyduğu Edward adını bu şekilde reddetti, babasını 11 yaşındayken kaybetmesine rağmen, nefretinden hiçbir şey eksilmedi. Tutuculuğa karşı olan isyanı ve dışlanmanın getirdiği katılaşma onun tüm yaşamında kalkanı olacaktı. Gençliğini, yolculuklar yaparak, dağlara tırmanarak, sık sık aşık olarak ve şiir yazarak geçirdi. Uyuşturucularla ilgilendi, 1896´da Stockholm´de tanıştığı George C. Jones´dan etkilenerek, doğaüstü güçlerle ilk kez ilgilendi, Jones daha sonra büyük rol oynayacağı Golden Dawn´ın bir üyesiydi. 1898´de Allan Bennett´le beraber Budizm çalışmalarını sürdürdü ve Budizm´in batıda örgütlenmesinde öncü oldu. Onu daha sonra, Cambridge, Trinity College´de görüyoruz. Okült çalışmalara burada başladığı sanılıyor, düşüncelerini sonsuzluğa yönlendirmişti, ruhsal bilgilenmenin şiddetli açlığı içinde 22 yaşındaydı. Carl von Eckartshausen´in "Tapınağın Üstündeki Bulut" kitabını okuduktan sonra İnsanlığın tekamülündeki gizli kardeşlik düşüncesi yönündeki ilk ipuçlarına ulaştı. Kitap onu derinden etkilemişti, o dönemde insanlığın görünmeyen hiyerarşisindeki yerini almaya yemin etti. Daha sonra, okült çalışmalarında bunu "Ustaların Büyük Beyaz Kardeşliği" adıyla tanımlayacaktı. Yine aynı yılda, Kasım 1898´de Londra´da bulunan çağların en ünlü gizem gruplarından "Altın Şafak yani Golden Dawn"a katıldı, dönemin öncülerinden olan grubun lideri MacGregor Mathers örgütteki tek ünlü bilge değildi, yazar Arthur Machen ve ozan Yeats´de grubun tanınan üyeleriydiler. Crowley, onun Yahudi gizemciliğinin el kitabı olan "Kabala" çalışmasından etkilenerek Mathers´i"Usta" olarak kabul etti. Ama, sonra işler değişti...
Usta-çırak arasındaki büyü savaşı
Golden Dawn, Crowley´in katılmasından sonra çöktü, Mathers´e saygı duyuyordu ama gezegenin kaderini belirleyen iç boyuttaki Gizli Ruhsal Liderler´le olan ilişkisi yönünden onu yeteneksizlikle itham ediyordu. Ayrıca, Chancery Lane´deki merkezde, Beyaz ve Siyah Tapınak adlarında iki yer oluşturmuştu. Beyaz tapınak, aynalarla doluydu, Siyah tapınakta ise, bir sunak ve ellerinde bir kurukafa tutan siyah bir heykel bulunuyordu, anlamı kendini feda etme gereğinin şaşmaz kararlılığıydı. Grubun dağılması Crowley´i çok sarsmıştı ama bilgi ve güç kaynaklarını araştırmaktan geri durmadı, gerek Golden Dawn´ın, gerekse de Teosofi Grubu´nun ardındaki kaynakların peşindeydi. Tüm olanlara rağmen Crowley, bir zaman sonra Golden Dawn´ın enkazından "Gümüş Yıldız Grubu"nu çıkarmayı başaracaktı. Golden Dawn´ın Londra grubu, Crowley´i homoseksüellikle suçlayarak, dışlanmasını istedi. Crowley, destek almak amacıyla Paris´teki Mathers´e giderek, Londra´dakileri zorbalıkla suçladı. Mathers çok kızmıştı, Crowley´i suçlayarak, örgütten uzaklaşmasını emretti ve onun Mathers adına kullandığı yetkileri elinden aldı. Artık iş savaşa dönüşmüştü, Crowley´in her yolu denediği anlatılır, hatta büyü aracılığı ile Mathers´e büyük zararlar verdiği söylenir. Ama iş işten geçmişti ve Crowley uzaklaşmak zorundaydı. Mathers´la yaşadığı hayal kırıklığından sonra, Meksika, Mısır, Hawaii, Seylan ve Hindistan´ı gezdi, Yoga ve Budizm çalışmaları yaptı, Tantrik Yoga çalışmalarıyla, doğunun seksüel tekniklerini inceleyerek, batıya adaptasyonunu araştırdı.1904´de aradığı öğretinin sınırındaydı,
Gizli Liderler´le kopan ilişkisini yine kurmaya çalıştı ama Mathers engelliyordu, son derece rahatsız edici bir ortam ortaya çıkmıştı. Bu arada, Cambridge´den arkadaşı olan Kraliyet Akademisi Başkanı Ressam Gerald Kelly´nin kızkardeşi Rose ile evlendi, yeni evliler Kahire´ye balayına gittiler. Crowley eşini içe dönük buluyordu ama Rose birden öteki dünya ile ilişkiye girdiğini söyleyerek, ruhsal yazılar yazmaya başladı ama Crowley kuşkuluydu. Rose ısrarlıydı, hayati önem taşıyan ruhsal bir mesajı dünyaya aktarma görevinin Crowley´e verildiğini ve buna hazırlanması gerektiğini söylüyordu. Ve olay sürdü, gitti, Aleister Crowley artık ikna olmuş ve de hazırdı...
"Aşk bir yasadır..."
Tüm dışardan gelen bu bilgilerin kaynağı belirtilene göre Aiwass adlı bedensiz bir varlıktı, böylece ünü günümüze kadar ulaşan "Kanun Kitabı"nın biraz zorlanmış üç bölümünü Crowley, Kahire´de yazdı. Bu çalışma, Nisan 1904´de öğleden sonra başlayıp, gece 01:00´de biten üç günde oluştu, Aiwass, İnsanoğlu´nun yeni döneminin ve dünyasal bilincinin son evriminin yasalarını açıklıyordu. Crowley, "Teorik ve Pratik Maji"adlı kitabında Aiwass´ı bireysel bir zeka olarak değil, seksüel-güneş enerjisinden kaynaklanan büyüsel bir akım kaynağı olarak tanımlıyordu. Crowley, eski dönemlerde tapılan Sümer tanrısı Shaitan (Şeytan)´ formuna inanıyordu. Ama, Hıristiyanlar, sonraları bunu yanlış anladılar ve temel ilke olarak bu tanrının insanlığa düşman olduğunu sandılar. İlk çağlardaki Mısır çöllerinin Tanrısı Seth´e de böyle tapılıyordu. Crowley´e göre, bu tanrı insanlığın en önceki gerçek ilk tanrısıydı. Cennetteki yılan öyküsü, bilgelik ve bilgi yılanı yanı "Bilgelik Bilinçlenmesi" ya da daha öz anlamda "Kendini Tanı" anlamına geliyordu. Fakat ilk Hıristiyanlar olan Gnostikler bunu kabul ederken sonraki Hıristiyanlar bundan nefret ettiler. "Kanun Kitabı", ilk olarak "Arzu ettiğini yap", "Aşk bir kanundur" ve "Her erkek ve kadın bir yıldızdır." gibi öğretiler getirir, Crowley pahalıya mal olduğunu söylediği bir çalışmadan sonra bunu tersini ortaya koydu; "Neyi yapabiliyorsan onu yap, yapacak bir şeyin yoksa..." diyordu. Daha ötede, Taoist düşünce biçiminde, bu kavram hiçbir müdahalenin olmaması ve hür iradenin tümüyle sonsuz özgürlük içinde bilinçlenerek karar vermesiydi. Crowley, bu öğretinin kendisine Gizli Liderler tarafından verildiğine inanıyordu, çalışma İnsanlığa yeni bir büyülü gücü enjekte edecekti. Tüm olanlara rağmen, tüm çalışmalarını ve yazdıklarını Mathers´e iletti, aslında artık Maji dünyasının bir numarası artık oydu, kendisine karşı olanlara verdiği zarar bir mite dönüşmüş ve her yerde onun çok tehlikeli bir "Şeytan Savaşçısı" olduğu anlatılıyordu. Tam o dönemde birden herşeyi bıraktı. Doğaüstüyle ilgili tüm merakını yitirmişti, "Kanun Kitabı"nı unutmaya çalıştı. Crowley uzmanlarına göre bunu kasıtla yapmış ve başarmıştı, beş yıl hiçbir şey yapmadı. Kendinden emindi, asıl amacı bir üst aşamaydı. 1905´de Himalayalar´ın zorlu zirvelerinden biri olan Kangchenjunga´ya tırmandı, orada yaşanan bir kaza olayında yine suçlandı ama ardı gelmedi. Sonra ailesiyle beraber çıktığı Çin gezisinde ise, antik bir kehanet yöntemi olan I Ching´i öğrendi ve batıda ilk kez kullanan o oldu. Ailesini Çin´de bırakarak oradan Kanada ve ABD´ye gitti. Dünyayı öteki yönden dolaşıp İngiltere´ye geldiğinde, kızının Rangoon´da tifüsdan öldüğünü öğrendi.
Eski tanrılarla ilişki...
1909´da Crowley, yeni bir ruhsal boyuta ulaştığını açıkladı; "Aethyrs" bu tanım, kendisinden 300 yıl önce, Dr. John Dee ve Edward Kelley tarafından yapılmıştı. Derken Crowley, kendisinin Kelley´in yeniden doğmuş ruhu olduğunu iddia etti ve bu ortamda çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde ozan Victor Neuburg ona eşlik ediyordu. Ozan, ruhsal boyut gezileri yapıyor, Crowley ona "Aethyrs Vatandaşı" diyordu ve bu çalışmalar Crowley´in uzmanlarca en önemli eseri olarak tanımlanan "Vizyon ve Ses" adlı kitabını oluşturdu. 1915-19 arasında Crowley´i ABD´de görüyoruz. Kendini bu dönemde, majikal hiyerarşinin en üst düzeyi olan "Magus" olarak ilan etti, 1898´den beri bunu amaçlıyordu. Söylediğine göre, Mısırlı tanrılar ona kadın formlarında görünmüşler ve ulaştığı düzeyi tebliğ etmişlerdi. Onların fiziksel gariplikleri veya korkunç görünümleri bulundukları kanalın veya enerjinin gücü nedeniyle oluşuyordu. Kısacası Crowley. Büyük güçler tarafından sınanmış, denenmiş ve öğretiden geçirilerek ödüllendirilmişti. İşte beş yıllık suskunluğun ardından yine bilinmeyene dönmesinin kritik noktası anlam olarak buradaydı. 1909´da eşi Rose´dan ayrılmıştı, kadın Crowley´e dayanamayıp alkolik olmuştu. Gerçekten de, adama katlanmak imkânsızdı, aklına geleni yapıyordu, uyuşturucu kullanıyor, sayısız kadınla ilişki kuruyordu hatta 1912´de kızlardan kurulu bir dans grubu kurarak, Rusya´da turneye bile çıktı. Aynı yıl, Alman Maji Grubu Ordo Templi Orientis ile ilişki kurdu ama burada da suçlandı. Çok gizli, üst düzey bilgileri yayınlamakla ve öğretmekle suçlanıyordu.