Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Liman Kenti => Düşler Limanı => Şişedeki Mısralar => Konuyu başlatan: Galaxie - 14 Nisan 2012, 01:52:09
-
Gördüğünü sanırsan bir yerlerde beni
Kaybetme elbisemin eteklerini
Gözlerini kapatıp dön içine
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Sessizce boyun eğsen de kaderime
Ve ortak olsan da kederime
Yitip gitmeme izin verme
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Uykun gelip kararınca gözlerin
Ve esen yellerle üşüyünce ellerin
Koşarak gel içindeki sesime
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Takip et parlak ay ışığında gölgemi
Göremesen de terkedilmiş cismimi
Usulca dokun tenime
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Tüm ışıklar kaçıştığında gözlerinden
Ve renkler kaybolduğunda gülüşünden
Çıkar beyazımı sesinle
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Hayallerin yeşeremeden solunca
Ve gözlerinin perdesini aralayıp bakınca
Boğul uçsuz bucaksız denizimde
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Görebildiğinde kulaklarınla sesimi
Ve duyabildiğinde kalbinle hislerimi
Hükmet görünmeyen ellerime
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Yalnızlığında kocaman kalabalıkların
Ve karanlığında tüm aydınlıkların
Bul parlak ışığımı yüreğinde
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Korkunca uzaklığından kavuşmanın
Ve simsiyahında uzun yılların
Tek beden ol hiçliğimle
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
Gözyaşların çağıldayarak karışsa da ırmaklarıma
Ve hüznün çığlık atsa da karanlıklarıma
Hep kalbindeyim seninle
Ve dans et benimle
Sonsuza dek
-
Yoğun duygular, güzel benzetmeler... Takdir ettim gerçekten.
-
Teşekkür ederim Maleficum, aslında bana bunları bir şarkı yazdırdı. Ölen bir sevgilinin bakış açısından bakmak istedim. Başta bir öykü için kısa bir şey olacaktı, sonra böyle uzayınca paylaşmak istedim...
-
Son derece romantik ve melankolik olduğundan da bir çekim yarattı açıkçası. Hangi şarkı olduğunu merak ettim :) [*]isteğe göre pm den belirtebilirsin mesela :D[/*]
-
Yazdığım, çizdiğim ve oynadığım hayallerim var
Düştüm, kalktım, kurdum, bozdum
Çadırlarda, mağaralarda, ve ormanlarda büyüdüm
Şatolara gittim vampirlerle oynadım
Kılıçlar kuşanıp canavarlarla savaştım
Siyah adamı, kırmızı adamı, beyaz adamı sevdim hep
Düşmana çağırıldım, yürüdüm, koştum
Dakikalar, saatler, günler, yıllar, aktım
Şiirler ve yazılar ve hikayeler
Sayfalar ve kitaplar, ben okudum
Kağıtlar ve notalar, ben çaldım
Müzikler ve danslar, oynadım
Yüzümde ve vücudumda binlerce yara bere
Ve Düşler Defteri'mde binlerce satır
Bazıları başlık, bazıları imza, bazıları mit, masal
Onlarla beraber kendilerine karşı savaşlarımı anlatan
Silinmesin diye tükenmez kalemlerle yazdığım
Ve unutulmasın diye her yerde anlattığım
Suları, buzları toplar gökyüzünden atardım
Yağmur olur, dolu olur, kar olur
Ben hepsinin altında ıslanan, üşüyen
Ağacım vardı göğe tırmandım
Ben sonsuzdum, ben uzaydım
Ama uzaktım. Çünkü sadece kendime yakındım
Düzen manyağı ama kaotik dünya
Kabul etmedi çünkü ben ne akıllı ne deli
Kılıçlarım, taşlarım, oyuncaklarım
Sürdüğüm boyalar ve borular, şafak vakti çaldığım
Beni sayma, bana yer gösterme
Çok girdim, çok çıktım. Ama hiç kalmadım
Çünkü bileğimle zafer kazandım
Ama şimşekler çaktı kanlar yağdı
Ay bana tüm yüzünü göstermedi, ağladım
Tedaviydim zehir oldum
Kendi silahımla lanetlenip
Herkesi üzdüm, aynı yerde kalamaz oldum
Ben Helen, ben Kaan, ben Arthur
Su ve hava ve toprak benim
Yıldızlarla dans eder, okyanuslarda yüzerim
Kulak kabartır, dinler ve şarkılar söylerim
Ne istersen evet, her şeye evet
Ama gitmeye evet. Ben sonunda hep giderim
-
İlmek ilmek örüp düğüm düğüm bağladığı
Sorularla süsleyip cevaptan mahrum bıraktığı
Bütününden kaçıp ayrıntılarda saklandığı
Gümüş kafesini açar dedim, öğrenmedi
Karar verme zamanı geldiğinde
Ben ölü, ben diri, ben uyuşmuş
Önemli değil istese de istemese de
Ben dönmesin dedim, dinlemedi
Bırakmaktan aciz düşünmekten yoksun
Ben yeşil mi ki o mavi olsun
Direnmek faydasız isyanlar sağır
Kıyıya beraber vuralım dedim, yetmedi
Umudu bir başka hayatta kaybolmuş
Kendinin katili, siyahın dibine vurmuş
Açtım bileğini kanın kırmızısı bile yok
Yine de yaşar belki dedim, hissetmedi
Aşk, nefret, güven ya da sadece tutku
Hep aynı kart, hiç karmadığımızdan ötürü
Kördük dinlenmeye, unuttuk sükutu
Başka kışlara dedim, gelmedi
-
Uzun kahverengi saçları
Ve yanağında gamzesi
Ah Rosa, Rosa kır güzeli
Yeni taşınır iki katlı evine köye
Ailesi ve tek sırdaşı defteriyle
Başta bakar ama görmez onu
Penceresinin altında çalışan odunculardan biri
Hepsi benzer, hepsi neşeli
Ama farklıdır İstanbul, hep güler gözleri
Ve sıcaktır gülümsemesi
Gel zaman git zaman aşık olur
Ah Rosa, Rosa kır güzeli
Pencerede bekler İstanbul'un onu görmesini
İstanbul hep kibar, ama mesafeli
Getirmez selamdan ötesini
Bilir Rosa, İstanbul geç yatar geç kalkar
Güneş göz kırpana kadar çalışır penceresinin altında
O uyurken Rosa hayal kurar, şiir yazar
O çalışırken okur şiirlerini pencereden
Ayırmadan bakışlarını, uçuşurken saçları
İstanbul dinler ama herkes okur, herkes şair
"Rosa kır güzeli, ne kadar güzel sesin
Burada çalışırken bizi mest ettin
Daha çok yazıp daha çok söyleyesin
Fakat gitmem gerek, sana kolay gelsin"
Güm güm atar Rosa'nın kalbi
Kalsa saatlerce dinler İstanbul'unu
Oysa kendi olsa hiç gidemezdi
İstanbul bu, kibar ama mesafeli
Aşığın aşığa baktığı gibi değil ki gözleri
Ah Rosa, Rosa kır güzeli
Beş dakikada aşık olur
Tüm varlığıyla, her saatiyle sever
Kimler ister onu İstanbul'dan başka
Ama o bir İstanbul'u ister
Rosa kaçar ama kovalayan İstanbul yok
Rosa ağlar ama gören İstanbul yok
Rosa söyler ama duyan İstanbul yok
Rosa yürür durur, başka yol yok
Tüm yolları İstanbul'a çıkar
Uzun kahverengi saçları
Ve yanağında gamzesi
Ah Rosa, Rosa kır güzeli
Bir karşılıksız İstanbul aşkı onu
Bin anıdan, bin gözyaşından etti
-
İçinde İstanbul barındıran en güzel şiirlerde biri olmalı. Çok, çok beğendim.
-
Harika olmuş. Ah Rosa, Rosa! Barnacle olsa burada "Legendary!" derdi. Cidden beğendim.
-
Sıkılmış ya da ölmüş değilim
Her şey bana bir şarkıyı hatırlatıyor
Aşık olamayacak olan kim
Yeşil griye dönerken ağlamak hoşuma gidiyor
Benim gözümden göremezsen
Kırmızı ağaçlar ve turuncu denizi
Kahkahalarımı duymuyorsan
Yanımda olmana ne gerek var ki
Bana anlatmanın anlamı yok
Ben parmaklarımla seviyorum
Eteğimle yağmurla koşarak
Anladığını hiç sanmıyorum
Ne zaman görsem yasak kelimeleri
Hiç bitmeyecek bir melodi
Kutumun içinde benimle birlikte
Yüzümü görmeni ne engelliyor ki
Çünkü tüm yaptıklarım
Farklı garip ve gereksiz
Saçma olsa da lakırtım
Problem mi? Değil
-
İyi geldi gece gece, eline sağlık.
-
Aklıma şu mısralar da gelmedi değil:
Adı sevmekse bu cehennemin, sen yaktın da, ben yanmadım mı?
-
Aklıma şu mısralar da gelmedi değil:
Adı sevmekse bu cehennemin, sen yaktın da, ben yanmadım mı?
Bu mısralar bu aralar baya aklında gibi zaten ^^
-
Bir gülüşle içli bir ağıt arasında
Sadece bir göz kırpış, bir kalp çarpış
Cesaretten yoksun bir son damla ve
Kapanan sayfaların hışırtısıydı var olan
Düşün kanatlarındaydı gerçeğin kısırlığı
Sadece duymasını bilen kulaklar için
O gerçek, tebessümlerden bir yangındı
Ama sen görmedin, görmek ister miydin
Bir medcezir dalgasıydı dillerinde
Sözüm ona, hep yara bere
Ben kırmızı, sen mavi, beriki sarı
Ne farkımız vardı ki ışıklar söndüğünde
Zamanda yapma bozma istikrarlar
Burada, orada, her yerde mesafe
Ne kaldı zaten alacağın vereceğin
Duvarları da yık köprüleri de
Ben mi biz mi karar veremiyorum artık
Karıştı zamirler, önceki ve sonraki hâl
Öyle karanlık bir gece ki bu
Nereye varsam ya hayal ya meyal
-
Sırılsıklam her yer, gökler kızgın
Bugün Eylül, bugün farklı, sen farklısın
Suskunluğun, kızgınlığın kim'in yüzünden
Sadece birkaç söz, ne olurdun, ne olursun
Avcunun içinde şimdi küçük ayaklarım
Gönülsüz mesafelerine doğru adım adım
Bugün Kasım, ve elinde sana çıkan tüm çizgiler
Hep ıslanmış yaşlarımla, hep yarım
Beklemek için renksiz, sessiz gölgende
Gittikçe uzayan dakikalar boyunca
Kaç ay istiyorsun benden, kaç yıl
Kendi halimde, yoksa kim'in umrunda
Bugün düne saçılmış silgi kırıntılarım
Bugün yarın, ama görüşü bulanık
Bugün Eylül, sonbahar, sisli olsa da
Gösteren ama geçirmeyen camında parmaklarım
-
Son kıtanın ilk iki dizesini pek yakıştıramamış olmakla beraber geri kalanı gayet iyi bana göre, tebrik ederim =)