Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Edebiyatı => Fantastik Edebiyat => Zaman Çarkı => Konuyu başlatan: DarLy OpuS - 02 Şubat 2008, 21:39:10

Başlık: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 02 Şubat 2008, 21:39:10
Zaman Çarkı, Robert Jordan'ın 12 ciltlik ve yaklaşık 10.000 sayfalık külliyatı dır.

Zaman Çarkı bir başka dünyanın döngüsel tarihindeki bir çağı anlatır. İyi ve kötü arasındaki sonu gelmeyen savaş tekrar başlamak üzeredir. Dünyayı ele geçirmeye çalışan Shai'tan (evet bizim bildiğimiz şeytan), asırlar süren topyekün bir savaş sonunda Lews Therin Telamon liderliğindeki erkek Aes Sedai 'ler tarafından bir "zindana" hapsedilir ve zindanı mühürlenir. Shai'tan, hapsedilmeden önce, erkek Aes Sedai 'lerin gücünün kaynağı olam saidin'i "lekeler" ve ilerleyen günlerde hepsinin delirmesine ve muhteşem güçleriyle yeryüzünün şeklini değiştirecek ölçüde yıkımlar yapmalarına sebep olur. Asırlar sonra küçük bir köyde, sıradan bir delikanlı olan Rand'ın ve arkadaşlarının hayatı korkunç yaratıkların saldırısı ve onu kurtaran Moraine tarafından sonsuza kadar değişir. Rand, Lews Therin Telamon'un yeniden bedenlenmesidir (Yenidendoğan Ejder) ve Karanlık Varlık serbest kaldığında onunla savaşmaya yazgılıdır.

Seri boyunca Rand'ın çobanlıktan dünyanın kurtarıcısı ve yıkıcısı olan Yenidendoğan Ejder'e dönüşümü ve dünyayı da beraberinde de dönüştürmesi anlatılır. Karakterler sayıca kalabalık, detaylı ve kendi içinde bir bütündür. Her birinin zihinlerinden geçenler ve dönüşümleri didik didik edilir. Toplum yaşamı, tarihinden giyim-kuşamına, davranış tarzından mimarisine kadar detaylarıyla tasvir edilir.

Serideki kitaplar

1. Dünyanın Gözü 15 Ocak 1990 800 sayfa

2. Büyük Av 15 Kasım 1990 755 sayfa

3. Yeniden Doğan Ejder 15 Ekim 1991

4. Gölge Yükseliyor 15 Eylül 1992

5. Göğün Ateşleri 15 Ekim 1993

6. Kaos Lordu 15 Ekim 1994

7. Kılıçtan Taç 15 Mayıs 1996

8. Hançer Yolu 20 Ekim 1998

9. Kışın Yüreği 7 Kasım 2000

10. Alacakaranlık Kavşağı 7 Ocak 2003

11. Rüyaların Bıçağı 11 Ekim 2005

12. Işığın Anısı (Yazım Aşamasında)

-

Alıntıdır.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 05 Şubat 2008, 15:00:05
Acaba fiyatı nekadardır kim bilir.. :P Ama özeti süper okunması gerek, en kısa sürede elde edinmeye çalışacağım...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Herr Mannelig - 06 Şubat 2008, 11:59:32
Herkes övüyor, diğer eserlere göre daha edebi bir anlatımının olduğunu söylüyorlar. Okumak istiyorum ancak ilk kitabının 40 küsür ytl olması nedeniyle alıp başlayamadım daha :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 06 Şubat 2008, 16:15:31
Herkes övüyor, diğer eserlere göre daha edebi bir anlatımının olduğunu söylüyorlar. Okumak istiyorum ancak ilk kitabının 40 küsür ytl olması nedeniyle alıp başlayamadım daha :D

İlk kitabın sadece ciltlisi var sanırım. Ama normalde ciltsizlerin fiyatları çok daha makul.  :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SaN - 24 Şubat 2008, 20:15:54
ben de bu seriyi okumayı çok istiyorum. Kitapçıda iç sayfalarına biraz bakmıştım çok hoşuma gitmişti.. Ama yanlış hatırlamıyorsam ciltsizlerin fiyatları da 25-35 arasında değişiyor. On bir kitap olduğu düşünülünce biraz.... Yine de istiyorum  ;D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Anita - 02 Haziran 2008, 21:27:11
İlk 8 cildini okudum ama devamını bir türlü getiremediğim ve kafamı acayip karıştıran seri.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 03 Haziran 2008, 13:33:48
İlk 8 cildini okudum ama devamını bir türlü getiremediğim ve kafamı acayip karıştıran seri.

Saygı duydum. /o\

Bir fantastik edebiyat sever olarak, bu seriyi okumadığım sürece rahat rahat "Ben fantastik edebiyat okuyorum," diyemem ben. Ama kim bilir ne zaman başlayacağım.. :(
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arlinon - 18 Haziran 2008, 20:56:49
kitapların tanesi 50 - 60 arasıydı:D Epik seviyorsanız bulabileceğiniz en iyi eserleden. Ama epik sevmeyenlere işkence edebilir...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Herr Mannelig - 18 Haziran 2008, 22:59:08
Oyh bu uyarı iyi oldu. Epikliği ne derecede ama? Örneğin karakterlerin epic olmasından yola çıkarak epic olarak nitelendirebileceğim Raistlin'in geçtiği Ejderha Mızrağı kitapları ile Drizzt'in geçtiği unutulmuş diyarlar kitapları bambaşka. Sorum; öncelikle epicliği bu serilerdeki gibi karakterlerin aşmışlığı yüzünden mi yoksa hikayenin gidişatı olaraktan mı? bir diğeri ise eğer karakterler yüzünden epic olarak nitelendirdiysen kesme biçmeye yönelen Ud tarzı mı yoksa çelişkiler, ilişkiler üzerine kurulu Em tarzı mı? şimdiden teşekkür...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arlinon - 19 Haziran 2008, 12:14:03
Aslında anlatım biçimiyle alakalı: yani yüzüklerin efendisine benzetilebilir.
En basit örnekle, karanlık ve aydınlık olayı var. Okuyucu aydınlığın gözüyle dinler ve aydınlık kahramanlaştırılır. Karanlık ise sadece haksız ve kötüdür.
Ya da anlatımda, basit de kimi davranışları, olaylar ve benzerini abartarak, süsleyerek anlatmak da olabilir. Mesela destanlarda kimi şeyler epik, kahramanca anlatılır.


Ama herşeye rağmen güzel bir seri bu.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Herr Mannelig - 19 Haziran 2008, 21:30:57
Huğh açıkçası benim de pek hoşuma gitmez. Fantastik kurguda dil açısından takdir ettiğim yazar Elaine Cunnigham'dır benim :) Ayrıca teşekkür aydınlatma için :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arlinon - 19 Haziran 2008, 22:45:58
Rica ederim D::D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Nefertari - 03 Temmuz 2008, 13:05:44
İlk 8 cildini okudum ama devamını bir türlü getiremediğim ve kafamı acayip karıştıran seri.

oh ne güzel..Çok pahalı ya kendi paramı kazanmadan okuyamayacağım bir seri..:/ üzülüyorum =P
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: PhoenixMan - 03 Temmuz 2008, 13:20:09
başlamak istediğim serilerden birisi daha ben de fiyatlardan yakınmak istemiyorum şimdi :P tanıdıklarımdan birinde vardı çok iyi hatırlıyorum gördüğüm anda atlayacağım üstüne ;D eheheh :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arminas - 21 Temmuz 2008, 20:07:50
İlk kitabın yarısındayım ve kesinlikle Harry Potter ve Talihsiz Serüvenler'le birlikte en sevdiğim serilerden birisi olma yolunda. Edebi anlatımı bazen okuyucuyu baysada kesinlikle çok güzel.

Bu arada fiyat konusu şöyle. Bütün kitapların ciltlileri var ve hepsi 50-60 arasında değişiyo. Ciltisizlerdeyse 1-11 ve galiba 2 veya 3 dışında bütün kitapları ikiye bölmüşler. Yani 6. cilt 1. kitap - 2. kitap diye geçiyo. Ben yine ciltli alın derim. Hiç değilse görünüş olarak da gayet güzel olurdu.


EDİT:  Ve sanırım fantastik kitaplara da bu şekilde alışıcam sonunda. En çok merak ettiğim türdür fantastik kitaplar. Ama nedense hiç bir zaman alıp da okumuşluğum yoktu.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Lunacy - 27 Kasım 2008, 22:38:44
11. kitap tamamLadıktan sonra robert Jordan öLdüğü için 12. yi eşi yazıyormuş...
seri mükemmeL, 2. kitaptayım böyLe bir kurgu oLamaz ya...
dikkatLi ve iLgiLi okuyucuLarın yakaLayabiLeceği ayrıntıLarda paganizm, satanizm ve şamanizmden ciddi uyarLamaLar var ve görünenin çok ötesinde kitapLar bunLar...

herkes okumaLı =)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Nihbrin - 28 Kasım 2008, 07:31:06
3 yıldır her doğum günümde kendime bir tanesini aldığım ve uzun süreye yayarak gözlerimde ballandırdığım korkunç kaliteli bir seri. Kaliteli seriler kendini belli eder; yazar 1000 sayfa yazmıştır ama henüz düzenlememiştir, 3 ay sonra onu tamamane unuttuğu(bilerek unuttuğu) köşeden çıkarır ve başdan, yazar değilde, okuyucuymuşçasına gözden geçirir önemsiz yerleri atar yada başdan yazar-sanki her kitap ilk kitabıymışçasına bebeği gibi severek betimler. Tek kusurları çok uzun olmaları derdim ama diyemem zira tadına doyamadım o 3 kitabın. 4. yü almamak için zor tutuyor insan kendisini  ;D

not: gerçek kusurları türkçe ciltli basımlarının çok pahalı olması ama ne var ki türkçe çevirisi orijinalinden daha iyi olduğuna inandığım bir seri zaman çarkı (belkide bu özellikdeki tek seri)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 28 Kasım 2008, 20:16:13
Özendirin özendirin... Bu yaz ben de başlıyorum işte, hıh! :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Shaidar Haran - 22 Şubat 2009, 10:13:31
Bu başlığa gereken ilgi gösterilmemiş.

Serinin tüm kitaplarını okudum ve üzerine fantastik eser tanımıyorum.

                           ZAMAN ÇARKI DÖNER
                          VE ÇAĞLAR GELİR GİDER
                       OLMUŞ OLAN, OLACAK OLAN
                            VE OLMAKTA OLAN
                HER AN GÖLGENİN ALTINDA EZİLEBİLİR


                   BIRAKIN DA EJDER BİR KEZ DAHA
                   ZAMANIN RÜZGARLARINA BİNSİN.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 22 Şubat 2009, 16:58:04
Başlık sizler sayesinde ilgili ve aktif bir hale gelebilir. Pek belli olmasa da geçenlerde Zaman Çarkı'nın yazarı ile yapılan röportaj çevirmiştik.

Röportajı okumak için buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/robert-jordan-ile-roportaj/)tıklayabilirsiniz.

Ayrıca yazarın hayatı hakkında bilgi edinmek isteyenlerde buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/robert-jordan/)tıklayabiliriler.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Shaidar Haran - 02 Mart 2009, 21:05:42
Elbette öyle fakat buradaki sıkıntı, okunması oldukça zahmetli bir seri olmasından kaynaklanıyor.

Başlığın ilgi görür hale gelmesi için öncelikle serinin okunması gerekir.

Bu noktada elimden gelen tek şey, okuyun arkadaşlar yazılmış en görkemli eserdir, klişesini tekrarlamaktan başka bir şey değil.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 14 Nisan 2009, 14:09:24
Brandon Sanderson son kitap "A Memory of Lifht" hakkında uzunca bir açıklama yaptı. Detaylar ve açıklama için buraya tıklayın! (http://www.kayiprihtim.org/forum/brandon-sandersondan-a-memory-of-light8221-hakkinda-aciklama-t5377.0.html;msg54915#msg54915)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Canina - 15 Nisan 2009, 18:21:49
Şu ana kadar bu efsanenin 8 kitabını okudum. Mükemmel bir seri şimdi onun yorumunu burada yapamayacağım, çünkü gerçekten çok güzel bir seri. Parmaklarım kaskatı kesilene kadar hakkında yazabilirim sanırım.

Okumak isteyen arkadaşlara tavsiyem, kitapları bir çırpıda ve çabucak okumaya çalışın. Çünkü her kitap neredeyse 1000 sayfa, ve o kadar çok olay ve kişi var ki, bir kaç ara verdikten sonra bile, olaylar ve kişiler unutulabiliyor. Yani zevkini çıkarabilmek için hızlıca okuyun derim ben.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Giskard - 17 Nisan 2009, 18:41:49
En son Kışın Yüreği'ni okudum, ama uzun müddet devam etmeyince ilk kitaplardaki detaylar aklımdan uçup gitti. Devam etmek kolay olmayacak :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SoulCrash - 08 Mayıs 2009, 11:44:45
Acaba fiyatı nekadardır kim bilir.. :P Ama özeti süper okunması gerek, en kısa sürede elde edinmeye çalışacağım...

http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=BGRJ0S5JT3XJY3818C1E

%50 indirim söz konusu.. Ayrıca, kredi kartına  taksit de geçerli.. Taksitte de, vade farkı yemiyor..
Yeni edindim ben de kitapları.. 4 günde elime geldi..  ve birinci kitabı bitirdim... Dersler olmasa, diğerlerine de başlayacağım ama malum...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Rectain - 23 Mayıs 2009, 01:42:22
Ya Zaman Çarkı iyi seri güzel seri tamam da kitapların her biri 50-60 TL . Paraya kıyıp alıyoruz ama değmez ya bence bir kitap için o kadar para vermeye. Halen çözemedim Zaman Çarkı'nı bu kadar pahalı kılan özelliği
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Amras Ringeril - 23 Mayıs 2009, 11:01:33
%50 indirime bak 312 TL. Korsana karşıyız hala değil mi :P
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 23 Mayıs 2009, 11:11:46
Ya Zaman Çarkı iyi seri güzel seri tamam da kitapların her biri 50-60 TL . Paraya kıyıp alıyoruz ama değmez ya bence bir kitap için o kadar para vermeye. Halen çözemedim Zaman Çarkı'nı bu kadar pahalı kılan özelliği

Ciltli ve oldukça kalın olduğu için bu derece pahalı. Yani şöyle düşün bir seferde 3-4 kitap alıyorsun ve hepsi birbirinden harika. :D Aslında bu seri için yapılan kampanyaları da dikkatli takip etmek gerekir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Canina - 23 Mayıs 2009, 13:04:50
Beğenmeyen almasın arkadaşım :D Zorla değil ya :D Ama bu Muhteşem bir seri olduğu gerçeğini değiştirmez. Cildi olsun, çevirisi olsun herşey harika. Bana kalırsa insanın parasının karşılığını fazlasıyla veren bir kitap. İnsanın hiç sıkılmadan okumasını sağlıyor, 1000 sayfalık tuğlayı bitirincede "Keşke diğer kitabıda alsaydım" diye bir düşünceye sokuyor insanı.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Rectain - 23 Mayıs 2009, 15:23:30
Beğenmeyen almasın arkadaşım :D Zorla değil ya :D Ama bu Muhteşem bir seri olduğu gerçeğini değiştirmez. Cildi olsun, çevirisi olsun herşey harika. Bana kalırsa insanın parasının karşılığını fazlasıyla veren bir kitap. İnsanın hiç sıkılmadan okumasını sağlıyor, 1000 sayfalık tuğlayı bitirincede "Keşke diğer kitabıda alsaydım" diye bir düşünceye sokuyor insanı.


İyi de seriye kötü diyen yok ki :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 25 Mayıs 2009, 14:28:01
Ayrıca son cildin ilk kitabı olan "The Gathering Storm"un Amerika ve İngiltere kapakları çıktı.

Buradaki İngiltere (UK) kapağı;

Spoiler: Göster
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/wheeloftime/TheGatheringStormUK.jpg)


Bu da Amerika (US) kapağı;
Spoiler: Göster
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/wheeloftime/TheGatheringStormUS.jpg)


Görsellik açısından bakılınca UK güzel görünüyor ama US kapağı da belki bir kaç ipucu veriyor olabilir kitap hakkında, bilemiyorum artık.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ADANMIŞ - 25 Mayıs 2009, 17:37:49
bu yaşta bütün kitapları (11-yazılıyor- ve 5-kitapçıda bulamadım-hariç) okumuş bir ROBERT JORDAN delisi olarak size söylerim ki eğer bütün benliğinizle kendinizi ZAMAN ÇARKI'na verirseniz, H.Potter, LOrd of the Rİngs, Twilight(özellikle bu ününü haketmeyen kitabı) UNUTACAKSINIZ! Kesinlikle gelmiş geçmiş en mükemmel fantastik seri bu. Hem ben de "kahramanlık- hadi günü kurtaralım! " meselesini sevmem ama eğer dünya için ölmek zorunda olan bir adamı (RAND, serinin baş kahramanı) insanca halleriyle (aklından geçenler, fikirleri.....) ve kafasının içindeki deliyle (L.THERİN, Rand'ın önceki hayatı; onu severim deli demek istemem) ve GÖLGEyle savaşı ve onu oturamayacak duruma getiren 2 yarasıyla nasıl GÖREVi için uğraştığını görüp de bu seriye aşık olmamak imkansız. Hem içindekiler yalnızca bunlar değil, çevrilen oyunlar, başka bir sürü kahramanlar (yazmaya başlarsam klavye kırılana kadar durmam:) ve araya serpiştirilmiş aşklar (abartılı değil;  merak etmeyin) ve KEHANETLERle R.JORDAN  ın yarattığı bu dünya olmadan yaşayabileceğimi zannetmiyorum!!!!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Fırtınakıran - 25 Mayıs 2009, 17:41:26
Valla böyle bir seriyi Twilightla karşılaştırabileceğimizi düşünme sakın :D. Böyle bir ayıbı kimse yapmaz.

Gerçekten de UK kapağı daha güzelmiş yahu. Amerikan kapaığı sanki çok eski basımmış gibi. İngiltere daha yenilikçi durmuş bu bakımdan. Ve son kitap diye bir karizma katmış kapak kitaba.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 25 Mayıs 2009, 18:33:19
US kapağındaki karakteri süpermane benzettim. :D UK kapağı gerçekten çok güzel.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Nihbrin - 26 Mayıs 2009, 01:27:05
Cidden Amerika yayınındaki kapak niye öyle yahu, 80lerin ve 90başlarının kitap kapakları gibi, gerçekten ilk kitabın yayın tarihi o aralıkta mı yani? Türkçe cilt kapağı bence daha güzel bu ikisinden (para verince o kadar okuma da yanında yat)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Canina - 26 Mayıs 2009, 14:30:27
Yamulmuyorsam ilk kitap 87 basımı olmalı ama emin değilim. 80-90 arası ama bunu hatırlıyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Amras Ringeril - 12 Haziran 2009, 19:58:50
http://www.ilknokta.com/secki/17/1/Zaman-Carki-Kitaplari.html

İyi bir kampanya olsa gerek. Tüm kitaplar %50 indirimli.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 13 Haziran 2009, 11:39:12
Ne iyisi, şahane bir kampanya. Bakalım babamı ilknokta'dan alışverişe ikna edebilecek miyim...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Asfaloth - 07 Ağustos 2009, 17:53:09
Zaman Carki gercekten gorulmeye deger bir seri ve acikcasi herkezin okumasini tavsiye ederim sanirim ben sizlerden daha sansliyim bu konuda cunku saolsun ailem soz konusu kitap olunca kesenin azini aciolar.(fantastik kurgu olduklarini bilseler almazlardi eminim ki:D) neyse ben burdan size alin okuyun demekten fazlasini yapabilirim gercekten okumak isteyen bana öm den ulassin ben kendisine kitaplari sirayla kargo ile yollarim okur geri yollar boylece sizde rahat edersiniz(tabi bu bence oldukca kotu bi teklif ben olsam bole bi seriyi kesinlikle kitapligimda bulundurmak isterdim)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Okin - 12 Ağustos 2009, 18:55:51
 EskidenKara Kule serisinin, yazılmış en güzel fantastik seri olduğunu düşünürdüm. Zaman Çarkı'nı okuduktan sonra fikrim değişti.
 Kule'nin pekçok hatası olmasına rağmen kitap, okuyucuyu kendisine esir ediyordu. Betimleme hataları, King'in yazarken kolaya kaçmaları ve yer yer saçmalaması, hikayeye kendisini koyması(teknik açıdan kötü bir şey değil ama benim hoşuma gitmemişti)... birsürü hata vardı kitapta.
 Zaman Çarkı, sizi sadece kendisine çeken bir eser değil. İçindeki her olayı yaşıyormuş gibi hissetmenizi sağlamakla kalmıyor, size gerçek bir dünya sunuyor. Ülkeler arası diplomasi, medeniyeti, içinde barındırdığı kültürler, iyi ve kötünün savaşını savaşın tam ortasında görebilmenizi sağlaması, neyn iyi neyin kötü olduğuna karar verememeniz, karşınıza çıkan süprizler, geniş ve kusursuzca resmedilmiş dünyası, anlatımındaki mükemmellik, tasfirler, savaşların gerçekçiliği, karakterlerin tüm duygularını, düşüncelerini ve kişiliklerini hissedebilmeniz... içinde çok fazla şey bulabileceğiniz bir seri.
 Hataları elbette var. Bazı kişiler, içinde çok sayıda karakter barındırmasını serinin bir eksisi oalrak görüyor. Ben bu görüşe katılmıyorum. Karakter sayısı çok fazla olabilir ama bu, eserin gerçekçiliğini artırıyor. İçinde dönen türlü oyunları, hikayenin bilinmezlerini anlatmak için bu kadar çok karakterin kulalnılması gayet normal. Zaman Çarkı dünyasının büyüklüğünü de göz önüne alırsak ben Jordan'ın bu kadar çok karakter kullanmış olmasını bir eksi olarak görmüyorum. Eserde gözüme en çok çarpan sorun, bazı söz kalıplarının çok sık kullanılması. Bilmiyorum, belki çeviriden kaynaklanan bir sorundur. Aynı sözleri defalarca duymak benim pek hoşuma gitmedi(Drizzt'in, palalarıyla yaptığı savaşları da sevmediğimi anlamışsınızdır.)
 Eser üzerine konuşacak çok fazla şey var. Bundan sonraki sözlerim sadece tavsiye şeklinde olacak. SEriyi okuyun ve evrenin en harika kurgusunu yaşayın.
 Okurken bir not defteri tutun. Büyükçe bir defter olsun. İçine tüm karakterlerin özelliklerini, yaşadıkları önemli olayları not alın. Başka bir deftere, seride yaşanan önemli olduğunu düşündüğünüz olayları, aklınıza takılan soruları ve bunun gibi şeyleri not alın. Arada bir bu defterlere göz gezdirdikçe kurgunun mükemmelliğini daha iyi göreceksiniz. Son bir tavsiye: Seriyi en az 2 kere okuyun. Gözünüzden kaçan pekçok detay fark edeceksiniz.




Unutmadan: Alması biraz pahalı bir seri. Ciltli versiyonlarında herbir kitabın fiyatı yaklaşık 40tl(yanılmıyorsam 50 liraolanları da 9var okumak size biraz pahalıya mal olabilir. Ama inanın bana, bun değecektir. Ciltsiz versiyonları (yanılmıyorsam) 3. kitaptan sonra her cilt 2'ye bölünerek satışa sunuluyor. Ben geçen sene her bir cildin bir yarısına 25tl civarında para ödüyordum. Sanırım fiyatlar bu yaz başı 20 tl oldu. Dişinizi biraz sıkın ve bu seriyi okuyun. Harcadığınız paraya deeceği konusunda garanti veriyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 26 Eylül 2009, 09:55:44
27 Ekim 2009 tarihinde çıkacak olan 12. kitap The Gathering Storm (Fırtına Toplanıyor)'un yayınlanan ÖN OKUMAsı, Niran Elçi editörlüğünde, sitemiz bünyesinde çevrildi.

Haberi okumak ve ÖN OKUMAya ulaşmak için buraya (http://www.kayiprihtim.org/forum/the-gathering-storm-firtina-toplaniyor8221-on-okuma-t6158.0.html) tıklayabilirsiniz!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: JeepeRs - 01 Kasım 2009, 15:44:46
The Gathering Storm. Keşke Robert Jordan tamamlayabilseydi eserini. Ancak olmadı. Brandon Sanderson'u gerçekten kutlamak istiyorum çok güzel iş başarmış. Bazı yerler hariç hissetmiyorsunuz farklı birinin kalemi olduğunu. Ve kitap bence serinin en iyi kitapları arasında kesinlikle yer alır.
Kitap yeni çıktı biliyorsunuz. Korsana karşıyım ama zaman çarkı aşkı için kendimi tutamadım. Ha kitabını da alacağım tamam ama internetten audio book unu buldum dinledim tamamını.
3 günde bitirdim 35 saatlik eseri. İçim dışım ingilizce oldu.

Ama değdi be gerçekten. 3 yıldır bekliyorum bu kitabı ve beklentilerimi karşıladı. Kitap hakkında spoiler vermeyi düşünmüyorum. Bekleyin ve görün. Ancak çok şaşıracağınız bazı yerler var. Aaaa hiç beklemezdim diyeceğiniz. Sizi gülümsetecek bazı noktalar, bazı yerlerde sinirleneceksiniz karekterlere. Ama sonu varya hiç beklemediğiniz şekilde bitecek. Keşke bitmeseydi diyeceksiniz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Kasım 2009, 19:17:43
Ama sonu varya hiç beklemediğiniz şekilde bitecek. Keşke bitmeseydi diyeceksiniz.

Son kitap 3'e bölündüğüne göre, böyle bir sonla okuyucuları epey sinirlendirebilir :D. Çünkü sıra 3'e bölünmüş kitabın 2.sine geliyor ve hele de bizim gibi çevirisini bekleyenler için, Fırtına Toplanıyor'u okuduğumuzda hop oturup hop kalkacağız diğeri çevrilsin diye :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: majesty - 01 Kasım 2009, 20:57:48
şu an fuar var fuarda da %50 indirim yapıyorlar...hatta benim gibi şanslıysanız daha fazla indirimle de alabilirsiniz. zaten okumuştum rafımda dursun diye aldım...eğer okumak istiyorsanız almadıysanız fuardayken alın başka türlü üstesinden gelemezsiniz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: nami - 17 Aralık 2009, 03:09:51
Zaman Çarkı..

Piyasadaki çoğu kitabı okumuş biri olaraktan şunu söyleyebilirim ki gerek anlatım dili gerek konusu bakımında en iyi eser...

Lotr'u bir kenara koyarsak o dönemden bu döneme gelen kitaplara baktığımda bir kaç kitap dikkat çekici bir ilerleme gösteriyor aslında. İlerleme derken fantastik edebiyat anlamında elbette. Kule serisi, anlatımı ve konusuyla terry goodkind'ın the sword of truth serisi, discworld en göze çarpan eserler...

Ama wheel of time apayrı; düşünün bir karanlık varlık var ve dünyaya hükmedecek, ipler onun eline geçerse kurtuluş yok; ve umudunuzu koruduğunuz bir genç var, fakat o bu savaşta galip gelse bile bir belkiniz var çünkü deliliğin kendisini ele geçirmesi çok yakın ve kehanetler ışık bizi ondan korusun diyor...

İki ta'veren bir ejder ve burnu havalarda bir sürü kadın karakter; herbirine ifrit olacağınız sebepsiz güç savaşları ve ev oyunları, yalan söyleyemeyen aes edailerin yani büyü yapabilen kadınların laf oyunları; bir an dolambaçlı bir yolda gibi hissediyorsunuz kendinizi zaman çarkıyla; kitaplar ilerledikçe karakterlerin gelişimlerini göreceksiniz ama bu gelişim hiçbir zaman kahramanca olmayacak; bşa karakterimiz yenilecek yeri gelince; ezilecek çoğu kez ve en güzeli (mat:) ) değerler yüzünden kayıpları göreceksiniz...

Bugün 12 kitap elimde (amerikan basımı ve nedense kapak hoşuma gitmeye başladı) ve ben yine en baştan okumaya başladığımdan (9. kitaptan beri böyle) başlayamadım kitaba henüz. Tek söyleyebileceğim Robert Jordan asla yarım iş yapmazdı sanmıyorum yapacağını da...

Jordan ile konuşmuş biri olarak şunu söyleyebilirim; zaman çarkı bizim yaşadığımız dünyayla birebir alakalı demiştim ona aieller biraz orta doğu insanını anımsatıyor diye; başka şeyler görecek miyiz diye sormuştum... dokuzuncu kitapta istanbulun fethine benzetmeyi mi abarttım acaba demiş gülümsetmişti beni ( hayır çok benzememiş bilakis söylemesen bilemezdim...)

son olarak

"Tüm övgüler Yaratıcı'ya, Işık'a ve tekrar doğacak olana olsun.
Işık bizi ondan korusun. "

ve
"We come brother, we hunt"
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Elerki - 19 Aralık 2009, 20:37:05
nami gerekeni söylemiş. :) Sadece okuyun... İnanılmaz...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: asgard - 14 Şubat 2010, 03:49:16
Yeni cildin çevirisi nezaman çıkacak?Bilgisi olan varmı?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 15 Şubat 2010, 17:52:20
Yeni cildin çevirisi nezaman çıkacak?Bilgisi olan varmı?

İthaki Yayınları, Mart-Nisan gibi çıkacağını belirtti. Kesin bir tarih bize söylendiği an sizlere ileteceğiz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Tinuviel - 15 Şubat 2010, 18:27:26
Bütün kitapları ciltli almak istediğim için bir türlü başlayamadığım (maddi imkansızlıklar :P) ama çalışmaya başlar başlamaz ilk maaşımı yatırmayı planladığım, okumak kısmet olur umarım dediğim muhteşem seri...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 31 Mart 2010, 11:25:26
Bütün kitapları ciltli almak istediğim için bir türlü başlayamadığım (maddi imkansızlıklar :P) ama çalışmaya başlar başlamaz ilk maaşımı yatırmayı planladığım, okumak kısmet olur umarım dediğim muhteşem seri...

2 yıl 12. cilt bekledim. Okumak çok keyifli olsa da beklemek insanı deli ediyor.  Her ay 2 kitap almıştım. 55 tl den ...

Çalışmak güzel şeymiş :)  öğrenci halimle düşünemiyordum bile...
Başlık: “Fırtına Toplanıyor” Kapıda !!!
Gönderen: magicalbronze - 01 Nisan 2010, 21:13:37
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/wheeloftime/ZamanCarki_12-top.jpg)

Zaman-ı vaktinde; bundan tam bir yıl önce, daha kitap yurt dışında bile çıkmamışken, yeni yazar Brandon Sanderson'un son kitap hakkındaki açıklamasını sizlere ulaştırmıştık.

Kitap için ne kadar heyecanlı olduğunu, en az önceki kitaplar kadar uzun bir kitabın bizi beklediğini o coşkulu ve upuzun cümlelerden öğrendik.

O heyecanla artan merakınızı bir nebze de olsa dindirsin diye…

Ve işte şimdi, o büyük an geldi.

Merakla beklenen, 12. kitap Fırtına Toplanıyor, 8 Nisan‘da severleriyle buluşmaya hazırlanıyor!

İnternet satış noktalarında şimdiden ön siparişe verilen kitabın çevirmenliğini, her zamanki gibi Niran Elçi üstlendi.

Bunun yanında editörlüğünü Evrim Öncül yaptı.

İdefix.com‘da normalde 34,00 TL olan kitabı 28,90 TL’ye alabiliyorken, bu fiyat İlknokta.com‘da 25,50 TL’ye kadar düşüyor.

Nihayetinde Robert Jordan ve Brandon Sanderson'un yazdıkları Zaman Çarkı Serisi 12. kitap; Fırtına Toplanıyor Türk okurlarıyla buluşuyor!

Ve durun. Bitmedi…

Kitabın ilk 50 sayfasını, Kayıp Rıhtım farklıyla siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz. İthaki Yayınları'ndan bizzat gönderilen bu ön okuma ile 8 Nisan’a kadar dayanmanızı tavsiye ediyoruz! Ve işte ön okumayı indirip okuyabilmek için yapmanız gereken tek şey, buraya (http://dc217.4shared.com/download/254618622/b0843fbf/Zaman_Carki-12-Firtina_Toplani.pdf?tsid=20100401-135320-dfbc6e5e) tıklamak!!!

Bunun haricinde son kitabın künye bilgisine ve tanıtım yazısına ulaşmak için de buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/zaman-carki-serisi/#12) tıklayabilirsiniz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 01 Nisan 2010, 21:16:07
Okuyup, aradaki farkları tartışmak için can atıyorum. 2 yıl... beklemek...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: grikunduz - 21 Eylül 2010, 09:53:39
Zaman çarkı gelmiş geçmiş en güzel seri doğru. Bir yerden sonra karakterlerin ucunu kaçırıyorsunuz. Ama yazar zaten her ismi söyledikten sonra onun kim olduğu konusunda ufak hatırlatmalar koymuş. Yani hiç kafanıza takmayın mümkünse tek seferde okuyun ve emin olun kitap bittiğinde kafanızda hiç çözümlenmemiş sorun kalmayacak (yüksek bir hayranlık, uzun süreli düş kurma, keşke bende orada olabilse idim dileği ve rahatsız edici  bir baş ağrısı dışında)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: magicalbronze - 21 Eylül 2010, 13:14:54
Brandon Sanderson 13. kitabının yazımını tamamlamış ve bu konu hakkında kendi blogunda açıklama yapmıştı.

Bizler bu açıklamayı çevirdik. Ulaşmak için buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/towers-of-midnight-gece-yarisi-kuleleri-tamamlandi/) tıklayabilirsiniz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Larien - 03 Kasım 2010, 09:23:03
Ahhh kesinlikle kafama koydum. Bu nisanda YGS'den sonra hemen başlayacağım. Dünyada en çok değer verdiğim maddeler kitaplar olduğu için bütün paramı seve seve feda ederim :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: JeepeRs - 06 Kasım 2010, 17:21:22
Eveet. Bir kaç saat evvel 13. cildi dinlemeyi bitirdim. Zaman Çarkını düşününce karakterler kafamda ingilizce konuşuyor. Kitap hakkında spoiler verip kimseyi üzecek değilim. Benim gibi ingilizcesini edinip okuyanlar ile delicesine kitabı tartışmak istesemde, forumdaki bir çok Zaman Çarkı okuru arkadaşın türkçe çevirisini bekleyeceğini biliyorum.

Ama kitap hakkındaki genel düşüncelerimi belirteyim. The Gatherin Storm(Fırtına Toplanıyor(ekonomik sebepler nedeniyle daha türkçesini okuyamadım(bi hediye edenim yok ki :( )))'u beğenmiştim. Brandon Sanderson'un yazdığını genel olarak ayırt edemediğimi söyleyebilirim. Güzel bir kitaptı. Belki 4. cilt kadar yada 9. cilt kadar beni kendine çekmedi ama yinede kitabın farklı bir albenisi vardı. Towers of Midnight ise tamamiyle ayrı bir mesele. Serideki en sevdiğim kitaplar arasında yerini aldı. Matrim Cauthon zaten gönüllerin kahramanıydı. Bu ciltte Rand'al Thor da takdir ettiğim karakterler arasına girdi. Bir önceki cilt bir dönüşümün geleceğini belli etmişti ama bu kadarını beklemiyordum. Bu cilt bir önceki gibi genel olarak durağan değil. Okumak zorunda hissettiğim çok az bölüm oldu. Ne yalan söyleyeyim genel olarak Perrin efendiyi pek sevmiyorum. Onun olduğu bölümleri okumak zorunda hissediyorum kendimi. Keza Elayne de öyle. Bu kitapta o zorunluluğu çok az hissettim. Bir haraketinden ötürü kendisi takdirimi kazandı artık.

Sizi gerçekten şaşırtacak bölümleri olduğu gibi, yüzünüzü güldürecek bölümleri de var. Bazı bölümlerde ise gözlerinizi nemlenmekten alıkoyamayacaksınız. Tarmon Gaidon artık kapıda. 14. cildi okumak için sabırsızlanıyorum. :)
Başlık: Zaman Çarkı | İndirim Fırsatı!
Gönderen: Fırtınakıran - 18 Kasım 2010, 23:03:19
Yüzüklerin Efendisi ayarında bir başyapıt olarak görülen ve yazarı Robert Jordan'ı Tolkien'in tahtına varis olarak gösterilen seri Zaman Çarkı'da İlknokta'nın indirimdeki serileri arasında yerini almış.

Diğer seriler gibi %40 indirime tabii tutulan Zaman Çarkı'nın, bugüne kadar yayınlanan 12 kitabının hepsi 685TL yerine 411TL. Böyle bir şahesere başlamak için fırsat kollayanlar ya da erteleyenler buradan (http://www.ilknokta.com/kitap/108606/Zaman-Carki-Ciltli-Takim-12-Kitap.html) ulaşabilirler.

(http://www.ilknokta.com/urun/Z/108606.jpg)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: kahlan amnell - 27 Mart 2011, 20:43:04
İthaki, 13. kitabının Mayıs sonu-Haziran başı gibi çıkacağını söylemiş. Umarım daha fazla gecikmez :(
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Bellatrix|Black - 04 Nisan 2011, 23:44:09
Bu seriyi okumayı çoook istiyorum.Yüzüklerin efendisine benzediğini duydum, eğer öyleyse çok güzeldir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Meczup - 02 Mayıs 2011, 23:31:53
Büyük bir merak üzerine başladım ve şu an 5.kitaba geldim.Hakkında yazılanlara çeşitli forum ortamlarında ve sözlüklerde etraflıca göz attım.Çok az olumsuz eleştiriye rastladım ve bunu anlamsız buldum.Hem kurguda hem de o çok büyütülen edebi anlatımın da tekrar ve tekdüzelikten başka bir şey yok.Betimlemeler tam anlamıyla gösteriş kokuyor,siz;çalıyı,ahırı,kapıyı ya da aklınıza ne gelirse betimlerseniz okuyucunun hayalinde ki mekana hiç yer vermemiş olursunuz.Hele ki aynı karekterlerin aynı fiziksel betimlemesi çok yapılmış Jordan Amcanın kaleminden.Üç taveren durmadan ayrılıyor ve birleşiyor araya olaylar serpiştiriliyor.Hep bir amaç,kaçış,iyi - kötü çatışması ve tekrarlanan bir sürü şey...Eğer kitabın şu ana kadar sevdiğim ve özel bulduğum tek şeyi varsa o da "Mat Cauthon" karekterinin bir tip olarak iyi yansıtılışıdır...

Bu düşüncülerim ilk 4 kitap için geçerlidir.Eğer seri devamında beni tatmin etmeye başlarsa düşüncelerim de değişen bazı şeyleri sizlerle paylaşırım.  
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: emuk - 05 Mayıs 2011, 21:57:02
İlk kitabı okudum henüz ve çok beğendim.Daha önceki yorumları da okudum,neredeyse herkes iyi bir görüş belirtmiş.Ama kitabın zeka seviyesine değinilmemiş.Bence Tolkien'dan sonraki en zeki yazar kendisi.Bazı kitaplarda büyü yaptı, der geçer ama bu kitapta büyünün(Tek Güç'ün)nasıl yapıldığı,büyü gücünün nerden geldiğine de değinilmiş.Ayrıca müthiş mitolojisi var.İsimler ve olaylar,ki özellikle olayların çok ve heyecanlı olması, kitabın mitolojisine kadim bir hava vermiş.

Son olarak ilk kitap büyük şeyler vaat ediyordu umarım beklediğimi bulabilirim devam kitaplarında.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ciglipap - 09 Mayıs 2011, 13:16:18
Bu seriyi okumayan "ben gerçek bir fantastik edebiyat okuyucusuyum" demesin. Okuduğum yorumların bir çoğu kitapların pahalılığından bahsediyor. Bütün seriyi okuyan ve yeni kitapın çıkmasını sabırsızlıkla bekleyen birisi olarak, her kuruşuna değer, hatta daha fazla eder diyorum. ÇOK ÖNEMLİ BİR NOT: Fantastik edebiyata yeni başlayan birisiyseniz bu seriyi okumayınız. Bu alanda bir çok kitap okudukdan sonra bu seriyi okumanızı tavsiye ederim. Hem size hemde seriye yazık olmasın...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Giskard - 10 Mayıs 2011, 21:24:46
Fiyatların pahalılığından yakınan arkadaşlar: İthaki'nin Cağaloğlu'ndaki dağıtım noktasından kitapları yüzde kırk beş indirimle satın alabilirsiniz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 16 Mayıs 2011, 10:42:55
Fantastik Dünyaya ilk adımımı attığım günden beri karşıma çıkan iki seri vardı Yüzüklerin Efendisi ve Zaman Çarkı.Yüzüklerin Efendisini okumak sorun olmadı.Kitapları kolayca alıp okudum.Ama Zaman Çarkını fiyatı yüzünden bir türlü alıp okuyamadım.Ama körün istediği bi göz Allah verir iki göz derler ya Işık'ta beni öyle kayırdı işte.Bir gün başka bir forumda aylak aylak dolanırken birinin seriyi çok cüzi bir miktara (İthaki'nin %60'ına)satışa çıkardığını gördüm ve balıklama atladım.1 ay gibi bir sürede 12 kitabı bitirdim.Şimdi 13.yü bekliyorum.Üstat Jordan zaten mükemmel yazmış seriyi ama Sanderson ayrı bir hava katmış. Bi daha böyle bir seri çıkarmı, zor diyorum kendi kendime.Ha okurkende defter tutmayı ihmal etmeyin not tutum unutmamak için.Kayıp rıhtımada ayrı bir teşekkür.Röportaj çevirileriyle olsun ön okumalarla olsun kitabın yazım aşamasındaki durumu gösteren çevirileriyle olsun çok yardımcı oluyolar.Işık onları kayırsın.Küçük bir isteğim var forum yöneticilerinden son kitap Işığın anısı'nın ne durumda olduğu hakkında ellerinde bir bilgi varsa ve paylaşırlarsa çok sevinirim. 
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Giskard - 18 Mayıs 2011, 03:21:14
Işığın Anısı'nı yazmaya Brandon Sanderson daha yeni yeni başladı. Romanın yüzde beşi tamamlandı henüz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Seemann - 28 Haziran 2011, 00:52:31
Yeni başladığım seri, umutlarım olan seri, verdiğim paraya değeceğini düşünmekten öte bildiğim seri. :)
Başlık: Zaman Çarkı- Katlanan İndirim
Gönderen: Fırtınakıran - 07 Temmuz 2011, 17:41:58
İlknokta (http://www.ilknokta.com/) sitesi çok ilginç bir kampanya ile, dediklerine göre, kısa bir süre için katlanarak artan bir indirim uyguluyor.

Bir kitaba %30, ikinci bir kitap alırsanız %40 ve üçüncü ve daha fazla kitap alırsanız da %50 indirim uyguluyormuş.

Meraklılarına duyurulur.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Cubor - 08 Temmuz 2011, 10:14:16
İlknokta (http://www.ilknokta.com/) sitesi çok ilginç bir kampanya ile, dediklerine göre, kısa bir süre için katlanarak artan bir indirim uyguluyor.

Bir kitaba %30, ikinci bir kitap alırsanız %40 ve üçüncü ve daha fazla kitap alırsanız da %50 indirim uyguluyormuş.

Meraklılarına duyurulur.

Hehehe, ben bizimkilere demiştim ki, aradan bir kitap seçin mesela yedinci, gidinm onu %80 indirimle felan verim. Gaza gelip bunu alan nasılsa öncesini ve sonrasını almak isteyecektir, onlarda da indirim filan yapmayınnnn ;D

şaka şaka :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: arcian - 31 Temmuz 2011, 15:33:23
Arkadaşlar serinin ilk 4 kitabını sahaflardan mahaflardan oldukça iyi bir fiyata bulup aldım, elimdeki Dracula'yı bitirince başlamayı düşünüyorum seriye. Ancak aklıma şöyle bir soru takıldı Yeni Bahar isimli kitap bir prologue niteliği mi taşıyor? Yani kronolojik olarak 1. kitaptan öncesini mi anlatıyor? Eğer öyleyse o kitabı da edinip ondan başlayayım diyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 31 Temmuz 2011, 16:07:54
Kronolojik olarak 1. kitaptan öncesindeki olaylardan bahsediyor; ancak serinin genel hikayesiyle ve karakterlerle ilgili okumaktan alacağın zevki büyük ölçüde baltalayacak bilgiler barındırıyor içinde. Sana tavsiyem yayınlanma sırasıyla okuman ya da 4 ve ya 5. kitaptan sonra.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arlinon - 31 Temmuz 2011, 16:14:21
Arkadaşlar serinin ilk 4 kitabını sahaflardan mahaflardan oldukça iyi bir fiyata bulup aldım, elimdeki Dracula'yı bitirince başlamayı düşünüyorum seriye. Ancak aklıma şöyle bir soru takıldı Yeni Bahar isimli kitap bir prologue niteliği mi taşıyor? Yani kronolojik olarak 1. kitaptan öncesini mi anlatıyor? Eğer öyleyse o kitabı da edinip ondan başlayayım diyorum.
Kronolojik olarak 1. kitaptan öncesindeki olaylardan bahsediyor; ancak serinin genel hikayesiyle ve karakterlerle ilgili okumaktan alacağın zevki büyük ölçüde baltalayacak bilgiler barındırıyor içinde. Sana tavsiyem yayınlanma sırasıyla okuman ya da 4 ve ya 5. kitaptan sonra.

Ben ilk onu okuma hatasina dustum tavsiye etmiyorum. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 01 Ağustos 2011, 09:49:04
Arkadaşlar serinin ilk 4 kitabını sahaflardan mahaflardan oldukça iyi bir fiyata bulup aldım, elimdeki Dracula'yı bitirince başlamayı düşünüyorum seriye. Ancak aklıma şöyle bir soru takıldı Yeni Bahar isimli kitap bir prologue niteliği mi taşıyor? Yani kronolojik olarak 1. kitaptan öncesini mi anlatıyor? Eğer öyleyse o kitabı da edinip ondan başlayayım diyorum.

Aslında Büyük Av'dan sonra okuyabilirsin Yeni Bahar'ı ama okurken arada boşluklar olmasını istemiyorsan en ideali 4. kitaptan sonra okuman derim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: arcian - 01 Ağustos 2011, 22:39:11
Cevaplar için teşekkürler, zaten elimde ilk 4 kitabı vardı, onları okuduktan sonra yeni bahar'ı okur sonra diğer ciltlere geçerim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 05 Ağustos 2011, 00:35:10
Brandon Sanderson bu aralar Twitter'da ciddi derecede aktif. Söylediklerine bakılırsa son kitap gümbür gümbür geliyor. Kitabın son kısmını değişik bakış açılarından anlattığını ve bunlardan birinin yaklaşık 50000 kelime sürdüğünü söyledi en son. Beni hüzünlendiren haber ise kitapta toplu kıyım yaşandığı haberi oldu. Kimlerin ya da kaç kişinin öldüğüne dair hiç bir ipucu vermedi tabii ki. Eh Mart 2012'ye şunun şurasında ne kadar kaldı ki. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Arlinon - 05 Ağustos 2011, 01:47:11
Brandon Sanderson bu aralar Twitter'da ciddi derecede aktif. Söylediklerine bakılırsa son kitap gümbür gümbür geliyor. Kitabın son kısmını değişik bakış açılarından anlattığını ve bunlardan birinin yaklaşık 50000 kelime sürdüğünü söyledi en son. Beni hüzünlendiren haber ise kitapta toplu kıyım yaşandığı haberi oldu. Kimlerin ya da kaç kişinin öldüğüne dair hiç bir ipucu vermedi tabii ki. Eh Mart 2012'ye şunun şurasında ne kadar kaldı ki. :D

Hmm ilginçmiş iyi oldu burada paylaştığınız teşekkürler. Kıyım ha, babiterken de rahatlamıyor desene.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 05 Ağustos 2011, 11:32:53
Beni hüzünlendiren haber ise kitapta toplu kıyım yaşandığı haberi oldu. Kimlerin ya da kaç kişinin öldüğüne dair hiç bir ipucu vermedi tabii ki.

İnşallah Kitaba dramatik bir hava katıcam derken içimizi baymaz.Herşey bir yanada ben şunu merak ediyorum.
Ejder Kehanetlerinde şöyle bir bölüm var."Beş kişi ileri doğru at sürer ve dördü geri döner. "
Bence Rand ve Nyneave'in Shayol Ghul'e gidecek beşliden ikisi olacağı kesin gibi.Sizce diğer 3'ü kim olur ve kim geri dönemez?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 05 Ağustos 2011, 12:06:51
Brandon Sanderson bu aralar Twitter'da ciddi derecede aktif. Söylediklerine bakılırsa son kitap gümbür gümbür geliyor. Kitabın son kısmını değişik bakış açılarından anlattığını ve bunlardan birinin yaklaşık 50000 kelime sürdüğünü söyledi en son. Beni hüzünlendiren haber ise kitapta toplu kıyım yaşandığı haberi oldu. Kimlerin ya da kaç kişinin öldüğüne dair hiç bir ipucu vermedi tabii ki. Eh Mart 2012'ye şunun şurasında ne kadar kaldı ki. :D

Hmm ilginçmiş iyi oldu burada paylaştığınız teşekkürler. Kıyım ha, babiterken de rahatlamıyor desene.

Kıyım yapacak gibi algılandı, ama şiddeti ne olur bilemem. Sanderson, başlangıçta kitabın son bölümlerini farklı bakış açılardan yazacağını ve bunun ilginç bir deneyim olduğundan bahsetti. Yazarken de bir ara size şimdiye kadar kaç karakterin öldüğünü söylesem çok mu bozarım okuma zevkini gibisinden bir şeyler söyledi. Bir ara hadi başlıyorum saymaya dedikten sonra kararından vazgeçti. Velveleye verdi ortalığı anlayacağınız. :D

Beni hüzünlendiren haber ise kitapta toplu kıyım yaşandığı haberi oldu. Kimlerin ya da kaç kişinin öldüğüne dair hiç bir ipucu vermedi tabii ki.

İnşallah Kitaba dramatik bir hava katıcam derken içimizi baymaz.Herşey bir yanada ben şunu merak ediyorum.
Ejder Kehanetlerinde şöyle bir bölüm var."Beş kişi ileri doğru at sürer ve dördü geri döner. "
Bence Rand ve Nyneave'in Shayol Ghul'e gidecek beşliden ikisi olacağı kesin gibi.Sizce diğer 3'ü kim olur ve kim geri dönemez?


Spoiler: Göster
Başlangıçta İki Nehirler'den yola çıkanların 5 kişi olduğunu düşünürsek Shayol Ghul'e gideceklerin onlar olacağını söyleyebilirim. Rand'in öleceğine ise 1'e 1.00000001 gibisinden bir oran veriyorum. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 05 Ağustos 2011, 12:30:23
Spoiler: Göster
Umarım yazar bir sürpriz yaparda Rand'ı öldürmez.


Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 05 Ağustos 2011, 15:08:06
Bahsettiğiniz kehanet büyük av da gerçekleşiyordu diye hatırlıyorum ben öyle değil miydi hatta kehaneti verin söylüyordu..
Yazarın Rand'ı ilk başta öldüreceğini düşünüyorum sonra bir şekilde geri döndürecekmiş gibi  geliyor.Kıyım konusu ise bence olması gerekiyor.Bana göre bu serinin en büyük eksiği ana karakterlerin hep bir şekilde paçayı kurtarmış olması biraz ölüm olsaydı şimdiye kadar kitap daha unutulmaz sahneler verebilirdi.Bu arada umarım o kıyımlardan biri egwene nin başına gelirde ondan kurtuluruz:)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 05 Ağustos 2011, 15:32:40
Bahsettiğiniz kehanet büyük av da gerçekleşiyordu diye hatırlıyorum ben öyle değil miydi hatta kehaneti verin söylüyordu..
Şimdi hatırlayamadım ama akşam Büyük Av'a bir bakıyım.
Ama Bence o kehanet Rand'ın Shayol Ghul'e gitmesini anlatıyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 08 Ağustos 2011, 16:31:46
Herkese selam. Foruma yeni üye oldum ve açıkçası bu tarz bir forum bulduğuma sevindim. Etrafımda Zaman Çarkı'nı okumuş veya okuyan çok fazla insan olmadığı için konuşacak birilerini bulamıyordum pek. 13.kitabı 2-3 gün önce bitirdim ve bir sonraki kitabın hikayenin sonu olacağı gerçeği iyice beni germeye başladı. Yıllardır okuduğum bu serinin sonunda bitecek olması çok üzücü ama bir yandan da çok heyecan verici. Açıkçası okuduğum ilk fantastik roman bu olmamasına rağmen, okuduklarım içinde en iyisi olduğunu düşünüyorum. Yüzüklerin Efendisi'ni tenzih tutuyorum tabi ki.

Diğer konuya değinmek gerekirse;
Spoiler: Göster
O kehanet çok karışık ama ben, Rand-Mat-Perrin-Nynaeve-Moiraine'den oluşan bir kadronun Karanlık Varlık'la yüzleşeceğini tahmin ediyorum. Belki Egwene'de bu kadroda olabilir. Hikaye kimle başladıysa onla biter diye bir tahminim var. Bu arada 13. kitapta beni en huzursuz eden şey, Perrin'le ilgili kehanet. Öleceği söyleniyor ama bahsedilen fiziksel bir ölüm mü yoksa metafor mu yapılıyor anlamak çok zor. Tahminimce insani kişiliğini kaybedip, kurtlara önderlik etmek adına kurt kimliğine bürünecektir. Ama eğer ölecekse, ki kehanette ölümünün takipçilerine yıkım getireceği falan söyleniyor ve bu da diğer iddiayı güçlendiriyor, o zaman mendilleri şimdiden hazırlamak icap eder. Çünkü bu hikayedeki en iyi karakterlerden birisi Perrin.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Ağustos 2011, 17:26:03
Ben ölebileceği ima edilen karakterlerin çoğunun öleceğini düşünmekteyim. Brandon Sanderson son zamanlarda yaptığı açıklamalarla bu düşüncemi kuvvetlendiriyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 08 Ağustos 2011, 17:32:20
Mümkün. Ama eğer öyle olacaksa bile,
Spoiler: Göster
Perrin'in savaştaki rolü ne olacak o zaman? O rolü yerine getirdikten sonra mı ölecek? Ayrıca kehanetler biraz muğlak oluyor. Mesela "Dünyanın Işığının Yarısı'nı vermek" ilk başta çok anlamsız gelmişti ama Mat bir gözünü kaybedince anlam kazandı. Perrin içinde bir istisna olabilir diye düşünüyorum. Sonuçta ölmek sadece fiziksel olmuyor. Metafor olabilir diye düşünüyorum. Dünyanın Işığının Yarısı'nı vermek sonuçta metafor çıktı.
Bir de Robert Jordan'ın, sevdiği karakterlerin hayatı konusunda ne kadar titiz olduğunu biliyoruz. Perrin'in de en sevdiği karakterlerden biri olduğu düşünülürse, onun notlarından Perrin'in ölümü gibi bir şey çıkabileceğini sanmıyorum. Tabi hikayeyi dramatize etmek için Brandon Sanderson bu tarz bir yol izleyebilir mi, o da mümkün.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Ağustos 2011, 17:55:35
Brandon Sanderson Robert Jordan'ın yaptığı hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini söylemişti. RJ karakterlerini öldürmeyi hiç sevmese de (Ben de bu kadar iyi karakterler üretsem benim de öldürmeye içim elvermezdi herhalde. ) bu son kitap her şey olabilir demekten başka yol göremiyorum. Her ne kadar hiç kimsenin ölmesini istemesem de hüzünlü anlar bizi bekliyor gibi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 09 Ağustos 2011, 10:11:30
Herkese selam. Foruma yeni üye oldum ve açıkçası bu tarz bir forum bulduğuma sevindim. Etrafımda Zaman Çarkı'nı okumuş veya okuyan çok fazla insan olmadığı için konuşacak birilerini bulamıyordum pek. 13.kitabı 2-3 gün önce bitirdim ve bir sonraki kitabın hikayenin sonu olacağı gerçeği iyice beni germeye başladı. Yıllardır okuduğum bu serinin sonunda bitecek olması çok üzücü ama bir yandan da çok heyecan verici. Açıkçası okuduğum ilk fantastik roman bu olmamasına rağmen, okuduklarım içinde en iyisi olduğunu düşünüyorum. Yüzüklerin Efendisi'ni tenzih tutuyorum tabi ki.

Diğer konuya değinmek gerekirse;
Spoiler: Göster
O kehanet çok karışık ama ben, Rand-Mat-Perrin-Nynaeve-Moiraine'den oluşan bir kadronun Karanlık Varlık'la yüzleşeceğini tahmin ediyorum. Belki Egwene'de bu kadroda olabilir. Hikaye kimle başladıysa onla biter diye bir tahminim var. Bu arada 13. kitapta beni en huzursuz eden şey, Perrin'le ilgili kehanet. Öleceği söyleniyor ama bahsedilen fiziksel bir ölüm mü yoksa metafor mu yapılıyor anlamak çok zor. Tahminimce insani kişiliğini kaybedip, kurtlara önderlik etmek adına kurt kimliğine bürünecektir. Ama eğer ölecekse, ki kehanette ölümünün takipçilerine yıkım getireceği falan söyleniyor ve bu da diğer iddiayı güçlendiriyor, o zaman mendilleri şimdiden hazırlamak icap eder. Çünkü bu hikayedeki en iyi karakterlerden birisi Perrin.


Spoiler: Göster
Ben Rand-Moiraine-Nyneave üçlüsüne katılıyorumda Mat ve Perrin'in olacağını sanmıyorum çünkü Mat gibi büyük bir generalin Tarmon Gai'don'da ordunun başında olması lazım ve Perrin Kurt Kral olarak bence kurtların yanında savaşacak gibi duruyor.
Ayrıca Perrin ile ilgili Karanlık Varlığın Kehaneti'nin tutmayacağı kanaatindeyim ama Brandon Sanderson'ada güven olmuyor hani.Okuduğum serilerde illaki iyilerin kazanması lazım gibi saçma bir düşünceye hiçbir zaman kapılmadım ama bahsettiğimiz seri Zaman Çarkı bu kitapta kahramanlarımızın fire vermeden ezici bir şekilde kazanması lazım.
Yoksa iki dünyadada elim Brandon Sanderson'un yakasında :D

Ayrıca sormak istediğim dört soru daha var.
1-Alacakaranlık Kavşağı'nda Min bir görüsünde Alivia'nın Rand'ın ölümüne yardım edeceğini söylemişti (yanılıyorsam düzeltin) ben bunun altındaki cevabın sonraki 3 kitaptada alamadım acaba siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz.Ayrıca ben Alivia'nında Rand'la birlikte Shayol Ghul'e gideceğini düşünüyorum çünkü Tek Güç'te Nyneave'den bile daha güçlü.
2-Rand'ın Karanlık Varlığın yaratımı olan Gerçek Gücü kullanabilmesi acaba Son Savaşta neyi değiştirir? Mesela ben şöyle düşünüyorum Tek Güç'le dokunulamayan Saidar Haran'ı bu güçle yok edecek. Acaba sizler ne düşünüyordunuz.
3-Bide Padan Fain meselesi var.Ben Rand'ın son kitapta Karanlık Varlık, Moridin, Padan Fain ve Saidar Haran dörtlüsüyle aynı anda uğraşmasının imkansız gibi bişey olduğunu  ve yukarıda saydıklarımdan en zayıf halka olarak Padan Fain'in işinin başka biri tarafından halledileceğini düşünüyorum acaba bu kişi kim olabilir?
4-Aviendha'nın Rhueidan'da gördüklerinden sonra Rand'ın bir şekilde Karanlık Varlığı yeneceğini söyleyebiliriz (Aviendha'nın gördükleri olacaksa Karanlık Varlığın kazanması daha iyi ya neyse) acaba Aviendha bu konuda ne yapacak sizler ne düşünüyosunuz.

Oooo kendimi kaptırmışım gitmiş umarım kızmazsınız şimdiden görüşlerinizi bekliyorum. ;D  
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 09 Ağustos 2011, 10:53:57
Söylediklerinin bazıları mantıklı geliyor. Mesela;

Spoiler: Göster
Mat ve Perrin konusunda haklı olabilirsin. Şimdi ben de bir düşündüm de, Rand kadınlarla bağ kurarak mühürleri kırmak istiyor. Bu durumda Nynaeve, Moiraine, Alivia ve Egwene'den oluşan bir kadroyla çıkabilir Karanlık Varlık'ın karşısına. Gerçi Egwene'den pek emin değilim. Çünkü mühürlerin kırılmasına tamamen karşı çıkıyor. Rand'ın ta'veren özellikleri baskın çıkmazsa, Egwene o kadroya dahil olmaz. Cadsuane Sedai'de olabilir belki bilemiyorum.
Padan Fain'in karşısına Mat'in çıkması ihtimali de var. Hançerden dolayı aralarında bir bağ var sonuçta. Muhtemelen Rand, Saidar Haran ve Karanlık Varlıkla  yüzleşecektir. Moridin'i başka birinin halledeceğini tahmin ediyorum.

Son olarak, Aviendha'nın ne yapacağı, tamamen kestirilemez bir durum. Seanchan'larla tekrar karşılaşırsa Rand, Aviendha'nın o noktada devreye girebileceğini düşünüyorum sadece.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 09 Ağustos 2011, 11:26:31
Söylediklerinin bazıları mantıklı geliyor. Mesela;

Spoiler: Göster
Mat ve Perrin konusunda haklı olabilirsin. Şimdi ben de bir düşündüm de, Rand kadınlarla bağ kurarak mühürleri kırmak istiyor. Bu durumda Nynaeve, Moiraine, Alivia ve Egwene'den oluşan bir kadroyla çıkabilir Karanlık Varlık'ın karşısına. Gerçi Egwene'den pek emin değilim. Çünkü mühürlerin kırılmasına tamamen karşı çıkıyor. Rand'ın ta'veren özellikleri baskın çıkmazsa, Egwene o kadroya dahil olmaz. Cadsuane Sedai'de olabilir belki bilemiyorum.
Padan Fain'in karşısına Mat'in çıkması ihtimali de var. Hançerden dolayı aralarında bir bağ var sonuçta. Muhtemelen Rand, Saidar Haran ve Karanlık Varlıkla  yüzleşecektir. Moridin'i başka birinin halledeceğini tahmin ediyorum.

Son olarak, Aviendha'nın ne yapacağı, tamamen kestirilemez bir durum. Seanchan'larla tekrar karşılaşırsa Rand, Aviendha'nın o noktada devreye girebileceğini düşünüyorum sadece.


Spoiler: Göster
Bencede Egvene gitmeyecek Bana göre Sahayol Ghul kadrosu 3 Kadın 2 Erkek yönlendiriciden oluşacak ama son erkeği daha çözemedim.
Padan Fain konusunda haklı olabilirsin eğer olursa kitabın sonundaki destansı mücadelelerden biri olur tamda Mat Cauthon'a yakışacak destansı bir son ama bence Moridin'ide Rand haklıyacak çünkü Moridin Ishamael'in yeniden doğmuş hali ve ona denk olabilecek ve onu Panem Disen kapılarında yenmiş tek kişi'de Lews Therin Telamon yani Rand.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 09 Ağustos 2011, 11:51:31
Spoiler: Göster
3 kadın 2 erkekse, diğer erkek Logain olabilir belki. Diğer Asha'manlar içinde en güçlülerden birisi o. Mazrim Taim olasılığını hiç düşünmüyorum bile. Tahminimce Mazrim Taim'i Logain öldürecek zaten. Hatta Rand'in zor durumda kaldığı bir an Logain ortaya çıkıp hem Rand'i kurtarıp hem de Taim'i öldüreceğini düşünüyorum. Çünkü Rand'in Kara Kule'ye gitmesi kaçınılmaz ve orada onu kimbilir nasıl bir tuzak bekliyor.

Moridin ile ilgili dediklerin de mümkün. Yalnız Rand hikayenin son kitabında, tüm bu heriflere meydan okuyacaksa, kitabın 3000 sayfa falan olması gerekecek :D Bazı şeyler tahminimizden farklı gelişir bence.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 09 Ağustos 2011, 12:28:46
Benimki ütopya gerçi ama 3000 sayfa olursa ne güzel olur bi düşünsene oku oku bitmez.Yalnız bir şey var bilmem sizinde dikkatinizi çektimi.
Spoiler: Göster
11. veya 12. kitapta bir yerde Moridin'in Afetteki kalesindeki kaldığı yer tasvir edilirken her tarafın Kırmızı ve Siyah renkte olduğu belirtilmişti.Yine 12 kitapta Kara Kule'deki Mazrim Taim'în Aes Sedaileri kabul ettiği yerdede sadece Kırmızı ve Siyah renklerden bahsedilmiştir.Hayal dünyamın çok güçlü olduğunu söyleyebilirsiniz ama ne biliyim beni işkillendirdi bu durum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 09 Ağustos 2011, 12:48:40
Kitap muhtemelen 400.000 kelime civarında olur. Bu da nereden baksan en az 1100 sayfa kadar eder. Keşke daha uzun olsa demek istiyor insan; ama zaten son kitap toplamda çok fazla sayfa olacağı için bölmemiş miydi Sanderson?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 10 Ağustos 2011, 04:14:23
Arkadaşlar benim tahminlerim şöyle

Spoiler: Göster
1)Bence Moridin ve Rand aynı anda ölcekler neden derseniz min in görülerinde shayol gul da yerde yatan iki adam vardı ve rand ve moridinın birbirıne bağlanmıs olmalarıda bunu düşünürüyor.
2)Padan Fain ise bence karanlık varlığın işinın görülmesinde istemedende olsa yardım edecek.Hatırlarsanız Büyük Av da padan fain zindandayken agelmara karanlık varlığın nasıl sonsuza kadar durdurulacağını biliyorum demişti.Bide Rand saidini temizlerken Shadar logad taki gücün (fain in kullandığı güç)saidindeki lekenin zıttı olduğunu söylüyordu.Bunlar bana böyle düşünürüyor.Bide Fain shaidar haranı da öldürürse hiç şaşırmam...
3)Logain ise sanırım kara kuleyi kurtaracak kişi olacak.Çünkü min in logain üzerindeki görülerinde ihtişam görüyordu olsa olsa bu olur diye düşünüyorum hatta büyük ihtimal mazrim taim i de logain öldürür çünkü önceki kitaplarda hep o ikisi kıyaslanıyor ve logain in şu andaki hali eziliyordu.
4)Aviendha nın gördüğü şeylerden birinde Rand ın Tuon un önünde eğildiğini söylüyorlardı bence Avi tam burda devreye girip bunun tam tersinin olmasını sağlayarak halkını kurtarıcak.
5)Perrin ve Mat ise SHAYOL GUL da Rand ın yanında olmalılar bence çünkü geçmş kitaplarda hep bundan bahsediliyor 3 tavarenin bu işe beraber başladığı ve beraber birireceği...
6)Lan ın öleceğini düşünüyorum yine min in görülerinden dolayı(fırtına toplanıyor da geçiyor sanırım) Rand ve Nywene onu kurtaramıyacaklar gibi...
7)Mazrim Taim in aes sedaileri kabul ettiği yerin renklerine değinilmiş bence orada Taim in bir karanlık dostu olduğu vurgulanmaya çalışılıyor.Belki bizzat Moridin tarafından seçilmiş yeni bir terkedilmiş olur.Ben hep Taim in Demandred olduğunu düşünmüşümdür her ne kadar RJ bunu reddetsede...
8)Egwene konusunda ise hiç bir fikrim yok tek dileğim acılı bir ölüm bulması.


Bunlar dışında seri boyunca Demandred hep bir gizem olarak kaldı ve ben en çok bu adamla Rand ın diyaloglarını ve büyük ihtimal savaşmalarının nasıl olacağını merak ediyorum.
Biraz abarttım heralde ama bu serinin bende yeri çok ayrı ve sizin de ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 10 Ağustos 2011, 10:43:13
13.kitabı bitirdiğim zaman şöyle düşünmüştüm "yazar son kitabıda en az 1000 sayfa olarak yazacaksa ne yazacak çünkü bir tek geriye son savaş kaldı"
ama şimdi yapılan tahminlere bakıyorumda ucu açık o kadar soru varkı 1000 sayfa gözüme az gelmeye başladı.

Bide usta Jordan yaşasaydıda keşke Efsaneler Çağını anlatan bir kitap yazabilseydi, ne güzel olurdu Lews Therin'i İlyena'yı Ishamael'i okumak.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 10 Ağustos 2011, 12:41:10
Sanderson son savaşı farklı bakış açılarından yazdığını söylemişti. Sadece bir bakış açısından yazmış şu ana kadar ve o da 50000 kelime civarında. Düşün yani.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 10 Ağustos 2011, 12:54:41
Evet o açıklamasını okumuştum yazarın zaten hikayeyi farklı bakış açılardan anlatması Robert Jordan'ın fikriydi bu fikri uygulaması güzel.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 15 Ağustos 2011, 20:48:20
Bide usta Jordan yaşasaydıda keşke Efsaneler Çağını anlatan bir kitap yazabilseydi, ne güzel olurdu Lews Therin'i İlyena'yı Ishamael'i okumak.

Ah, keşke yaşasaydı da yazabilseydi. Mükemmel bir kitap olurdu.
Ben aynı zamanda New Spring'in devamı olabilecek bir kitap da istiyordum. Moiraine ve Lan'in Rand, Mat ve Perrin'e nasıl ulaştıkları ve onları bulana kadar nerelere uğrayıp ne maceralar yaşadıklarını da çok merak ediyorum. Robert Jordan'ın bir kaç röportajında bu türden kitaplar yazacağını duymuştum. Bu kitapları okuyamayacak olmak çok üzücü. 
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: katie_lynn - 15 Ağustos 2011, 21:06:18
evet haklısın yine de yazacakmıymış?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: DarLy OpuS - 15 Ağustos 2011, 22:01:27
evet haklısın yine de yazacakmıymış?

Şaka yapıyorsanız, hiç hoş değil. Robert Jordan 16 Eylül 2007'de aramızdan ayrıldı çünkü.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 15 Ağustos 2011, 22:51:48
Arkadaş herhalde bir yanlışlık yaptı. Neyse, şu anda seriyi devam ettiren Brandon Sanderson'a Zaman Çarkı evreninde ana hikayenin öncesinde geçen olayları anlatan kitaplar yazıp yazmayacağını sormuşlardı. O da bunun şu anda planları arasında olmadığını, seriyi tamamlamasının asıl nedeninin Robert Jordan'ın anısına duyduğu saygı olduğunu ve bu yaptığı şeyleri kesinlikle Robert Jordan'ın adını kullanıp hızlı para kazanmak için yapmadığını söylemişti. Ama tabii ki Robert Jordan'ın karısı (Kendisi aynı zamanda Robert Jordan'ın editörüdür de.) bu kitapların da yazılmasını isterse yeni kitapların önümüzdeki yıllarda gelmesi olasılığı var. Çok fazla olmasa da bu kitaplar hakkında notlar da bulunmakta galiba. Brandon Sanderson'ın seriyi devam ettirmekteki başarısı da göz önünde bulundurulursa çok az ihtimalle de olsa ana hikayenin öncesindeki olayları anlatan kitaplar yazılabilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 16 Ağustos 2011, 08:59:57
Zaten Robert Jordan'ın bir iki röportajında okumuştum. böyle ara kitaplar yazma planı vardı ama ömrü vefa etmedi ne yaparsın.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 16 Ağustos 2011, 23:43:37
Infinity of Heaven adında yeni bir seriye başlamayı da düşünüyordu Zaman Çarkı'nı bitirdikten sonra. Hatırladıkça üzülüyorum, nasıl bir seri olurdu acaba demekten kendimi alamıyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 18 Ağustos 2011, 16:40:37
A Memory of Light (1st Draft) /40%

Bekle babam bekle
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 18 Ağustos 2011, 19:05:09
Ay sonuna kolayca %50'sini tamamlarım diyordu. Çıkış için 2012 Mart tercihinin değişeceğini zannetmem. Çok da kalmamış. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 20 Ağustos 2011, 17:23:25
türkçe'ye gelişi 2012 - Eylül'ü bulur. Benden söylemesi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Cubor - 20 Ağustos 2011, 17:53:04
Eh bence de öyle olur sanırım :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 20 Ağustos 2011, 19:34:47
Türkçe'sini bekleyebileceğimi hiç zannetmiyorum. :D Dolar o zamana kadar biraz adam olabilse bari.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 20 Ağustos 2011, 20:35:01
ben muhtemelen türkçesini bekleyeceğim. gerçi çeviren arkadaşın çevirisi birebir, yani türkçe okuduktan sonra seriyi, bi anda ingilizceye geçince kavramsal sıkıntılar yaşanacağını sanmıyorum. ben 11'i beklemeye sabredemeyip ingilizce okumuştum, pek zorlanmadım. ama türkçe'deki tadı alamadım desem yalan olmaz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 20 Ağustos 2011, 21:35:25
İyi bir çeviri yapıldığı takdirde anadilinde okumak gibi olmuyor tabii; fakat alıp okumazsam merakıma yenilir, kesinlikle bir şeyler öğrenirim kitap hakkında. Özellikle Brandon Sanderson hafiften hafiften gaz vermeye devam ettikçe kendimi tutmam daha da zor olacak.
Kitapların çevirisi ise cidden çok güzel. Serinin çevirmenlerine buradan teşekkür ediyorum. :D ( Yalnız hikmet kelimesine hala takmış bulunmaktayım. Alışamadım gitti.)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 20 Ağustos 2011, 22:17:53
Kitapların çevirisi ise cidden çok güzel. Serinin çevirmenlerine buradan teşekkür ediyorum. :D ( Yalnız hikmet kelimesine hala takmış bulunmaktayım. Alışamadım gitti.)

Aynen katılıyorum.Bilge ile Hikmet ne alaka anlamadım gitti.

Ayrıca İthaki Geceyarısı Kulelerinde kitabı 3 ay erken yayınlayarak bir sürpriz yapmıştı bize belki 2012 Eylül konusundada bir sürprizleri olur.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 21 Ağustos 2011, 11:07:59
umarım güzel bi süprizleri olur :D sabretmek zor o kadar :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Narr - 21 Ağustos 2011, 13:27:15
İthaki Yayınları buradan mesajı almıştır sanırım.:D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 21 Ağustos 2011, 18:11:37
Eh bence de öyle olur sanırım :)

yukarda pek umut verici konuşmadı arkadaş gerçi ama, belli de olmaz. okuru sevindirebilirler belki =)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 21 Ağustos 2011, 23:57:07
Verilmesi düşünülen haritayı da unutmadık, tekrar hatırlatayım. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 22 Ağustos 2011, 08:56:32
Sayın Cubor sesimizi duyuyorsunuzdur umarım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 26 Ağustos 2011, 01:36:40
O değil de şu resme bakıp bakıp bundan ne de güzel poster olurdu demekten alamıyorum kendimi.
 
(http://img51.imageshack.us/img51/559/locebookpanoramic.jpg) (http://imageshack.us/photo/my-images/51/locebookpanoramic.jpg/)

Kaos Lordu'nun e-kitap kapağının panoramik versiyonu. (Öeh, bir de elimdeki kitabın kapağı geldi aklıma. Gökyüzüne süzülen 3 Draghkar.  >:( ) Bu e-kitap kapaklarının neredeyse hepsi şahane. Keşke kitaplar baştan beri bu şekillerde basılsaydı da elimizdeki şu kötü kapaklara talim etmeseydik.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 26 Ağustos 2011, 09:29:20
Şu resme bir kaç trolloc, draghkar,myrddrall yerleştirilirse son kitabın kapağı olarak gayet güzel kullanılabilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Chiyo - 14 Eylül 2011, 19:45:06
Ah ah, fiyatından dolayı içimde ukte kalan serilerden biri. Hele hele Payal Dhar Maya serisinin son kitabında da Maya'nın ağzından bu seriyi övünce iyice merakım kabardı. Yani anlamıyorum fantastik roman deyince okuyucu kitlesi genç kesim oluyor çoğunlukla. Neden bu kadar pahalı? N Yok para para diye hesap etmek zorunda olmasam, basıcam parayı alacağım. Neyse ya konuyu yeterince bulandırdım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 14 Eylül 2011, 21:40:18
Bir röportajında Payal Dhar fantastik kurgu denen illete  :D bulaşmasının sebebi olarak Zaman Çarkı'nı gösteriyor zaten.Bu kadar iyi bir yazar olması bu yüzden heralde. ;D ;D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 17 Eylül 2011, 12:25:07
Ah ah, fiyatından dolayı içimde ukte kalan serilerden biri. Hele hele Payal Dhar Maya serisinin son kitabında da Maya'nın ağzından bu seriyi övünce iyice merakım kabardı. Yani anlamıyorum fantastik roman deyince okuyucu kitlesi genç kesim oluyor çoğunlukla. Neden bu kadar pahalı? N Yok para para diye hesap etmek zorunda olmasam, basıcam parayı alacağım. Neyse ya konuyu yeterince bulandırdım.
Bazen çok sağlam kampanyalar oluyor. Tüm seriyi yarı fiyatına alabileceğin derecede. Ancak bu tür bir kampanyanın yeniden olması için son kitabın gelmesini beklemen kuvvetle muhtemel.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 19 Eylül 2011, 10:47:18
malesef zaman çarkı'nı okumanın tek zorluğu, kitap fiyatları. tüm seriyi sıfır kalitede edinmek için 400 liraya yakın parayı elden çıkarmanız gerek. belki daha bile fazla olabilir emin değilim. bende 6-11 arası kitaplar mevcut, önceki kitapları malesef bir arkadaşımdan ödünç alıp okuduğum için kitaplığımda yoklar. ama 6-11 arasını alayım, gerisini düşünürüz diyen arkadaşlar varsa, satıyorumdur, bilginize.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Amras Ringeril - 01 Ekim 2011, 01:02:14
13 Kitap set IDEFIX (http://www.idefix.com/kitap/zaman-carki-seti-ciltli-13-kitap-takim-robert-jordan/tanim.asp?sid=BGRJ0S5JT3XJY3818C1E)'te %35 indirimle satışta.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 09 Ekim 2011, 23:30:22
Brandon Sanderson %75'e dayamış ilerleme çubuğunu. Beklemedeyiz...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 10 Ekim 2011, 17:40:49
Acilen okumamız şart yeni kitabı. Heyecanlıyım resmen.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 10 Ekim 2011, 19:08:26
Eh, en az 6 ay bekleriz derim kitabın çıkması için. İnşallah bu süre bir yıla uzamaz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 11 Ekim 2011, 09:17:50
Bende kitabı hemen bugün okumak istesemde eğer kitap bu hızda yazılırsa En iyi ihtimalle Nisan başı Amerika'da Eylül-Ekim gibi'de burada piyasaya anca çıkar.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 11 Ekim 2011, 21:02:34
http://www.orbitbooks.net/2011/10/11/turn-the-wheel-of-time/
Burada yazanlar doğruysa, Kasım 2012 çıkış tarihi olarak görünüyor. Ama resmiyet kazanmamış gibi.
Dragonmount'a bakarsak onlar da 2012 ortası ve sonu arasında bekleyin diyor. Üniversiteyi bitirmeden okuyabilseydim güzel olurdu. :)
Bu arada video hafif gaza getiren cinsten herhalde. Okuyup hafif ara veren bir arkadaşa izlettim, videoyu kapattıktan sonra hemen kaldırdığı yerden aldı kitabı. Hesaplamalara başladı şimdiden. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 12 Ekim 2011, 09:25:19
Umarım haber doğru çıkmaz çünkü kendimi 2012 Ekim-Kasım gibi okurum diye motive ediyodum doğru çıkarsa yandım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Ekim 2011, 21:32:14
Brandon Sanderson en erken Temmuz, en geç Kasım demiş son aldığım haberlere göre. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: asgard - 26 Ekim 2011, 03:10:31
    Kehanetler;

    Ve Gölge Toprak’ın üzerine düştü, Dünya taştan taşa yaralandı, okyanuslar kaçtı, dağlar yutuldu, uluslar dünyanın sekiz köşesine dağıldı. Ay kan, güneş kül gibiydi. Denizler kaynadı ve canlılar ölülere imrenir oldu. Her şey parçalandı, anılar dışında her şey unutuldu ve diğerlerinden öte bir anı kaldı, Gölge’yi ve Dünyanın Kırılışı’nı getiren adamın anısı. Ve ona Ejder dediler.

Aleth nin Taerin alta Camora, Dünyanın Kırılışı’ndan yazarı bilinmiyor, Dördüncü Çağ


    Karanlık yeryüzüne çöktü, insanların yüreklerini ağırlaştırdı, yeşillikler soldu, umut öldü. Ve insanlar Yaratıcı’ya seslenerek, “Ey Gökyüzünün Işığı, Dünyanın Işığı, bırak kehanetlerde Vaat Edilen, geçmiş çağlarda olduğu ve gelecek çağlarda olacağı gibi dağdan doğsun. Bırak sabahın Prensi yeryüzüne şarkı söylesin ve yeşil şeyler büyüsün, vadiler kuzu versin. Bırak Şafağın Prensi bizi Karanlık’tan korusun ve adaletin yüce kılıcı bizi savunsun. Bırak Ejder bir kez daha zamanın rüzgarlarına koşsun.

Charal Drianaan te Calamon, Ejder’ir Devrinden.



    Hepimizi şafak gibi körleştirip doğuracak ve Yenidendoğan Ejder, Son Savaş’ta Gölge ile yüzleşecek ve kanı bize hayat verecek. Bırakın aksın gözyaşları , ey dünyanın halkları, Kurtuluşunuz için ağlayın

Karaethon Döngüsü’den Ejderin Kehanetleri
Arafel Sarayın’nın Baş Kütüphane Memuru Ellaire Marise’idin Alshinn tarafından Üçüncü Çağ’ın Yeni Dönemi’nde 231 yılında çevrilmiştir.
Yazarı bilinmiyor, Dördüncü Çağ



    Ve yolları çok olacak. Ve adını kim bilecek; defalarca, farklı kısveler altında doğacak aramıza, tıpkı şimdiye dek yaptığı, bundan sonra da yapacağı gibi, sonsuz zamana. Gelişi sabanın keskin tarafı gibi olacak, yaşamlarımızı sükunet içinde yaşadığımız yerlerde saban izleri gib itersyüz edecek. Bağları kıran; zincirleri ören. Gelecekleri inşa eden; kaderi çözen.

Ejder Kehanetleri üzerine Yorumlar’dan
Jurith Dorine, Almoren Kraliçesi’nin Sağ Eli, 742KS, Üçüncü Çağ


    Gölge tüm dünyada yükselecek ve her ülkeyi, en ufak köşesine dek karartacak, ve geride ne ışık, ne güvenlik kalacak. Ve Kehanet’e göre Şafak’tan olan, Kız’dan doğan Gölge’yi yakalamak için ellerini uzatacak ve dünya, kurtuluşun acısı ile feryat edecek. Tüm övgüler Yaratıcı’ya Işık’a ve tekrar doğacak olana olsun. Işık bizi ondan korusun.

Kreathon Döngüsü Üzerine Yorumlar’dan
Seretine dar Shamelle Motara Jaramide Yüksek Kraliçesi Comaelle’in Danışman-Kardeşi
(325 KS civarında, Üçüncü Çağ)


    Onun gelişiyle dehşet ateşleri yeniden doğar. Tepeler yanar; topraklar kurur. İnsanlar sürü sürü kaybolur; saatler tükenir. Duvar delinir; ayrılık peçesi örtülür. Ufkun ötesinde fırtınalar gürler; gökyüzünün ateşleri yeryüzünü kavurur. Yıkım olmadan kurtuluş yok ve ölümün bu yanında umut yok.

Ejder Kehanetlerin’den bir alıntı
Hol Cuchonelu Raiden’in Baş Nedimesi ve Tezkılıcı N’Delia Basolaine tarafından tercüme edildiği düşünülmektedir
KS 400 civarı
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 26 Ekim 2011, 09:35:53
Arkadaş kehanetleri açıklayınca bende Karaethon Döngüsünün tamamını burada paylaşayım dedim.İşte Karaethon Döngüsü(metin bayağı uzun bu arada)

Ejderdağı’nın yamacında doğacak
Kimseyle evlenmemiş bir kızdan.
Eski kan tarafından büyütülmüş ve kadim kandan olacak.
Tarmon Gaidon’un rüzgârları dünyayı sardığında,
Gölgeyle yüzleşip Işık’ı dünyaya yeniden getirecek
İki kere ve iki kere işaretlensin
İki kere yaşamak ve iki kere ölmek için.
Birinci işaret balıkçıl, yolunu belirlemek için.
İkinci işaret de balıkçıl, gerçek olduğunu göstermek için.
Birinci işaret ejder, kaybedileni hatırlamak için.
İkinci işaret de ejder, ödemesi gereken bedel için.
Kanı döküldüğünde iki kez şafak söker.
Bir kere yas için, bir kere doğum için.
Siyah üstüne kırmızı, kanı Shayol Ghul’deki kayaları lekeler.
Kıyamet Çukuru’nda kanı insanlığı Gölge’den azat eder.
Beş kişi ileri doğru at sürer ve dördü geri döner.
Dalgaların Gözcüleri üzerinde ilan etsin kendini,
Alevlerin sardığı göklerin sancağında
Ejder yeniden doğduğunda tüm yeminler kırılacak, tüm bağlar kopacak
Callandor Ejder’in eline değmediği sürece Tear Taşı asla düşmeyecek,
Ejder’in Halkı gelene kadar Tear Taşı asla düşmeyecek.
Yüreğin ortasına kılıcını saplar.
Yüreklerini tutmak için yüreğin ortasına.
Kim onu çekerse onu takip edecek.
Hangi el o korkunç kılıcı tutabilir?
Gölgenin gücü insan bedenini zayıflattı,
Kargaşaya, mücadeleye ve yıkıma karşı.
Yenidendoğan, işaretli ve kanayan,
Sislerin ve rüyaların içinde kılıcıyla dans eder,
İradesiyle gölgeyeminlileri zincire vurur.
Terk edilip unutulan şehirden
Mızrakları yeniden harbe götürür,
Mızrakları kırar ve görmelerini sağlar,
Kadim rüyalara saklı gerçeği
Halkını barışın kılıcıyla katledecek, onları yaprakla yok edecek.
Onun gelişi dehşet ateşlerini yeniden doğurur.
Dağlar yanar, toprak sararıp kurur.
İnsanlar tükenir, saatler azalır.
Duvar delinir, ayrılığın örtüsü yükselir.
Fırtınalar ufukta gürler, göğün ateşleri dünyayı kavurur.
Yokoluş olmadan kurtuluş yok, ölümün bu yanında umut yok.
Lekelenmemiş kule kırılır ve unutulan işaret karşısında diz çöker,
Denizler çıldırır, fırtına bulutları görünmeden toplanır.
Ufkun ötesinde saklı alevler dalgası kabarır, bağrına yılanlar yerleşir
Yüceltilenler alaşağı edilir, devrilenler yüceltilir.
Düzen, onun yolunu açmak için bozulur.
Bizim için sağlık yok artık, ne de yetişen iyi bir şey.
Yenidendoğan Ejder toprakla, toprak ise O’nunla birdir
Ateşten ruh, taştan yürek gururla fetheder,
Kibirli olana boyun eğdirir.
Dağlara diz çöktürüyor, denizler ona yol açıyor, gökler onun önünde eğiliyor.
Dua edin ki ateşten ruh sevgiyi hatırlasın, taştan yürek ise gözyaşlarını.
Yıldırımların efendisi, fırtınanın süvarisi
Kılıçtan tacı giyen, yazgımızı çeviren,
Zaman Çarkı’nı çevirdiğini düşünen,
Gerçeği öğrendiğinde çok geç olabilir.
Geceyi tutan mühürler zayıflayacak,
Tam kalbinde kışın, Kış’ın yüreği doğacak
Ağıt yakıp ağlayanların ve gıcırdayan dişlerin arasında
Adı Ölüm olan kara bir ata binecek Kışın Yüreği
Karanlık Av başlayana kadar günler böyle akacak.
Sağ el tereddüt ettiğinde ve sol el yolunu kaybettiğinde,
İnsanlık Alacakaranlık Kavşağı’na gelecek.
Gölgenin rüzgârları güçlenirken,
Var olan her şey, var olmuş olan,
Ve olacak olan her şey kılıcın ucunda dengelenecek
Ümitsizliğin ve deliliğin yaralarını saracak.
Dokuz ayı hizmet etsin diye kendine bağlayacak,
Ulusları kırıp dünyayı parçalayacak.
Onun Shayol Ghul kayalarındaki,
Gölgeyi sürükleyen kanı, insanlığın kurtuluşu için feda edilecek
Talih tepedeki güneş gibi sürecek,
Kuzgun’u uçuran Tilki’yi
Talihli ruh, yıldırım göz,
Göklerdeki Ay’ı kapacak.
Kurt Kral çekici taşıdığında, bilinen son günler yaklaşacak.
Tilki Kuzgun’la evlendiğinde savaş boruları çalınacak.

                                                                                       (Fantastikedebiyat.com'dan alıntıdır.)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 04 Kasım 2011, 17:32:47
İlerleme barı %90'a gelmiş durumda. Yavaş yavaş bizzat Robert Jordan'ın yazdığı bölümlerin hikayeye eklenme vakti geliyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Kasım 2011, 12:34:55
Zaman Çarkı tarihinde ilk defa Tam al'Thor'un bakış açısından anlatılan bölüm (ya da bölümler) olacakmış son kitapta. Brandon Sanderson milletten bunu tahmin etmesini bekleyip ufak bir yarışma hazırlamış. Ah ulan şu saat farkı... :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 08 Kasım 2011, 15:13:58
o benim çok dikkatimi çekmişti. Tam al'Thor hariç herkesin bakış açısından ilerliyo hikaye. öyle ki rodel ituralde bile bir ara ana kahraman gibi işlendi.

demek ki üstadın beklediği bir an varmış =) gelsin bakalım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 08 Kasım 2011, 21:19:10
4. kitaptayım ve mükemmel gidiyor...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Kasım 2011, 22:17:51
Gölge Yükseliyor hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaptır. Özellikle 25. ve 26. bölümlerinde hissettiklerimi başka hiç bir kitap hissettirememiştir. Robert Jordan'ın hikaye anlatımının tavana vurduğu nokta o bölümlerdir bana göre.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 10 Kasım 2011, 11:06:58
Tam'in bakış açısından anlatılan bölüm eğer anlatılacaksa bence son savaştan sonraki zamanı anlatan bölüm olabiir.Bide Sanderson twiter'da daha başka bilgiler veriyomu bilen açılarsa sevinirim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 10 Kasım 2011, 21:51:32
Dün başlayan bir ufak bir şey var. Kitabın önsözündeki hikayenin ilk kimin bakış açısından anlatıldığını tahmin etmemizi istemiş kendileri. Sonra bunun yeni bir karakter olduğundan tahmin etmemizin zor olacağını söyleyerek (eh, bir zahmet) karakterin kimin ordusunda olduğunu tahmin etmek yeterli demiş. Şu ana kadar doğru cevap yok.
Bunlar da elenen cevaplar: http://twitpic.com/7cmqdb

Not: Bu arada olayların başlangıcını kaçırdığım için yeni fark ettiğim bir durum var. Bu küçük oyunlar aslında Great Hunt 2011'in uzantılarıymış. Sonundaki büyük ödül ise Robert Jordan'ın son kitap hakkındaki notlarından ufak bir parça! Tabii olayın biraz meşakkatli olduğunu şunu okuyana kadar bilmiyordum:
http://www.brandonsanderson.com/blog/1032/New-Wheel-of-Time-Great-Hunt

Bu da etkinlik sonunda ortaya çıkacak olan bölüm:
http://brandonsanderson.com/thegreathunt

Eğlenceli oluyor, milletin heyecanını ayakta tutuyor (benim için gereği yok aslında :D ) bu tür ufak etkinlikler; ancak Sanderson kitabı boşlayıp gidecek diye korkuyorum biraz. :P Şu yazdıklarımı yutuyorum, adam Alloy of Law turu boyunca yapacakmış bunları. :D

Tam'in bakış açısından anlatılan bölüm eğer anlatılacaksa bence son savaştan sonraki zamanı anlatan bölüm olabiir.Bide Sanderson twiter'da daha başka bilgiler veriyomu bilen açılarsa sevinirim.

Oğlunun gözlerinin önünde öldüğü bölüm olma ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım ki bence o kısmı 5-10 bakış açısından göstermek bile yeterli olmaz. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 11 Kasım 2011, 11:28:35

Oğlunun gözlerinin önünde öldüğü bölüm olma ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım ki bence o kısmı 5-10 bakış açısından göstermek bile yeterli olmaz. :D

Karaethon döngüsünde şöyle bir bölüm var;
Kanı döküldüğünde iki kez şafak söker.
Bir kere yas için, bir kere doğum için.
Rand ölecekmi ölmeyecekmi bu kısımdan daha bişey çıkaramadım ama 13.kitapta Rand Bashere'ye "Savaş sizin ben sadece sizleri birararaya getiririm, benim işim Shayol Ghul'de"diye bişeyler söylemişti.Hani eğer 2.kitaptaki gibi savaş gökyüzünde gözükmezse Tam oğlunun ölümünü biraz zor görür diye düşünüyorum.
Bu arada twitter'dan verdiğin bilgiler için sağol.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 11 Kasım 2011, 23:44:44
Rica ederim efendim.
Liste kabarmaya devam ediyor. :D
http://twitpic.com/7d5uu6
 
Spoiler: Göster
Ishamael ile kapışması gökyüzünde olan adamın The Dark One ile olan kapışması nerede olur bilemeyeceğim. :D (Hoş, o zamanlar biz onun Ishamael olduğunu bilmiyorduk; ama neyse...)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 12 Kasım 2011, 01:46:41
Gölge Yükseliyor hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaptır. Özellikle 25. ve 26. bölümlerinde hissettiklerimi başka hiç bir kitap hissettirememiştir. Robert Jordan'ın hikaye anlatımının tavana vurduğu nokta o bölümlerdir bana göre.


Senin söz ettiğin bölümler Rand'ın ruidean'da atalarını gördüğü bölüm değil mi? Yalnız o kısım bana çok karışık gelmişti, aklıma geldikçe daha da düğüm oluyor bu iş. Ha, aklıma soktunuz, şimdi oraları bi daha okumam lazım anlamak için ama bu saatte hiç bakamam kafam kaldırmaz.
Bu arada sanırım son kitapta Rand Al'Thor'u kaybedeceğiz? Gerçi daha önümde on kitap var ancak Karathan döngüsünü yukarda okuyunca ve yorumları da görünce, ölecekmiş gibi bir his uyandı. Halbuki benim en sevdiğim karakterlerden biriydi Rand.
Ve bu arada aklıma takıldı. Gölge yükseliyor kitabının başlarında, Rand'ın yansımalarının aynalardan fırlayıp onu öldürmeye çalıştığı sahneyi nasıl buluyorsunuz? Açık söyleyeyim, Jordan'ın kaleminden çıkmış en iyi ve en dehşet verici sahneydi benim için.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 12 Kasım 2011, 10:24:57
Orda bahsedilenin fiziki bir ölüm olacağını düşünmüyorum ben. Tahminimce Lews Therin, Rand al'Thor'un içinde ölecektir. Aynı şekilde perrin'in de öleceğini düşünmüyorum. İnsanlığını kaybedecek diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 12 Kasım 2011, 16:41:19
Olabilir ama Perrin'in öleceği nerede ge.iyor?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 12 Kasım 2011, 23:15:15
Ve son kitaba kimin gözünden başlayacağımızı birisi tahmin edebilmiş sonunda. Karakterimiz Jarid Sarand'ın ordusunda imiş. Tahmin etmesi güç bir cevap olmuş, bulanı tebrik etmek lazım. :D (Ben de en son Heroes of Horn diyerek uçmuştum, tutmamış tabii ki. :D )

Gölge Yükseliyor hayatım boyunca okuduğum en iyi kitaptır. Özellikle 25. ve 26. bölümlerinde hissettiklerimi başka hiç bir kitap hissettirememiştir. Robert Jordan'ın hikaye anlatımının tavana vurduğu nokta o bölümlerdir bana göre.


Senin söz ettiğin bölümler Rand'ın ruidean'da atalarını gördüğü bölüm değil mi? Yalnız o kısım bana çok karışık gelmişti, aklıma geldikçe daha da düğüm oluyor bu iş. Ha, aklıma soktunuz, şimdi oraları bi daha okumam lazım anlamak için ama bu saatte hiç bakamam kafam kaldırmaz.
Bu arada sanırım son kitapta Rand Al'Thor'u kaybedeceğiz? Gerçi daha önümde on kitap var ancak Karathan döngüsünü yukarda okuyunca ve yorumları da görünce, ölecekmiş gibi bir his uyandı. Halbuki benim en sevdiğim karakterlerden biriydi Rand.
Ve bu arada aklıma takıldı. Gölge yükseliyor kitabının başlarında, Rand'ın yansımalarının aynalardan fırlayıp onu öldürmeye çalıştığı sahneyi nasıl buluyorsunuz? Açık söyleyeyim, Jordan'ın kaleminden çıkmış en iyi ve en dehşet verici sahneydi benim için.

Evet, aynen oralardan bahsediyorum. Bak aklıma getirdin, içim kıpır kıpır oldu yine.
Şer kabarcıkları muhabbeti olan yerleri genelde ben de beğeniyorum. 7. kitaptaki de çok hoşuma gitmiştir mesela.
Spoiler: Göster
Hoş, ben en başta etraftaki sisi Padan Fain Mashadar'ı getirdi bir şekilde diye yorumlamıştım.
   
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 13 Kasım 2011, 22:48:32
Henüz 7. kitaba gelemedim malesef ama şer kabarcığı muhabbeti güzel ve heyecanlı; ama bir o kadar da dehşet verici!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 14 Kasım 2011, 10:21:36
Daifunka'nın bahsettiği bölümler anlatım olarak gerçekten güzel ama
Spoiler: Göster
Rand'ın Saidin'i temizlediği anlatılan bölüm ve yanılmıyorsam 11. kitapta binlerce Trolloc'ın Rand'ın kaldığı eve saldırışını anlatan bölümler bence daha bi güzel.Ayrıca Sanderson'da 13. kitapta Rand'ın Maradon şehrini kurtarmasını anlatımıda bayağı iyiydi.



Evet, aynen oralardan bahsediyorum. Bak aklıma getirdin, içim kıpır kıpır oldu yine.
Şer kabarcıkları muhabbeti olan yerleri genelde ben de beğeniyorum. 7. kitaptaki de çok hoşuma gitmiştir mesela.
Spoiler: Göster
Hoş, ben en başta etraftaki sisi Padan Fain Mashadar'ı getirdi bir şekilde diye yorumlamıştım.
   
O bahsettiğin bölüm Tomas Riatin'le kılıç çarpıştırdığı bölümdü değilmi o bölümde bayağı iyiydi.

Zaman Çarkı'nı okuyan hemen hemen herkes Rand'ın öleceğini düşünüyo ama seri sonunda bence Rand hayatta kalacak.Bide Jarid Sarand nerden çıktı onu anlamadım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Kasım 2011, 22:37:33
Senin bahsettiklerin ve de başka bir çok yer anlatım açısından çok güzel; ama benim favorim Rand'in atalarının tarihinin anlatıldığı yer olarak kalacaktır arkadaş. :D


Evet, aynen oralardan bahsediyorum. Bak aklıma getirdin, içim kıpır kıpır oldu yine.
Şer kabarcıkları muhabbeti olan yerleri genelde ben de beğeniyorum. 7. kitaptaki de çok hoşuma gitmiştir mesela.
Spoiler: Göster
Hoş, ben en başta etraftaki sisi Padan Fain Mashadar'ı getirdi bir şekilde diye yorumlamıştım.
 
O bahsettiğin bölüm Tomas Riatin'le kılıç çarpıştırdığı bölümdü değilmi o bölümde bayağı iyiydi.

Zaman Çarkı'nı okuyan hemen hemen herkes Rand'ın öleceğini düşünüyo ama seri sonunda bence Rand hayatta kalacak.Bide Jarid Sarand nerden çıktı onu anlamadım.
Evet, o bölümden bahsediyordum.

Ben işin sonuna Yaratıcı'nın bir el atacağını düşünmekteyim ölümler konusunda. :D İlk kitapta Tarwin geçidindeki savaşta Rand'e konuşan sesin de Yaratıcı olduğu hakkında şüphelerim var. Artık ortaya çıksın tekrar. :P

Jarid Sarand'ın ordusundaki bir askerin gözünden olayları göreceğiz kitabın girişinde. Askerin rütbesi hakkında bir şey söylenmedi galiba. Zaten bölümün ayrıntıları hakkında da ayrıntılı bir bilgi verilmedi. Neden Jarid Sarand da bir başkası değil, orasını bilemiyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 15 Kasım 2011, 09:11:40
Ben yaratıcıya ek olarak bide işin içine Dünyanın gözü'nün gireceğinide düşünüyorum.
Spoiler: Göster
Min bi görüsünde yerde yatan her tarafı yanmış Rand'ın cesedini görmüştü hatırlarsan.Rand gerçek gücü kullandığında bu fiziksel zararları göreceğide kesin.Bence bu durum için Dünyanın gözünü tekrar kitapta görebiliriz.Kitabın sonuuda bizzat usta Jordan'ın yazmasıda bence bu ihtimali güçlendiriyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 18 Kasım 2011, 01:36:24
Great Hunt organizasyonunun sonunda RJ'in notlarından bir bölümünün açıklanacağından daha önce bahsetmiştim. Metin yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve başlığı da Cadsuane Melaidhrin. Hımm...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Aralık 2011, 00:11:05
‎"Dear Universal, please do a good job on the first wot movie, because you really, REALLY need to get to book 14 and do this scene."

Kabaca çevirecek olursam:
"Sevgili Universal, lütfen ilk Zaman Çarkı filminde iyi iş çıkarın; çünkü kesinlikle, KESİNLİKLE 14. kitaba kadar gelip bu sahneyi çekmeniz gerekiyor."

Brandon Sanderson'dan Memory of Light ara gazları - Bölüm 344214...

İlerleme barı da %94'e dayanmış durumda. Hımm...
Bu arada film projesinde de ufak ufak hareketlenmeler var gibi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: OZ - 14 Aralık 2011, 00:12:29
Film mi?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Aralık 2011, 00:22:43
Evet. Film konusu uzun zaman önce gündeme gelmişti. Amma ve lakin, süreç çok da hızlı ilerlemiyor gibi. Çıkış tarihi olarak şimdilik 2013 gözüküyor.
http://www.imdb.com/title/tt1277941/
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 14 Aralık 2011, 09:24:54
Zaman Çarkı'nın sadece ilk kitabından 2 film çıkar.Zaman Çarkı'nın filmini çekmek seriye vurulabilecek en büyüük darbedir bence zaten çekileceğinede ihtimal vermiyorum.Kara Kule içinde 2012 Mayıs'ta gösterimde deniyodu ne oldu proje rafa kalktı.Zaman Çarkı serisinin filmlerini çekmeye kalkarsanız en az 20 film çekmeniz lazımki seriyi birebir yansıtabilesiniz bu yüzden film serisinin sonu Harry Potter gibi olur ama HBO dizi çekere ona kesinlikle hayır demem.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Aralık 2011, 23:22:37
Bir çok kişi, bunlara ben de dahil, senin gibi düşünüyor. Kitapları filme dökmek çok talihsiz bir hareket olur.

En son yeni bir senaryo taslağı falan hazırlanmış. Belli olmaz son kitabın gazını arkalarına alıp şanslarını deneyebilirler.

Dizi olması da çok zor. Projenin altından adam gibi kalkmaları için çok fazla masraf etmeleri gerekir, çünkü kitaplar fantastik ögelerin nispeten türevlerine göre daha az olduğu bir Game of Thrones değil (ki kendisine de sağlam paralar dökülmüştür). Göze alırlar mı bilemeyeceğim? Belki animasyon olayı düşünülebilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: OZ - 15 Aralık 2011, 00:38:56
Yıl olmuş 2012, her türlü teknoloji, her türlü oyunculuk eğitimi olanağı olan bir dünyadayız. Elbette bu fikri ortaya atan adamlar gerçekten taşın altına elini sokmaya niyetlilerse, bu kitapların ağırlığının farkındalardır. Öyle şeyler yaparlar ki ağzımız açık kalır. Ben endişe etmezdim lakin; O film 2013'e yetişmemeli. Her söylentiyle imdb sayfası açılmıyor mu zaten? Neyse, her filmin 2-3 yılda çekilebileceğini düşünüyorum. Bunun yatırımını yapadan adamlar filmler daha çabuk çekilsin diye bütçe kısmaya niyetlilerse zaten hiç bulaşmamalılar. Ancak uzun vadeli ciddi projelerin getirileri yapımcısına daha büyük olarak dönecek olsa da bu şirketler uzun iş takviminden dolayı batabilirler de. Yani gerçekten ben bunun hakkını veririm kardeşim diyiyorlarsa endişe etmezdim. Ama tüccar kafasıyla çekilmeye kalkarlarsa karşıyım. Bence ikisinin ortasını bulmaya çalışırlar. Yine de bunların yakın zamanda filmini çekmeye niyetli birilerinin olduğunu düşünmüyorum. Filmler hakkında daha önce ne tartışıldı takip de etmedim. Ben uyarlama filmlere karşı değilim, Ejderha Mızrağı çekilse keşke diye yanıp tutuşanlardanım. Berbat tekniklerle kotarılan animasyon filmini biliyoruz, gerçi sadece dvd olarak planlanmış sanırım. Yine de kötü örnek, örnek değildir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 16 Aralık 2011, 10:08:10
Bu haber beni epey heyecanlandırdı. Ama ortaya ne koyulacağını merak ediyorum. Bir de prodüksyon aşamasına geçilmemiş henüz. O aşama gelmeden, çekileceğine iinanmam.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 21 Aralık 2011, 16:46:02
Branden Sanderson üstad son kitabı tamamlamış. Şimdi yayınlanma tarihini bekliyoruz heyecanla :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 21 Aralık 2011, 18:05:15
21 Aralık tarihinin acaba Zaman Çarkı açısından ne önemi var diye düşünmeden edemiyor insan. Sanderson kitabı bitirmek için gece boyu çalışmış. Anladığım kadarıyla en son yazdığı bölümler Rand ve Mat ile ilgili en sona bu ikisini bırakmış çünkü. Bir bölümün sonunu Min'in çok önceden gördüğünü yazmış. Ama son paragrafları Fianal Fantasy'den At Zanarkand'ı dinlerken yazması bayağı endişelendirdi beni.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 21 Aralık 2011, 23:29:33
En uzun gece diyerek iğrenç bir espri yaptıktan sonra...

Neyse, her ne kadar kitabın çıkışına daha uzun bir zaman olacak olsa da sınav çıkışı öğrendiğim bu güzide haber ilaç gibi geldi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 17 Şubat 2012, 21:32:58
Son kitabın 8 Ocak 2013'te çıkacağı kesinleşti.
http://www.dragonmount.com/index.php/News/amol/amol-release-date

Şu butona basmaktan kendimi alamadım. :P  http://www.nooooooooooooooo.com/
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 18 Şubat 2012, 13:00:31
Hay ben onların yapacağı işin ............
diyerek burada bırakıyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 19 Şubat 2012, 19:15:04
Çok geç değil mi ya?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 21 Şubat 2012, 22:34:39
Maalesef öyle.

Bugün Yaban Kızlar'da okuduğum bir makale de ister istemez aklıma bu ertelenen tarihi getirdi. Zaman Çarkı'nı çok ama çok severim (Toz da kondurmam hani, fanboyum ya... :P); ama burnuma ufaktan ufaktan satış rakamlarına oynama kokusu gelmedi değil. Umuyorum ki bu tarihin özel bir anlamı vardır da (Ejder yılının son ayı imiş.Hımmm...) düşündüklerim kuruntudan başka bir şey değildir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 29 Şubat 2012, 14:51:32
Kesinlikle öyle. Sonuçta yıllardır süren bir serinn son kitabından bahsediyoruz. Kitap basıldıktan sonra artık ufak tefek promosyonlar haricinde hikayeden para kazanmanın bir yolu kalmayacak. Hazır heyecan doruktayken, aradaki süreyi uzatabildikleri kadar uzatacaklar. Pazarlamada en sık kullanılan tekniklerden biridir bu.
Neyse senelerdir okuyoruz, büyük finali bekliyoruz. Birazcık daha beklemekten zarar gelmez diye düşünüyorum. Sonunda okuyacağımız şey gerçekten de efsanevi olsun yeter ki =)

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Kaze - 08 Mart 2012, 11:20:09
Robert Berry'nin Zaman Çarkı için hazırladığı bir soundtrack albüm mevcut, serinin takipçilerine duyurulur. :)

http://www.youtube.com/watch?v=Fru6t4k-0eU&feature=related (http://www.youtube.com/watch?v=Fru6t4k-0eU&feature=related)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 22 Nisan 2012, 23:00:23
Darrell K. Sweet'in son kitap için tamamlayamadığı kapak tasarımı:
Spoiler: Göster
(http://www.dragonmount.com/forums/uploads/6813a8d84d17a3de40e26673b7da30c6.jpg)

http://www.dragonmount.com/index.php/News/amol/darrell-k-sweets-unfinished-cover-for-a-m-r312

Görünce hüzünlendim be.  :(
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 23 Nisan 2012, 18:25:22
Resme 5 dakika boyunca baktım acaba ne anlatmak istiyor diye. Ama hiç bir şey çıkaramadım.
Yanlız şunu söyliyebilirim düşünülen kapağın bu olması beni hayal kırıklığına sevketti. A Memory of Light gibi epik fantezinin neredeyse tüm kitaba hakim olacağı bir kitaba bu kapak çok sade olmuş.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: minrand - 23 Nisan 2012, 19:51:18
Spoiler: Göster

Resmi ilk gördüğümde ürperdim. Şu anki hali sanırım bir taslak ama umarım kitapta da bu veya benzer bir versiyonu kullanılır.

Bence resimdekiler Aviendha, Min Farshaw ve Elayne Trakand. Eğer resimdekiler bunlarsa(nedense ben aksini düşünemiyorum) ortadaki anıt mezarda kimin yattığını tahmin etmek de çok zor değil. Zaten Elayne bakmak istemiyor(bakamıyor bile) muhtemelen Rand al Thor'un mezarının başındalar. Fondaki bulutlarda Aes Sedai'ların sembolü de olunca çok fazla şüpheye yer kalmıyor bence. Sanırım bulutlar Yenidendoğan Ejder'den başkası için o şekle bürünmezler. Mezardaki kayalardan süzülen kanlar çok hoş bir ayrıntı olmuş gerçi bu günün geleceğini yıllardır biliyordum ama yine de görünce insan üzülüyor. Karaethon döngüsünden geliyor.

Siyah üstüne kırmızı, kanı Shayol Ghul’deki kayaları lekeler.
Kıyamet Çukuru’nda kanı insanlığı Gölge’den azat eder.

Onun Shayol Ghul kayalarındaki,
Gölgeyi sürükleyen kanı, insanlığın kurtuluşu için feda edilecek

Hepimizi şafak gibi körleştirip doğuracak ve Yenidendoğan Ejder, Son Savaş’ta Gölge ile yüzleşecek ve kanı bize hayat verecek. Bırakın aksın gözyaşları , ey dünyanın halkları. Kurtuluşunuz için ağlayın.

İşin ilginç tarafı resimdeki dağ sanırım Ejder Dağı. Shayol Gul'den Ejder Dağı'nın görünmesi biraz zor sanki ama belki de o dağ Ejder Dağı değildir. Thakan'dar en mantıklı tahmin ama Shayol Gul'de ormanların, otların yetişmesi de çok mümkün görünmüyor. Belkide Rand al Thor ölünce ilk kitaptaki gibi mucizevi bir bahar gelmiştir. Neyse fazla zorlamayayım ben kitap çıkınca öğreniriz artık.  
 

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 23 Nisan 2012, 20:00:05
Resme 5 dakika boyunca baktım acaba ne anlatmak istiyor diye. Ama hiç bir şey çıkaramadım.
Yanlız şunu söyliyebilirim düşünülen kapağın bu olması beni hayal kırıklığına sevketti. A Memory of Light gibi epik fantezinin neredeyse tüm kitaba hakim olacağı bir kitaba bu kapak çok sade olmuş.

Bu zaten tamamlanmamış bir çalışma, ayrıntılar üzerinde çalışılmaması normal bu yüzden. Bu kapak zaten kullanılmayacak, çünkü Darrell K. Sweet aramızdan ayrıldığı için kapağın tamamlanma şansı maalesef yok. Yeni kapağı Michael Whelan hazırlıyor.

Bu arada kapak görseli birinci kitaptaki Min'in görülerinden birini gösteriyor. (Hatta iki sayılır. :D )

minrand:
Spoiler: Göster
Ben de Rand ucundan falan bir şekilde kurtulur diye umuyordum, o yüzden kapağı görünce hüzünlendim biraz. :) Hoş, belli olmaz bu sahneden sonra neler olduğu.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 23 Nisan 2012, 21:51:43
@Daifunka
Hocam o görüler neydi ben hatırlayamadım şimdi kitabı tekrardan karıştıracak zamanımda yok bi hatırlatırsan sevinirim ;D

@minrand
Spoiler: Göster
Karaethon döngüsü kendi içinde tezatlıkları olan bi metin.Şöyle bi şey var mesela o döngüde

Kanı döküldüğünde iki kez şafak söker.
Bir kere yas için, bir kere doğum için.

Buna dayanarak hep Rand'ın ölmeyeceğini öngördüm şimdiye kadar.Hatta dünyanın gözü,ışık ve Rand'ın ölümüyle ilgili bir teorim vardı geçmiş sayfalarda.
Çevremdeki herkes Rand'ın öleceğinde hemfikir ama ben hep ölmeyeceğini düşündüm. Umarım haklı çıkan ben olurum. ;D


Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 23 Nisan 2012, 23:13:31
Spoiler: Göster
Şimdi tam metni bulup yazmaya üşeniyorum; ama şu kapakta en belirgin olanı Min'in 'tabutunun başında bekleyen üç kadın olacak' gibisinden olan görüsü. Diğeri de yanlış görmüyorsam, Rand'in altındaki kayalarda olan kan. Min'in yine bunun hakkında bir görüsü vardı diye hatırlıyorum ilk kitapta Baerlon'da geçen bölümde.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: minrand - 24 Nisan 2012, 00:58:13
@harunsena21
Kehanet(görü) aşağı yukarı şöyle bir şey.
Spoiler: Göster
Aslında bir kılıç olmayan, defne yapraklarından bir taç olan bir kılıç, bir dilenci asası, kumlara su döken sen, kanlı bir el ve kor beyaz bir demir, senin içinde bulunduğun bir tabutun çevresinde üç kadın, kanla ıslanmıs siyah kaya...


Spoiler: Göster

Zaten kehanetlerde Rand'ın öleceğinden ziyade kanının akması ön plandadır. Şöylede bir durum var kehanetler açık açık öleceğini söylese bile kehanetlerin yoruma fazlasıyla açık olduğu konusunda hemfikirizdir sanıyorum. O yüzden kehanetlerden çıkarım yaparak Rand'ın öleceği veya ölmeyeceğinden emin olmak imkansız. Bunu söylemek benim için zor(sonuçta fanboy sayılırım) ama ben Rand'ın ölmesini bilmekten ya da tahmin etmekten çok istiyorum diyebilirim. Zaten son kitaptaki değişiminden(aydınlanmasından) sonra bu dünya için fazla iyi olduğunu düşünmüşümdür. Artık Işık ile birleşmelerinin vakti geldi bence. Eğer ölmezse de çok problem olmaz ama dediğim gibi umarım ölür.

"Yıkım olmadan kurtuluş yok ve ölümün bu yanında umut yok."


@daifunka_vc
Spoiler: Göster

Ya Rand'ın ölüp ölmeyeceği mevzusu benim için çok karışık. Yukarıda da söylediğim gibi ölmesi gerektiğini düşünüyorum(istiyorum) ölümü bence bu seriyi çok daha güzelleştirecek. Ama burada büyük bir ama var bu sadece beynimin isteği. Kalbim yaşamasını istiyor Rand'ın olası bir ölümünü okursam muhtemelen ağlayabilirim :üü .

"Bırakın aksın gözyaşları , ey dünyanın halkları, Kurtuluşunuz için ağlayın."

Kitabın sonunda benden gözyaşı akacağı kesin ama bu Rand için mi olur yoksa kurtuluşumuz için mi bilemiyorum. Gerçi belki son kitapta Egwene de ölür o zaman sokaklara dökülürüm  ;D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 24 Nisan 2012, 02:42:31
@minrand

Spoiler: Göster

Rand'ın ölmesini tahmin etmek başka ölmesini istemek bambaşka. İlk defa ölmesini bu kadar açık açık isteyen birini gördüm.  :)
Hatırlarsanız ışık 13 kitaplık seri boyunca yanlız 1 kere kendini gösterdi.Oradada(Dünyanın gözü)
"Ben karışmam bunu ancak seçilmiş kişi yapabilir" dedi.
Bunların ışığında Rand ışık ile birleşirmi... bence zor. Işığı son kitapta görürmüyüz... bence mümkün.

Umarım 13. kitabın tamamını okumuşsunuzdur.Çünkü sonlardan bi şey paylaşacam.
Min bir görüsünde Rand'ın gözlerinin yanmış ağzından dumanlar çıktığı bir görü görmüştü.Bunun tek nedeni kullanacağı gerçek güçten başka bi şey değil.Yani Rand çok büyük zararlar alacak son savaşın sonunda.
Burada mucize gerçekleşecekmi gerçekleşmeyecekmi sorusuna cevap arıyoruz aslında.

Okuduğu fantastik kitaplarda kahramanın illaki sağ salim hikayeyi tamamlamasını bekleyen tiplerden değilim ama Zaman Çarkı'ndan fazlasıyla bunu bekliyorum. ;D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 26 Nisan 2012, 20:12:50
A Memory of Light'ın giriş bölümünden bir pasaj yayınlanmış, buyurun:

http://www.tor.com/stories/2012/04/a-memory-of-light-prologue-excerpt

Spoiler: Göster
Alıntı
Bayrd pressed the coin between his thumb and forefinger. It was thoroughly unnerving to feel the metal squish.

He removed his thumb. The hard copper now clearly bore its print, reflecting the uncertain torchlight. He felt chilled, as if he’d spent an entire night in a cold cellar.

His stomach growled. Again.

The north wind picked up, making torches sputter. Bayrd sat with his back to a large rock near the center of the warcamp. Hungry men muttered as they warmed their hands around fire pits; the rations had spoiled long ago. Other soldiers nearby began laying out all of their metal—swords, armor clasps, mail—on the ground, like linen to be dried. Perhaps they hoped that when the sun rose, it would change the material back to normal.

Bayrd rolled the once-coin into a ball between his fingers. Light preserve us, he thought. Light... He dropped the ball to the grass, then reached over and picked up the stones he’d been working with.

“I want to know what happened here, Karam,” Lord Jarid snapped at his advisor. Jarid stood nearby, in front of a table draped with maps. “I want to know where they are and how they drew so close, and I want that bloody, Darkfriend Aes Sedai queen’s head!” Jarid slammed his fist down on the table. Once, his eyes hadn’t displayed such a crazed fervor. The pressure of it all—the lost rations, the strange things in the nights—was changing him.

Behind Jarid, the command tent lay in a heap. Jarid’s dark hair—grown long during their exile—blew free, face bathed in ragged torchlight. Bits of dead grass still clung to his coat from when he’d crawled out of the tent.

Baffled servants picked at the iron tent spikes, which—like all metal in the camp—had become soft to the touch. The mounting rings on the tent had stretched and snapped like warm wax.

The night smelled wrong. Of staleness, of rooms that hadn’t been entered in years. The air of a forest clearing should not smell like ancient dust. Bayrd’s stomach growled again. Light, but he’d have liked to take the edge off of that with something. Instead, he set his attention on his work, slapping one of his stones down against another.

He held the stones as his old pappil had taught him as a boy, though it had been years since he’d done this. The feeling of stone striking stone helped push away the hunger and coldness. At least something was still solid in this world.

Lord Jarid glanced at him, scowling. Bayrd was one of ten men Jarid had insisted guard him this night. “I will have Elayne’s head, Karam,” Jarid said, turning back to his captains. “This unnatural night is the work of her witches.”

“Her head?” Eri’s skeptical voice came from the side. “And how, precisely, is someone going to bring you her head?”

Lord Jarid turned, as did the others around the torchlit table. Eri stared at the sky; on his shoulder, he wore the mark of the golden boar charging before a red spear. It was the mark of Lord Jarid’s personal guard, but Eri’s voice bore little respect. “What’s he going to use to cut that head free, Jarid? His teeth?”

The camp stilled at the horribly insubordinate line. Bayrd stopped his stones, hesitating. Yes, there had been talk about how unhinged Lord Jarid had become. But this?

Jarid’s face grew red with rage. “You dare use such a tone with me? One of my own guards?”

Eri continued inspecting the sky.

“You’re docked two months’ pay,” Jarid snapped, but his voice trembled. “Stripped of rank and put on latrine duty until further notice. If you speak back to me again, I’ll cut out your tongue.”

Bayrd shivered in the cold wind. Eri was the best they had in what was left of their rebel army. The other guards shuffled, looking down.

Eri looked over toward the lord and didn’t say a word, but somehow, he didn’t have to. He just smiled. Cut out his tongue? Every scrap of metal in the camp had gone soft as lard. Jarid’s own knife lay on the table, twisted and warped—it had stretched thin as he pulled it from its sheath. Jarid’s coat flapped, open; it had had silver buttons.

“Jarid...” Karam said. A young lord of a minor house loyal to Sarand, he had a lean face and large lips. “Do you really think... Really think this was the work of Aes Sedai? All of the metal in the camp?”

“Of course,” Jarid barked. “What else would it be? Don’t tell me you believe those campfire tales. The Last Battle? Phaw.” He looked back at the table. Unrolled there, with pebbles weighting the corners, was a map of Andor.

Bayrd turned back to his stones. Snap, snap, snap. Slate and granite. It had taken work to find suitable sections of each, but Pappil had taught Bayrd to recognize all kinds of stone. The old man had felt betrayed when Bayrd’s father had gone off and become a butcher in the city, instead of keeping to the family trade.

Soft, smooth slate. Granite, with bumps and ridges. Yes, some things in the world were still solid. Some few things. These days, you couldn’t rely on much. Once immovable lords were now soft as...well, soft as metal. The sky churned with blackness, and brave men—men Bayrd had long looked up to—trembled and whimpered in the night, whispering of things they’d seen.

“I’m worried, Jarid,” Davies said. An older man, Lord Davies was as close as anyone was to being Jarid’s confidant. “We haven’t seen anyone in days. Not farmer, not queen’s soldier. Something is happening. Something wrong.”

“She cleared the people out,” Jarid snarled. “She’s preparing to pounce.”

“I think she’s ignoring us, Jarid,” Karam said, looking at the sky. Clouds still churned there. It seemed like months since Bayrd had seen a clear sky. “Why would she bother? Our men are starving. The food continues to spoil. The signs—”

“She’s trying to squeeze us,” Jarid said, peering at his map, eyes wide with fervor. “This is the work of the Aes Sedai.”

Stillness came suddenly to the camp. Silence, save for Bayrd’s stones. He’d never felt right as a butcher, but he’d found a home in his lord’s guard. Cutting up cows or cutting up men, the two were strikingly similar. It bothered him how easily he’d shifted from one to the other.

Snap, snap, snap.

Eri turned. Jarid eyed the guard suspiciously. He seemed ready to pounce, ready to scream out harsher punishment.

He wasn’t always this bad, was he? Bayrd thought. He wanted the throne for his wife, but what lord wouldn’t want that, given the chance? It was hard to look past the name. Bayrd’s family had followed the Sarand family with reverence for generations.

Eri strode away from the command post. Out into the dark, toward the winds from the north.

“Where do you think you’re going?” Jarid snarled.

Eri reached to his shoulder and ripped free the badge of the Sarand house guard. He tossed it aside and left the torchlight, heading into the night.

Most men in the camp hadn’t gone to sleep. They sat around fire pits, wanting to be near warmth and light. A few tried boiling cuts of grass, leaves, or even strips of leather as something, anything, to eat.

They stood up to watch Eri go.

“Deserter,” Jarid spat. “After all we’ve been through, now he leaves. Just because things are difficult.”

“The men are starving, Jarid,” Davies repeated.

“I’m aware. Thank you so much for telling me about the problems with every bloody breath you have.” Jarid wiped his brow with his trembling palm, then slammed it on his map, staring down. “We’ll have to strike one of the cities; there’s no running from her, not now that she knows where we are. Whitebridge. We’ll take it and resupply. Her Aes Sedai must be weakened after the stunt they pulled tonight, otherwise she’d have attacked.”

Bayrd squinted into the darkness. Other men were standing, lifting quarterstaffs or cudgels. Some went without weapons. They gathered sleeping rolls, hoisted packages to shoulders—the very last of the rations.

They began to trail out of the camp, their passage silent, like the movement of ghosts. No rattling of chainmail or buckles on armor. The metal was all quiet as if the soul had been stripped from it.

“Elayne doesn’t dare move against us in strength,” Jarid said, perhaps convincing himself. “There must be strife in Caemlyn. All of those mercenaries you reported, Shiv. Riots, maybe. Elenia will be working against Elayne, of course, preparing the others to accept her as queen instead. Whitebridge. Yes, Whitebridge will be perfect.

“We hold it, you see, and cut the kingdom in half. We recruit there, press the men in western Andor to our banner. Go to...what’s the place called? The Two Rivers. We should find some able hands there, quick to obey when a firm voice commands.” Jarid sniffed. “I hear they haven’t seen a lord for decades. Give me four months, and I’ll have an army to be reckoned with. Enough that she won’t dare strike at us with her witches...”

Bayrd held his stone up to the torchlight. The trick to creating a good spearhead was to start outward and work your way in. He’d drawn the proper shape with a bit of chalk on the slate, then had worked toward the center to finish the shape. From there, you turned from hitting to tapping, shaving off smaller bits.

He’d finished one side earlier; this second half was almost done. He could almost hear his pappil whispering to him as he worked. We’re of the stone, Bayrd. No matter what your father says. Deep down, we’re of the stone.

More soldiers left the camp. Strange, how few of them spoke. Jarid finally noticed, standing up straight and grabbing one of the torches, holding it high. “What are they doing?” he asked. “Hunting? We’ve seen no game in weeks. Setting snares, perhaps?”

Nobody replied.

“Maybe they’ve seen something,” Jarid muttered. “Or maybe they think they have. I’ll stand no more talk of spirits or other foolery; the witches are creating apparitions to unnerve us. That’s...that’s what it has to be.”

Rustling came from nearby. Karam was digging in his fallen tent. He came up with a small bundle.

“Karam?” Jarid said.

Karam glanced at Lord Jarid, then lowered his eyes and began to tie a coin pouch at his waist. Halfway through, he stopped and laughed, then emptied it. The gold coins inside had melted into a single lump, like pig’s ears in a jar. Karam pocketed this, probably in case it transformed back eventually, though no man would take it as it was. He fished in the pouch and brought out a ring. The blood-red gemstone at the center was still good. “Probably won’t be enough to buy an apple, these days,” he muttered.

“I demand to know what you are doing. Is this your doing?” Jarid waved toward the departing soldiers. “You’re staging a mutiny, is that it?”

“This isn’t my doing,” Karam said, looking ashamed. “And it’s not really yours, either. I’m...I’m sorry.”

Karam walked away from the torchlight. Bayrd found himself surprised. Lord Karam and Lord Jarid had been friends from childhood.

Lord Davies went next, running after Karam. Was he going to try to hold the younger man back? Instead he fell into step beside him. They vanished into the darkness.

“I’ll have you hunted down for this!” Jarid yelled after them, voice shrill. Frantic. “I will be consort to the queen, you realize! No man will give you, or any member of your houses, shelter or succor for ten generations!”

Bayrd looked back at the stone in his hand. Only one step left, the smoothing. A good spearhead needed some smoothing to be dangerous. He brought out another piece of granite he’d picked up for the purpose and carefully began scraping it along the side of the slate.

Seems I remember this better than I’d expected, he thought to himself as Lord Jarid continued to rant.

There was something powerful about crafting the spearhead. The simple act seemed to push back the gloom. There had been a shadow on Bayrd, and the rest of the camp, lately. As if...as if he couldn’t stand in the light no matter how he tried. The darkness was always there, weighing him down. He woke each morning feeling as if someone he’d loved had died the day before.

It could crush you, that despair. Why would making a spearhead change that? You’re being a fool, Bayrd. It just seemed to him that the mere act of creating something—anything—fought back. That was one way to challenge...him. The one none of them spoke of. The one that they all knew was behind it, no matter what Lord Jarid said.

Bayrd stood up. He’d want to do more smoothing later, but the spearhead actually looked pretty good. He raised his wooden spear haft—the metal blade had fallen free when evil had struck the camp—and lashed the new spearhead in place, just as his pappil had taught him all those years ago.

The other guards were looking at him. “We’ll need more of those,” Morear said. “If you’re willing.”

Bayrd nodded. “On our way out, we can stop by the hillside where I found the slate.”

Jarid finally stopped yelling, his eyes wide in the torchlight. “No. You are my personal guard. You will not defy me!”

Jarid jumped for Bayrd, murder in his eyes, but Morear and Rosse caught the lord from behind. Rosse looked aghast at his own mutinous act, panic on his wide face. He didn’t let go, though.

Bayrd fished a few things out from beside his bedroll. After that, he nodded to the others, and they joined him—eight men of Lord Jarid’s personal guard, dragging the sputtering lord himself through the remnants of camp. They passed smoldering fires and fallen tents, abandoned by men who were trailing out into the darkness in greater numbers now, heading north. Into the wind.

At the edge of camp, Bayrd selected a nice, stout tree. He waved to the others, and they took the rope he’d fetched and tied Lord Jarid to the tree. The man sputtered until Morear gagged him with a handkerchief.

Bayrd stepped in close. He tucked a waterskin into the crook of Jarid’s arm. “Don’t struggle too much or you’ll drop that, my lord. You should be able to push the gag off—it doesn’t look too tight—and angle the waterskin up to drink. Here, I’ll take off the cap.”

Jarid stared thunder at Bayrd.

“It’s not about you, my Lord,” Bayrd said. “You always treated my family well. But, here, we can’t have you following along and making life difficult. There’s just something that we need to do, and you’re stopping everyone from doing it. That isn’t right; I guess this isn’t either. Maybe someone should have said something earlier. Well, that’s done. Sometimes, you let the meat hang too long, and the entire haunch has to go. It’s just the way of things.”

He nodded to the others, who ran off to gather things. He pointed Rosse toward the slate outcropping, which was nearby, and told him what to look for in good spearhead stone.

He turned back to the struggling Lord Jarid. “This isn’t witches, my Lord. This isn’t Elayne...I suppose I should call her the queen. Funny, thinking of a pretty young thing like that as queen. I’d rather have bounced her on my knee at an inn than bow to her, but Andor will need a ruler to follow to the Last Battle, and it isn’t your wife. We can’t fight anymore. I’m sorry.”

Jarid sagged in his bonds, the anger seeming to bleed from him. He was weeping now. Odd thing to see, that.

“I’ll tell people we pass—if we pass any—where you are,” Bayrd promised, “and that you probably have some jewels on you. They might come for you. They might.” He hesitated. “You shouldn’t have stood in the way. Everyone seems to know what is coming but you. The Dragon is reborn, old bonds are broken, old oaths done away with...and I’ll be hanged before I let Andor march to the Last Battle without me.”

Bayrd left, walking into the night, raising his new spear onto his shoulder. I have an oath older than the one to your family, anyway. An oath the Dragon himself couldn’t undo. It was an oath to the land. The stones were in his blood, and his blood in the stones of this Andor.

Bayrd gathered the others and they left for the north. Behind them in the night, their lord whimpered, alone, as the ghosts began to move through camp.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: minrand - 27 Nisan 2012, 15:32:25
Alıntı
Beyler Bayanlar bir Zaman Çarkı fanatiği olarak dört gözle bekliyorum Işığın Anısı'nı ve bu gün aldığım haber üzerine kitabın ön okuması Dragon Maunt sitesinde çıkmış İngilizcesi sağlam olan bir arkadaşımızdan ricam bunu çevirip yayınlayabilir mi acaba ?

Ben tam olarak o İngilizce'si sağlam olan arkadaş değilim :üü ama Zaman Çarkı kitaplarını okumanın verdiği heyecanı çok iyi bilirim. Bu sebeple merakınızı yatıştırabilmek adına ön okumayı çevirmeye çalıştım. Dediğim gibi çeviri konusunda çok ehil biri sayılmam, bu sebeple hazırladığım bu metne çeviri deyip de onu yüceltmeyeceğim.  Eminim bir sürü çeviri hatası vardır(fazla küfretmezseniz sevinirim ;)) şahsen çevirmeye çalışırken yaratıcılığımı son damlasına kadar kullandım :P. Bu sebeple bu metni çeviriden ziyade  bir çeviri taslağı gibi düşünürseniz daha az hayal kırıklığı yaşarsınız. Ayrıca genel olarak neler döndüğünü görüp, benden daha yetkin biri ön okumayı çevirene kadar merakınızı bir nebze de olsa dindirmiş olursunuz. Neyse size iyi okumalar. Işık hepinizi korusun.

Spoiler: Göster

-IŞIĞIN ANISI-

Bayrd baş ve işaret parmağıkları arasındaki sikkeye bastırdı. Metalin ezildiğini hissetmek tam anlamıyla sinir bozucuydu.

Baş parmağını kaldırdı. Açıkça parmak izini taşıyan bakır para belirsiz bir meşale ışığını yansıtıyordu. Bayrd ürperdi, sanki tüm geceyi soğuk bir hücrede geçirmişçesine.

Midesi guruldadı. Yine.

Meşaleleri titreştiren kuzey rüzgarı esti. Bayrd sırtını savaş kampının merkezine yakın olan büyükçe bir kayaya yaslayarak oturdu. Aç adamlar ellerini ateş çukurlarının yanında ısıtırken homurdanıyorlardı, azıkları çoktan bozulmuştu. Diğer askerler tüm metel ekipmanlarını-kılıç, zırh tokası, zırh- bir kenara bırakmış, kurumaya bırakılmış çamaşırlar gibi uzanıyorlardı. Belki de güneş doğduğunda maddelerin normale
döneceğini umuyorlardı.

Bayrd elindeki bozuk parayı yuvarlayıp topa dönüştürdü. Işık bizi korusun diye düşündü. Işık...Elindeki topu çimlere düşürdü, sonra uzandı ve üzerinde çalıştığı kaya parçasını aldı.

Lord Jarid "Burada ne olduğunu bilmek istiyorum, Karam" diyerek danışmanını tersledi. Jarid haritalarla kaplanmış masanın önünde durdu. "Nerde olduklarını ve nasıl bu kadar yaklaştıklarını bilmek istiyorum. O lanet olası karanlıkdostu Aes Sedai kraliçenin kellesini istiyorum!" diyerek Jarid yumruğunu masaya vurdu. Bu kez gözleri o çılgın şevkten yoksundu. Üzerindeki baskı -bozulan azıklar, gecenin içindeki garip şeyler- onu değiştiriyordu.

Jarid'in arkasında komuta çadırı bir yığının üzerinde uzanıyordu. Jarid'in koyu saçları-sürgün sırasında uzamıştı- özgürce uçuşarak yüzünü çevreliyordu. Sürünerek çıktığı çadırından kalan ölü yapraklar halen üzerindeydi.

Şaşkın hizmetkarlar çadır çivilerini topladılar kamptaki diğer tüm metaller gibi yumuşamıştılar. Çadırın destek halkası ılık bir jöle gibi gerilmişti ve çıtırdıyordu.

Gece yanlışlık kokuyordu. Bayatlığın, yıllardır girilmemiş odaların kokusu gibi. Ferahlatıcı bir ormanın kokusu antik tozlar gibi kokmamalıydı. Bayrd'ın midesi yine guruldadı. Işık bir şeylerin ucunu sivriltmeyi severdi. Onun yerine dikkatini yaptığı işe verdi, elindeki taşların birini ötekine vurmaya.

Taşları çocukken yaşlı büyükbabasının ona öğrettiği gibi tuttu, gerçi bunu öğreneli yıllar olmuştu. Taşın taşa vurma hissi açlık ve soğukluk hissinden kurtulmasına yardım etti. En azından dünyada halen daha değişmeyen bir şey vardı.

Lord Jarid kaşlarını çatarak ona baktı. Bayrd, Jarid'in kendisini bu gece koruması için ısrar ettiği on adamdan biriydi. Jarid komutanlarına dönerek "Elayne'nin kafasını alacağım, Karam" dedi. "Bu anormal gece onun cadılığının işi"

"Onun kafası mı?" Eri'nin kuşkulu sesi kenardan geldi."Peki tam olarak nasıl, sana onun kafasını getirecek?"

Lord Jarid diğerleri gibi masaya döndü. Eri gökyüzüne bakıyordu; omuzunda kırmızı mızrağın önünde taaruz eden altın domuz armasını taşıyordu. Lord Jarid'in kişisel muhafızlarının armasıydi ama Eri'nin sesinde çok az saygı vardı. "Kafasını kesmek için ne kullanacak Jarid, dişlerini mi?"

Kamp isyanın eşiğindeydi. Bayrd taşlarını bıraktı, terddüt ederek. Evet Lord Jarid'in delirdiğiyle ilgili konuşmalar vardı. Ama bu.

Jarid'in yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu. "Benimle bu tonda konuşmaya cesaret edersin ha. Benim muhafızlarımdan biri."

Eri gökyüzünü incelemeye devam etti.

Jarid "İki aylık ücretin kesildi" deyiverdi ama sesi titriyordu. "Apoletini çıkar ve bir sonraki emre kadar tuvalet görevini üstlen. Eğer bir daha bana karşı gelirsen dilini keserim."

Bayrd soğuk rüzgarla ürperdi. Eri isyankar ordularında ellerinde kalanların en iyisiydi. Diğer muhafızlarlar gözlerini yere dikmiş, homurdanıyorlardı.

Eri lorda doğru baktı ama bir şey söylemedi, ama söylemesine gerek yoktu da zaten. Sadece gülümsedi. Dilini kesmek mi? Kamptaki her metal parçası domuz yağı kadar yumuşamıştı. Jarid'in kendi bıçağı masanın üstünde duruyordu çarpılmış ve eğilmiş- kınından çekerken uzamıştı. Jarid'in kabanı sallandı, açılmıştı; gümüş düğmeleri vardı.

"Jarid..." dedi Karam. Sarand'a bağlı küçük evlerden birinin genç lorduydu, sade bir yüzü ve geniş dudakları vardı. "Gerçekten... bunun gerçekten Aes Sedai işi olduğunu düşünüyor musun? Kamptaki bütün metallerin?"

"Elbette" diye kükredi Jarid. "Başka ne olabilir ki? Sakın bana o kamp ateşi hikayelerine inandığını söyleme. Son Savaş? Pehh." Tekrardan masaya baktı. Köşelerinde çakıl taşlarıyla Andor haritası açık duruyordu.

Bayrd taşlarına geri döndü. Tak tak tak. Arduvaz(bir tür taş) ve granit. Uygun taşları bulmak çaba gerektiriyordu ama büyükbabası Bayrd'a tüm taşları tanımayı öğretmişti. Yaşli adam, babası aile mesleğini sürdürmek yerine şehirde kasap olmayı seçince ihanete uğramış gibi hissetmişti.

Yumuşak, pürüzsüz, sert. Sağlam, yumru ve çıkıntılarıyla. Evet dünyada halen bazı şeyler sağlamdı. Bir kaç şey. Bu günlerde fazla bir şeye güvenemezdin. Bir zamanlar sarsılmaz olan lordlar şimdi yumuş... metal gibi yumuşamıştı. Gökyüzü karanlıkla çalkalanıyordu ve cesur adamlar- Bayrd'ın kendine örnek aldığı adamlar- titreyip sızlanıyorlardı, karanlıkta gördükleri şeyleri fısıldıyorlardı.

Davis "Endişeliyim, Jarid" dedi. Jarid'in sırdaşı olan yaşlı adam Jarid'e herkesten yakındı. "Günlerdir kimseyi görmedik. Ne bir çiftçi, ne de kraliçenin askeri. Bir şeyler oluyor. Yanlış bir şeyler."

Jarid "Insanları geri çekti" diye  hırladı. "Saldırmaya hazırlanıyor."

Karam gökyüzüne bakarak "Bence bizi görmezden geliyor." dedi. Bulutlar halen dalgalanıyordu. Bayrd açık bir gökyüzü görmeyeli aylar olmuş gibiydi. "Neden umursasın ki? Adamlarımız açlıktan kırılıyor. Yiyecekler bozulmaya devam ediyor. İşaretler -"

Jarid tutkuyla açık gözleriyle haritaya bakarak "Bizi ezmeye çalışıyor" dedi. "Bu Aes Sedailerin işi."

Kampa aniden bir dinginlik indi. Sessizlik, Bayrd'ın taşlarının sesi dışında. Kendini hiç bir zaman kasap gibi hissetmemişti ama lordun muhafızları arasında kendine bir ev bulmuştu. İnekleri kesmek ve insanları kesmek, ikisi şaşırtıcı şekilde benzerdi. Birinden ötekine bu kadar kolay geçiş yapması onu rahatsız ediyordu.

Tak tak tak.

Eri döndü. Jarid şüpheyle muhafızını izledi. Saldırmaya hazır görünüyordu, daha ağır bir cezayı bağırmaya.

Her zaman bu kadar kötü değildi, değil mi? diye düşündü Bayrd. Tahtı karısı için istemişti ama bu şansı elde eden hangi lord bunu istemezdi ki? İsimleri arkada bırakmak çok zordu. Bayrd'ın ailesi Sarand ailesini nesillerdir büyük bir saygıyla takip etmişlerdi.

Eri yürüyerek ordugahtan uzaklaşıyordu. Karanlığın içine, kuzeyden esen rüzgara doğru.

Jarid "Nereye gittiğini sanıyorsun?" diye hırladı.

Eri omzuna uzandı ve Sarand Evi muhafızlarının nişanını yırttı. Kenara fırlattı ve meşaleyi bıraktı, gecenin içine doğru ilerledi.

Kamptaki çoğu adam uyumamıştı. Sıcaklığın ve ışığın yakınında olmak isteyerek kamp ateşlerinin yanında oturuyorlardı. Bir kaçı ot, yaprak hatta zırhlarının kayışları gibi şeyleri kaynatmaya çalışıyordu, yemek için herhangi bir şey.

Eri'nin gidişini izlemek için ayaklandılar.

Jarid "Hain" dedi. "Onca şeyden sonra şimdi ayrılıyor. Sadece işler zorlaştı diye."

"Adamlar açlıktan ölüyor Jarid." diye tekrarladı Davies.

"Farkındayım. Aldığın her lanet nefesle bana problemlerimizi söylediğin için de teşekkür ederim." Jarid titreyen avuç içiyle kaşlarını sildikten sonra, haritasıyla avuç içlerine vurarak adamlarına baktı. "Şehirlerden birine saldırmalıyız; ondan kurtuluş yok şimdi nerede olduğumuzu bilirken değil. Beyazköprü. Orayı alıp erzaklarımızı tazeleyeceğiz. Aes Sedaileri bu geceki numaralarından sonra zayıflamış olmalı, aksi takdirde saldırırdı."

Bayrd gözlerini kısarak karanlığa baktı. Diğer adamlar ayaktaydı ellerinde sopalar ve sırıklarla. Bazılarının silahı yoktu. Uyku tulumlarını toplayıp, paketleri kaldırıyorlardı- malzemelerinin son parçaları.

Kamptaki izlerini temizlemeye başladılar, geçişleri sessizdi, hayaletler gibi. Ne örgü zırhların tıkırtısı ne de zırhların tokalarının sesi. Metal içinden ruhu çekip alınmışçasına sessizdi.

"Elayne bize karşı büyük bir kuvvetle hareket etmeye cüret edemez" dedi Jarid, belki de kendi kendini ikna etmek için."Caemlyn de bazı çatışmalar olmalı. Raporladığın o paralı askerler, Shiv. Ayaklanmalar belki. Elenia, Elayne'e karşı çalışıyor, diğerlerinin kendini kraliçe olarak kabul etmesini sağlamak için tabi ki. Evet. Beyazköprü mükemmel olacak."

"Görüyorsunuz ya krallığı ikiye bölüp tutariz. Orada adam toplar, batı Andordaki insanlara sancaklarımız altında toplanmaları için baskı kurarız. Şeye de gideriz, oranın ismi neydi? İki Nehir. Orada yetenekli eller bulacağımıza şüphe yok, sert bir ses emrettiğinde itaat edecek eller." Jarid burnunu çekti. "Onlarca yıldır lord görmediklerini duydum. Bana dört ay verin ve  hükmedeceğim bir ordum olacak. Artık bize  cadılarıyla saldırmaya cesaret edemez..."

Bayrs taşını meşale ışığına doğru tuttu. İyi bir mızrak ucu yapmanın sırrı dışarıdan başlayıp içe doğru çalışmaktır. Doğru şekli bir tebeşirle taşın üzerine çizerdi, daha sonra işi bitirmek için merkeze doğru çalışırdı. Buradan sonra küçük parçaları traş edebilmek için vurmaktan ziyade taşı hafifçe tıklatırdı.?

Bir tarafını önceden bitirmişti; ikinci yarıda neredyse bitmek üzereydi.Neredeyse büyükbabasının çalışırken ona fısıldadığını duyabiliyordu. Biz taştanız Bayrd. Baban ne söylerse söylesin. içerlerde bir yerlerde, biz taştanız.

Daha fazla asker kampı terketti. Garip çok azı konuştu. Jarid sonunda farketti ayağa diklip meşalelerden birini tutup havaya kaldırdı."Ne yapıyor bunlar?" diye sordu. "Avlanıyorlar mı? Haftalardır av hayvanı görmedik. Tuzak kuruyorlar belki de?"

Kimse cevaplamadı.

"Belki de bir şeyler gördüler." diye mırıldandı Jarid. "belki de gördüklerini sandılar. Artık ruh veya başka aptallıklara daha fazla tahammül etmeyeceğim; cadılar bizi sinirlendirmek için hayaletler yaratıyorlar. Böyle... evet böyle olmalı."

Yakınlardan bir hışırtı duyuldu. Karam yıkılmış çadırının içini kazıyordu. Ufak bir çıkınla ortaya çıktı.

"Karam" dedi Jarid.

Karam Lord Jarid'e kısaca baktı ve gözlerini indirdi ve sikkelerini belindeki keseye koymaya çalıştı. Yarısında durdu ve güldü sonra keseyi boşalttı. Kesenin içindeki sikke eriyip tek bir yumruya dönüşmüştü, kavanozdaki bir domuz kulağı gibi. Karam paraların tekrardan eski haline dönme ihtimaline karşı yumruyu paketledi, bu haliyle kimse kabul etmezdi. Kesesini karıştırdı ve bir yüzük çıkardı. Merkezindeki kan renkli yakutun durumu halen iyiydi. "Bugünlerde bir elma almaya bile yetmez herhelde" diye mırıldandı.

Jarid toparlanan askere doğru ilerleyerk "Ne yaptığını bilmek istiyorum. Bunu sen mi yapıyorsun?" "Bir isyan düzenliyorsın , öyle mi?"

Karam utanmış görünerek "Hayır bu benim işim değil." dedi. "Ve aslında sizin işiniz de değil. Ben... üzgünüm."

Karam yürüyerek meşale ışığından uzaklaştı. Bayrd kendini şaşırmış bir halde buldu. Lord Karam ve Lord Jarid çocukluktan beri arkadaştılar.

Lord Davies gitti sonra Karam'ın peşinden koşarak. Genç adamı geri döndürmeye çalışacak mıydı? Onun yerine ona katıldı. Karanlıkta kayboldular.

Jarid tiz sesiyle "Bunun için peşinize düşeceğim" diye bağırdı. Çılgınca. "Kraliçenin eşi olacağımın farkındamısınız! On nesil boyunca hiç kimse size veya hanenizden kimseye sığınak vermeyecek ve de yardım etmeyecek.

Bayrd tekrardan elindeki taşa baktı. Sadece tek bir aşama kalmıştı pürüzlerini giderme. İyi bir mızrak ucunu düzeltmek tehlikeli olabilirdi. Bu amaç için seçtiği bir granit parçasını çıkarıp, dikkatlice taşın kenarına sürtmeye başladı.

Görünüşe göre bu işi beklediğimden daha iyi hatırlıyorum diye düşündü kendi kendine, Lord Jarid atıp tutmaya devam ederken.

Mızrak ucu işçiliğinde güçlü bir şeyler vardı. Bu basit iş kasveti yok ediyor gibi görünüyordu. Son zamanlarda Bayrd'ın ve kampın üzerinde bir gölge vardı. Sanki... sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın aydınlığa çıkamıyordu. Karanlık her zaman oradaydı onu aşağı çekiyordu. Her gün sanki sevdiği biri daha dün ölmüş gibi uyanıyordu.

Bu umutsuzluk seni ezebilir. Niçin mızrak ucu yapmak bunu değiştirsin. Aptallık ediyorsun Bayrd. Ona öyle geliyordu ki birşeyler yaratmak herhengi birşey karşılık vermekti. Ona karşı çıkmanın yollarından biri. Hiç kimsenin bahsetmediği kişi. Lord Jarid ne derse desin bütün bu olanların arkasında olan kişi.
  
Bayrd ayağa kalktı. Daha sonra biraz daha düzenleme yapmak istiyordu, ama mızrak ucu gerçekten de çok iyi gözüküyordu. Tahta mızrak sapını havaya kaldırdı -metal bıçak haftalar önce şer(kabarcığı) kamplarını vurduğunda düşmüştü- ve yeni mızrak ucunu yerine bağladı. Tıpkı büyükbabasının ona yıllarca önce öğrettiği gibi.

Diğer muhafızlar ona bakıyorlardı. "Onlardan daha fazlasına ihtiyacamız olacak." dedi Morear. "Eğer yapabilirsen"

Bayrd kafasını salladı. "Gidiş yolumuzda yamaçta durabiliriz, arduvazları bulduğum yerde."

Jarid sonunda bağırmayı bırakmıştı, gözleri meşale ışığında kocaman açılmıştı. "Hayır. Sen benim kişisel muhafızımsın. Bana karşı gelemezsin."

Jarid öldürmek niyetiyle Bayrd'ın üstüne atladı ama Morear ve Rosse lordu arkasından yakaladılar. Rosse kendi asi davranışından dolayı donakalmıştı, yüzünden panik akıyordu. Ama yine de lordu serbest bırakmadı.

Bayrd sırt yatağını karıştırıp bir kaç eşya çıkardı. Sonra diğerlerine bir baş işareti verince diğerleri de -Lord Jarid'in 8 kişisel muhafızı- tükürükler saçan lordu kampın kalıntılarından sürükleyerek ona katıldılar. Kampı terk edip  büyük sayılarla kuzeye doğru yol alan askerlerin sebep olduğu sönmüş ateşlerin ve yıkılmış çadırların yanından geçtiler. Rüzgara doğru.

Kampın sonunda Bayrd güzel, sağlam bir ağaç seçti. Diğerlerine el salladı ve onlar uzattığı ipi alarak Lord Jarid'i ağaca bağladılar. Morear ağzına bir mendil tıkayana kadar adam tükürükler saçmaya devam etti.

Bayrd yaklaştı. Matarayı Jarid'in kolunun kıvrımına sıkıştırdı. "Fazla zorlamayın yoksa bunu düşürürsünüz lordum. Mendilden kurtulabilmeniz gerekir-çok sıkı görünmüyor- ve mataradan su içebilmeniz. İşte kapağını da açıyorum."

Jarid Byard'a dik dik baktı.

"Sizle alakalı değil lordum." dedi Bayrd. "Aileme her zaman iyi davrandınız. Seni takip ederek hayatımızı zorlaştırıyoruz. Yalnızca yapmamız gereken bir şey var ve sen herkesin bunu yapmasını engelliyorsun. Bu doğru değil; sanırım bu yaptığımız da öyle. Neyse olan oldu. Bazen eti çok fazla sarkıtırsın ve bütün bir but gider. İşler bazen böyle yürür."

Bir şeyler toplamak için dağılan diğerlerine kafa salladı. Rosse'a yakınlardaki bir arduvaz taş birikintisini işaret etti ve iyi bir mızrak ucu taşında ne araması gerektiğini söyledi.

Mücadele eden Lord Jarid'e döndü. "Bu cadılık değil lordum. Bu Elayne de değil...Sanırım onu kraliçe olarak çağırmalıyım artık. Garip, öylesine güzel ve genç bir şeyi kraliçe olarak hayal etmek. Onun önünde eğilmektense onu bir handa dizlerimde hoplatmak isterdim, ama Andor'un Son Savaş'ta takip edeceği bir hükümdara ihityacı olacak ve bu sizin karınız değil. Artık savaşamayız. Üzgünüm."

Jarid çökmüştü, kızgınlık ondan akıyor gibi görünüyordu. Ağlıyordu. Görmesi garip bir durum.

"Gördüğümüz insanlara-eğer hiç görürsek- nerede olduğunuzu söyleyeceğim" diye söz verdi Bayrd "ve üzerinizde muhtemelen biraz mücevher vardır. Sizin için gelebilirler. Gelebilirler." Tereddüt etti. "Karşı koymamalıydınız. Sizden başka herkes neyin geldiğini bilir gibi gözüküyordu. Ejder yeniden doğdu, eski bağlılıklar koptu, eski yeminler bozuldu...ve ben Andor'un Son Savaş'a bensiz gitmesine izin vermektense asılırım daha iyi."

Bayrd ayrıldı, gecenin içine doğru yürüyerek, yeni mızrağını omzuna atarak. Hem zaten senin ailene olandan daha eski bir yeminim var. Ejder'in kendisinin bile bozamayacağı bir yemin. Toprağa edilmiş bir yemin. Kayalar onun kanının içindeydi ve kanı da Andor'un kayalarında.

Bayrd diğerlerini topladı ve kuzeye doğru yol aldılar. Hayaletler kampı dolaşmaya başladığında, arkalarında, gecenin içindeki lordları yalnız başına inliyordu.


  
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 28 Nisan 2012, 00:43:58
Emeğine sağlık güzel olmuş...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: minrand - 28 Nisan 2012, 12:26:14
Emeğine sağlık güzel olmuş...

Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim :). Bu arada bu kısım JordanCon 2012'de okunan bir bölümmüş. Bu yıl bitmeden ayrıca tam ön okuma metni de sunulacakmış. En azından dragonmount.com sitesi bu şekilde olacağını iddia ediyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 09 Mayıs 2012, 23:20:51
Tam kapak şu resimdeki imiş:
Spoiler: Göster
(http://www.tor.com/images/stories/blogs/12_05/A-Memory-of-Light-cover.jpg)


Arkadaki iki kadın, Moraine ve Nynaeve herhalde.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 10 Mayıs 2012, 00:00:15
Tam kapak şu resimdeki imiş:
Spoiler: Göster
(http://www.tor.com/images/stories/blogs/12_05/A-Memory-of-Light-cover.jpg)


Arkadaki iki kadın, Moraine ve Nynaeve herhalde.

Şimdi ismini unuttum ama Rand'ın yanında çok güçlü bir Senchan kadın vardı.Benim ondan bayağı büyük beklentim var.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 10 Mayıs 2012, 15:43:49
Alivia'dan bahsediyorsun. Alivia hakkındaki görüyü olumlu olarak yorumluyorum ve evet, benim de ondan beklentilerim büyük. :D

Kapaktaki diğer kadın Nynaeve ise (ki ki'sain var alnında) son savaş örgüsüne iyi gelmemiş. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 10 Mayıs 2012, 16:49:20
Hay yaşa. Bende Aludra'mıydı Alvia'mıydı bi türlü aklıma getiremedim. Bende Moirainne ve Nyneave olduğuna şimdi kanaat getirdim.Moirainne'nin ilk kitapta mavimsi bir elbise giydiğinin söylendiğini hatırlar gibiyim. Diğerindeki ki-sain'ide sen farketmişsin. :D

Spoiler: Göster
 Alivia ile ilgili görüde çok büyük laf cambazlığı var.Görünenin arkasındakini görmek lazım ama çözemedik şimdiye dek.Rand'ın ölmesine acaba nasıl yardım edecek.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 10 Mayıs 2012, 17:44:25
yanlış hatırlamıyorsam geçen kitapta örgüsü yanıyordu nynaeve'nin. ama başka bir şeyle de karıştırıyor olabilirim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 10 Mayıs 2012, 18:54:18
Evet evet, doğru hatırlıyorsun, benim hatam.  :)
Spoiler: Göster
Şalı almak için yapılan sınavda yanıyordu sanki.

Böylece kapaktakilerin kimler olduğu netleşti benim için. :D

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: minrand - 12 Mayıs 2012, 18:00:29
Resimdeki kadınların kimliğiyle alakalı şüpheleriniz varsa resmi yapan abinin -Michael Whelan- yaptığı şöyle bir açıklama var.

Here, Rand stands with Callandor on the rocks of Shayol Ghul, heading down into its depths to confront the Dark One even as the sun itself vanishes from the world. Two Aes Sedai  follow the Dragon Reborn into the mouth of darkness, two women who have been with Rand  since the very beginning.

Resimdekiler başından beri Rand'ın yanında olan iki Aes Sedai olduğuna göre Egwene, Moraine ve Nynaeve üçlüsünden ikisi olmalı. Egwene'in orada olması biraz saçma olur (hem zaten Rand onu götürmez yanında  :D) bu yüzden resimdekiler Moraine ve Nynaeve olmalı. Mavi elbiseli olanın Moraine olduğunu sanıyorum sonuçta ondan başkasına mavi giydirirseler ayıp olur. Bu durumda sarı elbiseli hanımefendi  Nynaeve olmalı. Gerçi benim gördüğüm kadarıyla kadın sarı saçlı(siyah değil en azından) o yüzden biraz sıkıntı var orada. Sanırım Michael Whelan  biraz insiyatif kullanmış burada ama bir garip olmuş sanki. Neyse özetle resimdekiler Moraine ve sarışın Nynaeve ;) diyebiliriz sanırım.

Resimle alakalı daha fazla bilgi almak ve hazırlanırken geçtiği evreleri alternatif versiyonlarını görmek isterseniz şu (http://www.tor.com/blogs/2012/05/michael-whelans-cover-for-a-memory-of-light-revealed) linke bir bakmanızı tavsiye ederim.

Ben resmi pek beğenmedim açıkçası keşke şu yarım kalan resmin üzerinden gidip bir şeyler yapsalarmış. Gerçi resimin hoşuma giden yanları da olmadı değil. Eğer yanılmıyorsam arkada bir Güneş Tutulması başlamak ya da sonlanmak üzere(benim tahminim sonlanmak üzere olduğu). En azından bir günde iki kere nasıl şafak sökeceğiyle alakalı bir fikrim olmuş oldu. Hoş bir ayrıntı olmuş. Karaethon Döngüsü'nden gönderelim hemen.

Kanı döküldüğünde iki kez şafak söker.
Bir kere yas için, bir kere doğum için.


Spoiler: Göster
Ayrıca şöyle bir durum da var. Keşke Rand'ın üzerine bir kaç kılıç filan daha sokuştursalarmış o ne öyle. Adamın tek kolu yok mübarek cephanelik gibi dolanıyor ortalıkta. Eskiden olsa anlardım da tek kolunu kaybettikten sonra bu kadar kılıç-hançer taşıması bana biraz garip geldi.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 12 Mayıs 2012, 18:18:19
Ki'sain ve dekadans'ın hatırlattığı konu ile beraber resimdekiler hakkında şüphem kalmamıştı; ama dediğin gibi Nynaeve'in saçlarının rengi sanki elbiseye uysun diye değiştirilmiş. :D

Ben de Sweet'in yaptığı kapağın çok daha vurucu olduğunu ve bu kitabın kapağının, biraz üzerinde oynanmasıyla o olması gerektiğini düşünenlerdenim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 12 Mayıs 2012, 19:48:26
Spoiler: Göster
Kehanette şöyle bir kısım var.
"Beş kişi ileri doğru at sürer ve dördü geri döner."
Kehanetin bu kısmına dayanarak hep Shayol Ghul'a 5 kişinin gideceğini düşündüm.
(İki Nehirlerden yola çıkanların sayısı 6 olduğu için İki nehirler'den yola çıkıştan bahsetmediğini düşünüyorum bu kısmın)
Bu yüzden bu 3'lüye ekleme olabilir diye düşünüyorum.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 13 Mayıs 2012, 12:59:46
Spoiler: Göster
Kehanette şöyle bir kısım var.
"Beş kişi ileri doğru at sürer ve dördü geri döner."
Kehanetin bu kısmına dayanarak hep Shayol Ghul'a 5 kişinin gideceğini düşündüm.
(İki Nehirlerden yola çıkanların sayısı 6 olduğu için İki nehirler'den yola çıkıştan bahsetmediğini düşünüyorum bu kısmın)
Bu yüzden bu 3'lüye ekleme olabilir diye düşünüyorum.


Spoiler: Göster
Bu kehanet Büyük Av'ın sonunda gerçekleşiyor diye hatırlıyorum ama...Hatta Verin toprağa birşeyler çizerek kehaneti söylüyordu.Bunun üstüne Rand,Mat,Perrin,Hurrin ve İngtar Falme'ye gidiyorlardı.İngtar geri dönemiyordu...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 18 Mayıs 2012, 16:37:03
Okurken çok ilginç bir şeyi atlamışım yahu.
Spoiler: Göster
Rand ve Galad'ın aynı anneden doğmuş üvey kardeş olma ihtimali çok yüksek.Bugün biri söyledide ilk defa farkettim. :blink
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 18 Mayıs 2012, 17:23:23
İhtimali yüksek değil, direk aynı diye hatırlıyorum. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 18 Mayıs 2012, 18:33:59
İhtimali yüksek değil, direk aynı diye hatırlıyorum. :D

Spoiler: Göster
Yanılmıyorsam ikisinin annesinin adı Tigrainne.Hatta Aieller şöyle diyodu Tigrainne için
"Altın saçlı bir ıslaktopraklı, ipekler içinde...sevdiği bir oğul bıraktı; sevmediği bir koca... Shaiel ismini aldı. Başka birşey vemedi..."
Rand aslında yarı Cairhen'li oluyor böylece.
Büyük ihtimalle dememin sebebi Leydi Dyelin'in yalan söylemesi veya karıştırıyor olabilitesi yüzündendi. ;D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: asgard - 22 Mayıs 2012, 02:23:12
Spoiler: Göster
(http://images.wikia.com/wot/images/2/23/Ta'veren.png)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 22 Mayıs 2012, 04:18:59
Spoiler: Göster
(http://images.wikia.com/wot/images/2/23/Ta'veren.png)


Resim şahane.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 25 Mayıs 2012, 08:42:53
 :uhe gerçekten okunmaya değer bir kitap olduğu anlaşılıyor :uhe
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 25 Mayıs 2012, 09:18:46
:uhe gerçekten okunmaya değer bir kitap olduğu anlaşılıyor :uhe
Evet gerçekten okunmaya değer bir seri. İlk sayfalarda yapılan yorumların birinde bir arkadaş "Bu seriiyi okumayan kendine fantastik okuyucu demesin" diye yazmıştı. Doğru söze ne hacet.
Bu arada umarım yorumları okumamışsınızdır çünkü çoğu yorum spoiler içeriyor. :)
Başlık: Zaman Çarkı Hakkında Sorular
Gönderen: - 12 Temmuz 2012, 23:48:13
Spoiler: Göster
Elayne hangi kitapta hamile kalıyor?
Elayne'nin Rand'a yazdığı mektuplar hangi kitapta yayınlanıyor?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 13 Temmuz 2012, 03:16:38
Spoiler: Göster
Elayne hangi kitapta hamile kalıyor?
Elayne'nin Rand'a yazdığı mektuplar hangi kitapta yayınlanıyor?


Spoiler: Göster
Öncelikle koca seriden aklınıza takıla takıla bu sorular mı takıldı diye sorarak kendi merakımı giderip tatmin olayım. ;D Sorularınıza gelirsek ;
1-Elayne %99 ihtimalle 8. Kitap olan Hançer Yolu'nda hamile kalıyor.%1 yanılma payım var yanlış hatırlıyor olabilirim.
2-Elayne'nin yazdığı mektuplar açıklanmadı sadece Rand 4. Kitap Gölge Yükseliyor'da Elayne'nin 2 mektup yazdığını birinde ona olan aşkını anlattığını diğerinde ise kendisini unutmasını  söylediğini belirtiyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 13 Temmuz 2012, 13:23:00
soruya cevap veriyorum: aşk adamıyım :]

yalnız elayne'nin mektupları internette ingilizce olarak var şimdi nasıl oluyorda kitaplarda olmuyor, adamlar nerden bulmuş mektupları?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 13 Temmuz 2012, 15:28:53
Hayır. Elayne'nin yazmış olduğu mektuplar açıklanmadı.Seride açık açık mektuplar Morainne'nin Thom ve Rand'a yazdığı mektuplar.
Zaman Çarkı'nı okuyalı bir sene geçti, belki bazı noktaları unutmuş olabilirim ama bu konuda eminim.

Ayrıca merak ettim şu linki burada paylaşabilirseniz makbule geçer.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 13 Temmuz 2012, 16:06:15
http://ayende.com/blog/192/elaynes-letters

bende 7. kitaptayım mektuplara rastlamadım zaten mektuplar unutuldu.. şimdi biraz baktımda kendisi uydurmuş galiba
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: asgard - 03 Ağustos 2012, 12:52:46
Spoiler: Göster
Açıklığa kavuşmamış bir mektup daha var ki, o da Rand 'in Beyaz kuleye gittiğinde oradaki aes sedailerden birinin (adını hatırlayamadım) eline tutuşturduğu mektup. Ben büyük bir ihtimalle Verin tarafından bırakıldığını düşünüyorum. Acaba ne ile ilgili orası muamma.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 04 Ağustos 2012, 03:20:21
Spoiler: Göster
Benim çok merak ettiğim tam olarak açıklanmayan Rand ve Moiraine'in Aelfinnlere soruları var.Yanlış hatırlamıyorsam Rand'ın sorularından 2 sini öğreniyoruz ama diğerleri....???Bide tabi sonradan ortaya çıkan Moiraine 'in Eelfinnlerle yaptığı anlaşma var.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ronin47 - 04 Ağustos 2012, 16:27:34
Her ne kadar son zamanların en iyi epik fantezi serisi olduğunu düşünsem de Robert Jordan'nın Lotr ve Dune serilerinden çok etkilendiğini düşünüyorum. Mesela Aes Sedai teşkilatını Bene Geserit Rahibeleri ile, Rand'ı ve Moiraine'ni ise Paul ve Jessica ile özdeşleştimekten kendimi alamıyorum. Aieller ise neredeyse Fremenlerin aynısı. Ne bileyim Al'Lan Mandragoran'nın özünde Aragon'dan pek farkı yok gibi vs. Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz ?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 04 Ağustos 2012, 16:34:47
Her ne kadar son zamanların en iyi epik fantezi serisi olduğunu düşünsem de Robert Jordan'nın Lotr ve Dune serilerinden çok etkilendiğini düşünüyorum. Mesela Aes Sedai teşkilatını Bene Geserit Rahibeleri ile, Rand'ı ve Moiraine'ni ise Paul ve Jessica ile özdeşleştimekten kendimi alamıyorum. Aieller ise neredeyse Fremenlerin aynısı. Ne bileyim Al'Lan Mandragoran'nın özünde Aragon'dan pek farkı yok gibi vs. Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz ?

Olabilir. Her yazarın bir ilham kaynağı vardır. Eserlerinde etkilendikleri daha iyi eserler vardır. Kimisi çok fazla etkilenir, kim az etkilenir. Zaten Zaman Çarkı serisi de bir sürü mitolojinin, efsanenin vs. harmanlanıp bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur.

Kısacası, her yazar başka yazardan etkilenebilir. Bu çok normaldir. Mesela George R. R. Martin ve Rowling'in ilham kaynağı Tolkien olmuştur. Bu ve bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ronin47 - 04 Ağustos 2012, 16:48:24
Tabiki ama Robert Jordan'nın özellikle ilk kitaplarında bu çok göze batıyor. R.R. Martin'nin veya Rowling'in kitaplarını okurken ''işte bu direkt bundan esinlenilmiş veya alınmış'' dediğimi pek hatırlamıyorum. Ama Zaman Çarkı'nın bazı yerlerinde bu Dune veya Lotr'a benziyor dediğim oldu... Kısacası bu ve benzeri örnekler Zaman Çarkı'nda biraz fazla varmış gibi. Zaten benim için serinin nadir eksileriden biri de bu durum olmuştur her zaman...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: kahlan amnell - 04 Ağustos 2012, 16:58:28
Kabul, esinlenmenin gözümüze sokulması pek hoş değil, ama önemli olan tüm seriyi diğerinin iskeleti üzerine kurmamış olması. Mesela Terry Goodkind'ın Doğruluk Kılıcı serisi de Zaman Çarkı'ndan esinlenmeyle başlar, ama kendi özgün yoluna girmiştir. Oysa Terry Brooks Tolkien'in gölgesinden kurtulamamıştır.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 14 Ağustos 2012, 13:20:19
Daha önce Işığın Anısı'nın giriş bölümünden ufak bir kısım yayınlanmıştı. Şimdi de birinci bölümün açılışından ufak bir kısım yayınlamışlar. (En azından benim yeni haberim oldu.)

Orijinal metin şu şekilde:

Spoiler: Göster
Alıntı
The Wheel of Time turns, and Ages come and pass, leaving memories that become legend. Legend fades to myth, and even myth is long forgotten when the Age that gave it birth comes again. In one Age, called the Third Age by some, an Age yet to come, an Age long past, a wind rose in the Mountains of Mist. The wind was not the beginning. There are neither beginnings nor endings to the turning of the Wheel of Time. But it was a beginning.

Eastward the wind blew, descending from lofty mountains and coursing over desolate hills. It passed into the place known as the Westwood, an area that had once flourished with pine and leatherleaf. Here, the wind found little more than tangled underbrush, thick save around an occasional towering oak. Those looked stricken by disease, bark peeling free, branches drooping. Elsewhere needles had fallen from pines, draping the ground in a brown blanket. None of the skeletal branches of the Westwood put forth buds.

North and eastward the wind blew, across underbrush that crunched and cracked as it shook. It was night, and scrawny foxes picked over the rotting ground, searching in vain for prey or carrion. No spring birds had come to call, and—most telling—the howls of wolves had gone silent across the land.

The wind blew out of the forest and across Taren Ferry. What was left of it. The town had been a fine one, by local standards. Dark buildings, tall above their redstone foundations, a cobbled street, built at the mouth of the land known as the Two Rivers.

The smoke had long since stopped rising from burned buildings, but there was little left of the town to rebuild. Feral dogs hunted through the rubble for meat. They looked up as the wind passed, their eyes hungry.

The wind crossed the river eastward. Here, clusters of refugees carrying torches walked the long road from Baerlon to Whitebridge despite the late hour. They were sorry groups, with heads bowed, shoulders huddled. Some bore the coppery skin of Domani, their work clothing displaying the hardships of crossing the mountains with little in the way of supplies. Others came from farther off. Taraboners with haunted eyes above dirty veils. Farmers and their wives from northern Ghealdan. All had heard rumors that in Andor, there was food. In Andor, there was hope.

So far, they had yet to find either. Eastward the wind blew, along the river that wove between farms without crops. Grasslands without grass. Orchards without fruit.

Abandoned villages. Trees like bones with the flesh picked free. Ravens often clustered in their branches; starveling rabbits and sometimes larger game picked through the dead grass underneath. Above it all, the omnipresent clouds pressed down upon the land. Sometimes, that cloud cover made it impossible to tell if it was day or night.

As the wind approached the grand city of Caemlyn, it turned northward, away from the burning city—orange and red, violent, spewing black smoke toward the hungry clouds above. War had come to Andor in the still of night. The approaching refugees would soon discover that they’d been marching toward danger. It was not surprising. Danger was in all directions. The only way to avoid walking toward it would be to stand still.

As the wind blew northward, it passed people sitting beside roads, alone or in small groups, staring with the eyes of the hopeless. Some lay as they hungered, looking up at those rumbling, boiling clouds. Other people trudged onward, though toward what, they knew not. The Last Battle, to the north, whatever that meant. The Last Battle was not hope. The Last Battle was death. But it was a place to be, a place to go.

In the evening dimness, the wind reached a large gathering far to the north of Caemlyn. This wide field broke the forest-patched landscape, but it was overgrown with tents like fungi on a decaying log. Tens of thousands of soldiers waited beside campfires that were quickly denuding the area of timber.

The wind blew among them, whipping smoke from fires into the faces of soldiers. The people here didn’t display the same sense of hopelessness as the refugees, but there was a dread to them. They could see the sickened land. They could feel the clouds above. They knew.

The world was dying. The soldiers stared at the flames, watching the wood be consumed. Ember by ember, what had once been alive instead turned to dust.

A company of men inspected armor that had begun to rust despite being well oiled. A group of white-robed Aiel gathered water—former warriors who refused to take up weapons again, despite their toh having been served. A cluster of frightened servants, sure that tomorrow would bring war between the White Tower and the Dragon Reborn, organized stores beneath tents shaken by the wind.

Men and women whispered the truth into the night. The end has come. The end has come. All will fall. The end has come.

Laughter broke the air.

Warm light spilled from a large tent at the center of the camp, bursting around the tent flap and from beneath the sides.

Inside that tent, Rand al’Thor—the Dragon Reborn—laughed, head thrown back.

“So what did she do?” Rand asked when his laughter subsided. He poured himself a cup of red wine, then one for Perrin, who blushed at the question.

He’s become harder, Rand thought, but somehow he hasn’t lost that innocence of his. Not completely. To Rand, that seemed a marvelous thing. A wonder, like a pearl discovered in a trout. Perrin was strong, but his strength hadn’t broken him.

“Well,” Perrin said, “you know how Marin is. She somehow manages to look at even Cenn as if he were a child in need of mothering. Finding Faile and me lying there on the floor like two fool youths...well, I think she was torn between laughing at us and sending us into the kitchen to scrub dishes. Separately, to keep us out of trouble.”

Rand smiled, trying to picture it. Perrin—burly, solid Perrin—so weak he could barely walk. It was an incongruous image. Rand wanted to assume his friend was exaggerating, but Perrin didn’t have a dishonest hair on his head. Strange, how much about a man could change while his core remained exactly the same

“Anyway,” Perrin said after taking a drink of wine, “Faile picked me up off the floor and set me on my horse, and the two of us pranced about looking important. I didn’t do much, Rand. The fighting was accomplished by the others—I’d have had trouble lifting a cup to my lips.” He stopped, his golden eyes growing distant. “You should be proud of them, Rand. Without Dannil, your father and Mat’s father, without all of them, I’d wouldn’t have managed half what I did. No, not a tenth.”

“I believe it,” Rand regarding his wine. Lews Therin had loved wine. A part of Rand—that distant part, the memories of a man he had been—was displeased by the poor vintage. Few grapes in the current world could match the favored wines of the Age of Legends.

He took a small drink, then set the wine aside. Min still slumbered in another part of the tent, sectioned off with a curtain. Events in Rand’s dreams had awakened him. He had been glad for Perrin’s arrival to distract him from what he had seen.


Ben de şöyle kabataslak bir çevirdim haddim olmayarak: (Şimdiden hatalar için özür diliyorum.)

Spoiler: Göster
Zaman Çarkı döner ve çağlar gelir geçer, ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. Efsaneler solup mitlere döner, ve mitler bile onları doğuran çağ yeniden geldiğinde unutulmuş olurlar. Kiminin Üçüncü Çağ dediği, daha gelmemiş ve çoktan geçip gitmiş bir çağda, Puslu Dağlar’dan bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç[*](the beginning)[/*] değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar ne de bitişler vardır. Fakat bu bir başlangıçtı.[*](a beginning)[/*]

Doğuya, yüksek dağlardan alçalarak ve ıssız çöllerin üzerinden süzülerek esti rüzgar. Batıkorusu denen, bir zamanlar çamlar ve defnelerin yetiştiği yerden geçti. Burada, rüzgar ara sıra görünen yüksek meşelerin etrafı hariç sık, karmakarışık çalılıklardan biraz fazlasını buldu. Bu ağaçlar da hastalıktan müzdarip, kabukları soyulmuş ve dalları dökülmüş görünüyordu. Geriye kalan her yere toprağı kahverengi bir battaniye gibi örten, meşelerin iğne yaprakları dökülmüştü. Batıkorusu’nun, iskeletler gibi görünen dallarının hiç birinde tomurcuk yoktu.

Kuzeye ve doğuya, sallandıkça çatırdayan ve kırılan çalılıklar boyunca esti rüzgar. Geceydi; ve sıska tilkiler, boş umutlarla bir av ve ya leş arayarak çürümüş toprağı eşeliyordu. Hiç bir bahar kuşu ötmeye gelmemişti, ve –en can alıcısı- tüm diyar boyunca kurtların uluması susmuştu.

Ormandan dışarıya ve Taren Salı boyunca esti rüzgar. Ondan arta kalanı boyunca... Bir zamanlar yerel ölçülere göre iyi bir kasabaydı. İki Nehirler olarak bilinen toprakların ağzına kurulmuş, kırmızıtaştan temelleri üzerinde yüksek, kara binalar ve kaldırımlı bir sokak...

Dumanlar, çoktan yanmış binalardan yükselmeyi bırakmıştı; fakat kasabadan geriye tamir edecek çok azı kalmıştı. Başıboş köpekler yiyecek bir şeyler bulabilmek için dolanıyordu molozların arasında. Rüzgar geçerken gözlerini yukarıya çevirdiler. Gözleri açtı.

Rüzgar nehri doğuya doğru geçti. Burada, mülteci kümeleri geç saate rağmen Baerlon’dan Beyazköprü’ye giden uzun yolu yürüyorlardı. Boyunları bükük, omuzları düşük, üzgün gruplardı. Kimi Domanilerin bakır tenine sahipti. İş giysileri, ellerinde çok az şeyle dağları aşmış olmanın zorluklarını gösteriyordu. Bazıları daha da uzaktan gelmişlerdi. Kirli peçelerinin üstündeki boş gözleriyle Tarabonlular... Kuzey Ghealdan’dan çiftçiler ve hanımları... Hepsi Andor’da yiyecek olduğu dedikodularını duymuştu. Andor’da umut vardı.

Şimdiye kadar ikisini de bulamamışlardı. Doğuya esti rüzgar, ekinsiz tarlaların arasından akan nehir boyunca. Ot bitmeyen otlaklar... Meyvesiz meyve bahçeleri...

Terk edilmiş köyler... Etinden ayrılmış kemikler gibi duran ağaçlar... Kargalar kümeleniyordu dallarına sık sık; açlıktan kıvranan tavşanlar ve bazen daha büyük hayvanlar toplanıyordu altlarındaki ölü çimenlerde. Hepsinin de üstünde, her zaman her yerde var olan bulutlar diyarın üstüne çöreklenmişti. Bazen o bulutlar gökyüzünü öyle bir kaplıyordu ki vaktin gece mi yoksa gündüz mü olduğunu söylemek imkansız oluyordu.

Rüzgar büyük şehir Caemlyn’e yaklaştığında kuzeye, turuncu ve kırmızı, öfkeli, gökyüzündeki aç bulutlara doğru püsküren dumanlarla yanan şehirden uzağa döndü döndü. Savaş Andor’a gecenin sakinliğinde gelmişti. Şehre yaklaşan mülteciler, yakında tehlikeye doğru yürümüş olduklarının farkına varacaklardı. Şaşırtıcı bir durum değildi. Tehlike her yerdeydi. Ona doğru gitmekten sakınmanızın tek yolu olduğunuz yerde durmaktı.  

Rüzgar kuzeye estikçe, umutsuz gözlerle bakan, tek başına ve ya küçük gruplar halinde yol kenarına oturmuş insanların arasından geçti. Kimi, açlıktan yerlere uzanmış; etrafındaki gürültüye, yukarıda kaynayan bulutlara bakıyordu. Diğerleri, neye doğru gittiklerini bilmedikleri halde yorgun argın ilerlemeye devam ediyorlardı. Son Savaş’a, kuzeye, artık bu ne ifade ediyorsa... Son Savaş umut değildi. Son Savaş ölümdü. Fakat, orada olunabilecek, oraya gidilebilecek bir yerdi.  

Akşamın loşluğunda, rüzgar Caemlyn’in kuzeyine toplanmış büyük bir kampa ulaştı. Bu koca alan ormanlarla bezeli bir manzaraya kurulmuştu; fakat çürüyen bir kütükteki mantarlar gibi yayılmıştı ona. Onbinlerce asker, ormanlık araziyi hızlıca çıplaklaştıran kamp ateşlerinin başında bekliyorlardı.

Rüzgar, ateşlerin dumanıyla askerlerin yüzlerini kamçılayarak aralarından esti. Buradaki insanlar mültecilerdeki umutsuzluğu göstermiyorlardı, fakat içlerinde korku vardı. Hastalıklı toprakları görebiliyorlardı. Yukarıdaki bulutları hissedebiliyorlardı. Biliyorlardı.

Dünya ölüyordu. Askerler, odunların tükenişini seyrederek ateşlere bakıyorlardı. Kor ve kor, bir zamanlar canlı olan küle dönüyordu.

Bir grup adam, güzelce yağlanmasına rağmen paslanmaya başlayan zırhları inceliyorlardı. Bir grup beyaz cüppeli Aiel –Toh’larını karşılamalarına rağmen yeniden silah kuşanmayı reddetmiş eski savaşçılar- su dolduruyorlardı. Bir grup korkmuş hizmetçi, yarın Beyaz Kule ve Yenidendoğan Ejder arasında bir savaş patlayacağından emin, rüzgarla sallanan çadırların altındaki depoları düzenliyordu.

Kadınlar ve erkekler gerçekleri geceye fısıldıyordu. Son geldi. Son geldi. Her şey yıkılacak. Son geldi.

Bir kahkaha çınlıyordu havada.

Ilık bir ışık, kampın merkezindeki geniş bir çadırın kapağının etrafından ve yanlarda, alttaki boşluklardan yayılıyordu.

O çadırın içinde, Rand al’Thor –Yenidendoğan Ejder- başını arkaya atmış kahkahayla gülüyordu.

“Eee, o ne yaptı?” dedi Rand kahkahası dindiğinde. Kendisi için bir kupa kırmızı şarap doldurdu. Sonra da sorusu karşısında kızaran Perrin için bir tane...

‘Gittikçe sertleşti.’ diye düşündü Rand, ‘ama her nasılsa masumiyetini kaybetmedi.’ Tamamen değil. Rand için olağanüstü bir şeydi bu. Bir mucize, sanki alabalıktan çıkan bir inci tanesi gibi. Perrin güçlüydü; fakat gücü onu bozmamıştı.

“Eee...” dedi Perrin, “Marin’in nasıl olduğunu bilirsin. Her nasılsa Cenn’e sanki bakıma muhtaç küçük bir çocuk gibi bakmayı başarıyor. Faile ve beni iki aptal genç gibi yerde yatarken bulmak...eee, bence halimize gülmek ve bizi mutfağa bulaşıkları ovalamaya göndermek arasında sıkışıp kalmıştı. Ayrı ayrı gönderecekti tabii, bizi dertten kurtarmak için.”

Rand, sahneyi kafasında canlandırmaya çalışarak gülümsedi. Perrin –iriyarı, sağlam Perrin- o kadar zayıf düşmüş ki zorla yürüyebiliyor. Çok tutarsız bir görüntüydü. Rand arkadaşının abarttığını varsaymak istedi; ama Perrin’in başında bir tane bile dürüst olmayan saç teli yoktu. Bir insanın özünün tamamen aynı kalıp da ne kadar çok değişebilmesi tuhaftı.

“Her neyse,” dedi Perrin içkisinden bir yudum aldıktan sonra, “Faile beni yerden kaldırıp atıma bindirdi ve ikimiz önemli kişiler gibi görünerek kasıla kasıla dolaştık. Çok bir şey yapmadım Rand. Çatışma diğerleri tarafından kazanıldı –ben bir kupayı dudağıma bile götürmekte zorlanıyordum.” Duraksadı, altın renkli gözleri uzaklara dalarak. “Onlarla gurur duymalısın Rand. Dannil, baban ve Mat’in babası, onlar olmadan yaptığımın yarısını bile başaramazdım. Hayır, onda birini bile.”

“İnanıyorum,” dedi Rand şarabına bakarak. Lews Therin şarabı sevmişti. Rand’in bir parçası –uzak parçası, bir zamanlar olduğu bir adamın anıları- kalitesiz hasattan memnun kalmamıştı. Şimdiki dünyada çok az üzüm, Efsaneler Çağı’nın şaraplarını tatlandıranlarla aşık atabilirdi.

Ufak bir yudum aldıktan sonra şarabı kenara bıraktı. Min hala çadırın perdeyle ayrılmış öteki kısmında uyukluyordu. Rüyalarında geçen olaylar Rand’i uyandırmıştı. Gördüklerini aklından uzaklaştırdığı için Perrin'in buraya gelmiş olmasına minnettardı.




Uzun değil ve pek açıklayıcı bir şey yok, ama Zaman Çarkı'ndan yeni bir şeyler görmek her zamanki gibi mutlu ediyor.

Alttaki mesajlara ithafen: Teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 14 Ağustos 2012, 13:27:09
Daha önce Işığın Anısı'nın giriş bölümünden ufak bir kısım yayınlanmıştı. Şimdi de birinci bölümün açılışından ufak bir kısım yayınlamışlar. (En azından benim yeni haberim oldu.)

Orijinal metin şu şekilde:

Spoiler: Göster
Alıntı
The Wheel of Time turns, and Ages come and pass, leaving memories that become legend. Legend fades to myth, and even myth is long forgotten when the Age that gave it birth comes again. In one Age, called the Third Age by some, an Age yet to come, an Age long past, a wind rose in the Mountains of Mist. The wind was not the beginning. There are neither beginnings nor endings to the turning of the Wheel of Time. But it was a beginning.

Eastward the wind blew, descending from lofty mountains and coursing over desolate hills. It passed into the place known as the Westwood, an area that had once flourished with pine and leatherleaf. Here, the wind found little more than tangled underbrush, thick save around an occasional towering oak. Those looked stricken by disease, bark peeling free, branches drooping. Elsewhere needles had fallen from pines, draping the ground in a brown blanket. None of the skeletal branches of the Westwood put forth buds.

North and eastward the wind blew, across underbrush that crunched and cracked as it shook. It was night, and scrawny foxes picked over the rotting ground, searching in vain for prey or carrion. No spring birds had come to call, and—most telling—the howls of wolves had gone silent across the land.

The wind blew out of the forest and across Taren Ferry. What was left of it. The town had been a fine one, by local standards. Dark buildings, tall above their redstone foundations, a cobbled street, built at the mouth of the land known as the Two Rivers.

The smoke had long since stopped rising from burned buildings, but there was little left of the town to rebuild. Feral dogs hunted through the rubble for meat. They looked up as the wind passed, their eyes hungry.

The wind crossed the river eastward. Here, clusters of refugees carrying torches walked the long road from Baerlon to Whitebridge despite the late hour. They were sorry groups, with heads bowed, shoulders huddled. Some bore the coppery skin of Domani, their work clothing displaying the hardships of crossing the mountains with little in the way of supplies. Others came from farther off. Taraboners with haunted eyes above dirty veils. Farmers and their wives from northern Ghealdan. All had heard rumors that in Andor, there was food. In Andor, there was hope.

So far, they had yet to find either. Eastward the wind blew, along the river that wove between farms without crops. Grasslands without grass. Orchards without fruit.

Abandoned villages. Trees like bones with the flesh picked free. Ravens often clustered in their branches; starveling rabbits and sometimes larger game picked through the dead grass underneath. Above it all, the omnipresent clouds pressed down upon the land. Sometimes, that cloud cover made it impossible to tell if it was day or night.

As the wind approached the grand city of Caemlyn, it turned northward, away from the burning city—orange and red, violent, spewing black smoke toward the hungry clouds above. War had come to Andor in the still of night. The approaching refugees would soon discover that they’d been marching toward danger. It was not surprising. Danger was in all directions. The only way to avoid walking toward it would be to stand still.

As the wind blew northward, it passed people sitting beside roads, alone or in small groups, staring with the eyes of the hopeless. Some lay as they hungered, looking up at those rumbling, boiling clouds. Other people trudged onward, though toward what, they knew not. The Last Battle, to the north, whatever that meant. The Last Battle was not hope. The Last Battle was death. But it was a place to be, a place to go.

In the evening dimness, the wind reached a large gathering far to the north of Caemlyn. This wide field broke the forest-patched landscape, but it was overgrown with tents like fungi on a decaying log. Tens of thousands of soldiers waited beside campfires that were quickly denuding the area of timber.

The wind blew among them, whipping smoke from fires into the faces of soldiers. The people here didn’t display the same sense of hopelessness as the refugees, but there was a dread to them. They could see the sickened land. They could feel the clouds above. They knew.

The world was dying. The soldiers stared at the flames, watching the wood be consumed. Ember by ember, what had once been alive instead turned to dust.

A company of men inspected armor that had begun to rust despite being well oiled. A group of white-robed Aiel gathered water—former warriors who refused to take up weapons again, despite their toh having been served. A cluster of frightened servants, sure that tomorrow would bring war between the White Tower and the Dragon Reborn, organized stores beneath tents shaken by the wind.

Men and women whispered the truth into the night. The end has come. The end has come. All will fall. The end has come.

Laughter broke the air.

Warm light spilled from a large tent at the center of the camp, bursting around the tent flap and from beneath the sides.

Inside that tent, Rand al’Thor—the Dragon Reborn—laughed, head thrown back.

“So what did she do?” Rand asked when his laughter subsided. He poured himself a cup of red wine, then one for Perrin, who blushed at the question.

He’s become harder, Rand thought, but somehow he hasn’t lost that innocence of his. Not completely. To Rand, that seemed a marvelous thing. A wonder, like a pearl discovered in a trout. Perrin was strong, but his strength hadn’t broken him.

“Well,” Perrin said, “you know how Marin is. She somehow manages to look at even Cenn as if he were a child in need of mothering. Finding Faile and me lying there on the floor like two fool youths...well, I think she was torn between laughing at us and sending us into the kitchen to scrub dishes. Separately, to keep us out of trouble.”

Rand smiled, trying to picture it. Perrin—burly, solid Perrin—so weak he could barely walk. It was an incongruous image. Rand wanted to assume his friend was exaggerating, but Perrin didn’t have a dishonest hair on his head. Strange, how much about a man could change while his core remained exactly the same

“Anyway,” Perrin said after taking a drink of wine, “Faile picked me up off the floor and set me on my horse, and the two of us pranced about looking important. I didn’t do much, Rand. The fighting was accomplished by the others—I’d have had trouble lifting a cup to my lips.” He stopped, his golden eyes growing distant. “You should be proud of them, Rand. Without Dannil, your father and Mat’s father, without all of them, I’d wouldn’t have managed half what I did. No, not a tenth.”

“I believe it,” Rand regarding his wine. Lews Therin had loved wine. A part of Rand—that distant part, the memories of a man he had been—was displeased by the poor vintage. Few grapes in the current world could match the favored wines of the Age of Legends.

He took a small drink, then set the wine aside. Min still slumbered in another part of the tent, sectioned off with a curtain. Events in Rand’s dreams had awakened him. He had been glad for Perrin’s arrival to distract him from what he had seen.


Ben de şöyle kabataslak bir çevirdim haddim olmayarak: (Şimdiden hatalar için özür diliyorum.)

Spoiler: Göster
Zaman Çarkı döner ve çağlar gelir geçer, ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. Efsaneler solup mitlere döner, ve mitler bile onları doğuran çağ yeniden geldiğinde unutulmuş olurlar. Kiminin Üçüncü Çağ dediği, daha gelmemiş ve çoktan geçip gitmiş bir çağda, Puslu Dağlar’dan bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç[*](the beginning)[/*] değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar ne de bitişler vardır. Fakat bu bir başlangıçtı.[*](a beginning)[/*]

Doğuya, yüksek dağlardan alçalarak ve ıssız çöllerin üzerinden süzülerek esti rüzgar. Batıkorusu denen, bir zamanlar çamlar ve defnelerin yetiştiği yerden geçti. Burada, rüzgar ara sıra görünen yüksek meşelerin etrafı hariç sık, karmakarışık çalılıklardan biraz fazlasını buldu. Bu ağaçlar da hastalıktan müzdarip, kabukları soyulmuş ve dalları dökülmüş görünüyordu. Geriye kalan her yere toprağı kahverengi bir battaniye gibi örten, meşelerin iğne yaprakları dökülmüştü. Batıkorusu’nun, iskeletler gibi görünen hiç bir dalında tomurcuk yoktu.

Kuzeye ve doğuya, sallandıkça çatırdayan ve kırılan çalılıklar boyunca esti rüzgar. Geceydi; ve sıska tilkiler, boş umutlarla bir av ve ya leş arayarak çürümüş toprağı eşeliyordu. Hiç bir bahar kuşu ötmeye gelmemişti, ve –en can alıcısı- tüm diyar boyunca kurtların uluması susmuştu.

Ormandan dışarıya ve Taren Salı boyunca esti rüzgar. Ondan arta kalanı boyunca... Bir zamanlar yerel ölçülere göre iyi bir kasabaydı. İki Nehirler olarak bilinen toprakların ağzına kurulmuş, kırmızıtaştan temelleri üzerinde yüksek, kara binalar ve kaldırımlı bir sokak...

Dumanlar, çoktan yanmış binalardan yükselmeyi bırakmıştı; fakat kasabadan geriye tamir edecek çok azı kalmıştı. Başıboş köpekler yiyecek bir şeyler bulabilmek için dolanıyordu molozların arasında. Rüzgar geçerken gözlerini yukarıya çevirdiler. Gözleri açtı.

Rüzgar nehri doğuya doğru geçti. Burada, mülteci kümeleri geç saate rağmen Baerlon’dan Beyazköprü’ye giden uzun yolu yürüyorlardı. Boyunları bükük, omuzları düşük, üzgün gruplardı. Kimi Domanilerin bakır tenine sahipti. İş giysileri, ellerinde çok az şeyle dağları aşmış olmanın zorluklarını gösteriyordu. Bazıları daha da uzaktan gelmişlerdi. Kirli peçelerinin üstündeki boş gözleriyle Tarabonlular... Kuzey Ghealdan’dan çiftçiler ve hanımları... Hepsi Andor’da yiyecek olduğu dedikodularını duymuştu. Andor’da umut vardı.

Şimdiye kadar ikisini de bulamamışlardı. Doğuya esti rüzgar, ekinsiz tarlaların arasından akan nehir boyunca. Ot bitmeyen otlaklar... Meyvesiz meyve bahçeleri...

Terk edilmiş köyler... Etinden ayrılmış kemikler gibi duran ağaçlar... Kargalar kümeleniyordu dallarına sık sık; açlıktan kıvranan tavşanlar ve bazen daha büyük hayvanlar toplanıyordu altlarındaki ölü çimenlerde. Hepsinin de üstünde, her zaman her yerde var olan bulutlar diyarın üstüne çöreklenmişti. Bazen o bulutlar gökyüzünü öyle bir kaplıyordu ki vaktin gece mi yoksa gündüz mü olduğunu söylemek imkansız oluyordu.

Rüzgar büyük şehir Caemlyn’e yaklaştığında kuzeye, turuncu ve kırmızı, öfkeli, gökyüzündeki aç bulutlara doğru püsküren dumanlarla yanan şehirden uzağa döndü döndü. Savaş Andor’a gecenin sakinliğinde gelmişti. Şehre yaklaşan mülteciler, yakında tehlikeye doğru yürümüş olduklarının farkına varacaklardı. Şaşırtıcı bir durum değildi. Tehlike her yerdeydi. Ona doğru gitmekten sakınmanızın tek yolu olduğunuz yerde durmaktı. 

Rüzgar kuzeye estikçe umutsuz gözlerle bakan, tek başına ve ya küçük gruplar halinde yol kenarına oturmuş insanların arasından geçti. Kimi, açlıktan yerlere uzanmış; etrafındaki gürültüye, yukarıda kaynayan bulutlara bakıyordu. Diğerleri, neye doğru gittiklerini bilmedikleri halde yorgun argın ilerlemeye devam ediyorlardı. Son Savaş’a, kuzeye, artık bu ne ifade ediyorsa... Son Savaş umut değildi. Son Savaş ölümdü. Fakat, orada olunabilecek, oraya gidilebilecek bir yerdi.   

Akşamın loşluğunda, rüzgar Caemlyn’in kuzeyine toplanmış büyük bir kampa ulaştı. Bu koca alan ormanlarla bezeli bir manzaraya kurulmuştu; fakat çürüyen bir kütükteki mantarlar gibi yayılmıştı ona. Onbinlerce asker, ormanlık araziyi hızlıca çıplaklaştıran kamp ateşlerinin başında bekliyorlardı.

Rüzgar, ateşlerin dumanıyla askerlerin yüzlerini kamçılayarak aralarından esti. Buradaki insanlar mültecilerdeki umutsuzluğu göstermiyorlardı, fakat içlerinde korku vardı. Hastalıklı toprakları görebiliyorlardı. Yukarıdaki bulutları hissedebiliyorlardı. Biliyorlardı.

Dünya ölüyordu. Askerler, odunların tükenişini seyrederek ateşlere bakıyorlardı. Kor ve kor, bir zamanlar canlı olan küle dönüyordu.

Bir grup adam, güzelce yağlanmasına rağmen paslanmaya başlayan zırhları inceliyorlardı. Bir grup beyaz cüppeli Aiel –Toh’larını karşılamalarına rağmen yeniden silah kuşanmayı reddetmiş eski savaşçılar- su dolduruyorlardı. Bir grup korkmuş hizmetçi, yarın Beyaz Kule ve Yenidendoğan Ejder arasında bir savaş patlayacağında emin, rüzgarla sallanan çadırların altındaki depoları düzenliyordu.

Kadınlar ve erkekler gerçekleri geceye fısıldıyordu. Son geldi. Son geldi. Her şey yıkılacak. Son geldi.

Bir kahkaha çınlıyordu havada.

Ilık bir ışık, kampın merkezindeki geniş bir çadırın kapağının etrafından ve yanlarda, alttaki boşluklardan yayılıyordu.

O çadırın içinde, Rand al’Thor –Yenidendoğan Ejder- başınu arkaya atmış kahkahayla gülüyordu.

“Eee, o ne yaptı?” dedi Rand kahkahası dindiğinde. Kendisi için bir kupa kırmızı şarap doldurdu. Sonra da sorusu karşısında kızaran Perrin için bir tane...

‘Gittikçe sertleşti.’ diye düşündü Rand, ‘ama her nasılsa masumiyetini kaybetmedi.’ Tamamen değil. Rand için olağanüstü bir şeydi bu. Bir mucize, sanki alabalıktan çıkan bir inci tanesi gibi. Perrin güçlüydü; fakat gücü onu bozmamıştı.

“Eee...” dedi Perrin, “Marin’in nasıl olduğunu bilirsin. Her nasılsa Cenn’e sanki bakıma muhtaç küçük bir çocuk gibi bakmayı başarıyor. Faile ve beni iki aptal genç gibi yerde yatarken bulmak...eee, bence halimize gülmek ve bizi mutfağa bulaşıkları ovalamaya göndermek arasında sıkışıp kalmıştı. Ayrı ayrı gönderecekti tabii, bizi dertten kurtarmak için.”

Rand, sahneyi kafasında canlandırmaya çalışarak gülümsedi. Perrin –iriyarı, sağlam Perrin- o kadar zayıf düşmüş ki zorla yürüyebiliyor. Çok tutarsız bir görüntüydü. Rand arkadaşının abarttığını varsaymak istedi; ama Perrin’in başında bir tane bile dürüst olmayan saç teli yoktu. Bir insanın özünün tamamen aynı kalıp da ne kadar çok değişebilmesi tuhaftı.

“Her neyse,” dedi Perrin içkisinden bir yudum aldıktan sonra, “Faile beni yerden kaldırıp atıma bindirdi ve ikimiz önemli kişiler gibi görünerek kasıla kasıla dolaştık. Çok bir şey yapmadım Rand. Çatışma diğerleri tarafından kazanıldı –ben bir kupayı dudağıma bile götürmekte zorlanıyordum.” Duraksadı, altın renkli gözleri uzaklara dalarak. “Onlarla gurur duymalısın Rand. Dannil, baban ve Mat’in babası, hiçbiri olmadan yaptığımın yarısını bile başaramazdım. Hayır, onda birini bile.”

“İnanıyorum,” dedi Rand şarabına bakarak. Lews Therin şarabı sevmişti. Rand’in bir parçası –uzak parçası, bir zamanlar olduğu bir adamın anıları- kalitesiz hasattan memnun kalmamıştı. Şimdiki dünyada çok az üzüm, Efsaneler Çağı’nın şaraplarını tatlandıranlarla aşık atabilirdi.

Ufak bir yudum aldıktan sonra şarabı kenara bıraktı. Min hala çadırın perdeyle ayrılmış öteki kısmında uyukluyordu. Rüyalarında geçen olaylar Rand’i uyandırmıştı. Gördüklerini aklından uzaklaştırdığı için Perrin'in buraya gelmiş olmasında minnettardı.




Çok uzun ve açıklayıcı bir şey yok, ama Zaman Çarkı'ndan yeni bir şeyler görmek her zamanki gibi mutlu ediyor.

Çevirinin nasıl olduğuna bakamasam da, çevirmek için uğraşman bile müthiş bir şey. Böyle üyeler oldukça forum çok daha kaliteli hale gelecektir. Çeviri için teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sirdede - 14 Ağustos 2012, 16:07:39
Eline sağlık daifunka_vc güzel çeviri!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 02 Eylül 2012, 23:04:45
Tor yayınevi Işığın Anısı kitabının 11. bölümününden bir parça paylaştı az önce. Şuradan (http://www.tor.com/stories/2012/09/a-memory-of-light-chapter-11-excerpt/) ulaşabilirsiniz. Ve daifunka'nın daha önce yaptığı gibi gönüllü bir çevirmen olacaksa çevirebilir, ben hem yetersiz görüyorum kendimi, hem de ZÇ'nin tüm serisini okumadığım için spoiler olabilir :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 09 Eylül 2012, 18:17:01
TheSpell'in de belirttiği gibi Tor, Işığın Anısı kitabının 11. bölümünden bir parça paylaşmıştı. Bu kısım Mat'in gözünden anlatılıyor ve Geceyarısı Kulelerini okumuş arkadaşların okuması için pek bir tehlike oluşturmuyor. [*]Hadi ya! Onun yüzünden bu bölümü yayınlamış olmasınlar? :D[/*]

Söylemeliyim ki aşağıdaki çeviri, büyük payını metnin uzunluğunun oluşturduğu bir takım sebeplerden dolayı biraz özensiz oldu. Okurken cümlelerin aklıma ilk getirdiklerini patır kütür yazdım. Lütfen mazur görün.

Orjinal metin:

Spoiler: Göster
Alıntı
Mat had not remembered so many Tinkers around Ebou Dar. Brilliantly colored wagons grew like vibrant mushrooms on an otherwise dun field. There were enough of them to make a bloody city. A city of Tinkers? That would be like...like a city of Aiel. It was just wrong.

Mat trotted Pips along the roadway. Of course, there was an Aiel city. Maybe there would be a Tinker city someday, too. They would buy up all of the colored dye, and everyone else in the world would have to wear brown. There would be no fighting in the city, so it would be downright boring, but there also would not be a single bloody pot with a hole in the bottom for thirty leagues!

Mat smiled, patting Pips. He had covered over his ashandarei as best he could to make it look like a walking pole strapped to the side of the horse. His hat lay inside the pack he had hung from the saddlebags, along with all of his nice coats. He had ripped the lace off the one he wore. It was a shame, but he did not want to be recognized.

He wore a crude bandage wrapped around the side of his head, covering his missing eye. As he approached the Dal Eira gate, he fell into line behind the others awaiting permission to enter. He should look just like another wounded sell-sword riding into the city, seeking refuge or perhaps work.

He made certain to slump in the saddle. Keep your head down: good advice on the battlefield and when entering a city where people knew you. He could not be Matrim Cauthon here. Matrim Cauthon had left the queen of this city tied up to be murdered. Many would suspect him of the murder. Light, he would have suspected himself. Beslan would hate him now, and there was no telling how Tuon would feel about him, now that they had had some time apart.

Yes, best to keep his head down and stay quiet. He would feel the place out. If, that was, he ever reached the front of this bloody line. Who ever heard of a line to enter a city?

Eventually, he reached the gate. The bored soldier there had a face like an old shovel—it was half-covered in dirt and would be better off locked in a shed somewhere. He looked Mat up and down.

“You have sworn the oaths, traveler?” the guard asked in a lazy Seanchan drawl. On the other side of the gate, a different soldier waved over the next person in line.

“Yes, I have indeed,” Mat said. “The oaths to the great Seanchan Empire, and the Empress herself, may she live forever. I’m just a poor, traveling sell-sword, once attendant to House Haak, a noble family in Murandy. I lost my eye to some bandits in the Tween Forest two years back while protecting a young child I discovered in the woods. I raised her as my own, but—”

The soldier waved him on. The fellow did not look as if he had been listening. Mat considered staying put out of principle. Why would the soldiers force people to wait in such a long line and give them time to think of a cover story, only to not hear it out? That could offend a man. Not Matrim Cauthon, who was always lighthearted and never offended. But someone else, surely.

He rode on, containing his annoyance. Now, he just needed to make his way to the right tavern. Pity Setalle's place was not an option any longer. That had—

Mat stiffened in the saddle, though Pips continued his leisurely pace forward. Mat had just taken a moment to look at the other guard at the gate. It was Petra, the strongman from Valan Luca’s menagerie!

Mat looked the other way and slumped again in his saddle, then shot another glance over his shoulder. That was Petra, all right. There was no mistaking those log arms and that tree-stump neck. Petra was not a tall man, but he was so wide, an entire army could have taken shade in his shadow. What was he doing back in Ebou Dar? Why was he wearing a Seanchan uniform? Mat almost went over to talk to him, as they had always been amiable, but that Seanchan uniform made him reconsider.

Well, at least his luck was with him. If he had been sent to Petra instead of the guard he had ended up talking to, he would have been recognized for sure. Mat breathed out, then climbed down to lead Pips. The city was crowded, and he did not want the horse pushing someone over. Besides, Pips was laden down enough to look like a packhorse—if the looker knew nothing of horses—and walking might make Mat less memorable.

Perhaps he should have started his search for a tavern in the Rahad. Rumors were always easy to find in the Rahad, as was a game of dice. It was also the easiest place to find a knife in your gut, and that was saying something in Ebou Dar. In the Rahad people were as likely to take out their knives and begin killing as they were to say hello in the morning.

He did not go into the Rahad. The place looked different, now. There were soldiers camped outside it. Generations of successive rulers in Ebou Dar had allowed the Rahad to fester unchecked, but the Seanchan were not so inclined.

Mat wished them luck. The Rahad had fought off every invasion so far. Light. Rand should have just hidden there, instead of going up to fight the Last Battle. The Trollocs and Darkfriends would have come for him, and the Rahad would have left them all unconscious in an alleyway, their pockets turned inside out and their shoes sold for soup money.

Mat shouldered his way over a crowded canal bridge, keeping a close eye on his saddlebags, but so far, not a single cutpurse had tried for them. With a Seanchan patrol on every other corner, he could see why. As he passed a man yelling out the day’s news, with hints that he had good gossip for a little coin, Mat found himself smiling. He was surprised at how familiar, even comfortable, this city felt. He had liked it here. Though he could vaguely remember grumbling about wanting to be away—probably just after the wall fell on him, as Matrim Cauthon was not often one for grumbling—he now realized that his time in Ebou Dar had been among the best of his life. Plenty of friends for card playing and dice games to be had in the Rahad.

Tylin. Bloody ashes, but that had been a fun game. She had had the better of him time and again. Light send him plenty of women who could do that, though not in rapid succession, and always when he knew how to find the back door. Tuon was one. Come to think of it, he would probably never need another. She was enough of a handful for any man. Mat smiled, patting Pips on the neck. The horse blew down Mat’s neck in return.

Strangely, this place felt more like home to him than the Two Rivers did. Yes, the Ebou Dari were prickly, but all peoples had their quirks. In fact, as Mat thought about it, he had never met a people who were not prickly about one thing or another. The Borderlanders were baffling, and so were the Aiel—that went without saying. The Cairhienin and their strange games, the Tairens and their ridiculous hierarchies, the Seanchan and their...Seanchan-ness.

That was the truth of it. Everyone outside the Two Rivers, and to a lesser extent Andor, was bloody insane. A man just had to be ready for that.

He strolled along, careful to be polite, lest he find a knife in his gut. The air smelled of a hundred sweetmeats, the chattering crowd a low roar in his ears. The Ebou Dari still wore their colorful outfits—maybe that was why the Tinkers had come here, drawn to the bright colors like soldiers drawn to dinner—anyway, the Ebou Dari women wore dresses with tight laced tops that showed plenty of bosom, not that Mat looked. Their skirts had colorful petticoats underneath and they pinned up the side or front to show them off. That never had made sense to him. Why put the colorful parts underneath? And if you did, why take such pains to cover them over, then go around with the outside pinned up?

The men wore long vests that were equally colorful, perhaps to hide the bloodstains when they were stabbed. No point in throwing away a good vest just because the fellow wearing it was murdered for inquiring after the weather. Though...as Mat walked along, he found fewer duels than he had expected. They never had been as common in this part of the city as in the Rahad, but some days, he had hardly been able to take two steps without passing a pair of men with knives out. This day, he saw not a single one.

Some of the Ebou Dari—you could often tell them by their olive skin—were parading around in Seanchan dress. Everyone was very polite. As polite as a six-year-old boy who had just heard that you had a fresh apple pie back in the kitchen.

The city was the same, but different. The feel was off a shade or two. And it was not just that there were no Sea Folk ships in the harbor any longer. It was the Seanchan, obviously. They’d made rules since he’d left. What kind?

Mat took Pips to a stable that seemed reputable enough. A quick glance at their stock told him that; they were caring well for the animals, and many were very fine. It was best to trust a stable with fine horses, though it cost you a little more.

He left Pips, took his bundle, and used the still-wrapped ashandarei as a walking staff. Choosing the right tavern was as tough as choosing a good wine. You wanted one that was old, but not broken down. Clean, but not too clean—a spotless tavern was one that never saw any real use. Mat could not stand the types of places where people sat around quietly and drank tea, coming there primarily to be seen.

No, a good tavern was worn and used, like good boots. It was also sturdy, again like good boots. So long as the ale did not taste like good boots, you would have a winner. The best places for information were over in the Rahad, but his clothing was too nice to visit, and he did not want to run into whatever the Seanchan were doing there.

He stuck his head into an inn named The Winter Blossom, and immediately turned around and stalked away. Deathwatch Guards in uniform. He did not want to take any slight chance of running into Furyk Karede. The next inn was too well lit, and the next too dark. After about an hour of hunting—and not a duel to be seen—he began to despair of ever finding the right place. Then he heard dice tumbling in a cup.

At first, he jumped, thinking that it was those blasted dice in his head. Fortunately, it was just ordinary dice. Blessed, wonderful dice. The sound was gone in a moment, carried on the wind through the throng of people in the streets. Hand on his coin purse, pack over his shoulder, he pushed through the crowd, muttering a few apologies. In a nearby alleyway, he saw a sign hanging from a wall.

He stepped up to it, reading the words “The Yearly Brawl” in copper on its face. It had a picture of clapping people, and the sounds of dice mixed with the smells of wine and ale. Mat stepped inside. A round-faced Seanchan stood just inside the door, leaning casually against the wall, a sword on his belt. He gave Mat a distrustful stare. Well, Mat had never met a shoulderthumper who did not give that look to every man who entered. Mat reached up to tip his hat to the man, but of course he was not wearing it. Bloody ashes. He felt naked without it, sometimes.

“Jame!” a woman called from beside the bar. “You aren’t glaring at customers again, are you?”

“Only the ones that deserve it, Kathana,” the man called back with a Seanchan slur. “I’m sure this one does.”

“I’m just a humble traveler,” Mat said, “looking for some dicing and some wine. Nothing more. Certainly not trouble.”

“And that’s why you’re carrying a polearm?” Jame asked. “Wrapped up like that?”

“Oh, stop it,” the woman, Kathana, said. She had crossed the common room and took Mat by the sleeve of his coat, dragging him toward the bar. She was a short thing, dark-haired and fair-skinned. She was not that much older than he was, but she had an unmistakable motherly air. “Don’t mind him. Just don’t make trouble, and he won’t be forced to stab you, kill you, or anything in between.”

She plunked Mat down on a bar stool and started busying herself behind the bar. The common room was dim, but in a friendly way. People diced at one side, the good kind of dicing. The kind that had people laughing or clapping their friends on the back at a good-natured loss. No haunted eyes of men gambling their last coin, here.

“You need food,” Kathana declared. “You have the look of a man who hasn’t eaten anything hearty in a week. How’d you lose that eye?”

“I was a lord’s guard in Murandy,” Mat said. “Lost it in an ambush.”

“That’s a great lie,” Kathana said, slapping a plate down in front of him, full of slices of pork and gravy. “Better than most. You said it really straight, too. I almost believe you. Jame, you want food?”

“I have to guard the door!” he called back.

“Light, man. You expect someone to walk off with it? Get over here.”

Jame grumbled but made his way over to the bar beside Mat, settling down on a stool. Kathana set a mug of ale down, and he took it up to his lips, staring straight ahead. “I’m watching you,” he muttered to Mat.

Mat was not certain this was the right inn for him, but he also was not certain he would be able to escape with his head unless he ate the woman’s food as instructed. He took a taste; it was pretty good. She had moved over and was wagging a finger while lecturing a man at one of the tables. She seemed the type who would lecture a tree for growing in the wrong spot.

This woman, Mat thought, must never be allowed to enter the same room as Nynaeve. At least not when I’m within shouting distance.

Kathana came bustling back. She wore a marriage knife at her neck, though Mat did not stare for more than a few seconds on account of him being a married man. She had her skirt pinned up on the side after the fashion of Ebou Dari commoners. As she came back to the bar and readied a plate of food for Jame, Mat noticed him watching her fondly, and made a guess. “You two been married long?” Mat asked.

Jame eyed him. “No,” he finally said. “Haven’t been on this side of the ocean for long.”

“I suppose that would make sense,” Mat said, taking a drink of the ale she set before him. It was not bad, considering how awful most things tasted these days. This was only a little awful.

Kathana walked over to the dicing men and demanded they eat more food, as they were looking pale. It was a wonder this Jame fellow did not weigh as much as two horses. She did talk some, though, so perhaps he could wiggle the information he needed out of her.

“There don’t seem to be as many duels as there used to be,” Mat said to her as she passed.

“That’s because of a Seanchan rule,” Kathana said, “from the new Empress, may she live forever. She didn’t forbid duels entirely, and a bloody good thing she didn’t. The Ebou Dari won’t riot at something as unimportant as being conquered, but take away our duels...then you’ll see something. Anyway, duels now have to be witnessed by an official of the government. You can’t duel without answering a hundred different questions and paying a fee. It’s drained the whole life out of it all.”

“It has saved lives,” Jame said. “Men can still die by each other’s knives if they are determined. They simply have to give themselves time to cool down and think.”

“Duels aren’t about thinking,” Kathana said. “But I suppose it does mean that I don’t have to worry about your pretty face being cut up on the street.”

Jame snorted, resting his hand on his sword. The hilt, Mat noticed for the first time, was marked with herons—though he could not see if the blade was or not. Before Mat could ask another question, Kathana marched away and began squawking at some men who had spilled ale on their table. She did not seem the type to stand in one place for very long.

“How’s the weather, to the north?” Jame asked, eyes still straight ahead.

“Dreary,” Mat replied, honestly. “As everywhere.”

“Men say it’s the Last Battle,” Jame said.

“It is.”

Jame grunted. “If it is, it would be a bad time for interfering with politics, wouldn’t you think?”

“Bloody right it would be,” Mat said. “People need to stop playing games and have a look at the sky.”

Jame eyed him. “That’s the truth. You should listen to what you are saying.”

Light, Mat thought. He must think I’m a spy of some sort. “It’s not my choice,” Mat said. “Sometimes, people will only listen to what they want to hear.” He took another bite of his meat, which tasted as good as could be expected. Eating a meal these days was like going to a dance where there were only ugly girls. This, however, was among the better of the bad that he had had the misfortune of eating, lately.

“A wise man might just learn the truth,” Jame said.

“You have to find the truth first,” Mat said. “It’s harder than most men think.”

From behind, Kathana snorted, bustling past. “The ‘truth’ is something men debate in bars when they’re too drunk to remember their names. That means it’s not in good company. I wouldn’t put too much stock in it, traveler.”

“The name’s Mandevwin,” Mat said.

“I’m sure it is,” Kathana said. She looked him over then. “Has anyone ever told you that you should wear a hat? It would fit the missing eye quite well.”

“Is that so,” Mat said dryly. “You give fashion advice as well as force-feeding men?”

She swatted him on the back of the head with her cleaning rag. “Eat your food.”

“Look, friend,” Jame said, turning toward him. “I know what you are and why you are here. The fake eye bandage is not fooling me. You have throwing knives tucked into your sleeves and six more on your belt that I can count. I’ve never met a man with one eye who could throw worth a dried bean. She’s not as easy a target as you foreigners think. You’ll never make it into the palace, let alone through her bodyguards. Go find some honest work instead.”

Mat gaped at the man. He thought Mat was an assassin? Mat reached up and took off the bandage, exposing the hole where his eye had been.

Jame started at that.

“There are assassins,” Mat said calmly, “after Tuon?”

“Don’t use her name like that,” Kathana said, beginning to snap her cleaning rag at him again.

Mat reached up beside his head without looking, catching the tip of the rag. He held Jame’s eyes with his single one, not flinching.

“There are assassins,” Mat repeated calmly, “after Tuon?”

Jame nodded. “Mostly foreigners who don’t know the right way of things. Several have moved through the inn. Only one admitted the reason he was here. I saw that his blood fed the dusty earth of the dueling grounds.”

“Then I count you a friend,” Mat said, standing. He reached into his bundle and took out his hat and put it upon his head. “Who is behind it? Who has brought them in, put the bounty on her head?”

Nearby, Kathana inspected his hat and nodded in satisfaction. Then she hesitated and squinted at his face.

“This isn’t what you think,” Jame said. “He isn’t hiring the best assassins. They’re foreigners, so they aren’t meant to succeed.”

“I don’t care how bloody likely their chances are,” Mat said. “Who is hiring them?”

“He’s too important for you to—”

“Who?” Mat said softly.

“General Lunal Galgan,” Jame said. “Head of the Seanchan armies. I can’t make you out, friend. Are you an assassin, or are you here hunting assassins?”

“I’m no bloody assassin,” Mat said, pulling the brim of his hat down and picking up his bundle. “I never kill a man unless he demands it—demands it with screams and thunder so loudly, I figure it would be impolite not to agree to the request. If I stab you, friend, you’ll know that it is coming, and you will know why. I promise you that.”

“Jame,” Kathana hissed. “It’s him.”

“What now?” Jame asked as Mat brushed past, raising his covered ashandarei to his shoulder.

“The one the guards have been looking for!” Kathana said. She looked to Mat. “Light! Every soldier in Ebou Dar has been told to watch for your face. How did you make it through the city gates?”

“By luck,” Mat said, then stepped out into the alleyway.


Ve kabataslak çeviri:

Spoiler: Göster
Mat, Ebou Dar’ın çevresinde bu kadar çok Tenekeci olduğunu hatırlamıyordu. Işıl ışıl renkli yk arabaları, onlar haricinde boz olan toprakların üzerinde hayat dolu mantarlar gibi büyüyordu. Lanet olası bir şehir kuracak kadar çoktular. Bir Tenekeciler şehri? Bu... bu sanki bir Aiel şehri gibi olurdu. Düşüncesi tamamiyle yanlıştı.

Mat Zar’ı yol üzerinde hızlıca yürüttü. Tabii ki bir Aiel şehri vardı. Belki bir gün, bir Tenekeci şehri de olurdu. Tüm renkli boyaları alırlardı ve dünyadaki diğer herkes kahverengi giymek zorunda kalırdı. Şehirlerinde hiç kavga olmazdı ve böylece şehir büsbütün sıkıcı olurdu; fakat otuz fersah boyunca, dibinde delik olan kahrolası bir çanak bile bulabilmek de mümkün olmazdı!

Mat Zar'ı hafifçe okşayarak gülümsedi. Ashendarei’sini, elinden geldiğince atının yan tarafına asılmış bir baston gibi göstermeye çalışmıştı. Şapkası, diğer tüm güzel ceketleriyle beraber, heybeye astığı bohçanın içindeydi. Üzerindeki ceketin ise örgü işini sökmüştü. Utanılası bir durumdu; fakat tanınmak istemiyordu.
 
Kafasına sarılmış, kaybettiği gözünü kapatan kaba bir bandaj takıyordu. Dal Eira kapısına yaklaştıkça şehre girmek için izin almayı bekleyenlerin olduğu sıraya karıştı. Sığınacak yer ve ya çalışacak bir iş arayan, diğer paralı askerlerden biri gibi görünmesi gerekliydi.

Eyere yılgın bir şekilde oturur gibi göründüğünden emin oldu. Başını eğik tut: Savaş alanında ve seni bilen insanların bulunduğu bir şehire girerken uyulacak, iyi bir nasihattı. Burada Matrim Cauthon olamazdı. Matrim Cauthon bu şehrin kraliçesini öldürülsün diye bağlı bırakmıştı. Çoğu, cinayet için ondan şüphelenecekti. Işık, o da kendinden şüpheleniyordu. Beslan şimdi ondan nefret ediyor olmalıydı, ve şimdi, ayrı geçirdikleri bunca zamana bakarak Tuon’un Mat hakkında nasıl hissettiğini söylemenin de imkanı yoktu.

Evet, başını eğik tutması ve sesini çıkarmaması en iyisiydi. Şehrin ne durumda olduğunu tartacaktı. Eğer, olur da, şu lanet olası sıranın başına ulaşabilirse. Bir şehre girmek için bir sıra olduğunu daha önce kim duymuştu ki?

Sonunda kapıya varabildi. Kapıdaki sıkkın askerin eski küreğe benzeyen bir yüzü –yarı yarıya kirle kaplıydı ve herhangi bir depoya kapatılsa daha iyi olurdu– vardı. Adam Mat’i yukarıdan aşağıya doğru bir süzdü.

“Yeminleri ettin mi yolcu?” diye sordu muhafız Seanchan’lere özgü ağır ağır konuşmasıyla. Kapının öbür tarafında, başka bir asker sıradaki bir sonraki kişiye yanına gelmesini işaret etti.
 
“Evet, ettim elbette.” dedi Mat. “Büyük Seanchan İmparatorluğu’na ve İmpatoriçe’nin, sonsuza kadar yaşasın, kendisine olan yeminleri. Ben yalnızca yoksul, bir zamanlar Murandy’de soylu bir aile olan Haak Evi’ne hizmet etmiş, yollara düşmüş bir paralı askerim. Gözümü bazı haydutlara karşı iki yıl önce, Tween Ormanları’nda, ağaçlıklarda bulduğum ufak bir çocuğu korurken kaybettim. Onu kendiminmiş gibi yetiştirmiştim, fakat –”

Karşısındaki asker eliyle ilerlemesini işaret etti. Adamın hiç de Mat’i dinliyormuş gibi bir hali yoktu. Mat, prensipleri dışına çıkmayı düşündü bir an. Eğer dinlemeyeceklerse, neden askerler buradaki insanları bu kadar uzun bir sırada beklemeye zorlayıp onlara bir hikaye uyduracak kadar zaman veriyorlardı ki. Bu durum herhangi birini kızdırabilirdi. Her zaman için gamsız olan ve hiç bir zaman sinirlenmeyen Matrim Cauthon’u değil. Fakat başka birini kesinlikle kızdırırdı.
  
Kızgınlığını içinde tutarak yoluna devam etti. Şimdi sadece, yolunu doğru hana çevirmesi gerekiyordu. Setalle’nin mekanının artık seçeneklerden biri olmaması çok yazıktı. Bu onu –
    
Mat, eyerin üzerinde kapkatı kesildi. Zar ise acele etmeden ilerlemeye devam ediyordu. Mat’in kapıdaki diğer muhafıza bakmak için kısa bir vakti olmuştu. Bu Petra’ydı! Valan Luca’nın gezgin sirkinde kuvvet gösterileri yapan adam.

Mat öbür tarafa döndü ve yeniden eyerinin üzerinde yılgın bir şekilde oturur konuma geçti. Ardından, omzunun üzerinden bir bakış daha attı. Bu kesinlikle Petra’ydı. O tomruk gibi kolları ve kütük gibi boynu karıştırması imkansızdı. Petra uzun bir adam değildi; fakat o kadar genişti ki koca bir ordu gölgesinde gölgelenebilirdi. Ebou Dar’da da ne işi vardı ki? Neden bir Seanchan üniforması giyiyordu? Mat neredeyse onunla konuşmak için yanına gidecekti, çünkü Petra her zaman cana yakın bir adam olmuştu; fakat giydiği Seanchan üniforması, Mat’in onunla konuşmayı yeniden düşünmesine neden oldu.
 
Eh, en azından şansı onunla beraberdi. Eğer muhattap olduğu muhafız yerine Petra’ya gönderilmiş olsaydı, kesinlikle kim olduğu bilinecekti. Mat nefesini bıraktı ve hayvana rehberlik etmek için Zar'ın üzerinden indi. Şehir kalabalıktı ve atın birilerini ezmesini istemiyordu. Ayrıca, Zar onu bir yük atı gösterecek kadar yüklenmişti –ona bakan kişi atlardan anlamıyorsa eğer- ve yürümek Mat’i daha da az akılda kalır biri yapabilirdi.

Belki de bir han aramaya Rahad’dan başlamalıydı. Yeni dedikoduları öğrenmek her zaman için bir zar oyunu bulmak kadar kolaydı Rahad’da. Tabii, gırtlağınıza dayanmış bir hançer bulmanın da en kolay olduğu yerdi ve bu Ebou Dar hakkındaki bir şeyleri anlatıyordu. Rahad’da insanların hançerlerini alıp adam öldürmeye başlaması, sabahları ‘Merhaba.’ demeleri kadar muhtemeldi.
  
Rahad’a gitmedi. Mekan artık farklı görünüyordu. Bölgenin dışında askerler kamp kurmuştu. Nesiller boyunca, Ebou Dar’ı yönetenler Rahad’ın kontrol edilmeden çürümesine izin vermişlerdi; fakat Seanchanler’in böyle bir niyeti yoktu.

Mat onlara şans diliyordu. Rahad, şimdiye kadarki tüm işgalleri def etmişti. Işık! Rand Son Savaş’ta savaşmak yerine burada saklanmalıydı yalnızca. Trolloclar ve Karanlıkdostları onu bulmak için gelirlerdi ve Rahad, onların hepsini tüm ceplerinin içi dışına çıkarılmış ve ayakkabıları  bir çorba parası için satılmış, baygın bir şekilde ara sokaklarda bırakırdı.

Mat kalabalık bir kanal köprüsünün üzerinde, kendine yol açabilmek için insanları omuzlamaya başladı. Gözleri eyer çantalarının üzerindeydi; ancak şimdilik hiç bir yankesici onları aşırmayı denememişti. Her köşe başındaki Seanchan devriyeleri sağolsun, nedenini görebiliyordu. Mat, ucuz bir sikkeye sağlam dedikoduları olduğunu ima eden, günün haberlerini bağıran bir adamın yanında geçtiğinde kendini gülümserken buldu. Bu şehrin ne kadar da tanıdık, ve ayrıca rahat, hissettirdiği onu şaşırtmıştı. Burada geçen günlerini sevmişti. Belli belirsiz bir şekilde, gitmek istediği hakkında mızırdandığını hatırlar gibi olsa da – muhtemelen duvar üstüne göçtükten sonra olmalıydı, çünkü Matrim Cauthon öyle sıklıkla mızırdanan bir tip değildi- burada geçen vaktinin, hayatının en güzel zamanları arasında olduğunun farkına varmıştı. Rahad’da onunla kart oynayan ve zar atan bir sürü arkadaşa sahip olmak...

Tylin. Kanlı küller! Fakat bu güzel bir oyun olmuştu. Kadın ondan defalarca yararlanmıştı. Işık ona, bunu yapabilecek, art arda olmasa da, ve her zaman için arka kapıyı nasıl bulabileceğini bildiği zamanlarda bolca kadın göndermişti. Tuon bunlardan biriydi. Şimdi düşününce, muhtemelen başkasına ihtiyacı da olmayacaktı. O, herhangi bir erkek için idare edilmesi yeterince zor biriydi. Mat Zar’ın boynuna hafifçe vurarak gülümsedi. Zar da karşılık olarak Mat’in boynuna üfledi.
 
Gariptir ki burası, ona İki Nehirler’den daha fazla eviymiş gibi hissettiriyordu. Evet, Ebou Darlılar çabuk sinirlenen adamlardı; fakat tüm insanların acayip davranışları vardı. Aslında, Mat düşündükçe, o ve ya buna huysuzlanmayan hiç bir adamla tanışmamıştı. Sınırboylular  anlaşılamaz insanlardı, keza Aieller de – apaçık ortadaydı- öyle. Cairhienliler ve garip oyunları, Tearlılar ve saçma sapan hiyerarşileri, Seanchanler ve onların... Seanchan-likleri.
 
İşin doğrusu buydu. İki Nehirler ,ve Andor’un az bir kısmı, dışındaki herkes kahrolası çılgınlardı. Bir adam bu duruma tam olarak hazırlıklı olmalıydı.

Kibar olmaya dikkat ederek, ki gırtlağına dayalı bir hançer bulmasın, ilerlemeye devam etti. Havada, yüzlerce pastadan yükselen bir koku vardı. Gevezelik eden kalabalık, kulaklarında bir uğultuydu. Ebou Darlılar hala renkli kıyafetlerini giyiyorlardı – belki de Tenekecilerin buraya gelmesi bu sebeptendi, yemeğe çekilen askerler gibi onlar da canlı renklere çekilmişlerdi. Her neyse, Ebou Darlı kadınlar göğüslerinin büyük kısmını açığa çıkaran, Mat’in baktığından değil tabii ki, üst tarafları sıkıca bağlanmış kıyafetlerini giymişlerdi. Eteklerinin altında rengarenk iç eteklikleri vardı ve onları göstermek için eteklerinin yanlarını ve ya önlerini iğneyle yukarıya tutturmuşlardı. Bu görüntü ona hiç bir zaman mantıklı gelmemişti. Neden iç çamaşırı olarak renkli şeyler giyerdiniz ki? Hadi diyelim giydiniz; o zaman, eğer bu kılıkla dışarıda dolaşacaksanız ne diye o renkli iç etekliklerin üzerini örtmek için bunca zahmete giriyordunuz.
 
Erkekler aynı derecede renkli, belki de bıçaklanınca oluşan kan lekelerini saklamak için, uzun yelekler giymişlerdi. Sırf zamanında onu giyen adam, havalar nasıl diye sorduğundan öldürüldü diye güzel bir yeleği tutup da atmanın hiç gereği yoktu. Ancak... Mat yürüdükçe beklediğinden daha az düelloyla karşılaştı. Düellolar şehrin bu kısmında Rahad’da olduğu kadar yaygın değildi; fakat bazı günler, hançerlerini çekmiş iki adama rastlamadan zar zor iki adım atabilmişti. Bugün, tek bir düello bile görmedi.

Ebou Darlılar’dan bazıları – onları her zaman zeytin rengi derilerinden tanıyabilirdiniz- Seanchan elbiseleriyle gayet resmi bir şekilde yürüyorlardı. Tüm herkes pek bir kibardı. Mutfağınızda taze bir elmalı turta olduğunu henüz duymuş, altı yaşındaki bir erkek çoçuğu kadar kibar.

Şehir eskisi gibiydi; ama farklıydı. Birazcık farklı hissettiriyordu. Ve bunun sebebi artık limanda Deniz Halkı gemilerinin olmaması değildi sadece. Açıkça görülüyordu ki oradakiler Seanchan gemisiydi. O burayı terk ettiğinden beri kurallar koymuşlardı. Ne tür kurallar acaba?

Mat, Zar’ı yeterince itibarlı sayılabilecek ahırlardan birine götürdü. Ellerindekilere kısaca göz gezdirdiği kadarıyla hayvanlara iyi bakıyorlardı ve hayvanların çoğu gayet iyi görünüyordu. Size biraz daha pahalıya patlasa da iyi atları olan bir ahıra güvenmek en iyisiydi.
 
Zar'ı oraya bıraktı, bohçasını yanına aldı ve hala sarıp sarmaladığı ashandarei’yi baston olarak kullandı. Doğru hanı seçmek iyi şarabı şeçebilmek kadar zordu. Eski, fakat yıkık dökük olmayanını isterdiniz. Temiz,ama çok da temiz değil – içinde tek bir leke bile olmayan han adam gibi kullanılmamış olandır. Mat, insanların sırf oraya bir görüneyim diye gelip mekanda sessizce oturduğu ve çay içtiği yerlere de katlanamıyordu.

Hayır, iyi bir han yıpranmış ve kullanılmış olandı. İyi bir çift bot gibi. Ayrıca dayanıklı olanıydı da. Yine iyi bir çift bot gibi. Biralarının tadı iyi bir çift bot gibi olmadığı sürece bir kazananınız vardı. Bilgi edinmek için en iyi olanları Rahad’daydı, ama üstü başı orayı ziyaret etmek için fazla iyiydi ve Seanchanler orada her ne yapıyorlarsa ona denk gelmek istemiyordu.
  
Kafasını, adı Kış Çiçeği olan hanın kapısından içeri uzattı ve hemen arkasına dönüp uzun adımlarla oradan uzaklaştı. Üniformaları içindeki Ölümnöbetçileri... Hiç bir şekilde, Furyk Karede’ye rastlama riskini almak istemiyordu. Bir sonraki han çok fazla ışıklandırılmıştı ve ondan sonraki de fazla karanlıktı. Yaklaşık bir saatlik aramadan sonra – ve hiç bir düello görmeden- doğru yeri bulup bulamayacağı konusunda umutsuzluğa kapılmıştı. Sonra, bir kapta sallanan zarların sesini duydu.
  
Başlangıçta, kafasındaki lanet olası zarlar olduğunu düşünerek zıpladı. Şükür ki sadece normal zarlardı. Kutsanmış, mükemmel zarlar... Ses, sokaklardaki insan kalabalığının arasına karışan rüzgarla sürüklenerek bir anlığına kayboldu. Elleri para kesesinde, çantası omzunda bir iki özür mırıldanarak kalabalığı ittirdi. Yakın bir ara sokakta, duvarın birinden sallanan bir tabela gördü.

Yüzüne bakırla yazılmış “Yıllık Kavga” kelimelerini okuyarak tabelaya doğru yürüdü. Üzerinde, alkış tutan insanların resmi vardı ve içeride, zar sesleri şarap ve bira kokusuna karışmıştı. Mat içeriye adımını attı. Yuvarlak suratlı bir Seanchan kılıcı belinde, duvara gelişigüzelce yaslanmış bir şekilde hemen kapının ardında duruyordu. Mat’e şüpheci bir şekilde dikti gözünü. Eh, Mat, içeriye giren her müşteriye bu bakışı atmayan bir han bekçisiyle karşılaşmamıştı daha. Mat adama selam olsun diye şapkasının ucuna hafifçe vurmak için elini kaldırdı; ama tabii ki de onu takmamıştı. Kanlı küller! Şapkası olmadan kendini çıplak gibi hissediyordu. Bazen.

“Jame!” diye seslendi kadının biri barın yanından.  “Müşterilere yine gözünü dikip bakmıyorsun değil mi?”

“Sadece hak edenlere Kathana.” diye cevapladı adam Seanchan aksanıyla. “Eminim ki bu adam hak ediyor.”

“Ben sadece basit bir yolcuyum,” dedi Mat, “bir kaç zar oyunu ve biraz şarap arayan. Daha fazlasını değil. Kesinlikle bela değil.”

“Ve bu yüzden böyle sarmalanmış bir kargı taşıyorsun, öyle mi?” diye sordu Jame.

“Hadi ama, yeter artık.” dedi Kathana. Ortak salonu geçti ve Mat’i ceketinin kolundan yakalayıp bara doğru sürükledi. Kadın kısa bir şeydi. Koyu renk saçları ve açık renk bir teni vardı. Mat’ten çok da büyük değildi; ama su götürmez bir şekilde, bir anneye özgü saçları vardı. “Onu umursama. Sadece sorun çıkarma ve onu, seni bıçaklaması, öldürmesi ve ya bunların arasında bir şey yapması için zorlama.”

Kathana, Mat’i bir bar taburesine oturttu ve barın arkasında kendini meşgul etmeye başladı. Ortak salon loştu, ama cana yakın bir şekilde. Bir tarafta insanlar zar oyunu oynuyorlardı. İyi cinsten bir zar oyunu. İnsanları, tatlı bir kayıptan sonra arkadaşlarının sırtına dostça vurduran ve güldüren türden. Son parasını kaybeden adamların endişeli gözleri yoktu burada.
 
“Yemeğe ihtiyacın var.” diye belirtti Kathana. “Bir haftadır doğru düzgün bir şey yememiş biri gibi görünüyorsun. Gözünü nasıl kaybettin?”

“Murandy’de bir Lord’un korumasıydım.” diye başladı Mat. “Yediğimiz bir baskın sırasında kaybettim.”

“Bu büyük bir yalan,” dedi Kathana, soslu domuz eti dilimleriyle dolu bir tabağı önüne çarparak koyarken. “Çoğundan daha iyi. Ayrıca, çok da doğrudan söyledin. Neredeyse sana inanacaktım. Jame, yemek ister misin?”
 
“Kapıyı korumam gerekiyor!” diye cevapladı Jame.

Işık, adam! Birinin gelip kapıyla beraber çıkıp gitmesini mi bekliyorsun? Gel buraya.”

Jame homurdandı, fakat bara doğru yürüyüp Mat’in yanındaki taburelerden birine yerleşti. Kathana bir kupa bira koydu ve adam dümdüz ileriye bakarak kupayı dudaklarına götürdü. “Gözüm üzerinde.” diye mırıldandı Mat’e doğru.

Mat bunun kendisi için doğru han olduğundan emin değildi; ancak bu kadının yemeğini, ona söylendiği gibi yemezse başı omuzlarının üzerinde buradan kaçabileceğinden de emin değildi. Yemeğin tadına baktı. Oldukça güzeldi. Kathana kenara doğru çekildi. Masaların birindeki adama fırça çekerken parmağını bir o yana bir bu yana sallıyordu. Bir ağaca, yanlış yerde büyüdüğü için fırça çekecek türden biri gibiydi.

Bu kadın, diye düşündü Mat, kesinlikle Nynaeve ile beraber aynı odada bulunmamalı. En azından ben onların bağırma mesafesindeyken...

Kathana aceleyle geri geldi. Boynuna evlilik hançeri takıyordu, gerçi Mat evli bir adam olduğundan bir kaç saniyeden fazla bakmamıştı. Eteğini Ebou Dar yerlilerinin adeti olduğu gibi kenarlardan iğneyle tutturmuştu. Kadın bara geri gelip Jame’e bir yemek tabağı hazırlarken Mat adamın kadına şefkatle baktığını fark etti ve bir tahminde bulundu. “Uzun süredir mi evlisiniz?” diye sordu.
 
Jame Mat’i dikkatle süzdü. “Hayır.” dedi en sonunda. “Okyanusun bu yanına geleli uzun süre olmadı.”

“Sanırım bu anlaşılabilir.” dedi Mat kadının önüne bıraktığı biradan içerek. Bugünlerde çoğu şeyin nasıl da iğrenç bir tadı olduğunu düşününce bira hiç de kötü gelmemişti. Sadece azıcık berbattı.
 
Kathana zar atan adamların yanına yürüdü ve sanki solgun göründüklerini düşünürcesine daha fazla yemek isteyip istemediklerini sordu. Bu Jame elemanının iki at kilosunda gelmemesi şaşılacak şeydi. Kadın konuşkan görünüyordu aslında. Mat, belki de ona lazım olan bilgileri bu kadından sağlayabilirdi.
 
“Eskiden olduğu kadar çok düello yapılmıyor gibi.” dedi Mat kadın yanından geçerken.

“Seanchan kuralı yüzünden.” dedi Kathana. “Yeni İmparatoriçe’nin koyduğu, sonsuza kadar yaşasın. Düelloları tamamen yasaklamadı ve yasaklamaması çok iyi bir şey. Ebou Darlılar fethedilmek kadar önemsiz bir şey için isyana kalkışmazlar; ama düellolarımızı elimizden al...  sonra bak da gerisini gör. Her neyse, düellolar artık bir devlet yetkilisi tarafından izlenmek zorunda. Yüz farklı soruya cevap vermeden ve ücretini ödemeden düello yapamıyorsun. Bu durum içimizdeki tüm yaşam enerjisini aldı götürdü.”

“Hayatları kurtardı.” dedi Jame. “Adamlar o kadar kararlılarsa hala birbirlerinin hançerleri ucunda can verebilirler. Artık, sadece sakinleşmeleri ve düşünmeleri için kendilerine zaman vermeleri gerekiyor.”

“Düellolar düşünmekle alakalı değil.” dedi Kathana. “Fakat zannımca, bu gösteriyor ki senin güzel yüzünün sokak ortasında doğranması hakkında tasalanmama gerek yok.”
 
Jame eli kılıcının üzerinde, burnunu çekti. Kabza, Mat ilk kez fark ediyordu, balıkçıllarla damgalanmıştı; ancak kılıcın da balıkçılla damgalı olup olmadığını göremiyordu. Mat başka bir soru soramadan evvel Kathana uygun adım oradan uzaklaştı ve masasına bira döken bir adama ciyak ciyak bağırmaya başladı. Kadın, yerinde fazlaca durabilen bir tipe benzemiyordu.

“Kuzeye doğru havalar nasıl?” diye sordu Jame gözleri hala ileri dikilmiş vaziyette.

“Kasvetli.” diye cevapladı Mat dürüstçe. “Her yerdeki gibi.”

“İnsanlar bunun Son Savaş olduğunu söylüyor.” dedi Jame.

“Öyle.”

Jame homurdandı. “Eğer öyleyse, politikayla uğraşmak için kötü bir zaman olacak ha, sen de öyle düşünmüyor musun?”

“Lanet olsun ki öyle.” dedi Mat. “İnsanlar oyun oynamayı bırakmalı ve gökyüzüne bakmalılar.”

Jame Mat’i izledi. “Gerçek bu. Ağzından çıkanları dinlemelisin.”

Işık, diye düşündü Mat. Bir çeşit casus olduğumu düşünüyor olsa gerek. “Bu benim seçimim değil.” dedi Mat. “Bazen, insanlar sadece duymak istediklerini dinlerler.” Tadı ondan beklenebileceği kadar iyi olan etten bir ısırık daha aldı. Bu günlerde yemek yemek, sanki sadece çirkin kızların bulunduğu bir yerde dans etmek gibiydi. Ancak bu, son zamanlarda yeme talihsizliğinde bulundukları içinde kötünün iyileri arasındaydı.

“Bilge bir adam sadece doğruyu öğrenmeli.” dedi Jame.

“Önce doğruyu bulman gerekir.” diye cevapladı Mat. “Çoğu insanın düşündüğünden daha zordur.”

Arkalarında, Kathana koşuşturarak geçerken burnunu çekti. “ ‘Gerçek’, insanların adlarını hatırlayamayacak kadar sarhoş olduğu zamanlarda barlarda tartıştığı bir şeydir. Bu da demektir ki etrafın sağlam pabuçlarla çevrili değilken. İçine çok fazla şey yerleştirmezdim, yolcu.”

“Adım Mandevwin.” dedi Mat.

“Eminim ki öyledir.” dedi Kathana. Sonra Mat’e şöyle bir baktı. “Sana daha önce hiç, bir şapka takman gerektiğini söyleyen oldu mu? Kaybettiğin gözünle gayet uyumlu olurdu.”

“Öyle mi?” dedi Mat kuru kuru. “Zorla insanları beslemenin yanında moda önerileri de mi veriyorsun?”

Kadın Mat’in başının arkasına temizlik beziyle bir tane patlattı. “Yemeğini ye.”

“Bak, dostum.” dedi Jame ona doğru dönerek. “Ne olduğunu ve neden burada olduğunu biliyorum. Sahte göz bandajın beni kandıramaz. Kolunun yenlerine yerleştirilmiş fırlatma bıçakların var ve sayabildiğim altı tanesi daha kemerinde. Daha önce tek bir gözü olup da kuru fasulyeden daha iyisini fırlatabilen biriyle karşılaşmadım. Siz yabancıların düşündüğü kadar kolay bir hedef değil o. Muhafızlarını atlatmayı geçtim, saray’a bile hiç bir zaman ulaşamayacaksınız. Bunlar yerine gidip dürüst bir iş bul.”

Mat adama bakakaldı. Mat’in bir suikastçi olduğunu mu düşünüyordu? Mat uzanıp bandajını çıkardı ve bir zamanlar gözünün olduğu boşluğu ortaya çıkardı.

Jame görüntü karşısında irkildi.

“Tuon’un peşinde,” diye konuştu Mat usulca, “suikatsçiler mi var?”

“Onun adını böylece kullanma.” dedi Kathana Mat’e yeniden temizleme beziyle vurmaya başlayarak.

Mat başının arkasına, bakmadan uzandı ve bezin ucunu yakaladı. Tek gözünü Jame’inkilere dikti kaçırmadan.

“Tuon’un peşinde,” diye tekrarladı Mat, “suikastçiler mi var?”

Jame başı ile onayladı. “Çoğu, işini bilmeyen yabancılar. Bir kaçı bu hana uğradı. Sadece biri gerçekte neden burada olduğunu itiraf etti. Düello alanında, kanının tozlu yerleri suladığını seyrettim.”

“O zaman seni dostum sayabilirim.” dedi Mat ayağa kalkarak. Bohçasına uzanıp şapkasını çıkarttı ve başına yerleştirdi. “Bunun arkasında kim var? Kim bu adamları buraya getirdi ve Tuon’un başına ödül koydu?”

Yanlarında, Kathana Mat'in şapkasını inceledi ve tatmin olmuş bir şekilde kafasını salladı. Sonra, duraksadı ve gözlerini kısarak Mat’i süzdü.

“Düşündüğün gibi değil.” dedi Jame. “Adam en iyi suikastçileri tutmuyor. Tuttukları yabancı, bu yüzden başarısız olmaya mahkumlar.”

“Şanslarının ne bok olduğu umrumda bile değil.” dedi Mat. “Onları kim tutuyor?”

“O, senin uğraşabileceğinden çok daha nüfuzlu bir –"

“Kim?” dedi Mat usulca.

“General Lugan Galgan.” dedi Jame. “Seanchan ordularının başı. Senin kim olduğunu anlayamadım, dostum. Bir suikastçi misin, yoksa onları mı avlıyorsun?”
 
“Kahrolası bir suikastçı değilim.” dedi Mat şapkasının kenarını aşağı doğru indirerek ve bohçasını kaptı. “Hiç bir adamı talep etmediği takdirde – çığlıklarla ve avaz avaz bağırarak istemediği sürece- öldürmem. Fark ettim ki isteğe cevap vermemek kabalık oluyor. Eğer seni bıçaklarsam, dostum, bunu yapacağımı bilirsin ve sebebini de öğrenirsin. Sana bunun garantisini verebilirim.”

“Jame,” diye tısladı Kathana. “Bu o.”

“Şimdi ne var?” diye sordu Jame, Mat sakladığı ashandareisini omzuna kaldırmış bir şekilde yanından sıyrılıp geçerken.
 
“Muhafızların aradığı adam!” dedi Kathana. Mat’e doğru baktı. “Işık! Ebou Dar’daki tüm askerlere suratın için gözlerini dört açmaları söylendi. Şehir kapılarından içeri nasıl girebildin?”

“Şansla.” dedi Mat ve sokağa doğru attı adımını.



Eh, bu bölüm de açlığınızı bastırabilecek gibi değil. Ama uzun süreden sonra Mat'i yeniden görebilmek çok güzel bir duygu.  ;D  
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: asgard - 10 Eylül 2012, 02:29:13
Arkadaşlar.
Kaos lordu kitabından Dumai kuyularındaki Shaidolarla, Ashamanlar arasındaki savaş sahnesini betimleyen bir resimin çizim videosunu sizinle paylaşmak istiyorum. Youtube videoları ekleniyormu yada nasıl ekleniyor bilemediğimden link veriyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=xxhhnzHjggQ&feature=related
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 12 Eylül 2012, 14:54:20
İlginç bir şeyle karşılaştım. Brandon Sanderson, DragonCon'da kitaptaki bölümlerden birinin 70000 kelime civarında ve yaklaşık 80 bakış açısına sahip olduğunu söylemiş yanlış anlamadıysam. (Neredeyse ufak(!) bir kitap boyutunda ve tüm kitabın yaklaşık beşte biri oluyor. Lan!)

Tarmon Gai'don'un büyük bir kısmını bu bölümden mi okuyacağız acaba? Yoksa Son Savaş'tan sonra dünyanın dört bir yanında neler olduğunu anlatan devasa bir bölüm mü bizi bekliyor? [*]Kendimi magazin haberi sunar gibi hissettim yav. 'Bizi takip etmeye devam edin sayın seyirciler!' de diyeyim, tam olsun.[/*] İlk söylediğimin gerçekleşme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünmekle birlikte sayfalar dolusu bir bitiş bölümü görme ihtimalimiz de az değil gibi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 12 Eylül 2012, 15:00:02
İlginç bir şeyle karşılaştım. Brandon Sanderson, DragonCon'da kitaptaki bölümlerden birinin 70000 kelime civarında ve yaklaşık 80 bakış açısına sahip olduğunu söylemiş yanlış anlamadıysam. (Neredeyse ufak(!) bir kitap boyutunda ve tüm kitabın yaklaşık beşte biri oluyor. Lan!)

Tarmon Gai'don'un büyük bir kısmını bu bölümden mi okuyacağız acaba? Yoksa Son Savaş'tan sonra dünyanın dört bir yanında neler olduğunu anlatan devasa bir bölüm mü bizi bekliyor? [*]Kendimi magazin haberi sunar gibi hissettim yav. 'Bizi takip etmeye devam edin sayın seyirciler!' de diyeyim, tam olsun.[/*] İlk söylediğimin gerçekleşme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünmekle birlikte sayfalar dolusu bir bitiş bölümü görme ihtimalimiz de az değil gibi.

bence de Tarmon Gai'don.

Kitabın sonunu Robert Jordan mı yazmıştı?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 12 Eylül 2012, 22:50:40
Kitabın sonunu Robert Jordan mı yazmıştı?

Evet. Sanderson gayet huzurlu ve güzel bir son olduğunu söylemiş. Serinin hayranlarının beklentilerini karşılayacağını düşünüyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 27 Eylül 2012, 16:30:47
Spoiler: Göster
Açıklığa kavuşmamış bir mektup daha var ki, o da Rand 'in Beyaz kuleye gittiğinde oradaki aes sedailerden birinin (adını hatırlayamadım) eline tutuşturduğu mektup. Ben büyük bir ihtimalle Verin tarafından bırakıldığını düşünüyorum. Acaba ne ile ilgili orası muamma.


Mesajı biraz geç gördüğümden şimdi cevaplıyayım.
Spoiler: Göster
O mektubu Verin bıraktı ve içeriği tam olarak söylenmedi fakat içeriğinde ne olduğu çıkarılabilir.
Rand'ın Beyaz Kule ziyaretinden sonra geldiği Tear'da Cadsuane'yi affedip onu görev verip bi yere yollaması ardından Rodel Itturalde ve adamlarının neredeyse yok olacağı Marador şehrinde Rand'ın gelip onları kurtarması ve kurtardıktan sonra Rodel'e
-Sana bir sürprizim var demesi
ve bu sürprizin Tear'a döndüklerinde Cadsuane'nin yanında bulunan Arad Doman kralı Alsalam olması aslında o mektubun içeriğinin Alsalam'ın bulunduğu yer ile alakalı olduğunu anlayabiliriz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 29 Eylül 2012, 21:47:03
Daha önce son kitap Işığın Anısı'nın ilk bölümüne ait ufak (gerçekten de ufakmış bu arada) bir kısım yayınlanmıştı. Şimdi de ilk bölümün tamamı yayınlanmış Tor'un web sayfasında. Ben yine haddim olmayarak buna da el atmış bulunmaktayım. :D (Giriş bölümünden ufak bir kısım ve 11. bölümden bir Mat POV'u yayınlanmıştı. Giriş bölümünün tamamı da 3 dolara satışa çıkarıldı. İnsanların heyecanını bu derece kullanarak para kazanmaya çalışmaları sinirimi bozmadı değil. Neyse.)

Karakter sayısı sınırına takıldığımdan dolayı orjinal metni şöyle (http://www.tor.com/stories/2012/09/a-memory-of-light-chapter-1-qeastward-the-wind-blewq) vereyim. :D

Bu da çevirisi efendim: (Açıkçası, gerçekten benim için uzun bir metin olduğundan harala gürele çevirmiş olabilirim. Dan dun yazdım yine. :D Fazla saydırmazsanız arkamdan sevinirim. :P)

Not: Giriş bölümünden de spoiler içerir.

Spoiler: Göster
Birinci Bölüm
Doğuya Esti Rüzgar

Zaman Çarkı döner ve çağlar gelir geçer, ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. Efsaneler solup mitlere döner, ve mitler bile onları doğuran çağ yeniden geldiğinde unutulmuş olurlar. Kiminin Üçüncü Çağ dediği, daha gelmemiş ve çoktan geçip gitmiş bir çağda, Puslu Dağlar’dan bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar ne de bitişler vardır. Fakat bu bir başlangıçtı.

Doğuya, yüksek dağlardan alçalarak ve ıssız çöllerin üzerinden süzülerek esti rüzgar. Batıkorusu denen, bir zamanlar çamlar ve defnelerin yetiştiği yerden geçti. Burada, rüzgar ara sıra görünen yüksek meşelerin etrafı hariç sık, karmakarışık çalılıklardan biraz fazlasını buldu. Bu ağaçlar da hastalıktan müzdarip, kabukları soyulmuş ve dalları dökülmüş görünüyordu. Geriye kalan her yere toprağı kahverengi bir battaniye gibi örten, meşelerin iğne yaprakları dökülmüştü. Batıkorusu’nun, iskeletler gibi görünen dallarının hiç birinde tomurcuk yoktu.

Kuzeye ve doğuya, sallandıkça çatırdayan ve kırılan çalılıklar boyunca esti rüzgar. Geceydi; ve sıska tilkiler, boş umutlarla bir av ve ya leş arayarak çürümüş toprağı eşeliyordu. Hiç bir bahar kuşu ötmeye gelmemişti, ve –en can alıcısı- tüm diyar boyunca kurtların uluması susmuştu.

Ormandan dışarıya ve Taren Salı boyunca esti rüzgar. Ondan arta kalanı boyunca... Bir zamanlar yerel ölçülere göre iyi bir kasabaydı. İki Nehirler olarak bilinen toprakların ağzına kurulmuş, kırmızıtaştan temelleri üzerinde yüksek, kara binalar ve kaldırımlı bir sokak...

Dumanlar, çoktan yanmış binalardan yükselmeyi bırakmıştı; fakat kasabadan geriye tamir edecek çok azı kalmıştı. Başıboş köpekler yiyecek bir şeyler bulabilmek için dolanıyordu molozların arasında. Rüzgar geçerken gözlerini yukarıya çevirdiler. Gözleri açtı.

Rüzgar nehri doğuya doğru geçti. Burada, mülteci kümeleri geç saate rağmen Baerlon’dan Beyazköprü’ye giden uzun yolu yürüyorlardı. Boyunları bükük, omuzları düşük, üzgün gruplardı. Kimi Domanilerin bakır tenine sahipti. İş giysileri, ellerinde çok az şeyle dağları aşmış olmanın zorluklarını gösteriyordu. Bazıları daha da uzaktan gelmişlerdi. Kirli peçelerinin üstündeki boş gözleriyle Tarabonlular... Kuzey Ghealdan’dan çiftçiler ve hanımları... Hepsi Andor’da yiyecek olduğu dedikodularını duymuştu. Andor’da umut vardı.

Şimdiye kadar ikisini de bulamamışlardı. Doğuya esti rüzgar, ekinsiz tarlaların arasından akan nehir boyunca. Ot bitmeyen otlaklar... Meyvesiz meyve bahçeleri...

Terk edilmiş köyler... Etinden ayrılmış kemikler gibi duran ağaçlar... Kargalar kümeleniyordu dallarına sık sık; açlıktan kıvranan tavşanlar ve bazen daha büyük hayvanlar toplanıyordu altlarındaki ölü çimenlerde. Hepsinin de üstünde, her zaman her yerde var olan bulutlar diyarın üstüne çöreklenmişti. Bazen o bulutlar gökyüzünü öyle bir kaplıyordu ki vaktin gece mi yoksa gündüz mü olduğunu söylemek imkansız oluyordu.

Rüzgar büyük şehir Caemlyn’e yaklaştığında kuzeye, turuncu ve kırmızı, öfkeli, gökyüzündeki aç bulutlara doğru püsküren dumanlarla yanan şehirden uzağa döndü döndü. Savaş Andor’a gecenin sakinliğinde gelmişti. Şehre yaklaşan mülteciler, yakında tehlikeye doğru yürümüş olduklarının farkına varacaklardı. Şaşırtıcı bir durum değildi. Tehlike her yerdeydi. Ona doğru gitmekten sakınmanızın tek yolu olduğunuz yerde durmaktı.  

Rüzgar kuzeye estikçe, umutsuz gözlerle bakan, tek başına ve ya küçük gruplar halinde yol kenarına oturmuş insanların arasından geçti. Kimi, açlıktan yerlere uzanmış; etrafındaki gürültüye, yukarıda kaynayan bulutlara bakıyordu. Diğerleri, neye doğru gittiklerini bilmedikleri halde yorgun argın ilerlemeye devam ediyorlardı. Son Savaş’a, kuzeye, artık bu ne ifade ediyorsa... Son Savaş umut değildi. Son Savaş ölümdü. Fakat, orada olunabilecek, oraya gidilebilecek bir yerdi.  

Akşamın loşluğunda, rüzgar Caemlyn’in kuzeyine toplanmış büyük bir kampa ulaştı. Bu koca alan ormanlarla bezeli bir manzaraya kurulmuştu; fakat çürüyen bir kütükteki mantarlar gibi yayılmıştı ona. Onbinlerce asker, ormanlık araziyi hızlıca çıplaklaştıran kamp ateşlerinin başında bekliyorlardı.

Rüzgar, ateşlerin dumanıyla askerlerin yüzlerini kamçılayarak aralarından esti. Buradaki insanlar mültecilerdeki umutsuzluğu göstermiyorlardı, fakat içlerinde korku vardı. Hastalıklı toprakları görebiliyorlardı. Yukarıdaki bulutları hissedebiliyorlardı. Biliyorlardı.

Dünya ölüyordu. Askerler, odunların tükenişini seyrederek ateşlere bakıyorlardı. Kor ve kor, bir zamanlar canlı olan küle dönüyordu.

Bir grup adam, güzelce yağlanmasına rağmen paslanmaya başlayan zırhları inceliyorlardı. Bir grup beyaz cüppeli Aiel –Toh’larını karşılamalarına rağmen yeniden silah kuşanmayı reddetmiş eski savaşçılar- su dolduruyorlardı. Bir grup korkmuş hizmetçi, yarın Beyaz Kule ve Yenidendoğan Ejder arasında bir savaş patlayacağından emin, rüzgarla sallanan çadırların altındaki depoları düzenliyordu.

Kadınlar ve erkekler gerçekleri geceye fısıldıyordu. Son geldi. Son geldi. Her şey yıkılacak. Son geldi.

Bir kahkaha çınlıyordu havada.

Ilık bir ışık, kampın merkezindeki geniş bir çadırın kapağının etrafından ve yanlarda, alttaki boşluklardan yayılıyordu.

O çadırın içinde, Rand al’Thor –Yenidendoğan Ejder- başını arkaya atmış kahkahayla gülüyordu.

“Eee, o ne yaptı?” dedi Rand kahkahası dindiğinde. Kendisi için bir kupa kırmızı şarap doldurdu. Sonra da sorusu karşısında kızaran Perrin için bir tane...

‘Gittikçe sertleşti.’ diye düşündü Rand, ‘ama her nasılsa masumiyetini kaybetmedi.’ Tamamen değil. Rand için olağanüstü bir şeydi bu. Bir mucize, sanki alabalıktan çıkan bir inci tanesi gibi. Perrin güçlüydü; fakat gücü onu bozmamıştı.

“Eee...” dedi Perrin, “Marin’in nasıl olduğunu bilirsin. Her nasılsa Cenn’e sanki bakıma muhtaç küçük bir çocuk gibi bakmayı başarıyor. Faile ve beni iki aptal genç gibi yerde yatarken bulmak...eee, bence halimize gülmek ve bizi mutfağa bulaşıkları ovalamaya göndermek arasında sıkışıp kalmıştı. Ayrı ayrı gönderecekti tabii, bizi dertten kurtarmak için.”

Rand, sahneyi kafasında canlandırmaya çalışarak gülümsedi. Perrin –iriyarı, sağlam Perrin- o kadar zayıf düşmüş ki zorla yürüyebiliyor. Çok tutarsız bir görüntüydü. Rand arkadaşının abarttığını varsaymak istedi; ama Perrin’in başında bir tane bile dürüst olmayan saç teli yoktu. Bir insanın özünün tamamen aynı kalıp da ne kadar çok değişebilmesi tuhaftı.

“Her neyse,” dedi Perrin içkisinden bir yudum aldıktan sonra, “Faile beni yerden kaldırıp atıma bindirdi ve ikimiz önemli kişiler gibi görünerek kasıla kasıla dolaştık. Çok bir şey yapmadım Rand. Çatışma diğerleri tarafından kazanıldı –ben bir kupayı dudağıma bile götürmekte zorlanıyordum.” Duraksadı, altın renkli gözleri uzaklara dalarak. “Onlarla gurur duymalısın Rand. Dannil, baban ve Mat’in babası, onlar olmadan yaptığımın yarısını bile başaramazdım. Hayır, onda birini bile.”

“İnanıyorum,” dedi Rand şarabına bakarak. Lews Therin şarabı sevmişti. Rand’in bir parçası –uzak parçası, bir zamanlar olduğu bir adamın anıları- kalitesiz hasattan memnun kalmamıştı. Şimdiki dünyada çok az üzüm, Efsaneler Çağı’nın şaraplarını tatlandıranlarla aşık atabilirdi.

Ufak bir yudum aldıktan sonra şarabı kenara bıraktı. Min hala çadırın perdeyle ayrılmış öteki kısmında uyukluyordu. Rüyalarında geçen olaylar Rand’i uyandırmıştı. Gördüklerini aklından uzaklaştırdığı için Perrin'in buraya gelmiş olmasına minnettardı.

Mierin... Hayır. O kadının aklını karıştırmasına izin vermeyecekti. Muhtemelen gördüklerinin amacı da buydu.

“Benimle gel.” dedi Rand. “Yarın için bir şeyleri kontrol etmem gerekiyor.”

Gecenin içine doğru yürüdüler. Rand, Sebban Balwer’ın bulunduğu yere doğru giderken bir kaç Mızrağın Kızı da peşlerine takıldı. Perrin, Balwer’i hizmet etmesi için Rand’e devretmişti, ki bu durum en büyük gücü elinde bulunduranlara yönelmeye yatkın olan Balwer için hiç de problem olmamıştı.
  
“Rand?” diye sorusuna başladı Perrin. Bir yandan da bir eli Mah’alleinir’in üstünde, Rand’le beraber yürüyordu. “Bunların hepsini sana daha önce de anlattım. İki Nehirler kuşatması, savaş... Neden tekrar soruyorsun?”

“Daha önce olaylar hakkında sorular sordum. Neler olduğunu. Ancak olayların başından geçtiği insanlar hakkında hiç soru sormadım.” Karanlıkta görebilmeleri için bir ışık küresi yaparak Perrin’e baktı. “İnsanları hatırlamam gerekiyor. Hatırlamamak geçmişte bolca yaptığım bir hataydı.”

Kıpır kıpır esen rüzgar, Perrin’in yakındaki kampından yükselen kamp ateşlerinin kokusunu ve silahları üzerinde çalışan demircilerin seslerini taşıdı. Rand hikayeleri duymuştu: Güçle dövülmüş silahlar yeniden keşfedilmişti. Perrin’in adamları, Rand’in iki Asha’man’ının da haşatını çıkararaktan, mümkün olduğunca çok üretebilmek için fazla mesai yapıyorlardı.

Rand elinden geldiği kadar çok Ashaman’ı bu iş için Perrin’in hizmetine vermişti. Çünkü, düzinelerce Mızrağın Kızı - duyar duymaz- ona gelip Güçle dövülmüş mızrakbaşları istemişti. Bu çok mantıklı, Rand al’Thor, diye açıklamıştı Beralna. Demircileri her kılıç başına dört mızrakbaşı dövebilir. “Kılıç” kelimesini söylerken sanki deniz suyu tatmış gibi yüzünü buruşturmuştu.
  
Rand hiç deniz suyu tatmamıştı. Lews Therin tatmıştı. Bunun gibi gerçekleri bilmek, bir zamanlar onu çok fazla rahatsız ederdi. Şimdi ise bunların kendisinin bir parçası olduğunu kabullenmeyi öğrenmişti.

“Bize neler olduğuna inanabiliyor musun?” diye sordu Perrin. “Işık! Bazen, şu süslü kıyafetleri giyen insanların, ne zaman üzerime yürüyüp bana bağırmaya başlayacaklarını ve sonra, ne kadar da haddiden fazla kendini bir şey sanan birisi olduğum için beni ahırları temizlemeye yollayacaklarını merak ediyorum.”
 
“Çark dilediği gibi dokur, Perrin. Ne olmaya ihtiyacımız vardıysa ona dönüştük.”
 
Başıyla onayladı Perrin, Rand’in elindeki ışıkla aydınlanmış çadır aralarında yürürlerken.

“Nasıl... hissettiriyor?” diye sordu Perrin. “Kazandığın şu hatıralar.”

“Hiç kalktığında tüm açıklığıyla hatırladığın bir rüya gördün mü? Çabuçak solup giden değil de gün boyunca peşini bırakmayan.”
  
“Evet.” dedi Perrin tuhaf bir çekingenlikle. “Evet, gördüğümü söyleyebilirim.”
 
“İşte onun gibi.” diye devam etti Rand. “Lews Therin olduğumu, onun ne yaptığını hatırlayabiliyorum. Bir insanın rüyasında yaptığı şeyleri hatırladığı gibi. Onları yapan bendim. Fakat ille de onlardan hoşlanmama gerek  yoktu - ve ya uyanık halimde onları hayata geçireceğimi düşünmüyordum. Ama bu, rüyalarımda, yapılması gereken doğru hareketler gibi göründüğü gerçeğini değiştirmez.”

Perrin başını sallayarak onayladı.

“O, benim.” dedi Rand. “Ve ben de O’yum. Fakat aynı zamanda, O değilim de.”

“Eh, hala kendin gibi görünüyorsun.” dedi Perrin. Ancak Rand “görünüyorsun” kelimesindeki ufak duraklamanın farkına varmıştı. Acaba Perrin bunun yerine “kokuyorsun” mu demeliydi? “O kadar da değişmedin.”
 
Rand bu durumu, deli gibi görünmeden Perrin’e açıklayıp açıklayamadığından emin olamamıştı. Yenidendoğan Ejder sıfatını taşırken dönüştüğü insan... bu öylesine bir rol değildi, sadece bir maske değildi.

Neyse oydu. Değişmemişti. Dönüşmemişti. Sadece kabul etmişti.

Fakat bu, tüm cevaplara sahip olduğu anlamına da gelmiyordu. Beynine yerleşmiş dört yüz yıllık anılara rağmen hala ne yapması gerektiği hakkında endişeleniyordu. Lews Therin Delik’i nasıl mühürlemesi gerektiğini bilmiyordu. Teşebbüsü faciayla sonuçlanmıştı. Leke, Kırılış... Hepsi, şimdi kırılgan olan mühürlerle oluşturulmuş kusurlu bir zindan içindi.
 
Bir cevap sürekli Rand’in aklında beliriyordu. Tehlikeli bir cevap. Lews Therin’in hiç göz önünde bulundurmadığı bir cevap...

Eğer cevap, Karanlık Varlık’ı yeniden hapsetmek değildiyse?  Eğer cevap, kesin cevap, başka bir şey idiyse? Daha kalıcı bir şey...

Evet, diye düşündü Rand, belki de yüzüncü kere. Fakat bu mümkün mü?

Rand’in katiplerinin çalıştığı çadıra vardılar. Arkalarına yayılmış Mızrağın Kızları ile beraber, Rand ve Perrin çadıra girdi. Katipler geç vakte kadar ayakta kalmıştı tabii ki ve Rand’in çadırlarına geldiğini görmek onları şaşırtmış görünmüyordu.

Haritaların ve bir sürü kağıdın bulunduğu masanın yanında durduğu yerden “Lord Ejder.” diye selamladı Balwer, sertçe eğilirek. Zapzayıf ufak adam, yumru dirseği üzerine büyük gelen kahverengi ceketindeki delikten fırlamış bir şekilde, endişeyle kağıtları dizdi.
 
“Raporlar.” dedi Rand.

“Roedran gelecek.” diyerek başladı Balwer, ince ve net sesiyle. “Andor Kraliçesi, Kandaşlar’ının açacağı kapıyolların sözünü vererek çağırttı onu. Meclisindeki casuslarımız, adamın Kraliçe’nin yardımına ihtiyaç duyduğu için sinirli olduğunu; ama sırf bir kenarda bırakılmış gibi görülmemek için de bu toplantıda bulunmakta kararlı olduğunu söylüyorlar.”  

“Mükemmel.” dedi Rand. “Elayne casuslarınız hakkında hiç bir şey bilmiyor, değil mi?”

“Lordum!” dedi Balmer incinmiş bir edayla.

“Kraliçe’nin katiplerimiz arasına gönderdiği casusu belirleyebildin mi?” diye sordu Rand.

Balwer ağzından tükürükler saçmaya başlamıştı. “Hiç kimse-“

“Birilerini gönderecektir, Balwer.” dedi Rand yüzünde bir gülümsemeyle. “Bana bunları öğreten ondan başkası değildi ne de olsa. Fark etmez. Yarından sonra niyetimin neler olduğunu herkes öğrenecek. Sırlara ihtiyaç kalmayacak.”

Kalbime en yakın tuttuklarım hariç hiç birine.

“Bu, herkesin toplantıya katılacağını mı gösteriyor?” diye sordu Perrin. “Tüm büyük hükümdarlar? Tear ve Illian?”

“Amrylin katılmaları için ikna etti.” diye cevapladı Balwer. “Eğer bakmak isterseniz yazışmalarının kopyaları elimde bulunuyor, Lordlarım.”

“Bakacağım.” dedi Rand. “Onları çadırıma gönder. Gece boyunca inceleyeceğim.”

Yer sarsıntısı aniden gelmişti. Katipler, bir yandan etraflarında yere gömülen mobilyalar karşısında bağrışır ve onları tutmaya çalışırken bir yandan da kağıt yığınlarını kapıyorlardı. Dışarıda, insanlar bağrışıyordu. Sesleri, kırılan ağaçların ve tangırdayan demirlerin sesinin üzerinden zar zor duyuluyordu. Toprak inledi. Uzaktan gelen bir gürültü.

Rand acı dolu bir kramp gibi hissetmişti onu.

Uzakta, sanki gelecek olanların bir habercisiymiş gibi gökyüzünü salladı şimşek. Sarsıntı dindi. Katipler, sanki bırakırlarsa onları devireceğinden korkarlarmış gibi hala sıkı sıkı sarılmışlardı kağıt yığınlarına.
  
Gerçekten de burada. diye düşündü Rand. Hazır değilim – hazır değiliz- ancak o yine de burada.

Aylarca bu günün korkusuyla yaşamıştı. Trollocların geldiği geceden, Lan ve Moiraine’în onu İki Nehirler’den alıp sürüklediği zamandan beri, gelecek olandan korkmuştu.
 
Son Savaş. Son. Şimdi kapısının eşiğindeyken, kendini ondan korkmuyor bulmuştu. Endişeli, ama korkmamış.

Senin için geliyorum. diye düşündü Rand.

“İnsanlara haber verin.” diye konuştu Rand katiplerine hitaben. “Uyarılar asın. Depremler devam edecek. Fırtınalar. Gerçek, korkunç fırtınalar. Bir Kırılış olacak ve bundan kaçamayız. Karanlık Varlık bu dünyayı toza çevirmeyi deneyecek.”

Katipler, birbirlerine endişeli bakışlar atarak başlarını salladılar. Perrin düşüncelere dalmış görünüyordu; fakat o da hafifçe salladı başını. Sanki kendi kendisi için.

“Başka haberler?” diye sordu Rand.

“Andor Kraliçesi bugün bir şeyler hazırlığında olabilir, Lordum.” diye cevapladı Balwer.

“ ‘Bir şeyler’ çok da açıklayıcı bir kelime değil, Balwer.” dedi Rand.

Balwer yüzünü buruşturdu. “Üzgünüm, Lordum. Şimdilik size daha fazla bilgi veremiyorum. Not henüz elime geçti. Kraliçe Elayne bazı danışmanlarını kısa bir süre önce uyandırmış. Niçin uyandırdığını öğrenebilecek kadar yakında hiç adamım yok.”

Rand, bir eli belindeki Laman’ın kılıcının üzerinde, kaşlarını çattı. “Yarın için yapılacak planlar olabilir yalnızca.” dedi Perrin.

“Evet.” dedi Rand. “Yeni bir şeyler öğrenirsen bana haber ver, Balwer. Teşekkür ederim. İyi iş başardın.”
 
Adam artık daha dik duruyordu. Şu son günlerde –kapkaranlık günlerde- her adam işe yarayacak bir şeyler yapmaya uğraşıyordu. Balwer alanında en iyisiydi ve yeteneklerine güveniyordu. Yine de onu çalıştıranın kim olduğunu hatırlatmaktan zarar gelmezdi. Özellikle de patronunuz Yenidendoğan Ejder’den başkası değilse.

Rand arkasında Perrin’le beraber çadırı terk etti.

“Endişelendin.” diye lafı açtı Perrin. “Elayne’i uyandıran şeyin ne olduğu hakkında.”

“İyi bir sebebi olmasa uyandırmazlardı.” dedi Rand hafifçe. “İçinde bulunduğu durumu düşünürsek.”

Hamile. Rand’in çocuklarına hamile. Işık! O ise bunu henüz öğrenmişti. Ona bunu söyleyen neden Elayne olmamıştı ki?

Cevabı basitti. Elayne, Rand’in duygularını tıpkı Rand’in de onunkileri hissettiği gibi hissedebiliyordu. Rand’in son zamanlarda nasıl olduğunu da hissedebilmiş olsa gerekti. Ejderdağı’ndan önce. Şeydeyken...

Kısacası, böyle bir ruh hali içindeyken Elayne onu hamileliğiyle yüz yüze bırakmak istememişti. Bunun da ötesinde, Rand de kendisini kolayca bulunabilir birisi yapmamıştı.

Yine de büyük bir şoktu.

Baba olacağım, diye düşündü –ilk defa aklına gelmiyordu. Evet, Lews Therin’in çocukları olmuştu ve Rand onları ve adamın onlara karşı sevgisini hatırlayabiliyordu. Aynısı değildi.

O, Rand al’Thor, baba olacaktı. Son Savaş’ı kazandığını varsayarsa.

“İyi bir sebebi olmasa Elayne’i uyandırmazlardı.” diyerek devam etti, yeniden iş konuşmaya dönerek. “Endişelendim. Sadece ne olabileceğinden değil, aynı zamanda olası bir dikkat dağılmasından da. Yarın önemli bir gün olacak. Eğer Gölge yarın neler olacağına dair herhangi bir ipucuya sahipse bizi toplanmaktan, birleşmekten alıkoymak için her yolu deneyecektir.”

Perrin sakalını kaşıdı. “Elayne’e yakın adamlarım var. Olaylara benim için göz kulak olan kişiler.”

Rand elini kaldırdı. “Hadi onlarla konuşmaya gidelim. Bu gece yapacak bir sürü işim var, ama... Evet, bu meseleyi atlayamam.”

İkili, arkalarında Rand’in korumaları onları peçe ve mızraklarıyla gölge gibi takip ederken, hızlarını artırarak Perrin’in yakında bulunan kampına doğru yöneldi.


 
Gece çok sessiz geliyordu. Egwene, çadırında, Rand’a yazdığı mektup üzerinde çalışıyordu. Mektubu gönderme konusunda pek emin değildi. Göndermek önemli değildi. Yazmak, düşüncelerini düzenlemekle, ona söylemek istediklerini kararlaştırmakla ilgiliydi.

Gawyn eli kılıcında, Muhafız pelerini hışırdayarak çadıra girdi.

“Bu sefer kalacak mısın?” diye sormaya başladı Egwene kalemini mürekkebe batırarak. “Yoksa hemen geri mi döneceksin?”

“Bu gece hoşuma gitmiyor, Egwene.” Omzunun üzerinden geriye baktı. “Bir şeyler yanlış hissettiriyor.”

“Dünya yarının neler getireceğini bekler bir vaziyette nefesini tutuyor Gawyn. Senden rica ettiğim gibi, Elayne’e haber verdin mi?”

“Evet. Uyanık olmayacaktır. Saat çok geç.”

“Göreceğiz.”

Elayne’in kampından elinde ufak, katlanmış bir mektupla haberci geleli çok olmamıştı. Egwene mektubu okudu ve gülümsedi. Yerinden kalktı ve bir kaç şeyi düzenleyerek “Gel.” dedi Gawyn’e. Elini salladı ve havada bir kapıyol açıldı.
 
“Oraya Yolculuk mu edeceğiz?” diye sordu Gawyn. “Sadece kısa bir yürüyüş mesafesinde.”

Gawyn kapıyoldan Egwene'den önce geçer ve diğer tarafı kontrol ederken “Kısa bir yürüyüş, Amyrlin’in Andor Kraliçesi’ni çağırmasını gerektirirdi.” dedi Egwene. “Bazı zamanlar, insanların arkasından sorular sormaya başlayacağı hareketleri yapmak istemem.”
 
Siuan bu yetenek için cinayet işlerdi. diye düşündü Egwene kapıyoldan öbür tarafa adımını atarken. Eğer başkalarını bu kadar hızlı, sessiz ve kolayca ziyaret edebilseydi ne kadar dalavere çevirirdi kim bilir?

Öteki tarafta, Elayne sıcacık ateşin yanında duruyordu. Kraliçe, soluk yeşil bir elbise giymişti. İçerideki bebekler yüzünden de karnı iyice şişikti. Hızlıca Egwene’e doğru hareketlendi ve onun yüzüğünü öptü. Birgitte, omzuna salınmış altın rengi örgüsü, kırmızı kısa yeleği ve geniş, gök mavisi pantolonuyla kollarını kavuşturmuş, çadır kapaklarından birinin yanında bekliyordu.
    
Gawyn bir kaşını kaldırıp kız kardeşine baktı. “Uyanık olmana şaşırdım.”

“Bir rapor bekliyorum.” dedi Elayne ve Egwene’e ateşin yanında bulunan bir çift, minderli sandalyelerden birine oturarak ona katılmasını işaret etti.

“Önemli bir şey mi?” diye sordu Egwene.

Elayne kaşlarını çattı. “Jesamyn Caemlyn hakkında haber göndermeyi yine unuttu. Kadına bana iki saatte bir rapor göndermesi için katı emirler verdim, yine de oyalanıyor. Işık! Muhtemelen bir şey yoktur. Yine de Serinia’dan Yolculuk bölgesine gidip olan biteni kontrol etmesini istedim. Umarım senin için bir sorun yoktur.”

“Dinlenmen gerek.” dedi Gawyn kollarını kavuşturmuş bir şekilde.

“Önerin için çok teşekkür ederim.” dedi Elayne. “Ki Birgitte de bana aynı şeyi söylediğinde yaptığım gibi umursamayacağım. Anne, konuşmak istediğin şey nedir?”

Egwene üzerinde çalıştığı mektubu uzattı.

“Rand’e mi?” diye sordu Elayne.

“Onu, benden farklı bir bakış açısından görüyorsun. Bana bu mektup hakkında ne düşündüğünü söyle. Bunu ona göndermeyebilirim. Daha karar vermedim.”

“Tonu... zorlayıcı.” dedi Elayne.

“Başka hiç bir şeye tepki verecekmiş gibi görünmüyor.”

Mektubu okuduktan sonra Elayne mektubu indirdi. “Belki de nasıl istiyorsa öyle yapmasına izin vermeliyiz.”
 
“Mühürleri kırmak?” diye sordu Egwene. “Karanlık Varlık’ı serbest bırakmak?”

“Neden olmasın?”

“Işık, Elayne!”

“Gerçekleşmesi gerekiyor, öyle değil mi?” diye sordu Elayne. “Demek istediğim, Karanlık Varlık kurtulacak. Şimdi bile hemen hemen serbest sayılır.”

Egwene şakaklarını ovaladı. “Dünyaya dokunmak ve serbest kalmak arasında fark var. Güç Savaşı boyunca Karanlık Varlık hiç bir zaman tam anlamıyla dünyaya salınmadı. Delik, dokunmasına izin veriyordu; fakat O kurtulamadan önce yeniden kapatıldı. Karanlık Varlık dünyaya gelseydi, Çark’ın kendisi kırılmış olacaktı. Al, bunu sana göstermek için getirdim.”

Egwene çantasından bir not yığını çıkardı. Kağıtlar Onüçüncü Depo’da çalışan kütüphaneciler tarafından aceleyle toparlanmıştı. “Mühürleri kırmamamız gerektiğini söylemiyorum.” dedi Egwene. “Diyorum ki bunu Rand’in kafadan çatlakça planlarına uyarak yapma riskini göze alamayız.”

Elayne şefkatle gülümsedi. Işık, ama aşıktı o. Ona güvenebilirim, öyle değil mi? Bugünlerde Elayne’le konuşmak zordu. Kandaşlarla çevirdiği kadın dalaveraları...

“Maalesef senin kütüphane ter’angrealinde işe yarar bir şey bulamadık.” Gülen sakallı adam biblosu Kule’de neredeyse ufak bir karışıklığa neden olmuştu; tüm kız kardeşler içinde barındırdığı binlerce kitabı okumak istemişti. “Tüm kitaplar Delik açılmadan önce yazılmış gibi. Aramaya devam edecekler; fakat bu notlar mühürler, zindan ve Karanlık Varlık hakkında bulabildiğimiz tüm her şeyi içeriyor. Eğer mühürleri yanlış zamanda kırarsak korkarım ki bu her şeyin sonu olabilir. Buyur, şunu oku. Elayne sayfalardan birini uzattı.”

“Karaethon Döngüsü?” diye sordu Elayne merakla. “ ’Ve Işık başaramayacak, ve şafak sökmeyecek, ve mahkum yine dolaşacak.' Mahkum, Karanlık Varlık mı?”

“Öyle olduğunu düşünüyorum.” dedi Egwene. “Kehanetler hiç bir zaman açık olmadı. Rand Son Savaş’a girmeye ve mühürleri hemen kırmaya niyetleniyor; ama bu korkunç bir fikir. Önümüzde uzun bir savaş var. Karanlık Varlık’ı şimdi serbest bırakmak Gölge’nin güçlerini artıracak ve bizi zayıflatacaktır.”

“Eğer serbest bırakılacaksa –ve hala bırakılması gerekip gerekmediğini bilmiyorum- en olası ana kadar beklemeliyiz. En azından, bu konuyu tartışmamız gerekiyor. Rand bir çok konuda haklıydı, ama yanlış yaptığı da oldu. Bu yalnız başına karar almasına izin verilebilecek bir konu değil.”

Elayne sayfaları karıştırmaya başladı ve sonunda bir tanesinde durdu. “ ’Kanı bize Işık’ı getirecek...’ ” Düşüncelerde kaybolmuş gibi sayfayı baş parmağıyla ovaladı. “ ‘ Işık’ı bekleyin.’ Bu notu kim eklemiş?”

“O, Doniella Alievin’in hazırladığı, Termendal diline çevrilmiş bir Karaethon Döngüsü kopyası.” dedi Egwene. “Doniella kendi notlarını hazırlamış ve bu notlar neredeyse Kehanetler’in kendisinin olduğu kadar alimler arasında tartışma konusuymuş. O bir Düşgören’miş, biliyorsun. Öyle olduğunu bildiğimiz tek Amyrlin. Yani benden önceki.”

“Evet.” dedi Elayne.

“Bu notları toparlayan kız kardeşler de benim vardığım sonuçlara vardılar.” diyerek devam etti Egwene. Mühürlerin kırılacağı bir zaman gelebilir; ancak, Rand ne düşünürse düşünsün, bu zaman Son Savaş’ın başladığı an değil. Doğru anı beklememiz gerekiyor ve Mühürlerin Gözetmeni olarak o anı seçmek benim görevim. Dünyayı Rand’in aşırı dramatik taktiklerinden birine riske etmeyeceğim.”

“İçinde ufak bir parça Aşık var.” dedi Elayne, yeniden şefkatle. “İyi bir argümanın var Egwene. Bunu ona söyle. Seni dinleyecektir. Rand iyi bir akla sahip ve ikna edilebilir.”  

“Göreceğiz. Şimdilik, ben –”

Egwene aniden, Gawyn’den gelen bir alarm dürtüsü hissetti. Egwene ona baktığında, onu arkasına dönerken gördü. Dışarıda toynak sesleri vardı. Adamın kulakları onunkilerden çok da iyi değildi, fakat bu tür şeyleri dinlemek onun göreviydi.

Egwene, Elayne’in de aynısını yapmasına sebep olarak, Gerçek Kaynak’a sarındı. Birgitte, eli kılıcında, şimdiden çadırın kapaklarını açmıştı.

Dışarıda, bitkin düşmüş bir haberci, gözleri faltaşı gibi açılmış, atının üstünden yere atladı. Çadıra doğru güçlükle ilerledi. Birgitte ve Gawyn, içeridekilere çok yaklaşması ihtimaline karşılık hemen peşine takıldılar.
  
Kadın yaklaşmadı. “Caemlyn saldırı altında majesteleri.” dedi nefes nefese.

“Ne!” dedi Elayne ve sıçrayarak ayağa kalktı. “Nasıl? Jarid Sarand sonunda–”

“Trolloclar.” dedi haberci. “Güneş batmaya yakınken başladı.”

Elayne habericiyi kolundan  yakaladı ve çadırın dışına doğru çekiştirerek “İmkansız!” dedi. Egwene de aceleyle takip etti onları. “Güneş battığından beri neredeyse altı saat oldu.” dedi Elayne haberciye. “Şimdiye kadar neden bir şey duymadık? Kandaşlara ne oldu?”

“Bana söylenmedi Kraliçem.” dedi haberci. “Yüzbaşı Guybon beni acilen size ulaşmam için gönderdi. Kendisi Kapıyoldan henüz geçti.”

Yolculuk bölgesi Elayne’in çadırından çok uzakta değildi. Dışarıda bir kalabalık toplanmıştı; ama kadınlar ve erkekler Amyrlin ve Kraliçe’ye yol verdiler. Bir kaç dakika sonra ikisi de kalabalığın başına ulaşmıştı.

Kanlı giysiler içindeki bir grup adam Elayne’in yeni silahları, ejderler, ile yüklü arabaları çekerek kapıyoldan zahmetle geçtiler. Adamların çoğu neredeyse yıkılmak üzereydi. Duman kokuyorlardı ve derileri isle kararmıştı. Askerler onlara yardım etmek için arabaları, açıkça atların çekilmesi için yapılmışlardı, çekmeye başlarken aralarından kendinden geçercesine yığılanların sayısı az değildi.

Yakınlarda Serinia Sedai ve bazı güçlü Kandaşlar’ın –Egwene onları Elayne’in Kandaşları olarak düşünmeyecekti- yaptığı başka kapıyollar da açılıyordu. Mülteciler sanki aniden salıverilmiş bir nehrin suları gibi akmaya başladı.

“Git.” dedi Egwene Gawyn’e, Beyaz Kule kampının yakınlarındaki Yolculuk bölgesine kendi kapıyolunu açarak. “Kaldırabileceğimiz kadar Aes Sedai’yi haberdar et. Bryne’a askerlerini hazır etmesini söyle. Onlara Elayne ne emrederse onu yapmalarını söyle ve onları kapıyollardan Caemlyn çevresine götür. Andor’la dayanışma içinde olacağız.”

Gawyn başıyla onayladı ve kafasını eğerek kapıyoldan geçti. Egwene kapıyolun kaybolmasına izin verdi ve sonra yaralı, kafası karışmış askerlerin toplandığı yerin yakınında bulunan Elayne’e katıldı. Kandaşlar’dan Sumeko acil ihtiyacı olanların Şifa görmesini sağlamak için yetkileri eline almıştı.

Hava yoğun bir duman kokusuyla doluydu. Egwene, Elayne’e doğru aceleyle seğirtirken kapıyollardan birinde gözüne bir şey çarpmıştı. Alevler içindeki Caemlyn.

Işık! Bir an için afalladı, sonra ise aceleyle hareket etmeye devam etti. Elayne Kraliçe’nin Muhafızları’nın kumandanı olan Guybon ile konuşuyordu. Giysileri ve kolları korku verecek ölçüde kanla kaplanmış yakışıklı adam zar zor ayakta duruyormuş gibi görünüyordu.

“Karanlıkdostları mesaj göndermeleri için bıraktığınız iki kadını öldürdü, majesteleri.” diyordu adam yorgun sesiyle. “Bir başkası savaş sırasında öldü. Fakat ejderleri kurtardık. Kaç... kaçtığımızda ise...” Bir yerine ağrı saplanmış gibi görünüyordu. “Şehir duvarlarındaki delikten kaçtığımızda ise Lord Talmanes’in koruttuğu şehir kapısına doğru gelen bir kaç paralı asker grubuyla karşılaştık. Şans eseri kaçmamıza yardım edecek kadar yakındılar.”

“İyi iş başardınız.” dedi Elayne.

“Fakat şehir–”

İyi iş başardınız.” diye tekrarladı Elayne kesin bir sesle. “Ejderleri ve tüm bu insanları kurtardınız. Bunun için sizi ödüllendireceğim, yüzbaşı.”

“Ödülünüzü Birlik’in adamlarına verin, majestelerim. Onların işiydi. Ve lütfen, eğer Lord Talmanes için bir şeyler yapabilirseniz...” Bir kaç Birlik askerinin kapıyoldan taşıdığı yılgın adamı işaret etti.

Elayne Talmanes’in yanına diz çöktü ve Egwene de ona katıldı. İlk başta Egwene, sanki derisi yaşlılıkla kararmış gibi olan Talmanes’in ölmüş olduğunu düşündü. Sonra, adam zar zor bir nefes aldı.

“Işık.” dedi Elayne. Büzülmüş haldeki adamı Araştırarak. “Daha önce böyle bir şey görmedim.”

“Thakan’dar kılıçları.” dedi Guybon.

“Bu ikimizi de aşar.” dedi Egwene Elayne’e, ayakta durduğu yerden. “Ben...” İnleyen askerlerin ve gıcırdayan arabaların üstünden gelen sesi duyduğundan dolayı Egwene’in sesi alçalmaya başladı.

“Egwene?” diye sordu Elayne usulca.

“Onun için ne yapabiliyorsan yap.” dedi Egwene. Durdu ve aceleyle uzaklaştı. Duyduğu sesi takip ederek kafaları karışmış kalabalığı yarmaya başladı. Bu... evet, orada. Yolculuk bölgesinin kıyısında, çeşit çeşit kıyafetler içindeki Aes Sedailer’in yaralılara doğru koşturduğu açık bir kapıyol buldu. Gawyn görevini güzel yerine getirmişti.

Nynaeve, gayet yüksek bir sesle bu karmaşanın kimin sorumluluğu altında olduğunu soruyordu. Egwene ona yan tarafından yaklaştı ve onu şaşırtan bir şekilde omzundan kavradı.

“Anne?” diye sordu Nynaeve. “Bu Caemlyn’in yandığı hakkındaki şeyler de ne? Ben–”

Yaralıları gördüğü anda kendi sözünü kendi kesti. Bir anda sertleşti ve yaralıların yanına gitmeye çalıştı.

“Öncelikle bakman gereken başka birisi var.” dedi Egwene, Nynaeve’i Talmanes’in yattığı yere götürürken.

Nynaeve keskin bir nefes aldı, sonra dizlerinin üzerine çöküp Elayne’i nazikçe kenara itti. Nynaeve Talmanes’i Araştırdı ve sonra gözleri apaçık bir şekilde donakaldı.

“Nynaeve?” diye sordu Egwene. “Acaba sen–”

Bir örgü patlaması, Nynaeve’den sanki bulutların arkasından aniden çıkan gün ışığı gibi fırladı. Nynaeve Beş Güç’ü parlak bir sütun içinde ördü ve sonra o sütunu Talmanes’in bedenine doğru gönderdi.

Egwene onu uğraşıyla baş başa bıraktı. Çoktan Talmanes için umut bitmiş gibi gözükse de belki bu yeterli olurdu. Işık dilerse, adam yaşardı. Geçmişte adamdan etkilenmişti. Tam olarak Birlik’in – ve Mat’in- ihtiyacı olan bir adamdı.

Elayne ejderlerin yanındaydı ve saçları örgülü bir kadını sorguya çekiyordu. Bu Aludra olmalıydı. Ejderleri keşfeden kişi. Egwene silahlara yaklaştı. Parmaklarını uzun bronz borulardan birinin üzerinde gezdirdi. Onlar hakkındaki raporları almıştı tabii ki. Bazı insanlar demirden dökülmüş ve havaifişek barutlarıyla doldurulmuş bu aletlerin Aes Sedailer’e benzediklerini söylüyordu.

Çoğu şehir halkından olan, daha ve daha fazla mülteci kapıyollardan akın ediyordu. “Işık.” dedi Egwene kendi kendine. “Çok fazlalar. Tüm Caemlyn’i burada, Merrilor’da, konaklatamayız.”

Elayne konuşmasını bitirdi ve Aludra’yı vagonları incelemesi için bıraktı. Öyle görünüyordu ki kadın bu gece dinlenmeye ve vagonlara bakmayı sabaha bırakmaya niyetli değildi. Elayne kapıyollara doğru yürüdü.  
Egwene’in yanından geçerken “Askerler şehrin etrafının güvenli olduğunu söylüyor.” dedi Elayne. “Bir bakmaya gideceğim.”

“Elayne...” dedi Birgitte arkasından gelerek.

“Gidiyoruz! Hadi.”

Egwene Kraliçe’yi işine bıraktı ve kendi işlerini denetlemek üzere geriye döndü. Romanda, Aes Sedailer’in yönetimini devralmıştı ve yaralıları durumlarının aciliyetine göre gruplandırıyordu.

Egwene karşısındaki kaotik karmaşayı incelerken yakınlarda duran bir ikili dikkatini çekti. Bir kadın ve adam. Görünüşlerine bakılırsa Illianlı’ydılar. “Ne istiyorsunuz?”

Kadın önünde eğildi. Açık tenli, koyu saçlı kadının uzun ve ince yapısına rağmen çehresinde bir sertlik vardı. “Ben Leilwin’im.” dedi kadın karıştırılamayacak aksanıyla. “Şifa için çağrı yapıldığı sırada Nynaeve Sedai’ye eşlik ediyordum. Onunla beraber geldik.”

“Sen Seanchan’sin.” dedi Egwene irkilerek.

“Size hizmet etmeye geldim, Amyrlin Makamı.”

Seanchan. Egwene hala Tek Güç tutuyordu. Işık! Tanıştığı tüm Seanchanler ona karşı tehlike unsuru değildi; yine de risk almayacaktı. Kule Muhafızları’ndan bazıları kapıyollardan birinde göründüğünde, Egwene Seanchan ikiliyi işaret etti. “Bunları güvenli bir yere götürün ve onlara gözkulak olun. Onlarla daha sonra ilgileneceğim.”

Askerler başlarını salladılar. Adam gönülsüzce, kadın ise ondan daha kolayca gitti. Yönlendiremiyordu, yani kadın serbest kalmış bir damane değildi. Bir sul’dam olmadığını da göstermiyordu ama.

Egwene, hala Talmanes’in yanında eğilmiş duran Nynaeve’in yanına döndü. Hastalık adamın derisinden onu solgun bırakacak bir şekilde çekilmişti. Onları izleyen bir kaç Birlik üyesine “Onu dinlenebileceği bir yere götürün.” dedi yorgunlukla. “Yapabileceğimi yaptım.”

Adamlar Talmanes’i taşırken Egwene’e doğru baktı. “Işık,” diye fısıldadı Nynaeve, “beni çok ama çok yordu.  Angreal’im olduğu halde. Moraine’in Tam’i kurtarabilmiş olmasından etkilendim. O kadar zaman önce...” Nynaeve’in sesinde bir gurur tınısı duyuluyordu.
 
Tam’i iyileştirmek istemişti, ama yapamamıştı – tabii o zamanlar Nynaeve ne yaptığını bilmiyordu. O zamandan bu yana çok, çok fazla yol kat etmişti.
 
“Doğru mu, Anne?” diye sordu Nynaeve ayağa kalkarak. “Caemlyn hakkındakiler.”

Egwene başını sallayarak onayladı.

Hala kapıyollardan akın akın gelen yaralılara bakarak “Bu çok uzun bir gece olacak.” dedi Nynaeve.

“Ve daha da uzun bir yarın.” dedi Egwene. “Gel hadi, zincir kuralım. Gücümü sana aktaracağım.”
 
Nynaeve  şoka uğramış gibi görünüyordu. “Anne?”

“Şifa konusunda benden daha iyisin.” Egwene gülümsedi. “Amyrlin olabilirim Nynaeve, ama hala Aes Sedai’yim. Herkesin hizmetkarı. Gücüm işine yarayacaktır.”

Nynaeve başını salladı ve zincir kurdular. İkisi, Romanda’nın en kötü yaraları olan mültecilere Şifa vermeye görevlendirdiği bir grup Aes Sedai’ye katıldı.



“Benim göz ve kulak ağımı Faile düzenliyordu.” dedi Perrin Rand’e, ikisi hızla Perrin’in kampına doğru ilerlerken. “Bu gece onlarla beraber olabilir. Seni uyarıyorum. Seni sevdiğinden pek emin değilim.”

Beni sevmesi için aptal olması gerekirdi. diye düşündü Rand. Muhtemelen, bütün bunlar bitmeden önce senden neler isteyeceğimi biliyor.

“Yine de,” diyerek başladı Perrin, “Zannımca, seni tanıyor olmam hoşuna gidiyor. Ne de olsa bir kraliçenin kuzeni. Bence hala delirip bana zarar vereceğinden endişeleniyor.”

“Delilik zaten geldi,” dedi Rand, “ve kontrolüm altında. Sana zarar vermeye gelince, o muhtemelen haklı. Zannetmiyorum ki etrafımdakilere zarar vermekten kaçınabileyim. Öğrenmesi zor bir dersti.”
 
“Deli olduğunu ima ettin.” diye başladı lafa Perrin, eli savaş çekicinin üzerinde, yürüyerek. Gayet büyük olmasına rağmen, onu yan tarafında taşıyordu. Kesinlikle onun için özel bir kın yapması gerekliydi. İnanılmaz bir işçilik örneği. Rand, onun da Asha’manlar’ının yaptığı güçle dövülmüş silahlardan biri olup olmadığını sormaya niyetlenip duruyordu. “Ama Rand, öyle değilsin. Bana hiç de çılgınmış gibi görünmüyorsun.”  

Rand gülümsedi ve aklının köşesinde bir düşünce belirdi. “Deliyim Perrin. Deliliğim bu anılar, bu dürtüler. Lews Therin ele geçirmeye çalıştı. Kendi benliğimi ele geçirmeye çalışan iki insandım. Ve bunlardan biri tamamen çıldırmıştı.”

“Işık,” diye fısıldadı Perrin, “kulağa korkunç geliyor.”

“Çok hoş bir durum değildi. Fakat... işte asıl konu da burada Perrin. O anılara ihtiyacım olduğundan gittikçe daha da emin olmaya başlıyorum. Lews Therin iyi bir adamdı. Ben iyi bir adamdım, ama işler ters gitti –Gittikçe kibirlendim, her şeyi kendi başıma yapabileceğimi düşündüm. Bunu hatırlamam gerekiyordu; o delilik olmadan... o anılar olmadan, yeniden tek başıma hareket etmeye başlayabilirdim.”

Kafasını kaldırıp Egwene ve diğer Beyaz Kule mensuplarının bulunduğu kampa bakarak “Yani, diğerleriyle beraber çalışacak mısın?” diye sordu Perrin.

“Egwene’in mantıklı düşünmesini sağlayacağım.” dedi Rand. “Ben haklıyım Perrin. Mühürleri kırmamız gerekiyor. Egwene’in bunu neden reddettiğini bilmiyorum.”

“O artık Amyrlin.” Perrin çenesini ovaladı. “O Mühürlerin Gözetmeni, Rand. Onlara bir şey olmadığını görmek onun görevi.”

“Öyle. İşte bu nedenle, niyetlendiğim şeyin doğru olduğuna onu ikna etmem gerekiyor.”

“Onları kırma konusunda emin misin Rand?” diye sordu Perrin. “Kesinlikle emin?”

“Söyle bana Perrin. Eğer demirden bir eşya ve ya silah kırılsa, onu yapıştırıp düzgün iş görmesini sağlayabilir misin?”

“Eh, yapabilirsin.” dedi Perrin. “Öyle yapmamak daha iyi ama. Çelik tanecikleri... eh, yeniden döversen her zaman için daha iyisini yapmış olursun. Onu eritmek, en başından başlamak...”

“İşte burada da durum aynı. Mühürler kırıldı, tıpkı bir kılıç gibi. Öyle sadece birleştiremeyiz. İşe yaramayacaktır. Kırılmış parçaları atmalı ve onun yerine geçecek yeni bir şey yapmalıyız. Daha iyi bir şey.”

“Rand,” dedi Perrin, “bu konu hakkında duyduğum en mantıklı laftı bu. Bunu Egwene’e de bu şekilde açıkladın mı?”

“O bir demirci değil, arkadaşım.” dedi Rand gülümseyerek.

“O akıllıdır Rand. İkimizden de akıllı. Eğer doğru bir şekilde izah edersen anlayacaktır.”

“Göreceğiz.” dedi Rand. “Yarın.”

Perrin yürümeyi bıraktı. Yüzü Rand’in güçle oluşturduğu ışık küresi ile aydınlanmıştı. Rand’inkinin yanındaki kampı bölgedeki diğer güçler kadar çok adam içeriyordu. Rand hala Perrin’in bu kadar çok kişiyi,  buna –onca şeyin içinde- Beyazcübbeler de dahildi, toplayabilmesine inanamıyordu. Rand’in göz ve kulak ağına göre kampındaki herkes Perrin’e sadık görünüyordu. Bilgeler ve Aes Sedailer bile Perrin’in dediklerini yapmaya yapmamaktan daha yatkındılar.

Rüzgarın ve gökyüzünün kendisi kadar açıktı ki Perrin bir krala dönüşmüştü. Rand’den farklı bir türde kral –halkının arasında yaşayan bir kral. Rand aynı yoldan yürüyemezdi. Perrin bir insan olabilirdi. Ama Rand’in ,kısa bir süre için daha, bundan daha fazlası olması gerekiyordu. Tüm güçlerin ona güvenebileceği bir sembol olmalıydı.

Bu durum korkunç derecede yorucuydu. Tamamı fiziksel yorgunluk değil, aksine daha derin bir şey. İnsanların ihtiyacı olana dönüşmek onu yoruyor; bir nehrin bir dağı aşındırması kadar net, onu yıpratıyordu. Sonunda, nehir her zaman kazanırdı.

“Bu konuda seni destekleyeceğim Rand.” dedi Perrin. “Ama bana olayın tartışma boyutuna gelmeyeceğine dair söz vermeni istiyorum. Elayne’le kavga etmeyeceğim. Aes Sedailer’e karşı gelmek daha da kötü olur. Hırgürü kaldıramayız.”

“Kavga olmayacak.”

“Bana söz ver.” Perrin’in yüzü o kadar sertleşmişti ki onunla kayaları kırabilirdiniz. “Bana söz ver, Rand.”

“Sana söz veriyorum dostum. Bizi, Son Savaş’a birlik olmuş bir şekilde götüreceğim.”

“Tamam o zaman.” Perrin, başıyla nöbetçilere selam vererek kampına doğru yürüdü. İkisi de –Reed Soalen ve Kert Wagoner- İki Nehirler’dendi. Perrin’i saygıyla selamladır, sonra da Rand’e baktılar ve garip bir şekilde eğildiler.

Reed ve Kert. İkisini de tanıyordu –Işık! Çocukken onlara saygıyla bakardı- ama Rand artık tanıdığı insanların ona yabancıymış gibi davranmasına alışmıştı. Yenidendoğan Ejder gömleğinin üzerinde ağırlaştığını hissetti.  

“Lord Ejder.” dedi Kert. “Biz... Diyorum ki...” Yutkundu, gökyüzüne ve –Rand’in varlığına rağmen- üzerlerine çöreklenmiş gibi görünen bulutlara baktı. “Durumlar kötü görünüyor, öyle değil mi?”

“Fırtınalar genellikle kötü olmuştur Kert.” dedi Rand. “Ama İki Nehirler onları hep atlatmayı başarmıştır. Yine aynısı olacak.”

“Fakat...” dedi Kert yeniden. “Kötü görünüyor. Işık kavursun beni, ama öyle.”

“Çark’ın dilediği gibi olacak.” dedi Rand kuzeye doğru bakarak. “Huzur; Kert, Reed.” dedi sonra yavaşça. “Kehanetler neredeyse gerçekleşti. Bu güne ulaştık ve karşılaşacağımız sınavlar biliniyor. Onlara hazırlıksız bir şekilde girmiyoruz.”

Onlara kazanacaklarının ve ya sağ kalacaklarının sözünü vermemişti; ama iki adam da artık daha dik duruyor ve gülümseyerek başlarını sallıyorlardı. Ortada bir plan olduğunu bilmek insanların hoşuna gidiyordu. Olayların birilerinin kontrolü altında olduğu bilgisi, Rand’in onlara sağlayabileceği en büyük rahatlıktı.
 
“Lord Ejder’i sorularınızla yeterince meşgul ettiniz.” dedi Perrin. “Burayı iyi koruduğunuzdan emin olun –uyuklamak yok, Kert. Ve zar atmak da.”

Perrin ve Rand kampa doğru giderken iki adam yeniden saygıyla selam verdiler. Burada, bölgedeki diğer kamplardan daha fazla neşe vardı. Kamp ateşleri biraz daha parlak, kahkahalar biraz daha gürültülüydü. Sanki İki Nehirler halkı, bir şekilde bunları da evlerinden yanlarında getirmişlerdi.

Gecenin içindekilere doğru başıyla selam veren Perrin’in yanında hızlıca yürürken “Onlara iyi önderlik ettin.” dedi Rand hafifçe.

“Ne yapacaklarını söylememe gerek bıraktırmıyorlar, doğruya doğru.” Fakat, bir haberci koşarak kampa doğru gelirken Perrin hemen komutayı eline aldı. Kızarmış yüzünü ve titreyen bacaklarını gördüğü –Rand’den korkmuştu- zayıf gence adıyla seslendi. Genci yanına çekti ve yumuşak ama net bir şekilde konuştu onunla.

Perrin, genci Lady Faile’yi bulması için gönderdi. “Rand’le yeniden konuşmam gerekiyor.”

“Zaten konuşuyor–”

“Gerçek Rand’e ihtiyacım var. Aes Sedailer gibi konuşmayı öğrenen adama değil.”

Rand iç çekti. “Gerçekten benim, Perrin.” diye itiraz etti. “Senelerdir olduğumdan daha da benim.”

“Tamam, peki. Tüm duyguların maskelendiği zaman seninle konuşmak hoşuma gitmiyor.”

Bir grup İki Nehirler insanı yanlarından geçti ve saygıyla selam verdiler. Rand aniden, bir daha asla o adamlardan biri gibi olamayacağını bilerek, acı bir soğuk yalnızlık dürtüsü hissetti içinde.

“Ee, neymiş?” diye sordu. “Haberci ne söyledi?”

“Endişelenmekte haklıymışsın.” dedi Perrin. “Rand, Caemlyn düşmüş. An itibariyle Trolloclar'la doluymuş.”
Rand suratının kapkatı kesildiğini hissetti.

“Şaşırmadın,” dedi Perrin. “Endişelendin, ama şaşırmadın.”

“Hayır, şaşırmadım.” diye kabul etti Rand. “Saldıracakları yerin güney tarafları olacağını düşünmüştüm –Trolloclar'ın orada görüldüğünü duymuştum- ve yarı yarıya eminim ki Demandred bu işin içinde. Hiç bir zaman bir ordusu olmadan kendini rahat hissetmemiştir. Ama Caemlyn... evet, akıllıca bir hamle. Sana dikkatimizi dağıtmak isteyeceklerini söylemiştim. Eğer Andor’u alır ve Elayne’in dikkatini çekerlerse ittifağım sallanmaya başlar.”

Perrin, Egwene’inkinin tam yanına kurulmuş olan Elayne’in kampına bir bakış attı. “Ama Elayne’in buradan gitmesi senin için daha iyi olmaz mıydı? O, karşılaşmanızın öbür tarafında.”

“Başka taraf yok Perrin. O tarafın nasıl hareket etmesi hakkında itilaflar olsa da sadece tek bir taraf var. Eğer Elayne bu toplantıda bulunmazsa bu başarmak istediğim tüm her şeyi yok edecektir. O, muhtemelen tüm hükümdarlar arasındaki en güçlüsü.”

Rand onu hissedebiliyordu. Bağ sayesinde tabii ki. Ondaki alarm dürtüsü, Rand’e Elayne’in olanlardan haberdar olduğunu anlatıyordu. Acaba yanına gitmeli miydi? Belki de Min’i gönderebilirdi. Min uyanmış ve Rand’in onu bıraktığı çadırdan çıkmıştı. Ve–

Gözlerini kırpıştırdı. Aviendha. O burada, Merrilor’daydı. Bir kaç dakika önce burada değildi, öyle değil mi? Perrin ona şöyle bir baktı ve Rand’in yüzündeki şok ifadesini yok etmek için kendini yormadı.

“Elayne’in ayrılmasına izin veremeyiz.” dedi Rand.

“Kendi yurdunu koruması için bile mi?” diye sordu Perrin inanamayarak.

“Eğer Trolloclar Caemlyn’i zaten ele geçirdiyse Elayne’in anlamlı bir hareket yapabilmesi için artık çok geç. Elayne’in güçleri tahliye işlemleri üzerine yoğunlaşacaktır. Bu iş için orada olmasına gerek yok, ama ona burada ihtiyaç var. Yarın sabah.”

Onun kesin olarak burada kalmasını nasıl sağlayabilirdi? Elayne ne yapılması gerektiği söylendiğinde –tüm kadınların yaptığı gibi- kötü tepki verirdi; ama Rand ima ederse...

“Rand,” dedi Perrin “ya Asha’manları göndersek? Hepsini? Geri almak için Caemlyn’de bir çatışma başlatabiliriz.”

“Hayır,” dedi Rand, kelime canını yakmasına rağmen. “Perrin, eğer şehir cidden istila edilmişse –doğrulamak için kapıyollarla adam göndereceğim- o zaman kaybedilmiş demektir. O duvarları geri almak çok fazla çaba göstermemizi gerektirir, en azından şu an için. Bu koalisyonun, onları bir araya getirme şansım varken dağılıp gitmesine izin veremeyiz. Birlik ve beraberlik bizi kurtaracak. Eğer her birimiz kendi ülkelerimizdeki yangınları söndürmeye gidersek o zaman kaybederiz. İşte şimdiki saldırının amacı da bu.”

“Zannediyorum ki bu mümkün...” dedi Perrin çekicine parmaklarıyla dokunarak.

“Saldırı Elayne’i sinirlendirebilir, harekete geçmesi için daha istekli kılabilir.” dedi Rand, bir düzine kadar farklı eylem ihtimalini gözünün önüne getirerek. “Belki de bu, onu planlarımı kabul etmesi için biraz daha kırılgan yapabilir. Bu güzel bir şey olabilir.”

Perrin kaşlarını çattı.

Başkalarını kullanmayı ne kadar da çabuk öğrendim. Yeniden gülebilmeyi öğrenmişti. Kaderini kabullenmeyi ve onu gülümseyerek takip etmeyi öğrenmişti. Kim olduğuyla, ne yaptığıyla barışık  geçinmeyi öğrenmişti.

Bu anlayış, onun verilen araçları kullanmasına engel olmayacaktı. Onlara ihtiyacı vardı. Hepsine ihtiyacı vardı. Eskisinden farkı ise artık insanları insan olarak gördüğü, sadece kullanabileceği araçlar olarak görmediğiydi. Yani kendisine öyle söylüyordu.

Sakalını kaşıyarak “Yine de Andor’a yardım etmek için bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünmekteyim.” dedi Perrin. “Nasıl içeri sızdıklarını düşünüyorsun?”

“Yolkapısı kullanarak.” dedi Rand dalgın dalgın.

Perrin homurdandı. “Ee, Trollocların kapıyolları kullanarak Yolculuk yapamadığını söylemiştin; acaba bunu yapmanın bir yolunu öğrenmiş olabilirler mi?”

“Işık’a dua et ki bulmuş olmasınlar.” dedi Rand. “Kapıyollardan geçmeyi başarabilen tek Gölgedolu gholamlar ve Aginor onlardan bir kaç taneden fazla üretecek kadar aptal değildi. Hayır, Mat’in kendisi üzerine bahse girerim ki Caemlyn Yolkapısı’nı kullandılar. Elayne’in orada bekçi bulundurduğunu sanıyordum!”

“Eğer Yolkapısı kullandılarsa, bir şeyler yapabiliriz.” dedi Perrin. “Trollocların Andor’da gezip dolaşmasına izin veremeyiz; eğer Caemlyn’i terk etmeye karar verirlerse arkamızda olacaklardır ve bu bizim için bir felaket olur. Ama tek bir noktadan gelirlerse oraya yapacağımız bir saldırıyla akınlarına engel olabiliriz.”

Rand pis pis sırıttı.

“Bu kadar komik olan ne?”

“En azında benim İki Nehirler gençlerinin bilmemesi ve anlamaması gereken şeyleri bilmem ve anlamam için bahanem var.”

Perrin burnunu çekti. “Git de Şarappınarı Deresi’ne atla. Gerçekten de Demandred mi olduğunu düşünüyorsun?”

“Bu tam olarak onun deneyeceği türden bir şey. Düşmanlarını böl, onları teker teker yok et. En eski savaş stratejilerinden biridir.”

Demandred’in kendisi de bunu eski yazıtlarda keşfetmişti. Delik açılmadan önce, savaş hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı. Ooo, savaşı anladıklarını düşünüyorlardı; ancak bu sadece, bir alimin tozlu ve çok eski bir şeye bakıp onu anlamasıydı.  

Tüm Gölge’ye dönenler içierisinde Demandred’in ihaneti en trajik gözükeniydi. Adam bir kahraman olabilirdi. Bir kahraman olmalıydı.

Bunun suçlusu da benim, diye düşündü Rand. Eğer ona sırıtıp durmak yerine elimi uzatsaydım, eğer onunla yarışıp durmak yerine onu tebrik edebilseydim. Eğer şimdi olduğumdan daha adam olabilseydim...

Bunları boşver şimdi. Elayne’e yardım teklif etmeliydi. Uygun olan gidişat, şehrin tahliyesi için yardım göndermek, Asha’man ve ona sadık Aes Sedai’lerin kapıyollar yaparak mümkün olduğunca çok insanı kurtarması –ve şimdilik, Trollocların Caemlyn’de kalacağından emin olmak- idi.

“Eh, şu anıların en azından bazı şeyler için işe yarıyor ha.” dedi Perrin.

“Beynimi arapsaçına çeviren şey nedir, biliyor musun Perrin?” diyerek başladı Rand yavaşça. “Beni Gölge’nin kendi soğuk nefesi gibi ürperten şey?  Beni delirten ve bana geçmiş hayatımdan bu anıları veren Leke’dir. Bana Lews Therin’in fısıltıları olarak geldiler. Fakat, işte tam da bu çılgınlık bana kazanmam için gereken ipuçlarını da veren şey. Görmüyor musun? Eğer bu mücadeleyi kazanırsam Leke’nin kendisi Karanlık Varlık’ın kaybetmesine sebep olacak.”

Perrin hafifçe bir ıslık çaldı.

Kurtuluş, diye düşündü Rand. En son denediğimde, deliliğim bizi yok etti.

Bu sefer, bizi kurtaracak.

Gökyüzüne dönerek “Karının yanına dön Perrin.” dedi Rand. “Bu, son gelmeden önceki, huzur diye bilmeniz gereken şeye benzeyen son gece. Gideceğim ve Andor’un ne kadar kötü durumda olduğuna bakacağım.” Yeniden arkadaşına döndü. “Sözümü unutmayacağım. Birlik ve beraberlik her şeyden önce gelmek zorunda. Son sefer, birlik ve beraberliği tam olarak bir kenara attığımdan dolayı kaybettim.”

Perrin başını salladı ve sonra bir elini Rand’in omzunun üzerine koydu. “Işık seni aydınlatsın.”

“Seni de, arkadaşım.”


Görüleceği üzere diğer yayınlanan -bedava yayınlanan demeliyim :D - yazılardan daha doyurucu ve gerçekten de heyecanı arttırıyor. Beklemeyi biraz daha dayanılmaz hale getirdi diyebilirim. (Ya da gelmesin son kitap bitmesin şu seri. :P )

Çevirirken tekrar tekrar çalıyordu: :P

Wheel of Time (http://www.youtube.com/watch?v=ggLpARJoLEU)
Ride Into Obsession (http://www.youtube.com/watch?v=xCrWUXs7ULQ)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sirdede - 29 Eylül 2012, 23:00:48
Birader sen baya çevirmenliğe soyundun!.. çevirin oldukça kaliteli, yazdıklarını okudum da baya bildiğin akıp gidiyor hadi hayırlısı bakalım!!!
Not: Bu gidişle Niran Elçi hanımı ekmeğinden edeceksin :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 30 Eylül 2012, 00:07:44
Ahahah...  ;D Çok teşekkür ederim. Kimsenin ekmeğinde gözüm yok benim yea. :P

Neyse şakayı geçersek Zaman Çarkı denince akan sular durur. Fanboyluğu da aşan bir derecede açıklayamadığım bir ilişkimiz var kendisiyle. Başka bir şey için olsa kılımı bile kıpırdatmazdım yüksek ihtimalle. :D

İşinize yaradı ve beğendiyseniz ne mutlu bana.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Daarlan Gardan - 06 Ekim 2012, 03:16:41
Dragon Mount'ın haberine göre Grim Oak Press önemli bazı yazarların kısa hikayelerini yayımlayacakmış. Bunların arasında Zaman Çarkı evreninden Ruhlar Nehri de yer almakta. Robert Jordan ve Brandon Sanderson'ın isimlerini yine bir arada göreceğiz.

Antoloji, Işığın Anısı yayınlandıktan sonra, 2013 baharında satışa sunulacak.

http://www.dragonmount.com/index.php/News/book-news/unfettered-announced
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 08 Ekim 2012, 17:21:31
her şey iyi güzelde, son kitabı da bitirdikten sonra, bir yitirmişlik hissine kapılacağız gibime geliyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sirdede - 08 Ekim 2012, 17:25:50
Zaman Çarkı serisinin son kitabı Işığın Anısı(A Memory of Light) 8 ocak 2013'te piyasaya çıkacak.
Büyük son yaklaşıyor aranızda sabırsızlanmayanız var mı???

Not: Büyük usta Robert Jordan'ın elinden çıkan efsaneleşmiş serinin kalan son üç kitabını rahmetli ustanın kıyıda köşede bırakmış olduğu notlarla yola çıkarak profesyonel(yerini aratmadan) bir şekilde sonlandıran Brandon Sanderson'a sonsuz teşekkürler... Bu arada son zamanlarda pek üzerinde duramadığı kendi serisini yani Fırtınaışığı Arşivini (The Stormlight Archive) büyük bir titizlikle kaldığı yerden devam edeceğine okuyucularına paylaştı. Zaten serinin 2. kitabının(bildiğim kadarıyla 2. kitabın ismi hakkında bir bilgi yok) %80 bitmiş durumda tabi çok çok büyük bir aksilik çıkmazsa 2013 ekim kasım gibi yayınlanması bekleniyor.                        
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Ryld Argith - 08 Ekim 2012, 17:50:37
Büyük ihtimal kitap 2013 Tüyap'ta çıkar :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Daarlan Gardan - 08 Ekim 2012, 18:10:37
Zaman Çarkı, Niran Elçi.

Ondan bu epik türde bir şeyler bekliyorum artık. Zamanı gelmedi mi?
Ayrıca, çeviri yazın sonunda biter. Tüyap'a kadar bekleyebiliriz.
(Çaktırmayın! Ben daha serinin ortasında bile değilim.)

Ve unutmadan, Yeni Bahar'ı nerede bulabilirim? Hangi kitabın arkasında okusam 'daha çok haz' alabilirim?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Ryld Argith - 08 Ekim 2012, 18:33:00
Başka bir forumda (Reklam yapmıyorum!) Moderatör bana ilk okunmasının en uygun olacağını söylemişti :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 08 Ekim 2012, 19:02:38
Başka bir forumda (Reklam yapmıyorum!) Moderatör bana ilk okunmasının en uygun olacağını söylemişti :)

Forumda ve daha çok portalda Zaman Çarkı serisini üç kere hatim etmiş olan bir arkadaşımız vardı Jeepers diye. Türkçe ve İngilizce okumuş hepsini. O yayınlanma sırasına göre okumamızı öneriyordu, yani 11. kitabı okuduktan sonra. İlk okursan bir anda o kadar bilginin fazla gelip okumandan alacağın hazzın oranının düşme ihtimali varmış :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Ekim 2012, 20:55:22
Bu arada son zamanlarda pek üzerinde duramadığı kendi serisini yani Fırtınaışığı Arşivini (The Stormlight Archive) büyük bir titizlikle kaldığı yerden devam edeceğine okuyucularına paylaştı. Zaten serinin 2. kitabının(bildiğim kadarıyla 2. kitabın ismi hakkında bir bilgi yok) %80 bitmiş durumda tabi çok çok büyük bir aksilik çıkmazsa 2013 ekim kasım gibi yayınlanması bekleniyor.                        

Yanlış anlaşılma olmasın, %80 olan yazım öncesi kısmı, ilk taslağın sadece %8'i tamamlanmış gözüküyor. Ama Brandon Sanderson gerçekten disiplinli hareket eden bir yazar olduğu için söylediğin tarihte çıkarsa da şaşırmam yani. :D


Ve unutmadan, Yeni Bahar'ı nerede bulabilirim? Hangi kitabın arkasında okusam 'daha çok haz' alabilirim?

Tükenmiş mi yav Yeni Bahar? Ufak bir baskı daha yaparlar herhalde.

Serinin ilk kitabı olarak okunmasına çok karşıyım. 'Maksimum haz' için yayınlanma sırasına göre okumanı kesinlikle ama kesinlikle tavsiye ederim. İlk olarak Yeni Bahar'dan alacağın zevk artacaktır (burada çok acı bir spoiler vererek pot kırmaya yaklaştım, aman diyeyim. :P ), ikinci olarak da serinin tamamından aldığın zevk (merak duygusu beni dört köşe eder, onu söyleyeyim) tavan yapacaktır. Mesela şu anda aklıma gelen: 6. kitapta olan bir olayın yansımasını 10. kitapta görüp Yeni Bahar'la kafanızda oturtuyorsunuz. Yeni Bahar'ı önceden okursanız merakınız biraz törpülenmiş oluyor. (Seriyi okuyup bitirenler için de beyin jimnastiği olsun bu yazdıklarım, bu manyak ne diyor acaba diye. :D)

Yani TheSpell'in bahsettiği arkadaşa katılıyorum. :D (En başta niye yazmadım ki bunu?) Ama TheSpell'in aksine, ben Alacakaranlık Kavşağı'ndan sonra yayınlandı diye biliyorum Yeni Bahar'ı.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Kaze - 08 Ekim 2012, 21:00:44
Ve unutmadan, Yeni Bahar'ı nerede bulabilirim? Hangi kitabın arkasında okusam 'daha çok haz' alabilirim?

Nadirkitap.com'u arada yoklamanızı öneririm. Kontrol ettim şu anda mevcut değil ama baskısı olmayan kitapları sahaf gezmek dışında bulma şansınızın en yüksek olduğu yer orası.

Seriye henüz başlamadım yalnız fikir vermesi açısından geçen sene Tüyap kitap fuarındaki İthaki stant görevlisiyle seri hakkında yaptığımız sohbette, görevli arkadaşın Yeni Bahar'ı seriyi tamamladıktan sonra okumanın en mantıklı seçenek olacağını söylediğini hatırlıyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 25 Ekim 2012, 23:42:55
Böyle yeni bir bölümün gönderildiğini haber verince "alın çevirin ulan" demiş gibi hissediyorum kendimi. Neyse efendim, Tor AMoL'un ikinci bölümünü gönderdi. Ama bu sefer farklı bir şey yaptı, bir audioslice paylaştı. Tam Türkçesi var mı bilmiyorum, ancak bölümü bildiğin dinliyorsunuz. Neyse fazla karıştırmadan linki atayım da demek istediğimi daha iyi anlayın :)

http://www.tor.com/blogs/2012/10/audioslice-a-memory-of-light-chapter-2-qthe-choice-of-an-ajahq
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Daarlan Gardan - 07 Kasım 2012, 00:22:09
Robert Jordan tarafından yazılmış The Strike at Shayol Ghul'u okuyan oldu mu? Lews Therin Telamon ve Yüzyoldaş'ın hikayesini anlattığını biliyorum. Türkçe'ye çevrilmediyse çevrilmesinde yardım edebilirim. ^^
Spoiler: Göster
http://library.tarvalon.net/index.php?title=The_Strike_at_Shayol_Ghul
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 07 Kasım 2012, 00:28:29
Tam olarak nedir bu, kısa bir öykü mü?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: syrio forel - 17 Kasım 2012, 14:55:16
    Sonunda bende artık Zaman Çarkı Serisi okurları arasına katıldım. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı ve Dünyanın Gözüyle işe başladım.Bu seri hakkında o kadar çok övgü dolu sözler işittim ve  okudum ki.Seriye daha erken başlamamak için  beni asıl frenleyen 'bu seriyi okuduktan sonra başka fantastik kitaplar size boş ve anlamsız gelecek' sözleriydi. Önümde daha uzun bir yolun olduğunun farkındayım. Bu uzun yol boyunca mümkün olduğunca keyif almaya çalışacağım.
    Daha önce bu seriyi okumuş tecrübeli arkadaşlardan bir ricam olacaktı. Bu seriyi okurken faydalanabileceğimiz derli toplu anlaşılır bir harita mevcut mu? Varsa nasıl ulaşabiliriz?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 17 Kasım 2012, 15:07:00
    Sonunda bende artık Zaman Çarkı Serisi okurları arasına katıldım. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı ve Dünyanın Gözüyle işe başladım.Bu seri hakkında o kadar çok övgü dolu sözler işittim ve  okudum ki.Seriye daha erken başlamamak için  beni asıl frenleyen 'bu seriyi okuduktan sonra başka fantastik kitaplar size boş ve anlamsız gelecek' sözleriydi. Önümde daha uzun bir yolun olduğunun farkındayım. Bu uzun yol boyunca mümkün olduğunca keyif almaya çalışacağım.
    Daha önce bu seriyi okumuş tecrübeli arkadaşlardan bir ricam olacaktı. Bu seriyi okurken faydalanabileceğimiz derli toplu anlaşılır bir harita mevcut mu? Varsa nasıl ulaşabiliriz?

Aslında Google'dan detaylı haritalara ulaşmak mümkün. Şimdi burada çeşitli internet sitelerinin linklerini vermem doğru olmaz sanırım. Bir de, 'bu seriyi okuduktan sonra başka fantastik kitaplar size boş ve anlamsız gelecek' bu kısma katılıyorum, bizzat yaşayanlardanım ben de. Ha şunu da söylemek istiyorum, 14 cildi peş peşe okumak seni yorabilir veyahut sıkabilir, arada başka kitaplara da göz atmanda fayda var. Henüz 3 cilt okudum ben ama bu taktiği uyguluyorum, yakın bir tarihte 4.cilde geçeceğim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sirdede - 17 Kasım 2012, 17:30:27
syrio forel ilk önce Zaman Çarkı evreninde kaybolmamak umuduyla hoş geldin demek istiyorum... Aşağıdaki verdiğim adresten Zaman Çarkı serisinin haritalarına ulaşabilirsin. Şimdiden kolay gele!!!

http://www.fantastikedebiyat.com/forum/viewtopic,p,173916.html


              
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: syrio forel - 17 Kasım 2012, 19:28:09
Harita konusunda yardımcı olanlara teşekkür ederim. Zaman Çarkı serisini okurken araya başka kitaplar serpiştirilmesi konusuna kesinlikle bende katılıyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gilderoy - 17 Kasım 2012, 19:38:45
Bir arkadaşım Zaman Çarkı hakkında övgüyle söz ederken laf arasında "dişliler, çarklar, makineler, fizik..." gibi terimleri kullanmıştı. Robert Jordan da nükleer mühendis olunca ihtimal verdim sözlerine. Gerçekten kitaplarıyla mesleğini harmanlamış mı? Eğer öyleyse ve kompleks bir kurgu yaratmışsa büyük saygımı kazanır. Daha önce pek araştırmamıştım bu seriyi fakat okumak aklımda hep vardı.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 18 Kasım 2012, 11:23:20
Bir arkadaşım Zaman Çarkı hakkında övgüyle söz ederken laf arasında "dişliler, çarklar, makineler, fizik..." gibi terimleri kullanmıştı. Robert Jordan da nükleer mühendis olunca ihtimal verdim sözlerine. Gerçekten kitaplarıyla mesleğini harmanlamış mı? Eğer öyleyse ve kompleks bir kurgu yaratmışsa büyük saygımı kazanır. Daha önce pek araştırmamıştım bu seriyi fakat okumak aklımda hep vardı.

Arkadaşın biraz sallamış sanırım. Bildiğin epik fantezi ve türünün en iyisi diyebiliriz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 19 Kasım 2012, 15:21:45
Robert Jordan tarafından yazılmış The Strike at Shayol Ghul'u okuyan oldu mu? Lews Therin Telamon ve Yüzyoldaş'ın hikayesini anlattığını biliyorum. Türkçe'ye çevrilmediyse çevrilmesinde yardım edebilirim. ^^
Spoiler: Göster
http://library.tarvalon.net/index.php?title=The_Strike_at_Shayol_Ghul

Arada kaynamış bu mesaj...
Vaktiniz varsa veya vakti olan bir arkadaş çevirebilirse çok mutlu eder bizleri.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 19 Kasım 2012, 17:12:03
Robert Jordan tarafından yazılmış The Strike at Shayol Ghul'u okuyan oldu mu? Lews Therin Telamon ve Yüzyoldaş'ın hikayesini anlattığını biliyorum. Türkçe'ye çevrilmediyse çevrilmesinde yardım edebilirim. ^^
Spoiler: Göster
http://library.tarvalon.net/index.php?title=The_Strike_at_Shayol_Ghul

Arada kaynamış bu mesaj...
Vaktiniz varsa veya vakti olan bir arkadaş çevirebilirse çok mutlu eder bizleri.

bende çok merak ediyorum
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SPAWN-TheUndead - 27 Aralık 2012, 09:15:48
Zaman Çarkı'nın yeri bende çok ayrıdır. Kitap anlayışımı değiştirebilmiş tek kitap. Bir o kadar güzel, bir o kadar da acı.
Uzun uzun yazmıyayım tüm görüşleri bende paylaşıyorum. ^^

Brandon Sanderson yanılmıyorsam A Memory of Light'ın yazımını tamamlamıştı. Askerde olduğumdan takip edemiyorum eskisi gibi. Son durum nedir arkadaşlar?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: kahlan amnell - 27 Aralık 2012, 09:18:41
Brandon Sanderson yanılmıyorsam A Memory of Light'ın yazımını tamamlamıştı. Askerde olduğumdan takip edemiyorum eskisi gibi. Son durum nedir arkadaşlar?

2 haftaya kadar son kitap yurtdışında piyasaya çıkıyor. Hayırlı tezkereler :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SPAWN-TheUndead - 27 Aralık 2012, 14:47:55
Güzel bir haber. Sağol ^^
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Ocak 2013, 09:33:15
Tarmon Gai'don resmi olarak başladı. :P Spoiler kalkanımı bugünlerde çok dikkatli kullanmam gerekiyor. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: haplo33 - 08 Ocak 2013, 21:31:10
arkadaslar kitabin ingilizcesini nerede bulabiliriz, audiobooku indirdim ama cok zaman kaybi, remzi ve d&r'de de bulamadim, bulabilen var mi acaba..
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 08 Ocak 2013, 21:36:11
Audiobook'unu nerede bulduğunuz hakkında, burayı kirletmeden, özel mesaj yoluyla konuşabilir miyiz acaba? Ben de arıyordum uzun süredir, bulamamıştım bir türlü.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 08 Ocak 2013, 21:53:25
arkadaslar kitabin ingilizcesini nerede bulabiliriz, audiobooku indirdim ama cok zaman kaybi, remzi ve d&r'de de bulamadim, bulabilen var mi acaba..

Amazon'dan ön sipariş vermiştim ben. Şimdi de fiyatı aynı bildiğim kadarıyla. Kargo seçeneklerine göre 1 ay kadar sürebileceği gibi 1 hafta sonra da elinizde olabilir. (Amazon UK'den alırsanız daha kısa sürede elinizde olur. Tabii ben kapağa göre de aldığımdan Amerika'yı tercih ettim. :D)

Türkiye içinden alayım diyorsanız: http://www.rob389.com/the-wheel-of-time-14-a-memory-of-light-robert-jordanbrando/dp/tr/11/9780765325952 (4-5 hafta teslimat süresi olduğunu hatırlatayım.)

D&R, Remzi gibi yerler İngiliz baskılarını getirdiğinden dolayı (hemen irtibata geçtilerse) onlarda da 2-3 hafta sonra raflarda yerini alır diye tahmin ediyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Daarlan Gardan - 11 Ocak 2013, 19:40:22
http://reflectionsofsound.bandcamp.com/album/threads-from-the-pattern

Buraya bakalım. Dinleyelim. Dinletelim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 11 Ocak 2013, 19:53:54
http://reflectionsofsound.bandcamp.com/album/threads-from-the-pattern

Buraya bakalım. Dinleyelim. Dinletelim.

Harika oldu bu!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mehhhmet - 12 Ocak 2013, 11:18:25
arkadaslar kitabin ingilizcesini nerede bulabiliriz, audiobooku indirdim ama cok zaman kaybi, remzi ve d&r'de de bulamadim, bulabilen var mi acaba..
Audiobook'unu nerede bulduğunuz hakkında, burayı kirletmeden, özel mesaj yoluyla konuşabilir miyiz acaba? Ben de arıyordum uzun süredir, bulamamıştım bir türlü.
A Memory of Light'ın ebook halini buldum.Kitap çıkana kadar bir nebze de olsa heyacanını dindirmek isteyenlere mail atarlarsa yardımcı olabilirim:)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 13 Ocak 2013, 01:13:39
İçten içe sana mail adresimi yollamak istesem de, başından beri Türkçe okuduğum serinin son kitabında böyle bir değişikliğe gidemeyeceğim sanırım :D Ben bir kaç ay beklesem daha iyi =)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 16 Ocak 2013, 05:38:39
İnan mail atmamak veya audio book'u dinlememek için zor tutuyorum kendimi.İthaki Bizi çok bekletmeseler bari... :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 07 Şubat 2013, 00:30:10
Kitap sonunda elime ulaştı. Gözüm hemen içindekiler bölümüne bir gitti tabii: :D
Spoiler: Göster
(http://i1296.photobucket.com/albums/ag12/DankaFunka/64cde371-2b84-4751-8bdc-83d6c95dbdf3_zps1a7d2d2b.jpg)


Daha önce burada da bahsi geçen upuzuuun bölümümüz, nazar değmesin, resmen ayrı bir kitap olmuş. :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 07 Şubat 2013, 16:05:38
Kitap sonunda elime ulaştı. Gözüm hemen içindekiler bölümüne bir gitti tabii: :D
Spoiler: Göster
(http://i1296.photobucket.com/albums/ag12/DankaFunka/64cde371-2b84-4751-8bdc-83d6c95dbdf3_zps1a7d2d2b.jpg)


Daha önce burada da bahsi geçen upuzuuun bölümümüz, nazar değmesin, resmen ayrı bir kitap olmuş. :D

Hmmm. Gel de kıskanma. Ben daha ikinci kitabı okuyamadım, başkaları son kitabı almış. Neyse, hayırlı olsun. Ve son cümlesine bakmayı unutma :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 08 Şubat 2013, 15:40:23
Kitap sonunda elime ulaştı. Gözüm hemen içindekiler bölümüne bir gitti tabii: :D
Spoiler: Göster
(http://i1296.photobucket.com/albums/ag12/DankaFunka/64cde371-2b84-4751-8bdc-83d6c95dbdf3_zps1a7d2d2b.jpg)


Daha önce burada da bahsi geçen upuzuuun bölümümüz, nazar değmesin, resmen ayrı bir kitap olmuş. :D

190 sayfalık enfes bi bölüm bizi bekliyoda benim ilgimi "Those who fight" bölümü çekti nedense . :D
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 21 Şubat 2013, 18:22:19
Son kitabı yarılamaya yaklaştım. Seriden bu kadar kitabı okuduktan sonra, artık az buçuk ne olacağını tahmin edebileceğimi düşündüğüm olayların beklediğimden ve kabul görmüş teorilerden farklı çıkması sevindiriyor. Bazı teorilerin hararetli savunucularına yapılan göndermeler ise pis pis sırıtmama neden oldu. :D
Böyle devam etmesi ve beklemediğim bir sonla bitmesini diliyorum.

9. kitabı okumayanlar bakmasa iyi olur:
Spoiler: Göster
Özellikle de mümkünse Fain=Gollum tarzı bir olay örgüsü gerçekleşmesin. En büyük dileklerimden biri bu. :D Saidin'in temizlenmesinde Shador Logoth faktörünün kullanılması, buna benzer bir şeylerin gerçekleşeceğinin sinyallerini verse de çok fazla Yüzüklerin Efendisi esintisinin taşınmaması iyi olur zannımca.


Şu zamana kadar okuduğum sayfalarla ilgili eleştirim ise savaşın haliyle kitapta önemli bir yer tutacağını bilmeme rağmen bunların biraz doldurma bölümler tadında gerçekleşiyor olması. Bunun yerine önceki bir kaç kitapta 'Hoop!' diye çözülüveren düğümlerin bir kısmını bu kitapta görsek iyi olabilirmiş sanki. :)

Bu arada 6. kitabı artık daha çok seviyorum. :P
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ada sahilleri - 24 Şubat 2013, 13:35:16
Saygılarımı sunmaya geldim.

D&R'da kitaplara göz gezdirirken bu seriyi gördüm ve donup kaldım. Ondan fazla kitap, normal kitap boyutu değil ansiklopedi boyutunda ve hepsinde 800 civarı sayfa... Yazana da okuyana da helal olsun. Şu anda lisedeyim ama sanırım bu seriye bugün başlasam bitirdiğimde çoluğa çocuğa karışmış olurum :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SPAWN-TheUndead - 17 Ekim 2013, 22:54:56
Nayırrrr! Olamaz! Bitti! Bitti! Bitti! Zaman Çarkı The Wheel of Time bitti! Son kitabın son sayfasını ahanda demin okudum. Bitti! Bitti! Elvada güzel diyar. Elvada!

Ama çok da b***tan bitti, böyle son kitap olmaz arkadaş. Neredeyse 14000 sayfayı boşuna okumuşuz yav! 12 ve 13. kitap az buçuk tutunuyordu ama bu olmamış.
Spoiler: Göster
Padan da yalan oldu zati. Peh..

Çok şey yazardım da sinirliyim, deymez.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: daifunka_vc - 18 Ekim 2013, 01:38:31
Nayırrrr! Olamaz! Bitti! Bitti! Bitti! Zaman Çarkı The Wheel of Time bitti! Son kitabın son sayfasını ahanda demin okudum. Bitti! Bitti! Elvada güzel diyar. Elvada!

Ama çok da b***tan bitti, böyle son kitap olmaz arkadaş. Neredeyse 14000 sayfayı boşuna okumuşuz yav! 12 ve 13. kitap az buçuk tutunuyordu ama bu olmamış. Peh...

Bir yeri spoilera alsan iyi olur. :) Anlamışsındır hangi kısımdan bahsettiğimi. Beklentileri olanlar falan vardır, heyecanlarını törpülememiş olursun.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 23 Ekim 2013, 00:38:50
4.Kitap: Gölge Yükseliyor;

Dikkat, feci spoiler içerir. Okumamış olanlar uzak durmalı.

Aslında kitabın adı bize ilk spoilerı veriyor. Daha okumaya başlamadan Gölge'nin gücünü iyiden iyiye hissettireceğini anlıyoruz. Hal böyle olunca kendimizi Işık ve Gölge'nin sürekli karşı karşıya geleceğine hazırlıyoruz.

Kitabı uzun bir vadede bitirdim. Ama bunun böyle olmasını ben istedim. 513'e kadar okuyup uzunca bir süre ara verdim. Geçtiğimiz günlerde de kitabın kalan yarısını okudum. İlk yarısı hakkında söyleyebileceğim tek şey, ilk 3 kitaptan farksız olduğu. Aradan sonra okuduğum ikinci kısım ise kelimenin tam anlamıyla heyecan fırtınasıydı! Bitmesini istemedim desem yalan olmaz. Ama önümde okunacak 10 adet daha, tuğla ebatlarında Zaman Çarkı cildi var. Bunun düşüncesi bile insanı mutlu etmeye yeter. (Benim gibi seriyi toptan alanların da bileceği gibi, gidip gelip o kitaplar okşanır.)

Kitap hakkında bir şeyler söylemek gerekirse eğer: İlk 3 kitaba kıyasla Gölge Yükseliyor konu bakımından daha olgun. Nasıl diyecek olursanız, şöyle açıklayayım; ilk kitaplardaki belirsizlik tamamen ortadan kalkıyor ve birçok şey açıklığa kavuşuyor.

3.kitabın o tüyleri diken diken eden sonundan sonra Rand'ın Yenidendoğan Ejder olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Onun Şafakla Gelen bir caracarn olduğu fikrinde birleşiyor herkes. Bu bakımdan serinin ana konusu artık rayına oturuyor diyebilirim.

Mat'in geri planda kaldığı bir kitap Gölge Yükseliyor. Mat'in bir sempatizanı olarak bu durum tabii ki benim hoşuma gitmedi. Kitap boyunca Rand'ın peşinde dolandı durdu. Neyse, sonraki kitaplarda rolünün artacağını tahmin ediyorum. Çünkü o bir ta'veren!

Matrim Cauthon ne kadar geri plandaysa, Perrin Aybara da o kadar ileri plandaydı. Kitabın büyük bir çoğunluğunda Perrin ve Faile'i okumak keyifliydi. Ben o ikisinin bölümlerini okurken çok eğlendim. Perrin'in İki Nehir'e dönmesi de kitabın ilginç kısımlarından biriydi. Döndükten sonra orada yaşananlar ise tam anlamıyla üzdü beni. Perrin Desen'den ağır darbeler aldı. Buna rağmen en büyük destekçisi konumundaki Faile'in de yardımıyla yaralarını bir bir sardı. Kitabın sonlarına doğru da evlendiler zaten. Çok sevindim ikisinin adına da.

Yalnız kitap boyunca kafamı kurcalayıp duran bir sorun vardı. O da şu: 3 kitap boyunca Egwene ve Rand'ın ileride sevgili olacaklarını düşünüyordum ve eminim ki birçok kişi de benimle aynı fikirdeydi. Ama Robert Jordan sanki ilk 3 kitapta ikisinin hakkında yazdığı ne var ne yok hepsini unutmuş ve tamamen farklı bir senaryo kurgulamış. Okurlarını ters köşeye yatırmak istemiş olabilir tabii ki ama bana bu biraz gereksiz ve açıkçası zorlama gibi geldi. Ama bir yandan da Jordan'ın kötü bir şey yapmayacağı fikrine kendimi o kadar şartlamışım ki, kesinlikle bir bildiği vardır ve ilerleyen kitaplarda öğreneceğizdir büyük ihtimalle. Fakat gene de şu anlık kişisel fikrim Egwene ve Rand'ın birbirlerine daha uyumlu olabilecekleri yönünde. Elayne ve Rand'ı bir türlü bağdaştıramadım nedense...

Kitabın ikinci yarısı çok hareketli demiştim, onun hakkında da bahsedeyim biraz. Perrin sürpriz bir şekilde İki Nehir'e dönüyor evet ve orada birçok olay yaşanıyor. Işığın Evlatları ve Beyaz Cüppeler arasında sürtüşmeler, Trolloclar, Soluklar ve diğer Gölge dölleriyle de çatışmalar yaşanıyor. Kitabın en heyecanlı bölümleri hiç kuşkusuz bu sahnelerdi. Perrin "Altıngöz" eşliğinde İki Nehir halkı yiğitçe savaşıp topraklarını koruyor.

Loial'e özel olarak değinmek istiyorum. İri cüssesiyle Trollocları andırsa da, çok iyi kalpli, dost canlısı, sevimli bir kitap kurdu kendisi. Aynı zaman da yazar da. Savaçı kimliğini de es geçmemek gerek tabii. Bir Ogier olmasına rağmen en sevdiğim karakterlerden biri.

Bilgeler tarafından, Rand'ı koruma görevi verilen Aviendha'nın, Rand'ın yanından bir an olsun ayrılmaması ve onunla olan diyalogları da kitaba renk katan unsurlardandı. Aviendha haricindeki diğer aieller de ön plandaydı bu kitapta.

Kısaca: Belirtmiş olduğum birkaç "kişisel" olumsuzluk dışında her şey dört dörtlüktü. Kurgunun her yeni kitapta biraz daha derinleştiğini gözlemlemek gerçekten çok güzel. Benim için Zaman Çarkı okumak büyük bir keyif! Dediğim gibi, okunacak daha 10 cilt var ve ben bu fantastik maceranın henüz başında olduğumun farkındayım. Bunun içindir ki, diğer kitapları okumak için sabırsızlanıyorum.

Yakında Göğün Ateşleri'ne başlamam dileğiyle...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: SPAWN-TheUndead - 23 Ekim 2013, 11:31:35
Egwene ile Rand birbirlerini hep sevdiler ama âşık değillerdi. Kitap aslında bu durumu ve belirsizliği hep yansıttı. Ben hiç sevgili olacaklarını düşünmedim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: oguzkaan - 24 Ekim 2013, 02:12:13
Yatacaktım ama şuraya iki satır bir şeyler karalamadan çıkmayayım, dedim.
Dikkat! Seriyi bitirmeyen okumasın!

Spoiler: Göster
Rand ve Egwene konusunda çok doluyum. Tüm kitap serisinde en hoşlanmadığım olay örgüsü bu iki karakter arasında meydana gelendir. Bu konuda Jordan'ın yanlış yaptığını düşünüyorum. Jordan Ejder'in tüm halklara ait olduğunu anlatmak istemesinden dolayı Rand'a kurduğu harem kişisel olarak pek hoşlanmadığım bir unsur oldu. Diyarın en güçlü devletinin varisi, Ejder'in halkının en güçlü Bilgesi ve sıradan ama Desen'in en manyak yaratıklarından olan kadın ile 3'lü bir bağ kurmaya çalışması itici ve zorlama geliyor. Hele Egwene'nin başına gelenler ve karakterinin gelişimi en fütursuzca olanlardan birisi tabii Ejder'den sonra...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: dekadans - 24 Ekim 2013, 10:19:43
Aradan biraz zaman geçtikçe ve kitaba ara ara göz gezdirdikçe beni kitapta en çok rahatsız eden şeyi bulmayı başardım.

Spoiler: Göster
Demandred savaş alanına indikten sonra insanların sırayla ona meydan okuması hakikaten epey saçma olmuş. İlk okuduğumda heyecandan çok takılmamışım buna. Ama önce Galad, sonra Logain, Lan vs... Sırayla karşısına dikilip meydan okumaları cidden garipliğin ötesine geçmiş. Yazarın neden tüm karakterleri Demandred'in karşısında sınadığını anlamakta zorlandım. Eşleştirecek rakip bulamamış heralde. Bir de Logain kitabın son bölümlerinde çok garip bir karakter haline gelmiş. O kadar az sayfada adamın ruh halini yansıtmaya çalışmış yazar. Ama onda da başarısız olmuş.

Kitabı biraz daha okursam muhtemelen nefret edeceğim. O yüzden rafa yerleştirdim. Bir daha da el sürmeyeceğim. Hatırası güzel kalsın bari. =)


Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Darkone - 24 Ekim 2013, 15:41:20
Logain konusunda @dekadans a katılıyorum. logain daha iy işlenmeliydi ve neden herkes demandred ile karşılaştı ama okuyun bitirin. bir çok okuyucuyu tatmin etmedi ama benim hoşuma gitti
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Valheru - 27 Ekim 2013, 02:33:43

Kitabı biraz daha okursam muhtemelen nefret edeceğim. O yüzden rafa yerleştirdim. Bir daha da el sürmeyeceğim. Hatırası güzel kalsın bari. =) [/spoiler]


Dediklerin benim içinde geçerli.Son kitabı düşününce yazar bana dünyanın en büyük hakaretini yapmış gibi hissediyorum. Neyse fazla zorlamayayımda hatırası güzel kalsın dediğin gibi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: yafeshan - 28 Ekim 2013, 09:31:57
Bence cok acimasiz davraniyorsunuz kitaba. Belkide serinin bitmes yuzunden ortaya cikan kizginlik haline binaen yayilan bir salgindir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 15 Mart 2014, 03:19:11
14 kitapta yazılanların 7-8 kitapta hikayeden ödün vermeden, rahaat rahat bitebileceği bir seri. Gereksiz şekilde uzatılmış o kadar fazla yer var ki, çok inatçı olmayan bir okuyucu rahatlıkta seriden soğuyabilir. Özellikle 10. kitabı resmen ızdırap gibi bir kitap. Okuyup bitirene kadar bayılacak gibi oluyorsunuz. Koca kitapta hiçbir şey mi olmaz yahu?

Edebi yönden ödün vermeden seriyi sıkıcılıktan uzak tutmak fantastik edebiyat için kilit bir nokta. Belirli aralıklarla tempoyu artırarak olayları zirveye çıkarmak gerekiyor. Zaman Çarkı'nda aksiyonun tırmandığı bu tarz noktaların sayısı, serinin uzunluğu düşünülürse akıl almaz derecede az. Önemli bir olay olduğunda da sık sık bunu uzun bir sürecin içine dağıtıyor ve tempoyu düşürüyor. Bu kadar mükemmel bir kurguyu kısa ve öz şekilde anlatıp enfes bir seri oluşturabilecekken, uzattıkça uzatarak okuyucuyu zaman zaman bayan bir seri haline getirmiş. Yanlış anlaşılmasın, ayrıntılara yer vermeyip çocuk kitabı gibi yazmasını falan beklemiyorum elbette. Fakat sık sık en önemli noktalardan birini kaçırıyor Jordan: "Anlatma, göster."

Bütün bunlara rağmen yazılmış en iyi fantastik serilerden biri olduğunu düşünürsek, biraz daha "konsantre" yazılsaydı nasıl bir şey olacaktı kim bilir... 

Bu arada ben Jordan'ın hayatta kalsa seriyi 12 kitapta tamamlayacağına kesinlikle inanmıyorum. Sanderson tempoyu epey artırdı, buna rağmen ancak 14'te bitirebildi. Jordan olsa 20'ye kadar yolu vardı sanırım. :P
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 16 Mart 2014, 14:13:30
 Değerlendirmen için teşekkürlerimi sunarım magister 8) . Pek de inatçı bir okuyucu değilim çünkü zaten okuyabileceğimizden çok daha fazla okumamız gereken kitap var. E dolayısıyla yaklaşık 14 bin sayfa olduğunu sandığım bir seri de oldukça gereksiz yer kaplar gibi görünüyor. Tek tek basıldığında okunursa çok daha güzel olabilir fakat hepsi birden okuyucuyu itiyor maalesef.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 16 Mart 2014, 15:30:09
Açıkçası benim seriyi tamamiyle bırakmamamın en büyük sebeplerinden biri de okumuş bir arkadaşımın sürekli ısrarlarıydı. :D Hatta bir ara 6-7 ay kadar bir süre bıraktım 9. kitabın ortalarındayken. Daha sonra tekrar başladığımda kalan 4,5 kitabı bitirmem 2-3 hafta sürdü gerçi. :P Ama bunda "öh artık ya yeter sonu gelsin şunun ne olacak artık" diye düşünmemin payı büyük. Zira önceden de söyledim, 10. kitap serinin dibe vurduğu kitaptır benim gözümde. Onu bile hızlı hızlı bitirmişim yeter artık diye. :D Bir de dediğim gibi Sanderson tempoyu artırdı tabi. :)

Yine de okuma diyemem, birincisi onu okurken arada okuduğun diğer kitaplar normalde çok akıcı olmasa da olduğundan çok daha sürükleyici gözüküyor mesela gözüne. :D İkincisi, fazla uzun olması bir eksidir tabi ama seriye "kötü" demek için bir sebep değildir tek başına, okuyucunun tercihine kalmış bir durum. Yoksa hakikaten muhteşem bir kurgusu var. Bu konuda daha üst seviyeye çıkabilen bir kitaba daha rastlamadım. Sık sık yazarın kafasında dönenlere hayret ediyorsunuz. Okuyucu olarak tamamen unuttuğunuz şeyleri 5 kitap sonra tekrar karşınıza çıkarıp yüzlerce karakteri birbirine bağlayabiliyor bir şekilde. Eğer zamanınız ve bir parça sabrınız varsa yaşanması gereken bir deneyim. :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 16 Mart 2014, 16:06:42
Dikkate alacağım bunu da sağol  :)
Başlık: İngiltere’nin Yeni Zaman Çarkı Kapakları Hazır
Gönderen: Denaro Forbin - 03 Haziran 2014, 17:35:36
(http://www.kayiprihtim.org/portal/gorsel/2014/06/zaman-carki-yeni-kapaklar.jpg)

Orbit Books, Robert Jordan (http://www.kayiprihtim.org/portal/yazar/robert-jordan/) ve sonrasında onun efsanevi serisini tamamlayan Brandon Sanderson (http://www.kayiprihtim.org/portal/yazar/brandon-sanderson/)'ın Zaman Çarkı (http://www.kayiprihtim.org/portal/seri/zaman-carki-serisi/) için yepyeni kapaklarını görücüye çıkardı.

Eylül ayında basılı halde okurlarıyla buluşacak bu yeni tasarımlar sadeliği ve şıklığıyla bizi kalbimizden vurdu. Üstelik tüm serinin kapakları şimdiden hazır. Hayranları Eylül gelmeden yorumlar yapmaya başladı ve çoğu da bizim gibi sadelikle şıklığına dikkat çekiyor.

Şimdilik İngiliz okurlardan geçer not alan kapaklar için siz ne düşünüyorsunuz?

Bütün serinin kapaklarını görmek için buraya (http://www.orbitbooks.net/2014/05/28/new-look-wheel-time/) tıklayabilirsiniz.

Haber: Hazal "Fırtınakıran" Çamur (http://www.kayiprihtim.org/portal/kose-yazari/hazal-camur-firtinakiran/)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Ryld Argith - 03 Haziran 2014, 18:24:56
Bir fantastik kurgu eseri için güzel kapaklar ama ne bileyim İthaki'nin bastığı kapaklar o "bu seri fantastik kurgunun başyapıtı" havasını daha iyi verir gibi... Tabii bu benim görüşüm :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 03 Haziran 2014, 18:55:16
Bir fantastik kurgu eseri için güzel kapaklar ama ne bileyim İthaki'nin bastığı kapaklar o "bu seri fantastik kurgunun başyapıtı" havasını daha iyi verir gibi... Tabii bu benim görüşüm :)

Katıldım. İthaki'nin kapaklarını çok seviyorum. Daha epik, daha çekici. İngilizler ise koskoca 15 kitabın kapağını hep tek tür yapmışlar, hepsinde çark var. Sevmedim ben.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 03 Haziran 2014, 20:43:10
Ben Belgariad'dan sonra hiçbir kitabın kapağına "bu çok kötü" diyemez oldum. Dilim varmıyor demeye. Onlara öyle dersem Belgariad'a başka bir sıfat bulmam gerek. İthaki'nin kapakları güzel gerçekten ama. :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Denaro Forbin - 04 Haziran 2014, 00:03:31
Ben Belgariad'dan sonra hiçbir kitabın kapağına "bu çok kötü" diyemez oldum. Dilim varmıyor demeye. Onlara öyle dersem Belgariad'a başka bir sıfat bulmam gerek. İthaki'nin kapakları güzel gerçekten ama. :)

Belgariad'ın kapaklarını seven tek kişi ben olabilirim, bu yönde emin adımlarla ilerliyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ronin47 - 04 Haziran 2014, 00:37:49
Ben Belgariad'dan sonra hiçbir kitabın kapağına "bu çok kötü" diyemez oldum. Dilim varmıyor demeye. Onlara öyle dersem Belgariad'a başka bir sıfat bulmam gerek. İthaki'nin kapakları güzel gerçekten ama. :)

Belgariad'ın kapaklarını seven tek kişi ben olabilirim, bu yönde emin adımlarla ilerliyorum.

Yalnız değilsin. Tabi Malloryon'u dahil etmemek şartıyla. Malloryon'nun kapakları gerçekten kötüydü. Hatta bazılarında ne çizildiğini anlamak için şaşı olmuştum :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sleepingforest - 10 Haziran 2014, 21:48:12
Arkadaşlar tek bir sorum olacak 7. kitabın ciltli versiyonu var değil mi? Yanılmıyorsam şu oluyor ama 1-2 demesi garibime gitti bir sorayım dedim.

http://www.ilknokta.com/kitap/robert-jordan/zaman-carki-7-cilt-1-2.htm
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mit - 10 Haziran 2014, 22:17:37
Var, var. İçiniz rahat olsun. Fiyatına bakarak da hemen anlayabilirsiniz zaten.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: sleepingforest - 10 Haziran 2014, 23:13:41
Var, var. İçiniz rahat olsun. Fiyatına bakarak da hemen anlayabilirsiniz zaten.

Teşekkürler, kitapları genelde internetten aldığım için bir süprizle karşılamak yerine sorayım dedim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: mit - 11 Haziran 2014, 12:08:10
Rica ederim, keyifli okumalar :) Bildiğim kadarıyla internette bir tek 11. cilt tükenmiş durumda. Eğer bir kitapçıda vs dek gelirseniz hemen saldırın, çünkü uzun zamandır basılmasını bekleyenler var. Ne zaman fuara gitsem İthaki standında bu soruyu soran en az 2 kişiye denk geliyorum.

Edit: Basılmış :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: cankutpotter - 30 Eylül 2014, 19:20:22
Zaman Çarkı serisine başlamış ve 6. kitapta bırakmak zorunda kalmıştım. En büyük sebebim üniversite sınavlarıydı tabii, internetten bulduğum e kitabın taramasının berbat olması da en büyük etkenlerden birisiydi. Buz ve Ateşin Şarkısı'na başlayacağım zaman Dünya'nın Gözü'nü de sipariş etmiştim, ciltsiz versiyonu yokmuş, tararken kopacak diye ödüm kopuyor, o yüzden bir türlü tekrardan başlayamadım seriye. Ancak son bir iki günde içime bir ateş düştü, Ejderhaların Dansı'nı bitirince başlarım sanırım. Şu an için ne zaman tekrar ona gömüleceğimi bilmiyorum. :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 30 Ekim 2015, 22:19:41
Çok başka bu seri çok.

Her şey Temmuz'un sonlarında bizim eve gelen bir arkadaşın "Şu LOTR'u doğru düzgün izleyelim ya" demesiyle başladı. Beni gaza getirmek (ya da kendime gaz vermemi sağlamak) konusunda üstün yeteneklere sahip bu arkadaşımın sayesinde, o gün uzun süredir aramı açtığım fantastik kurguyla yeniden buluştum. Önce LOTR filmleri, sonra bu olaydan önce hiçbir zaman tamamen okuyamadığım LOTR kitapları (üçleme) ve tabi bundan sonra Zaman Çarkı.

Birkaç yıl öncesinden Zaman Çarkı konusunda deneyimim olmakla beraber, ilk okuyuşumda beni içine çektiğini veya aşırı zevk aldığımı hatırlamıyorum -hadi "hamdım pişmemiştim" diyerek bir bahane kondurayım-. Serinin yarısı bende vardı zaten, diğer yarısını da çok sevgili cömert arkadaşım[*]Denaro Forbin[/*] sayesinde, ondan ödünç alarak, temin ettim.

Ağustos'un başında başladığım Zaman Çarkı serüvenime, dün gece son verdim. Kimi günler 100 sayfa (minimum sayı budur), kimi günler de 600 sayfa okudum. Üç ay boyunca Zaman Çarkı okuyarak geçirdiğim tek bir dakikayı bile boş harcanmış saymadım, okuduğum tek bir sayfada bile sıkılmadım (10. kitapta bile, valla bak). Hikayeyi öyle içten, öyle güzel yaşadım ki. Söylenecek çok şey var belki, belki de çok az. Ama fantastik kurguyu seven herkesin okuyup benim hissettiklerimi hissetmesini isterim.

Seri hakkındaki tek canımı sıkan şey, güncel bir şekilde takip edememiş olmam. Tabi ki en başından beri demiyorum (ben doğduğumda yurtdışında sekiz kitap yayımlanmıştı bile). En azından Robert Jordan'ın ölümünden sonraki Sanderson'ı bekleme kısmını yaşasaydım, teorileri tartışsaydım forumlarda, Işığın Anısı geç çıkacak diye sıkılsaydı canım.

Gerçi bu isteğimi bizzat Bay Jordan'ın varisi ve son üç kitabının yazarı Brandon Sanderson'ın kendi yazdığı kitaplarla, onları bekleyerek dolduracağım, o yüzden o kadar da huzursuz değilim bu konuda.

Hiçbir zaman yazılarıma doğru düzgün bir son yazamadım zaten. Şimdi de nasıl bitireceğimi bilmiyorum. Robert Jordan'ın röportajlarında çok sık kullandığı bir cümleyle bitireyim bari, "Read and find out."[*]Okuyun ve öğrenin[/*]
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gunslingers - 11 Aralık 2015, 11:35:08
Merhaba,

Benim gibi, ilk 6 cildi okuduktan sonra uzun süre 7.cilt arayan ancak yayın evinin telif hakları ile ilgili aylardır (belkide yıl) bir gelişme kaydedememiş olması nedeniyle baskısını bulamayanlar için bir kaynak önerim  var.

Eğer, İTÜ de okuyan bir öğrenci tanıdığınız varsa veya kendiniz öğrenci iseniz ve İTÜ kütüphanesini kullanabilecekseniz, Maslak Kampüsü içerisindeki kütüphanede tüm Zaman Çarkı kitapları mevcut :)

Bir kütüphanede güncel fantastik edebiyata dair eserlerin bulunması beni çok mutlu etti. Sizinlede paylaşmak istedim :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: ronin47 - 11 Aralık 2015, 12:54:11
Ankara'da Adnan Ötüken Kütüphanesi'nde de benzer bi durum var. Ama bütün seri var mı, bilmiyorum. Buna ek olarak fantezi ve bilim kurgu türünde güzel bi arşivleri var diye hatırlıyorum...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 11 Aralık 2015, 22:49:11
Bütün zaman çarkı serisini ve centilmen piçleri itü kütüphaneden okudum. Güncel fantastik alımı oluyor kütüphaneye.Kralların yolunu da itü kütüphaneden okudum. Fantastik ve bilimkurgu yönünden iyi bir kütüphane sayılır
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: -Kötü karakteR- - 16 Aralık 2015, 17:47:21
Bugün bizim ilçedeki kültür merkezini kütüphanesinde Zaman Çarkı kitaplarını gördüm 11.sine kadar! Başlamayı düşünmüyorum şu anda ama ilk kitabın giriş kısmını okumuş olduğumu belirtmeliyim. Ve çok beğendim! Her ne kadar dili ağır olsa da epik bir hikayeyle karşı karşıya olduğum besbelliydi *-* Ondan sonra daha önce adını duymuş olduğum karakterlerden Rand Al'Thor'un ağzından bir bölüm başladı bölümü bitirmeden kapattım kitabı finallerden önce başlayamam diye. Yazdan önce kapağını açmayı düşünmüyordum ve dayanamadım ve artık çok merak ediyorum!!!!
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: BlackOut - 16 Aralık 2015, 23:03:36
Bugün bizim ilçedeki kültür merkezini kütüphanesinde Zaman Çarkı kitaplarını gördüm 11.sine kadar! Başlamayı düşünmüyorum şu anda ama ilk kitabın giriş kısmını okumuş olduğumu belirtmeliyim. Ve çok beğendim! Her ne kadar dili ağır olsa da epik bir hikayeyle karşı karşıya olduğum besbelliydi *-* Ondan sonra daha önce adını duymuş olduğum karakterlerden Rand Al'Thor'un ağzından bir bölüm başladı bölümü bitirmeden kapattım kitabı finallerden önce başlayamam diye. Yazdan önce kapağını açmayı düşünmüyordum ve dayanamadım ve artık çok merak ediyorum!
Bitireli çok olmadı seriyi, giriş bölümünü 10 ay önce okumuştum hala aklımdadır, Lews Therin'in Ilyena'sını arayışını hiç unutmadım, yıkık dökük evinde yürümesini... Keşke hepsini unutup tekrar okuyabilsem, tekrar öğrenebilsem Tek Güç'ün sırlarını. Başladığında iyi eğlenceler dilerim,  muazzam bir yolculuğa çıkacaksın, Bilbo'nun "Im going on a Adventure" diyerek koşturması gibi bir şey o kitapları okumak.(Eğer metal müzikle ilgilenirsen The Blind Guardian'in Wheel of Time adlı şarkısı var kitaba ithafen ben hep kitabın havasını yansıttığını düşünmüşümdür, en görkemli sahnelerinde onu dinleyerek okumuştum :D. Şarkıda da kitaptaki bir kehanetten bahsediyor, spoiler vermediğini düşünüyorum şarkının.)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Mashiara - 11 Ocak 2016, 15:29:26
Keşke hepsini unutup tekrar okuyabilsem, tekrar öğrenebilsem Tek Güç'ün sırlarını.

Bana böyle düşündüren tek seridir. Demek yalnız değilim :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: BlackOut - 14 Ocak 2016, 10:50:04

Keşke hepsini unutup tekrar okuyabilsem, tekrar öğrenebilsem Tek Güç'ün sırlarını.


Bana böyle düşündüren tek seridir. Demek yalnız değilim :)

Yalnız olmadığımı bilmek benim için büyük bir nimet, teşekkür ederim :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: yafeshan - 14 Ocak 2016, 14:02:52
Bu seriyi bitirdikden sonra hepsini unutup tekrar baslamak istemeyen arkadas okuma yazmayi da unutsun bence
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: onurakin01 - 28 Ocak 2016, 23:09:02
Şu anda zaman çarkının 6.kitabını okuyorum ve bitmek üzere. Birçok siteyi araştırdım fakat özellikle 7.kitap neredeyse heryerde tükenmiş durumda. Bu konuda yardımcı olabilirseniz sevinirim
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Mashiara - 29 Ocak 2016, 09:28:31
Radyo programında Alican Saygı Ortanca Zaman Çarkının eksik kitaplarının basılacağını söylemişti. Ama şu an için sadece e-kitap olarak bulabilirsin.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: onurakin01 - 29 Ocak 2016, 17:47:00
E-kitabı bulabileceğim site varmı peki bildiğiniz ?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Mashiara - 29 Ocak 2016, 20:24:23
o kadarını buradan yapmayayım. Mesajlarınıza bakın :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gunslingers - 01 Şubat 2016, 16:31:18
Şu anda 10. kitabı okuyorum"Alacakaranlık Kavşağı"...Zaman Çarkı serisi içerisinde bu kadar sıkıcı bir bölüm bulunabileceğini hayal bile edemezdim...

Spoiler: Göster
Yüzlerce farklı Aes Sedai nin isim isim, planladıklarını, kendini nasıl diğer herkesten üstün gördüklerini, sadece kendilerinin doğruyu bildiklerini ve sadece kendilerinin doğruyu yapabileceklerini düşünmelerini tek tek okumak  :fringa cehennem azabı gibi...

Hele Egwen gibi birinin bile bu düşünce şeklini adım adım benimsemeye başladığını görmek, insanı kahrından öldürebilir
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 01 Şubat 2016, 17:29:11
Şu anda 10. kitabı okuyorum"Alacakaranlık Kavşağı"...Zaman Çarkı serisi içerisinde bu kadar sıkıcı bir bölüm bulunabileceğini hayal bile edemezdim...

Spoiler: Göster
Yüzlerce farklı Aes Sedai nin isim isim, planladıklarını, kendini nasıl diğer herkesten üstün gördüklerini, sadece kendilerinin doğruyu bildiklerini ve sadece kendilerinin doğruyu yapabileceklerini düşünmelerini tek tek okumak  :fringa cehennem azabı gibi...

Hele Egwen gibi birinin bile bu düşünce şeklini adım adım benimsemeye başladığını görmek, insanı kahrından öldürebilir


Evet, 10. kitap epey durgundur. Ama reddit'te bir yorumda gördüğüm gibi, Alacakaranlık Kavşağı "bir olay kitabı değil, bir karakter kitabı". Bu şekilde düşününce daha kolay okunuyor bence :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gunslingers - 02 Şubat 2016, 09:59:40
Nasıl bakılırsa bakılsın, isimleri bile aklımda kalmayan o kadar çok Aes Sedai hakkında yapılmış gereksiz ayrıntılı bir bölüm olduğunu düşünüyorum...

Üstelik bazı isimler inanılmaz benzer olmuş...Elayne, Elaine, Elaide vs..
bir kaç kez hönk olup geri sarınca bu kadınların fikirlerini ve planlarını anlamaya çalışmaktan vazgeçtim ve o kısım bitsin diye okuma hızımı artırdım..yoksa mazallah kitaptan soğutyor insanı  :-\
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: yafeshan - 02 Şubat 2016, 11:50:01
Aes sedai sacmaliklarini atlayip gecince genel hikayeden hic birsey kaybedilmiyor. 10 ve 11in onemli kisimlarini atladim bu yuzden, hic de eksikligini hissetmedim son 3 kitabi okurken.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 02 Şubat 2016, 17:09:01
Gerçekten, 15 farklı Aes Sedai'nin kafasından geçenleri detaylıca okumamız gerekmiyordu bence de. Pek bir önemi de yok yani bunların.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: yafeshan - 04 Şubat 2016, 08:59:12
Bir komplo teorisi olarak tum o aes sedai zirvalaiklarinin yazarin esi ve editoru Harrietin basinin altindan ciktigini dusunuyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 05 Şubat 2016, 20:45:14
Şu serideki kibirli kadınlar beni sinir sahibi yapmıştı. 6. kitaptaki malum bir olaydaya Alanna nasıl yapar diye söverek yatağa gittiğimi , kalktığımda hala aynı olaydan sinirli olduğumu bilirim.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: BlackOut - 10 Şubat 2016, 20:37:39
6. kitaptaki malum bir olaydaya Alanna nasıl yapar diye söverek yatağa gittiğimi , kalktığımda hala aynı olaydan sinirli olduğumu bilirim.

Kendimi hatırlayıp gülmeme neden olan bir konuyu yazmışsınız. Ben de "Yoook artııık" diye diye dolanmıştım ortalıkta. Gerçekten sinir bozucu bulmuştum, sindirmem uzun sürmüştü, hatta bir kaç kitap geçmesine rağmen tekrar şu konudan bahsetse de neler olacak görsem diye düşündüğüm olmuştu. Yazarın o olayla nereye varacağını bir türlü kestirememiştim. O hallerimi hatırlayınca kahkaha attım. Hatırlamama yol açtığınız için teşekkür ederim :D
[spoiler] Yaptığı yanlış olsa da kibirli olduklarını düşünmüyorum, büyük korku duymaktan kaynaklanan kontrol çabasıydı yapılan. Sonradan anladım neler döndüğünü, ama Alanna da anladı yanlış yaptığını :D. Yazar da okura(bizlere) bağ kavramını yeni bir boyutta anlatmış oldu.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: demiray68 - 17 Haziran 2016, 09:31:16
Seri set olarak yeniden satışta...

https://www.ilknokta.com/robert-jordan/zaman-carki-seti-14-kitap-takim.htm
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 17 Haziran 2016, 10:40:10
Aes Sedailerin yaptıklarından ve davranışlarından, onları okumaktan bu kadar çok zevk alan benden başka kimse yok mu yahu?

Kadınların 3000 yıllık yıkılmaz bir otoritesi var. Herkes onlara eğiliyor, saygı gösteriyor, göstermiyorsa korkuyor. Bunun üzerine bir de güç var tabi.

Eh, her türlü davranışlarını kendilerince mantıklı buluyorlarsa bu yeterinden de fazla bir sebep. Kibirliler mi? Bence 3000 yıl böyle bir otoritede duran herhangi bir kesim için gösterdikleri bu kibir... Az bile.

Ama herkes gibi onlar da saçmalıyor mu? Evet ^^
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gunslingers - 17 Haziran 2016, 11:30:20
Zaten tüm olay güç...
- 3000 yıl boyunca güç sahibi erkeklerin celladı rolünü oynamışlar
- Dünya, tarih, siyaset hakkında çok şey anlatan kaynaklara sahip olmuşlar ve edindikleri bilgileri birbirlerinden bile saklamışlar,
- Siyaseti yönetmek için her şeyi yapmışlar(doğrudan yalan söyleyememeleri bir bahane değil, çünkü doğruları öyle şekillerde söylüyorlarki bir yalandan daha fazla insanı kandırıyorlar)

Cellat rolünü gönüllü üstlenmiş, bilgisini ve gücünü paylaşmamak için her türlü bahaneyi kullanmış bu insanlara gıcık olma nedenim ise kimilerinin kibir diye adlandıracakları ama bence sözlükte yer almayan bir kelime ile adlandırılabilecek... her şeyi sadece kendilerinin bildikleri, sadece kendilerinin doğruyu yap(tır)acakları, tüm insanlığın değil, tüm yaradılışın onların önünde eğilmesi gerektiğini hem hareket hem sözleriyle ifade ediyor olmaları, son derece karaktersiz insanlar olmalarına rağmen topluma kendilerinin doğruluk ve insanlık timsali olduklarını dayatıyor olmaları...

Sonuç, sadece kadınlardan oluşan aes sedailer ve onların beyaz kulesi bu seride trolloclardan bile daha miğde bulandırıcıydı...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 17 Haziran 2016, 12:16:23
Bence bu ilişki devlet halk ilişkisi gibi bir şey. Beyaz kule insanları yönetmek için kurulmuyor insanların ortak ihtiyaçların, otorite gereksiniminden doğuyor ve insanlar bu yüzden üstün güç olarak kule ve aes sedaileri benimsiyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 17 Haziran 2016, 16:25:37
Kitapta Aes Sedailer kadar nefret ettiğim ikinci bir grup yok. Trolloclar, Karanlıkdostları falan da dahil buna. Bunların en azından ne oldukları belli.

3000 yıllık yıkılmaz otoriteleri var. Hmm. 3 bin yıldır kendilerine karşı çıkacak kimse olmamış. Erkekleri buldukları yerde koparmışlar. Hiçbir şeyi düzeltmek için parmaklarını bile oynatmayıp, onun yerine rahatlarını bozacak her şeyi yok etmeyi tercih etmişler. Her şeyin en iyisini onlar biliyor, onlar yapıyor. 2 kişi tek başlarına Güç'ü temizleyebiliyormuş halbuki. Biri Ejder ve hiçbirinin Ejder'e denk bir gücü olmadığını biliyoruz, ama yüzlerce Aes Sedai var. İstekleri ve cesaretleri olsa yaparlardı. Kırılmaz, bozulmaz, imkansız sandıkları şeylerin öyle olmadığını teker teker gördük 13 kitap boyunca.

"Yıkılmaz" otoritelerinin ne kadar yıkılmadığını karşılarına dikilebilecek birileri çıktığında zaten gördük. Sandıklarının olsa olsa yarısı kadar güce/akla sahip oldukları artık herkes için bariz olmalı. Yüce Aes Sedailer, kendilerinden habersiz Güç kullanan ve bir kısmı kendilerinden ziyadesiyle güçlü olan yüzlerce kadından bihaber.

Kendilerine karşı çıkacak biri olmadığı için zaten güç ve kibrin sarhoşluğuna kapılmışlar. Oturdukları yerden milleti izliyorlar. Haklı bir kibir sahibi değiller, kendilerini bu kadar beğenmeyi haklı gösterecek hiçbir şey yapmıyorlar. Dünyayı kendi keyiflerine göre yönetmek için her türlü oyunu oynuyorlar. Üstüne üstlük bir de bütün yaptıklarını çok doğru, haklı görüyorlar ve şişinip duruyorlar.

Şayet kadın olmasalardı dünyada Zaman Çarkı okuyup da Aes Sedai'leri sevecek kaç kişi olurdu çok merak ediyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 17 Haziran 2016, 18:48:38
^Cinsiyetin sevilip sevilmemeleriyle ne gibi bir ilgisi olabilir ki?

Yalnızca izliyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar demek doğru olmaz bence. Her ajah kendine göre bir hizmet veriyor. Gri ajah ülkeler arası kıvılcımları söndürüyor, barış sağlıyor. Kızıllar delirecek erkekleri ehlileştiriyor, yeşiller son savaşa hazırlanıp herkesten öne kendileri ve mıhafızlarının hayatlarını koyuyor vesaire.

Evet, her şeyden bir çıkar arıyorlar, ülkeleri kendi istekleri ve arzularına göre manipüle ediyorlar. Kendi bildiklerini yapıyorlar ve başka kimsenin tavsiyesine kulak vermiyorlar. Yine de yaptıkları tek şey izlemek değil bence kesinlikle. Özellikle kulenin kurulduğu dönemlerde düzeni sağlayanın, dağılan ülkeleri toplayıp gölge tehlikesi hala sürerken saçma sapan çıkar savaşlarına son verenlerin de onlar olduğunu unutmamalı.

Ve Saidini temizlemek konusunda söylediklerin tamamıyla imkansız. Öncelikle Rand gibi çok güçlü bir yönlendirici bile Nynaeve ile birlikte "Choedan Kal" kullanarak zorla temizliyor saidini. Binlerce yönlendirebilen kadını birleştirsen dahi, bence Choedan Kal gibi hem erkek hem kadın aes sesailerce yapılan efsanevi bir sa'angreal'in gücüne ulaşılması çok zor. Unutmamalı ki Rand Choedan Kal ile isteseydi çarkın kendisini bile yok edebilirdi. Ki zincir falan kurulması gerekirdi ki bu da erkekleri gerektiriyor tabii... Her şeyden önce zaten kadınların bunu kendi başlarına yapabilmesi imkanlı değil ki. Çarkı döndüren tüm saidini süzmeleri gerekiyor ki bunu da ancak bir erkek yapabilir. Ve tüm saidini bu şekilde hiçbir sa'angreal kullanmadan süzebilecek güvenilir bir erkek yönlendirici var mı? Yok. Olamaz da zaten. Temizleme işleminde Choedan Kal gerekliydi.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 17 Haziran 2016, 19:04:03
^Cinsiyetin sevilip sevilmemeleriyle ne gibi bir ilgisi olabilir ki?

Erkekler benzer bir otorite gösterdiğinde daha büyük tepki çektiğini gözlemledim zaman içinde. Söz konusu bir kadın olduğunda güç olarak adlandırılan şeyin, erkek olduğunda zorbalık adını aldığını düşünüyorum. Ayrıca bariz bir cinsiyetçilik sergiliyorlar erkeklere karşı, yine bu da durum tam tersi olsa daha fazla tepki çekerdi.


Kadınların temizleme işini tek başına yapamayacağını biliyorum. Bunun için güvenilebilecek başka bir erkek yönlendirici var mıydı bilmiyorum. Zaten ne yazık ki Sedailer herhangi bir şey için bir erkeğin desteğini almaları gerektiğini hayal edebilecek kişiler değil.  Sonunda da zaten Rand'a çok güvendikleri için olmadı bu.

Binlerce yılda yüzlerce Aes Sedai'nin bunun bir yolunu bulması bence imkansız değil. Denemeyi bile düşünmedikleri için bilemiyoruz, zaten bence asıl sorun da bu. Aes Sedai'ler üç bin yıl yerinde saymış bir gruptur. Ellerindeki onca güçle bir ilerleme sağlamış değiller. Yüzlerce erkeği hayattan koparmak yapmayı bildikleri bir iş, ve daha kolay. Erkekleri kadınlardan aşağı gördükleri açık olduğu için pek rahatsız olduklarını da sanmıyorum.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 17 Haziran 2016, 19:59:38
Kızıl ajah dışında bariz bir cinsiyetçilik gördüğümü düşünmüyorum aes sedailerde Zaman Çarkı camiasındaki diğer kadın karakterlerle karşılaştırınca. Ki tersi durumu da erkeklerinde de görüyoruz evrenin zaten. Eğer böyle bir cinsiyetçilik durumu olsaydı aes sedailer en güvenilir yoldaşları olan muhafızlarını erkekler arasından seçmez, başka sedailerle paylaşmadıkları sırlarını onlarla paylaşmazlardı.

Önemli olan gücün nasıl kullanıldığı. Zorbalık için kullanılıyorsa zorbalıktır. "Pozitif ayrımcılık" denen bana göre saçma olan şeyden bahsediyorsan zorbalık konusunda kimsenin "Pozitif ayrımcılık" yapacağını da sanmam.

Aes sedailer hep efsaneler çağında saidin ve saidarın birlikte kullanıldığında harika şeylerin ortaya çıkabildiğini söylerdi. Bence düşündüğünün aksine denediler. Ama çabalarınon yersiz olduğunu gördüler ki bence de imkanlı değildi zaten. Bence bir yol bulunamazdı. Erkekleri de delirmeye ve karmaşıklık yaratmaya bırakamazlar tabi. Ehlileştirmeyle yaptıkları şey hoş değildi, ama zorunluydular.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 18 Haziran 2016, 10:48:39
Aes sedailer kesinlikle hep en doğrusunu kendilerinin bildiklerini, diğerlerinin iyiliği için bunun saklanması gerektiğini düşünen insanlar topluluğudur. Hele yalan söyleyememeleri, bu kesinlikle tam ters etki yapıyor insanlar üzerinde. Belli sınırları çizmiş, o sınırları bir daha hiç zorlamamış, sadece siyasetle uğraşıp yerlerinde saymışlar. Hadi yukarıda saidinin temizlenmesi için erkek yönlendirici gerekliliğinden bahsedilmiş ,ki aes sedailerin bu temizleme işini hiç düşünmediklerini düşünüyorum, kopan kadınlara bir daha şifa verilememe olayının aes sedai eğitimini tam almayan nynaeve sedai tarafından çözülmesi kesinlikle aes sedailerin hiç ilerlemeyan bir topluluk olduğunu göstermiştir. Aes sedailer eğitim boyunca kuralları yönlendiren kadınlara dikte ediyorlar, bak bunlar sınırlar bunları sakın aşma, senden önceki aes sedailer bunu denedi başaramadı sen kimsin daha mı iyi bileceksin tarzı eğitimlerle sınırların zorlanmasının önüne geçiyorlar. Dünyanın Kırılışı sonrasında o çağdan kalma efsanevi aes sedailer yok muydu peki? Onlar neden o çağda yapılabilinen şeyleri altlarından sakladılar ve açıklamadılar? Cevap basit, en iyisini yaptıklarını düşünüyorlardı. Aes sedailer 3000 yıl boyunca beklediler ve Ejder gelince ne yapacaklarını düşünmediler. Aslında onu da düşündüler, gelirse gözetimimiz altına alırız ,Shaitanla kapıştırırız, savaş bitiririz diye. O yüzden yemin çubuğunu yenilemeyeceğini düşünüp, yıllar boyunca kara ajahı beyaz kulede barındırdılar. Bütün bu sebepler dolayısıyla aes sedailerden nefret ederim, kitapta en sevdiğim ve beğendiğim kısımlar onların itibarlarının düşürüldüğü, her şeyi bilmediklerin yüzlerine vurulduğu yerlerdir.
Spoiler: Göster
Rand'ın aes sedailere diz çöktürmesi, Mat'in bir aes sedaiye terbiye vermesi, Moiraine'in Rand'ın her istediğini yerine getirmesi vb...
Şu yazıyı yazarken  aes sedailere ne kadar nefret duyduğumu düşünüyorum da o kadar zaman geçti hala eksilmemiş, belki yıllar geçecek, ben ana karakterler hariç çoğu olayı unutucam ama aes sedai nefreti bende baki kalacak. Seriyi bitireli bayağı oldu, bazı şeyleri yanlış hatırlıyor olabilirim, yanlışım varsa affola.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Cauthon - 22 Haziran 2016, 11:15:53
 Aes Sedailer'in savunulacak fazla bir tarafı yok. Herkesin kabul ettiği gibi yıllardır uluslar üzerinde oluşturdukları muazzam güçleri sayesinde korku ve buna bağlı saygı kazanmışlar. Bunların hepsini birleştirince de doğal olarak kibir ve egoları tavan yapmış. Aes Sedailer'in bırakın kendini geliştirmeyi ellerindeki yeteneklerin bile çoğunu kaybetmiş unutmuşlar. Birkaç tanesi dışında pek sevilesi bir topluluk değil. Yinede Aes Sedailersiz bir zaman çarkı düşünülemez. Onların entrikaları aptallıkları ile neredeyse kendilerini yok etme noktasına gelmelerini okumak süper keyifliydi. Açıkçası ben sizin kadar beyaz kuleden nefret etmiyorum. Hatta bu derece güce sahip bir topluluk yaşasa dünyayı ele geçirip köleleştirirdi. Kısacası Robert Jordan onları yazması gerektiği gibi yazmış.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Son_Silahsor - 23 Haziran 2016, 00:39:30
Ben Seanchan denen aşağılık topluluk yüzünden Aes Sedailere üzülüyorum. Rand'ın ve Aiellerin bunlara soykırım uygulamasını istiyorum.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 23 Haziran 2016, 20:57:14
Seride hep kibirli insanlar var, onlara hadlerini bildirenler de genelde daha kibirli insanlar oldu. Aes sedai , deniz halkı , seanchanlar... İşte bu yüzden matrim cauthon serinin genel olarak en sevilen karakteridir, adamda kibir yok hatta savaşma isteği de yok ama çark onu sürüklediğinde işini yapar, millete ağzının payını verir, kesinlikle uyuz kadınlarla da işi olmaz.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 23 Haziran 2016, 21:54:04
Seride hep kibirli insanlar var, onlara hadlerini bildirenler de genelde daha kibirli insanlar oldu. Aes sedai , deniz halkı , seanchanlar... İşte bu yüzden matrim cauthon serinin genel olarak en sevilen karakteridir, adamda kibir yok hatta savaşma isteği de yok ama çark onu sürüklediğinde işini yapar, millete ağzının payını verir, kesinlikle uyuz kadınlarla da işi olmaz.

Seride en sevdiği karakter Mat olmayan biriyle Zaman Çarkı muhabbeti yapmam cidden zor. Ha sabaha kadar tartışırım orası ayrı.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Gunslingers - 24 Haziran 2016, 14:06:35

Seride en sevdiği karakter Mat olmayan biriyle Zaman Çarkı muhabbeti yapmam cidden zor. Ha sabaha kadar tartışırım orası ayrı.

Kesinlikle katılıyorum...
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: TheSpell - 24 Haziran 2016, 15:19:39
Seride en sevdiği karakter Mat olmayan biriyle Zaman Çarkı muhabbeti yapmam cidden zor. Ha sabaha kadar tartışırım orası ayrı.

Ahahaha :D Mat benim de hep favori karakterlerimden birisi olmuştur.

Spoiler: Göster
Özellikle Tuon ile olan ilişkisi. Tüm seride en sevdiğim ilişkilerden birisiydi sanırım.


Ben hep Perrin'de müthiş bir potansiyel görmüşümdür gerçi, ama ne yazık ki Robert Jordan onu es geçmiş, Mat ve Rand'ın karakter gelişimine bol bol yer verirken, Perrin'i yavaştan almış. Jordan'a kırgın olduğum tek konu bu sanırım. Zaten bu sebepten biz 13. kitapta bile Perrin'in karakter gelişimine etki edecek olayları okuduk sayfalarca. Halbuki büyük oranda tamamlanması gerekiyordu.

Aes Sedailer konusunda ise Grayswandir'e büyük oranda katılıyorum. Moiraine ve Egwene hariç hiçbirini sevemedim ben. Hatta bütünüyle sevdiğim tek topluluk Aiel'ler idi sanırım seride. Aes Sedailer cinsiyetçiliklerinden çok aptallıklarıyla nefretimi kazandılar benim. Sıradan bir insanın gösterebileceği hemen her davranışı gösteriyorlar. Her zaman haklı olduğuna inanan bir insandan daha sinir bozucu ne olabilir ki? Bir de bu insanlardan oluşan koca bir topluluk olduğunu düşünün.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 24 Haziran 2016, 19:58:17
Bu Moiraine'i bir ben mi sevmiyorum acep? Dünyayı etkileyecek kehaneti duyuyor ve sadece kendi aralarında çözmeye çalışıyor. Benim sevdiğim Aes Sedailer kesinlikle Nynaeve, Verin biraz da Egwene diğerleri ölebilir.
Şimdi bir soru sorayım, seriyi okuyalı biraz oldu ama, Matrim, Perrin ve Rand Moiraine köylerine gelmeden evvel de ta'verendiler değil mi? Rand kesin tamam da, madem öyleler neden bu kadın geldikten sonra bu adamlar Deseni etkilemeye başladı? Ta'verenin desene etkisi çok büyük ki bu adamlar 3 ta'veren yan yana büyümüşler etkileri olmamış mı yani?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 24 Haziran 2016, 23:32:42
Moiraine'in bir yetisinden kaynaklanıyor. Moiraine ta'verenlerin yanındayken onların ta'veren etkileri katlanıyor. Kehaneti kendine saklamasına gelirsek Yenibahar'ı okumadın sanırım? Orada son derece açıktı. Başta Tamra Ospenya yasaklıyor açıklamalarını ve kendisi yayıyor en güvendiği 5-6 aes sedaiye. Sonra Tamra ve arayıcıları ölünce de Siuan ile kara ajahın işi olduğunu anlıyorlar. Bu yüzden de güvenecek kimse bulamıyorlar normal olarak birbirleri dışında. Yanlış birine öterlerse ölümleri olur zaten :D Eh, en yakın dostlarından olan Sheriam'ın bile karanlıkdostu çıktığını düşünürsek aralarında tuttukları iyi oldu.

Moiraine'i severim özellikle 4.kitap ve sonrasında Rand'a gerektiği gibi yaklaşmasını öğrenen ve yaşına göre gerçekten bilge bir kişilik olmuştu.

Mat'ten çok Perrin'i severim ama seride en sevdiğim karakter Nynaeve'dur. Geleneklere bu kadar bağlı bir kadın olarak gerektiği yerde Aes Sedai geleneklerini eze eze doğru bulduğu şeyi savunmuştur. Kimi zaman çok aptal davranır, çabuk öfkelenir ama azimle yapamazsın dedikleri şeylere çareler arayıp bulmuştur. Özellikle aes sedailiğe terfisinde kendine hakim olamayıp başkalarına yardım ettiği için şala layık olup olmadığı tartışıldığı sırada "Eğer bu sebeple şalı takamayacaksam takmasam daha iyi." gibisinden bir şey demişti. O sahneden sonra favorimin Nynaeve olduğuna tam olarak karar vermiştim.

Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Kitap Adam - 25 Haziran 2016, 06:21:32
Mat ve Ituralde favori karakterlerim olmuştur. Jordan'ın, Aes Sedai olsun olmasın kadın karakterleri antipatik yapma konusunda müthiş bir başarısı var gerçekten. :) Benim için bu konudaki istisnalar Min ve Lanfear'dır.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Duke - 06 Ekim 2016, 18:04:47
Arkadaslar Yeni Bahar tekrar baskı için hazırlanıyormuş. İthaki facebook sayfasında paylaştı. Bilginize.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: OZ - 06 Ekim 2016, 18:40:50
Bunu yazmaya gelmiştim ben de :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 06 Ekim 2016, 19:15:54
Mükemmel! İşte bunu kesinlikle kaçırmıyorum :3 Çünkü kitaplığım Yenibahar'ın hasretini çekiyor.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Guy Fawkes - 06 Ekim 2016, 19:44:22
Seriye başlayacağım. Bu kaçıncı kitap oluyor?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Oliver_ - 06 Ekim 2016, 20:01:53
Seriye başlayacağım. Bu kaçıncı kitap oluyor?
0. kitap. Birinci kitaptan önce okunmalı yani.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Ugur - 06 Ekim 2016, 20:08:31
Seriye başlayacağım. Bu kaçıncı kitap oluyor?
0. kitap. Birinci kitaptan önce okunmalı yani.

Bence 5 veya 6dan sonra okunabilir.  Dünyanın Gözüyle başlayıp olaya iyice hakim olmak daha iyi .
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Guy Fawkes - 06 Ekim 2016, 20:11:19
Bunu bi' araştırayım bari. Teşekkürler.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Duke - 06 Ekim 2016, 20:36:10
Ben seriye Yeni Bahar ile başlamıştım ama bir türlü adapte olamamıştım. Benim tavsiyem Dünyanin Gözü ile başlamak çünkü konuya ve maceranın ilerleyişine hakim oluyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam basım yılına göre devam ederseniz 10. Veya 11. kitaptan sonra okuyun diyen arkadaslar vardı. Tercih sizin :-)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Kitap Adam - 06 Ekim 2016, 21:11:31
Zaman Çarkı'nın el kitabıyla ilgili bir gelişme var mı acaba? Çıkacak mı Türkiye'de, bilen, gören, duyan var mı? :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 06 Ekim 2016, 22:47:52
^Companion Book İngilizce haliyle Cevahir'e gelmişti ben geçen sene oradan aldım. Hala varsa ve İngilizce biliyorsanız bir bakabilirsiniz. Bence orjinal dilinde olması çok hoş, terimlerin orjinal halini de öğrenmiş oluyorsunuz.

Okuma sırasına gelince tavsiyem kronolojik sıradır Guy Fawkes. Yani 10 - 11 arası okunması. Buna rağmen ben tüm seriyi bitirip okudum, nostalji gibi oldu ve aldığım zevk kat kat arttı. Aceleci değilseniz bana göre en son okumak aslında en güzeli.

Seriye neyle başlaman gerektiğine gelirsek... Mevcut ciltlerde olmayan bir prologu var serinin "Ravens" adında. Egwene'in bakış açısından anlatılıyor ve ön izlenim veriyor. Okuması da keyifli (Ben bunu taaa seri bitince öğrenip okumuştum, karakterlerin yıllar önceki halini okumak ne kadar da değişmişler dedirtmişti bana)

Hatta dur sana tam bir sıralama yapayım da için rahat olsun ;D

-Prologue: Ravens
-Dünyanın Gözü (1)
-Newspring (Prologue versiyonu, isteğe bağlı, novellası zaten kapsıyor bunu o yüzden okunmasa da olur.)
-Büyük Av (2)
-Yenidendoğan Ejder (3)
-Gölge Yükseliyor (4)
-Strike at Shayol Ghul (8'den sonra da okunabilir. 4'teki Efsaneler Çağı bilgilendirmelerinden sonra burada uygun oluyor.
-Göğün Ateşleri (5)
-Kaos Lordu (6)
-Kılıçtan Taç (7)
-Hançer Yolu (8 )
-The World of Robert Jordan's the Wheel of Time (Bu kitap bence çok güzel bir bilgi kaynağı. Kesinlikle okunmalı. Hatırladığım kadarıyla The Strike at Shayol Ghul ile başlıyor okumadıysanız burada okumalısınız.
-Kışın Yüreği (9)
-Alacakaranlık Kavşağı (10)
-Yenibahar (Novella versiyonu, 0)
-Düş Hançeri (11)
-Fırtına Toplanıyor (12)
-Geceyarısı Kuleleri (13)
-Işığın Anısı (14)
-River of Souls (Unfettered antolojisinde bir hikaye. Bence kesinlikle okunmalı, 14.kitaptaki bir karakterin bakış açısından yaptıklarını açıklayan ufak bir öyküdür. Spoiler içerir, bitirmeden seriyi araştırmayınız bile.)
-Wheel of Time Companion
-Benim yazdığım hayran kurgu hikayeleri (dkdllahsj. Tam olarak ciddi olmamak ile birlikte keşke bu konuda biraz daha girişken olsaydınız da bir şeyler deneseydiniz diyorum ey Zaman Çarkı ahalisi. Elde çok güzel bir evren var, bu kullanılabilirdi. Hani hiç olmadı ben o kadar konu açmışım (Bakınız imzam) ne olurdu bir deneseniz bari benim hatırıma :P Şaka bir yana, gerçekten, bu konuda çekinmeyiniz.)

Evrenin tüm kitaplarını, öykülerini belirttim. Bu sırayla okunursa hiçbir kafa karışıklılığı olmaz diye düşünüyorum. Ancak kendi görüşlerime göre Yenibaharları en son okumak ve Strike at Shayol Ghul'ü 8'den sonra The World of Rob..... la birlikte okumak daha çok tat veriyor ve daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. (Birincisi daha keyifli olduğu için, ikinicisi ise ansiklopedide o dönemler açıklandığı için. Ancak SaSG zaten oldukça kısa iki kez okumaktan da zarar gelmez.)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Grayswandir - 06 Ekim 2016, 23:08:16
Seriye başlayacağım. Bu kaçıncı kitap oluyor?
0. kitap. Birinci kitaptan önce okunmalı yani.

Bitirdikten sonra okunmasını tavsiye ediyorum ben. Ya da krolonolojik olarak okumak isterseniz 8'den sonra okunabilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Ugur - 06 Ekim 2016, 23:20:55
^Companion Book İngilizce haliyle Cevahir'e gelmişti ben geçen sene oradan aldım. Hala varsa ve İngilizce biliyorsanız bir bakabilirsiniz. Bence orjinal dilinde olması çok hoş, terimlerin orjinal halini de öğrenmiş oluyorsunuz.

Okuma sırasına gelince tavsiyem kronolojik sıradır Guy Fawkes. Yani 10 - 11 arası okunması. Buna rağmen ben tüm seriyi bitirip okudum, nostalji gibi oldu ve aldığım zevk kat kat arttı. Aceleci değilseniz bana göre en son okumak aslında en güzeli.

Seriye neyle başlaman gerektiğine gelirsek... Mevcut ciltlerde olmayan bir prologu var serinin "Ravens" adında. Egwene'in bakış açısından anlatılıyor ve ön izlenim veriyor. Okuması da keyifli (Ben bunu taaa seri bitince öğrenip okumuştum, karakterlerin yıllar önceki halini okumak ne kadar da değişmişler dedirtmişti bana)

Hatta dur sana tam bir sıralama yapayım da için rahat olsun ;D

-Prologue: Ravens
-Dünyanın Gözü (1)
-Newspring (Prologue versiyonu, isteğe bağlı, novellası zaten kapsıyor bunu o yüzden okunmasa da olur.)
-Büyük Av (2)
-Yenidendoğan Ejder (3)
-Gölge Yükseliyor (4)
-Strike at Shayol Ghul (8'den sonra da okunabilir. 4'teki Efsaneler Çağı bilgilendirmelerinden sonra burada uygun oluyor.
-Göğün Ateşleri (5)
-Kaos Lordu (6)
-Kılıçtan Taç (7)
-Hançer Yolu (8 )
-The World of Robert Jordan's the Wheel of Time (Bu kitap bence çok güzel bir bilgi kaynağı. Kesinlikle okunmalı. Hatırladığım kadarıyla The Strike at Shayol Ghul ile başlıyor okumadıysanız burada okumalısınız.
-Kışın Yüreği (9)
-Alacakaranlık Kavşağı (10)
-Yenibahar (Novella versiyonu, 0)
-Düş Hançeri (11)
-Fırtına Toplanıyor (12)
-Geceyarısı Kuleleri (13)
-Işığın Anısı (14)
-River of Souls (Unfettered antolojisinde bir hikaye. Bence kesinlikle okunmalı, 14.kitaptaki bir karakterin bakış açısından yaptıklarını açıklayan ufak bir öyküdür. Spoiler içerir, bitirmeden seriyi araştırmayınız bile.)
-Wheel of Time Companion
-Benim yazdığım hayran kurgu hikayeleri (dkdllahsj. Tam olarak ciddi olmamak ile birlikte keşke bu konuda biraz daha girişken olsaydınız da bir şeyler deneseydiniz diyorum ey Zaman Çarkı ahalisi. Elde çok güzel bir evren var, bu kullanılabilirdi. Hani hiç olmadı ben o kadar konu açmışım (Bakınız imzam) ne olurdu bir deneseniz bari benim hatırıma :P Şaka bir yana, gerçekten, bu konuda çekinmeyiniz.)

Evrenin tüm kitaplarını, öykülerini belirttim. Bu sırayla okunursa hiçbir kafa karışıklılığı olmaz diye düşünüyorum. Ancak kendi görüşlerime göre Yenibaharları en son okumak ve Strike at Shayol Ghul'ü 8'den sonra The World of Rob..... la birlikte okumak daha çok tat veriyor ve daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. (Birincisi daha keyifli olduğu için, ikinicisi ise ansiklopedide o dönemler açıklandığı için. Ancak SaSG zaten oldukça kısa iki kez okumaktan da zarar gelmez.)

Şunu konunun başına sabitlemek gerek aslında :) .
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Guy Fawkes - 07 Ekim 2016, 18:31:29
@Alanna Mosnavi, hakikaten çok iyi oldu benim için. Yabancı dil öğrencisiyim, Ravens eğer İngilizce ise okumaya çalışabilirim. Sene sonuna kadar İngilizce kitap bitirmemiz gerekiyor. Çok zorlayabilir ama yine de okumaya çalışabilirim, tabii bulabilirsem. Kitapçılarda yoktur herhalde.

Bugün Dünyanın Gözü'nü aldım. Çok heyecanlıyım abi :D Uzun süredir hayalini kuruyorum bu seriye başlamanın. Kahve de hazırlayacağım akşam. Mumları çıkardım. Loş ışık, kahve ve Zaman Çarkı... Bu akşam efsane olacak.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 07 Ekim 2016, 20:02:31
Ravens zaten kısacık bir bölüm, zorlayacağını da sanmıyorum. İnternette bulabilirsin, Wattpade koymuşlardı sanırım.

Hehehe iyi okumalar :)
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Rand AlThor - 09 Kasım 2016, 22:20:08
6.kitabın sonu çok iyiydi ama Rand daha bu Aes Sedai lere ne kadar tahammül edecek? Bence Lews'i dinleyip sonda katliam yapmalıydı 😈Her kitap da bir terkedilmişin peşine düşmesi tek düze bir hale getiriyor hikayeyi 7. Kitap ve sonrası hakkında heyecan düzeyi nasıl oluyor?
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Alanna Mosnavi - 10 Kasım 2016, 15:28:29
Özellikle 8, 9, 10 da tempo düşüyor. Daha çok geçişler, hikaye ve karakter gelişimlerine yer veriliyor. Birçok kişi bu kitapları serinin kalanı kadar sevmese de ben zaten aksiyondan çok karakter etkileşim/ gelişimi, evren gelişimini ve hikaye işleyişini sevdiğim için bu kitapları oldukça fazla sevmiştim. (Özellikle Kışın Yüreği serideki ikinci favorimdir.)

9'un temposu 8'den, 8'inkisi 10'dan biraz daha yüksek ama.

Ancak dediğim gibi, heyecan arıyorsanız bu kitaplar belli kısımları dışında diğerlerinden sönük kalacaktır.

7. Kitap daha tempolu bir durumda (ki zaten 3 günü 500 sayfada falan anlatarak serideki en kısa süreci içeren kitap olma rekoru da vardır bu kitabın. Totalde bir haftayı anlatıyor.) 11, 13 ise hemen hemen 6'nın temposunda diyebilirim.

12 ve 14 de bir tık daha yüksekte yer alıyor bence.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Rosemary - 27 Mart 2017, 23:21:47
Arkadaşlar The Wheel of Time Companion kitabının basılı hâlini alabileceğim bir yer var mı bildiğiniz? İnternette aradım ama bulamadım. Ankara'da herhangi bir kitapçıda raflarda denk geldiğiniz olduysa haber verin ama öyle uçuk bir fiyat olmasın, tıpkı serinin diğer Türkçe kitapları gibi makul bir fiyatı olsun. Ciltli olmasına lüzum yok ciltsiz de olabilir.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: - 28 Mart 2017, 07:48:41
Ben İstanbul'da d&rlarda görüyorum, d&rlara baktın mı hiç? Kaç para olduğuna hiç bakmadım gerçi.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Rosemary - 28 Mart 2017, 14:32:38
İBow, idefix ile husumetimden dolayı D&R da pek tercih ettiğim bir yer değil. Ama sağ ol eğer hatırlatmasaydın doğrusu aklıma gelmezdi direkt kafadan silmiştim onları. Öyleyse ben önce Arkadaş Kitabevi'ni ziyaret edeyim yine, olmazsa eski düşmana mecburen bir uğrayayım.
Başlık: Ynt: Zaman Çarkı
Gönderen: Mashiara - 21 Kasım 2017, 13:33:19
İlknoktada %35 indirim varmış.Eksiği olanlar için güzel fırsat
https://www.ilknokta.com/index.php?p=Products&wrt_id=31761&sort_type=rel-desc&prpm%5Bpub%5D%5B1698%5D=1698