arkadaslar denemelerimi paylasmak istedim sizinle... okudugunuz yazılardaki herhangi bir ibareyi sıfatı unlemi veya virgulu uzerinize alınmamanızı umuyorum... birde okuduktan sonra yorumlarınızı paylasırsanız sevinirim (: bu yazılar benim icin cok onemli cunku cok az kisiyle paylastım buraya yazana kadar...
Eh madem öyle bende bende elimdeki taşla kafanızı yararım. Tabi tabii yarılacak kafanız varsa. Şimdi en yüksek sesimle ve en düzgün konuşmamla sorarım size:"aranızda kaçınız istediginiz gibi yaşıyorsunuz?". Hiçbiriniz. O zaman yaşadığınız her an boşuna.. Aldığınız her nefes oksijen ısrafı... Yediğiniz her lokma besin üçgenine bir darbe daha indiriyor. Boşuna yaşıyorsun canım senin soluduğun o havayı gerektiği gibi yaşayarak soluyacak pek çok insan vardır. Ne olacak peki? 1 milyar yıl sonra solunacak oksijen kalmadığında bunun hesabını kime vereceksin? İyi peki de bundan banane...
Demek istediğim gerekli yaşa. Dinlediğin müziğe kendini kaptır, depresif dinle, manik dinle ama dinlediğin müzikteki hikayelere inanma. Kendini o hikayelerin içine sokma. O zaman kaybolursun. Bırak diğer insanları sen kendini bulamazsın. Dinlediğin her şarkıda ayrı bir şizorfrenik serzenişe girmeye başladığında "aaahhh ahh ne berbat hayatım var" cümleleri peşisıra gelmeye başlar. Kendini birgün banyoda aynaya bakarken elindeki kesici aletle bileğini okşuyor olarak bulduğunda hiç umurumda olmayacaksın. Sen kendini öldüredur ben gitarımla sevişmeye devam edeceğim.(04.02.2008/5:30)
--------------------------------------------------------
Alışınmışın dışında bir karakter olması sizi yanılgıya düşürecektir. Zaten bunu istiyorum. Normalite sınırlarına sıkışmışlıktan kurtulmanın kolay olduğunu kimse idda edemez. Ama zaten böyle bir derdiniz varsa normalite sınırlarını zorlayamazsınız bile. Bakınız punkçılar... Bakınız dedim ama geçip gitmeyin dikkatli bakın. Görülen odur ki hiç biri alışılagelmişin 1nm(nanometre) dışına çıkamamıştır, çünkü denemedikleri tek şey kendileri olmaktır.
Kendin olmak, kendine benzemek... Dahada öncesinde kendini keşfetmek. Önce olduğunu sandığın sınırları zorlamak. Daha sonrasında sınırların olmadığını farketmek. 1 hafta uykusuz kalmak,(1 hafta birşey mi? Evet birşey!) , 24 saat yaşamak... 45 dakika uykuyla ayakta duruyorsanız gördüğünüz herşey gerçek olmayabilir.
Konudan uzaklaştım sanırım. Hayır uzaklaşmadım sadece uzaklaştığımı düşünmeni istiyordum (Piskopat mısın kardeşim neden uğraşıyorsun benimle? Ne olduğumu düşünüyorsan O'yum!). Bahsettiğim kişi (karakterimiz, esas çocuk...) sorunlu, piskopat günümüz tabiriyle "toplumsal oluşum evresinde generation x etkisinde kalmış zararlı birey" potansiyeli taşıyan, asosyal olduğu kadar insanları didikleyen, demin uzunca açıkladığım alışılagelmişliğin dışına çıkmayı öğrenmiş, ( bunu nasıl yaptığını tam anlamıyla belirtmeyecem, yukarda yazanları denemeye kalkma sonuçları iyi olmaz ayrıca o sınırın 1 cm dışını bile göremeden mort olursun... / aşçı hiçbir zaman tarifini tam vermez! ömerden kaptığım özlü sözlerden biri...) ama alışılagelmişliğin içinde yada dışında olmayı umursamayan günümüz gençlerinden yalnızca biri...
Varmak istediği noktayı söyleyince eh yukarıdakiler ne alaka diyeceksin, ama yazıyı yazan benim okuyan sen... Bu durumda ne yazarsam onu okumak zorundasın itiraz etmeye hakkın olduğunu sanmıyorum haha!! (komik olmayabilir ama bunada itiraz edemezsin...)
"Alışılagelmişlik"'ten bahsediyorduk... Şimdi konu aşk! Düşünüyorum da betimlenen karakter aşık olsa...Görülmemiş bir aşk.. Eşi benzeri olmayan... İyi birşey mi sanıyorsun? Yine yanıldın... Aşk sözcükleri yok. Şımartılmak yok. Önemlisin ama ötesi değil. Bunun gibi pek çok örnek sıralanır hat kopana kadar kafanızı şişiririm iyisi mi gelin düşünceler anlatsın size bunu...
"Gördüğüm her yerde gülme krizine girmişimdir o tür insanlara... Aklına gelen her tür sevgi abartısını bağırsaklarına uzanan borunun biraz yukarısındaki ses tellerinden süzerek geçiren, her cümlesinde anlamsız, klişe, gereksiz iltifatlar olan, yaşadığı şeyin aşk olduğunu zanneden zavallılar..."
Karakterimiz (her şeyde anti olmasından kaynaklanan sende punkçı izlenimi yaratmış, herkesten farklı, kendini üstün zanneden zavallı!!!) böyle değildi elbette... Hiç ölesiye güldüğün insanlar gibi olmayı denedin mi? Deneme zaten...
"Aşk, dile getirildiğinde gereksizleşir. Ama aşkı gereksizleştiren dile getirmek değildir. Dile getirirken seçtiğin anlamsız kelimelerdir."
Düşüncelerinin içinde boğuluyordu yine. Yarı uyur haldeyken düşündüğünüz herşey gerçek olmayabilir...(24.01.2008/04:53)
"Biliyor musun ne düşünüyorum? (Evet şaşırtıcı ama düşünebiliyorum...) Boşuna mı yaşıyoruz ne... Etrafına bir baksana. Senin olduğunu düşündüğün hiçbirşey sana ait değil. Belkide kişiliğin bile... Kim bilir kaç kişiyi örnek aldın o post-modern karakter kalıbını bilinçaltına oturtana kadar. İçinden bana küfrediyorsun, duyabiliyorum (bunun beni rahatsız ettiğini sanıyorsan gerçekten zavallısın). Bende içimden geçenleri söylesem inan bir daha suratıma bile bakmazsın. Ama bu benim için bir engel değil, söyleyeceğim...."
Tartışmak neden bu kadar tatmin eder bizi... Yada biz tatmin olduğumuzu düşünürüz. Beyniniz size oyun oynamasını çok iyi bilir. Taa ki siz onunla oynamaya başlayana kadar. Bazılarımız buna şizofreni der... Bazılarımız ise gerçek yaşam. Dışarıdan gördüğünüz herşeyi gerçek mi sanırdınız yoksa... Ne kadar zavallıca...(nıx nıx nıx...) Bence gözlerini açma zamanı gelmişte geçiyor. Herşey beyninin görmeni istediği kadar var senin dünyanda. Benimkinde ise beynimin görmesini istediğim kadar. Senden üstün müyüm? Elbette hayır... Çok iyi basketbol oynuyorsun, gitar çalıyorsun benim 0 senin 5 kız arkadaşın var... Yada beynin öyle olduğunu zannetmeni istiyor.
"Bence bütün bunlara hiç gerek yok. Elbette birgün... birgün herşey bittiğinde, yada biz bitti sandığımızda göreceğiz ki boşunaymış. Peki o zaman neden boşu boşuna o kadar acı çekelim ki? Hemen şimdi... burda bitmeli bu işkence. Daha fazla insan görmek, onların b*ka batmış hayatlarına şahit olmak, onlarla konuşmak bile istemiyorum. Ben herşeyi bu kadar mükemmel kılmaya çalışırken... Evet herşey mükemmeldi. Bir zamanlar... Tek kelime ile mükemmel. Peki şimdi... Şimdi öyle değil mi? Belki de değildir..."
Herşey bu kadar anlamsız olabilir mi hayatımızda? Sorarım size neden sürekli yeni anlamlar yeni heyecanlar yada farklı şeyleri ararsınız... Şimdi kafamdan bir sürü dialog geçiyor... "Mmm ya acaba kendimi bir uçurumun kenarından paraşütsüz sallandırsam ne olur ki?" Dene ve gör o zaman... Ama arkandan atlayacağıma söz veremem.
"Birşeyler yolunda değil, belli. Ama herşey o kadar normal görünüyor ki (ufak tefek pürüzler dışında). Ne oldu bana böyle neden "yaşam sevinci" denen o şeyin sıcaklığını daha fazla hissedemiyorum (ağlamalısın... rahatlamana yardımcı olur). Bitmeli artık... Evet bitmeli... Kolay olmayacak elbet ama yapabilirim. Daha fazla yalan, daha fazla oyun istemiyorum... Hepiniz hayatımdan defolup gitmiyorsanız o zaman ben gidiyorum!"
Uyandı... Etrafına tembel gözlerle baktıktan sonra gördüğü rüyayı tekrar yaşarmış gibi gözlerinin önünden geçirdi... Ah ne kadar saçma... Ölmek... Herşey yolundayken ölmek... Yada karın yan dairede komşunla sevişiyorken ölmek... İkisi arasındaki farkı görebiliyor musunuz?(06.02.2008/19:37)
-----------------------------------------------------
"Hayatta en mutlu oldugum anlar tuvalette oldugum anlardır. Sakın bölmeyin! Denemeyin bile. Hele elimde kahve sigara ve kitapla tuvalete girdigimi gördüyseniz ya kaçın yada kendinize acil durumlar için başka bir tuvalet bulun."(14.04.2008/12:27)(sevgililer gunu ozel baskısı)
-----------------------------------------------------
Hayat döngülerden ibaretken kendini döngünün dışına fırlatmak istemenin ne kadar saçma olduğunu düşünüyordu. Ne bozabilirdi bu harika düzeni? Şimdi evin penceresinden içeri bir uçak girebilirdi mesela... Oturdukları evin üzerine bir meteor düşebilirdi... İnsan uykusuz olunca düşüncelerini de kontrol edemez. Ne düşündüğünü bilmeden gözünün önüne gelen kareleri kolaçan eder. Rastgele bir tane seçer ve içine dalar. Beğenmezse başka bir tane... Uyuduğunu zannederek gevşer ve elinden düşen kahve fincanının sesiyle aslında uyumadığını anlar.(21.01.2008/03:40)