Soğuk ve rüzgarlı bir geceydi. Kar taneleri hızlanarak yeryüzüne inmeye devam ediyordu. Üstelik gün boyunca hiç dinmemişti. Gutor ve adamları uzun ve kalın gövdeli bir ağacın altına ateş yaktılar. Birbirlerine sarılarak, birbirlerini ısıtmaya çalıştılar. Ancak üstlerindeki yamalı ve yırtık pırtık kıyafetler, insanın içini donduran soğuk havaya karşı gelemiyordu.
Grubun en irilerinden, Andersen, parçalanmış çizmelerini çıkardı. Ayağında oluşan yaraları kontrol etti. Ayağının altları feci şekilde kanıyordu ve durumu iyi değildi.
"Şu ayaklarımın haline bakın," diyerek ayağını havaya kaldırdı.
Gruptaki en yaşlı kişi olan, Kızıl Tragon, kolundaki keskin kesiği gösterdi.
"Bu halde, ne kadar vakit yaşarım bilinmez."
Onların bu konuşmasından sıkılan, Gutor araya girdi. Biraz sesini yükselterek:"Şunu kesin! Adamların morallerini düşürüyorsunuz."
Tragon, hiddetle ayağa kalktı. Kar taneleri o kadar hızlı yağıyordu ki göz gözü görmek zorlaşıyordu.
"Bizim için bir kurtuluş yok zaten. Senin sayende son ümitlerimizde tükenmiş oldu."
"Ne yani beni mi suçluyorsun? diyerek bir bakış attı Gutor.
"Tabii ki seni! Bizi yanlış yola sokan sendin. Ve bizi tehlikelere atan yine sendin. Şu halimize bak! Soğukta dönüp öleceğiz farkında değilsin."
Gutor, Tragon`un haklı olduğunu biliyordu. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Eğer adamlarını, belirledikleri noktadan götürmek yerine başka bir yoldan götürmeseydi, şimdi köye varmışlardı.
Kendisini suçlu hissederek, gruptan uzaklaştı, Gutor. Onun ormanın derinliklerine doğru gittiğini gören kardeşi, Elder bağırmasına rağmen onu engelleyemedi.
"Onun için endişelenme, nasıl olsa ormanı çok iyi tanıyor," dedi Tragon, küçümser bir ses tonuyla.
Elder sinirlenmişti. Hışımla kılıcını çekti. Daha gençti ve kendini kanıtlamaya meraklıydı.
"Çok konuşuyorsun, Tragon. Senin o dilini kökünden koparacağım! Cesaretin varsa kılıcını çek!
Tragon, bir dakika bile tereddüt etmeden kılıcını çekti. Diğer adamlarda ayaklandılar. Elder`in yandaşları ve Tragon`un dostları göz göze geldiler. Ateşin etrafında dönerek, en doğru hamleyi yapacakları anı kolluyorlardı. İlk hamleyi, Tragon gerçekleştirdi. Elindeki küçük ve paslanmış bıçağı bir hamlede, Derrick`in boğazını sapladı.
Derrick kanlar için yere yığıldı. Elder ve yandaşları naralar atarak diğer grubun üstüne saldırdı. İki tarafta, soğuk havanın etkisiyle uyuşmuştu. Kılıçlarını savurmakta zorlanıyorlardı.
Kısa süreli dalgınlığı yüzünden, Elder, adamlardan biri tarafından tekme yedi. Sırtına aldığı darbe yüzünden, mücadele alanın dışında donmuş vaziyette olan derenin yanına yuvarlandı. Kılıcı ise başka bir taraftaydı ve ulaşılması zordu.
Adam ucundan kan akan baltasıyla ona yaklaşıyordu. Ağzından bazı küfürler savruldu. Baltasını havaya kaldırdı. Elder, korumasız olduğu için pes etti ve ölüme razı oldu. O baltanın, yere inmesinden sonra, Elder`in kafası, kanlar içinde havada süzüldü.
Elder`in yandaşları sayılarının az olması nedeniyle pes ettiler. Bu arada, Gutor hala ortalıklarda yoktu. Elder ve yandaşlarını bağladılar. Vakit ilerledikçe, Tragon meraklanıyordu.
Çünkü hala Gutor`dan bir iz yoktu.
Tam ayaklandıkları sırada, ormanın derinliklerinden acı bir çığlık duyuldu. Kısa süre sonra, dört bir taraftan, eli mızraklı atlılar ortaya çıkıverdi.