Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: kargasiz - 10 Nisan 2015, 18:40:47

Başlık: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 10 Nisan 2015, 18:40:47
"Fantastik Resimler Üzerine Öyküler" projesini kendimizi geliştirelim, farklı bakış açıları kazanalım diye bu projeyi başlatıyorum. Malumunuz üzerine bir sahneyi gördüğümüzde hepimizin farklı yorumları olabiliyor. Herkes farklı bir noktaya değinebiliyor. Bunu ortak bir resim üzerine yaptığımızda birbirimizin görmediği ayrıntıları görür, farklı fikirler edinir, beklemediğimiz bakış açılarıyla öyküleri yorumlayabiliriz diye düşünüyorum.



Şimdi bu proje şöyle olacak :

- Bir resim paylaşılacak.
- 1 hafta o resim üzerinden, resimle ilgili olması şartıyla herkes çok da uzun olmayan öyküler yazacak.
- İsteyen önceki yorumlardan birini devam da ettirebilir, bu kişinin sorumluluğunda.
- İsteyen de öykü yazmadan beğendiği öykü hakkında da yorum yapabilir.
- İsteyen birden fazla öykü de yazabilir.
- Öyküyü yazarken tekrar resmi paylaşmazsanız daha iyi olur, sayfanın açılma hızı artmasın diye.
- Bir hafta dolduktan sonra, başka biri (bu artık en beğenilen öyküyü yazan kişi de olabilir, yeni resmi paylaşmak isteyen herhangi biri de olabilir) bir resim daha paylaşacak.
- Ve bu böyle devam edecek...

Not: Zamanla daha düzenli bir hale getirebiliriz, duruma göre kuralları değiştirebiliriz veya ekleyebiliriz.

İsteyenler projeyi "bilimkurgu resim üzerine öyküler", "ütopya üzerine öyküler", "korku üzerine öyküler" veya Düşler Limanı (http://www.kayiprihtim.org/forum/duthler-limany-b36.0/) bölümü'nde herhangi bir konuda da başlatabilir, zevkli de olacağını düşünüyorum :)
Düzenleme: Şurada (http://www.kayiprihtim.org/forum/resimleri-tasvir-ediyoruz-t14099.0.html) bir konu varmış buna benzer.

Öncelikle ilk resmi ben paylaşayım ve öykümü karalayayım izninizle :)



* * * *


(http://digital-art-gallery.com/oid/82/640x512_14340_Guardian_Angel_2d_fantasy_angel_armor_forest_guardian_picture_image_digital_art.jpg) (http://digital-art-gallery.com/oid/82/640x512_14340_Guardian_Angel_2d_fantasy_angel_armor_forest_guardian_picture_image_digital_art.jpg)

Jack uzun zamandır dövüşmediği için başı dönüyor gibi olmuştu. Gözlerinin önünde yıldızlar uçuşuyordu. Yüce tanrı aşkına. Kılıcı hala elinde her an dövüşmeye hazır bir şekilde bekliyordu. Yere inerken savrulan saçlarını toparladı. Savaşçılar bu masum güzelliğe çok çabuk kanıyorlardı, artık onu öldürmek zorundaydı. Yakılan ateşe doğru yaklaştı. Kanatlarını çırptı ve onu gözlerini açmadan önce ateşe bıraktı. Kılıcını kınına sokarken, parlak kılıçtan süzülerek damlayan kanlara aldırmadı.

Spoiler: Göster
Başlangıca bir örnek olsun diye kısa bir öykü bu ;) Daha güzel öykülerinizi bekliyoruz efendim. Umarım güzel bir proje olur.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Khentis - 10 Nisan 2015, 22:25:00
Fikri çok beğendim gerçekten ve katılmak istedim. Umuyorum ki rağbet görür bu başlık. İlk hikayemi de bu başlık bahanesiyle yazmış oldum. Resimde olmayan bir de karakter ekledim ben, bir problem olur mu bir fikrim yok. Bir de hikayemin uzunluğunun uygun olup olmadığını bilmiyorum. Bunları keşke yazmadan sorsaydım :D.

***

Vulrad adımlarını ağır ağır atıyordu. Kasvetli ormana gireli bir hayli olmuştu. Savaşçı, aile yadigarı kılıcının ve parlak zırhının ağırlından yorgun düşmüştü; göz alıcı kanatları artık vücuduna yük oluyordu. Yürümeye devam etti. Umudunu yitirmeye, ilerlemeyi sürdürmenin aptalca olduğunu düşünmeye başlamıştı. Yerinde durdu ve gözlerini yukarı dikti; hava iyice kararmış, gökyüzü irili ufaklı yıldızlarla bezenmişti. Derin bir nefes aldı ve başını bir ağaç köküne yaslayıp kabuslarla dolu bir uykuya daldı.

Terler içinde uyandı. Gökyüzü aydınlanmaya başlamıştı. Boynuna korkunç bir ağrı saplanmasına rağmen doğruldu. Tam karşısında –yeni uyanmanın da etkisiyle- ilk görüşte seçemediği bir silüet duruyordu.

“Sonunda uyanabildin,” dedi tanıdık bir ses. Vulrad gözlerini ovuşturdu ve nefret dolu bakışlarını karşısındaki cüppeli adama dikti. Burada olmasının sebebi, Neordé’yi, karısını kaçıran adam Karrmed tam karşısında, yüzünde dostça bir gülümsemeyle ona bakıyordu.

“Susamış olmalısın,” deyip bir matara uzattı savaşçıya.

Vulrad’ın başını öne eğmiş, matarayı fark etmemişti bile. Giderek hızlanan, kesik nefesler verip duruyordu.

“Neordé nerede?!”  Bakışlarını yeniden adama çevirdi. Gözleri kinle parlıyordu.

Karrmed'in gülümsemesi soldu.  Tek kelime etmeden yavaşça soluna doğru bir adım attı. Hemen ardında Neordé ıslak zeminde oturmaktaydı. Cansız bedeni yaşlı bir ağacın gövdesine yaslanmıştı. Vulrad bir tepki veremeden öylece durdu ve Karrmed sessizliği bozana kadar hemen hemen beş dakika geçti.

“Birbirinize ait değildiniz,” dedi Vulrad’ı telafi etmeye çalışarak. “Sana zarar vermesini engellemek zorundaydım.”

“Sessiz ol!” diye gürledi Vulrad. Bakışlarını sevdiği kadından ayırmadı. Gözlerinden yaşlar damladı, göğsü karıncalaştı.

“Sinirlenmene gerek yok. Ben senin dostunum, eskiden beri sana yardım ettim ve hep senin iyiliğini istedim. Bunu sen de biliyorsun.”

“Sana sessiz ol dedim!” Vulrad'ın eli kılıcına gitti ve yüksek bir sesle kınından çekti silahını. Yerinden kalkıp Karrmed’e doğru koştu ve kılıcını savurdu. Kılıç bir engele takılmadı. Adam kızıl bir kuzguna dönüşmüş ve gökyüzüne yükselip kuzeye doğru kanat çırpmaya başlamıştı.

Savaşçı, Neordé’yi sırtına aldı ve adımlarını geldiği yöne doğru attı. Ormandan çıkıncaya dek yere bakarak ilerledi. Ormanı ardında bıraktığında kanatlarını açıp havaya yükseldi ve Neordé’ye münasip bir cenaze töreni düzenlemek için şehrine uçtu.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 10 Nisan 2015, 22:48:01
Yorum olanları böyle spoiler etiketi içine alalım, hikayeleri okumak isteyenler okusunlar sadece. Güzel bir görüntü oluşur :)

Spoiler: Göster
Khentis bence güzel olmuş, bundan daha uzun olmadığı sürece bence sorun yok. Farklı karakter eklemekte de tabi ki bir sıkıntı olmaz. Böyle farklı bakış açıları işte, bunu devam ettirebilirsek herkes birşeyler kapacak bence bu konudan.

Şahsen, taşınanın iyi değil de kötü olması yönünden baktım mesela, siz farklı bir karakter ekleyerek eşi olarak tasvir etmişsiniz. Bir başkası çıkar kanatların kadının olduğunu söyler mesela. Yada sadece havayı betimler. Çok güzel şeyler çıkacağını umut ediyorum. Olmadı ben yine yine yazarım farklı bakış açılarıyla birkaç cümle :)


Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 11 Nisan 2015, 00:02:09
Bu bir savaş; tek kişilik bir opera misali, bütün benliğimle sürdürdüğüm. Kim olduğumu bulmak uğruna kendimi zamanın sonsuzluğuna hapsettiğim bir savaş. Bugün, artık idrak edebiliyorum bunu. Kırmızılar içinde kopup gelen bu kadından sonra görebiliyorum. Duyduğum çığlıklar, kahkahalar ve envai çeşit ses, hepsi benim. Sırtımda ölümün ağırlığıyla duran ve gittikçe vücudumun bir parçası olmaya başladığını hissettiğim bu kadın artık benim. Her birinde biraz daha yaklaşıyorum kendime, ismimi duyuyorum ama sönüp giden bir kıvılcım gibi, eskimiş, kuru bir anıya denk gelse yangınların ışığında O'nu (kendimi) görebileceğim. Biliyorum ki kılıcımın ağırlında her öldürdüğüm ruh aslında benim.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 16 Nisan 2015, 13:13:45
"Bari uçmama izin verseydin!"

Sırtındaki kadın kafasını kaldırdı ve kıkırdadı.

"İddiaya girerken bu kadar aksi değildin Michael."

Ağırlığını yaralı ayağından diğer ayağına veren melek, hafif bir omuz silkme hareketiyle sırtındaki kadının pozisyonunu düzeltti ve ilerlemeye devam etti.

"O zaman iddiayı kaybedeceğimi düşünmüyordum Lucy."

Kadın yeniden kıkırdadı ve manalı manalı kardeşine baktı.

"Şeytana uydum desene."

Michael yeniden durdu fakat bu sefer acıdan ya da yorgunluktan değil; sinirlenmişti.

"Tamam tamam, hemen kızma. Çok bir şey kalmadı zaten, ben biraz kestireceğim. Fazla sarsmazsan sevinirim."

Kadın başını yavaşça adamın göğsüne yaslarken adam pozisyonunu yeniden düzeltti ve homurdandı.

"Allah seni kahretmeye..."

İkili yavaşça ilerlemeye devam ederlerken kadın sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde fısıldadı.

"İşte o konuda geç kaldın kardeşim."
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Grayswandir - 16 Nisan 2015, 13:56:19
Spoiler: Göster

"Allah seni kahretmeye..."


Bu biraz olmamış sanki? :D
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 16 Nisan 2015, 14:18:54
Spoiler: Göster

"Allah seni kahretmeye..."


Bu biraz olmamış sanki? :D


Spoiler: Göster
Ehehe biliyorum. "God damnit you fuckin' hypocrite devil, i'll gauge your fuckin' eyes from your dirty eyeballs and i'll pee on them. Then i'll leave them on ground to dry. Maybe i'll kick them afterwards, i don't know." yazacaktım da Türkçe'm el vermedi.

Şaka bir yana, yabancı kültürden beslenen olay ve karakterlere, günlük Türkçe kullanımını yedirmek hoşuma gidiyor sadece. Bunu yapabildiğimi iddia etmiyorum, sadece hoşuma gidiyor.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 17 Nisan 2015, 21:14:12
Spoiler: Göster
1 hafta doldu, bence bu hafta çok güzel bir yazı yazdığı için yeni resmi Evis belirlesin. Laughing Madcap omuz silkme kısmına bayıldım. Çok güzel işler ortaya çıkacağı kesinleşti bu projeden. Birkaç kişi daha katılırsa dadından yenmez :)

Ayrıca eğer bildiğiniz Türkiyeli illustrator'lar varsa onların izniyle resimleri onlardan alarak yorumlayalım daha iyi olmaz mı? Aklımda bu konuda farklı bir proje vardı, ilerde bir arada yürütmeye başlarız belki.

Evis ister resmi şimdi paylaşsın isterse Türkiyeli illsutrator'lardan biriyle görüşelim. Gerçi forumda da bulunmakta olduklarını düşünüyorum. Varsa bildiğiniz yönlendirirsiniz mümkünse :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 18 Nisan 2015, 22:09:42
Spoiler: Göster
Teşekkür ederim, bence illustratörlerin izniyle resimlerini paylaşsak hoş olur. Tanıyan varsa ya da iletişime geçebilecek olan bir resim belirleyebilir. :) Olmadı tanıdıklardan değil de öğrencilerden seçersek bu kişileri hem onlara hem bize yararı olur. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 18 Nisan 2015, 23:07:41
Spoiler: Göster
Benim de hiç tanıdığım yok ama birkaç kişiye mesaj atacağım birazdan facebook üzerinden, bu konuyu görenler olursa yine bize ulaşabilirler. İlerisi için güzel şeyler çıkacak hepimiz için.

Ayrıca Evis bu haftalık boş geçmeyelim diye bence siz bir resim paylaşın isterseniz. Haftaya kadar tanıdık bir illustrator ile konuşmaya çalışalım :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 18 Nisan 2015, 23:56:11
(http://i.hizliresim.com/b5QM40.jpg) (http://daroz.deviantart.com/art/Walking-on-the-street-487154140?q=gallery%3AdaRoz%2F20184461&qo=28)

Spoiler: Göster
Resmi şöyle bırakayım o zaman. Hikayeyi yarın ya da ertesi gün eklerim. Hiç biri içime sinmedi yazdıklarım. :) kargasiz'a düzenleme için teşekkür ediyorum. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: KoyuBeyaz - 19 Nisan 2015, 10:44:51
Spoiler: Göster
Çok güzel bir konu bu, yalnız benim sizlerden bir ricam olacak. Kurallara paylaşılan resmin kaynağına da link verme zorunluluğu ekleyebilir miyiz? Resimlerin sahiplerinin de kredi alması gerek, yavaş yavaş kullandığımız resimleri kaynağına yönlendirme ve referans verme alışkanlığını da edinmiş oluruz böylece. Resmin üzerine tıkladığımızda onları aldığınız sayfaya yönlendirmesi yeterli olacaktır. (Üstteki iki resim için kaynağı ben verebilirim gerekirse.)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 20 Nisan 2015, 02:49:43
Söyleyeceği kelimelerin içinde bu şehrin ruhu vardı. Kelimeler o doğduğunda üzerine yıkılan bir görev gibi gün geçtikçe, hazırlıklar sona yaklaştıkça büyümüştü ve şimdi doğma vaktiydi. Sokak boyunca uzanan tabelalar siluetini siyahın uç noktalarına taşıyordu. Gösterişi sevmezdi, korumaya ihtiyacı yoktu. Arkadaşları bu katmanlı şehrin göbeğinde korku ve ümitle onu bekliyordu. Tepesinden geçen şu b.ktan, yağ akıtan kruvazörleri görmezden geldi ve şemsiyesini düzeltti.

İnsanlar anons yüzünden Kat1 Merkez Binası'ndan uzaklaşarak meydana gitmeye çabalıyordu. Araçlar trafik olmuş ve yolu tıkamıştı. Bu iyiydi, ne kadar izleyici o kadar etki demekti. Saat Ara'ya gelmişti. Koşmaya başladı. Mutluydu. Bitiyordu. Yükten kurtulmak ve hep birlikte bir doğumu başlatmak için koştu. Kalabalığı gördüğünde yaşlı dudakları kıvrıldı.

'' Şehir bir mezarlık. '' dedi bütün gücüyle haykırarak. Meydanın ortasında yükselen hasarlı kruvazörün üstünde, toplanmış Kat1 insanlarına bakıyordu. '' Ölümün fısıldandığı duvarlarla yükselmiş bir mezarlık. Bu mezarlığı yıkmak için geldim. Bekçilerinden ve satıcılarından kurtulmak için. '' Kat1, gözlerinin altında birikmiş kirle kendisini izliyordu. Zayıftılar, korkmuşlardı ama vakit gelmişti.'' Gökyüzünü görmek için anılarımdan arındım, uyanın ve duyun gerçekliğin sesini. '' Merkez'den gelen gürültü ve giderek yaklaşan dumanla irkildiler. Kat1 Merkez Başkanı hasarlı kruvazörden inerek talimatlar vermeye başladı...
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 20 Nisan 2015, 22:41:29
Spoiler: Göster
@Evis; Bir an Caprica'ya gittim oradan da Contiuum'a döndüm. Öyküleştirilmesi hatta senaryolaştırılması içten bile değil, o havayı çok güzel yakalamışsın.


"...Bunun üzerine Şirketler Birliği Başkanı Harrison Gatten bir açıklama yaptı ve iddia edilenin aksine Döteryum rezevlerinin en az 20 sene daha idare edeceğini söyledi. Holo-Kimlik skandalı ve tarım ürünlerinin fiyatlandırılmasındaki tutarsızlık hakkında ise herhangi bir açıklamada bulunmadı. Şimdi hava durumunu öğrenmek için Mark Pitsbourgh'a dönüyoruz, Mark?"

Hologram bir an için titredi ve görüntüye başka birisi eklendi.

"Kate, Hava Tahmin Grubunun son verilerine göre Greytown bölgesinde bir iki dakika içinde şiddetli bir yağmur bekleniyor. Yağış yaklaşık 12 dakika sürecek. Daha kapsamlı ve uzun dönemli tahminler için "Hava Nasıl?" uygulamasını Holo-Kimliğinize indirebilirsiniz; hem de aylık 20 kredi gibi cazip bir fiyatla!"

Hologramı kapatıp oturduğum yerden kalktım ve gerindim. Aslında bu kadar ara yeterdi ama acıkmıştım ve buzdolabının kapağını açıp içini seyrettiğim dakikalardan öğrendiğim kadarıyla, yemek yemek için dışarı çıkmam gerekiyordu. Yani çoğu insan gibi dışarıda çalışıp evde yemek yerine, evde çalışıp dışarıda yemek yiyecektim.

Bana göre hava hoştu aslında ama genel olarak hava hoş değildi. Hava Tahmin Grubu birazdan yağmur yağacağını söylemişti ve o herifler genelde yanılmazlar. Henüz yağmurdan korkacak kadar kafayı yememiştim o yüzden bu durum dışarı çıkmamı engellemedi. Dış kapıyı açtığımda bir an duraksadım, yağmur başlamıştı bile. Apartmanın önünden geçen şemsiyeli kadını görünce şemsiyemi almayı unuttuğumu farkettim ve hatamı telafi etmek için geri döndüm. Basamakları ikişer ikişer çıkmayı hedefliyordum ki ilk basamakta durdum.

Mars'ta koloni kuracak kadar gelişmiş teknolojimiz var ama yağmurda ıslanmayalım diye şemsiye kullanıyoruz. Dönüp apartmanın açık olan kapısından dışarı baktım ve bir süre yağmuru izledim. Yağmurda ıslanmayalım diye Hava Tahmin Grubu çok hassas aletler ve hesaplamalarla bize gerekli bilgiyi önceden vermişti. Vermişti ki şemsiyelerimizi yanımıza alalım. Uzayda yolculuk yaptığımız, kanseri yendiğimiz çağda yağmurdan korunmak için şemsiye kullanalım.

Kabul, bu beni biraz eğlendirmişti ama bir o kadar da korkuttu. Ne ara bu kadar sıkıcı olduk ki biz? Omuz silkip apartmandan dışarı çıktım ve ellerimi ceplerime sokarak sokakta ilerlemeye başladım.

Hava Tahmin Grubu çalışmaya başladığından beri gezegende ilk kez ıslanan ahmak bendim herhalde. Bu aynı zamanda beni yağmurun tadını çıkartmayı anımsayan ilk insan yapıyordu ki... vay be.

Kendimi çok aykırı ve özel hissederek, en yakın proto-restoranına yöneldim.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 21 Nisan 2015, 00:32:47
Spoiler: Göster
Teşekkür ederim. Söylediğiniz dizileri de not ettim ileride izlemek için. :)

Hikayende yine resimdeki detayı yakalamışsın ve garip şekilde bununla büyük bir meseleyi anlatmayı başarmışsın. Kısa olmasına rağmen resimdeki havayı hissettiriyorsun. İnsanın yüzünde tebessüm oluşuyor, kafa o arada düşüncelerde tabi; adam haklı. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 21 Nisan 2015, 11:28:51
Spoiler: Göster
Resmin fantastik değil de bilimkurgu türünde olduğunu yeni farkettim, yani dikkat etmemişim :) Neyse bu haftalık böyle olsun da bundan sonraki haftalarda dikkat ederiz buna ;)

Kurallara paylaşılan resmin ana kaynağının linki eklenmesi gerekliliği getirildi :)

Evis ve Laughing Madcap yine döktürmüşsünüz bu hafta, ayrıca Caprica ve Continuum dizilerinin hatırlatılması güzel olmuş. Liber8'i özlemişim.


Ayaklarım bir konsol oyuncusunun kontrolünde gibi anlamsızca hareket ediyordu. Arkadaşlarla yaptığımız her partiden sonra böyle olurdum zaten ve her seferinde daha fazla içmemek için söz verirdim. Bu akşam ise partiden ziyade geleceğin dünyasının ne kadar da saçma olabileceği hakkında bir toplantıydı. Üç grup belirlemiştik, biri teknolojiyi, biri doğaya dönmeyi savunacak ve diğeri de geleceğin olmayacağını anlatacaktı.

Yüzük parmağımı ve baş parmağımı kullanarak çapaklarını silerken gözlerimi ovuşturdum. Kaldırımın kenarında yürüyordum, adamın biri tutmasaydı az kalsın düşecektim. Sonrasında önümde koşturarak taksiye yetişmeye çalıştığını farkettim. Gördüklerim bir yağlı boya tablosu gibiydi.

"Nalet olsun dostum, ne içtim ben böyle, bir daha içmeyeceğim söz veriyorum."

Devasa gökdelenler, parıl parıl parlayan kocaman tabelalar, belli belirsiz okunan reklam panolarının arasından göz kırpan robotlar, uçan arabalar.

"Hey dostum ne oluyor ha?"

Tam da savunduğum gibi herşey çok güzel görünüyordu. Şemsiyeli adam elini kaldırdı taksiye ama şoför farketmemişti. Hava yolundan bir taksi duraklamıştı ama şimdi oraya kim çıkacaktı. Kurallara göre hava taşıtlarının şehir içinde yer seviyesine inmesi yasaktı. Üzerimden geçmekte olan aracı gördüğümde gözlerim aralanıyordu, bir el önümde yukarı aşağı hareket ediyordu. Kafamı vurmuş olmalıyım, çok fena ağrıyordu.

"Hey iyi misiniz bayım?"

Ses kulaklarımda tüneldeki gitaristin yanında çalan baterinin sesi gibi yankılanırken aklımda kalan tek görüntü, güneşi görememekti.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 22 Nisan 2015, 02:12:05
Spoiler: Göster
Evet, o konuda özür diliyorum. Ben de hikayeyi yazmak için tekrar girdiğimde fark ettim bunu. Değiştirmeyi beceremezdim büyük ihtimal, link olayını çözemedim sanırım. Biraz da üşengeçliğim var. Ama bilim-kurgu da olsa güzel olur bence. :)

Öykünüzü okurken lisedeyken yaptığımız münazaralara gitti aklım. Elinize sağlık, farklı bakış açılarıyla gelen öyküleri gördükçe bu başlığı iyi ki açtınız diyorum. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 24 Nisan 2015, 14:27:26
Spoiler: Göster
Bulamadım ben kimseyi, arkadaşlardan destek bekliyoruz bu konuda. İllustrator tanıdığınız varsa konuşup bu projede resimlerini kullanmamıza izin verirse hem onun için hem de bizim için iyi olur gibi geliyor.

1 hafta daha geçti, bu hafta da Laughing Madcap bir fantastik resim paylaşabilirse güzel olur. Paylaşmayan kalmasın :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 24 Nisan 2015, 22:08:50
Sadece link vererek kaynak belirtmemizde bir sakınca yok sanırım ama yine de içim rahat etmedi. Kerem Beyit (http://kerembeyit.deviantart.com/) ile konuştum ve haberler iyi. Buyrun;

Spoiler: Göster
(http://fc04.deviantart.net/fs71/f/2010/246/2/b/dragonbone_chair_by_kerembeyit-d2xx0zg.jpg) (http://fc04.deviantart.net/fs71/f/2010/246/2/b/dragonbone_chair_by_kerembeyit-d2xx0zg.jpg)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Grayswandir - 25 Nisan 2015, 14:14:43
Spoiler: Göster
Kerem Beyit diyecektim ben de ama, ulaşılabilir mi bilemedim, zaten yazmıyorum da o yüzden bir şey demedim. Çok iyi olmuş ama, Türkiye'de bu işi daha iyi yapan biri olduğunu sanmıyorum.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 25 Nisan 2015, 15:18:13
Spoiler: Göster
(http://fc04.deviantart.net/fs71/f/2010/246/2/b/dragonbone_chair_by_kerembeyit-d2xx0zg.jpg) (http://fc04.deviantart.net/fs71/f/2010/246/2/b/dragonbone_chair_by_kerembeyit-d2xx0zg.jpg)


Spoiler: Göster
Çok güzel olmuş bu :) :) Kafam Smaug'a gitmeden edemiyor resme baktıkça, orada da küçük bir hırsız varmış gibi. Hikayeyi en kısa zamanda göndermeyi planlıyorum. Kerem Beyit'e ve sana çokça teşekkür. :D
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 25 Nisan 2015, 16:16:34
“Tek yapman gereken tahta oturmak. Sadece o kadar, hem boşuna gelmiş olmayı istemezsin değil mi? Çok düşünmene gerek yok. Otur gitsin. Bak, hem yumuşacık minder var. Kıçın rahat eder. Eğer oturmazsan tüm çabaların boşa gidecek çocuk. Eğer oturmazsan geri dönemeyeceksin. Hayatını riske atmaya değer mi hiç? Otur da endamını görelim hem. Kudretli kemiklerin arasında kendini daha iyi ve güvende hissedeceksin. Bana öyle aptal aptal bakma çocuk, sana otur dedim. Hhhhhhraaaaahhh!”

Ejderha büyüsünün kaynağının damarlarında akan kanda gizli olduğunu okumuştum. Ve şimdi burada yerin metrelerce altında, bana kim yardım edebilirdi ki? Bu yolu kendim seçmiştim. Anlamadığım şey ise bir ejderha heykelinin nasıl konuştuğuydu. Kontrolümü kaybetmemek için irademi son damlasına kadar zorluyordum. Ama gözlerimi tahttan alamıyordum. Taht beni kendine çağırıyordu. Üstelik ejderhanın derinden gelen sesini duyuyordum... Çok derinden geliyordu, sanki içimi delip tüm vücudumu dağlayan bir ateş gibi yakıyordu. Bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Kafam, aynı bal birasını fazla kaçırdığım zamanlardaki gibi zonkluyordu. Artık kontrolümü kaybediyordum. Tek istediğim o tahta oturmaktı. Bunun, çok büyük bir ihtimalle sonum olacağını bildiğim halde gözü dünmüş bir biçimde onu istiyordum. O tahtta oturan ben olmalıydım. Benim olmalıydı!

“Daha fazla tutamazsın. Bırak gitsin, kendine böyle işkence etmene gerek yok. Yumuşacık ve de sıcacık! Geniş salonlara hükmedersin. En vahşi ejderhaları önünde diz çöktürürsün ve artık korkmana gerek kalmaz çocuk. Eveeeeet. Biliyorum. Neden korktuğunu biliyorum! Onu sende istiyorsun. Bırak kendini artık!”

Onu istiyorum. Benim olacak, bütün ejderhalara ve dev salonlara hükmedeceğim. Herkesi yok edeceğiiiiiiiiim! Neredeyim ki ben?

“Hiç bir yerdesin çocuk. Artık sen diye bir şey yok! Vücudun benim artık ve ne istersem onu yaparım. Ama bu kadar zayıf olduğun için kendini suçlamamalısın. Suçlayacak birisi varsa o da yaratıcındır. Çok kötü şeyler yapacaksın çocuk ve engel olamayacaksın. Hahahaaaaaaahhhffdfrrhh. Seninle işim bittiğinde geriye hiçbir şey kalmayacak. Dünyanın kadim yerlerinde kadim kötülükler vardır. Ve sen çok öfkeli bir ruhun tuzağına düştün çocuk. Çorak topraklar misali susuz kalacaksın. Ruhunun boşluğunda seyredeceksin senin bedeninle neler yaptığımı. Ve engel olamadan can çekişeceksin tıpkı ırkımın sonunu getiren diğer soydaşların gibi. Onlar da ölecekler çocuk, hepsini katledeceğim ve sen sadece izleyeceksin!”
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 26 Nisan 2015, 20:05:02
Spoiler: Göster
Eline sağlık, tekrar hikayelerinle seni görmek güzel. :) Tahtı ve ejderhayı çok güzel kullanmışsın. Resimle birebir uyuyor. Kelime çeşitliliği insanı okurken sıkmıyor, tam ayarında. Hikayelerinin devamını bekliyorum, eline sağlık.


'' Kelimeleri saklayacağın bir yer gerekli sana, içinde biriktirdiğin, seni buraya getiren. Kafanın içinde dönüp duran kelimelerini saklayacak bir yer. Bir Sırdaş. Biliyorum, damarlarında yanıp tutuşan kanında hissediyorum bunu. Korkuyorsun. Özgürlüğü, köleliği düşünüyorsun. Ruhunun ardındaki gerçekliğin fısıldıyor kulaklarıma. Bir boşluğun içindesin, bir oda, ölülerle dolu ve sonsuzluğa açılan gözleriyle sana bakıyorlar. İçinde harlanan o güçle yavaşça boğuluyorsun. O kelimelerle ölüm ve yaşam arasındaki çizgide duruyorsun. Onları yaşatmak için. Onların kölesi olarak. Söyle ve kurtul. Buz ve Ateş'in şarkısı söylendi bir kadının ruhuna, duydun. Kelimeleri ve beraberindekileri bir kadına yükleyerek uçuyorlar şimdi. Senin için geldim, birlikte özgürlüğe çağırıyorum seni. Yıllarca koyulaşan karanlığının şarkısını duymak, Sırdaş'ın olmak... ''    
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 26 Nisan 2015, 20:43:57
Çocuk elinden geldiğince sessiz bir şekilde taht odasında ilerledi. Ejderha kemiklerinden yapılma tahtın yanında uyuyan ejderhanın horultusu odanın duvarlarını böylesine döverken bu sessizliğin pek de gerekli olmadığını düşündü ama yine de temkinli olmakta yarar vardı. Babası onu böyle yetiştirmişti; Her zaman tetikte ol! Babası uyuyan bir ejderhayı uyandırması halinde başına neler geleceğini öğretmemişti ve çocuk bunu birinci elden öğrenmeyi hiç istemiyordu. Sessizce ilerlemesi için başka bir neden daha!

Merdivenlere yaklaştığında burnuna o tanıdık koku hücum etti. Henüz dünyanın dört bir yanını gezmemişti ama biliyordu ki bu kokuya benzer bir koku yoktu. Keskin, soğuk ve siyah... Çürümüşlük ve ferahlık bir arada. Korku ve saygının bir kokusu olsaydı, buna benzer bir şey olurdu herhalde. Bir an duraksayıp kokuyu içine çekti; bu alışmak zorunda olduğu bir kokuydu.

"Bakıyorum erkencisin..."

Ejderhanın korkunç sesi odada yankılandı ve ejderha kafasını hafifçe kaldırırken, çocuk bakışlarını gözlerini kırpıştırarak kendine gelmeye çalışan ejderhanın gözlerine sabitledi.

"Hmm... 10 yıl kadar sanırım. Kaç yaşındasın şimdi? 10 mu?"

Çocuk duruşunu dikleştirdi ve kollarını göğsünün üstünde birleştirdi.

"12."

Ejderha bir süre çocuğu süzdü ve burnundan soludu.

"12 demek... 12 yılda ne kadar da... hmm... büyümemişsin. Ama tabi, sizin için işler biraz daha farklı."

Ejderha yerinde doğrulup kısıtlı alanında gerinebildiği kadar gerindi.

"Ne istiyorsun küçük?"

Çocuk gözlerini kısarak ejderhaya doğru bir adım ilerledi.

"Küçük mü? Bana efendim diyeceksin!"

Ejderha bir an için duraksadı ve sonra kahkaha ile kükreme arası bir ses çıkarttı. O sırada taht odasının kapıları bu gürültüye eşlik edercesine açıldı ve içeriye zırhında ejderha işlemeleri olan oldukça yapılı bir adam girdi. Adam bir an için ejderhaya baktı ve yavaşça çocuğa doğru ilerledi.

"Genç Efendi Luc! Sizin şu anda eğitimde olmanız gerekmiyor mu?"

Çocuk önce adama sonra da ejderhaya baktı, omuz silkti ve taht odasından dışarıya çıktı.

"Uykunuzu böldüğümüz için özür dileriz Pathx."

Önünde reverans yapan adama bakan ejderha kafasını salladı ve tekrar uyku pozisyonu aldı.

"Önemli değil Humphrey. Çocuğu anlıyorum. Efendimi, babasını merak ediyor. Ama zamanı gelecek... zamanla..."

Humphrey tekrar selam verdi ve ejderhayı uykusuyla yalnız bırakarak odadan dışarı çıktı.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 26 Nisan 2015, 21:11:59
Spoiler: Göster
Hikayeler peşisıra geliyor bugün, Atakan'ı aramızda görmek de güzel ve bakış açısı da çok iyiydi  :yeho Haftaya kimin resmi paylaşma sırası geldiği çıktı ortaya diyecektim demesine de... De si var işte... Ya Laughing Madcap Kerem Beyit'le konuşarak iyi mi yaptın kötü mü bilemedim şimdi, önce biraz daha amatörlerden mi başlasaydık :D Şimdi usta bir resmin altına daha ustaca şeyler yazmak gerek gibi hissediyor insan.

Hikayelere bir sınır koymadık ama kısa olsun istemiştik okuyucu sayısı artar diye. İsterseniz uzunluğu farketmez olsun, ben gayet severek okuyorum burada yazılanları, 3-4 sayfa da olsa okunur rahatlıkla. O durumda tek sorun zaman sınırı gibi görünüyor, isterseniz 2 hafta da bir yapalım. Hem düşünmek için zamanımız da olur?


"Ben sizden Game of Thrones dizisindeki gibi bir taht istedim. Şu getirdiğinize bakın. O Era'nın lütfu, bu Era'nın cezası." Ejderha gülmeye çalışıyordu ama burnundan çıkan sıcak hava, normalde buz gibi soğuk olan merdivenleri alev alev yakıyordu. "Hem size dedim ki öldürdüğüm şövalyelerin kılıçlarından yapacaksınız, öldürdüğüm ejderhaların kemiklerinden değil. Bu artan kemikleri de yemem için mi bıraktınız? Köpek miyim ben, heeee?"

Ejderha dişlerini sımsıkı kapamıştı ama kahkahaları mermer sütünlardan yankılanıyordu. Çocuğun ayakları basamaklarda yanmış olacaktı ki, parmak uçlarında durmaya çalışıyordu. Elini ejderhaya farkettirmeden belindeki torbaya uzatmaya çalışıyor, büyü toplarını kullanıp kaçmak istiyordu. Ejderha'nın kuyruğu kıvrımlı hareketlerle çocuğa doğru uzanıyordu.

"Hem bu minder ne, bana mı yaptınız, kendinize mi bu tahtı? Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz?" Ejderha'nın aklından birisinin onu öldürmek istediği ve tahtı da ejderhayı öldüren kişiye verecekleri düşüncesi geçiyordu. Çocuğu yakalamak için aniden sert ve pullu kuyruğunu savurdu.

Çocuk son anda kurtulabilmişti ama kaybolduğu noktada kahkaha atan bir toz silüeti bırakmıştı.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 26 Nisan 2015, 21:27:27
Spoiler: Göster
Ya Laughing Madcap Kerem Beyit'le konuşarak iyi mi yaptın kötü mü bilemedim şimdi, önce biraz daha amatörlerden mi başlasaydık :D Şimdi usta bir resmin altına daha ustaca şeyler yazmak gerek gibi hissediyor insan.

İllüstrasyonun kalitesi, yazıların güzelliğine pozitif anlamda bir etki yapacaksa, iyi yaptım bence. Zaman kısıtlamasına çok takılmaya gerek yok yahu, zaten biz bizeyiz şurada. Katılımcı sayısı artarsa duruma göre bakarız da bu başlığa birileri bir şey yazmadıkça başlık daha sessiz kalacak gibi geliyor. İki haftalık sessizlik aylık sessizliğe dönüşmesin sonra.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 26 Nisan 2015, 21:37:42
Spoiler: Göster
Eline sağlık, tekrar hikayelerinle seni görmek güzel. :) Tahtı ve ejderhayı çok güzel kullanmışsın. Resimle birebir uyuyor. Kelime çeşitliliği insanı okurken sıkmıyor, tam ayarında. Hikayelerinin devamını bekliyorum, eline sağlık.


Spoiler: Göster
Hikayeler peşisıra geliyor bugün, Atakan'ı aramızda görmek de güzel ve bakış açısı da çok iyiydi  :yeho Haftaya kimin resmi paylaşma sırası geldiği çıktı ortaya diyecektim demesine de... De si var işte... Ya Laughing Madcap Kerem Beyit'le konuşarak iyi mi yaptın kötü mü bilemedim şimdi, önce biraz daha amatörlerden mi başlasaydık :D Şimdi usta bir resmin altına daha ustaca şeyler yazmak gerek gibi hissediyor insan.

Hikayelere bir sınır koymadık ama kısa olsun istemiştik okuyucu sayısı artar diye. İsterseniz uzunluğu farketmez olsun, ben gayet severek okuyorum burada yazılanları, 3-4 sayfa da olsa okunur rahatlıkla. O durumda tek sorun zaman sınırı gibi görünüyor, isterseniz 2 hafta da bir yapalım. Hem düşünmek için zamanımız da olur?


Evis ve Kargasız teşekkür ederim :D. Ve ben de Madcap'a katılıyorum.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 04 Mayıs 2015, 16:54:57
"Yaratılanlara karşı işlediğimiz en büyük suç onlardan nefret etmek değil, onlara karşı ilgisiz olmaktır. Bu insaniyetsizliğin temelidir."
-George Bernard Shaw

"Dünya kötülük yapanlar tarafından değil, bu sırada bir şey yapmadan izleyenler tarafından yok olacaktır."
-Albert Einstein

"Kayıtsızlık, ölümdür."
-Kreia (Star Wars: Knights of The Old Republic II)

"Pii haftalar geçmiş, kimseden ses çıkmamış ya la?"
-Laughing Madcap


Velhasıl bir resim paylaşılması ve konunun tekrardan canlanması temennimdir. İlhamı ve hevesi kamçılayacaksa; bu sefer paylaşılan öyküler arasında en beğenilen öykünün yazarına sürpriz bir ödülüm olacak.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 04 Mayıs 2015, 17:28:49
:D Şahsen bu hafta beğendiğim öykü senindi. İki hafta üst üste paylaşmak sorun olmayacaksa benim oyum sana, sorun olacaksa Hatunkız'a. Resim eklenirse devam etme taraftarıyım.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 06 Mayıs 2015, 13:00:39
Spoiler: Göster
Bu hafta ben hikayedeki güzel fikri ve daha önce paylaşmadığı için Hatunkız'dan yanayım ama illustratorlar ile olan devam etme fikri çok güzel olduğundan resim bulan kişi eklerse çok daha iyi olur.

Bir de yaklaşık 3-4 hafta pek aktif olamayacağımı söylemiştim malesef, elimden geldiğince girmeye çalışırım ama 6 gündür mesajları okumaya bile zor zaman buluyorum. İlgilenirseniz sevinirim, bir hafta boşa geçmiş oldu. Şimdi paylaşılan resimle bir sonraki Cuma'ya kadar devam edelim derim, size de uygunsa.


"Daha iyisini yapacakken yapmayanlar da başıboştur." diye de eklemek isterim güzel sözlere :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 06 Mayıs 2015, 15:04:46
Alıntı
"Daha iyisini yapacakken yapmayanlar da başıboştur."

Taşı göğsümde yumuşatıp yere bırakıyorum ve elimi taşın altına koyuyorum, yeniden. Karşımızda bir Kerem Beyit eseri var, yeniden. Bu sefer peşinden hikayeyi de yazıyorum.

Spoiler: Göster
(http://fc06.deviantart.net/fs70/f/2010/129/1/9/Daring_Slinger_by_kerembeyit.jpg) (http://kerembeyit.deviantart.com/art/Daring-Slinger-163361210?q=gallery%3Akerembeyit%2F463379&qo=152)


***

Söylemiştim!

Yıllar önce bunu söylemiştim. Yıllar sonra haklı çıktım ama bunu kimsenin suratına vuramıyorum. Teknik olarak aslında birinin suratına vurdum ama yerde boylu boyunca yatan Goliath bunu anlayacak kapasitede değil. Ağzından çıkan en kompleks kelime "groargh!?" olan bir devden bahsediyoruz sonuçta, yıllar önce söylediğim bir şeyin şu anda ne kadar anlamlı olduğunu ona anlatamam. Anlatsam da anlamaz ama yine de keşke etrafta birileri olsaydı.

Bir devi, tek atışta, alnının ortasından taşla vurarak yere sermeyi geçtim meşhur Goliath ile karşı karşıya gelip bu durumdan sağ çıkmam bile yeterince sevindirici olmalı. Ama ben buna sevinemiyorum. Ah be David, şu anda burada olmalıydın. Beni bu muhteşem isabetli atışımdan dolayı tebrik edecekken seni susturacaktım. Ve diyecektim ki,

"David. Sana yıllar önce bir şey söylemiştim de sen bunu kişisel algılayarak bozulmuştun ya?"

Söyleyeceğim şeylerin etkisini artırmak için dramatik bir sessizlikten sonra devam edecektim.

"Gördüğün gibi haklıyım işte. Önemli olan boyut değil!"

Yıllardır bu anı beklemiş olmam akıl sağlığım hakkında şüphe uyandırabilir ama böyle bir fırsatı kaçıramazdım. Tüh be.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 09 Mayıs 2015, 19:34:42
Ateş, odayı turuncu ışığıyla aydınlatıyor, içkiyle ısınan kanları alevleriyle kaynatıyordu.  Hancı, bağırışlara, kahkahalara ve küfürlere alışkın, siparişleri hazırlıyordu. Önlüğü kirliydi, içkilerin tadı köpek sidiğine benziyordu ve rutubetli odaları insanları hasta ediyordu ama bunlar önemli değildi. Siparişler, bu yer için değil, O'nun için veriliyordu.

''Ben,'' dedi. Altın sarısı saçları bağlı, sahnedeki tek boş sandalyeye oturdu. '' Moraslî, ağaçları okşayan rüzgar, ismimi fısıldar bazen. Duymuşsunuzdur. Belki, oraya gittiyseniz görmüş ve korkmuş, buraya koşmuşsunuzdur. '' Handaki ses bir mum gibi azalarak söndü. Sadece Moraslî, kelimeleriyle şömine ateşini harlıyordu.

''Devgar,'' dedi Moraslî, handa saniye süren bir uğultu yükselip kesildi. '' O dağın tepesinde koşarken yürüdü yanımda, 'Ölüm,'  dedi, 'seni almak için beni seçti küçük kız.' Koştum, korkmamıştım hayır! Heyhat ki kabul etmem yüreğimin hızlandığını, bir taş gibiydim. 'Korkuyorsun' diye diretti Devgar, 'Korkmalısın da, çünkü ölüm yürüyor yanında.' O ölüm dedikçe elim titredi. Korkudan değil dostlarım,'' dedi Moraslî, sandalyesinde dikleşti. Eldivenlerini çıkarıp masaya bıraktı. '' Bakın bu ellere, bu eller ki ejderhaların nefesini çalmış, bu eller ki gökyüzünde bulutlarla yıkanmış, bu eller ki bir devin kafasını tek hamlede koparmış...'' Sustu.

Han sessizdi. Meraslî arkasında bıraktığı sessizlikten memnun sahneden çıkıyordu. Ateşin çatırtıları, ışığı azaldı. Pıt! Perdeyi çekip odasına doğru yürüdü. Pıt! Hancı hariç kimse gülmüyordu. Herkes sahneye; eldivenlerden damlayan kana bakıyordu. Moraslî holdeyken, cebindeki taşla oynamaya başladı. Ateş, aşağıdan çekilirmiş gibi birden söndü ve han, zamanın karanlığına gömüldü. Pıt!
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Esvollar Mannelig - 12 Mayıs 2015, 17:54:06
Spoiler: Göster
Hureeey, gördüm. Ben de katılayım dedim müsaadenizle.



Mavi göğe tutunmuş seyrek bulutların secde ettiği güneş sarı ışınlarıyla yeryüzünü cümbüşe boğmuştu. Gök kubbeden boşalan ışıklar likenlerin ve yosunların üzerinde sekiyor, sonra daha iri olan bitkilerin yapraklarını  süsleyip tekrardan engin mavilerine kavuşuyorlardı.

Birkaç mil gerideki arazi, bir diyar boyu ilerleyen yağmur ormanlarının sınırını teşkil ederdi. Ve bu sınırın alt tarafındaki tepelerde hüküm süren tiran Eoghan, uzak akrabaları sayılan kar barbarlarının adetlerini, adeta dalgalı bir deniz misali ufkun ötesindeki ufka karışan yağmur ormanlarında devam ettirmek niyetindeydi. Ne var ki bu tiranın istekleri oldukça acımasız ve yöre halkına zarar verecek nitelikteydi. Binaenaleyh yağmur ormanlarının kraliçesi, Migdaly Morkere, en maharetli savaşçısını -ki kraliçeyle adaştı- Eoghan'ı öldürüp, sınır bölgesindeki barışı sağlamak üzere tiranın arazisine yollamıştı.

"Bu yağmur ormanlarındaki huzur ortamını bozduğun ve hükümdarımız, Kraliçe Morkere'ye baş kaldırdığın için seni ölüme mahkum ediyorum Barbar Eoghan," diye ilan etti az önce kazanmış olduğu bir dövüşün ardından. Savaşçı Migdaly, soğukkanlı bir aşinalıkla taşıdığı kırbacı ile Eoghan'ın dev gürzüne meydan okumuş ve galip gelmişti. Kırbacıyla dev adamı öbür tarafa yollamasının zor olacağını bildiğinden ötürü, yerden bir taş alarak elinde şöyle bir tarttı. Sonra da kolunu havaya kaldırıp, taşı birdenbire Eoghan'ın alnının çatına geçirdi. "Yaşasın Morkere!"



Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: BuzSakal - 16 Mayıs 2015, 13:08:27
Spoiler: Göster
 Ben de bir şeyler yazdım. Biraz tuhaf oldu. Hatta belki de olmadı ama yazdım gitti. :)


Biliyorum şu anda yazdıklarımı okuyorsun. Hep yaparsın. Hatta biraz da merak içindesin. Bugün her zamankinden farklı bir şey yazmayacağım çok meraklanma. Yazdıklarım bir mağlubiyetin vücut bulmuş hali, bir hayalin üzerime bol gelen tarafı. Her zamanki gibi… Ben neden böyleyim?

Beni bilirsin, kaba saba görünüşüme, çirkin gülüşüme, korkutucu dişlerime, enine boyuna devasa olmama rağmen insanların içinde gezmek isterim. Onlarla konuşmak, dost olmak isterim. Bugüne kadar başaramadım ama yine de isterim. Umarım bir gün olur. Vazgeçmeyeceğim. Sıradan insanlarla da karşılaşsam onları korkutmadan, dost olduğuma ikna etmeye çalışırım, yüce savaşçılarla da karşılaşsam aynı şeyi yaparım. Gerçi onlar aynı tepkileri bana vermez ama ben yine de öyle yaparım. Çoğu zaman o kadar ileri giderler ki benimle savaşırlar. Bana saldırırlar, kılıç, bıçak çekerler, taş atarlar, yaralarlar. Neden bilmiyorum? Sadece kötü gözüktüğüm ve iri yarı olduğum için bunu yapacaklarını düşünmek istemiyorum. Bir keresinde bana taşlarla saldıran bir izci tarafından küçük bir tepecikten aşağı yuvarlanmıştım. Az kalsın ölecektim. Ah neden olmasın?! Sanırım şimdi anladım neden böyle olduğunu? Galiba elimde tuttuğum sopamdan kaynaklanıyor. Onu tehlikeli buluyorlar, tehdit olarak görüyorlar. Halbuki bana hiç sormuyorlar o elindeki ne diye. Sen de bugüne kadar sormadın. O ne biliyor musun? O benim oyuncağım… Bir kere de oyuncağım olmadan onlarla konuşmayı deneyeceğim…

“Olmadı.”
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 16 Mayıs 2015, 15:16:15
Spoiler: Göster
En başından beri tekrar okudum kısa öyküleri, beklentimin de ötesinde ne kadar farklı bakış açıları çıkabileceğini görmüş oldum. Hepinizin ellerine sağlık. Yeni katılanlar da hoş gelmiş, tekrar tekrar bekleriz :) Ayrıca BuzSakal'a da aklımdaki fikri yazdığı için teşekkürler, yeni bir tane düşünmek zorunda kaldım. :D

Yine Kerem Beyit'ten devam edelim bence güzel oluyor.


"Dev'e beyzbol öğretmek de nerden çıktı ya?" diye söyleniyordu sarışın savaşçı, "daha kendi silahı gürzü tutmayı bile beceremiyor. Neyse ben bundan kurtulmasını bilirim."

Dev'in bir yere kaçamayacağı darlıkta yolu olan bir tepeye çıktılar. Dev sağa sola hareket edecek olsa tepeden aşağı yuvarlanacaktı. Dev'in çıkardığı garip seslere aldırmadan, "bu oyun böyle oynanır" dedi. Etraftaki çalılıkları inceledi, rüzgar yoktu. Eğilerek yerden ufak bir taş aldı eline, tartmak ister gibi birkaç defa hafifçe havaya fırlattı ve pürüzü çıkıntısı var mı diye parmaklarının ucunda birkaç defa çevirdi.

"Bu işimize yarar" dedi. Dev homurdanarak karşılık verdi.

Adını bilmediği dev'e taşı attığı zaman gürzle taşa vurarak uzaklaştırmasını söyledi. Taşı eliyle atması gerektiğini bildiği halde yavaşça silahına uzandı ve taşı uç tarafına yerleştirdi. Dev gürzü eline aldı ve beklemeye başladı.

Sarışın savaşçı beklemek istemiyordu tabi ki. Silahını çevirmeden ani bir hareketle zıplayarak ucundaki taşı deve doğru fırlatmasıyla, devin yüksek homurtularla yuvarlanması bir oldu.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 18 Mayıs 2015, 17:00:38
Buralar ıssız kaldı. Ne yapacağız bir kararlaştıralım. Arkadaşlardan biri resim koyarsa devam edelim. Olmadı ben bir tane ekleyeyim ama devam etsin yani. Bir de bakıyorum, ben dahil kimse yorum yapmamış. Biliyorum zorunlu değil ama katılımı arttıracaktır diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 18 Mayıs 2015, 18:08:20
Çok haklısınız, yaklaşık 2 hafta sonra rahatlama dönemine gireceğim, bu aralar biraz yoğunum. Daha önce söylemiştim zaten sizler ekleyin diye, bence eklemeniz çok hoş olur.

Yorum konusunda da haklısınız ama ben yazılanları beğeniyorum ve bu durumu belirtiyorum, daha açıklayıcı yorumlar yapmaya çalışırsak daha iyi olur tabi :)
Başlık: Yeni Resim
Gönderen: Evis - 19 Mayıs 2015, 23:19:48
(http://i.hizliresim.com/3D7Q80.jpg) (http://kubicki.deviantart.com)

Spoiler: Göster
 Fantastiğin sınırlarında bir resim bana kalırsa, eklemek sorun olmaz diye düşündüm. Uygun bulunmazsa değiştirebilirim. Hikayeyi sonra ekleyeceğim. :)

Not: Kimse eklemeyince konu silinip gitmesin diye ben ekledim.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: mithrandir21 - 20 Mayıs 2015, 09:23:02
Sabah sabah hangi psikoloji içine girmişim de benden bu şekilde birşey çıktı, nerden aklıma geldi bilmiyorum gerçekten. Normalde yazı yazma kabiliyetim çok çok düşüktür onun için hatalarımı mazur görün ve sadece gülün geçin istiyorum.  ;D ;D :P

Spoiler: Göster
Mordor’un kara isli toprakları, çıkıntılı kayaları ile beraber altlarında artık daha da yakından sergilenmeye başlamıştı. Elf Balonları yere yaklaştıkça Mordor’un nefes alımını zorlaştıran havasında tökezlemeye başlamış, özellikle Frodo, Sam ve Gandalf’ın olduğu balon Ali Yüzük’ün etkisi ile geride kalıp sol tarafa yatık bir biçimde tökezleyerek süzülüyordu. Yüzük Taşıyıcısı Frodo artık üstünde yoğunlaşan ağırlık ile başını Samwise’a yaşlamış, yarı uyuklarken rüyada ya da aklında Ithilien yakınlarında kardeşlikten ayrılıp Minas Trith’e yol alan Pippin ve Merry’i düşlüyordu. Uyuyor muydu ya da beynini saran, zihnini berraklaştıramayan düşünceler içinde mi olup olamadığını algılayamıyordu. Aklı hep ikisindeydi. Acaba kanatlı süvarilerden kurtulabilmişler miydi? Ne durumdaydılar? Boromir onları güven içinde tutacağına, sağ salim Minas Tirith’ e ulaşacaklarına dair Gandalf’a söz vermişti. Güveniyordu Frodo güvenmek de istiyordu. Ama en önemlisi yanlarında Aragorn vardı ve Yolgezer’e  güveni tamdı. Gondor’a dönecek ve tacını giyip ordusu ile beraber Kara Kapılar’a gelecekti. Olur da görevi başarı ile sonuçlandırırsalar, son ufak cenkden sonra rahatlıkla geri dönebileceklerdi. Derin, sanki daha bir  içten gelen soluk alışları ile düşüncelerinin arasından, yarı uyuklar haldeyken tekrardan yüzüne yansıyan kızıllık Frodo’yu biraz daha hareketlenmesini silkelenmesini sağladı. Frodo’nun tekrardan yüzüne kızıllık vuruyor, tenini yaktıkça  nefes almasını zorlaştırıyor, ağırlığın altında daha da eziliyor, boynunda daha da dayanılmayacak hale geliyordu. Sanki kızıl bakış sürekli kendisine yoğunlaşıyor gibiydi hatta bunun olduğundan kızıl gözün sürekli kendisini gözetlediğinden kesinlikle emindi. Elini zar zor gözlerine siper edip öndeki balona baktığında Legolas ve Gimli iniş için hazırlıklara başlamış, özellikle Legolas balonu güven içinde indirmek için uğraş vermeye başlamıştı. Elf, Cüce’yi, Amon Hen’den havalandıklarından beri cesaretlendirmekle uğraşıp, Gimli’nin 6000 kuş uçuşu yüksekliğinde korkusundan dolayı oluşan yakarışlarına katlanarak yerdeki orklara yayı ile atışlar yapıp, Ithilien’ da da Nazgül’ü Kartallar gelene kadar kendilerine yaklaştırmamaya çalışmıştı. Balonlar yere yaklaştıkça yüzlerine yansıyan kızıllık artıyor, aşağılarda orkların toplanması kendi etraflarında daire oluşturacak şekilde yoğunlaşıp, Nazgül çığlıkları Kartallar’dan kurtulmak istercesine yükseldikçe yükseliyordu.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 24 Mayıs 2015, 22:05:15
Elf balonları fikri iyiymiş :). Yalnız Legolas, Gimli ve Aragorn'u ayırmışsın, hiç yakıştıramadım >:(. Yüzümde bir tebessümle okudum yazınızı.

Bu da benim hikayem. Ne biçim bir şey oldu ben bile anlamadım. Takdir sizin :D :D.

Spoiler: Göster
"Nereden başlamalı çizmeye. Böyle kopmuşken hayattan, fırça darbelerin de hassas. Nasıl çizmeli ya da düşüncelerini, özlemlerini yansıtmadan kağıda. Neyi vardı da diğer renklerin, düşlerim  sadece siyah beyaz. Ve bir damla göz yaşı akar, derinden, sitemkar, ve de ahmak. Vurdukça vurur, ellerimde fırça ile paletim. İçinde küllenmiş siyahım var benim. Tıpkı yaşadıklarım gibi narin ve silik. Evet silik bir beyaza çalar bütün hayallerim. Bulutlar aşağı inerken, ağaçların yaprakları sivrilir. Gecenin karanlığında ayrı düşeriz. Sen benden uzaklaştıkça daha da alçalır bulutlar ve sivrileşir yapraklar. Sen uzaklaştıkça, gece kaplar her yanımı üstelik ben pastel beyaz. Ve çizerim. Yükselmek için hayatımdan kimleri atarım hatta. Belki de ateşi harlarım. İki türlü de yakalayamayacağım seni. Sonuçta yaşamak, ölmekle ilgili bir mesele. Geri gelmeyeceksin geri. Ben öldüm artık ve sonunda... Geçer zaman, hissizleşir fırça darbelerim. Zaten hassas, narin olan. Kitabımın arasında kuruttuğum gülü de attım artık hayatımdan. Yine de yükselmiyorum ama. Alçalmıyorumda üstelik, yenik düştüm ben bu savaştan..."

Bundan dört yıl önceydi. Profesör Steve bu metni okuyarak, hissettiklerimizi çizmemizi istemişti. Ben de çizdim. Hem de özene bezene. Sonuçta Hogwarts'da sadece bir kere düşünsel resim dersi alabilirsiniz. Ama asıl olay resmi çizdikten sonra başlıyordu. Bay Steve bizlere resmi çizdirirken fırça yerine asalarımızı kullandırtmıştı. Sonra da her birimizi bir diğer sınıf arkadaşımızın resmiyle eşleştirdikten sonra karşımızdaki resme odaklanıp sihirli sözcükleri tekrarlamamızı söylemişti. Bu dersin amacı büyücü ve cadıların ufuklarını ve hayal güçlerini genişleterek daha aktif bireyler haline getirmekmiş. O resme bir kes odaklanıp da sözcükleri mırıldandığınızda hayatınızın eskisi gibi devam etmesinin beklememeniz gerekir.

Akşam üstüydü, gökyüzünde yağmur bulutları ve etrafta kasvetli bir hava vardı. Yalnızdım. Gökyüzünde asılı kalmış bir biçimde etrafı seyrediyordum. Aşağıda yüz binlerce sarı gül, kaşlarını çatmış bana bakıyorlardı. Gerçek anlamda, hepsi beni izliyor gibiydi. Kendi bilincimle arkadaşımın deneyimlerini yaşadığımı bilmeme lakin her bir saniyeyi hissedebiliyordum. Etrafta alabildiğince kuş vardı. Siyah beyaz kanatlı ve daha önce hiç görmediğim, doğal olarak da adını tam koyamadığım kuşlar. Yalnız bir tanesi kıpkırmızıydı. Hemen önümde, tüm ihtişamıyla uçuyordu. Bütün kuşlar kanatlarını çırpmalarına rağmen hareket etmiyor gibilerdi. Gökyüzündeki bulutlar geçen her dakika bana daha çok yaklaşıyorlardı. Bulutlar bana yaklaştıkça kırmızı kuştan uzaklaşıyor ve giderek kendimi daha aşağıda buluyordum. İçimde deli gibi bir haykırmak isteği dalgalanıyor. Ve git gide büyüyordu. Tek bildiğim kırmızı kuşu kaybetmemem gerektiğiydi. Sanki hayatım, yaşama isteğim, bütün umutlarım ve hayallerim onunla bağlanmış gibiydi. Bulutlar bana yaklaşıyor, ben aşağı kayıyor ve aşağıdaki sapsarı güller yavaşça kapanıyordu. Ne kadar istersem isteyeyim haykıramıyor ve düşüşüme engel olamıyordum. Kırmızı kuşu gözden kaybettiğimde aşağıdaki güllerin hepsi kapanmıştı, bulutlar etrafımda dolanıyorlardı. Artık çığlık atabiliyordum. Ben bağırdıkça etrafımda uçuşan kuşlar dağılıp kaçıyorlardı. Ben bağırıyordum, onlar kaçıyorlardı. Sonunda etrafımda hiç siyah beyaz kuş kalmamıştı. Ben ne yapacağını bilemez, endişeli, korkmuş ve sırılsıklam yalnızdım. Ceketimin iç cebinde giderek ağırlaşan bir nesne rahatsızlığıma rahatsızlık katıyordu. Elimi cebime attığımda içinden katlanmış bir kitap çıkmıştı. Aralayıp baktığımdaysa ben daha ne olduğunu bile anlayamadan içinde tek bir kırmızı gül kurusu rüzgara kapılıp kayboluverdi. Bitmiştim, mahvolmuştum. O sırada aklımdan sadece tek bir cümle geçiyordu: Sonuçda yaşamak, ölmekle ilgili bir mesele...

Kapı çalar. İçeri annem girer.

- Doktor hanım işiniz uzun sürecek mi? Bu seansı kısa kessek nasıl olur. Bir toplantıya yetişmem gerekiyor da.
- Benim işim de bitmişti zaten bayan Milton. Lütfen benimle gelin.

Dışarı çıktılar, ben de uzandığım koltuktan kalkıp pencere kenarındaki kanepeye oturdum. Dışarıda iki ejderha oturmuş yeni öldürdükleri boğayı yerken sohbet ediyorlardı.

- Doktor hanım, oğlumun durumu nasıl?
- Bayan Milton size karşı dürüst olacağım. İlk seanstan sonra bunu söylemek biraz garip olacak ama bence oğlunuzu bir akıl sağlığı merkezinde tedavi ettirmenizde fayda var. Öyle yapmasanız bile sizden oğlunuzu tekrar bana getirmemenizi rica edeceğim. Psikolojim çöktü!
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: mithrandir21 - 25 Mayıs 2015, 08:17:16
İlginç, eksantrik, psikoloji bozucu ve güzel :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Laughing Madcap - 27 Mayıs 2015, 00:52:36
Spoiler: Göster
Yorumları spoiler içerisine, hikayeleri açığa yazıyorduk diye hatırlıyorum. Bir şey farkedeceğinden değil de, düzenli olsun, kafa karışmasın. Hikayeye gelecek olursak;


Itharren, bir zamanlar sadece ülkenin değil, tüm dünyanın merkeziydi. Muhteşem yapıları, eşsiz sanat eserleri ve insanlarının refah seviyesiyle birlikte, dünyanın merkezi olmayı hak ediyordu.

Ancak görünüş aldatıcıdır.

O devasa yapıların aralarında insanlar dileniyor, düzenli sokakların gizli köşelerinde kirli antlaşmalar yapılıyor ve cinayetler görmezden geliniyordu. Ayda bir dini festivaller düzenlense de din adamlarının kapalı kapılar ardında yaptıkları kulaktan kulağa dolaşıyordu. Şifacılar becerikli oldukları kadar aç gözlüydüler. Ve büyücüler, ülkenin en kudretlileri olmalarına rağmen ellerindekilerle asla yetinmiyorlardı.

Tüm bu parıltılı görüntünün altında kaynayan pislik bir gün dışarı çıktı. Kimse nasıl ve neden olduğunu bilmiyor ama bu konu hakkında anlatılan tüm hikayelerde tek bir ortak nokta var; Başbüyücü Maeris.

Maeris'in Laneti olarak bilinen bir lanet Itharren'in üzerine çöktü. Devasa yapılar yıkıldı, parıltılı eserler çürüdü ve halk düşünemeyen, vahşi, hastalıklı birer yaratığa dönüştü.

En azından hikaye böyleydi. Savaşçı şehrin üzerinden geçmekte olan balonların birinin sepetinin kenarına yaslanmış ve aşağı izliyordu. Karşısındaki kötü görüntünün ve mide bulandıran havanın eski halini hayal etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Bu sırada aşağıda, lanetli şehirde bir hareketlilik sezdi ve gözlerini kısarak aşağıyı izledi.

***

Gnashmun, kendisine böyle sesleniyordu, gürültüyle uyanınca bir hayli sinirlendi. Yaratıkların belirli bir hiyerarşisi ya da liderleri yoktu ama eğer öyle bir kavramı biliyor olsalardı, Gnashmun liderleri olurdu. Şehrin en iri yaratığıydı ve şimdiye kadar hiç bir savaş kaybetmemişti. O yüzden binadan çıkıp en yakındaki yaratığın boğazını sıkarak öfkesini geçirmeye çalışmasına kimse bir şey demedi.

Gnashmun'un öfkesi geçmemişti ama merak daha baskın hale geldi ve o zaman etrafına bakınmayı akıl edebildi. Meydanda bir grup yaratık toplanmıştı ve hepsi de hararetli bir şekilde tartışarak gökyüzünü izliyordu. Yaratıkların konuştuğu düzgün bir dil mevcut değildi, sadece belirli sesler çıkartıyor ve birbirlerine yumruk atarak iletişimlerini sağlıyorlardı. Yani bu kalabalık grup birbirlerine aşklarını da ilan ediyor olabilirdi ama Gnashmun bunun böyle olmadığına emindi.

Kalabalığın içine daldı ve herkesin izlediği şeye bakmak için kafasını kaldırdı. Hiç bir şey anlamadı.

Nadir de olsa bazen şehre "başka şeyler" geliyordu. Bu durumda yapılacak şey basitti, vur-kır-dök-parçala. Ama daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Merakı iyice artan Gnashmun etrafına bakındı ve kalabalığın liderlerinin ne yapacağını dikkatle izlediğini gördü. Hemen bir şey yapmalıydı. O da bildiği en iyi şeyi yaptı; yerden bir taş alıp yukarıdaki şeye fırlattı.

Taş yükseldi ve gökyüzünde yavaş yavaş ilerleyen o şeye ulaşamadan tekrar alçalmaya başladı; sonunda merakla olanları izleyenlerden birisinin kafasına isabet etti. Etrafındakiler garip bir ses çıkarttılar. Bu muhtemelen kahkahaydı ama "bugün hava çok sıcak" da demiş olabilirlerdi. Ayırt etmek pek mümkün değildi.

Gnashmun şansını tekrar denedi ve tekrar kalabalıktan birisi kafasından yaralandı. Gnashmun'un etrafındakiler yavaş yavaş liderlerini taklit etmeye başladılar. Kalabalık yerden aldıkları taşları gökyüzündeki şeye fırlatıyor, o şeyi ıskalıyor ve başka bir yaratığa isabet ettiriyor sonrasında da kahkahaya benzer sesler çıkartıyordu.

İlk ıskalamada sinirlenmiş olan Gnashmun şimdi çok daha farklı hissediyordu. Çok uzun zamandır hissetmediği bir şey hissediyordu. Adını unutalı asırlar geçmiş bir duygu içerisinde yeşermişti ve bu konuda ne yapacağını hiç bilmiyordu. Buna bir isim koymayı denedi, ki kendi adından da anlaşılacağı üzere isim koyma konusunda oldukça yetenekliydi, ama beceremedi. Çok uzun zaman önce, demirci çırağı olduğu yıllarda buna "eğlence" diyordu ama şimdi o kavrama çok uzaktı.

Bu yeni hissiyat eşliğinde hız kesmeden taş fırlatmaya devam eden kalabalık, gökyüzündeki şeyden üzerlerine doğru gelen bir ateş topuyla çil yavrusu gibi dağıldı.

***

Savaşçı, büyücüyü yanına çağırıp aşağıdaki kalabalığı işaret etti. Büyücü, arkadaşının aklındaki soruyu dudaklarını bükerek ve tükürürcesine yanıtladı.

"Yaratıklar."

Savaşçı tekrar kalabalığı izlemeye başladı. Lanetli şehir ve yaratıkları hakkında, özellikle çocukluğunda bir çok hikaye duymuştu ama buna ilk kez tanık oluyordu. Aşağıda toplanmış olan yaratıklar gökyüzünde ağır ağır ilerleyen balona taş fırlatıyorlar ama bir türlü başarılı olamıyorlardı.

"Ne yapmaya çal-"

Savaşçı sorusunu tamamlayamadan kalabalığın üzerinde bir ateş topu patladı ve yaratıkların, yani yanarak can vermeyenlerin, etrafa dağıldığını gördü. Ateş topunu fırlatan büyücü, savaşçının soran yüz ifadesine bakıp gülümsedi.

"Bu yolculuk sıkıcı olmaya başlamıştı, biraz eğlenmenin kimseye zararı yok."

Spoiler: Göster
Şimdi gelelim yorumlara;

@mithrandir21: Yıllardır yapılan "Yahu Mordor'a yürüyerek gitmeye ne gerek var?" tartışmasına farklı bir bakış açısı olmuş. Genel olarak mevcut kurguların yeniden kurgulanmasına sıcak bakmıyorum ama resme uygun, farklı bir yazı olmuş. Sadece göze biraz karışık geldi. Gülün geçin dedin ama gülmedim, geçmedim. Ellerine sağlık.

@Hatunkız: Böyle bir şey okumayı beklemiyordum açıkcası. Paylaşılan resmi çok farklı bir şekilde kullanmışsın, iyi de olmuş. Teknik açıdan bir tek şuna takıldım; geçmiş zamanla ilerlerken birden geniş zamana döndü hikaye bir yerde, afalladım. Sonra tekrar geçmiş zaman döndü. Ama şu anda salatalığa eğri diyorum, farkındayım. Ellerine sağlık.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Evis - 27 Mayıs 2015, 02:48:17
Siyahın karaya, karanın zifire kaçtığı yerlerde yaparız gösterimizi. Gözlerin koyultan şa'şaasında dövülürüz. Ellerimiz ne isterseniz onu yapar, ayaklarımız olduğunuz yere çalar hep. İstediklerinizi satarız. İsmimiz istediğiniz isim. Düşmanımız veya dostumuz. Biz siz nasıl biliyorsanız öyleyiz, biz adını sizin koyduğunuz Kumpanyayız.

***

''Sigara?''

''Yok, yasakmış.''

''Neden?''

''Kağıttan, yakıyormuş.''

''Ne kağıdı?''

''Etrafına bak.''

''Ne zaman düştük lan buraya?''

''Oldu epey.''

''Sen kimsin peki?'' dedi sigarasını dudaklarına götürerek.

''Bilmem, sen?'' Elleriyle yağlı saçlarını geriye attı. Balondan aşağıdaki şehre bakıyordu.

''Kemıl Soft'um ben, insan neyi severse giderek ona dönüşür ya hani. Ben de en çok bu mereti seviyorum. Sen?'' Çakmağını çıkardı. '' Sen kimi seviyorsun?''

''Necla'yı sevdim ben, sonra evlendi, çocuğu oldu. Çocuğunu çocuğum gibi sevdim. Sonra annem öldü, annemi sevdim...'' Gözleri binaların çarpıklığında takıldı.

''Kendini?'' dedi yanmayan çakmağı şehre fırlatarak. Sigarayı kulağının arkasına sıkıştırmaya çalışıyordu.

''Pek sevilecek yanım yoktur.'' dedi. Dalgınlıktan duymadığı insanların sesi geldi önce bütün çarpıklığıyla, sonra o kaba ses.

''Geldik,'' diyordu kağıttan kafese kısılmış bütün kumpanya ahalisine, '' Kumpanya Kurbanlarını getirin.''

Birilerini beklerken şehri izlemeye koyuldular. Buraya ne zaman düştüklerini hatırlamıyorlardı. İnşallah yanarız diye dua etti sigarası kulağında olan, sonra şu b.ktan kağıtta yanar ve ben sigaramı içebilirim. Diğeri belki diyordu içinden, bir müddet tükürükler saçan insanlara bakarak sustuktan sonra sordu.

''İnsan öldükten sonra sevebilir mi?''

Spoiler: Göster
 @mithrandil21 Açıkçası ben de kurguların tekrar kurgulanmasına alışamadım ama benim aklıma Lotr hiç gelmemişti resmi seçerken. Güzel düşünmüşsünüz, güzel olmuş. :) Elinize sağlık.

@Hatunkız: Farklı kafalar bunlar, güzel kafalar. :) Sevdim ben. İçsel karışıklığını yazdığın yerler biraz sıkıyor insanı ama belki de bunu bilerek yaptın. Güzel olmuş. Eline sağlık. Yaşamak, ölmekle ilgili bir mesele sözü de epey tanıdık geldi ;D

@Laughing Madcap Sağolasın, ne zamandır yazmak istiyor erteliyordum, sen olmasan yazmaya niyetim yoktu bu zamanlarda. Hikayen yine senin üslubunda olmuş, güzel bazı yerlerde komik ve büyük bir hikayenin bir parçası gibi. Eline sağlık. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 27 Mayıs 2015, 12:34:50
Spoiler: Göster
Evet yorumları spoiler içerisine alırsak ve hikayeleri açığa yazarsak daha hoş durur bence de. Öyle devam edelim mümkünse.

Bu haftayı es geçmek istemediğimden birkaç cümle karalamaya çalıştım. Bir sonraki resimde normal yazmaya devam edeceğim. Farklı bakış açıları çok güzel olmuş bu hafta yine :)


mithrandil21 : Karada değil de havada geçen bir Orta Dünya yolculuğu gerçekten ilginç olmuş. Yalnız araya paragraflar koyarsanız okumamız daha kolay olur. Kaleminize sağlık ;)

Hatunkız : Bu neyin kafası :). İlk paragrafı okudum, okumasam mı diye düşünürken tırnak işaretini gördüm de devam ettim, başkasının saçmalamalarıymış :). Resim dersi fikri de iyiydi, bakmakla görmek arasında fark var. Zaman kaymalarına biraz daha dikkat edebilirsen iyi olur gibi. Kalemine sağlık ;)

Laughing Madcap : Biraz uzun ama beklenen öykü. Yeni bir dünya yaratıp ona göre kurgulamak kolay bir iş değil, ellerine sağlık. Anlatımın sadeliği ve düzgünce ifade edilen cümleler okumayı kolaylaştırmış.

Evis : Kafam karıştı desem? Cümleler muallakta kalmış. Balonda satış yapan bir grup olması fikri güzel ama devamında öykü yok tam olarak. Farklı bir bakış açısı getirmeye çalışılmış ama biraz daha açık yazılsa daha iyi olurdu sanki. Eski yazdıklarına benzemiyor, bunu yazmadın olarak kabul ediyorum ya da ben anlamadım :)



"Işığı arttırın" diye seslendi mağaradakilerden biri.

Duvarlarda o ana kadar varlıkları çok da eskiye dayanmayan balon çizimlerini görmüştü. Duvar resimleri ters durduğundan amuda kalkarak bakma ihtiyacı hissetti. Karanlıkta çok da belli olmuyorlardı. Bu mağaraya geliş amaçları nadir görülen bir yarasa türüydü. Fazla ışıkta öldükleri söylenen bu türü daha önce canlı gören olmamıştı.

Taşa kazınan resimleri incelerken tavandan sarkan sarkıtlara gözleri takıldı. Ana ışığı açtıkları anda hala amuda kalkmış duruyordu. Karanlık bir anda kaybolup mağara aydınlandığı anda 1 metre uzağında kendisine doğru gelen yarasayı farketti. Artık çok geçti.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 27 Mayıs 2015, 13:28:20
Spoiler: Göster
Sevgili Laughing Madcap: Hikayeni kolay okunur bir biçimde tasarlamışsın. İsimleri ayrca beğendim :). Ama biraz basit kaçmış sanki ne dersin. Ben böyle kısa hikayelerde ya bir komedi unsuru yada bir duygunun ağırlıklı olarak yansıtılmasını bekliyorum. Ve evet zaman şeysi bazen kaçıveriyor :D.

Sevgili Evis: Kemıl Soft benzetmesine çok güldüm. Bence karşılıklı konuşmaların da altından gayet iyi  kalkmışsın ama kargasız'ın da dediği gibi genel olarak pek bir şey anlamadım. Balonla satış yapan bir gurup olduğunu anladım lakin olay neydi heç anlayamadım :). Profilinde görüp çaldım o tanıdık gelen sözü :).

Sevgili kargasız: Ben farklı bakış açısı diye buna derim. Balonların bir duvardaki çizim olması fikri çok hoşuma kaçtı :D :D.


Bir resim de ben atayım o halde. Hikayemi sonra eklerim artık. Resim Alan Lathwell (http://alanlathwell.deviantart.com/art/Orc-Ambush-57368983) adında birine ait.

(http://img10.deviantart.net/7034/i/2007/162/d/5/orc_ambush_by_alanlathwell.jpg)

Bu da hikayem. Sonunda yazdım :).

Toynak sesleri ve hatta atların delice kişnemeleri bile orkların gırtlaktan gelen çığlığımsı ulumalarını bastıramıyordu. Doğudaki ork yuvasına ilk baskınımızdı. AtaKhan Mattewu tarafıdan bu baskına liderlik etmek için görevlendirilmiştim. İki yüz atlıyla birlikte ani ve habersiz bir baskın olması gerekiyordu. Öyle olmalıydı... Lakin biz ovaya girer girmez orklar mızraklı birliklerle önümüzü kestiler.

- Killsch sol kanatta daha fazla adam kaybetmek istemiyorum.
- Emredersiniz efendim.

Sayıları çok fazlaydı. Doğrusu bu yuvada böyle bir güçle karşılaşacağımızı baskından önce anlatsalar gülüp dalga geçerdim. Gerçi baskın demeye bin şahit isterdi ama...

- Efendim, çok adam kaybettik geri çekilmeliyiz.
- Hayır, bir araya gelin. Toplanıp yeniden saldıracağız. Sürün atları!

Sağ sancağın beyini kanla sulanmış alanda göremiyordum. Atını da öyle. Dört bir yanımı beyin, bağırsak, kopmuş ve yarı parçalanmış başlar ve çirkeften adını bile koyamadığım çeşitli organlar kaplamıştı. Eğer bu baskından elim boş dönersem AtaKhan kesin başımı alırdı. Öyle bir seçenek olamazdı.

-Toplanın! Toplanın! İşaretimle birlikte. Öttürün boruyu! Saldırın!

Orklar kaçtığımızı düşünüp de kazanmış olmanın verdiği heyecanla düzenlerini bozarken, bizim aniden toparlanıp saldırıya geçmemiz karşısında afallayıp dağılıverdiler. Sonunda mızraklı birliği yarıp geçebildiğimizde, ağır zırh ve silah kuşanmış bir birliğin daha üzerimize doğru yürümekte olduğunu keşfettik.

- Efendi Lingard bu dalgaya dayanabileceğimizi hiç sanmıyorum.
- Haklısın Killsch, dayanamayız. Düzen alın...
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 12 Haziran 2015, 14:28:15
Spoiler: Göster
Hatunkız sen resim atmışsın da keşke mesajı editlemeden atsaydın, böyle farkedilmedi :(. Ben de şimdi konuya girince farkettim.

Yoğunluğumu atlattım artık bu konuyu da daha sık sık güncelleriz, yeni resim ekleriz diyecektim ama senin resimi görünce bu hafta da onunla devam edelim o zaman ;).
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 12 Haziran 2015, 15:39:19
Ohoo usta ben sana mesaj attığımda atmıştım o resmi, bir haftayı geçmiştir belki de :D.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: kargasiz - 01 Temmuz 2015, 14:58:57
Spoiler: Göster
Bu konu dikkatimden çıkmıştı yine, neyse geç olsun güç olmasın :). Atakan senden rica etsem bir tane daha resim paylaşabilir misin? Tekrar hareket getirelim buraya.


Pusu... Onlarca ork'un haince bekleyişleri... Gökyüzü olacakların habercisi. Çorak tepelerde homurtular.

"Neden elfler kendilerine bu kadar güvenirler bilmem, kendilerini ölümsüz zannediyorlar. Günlerdir dinlenmek için bir ağaç gölgesi bile bulamadığımız bu tepelerde koşturuyorum, çatlamak üzereyim.

Pusuya düştüğümüzde beni düşünen olmadı, tabi ben ölsem ne olur ki sanki? İlk darbeyi aldığımda zaten yorgunluktan bayılmak üzereydim. Yine de tutunmaya çalışıyordum. Elfler ölümsüz değildi ama bize çok güveniyorlardı. Onu korumak zorundaydım. Solumdan yaklaşan sinsi ork'u farkedememiştim. Ani hareketle sağa doğru kaçarken sendeledim ve yuvarlandım. Elf üzerimden atlamayı başardı ama gözlerimi kapamadan önce onun da yaralandığını gördüm.

Artık tek başınasın elf, eğer ölmez de ölümsüzler diyarına gidersen ölümsüzlüğü hak eden küheylana benden bahset..."
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 01 Temmuz 2015, 15:29:14
Peki o halde. Resim buradan (http://www.deviantart.com/art/Hidden-Nature-99001198) alıntıdır. Kendi hikayemi daha sonra eklerim.

(http://pre12.deviantart.net/5ee3/th/pre/i/2008/271/a/3/hidden_nature_by_goro79.jpg)


Talihsiz Bir Kaza


- Robot mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı robottan çıkar? Işte bütün mesele bu. İyice temizlemek gerek bu koca yumurtayı, bu seferki bayağı büyük olacak hehhee.

Hemen yanındaki kapı gıcırdayarak açıldı. İçeri kambur bir robot girmişti. Köşedeki boş saksıyı alıp dışarı çıktı.

- Burası işsiz robotlarla dolu. Lanet olası yumurta da temizlenmedi gitti.

Köşedeki rafın tepesinde dikilmiş, sessizce oturan yardımcısının ona tek faydası sessiz olmasıydı. Gerçi arada getir götür işlerini de yapıyordu ama, o kadar da değil. Temizlik robotu olmanın getirisi yoktu. Götürüsü de yoktu. Hatta bunun için kendini şanslı saymalıydı. Bilim bölümünde, robotların ters giden deneyler sonucunda can verdiklerini duymuştu. Onun işinde tehlike diye bir şey söz konusu olamazdı. Yardımcısı gıllik Jo’ya seslendi.

- Hadi gidiyoruz. Çıkmadan lambayı kapat.

Gıllik Jo, öyle fazla zeki bir robot değildi. Antik guntik sesler çıkartarak bizim temizlikçiyi takip etti. Lambayı mambayı da kapatmadı.

- Şu aptal robotun bile ismi var, bir benim yok anasını satayım.

Temizlikçi. Ona böyle hitap ederlerdi. Koridorun sonuna geldiklerinde, Jo sinyal vermeye başladı. Kesin yine uyduruk bir ek görev daha alacaktı.

- Hoparlöre al Jo.

Jo kısa süren bir vızıltının ardından aramayı hoparlöre aldı.

- İşleri yarım yamalak yapıyorsun temizlikçi, işlerine daha çok özen göstermezsen yemin ederim seni hurdaya gönderirim.

- Aghhh! Temizlik odası başkanı seçildiği güne lanet olsun.

- Bunu duydum!

- Jo, sistemi kapatmadın mı daha sen. Aptal robot! Bir şeyi de kendin akıl et.

Temizlikçi robotlara asansörü kullanmak yasaktı. Anlayacağınız onlar amele sınıfı robotlardı. Çoğu zaman merdivenlerin yosunundan ayağı kayar ve elinde tuttuğu kovadaki tüm su etrafa saçılırdı. Ve tabii ki orayı yine ona temizletirlerdi. İki kat aşağı indi. Bu günün bir diğer görevi, bu kattaki toplantı salonunu temizlemekti. Çift kanatlı demir kapıyı iteledi ve doğrudan içeri girdi.

- Lambayı yak Jo.

Ses yok, zaten ne zaman olmuştu ki. En sevdiği şey olan sessizlikten bile gıcıklanmasını sağlıyordu bu robot. Tekrar kapıya doğru gidip lambayı yaktı. Sonra demir sandalyeleri silmeye başladı. O sırada Jo da yapabildiği en iyi şeyi yapıp, etraftaki en yüksek yere kurularak susmaya devam etti. Temizlikçi içinden söylendi.

- Buraya sevk edildiğim gün anlamıştım zaten hapı yuttuğumu. Ne güzel merkezde makine yağı satıyordum. O zamanlar çok prestijli bir işim vardı.

Jo yine cins bir ses çıkardı. Lanet olası robot bozuntusu bile onunla dalga geçiyordu.

- Bakıyorum da işine gelen şeyleri gayet iyi anlıyorsun.

Sandalyeleri silmeyi bitirdiğinde köşedeki perdenin arkasında bir şekil görür gibi oldu. Çok meraklanmasına rağmen bu onun işi değildi. O; siler, süpürür, parlatır ve def olup giderdi. Lakin bugün o gün değildi. Bugün, orayı kontrol edecekti. Belki de bu, onun şansıydı. Belki de böylece terfi edecekti. Usulca yaklaşarak, hızlı bir hareketle perdeyi araladı. Bu, onlar için bir çeşit maskot haline gelmiş olan şişko kediydi. İyice sinirlenen temizlikçi kediyi kovalayayım derken, yosun tutmuş zemin yüzünden ayağı kayarak sekizinci kattan aşağı düştü.

Ve o an Jo, ilk defa kendi sesiyle konuştu.

- Mal!

Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Khentis - 04 Ağustos 2015, 00:28:19
Mekanik sesler çıkaran eklemlerini kıpırdatarak ağır ağır odaya girdi. Boyunun hizasındaki düğmeye basarak odanın, tavandan sarkan ve zamanın tesiri nedeniyle tamir gerektiren lambanın loş ışığıyla yıkanmasını izledi. Elinde bir çiçek sulama süzgeci olduğu halde, odanın ortasına özenle yerleştirilmiş, büyüklüğünden kayda değer bir süredir orada olduğu ve dikkatle bakıldığı belli olan yumurtaya sakin adımlarla ilerlemeye koyuldu. Her şey olağan halindeydi. Robot bir saniyelik dalgınlığının sonucunda yumurtanın üzerine konulmuş olduğu yaşlı ağaç kütüğünün köklerinden birine takılıp yüzüstü yere düşmese ve elindeki süzgeç havaya fırlayıp içindeki bütün suyu serbest bırakmasaydı, her şey olağan halinde seyretmeye devam edecekti. Bu talihsiz -belirli bir azınlığa göre talihli sayılabilecek- olay, robotun uzun süredir terk ettiği iki alışkanlığa yeniden merhaba demesine sebep oldu; düşündü ve sorguladı.

Şimdi ne yapması gerekiyordu? Daha önce başına hiç böyle bir şey gelmemişti. Epey bir zamandır büyük bir zevkle, sıkıca kavramakta olduğu rutini aniden bozulmuştu. Halbuki yapması gereken tek şey, ondan beklenen tek şey, yumurtayı sulamaktı ve çevresinde bundan çok daha büyük şeyler başarabilen kimseler varken o bunu bile başarıyla tamamlayamamıştı. Küçük, gümüşi ellerinden destek alarak yeniden ayağa kalktı.

Mutfağa dönüp, süzgece yeniden su mu doldurmalıydı? Neye yarayacaktı ki, düzen artık eskisi gibi olmayacaktı, o kesin. Zaman kaybetmişti. Tamamlaması gereken, ondan tamamlaması beklenen diğer işleri daha geç halletmesi gerekecekti. Eğilip, süzgeci düştüğü yerden aldıktan ve kapıya yönelmeye başladıktan sonra, aklına başka bir soru geldi. Yumurtayı neden sulamalıydı? Bunca zamandır -ne kadar zaman olduğunu hatırlamakta zorluk çekmekteydi ve bunu hatırlamaya çalışmak başını ağrıtıyordu- neden sulamıştı? Daha önce duyulmamış bir şeydi! Hayır! Böyle bir şeye gerek yoktu! Ona yüzyıllar gibi gelen bir süredir, aslında gerekli olmayan bir şeyi yapmaktaydı. Neden yapıyordu? O da aslında pek belirli değildi. Süzgeci odanın uzak, karanlık bir köşesine fırlattı.

Uzun süre sigara içmemiş bir tiryakinin sigarasının dumanını içine zevkle çekmesi gibi, zevkle düşünüyordu. Evinin dar koridorlarında yürüdü, dış kapısını açıp taze gün ışığına adım attı. Güneş'in ılık ışınlarını hissetmeyeli ne kadar olmuştu kim bilir? El yordamıyla vücudunu sarmalayan, ona artık rahatsızlık veren parlak zırhı çıkardı. Nereye gittiğini önemsemeden ve artık mekanik sesler eşliğinde olmadan, az kişinin bulunduğu sessiz sokaklarda yürümeye başladı. Yeniden kendisi olma zamanı gelmişti.
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Khentis - 13 Şubat 2016, 23:37:10
Resim paylaşmayıp konuyu tıkadığım için çok özür diliyorum. Şunu paylaşayım, bu şahane konu kaldığı yerden devam etsin. Sayfa kaydığı için spoiler içerisine aldım.

Spoiler: Göster
(http://i.imgur.com/ZfRP0Fr.jpg)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: milenya - 14 Şubat 2016, 00:14:08
Ring of the Nibelungs (die nibelungen) filmini çağrıştırdı resim. Bir iki paragraf yazıyım dedim, film aklımdan çıkmayınca pes ettim. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: Khentis - 14 Şubat 2016, 00:23:15
Doğrudur efendim, Völsunga saga'dan Sigurd ve Fafnir'in bir çizimi bu. Yanılmıyorsam Nibelungenlied ile epey benzerlik gösteriyor, hatta hemen hemen aynılar. :)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 14 Şubat 2016, 00:37:13
Bir ejderhayı alt etmenin en iyi yolu, onunla çıplak savaşmaktır. Hayır yani, sonra "Yok oram yandı, yok anam üstüme ateş kustu." diyürlar. Kaç kere dedim Bilbo'ya "Oğlum, ejderhalarla uğraşacaksın, bak sözümü tut. Ejderha görecek olursan direk soyun." diye. Dinletemedim! Mesela şu resmimde - ki acayip derecede karizmatik görünüyürum - bir ejderhaya nasıl yaklaşılması gerektiği gün gibi ortada değil mi?

Hazır resmi göstermişken, size hikayesini de anlatayım en iyisi. Bir gün yine takılıyürum bizim o Kuruköprü'nün oradaki handa; bir tane çakal geldi "Emmi" dedi, "Şu eski basilisk çukurlarının kuzeyindeki Belkıran dağlarında bir ejderha varmış ki" dedi. Eee dedim. "Dayı" dedi "Bak sana yemin ediyürum" dedi "Altında gırla hazine varmış" dedi. Ulan allah allah dedim. Sonra dönüp, civelekli civelekli sırıtarak: "Bugüne kadar, altını çalmaya hangi yiğit gitse, bak inanmıyürsan da dayıya sor, yeminle osuruğundan kapkara S.O.Sleri ata ata kaçıyürmuş" dedi. Dedim, sen ne geveliyürsun la tırrek. Bizim Aragorn'dan kalan yarım şarabı da içtim, atladım koca beygire, sürdüm Belkıran'a.

Neyse üç gün düz, iki gün yamuk gittim. Vardım haşin Belkıran'ın eteklerine. İnsanın başkasına öğütleyip de kendi yapmaması olur mu, yiğide yakışır mı? Hemen çıkarttım ne var ne yok üstümde. Aldım elime de kılıcımı, daldım ejderhanın mağarasına anadan doğma. Şimdi bu ilk, beni gördü. Şöyle bir tısladı, bilmem ne yaptı. Ulan dedim sen kime şekil yapıyürsun. Salladım kılıcı, savurdum, kıvırdım kulağını, yerden yere vurdum. Kertiş kılıklı anladı ki karşısında has Kuruköprü bebesi var, bu pıstı bir köşeye.

Dedim sus, kes sesini, bana artistlik yapma. Neyse kestik bunun sesini de. O zamanlar taş telefonlar vardı, siz bilmezsiniz. Çaktım iki kayayı birbirine, bizim cinik Serkan var, çağırdım onu yanıma. Dedim boyanı moyanı kap da gel. İşte, geldi bu. Sonra, dedim Serkan, bu anı ölümsüzleştirmek istiyorum, pıstırdım da  iyice ateş nefesli patatesi. Dedim oğlum Serkan, çiz bizi.

- Abi yeter bu kadar palavra be, sıktın artık.
- Ne palavrası oğlum, yeminle gerçek lan.
- Sen bugün yeterince içip sapıttın, haydi babam evine barkına git, haydi.
- Ulan istenmediğim yerde durmam ben oğlum, daha da sizin ortamınıza gelmem!

Ertesi gün - beşinci kadehten sonra.

Şu benim dünkü hikaye yarım kaldı, dur ona devam edeyim. En son ne diyürdum. Hah, işte aldım ejderhayı elime, sever misin, okşar mısın...
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 14 Şubat 2016, 19:28:26
Resim benden o zaman bu sefer :) Daha sonra da yazıma katılırım :)

Spoiler: Göster
(http://i67.tinypic.com/351zbdw.jpg)
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: - 14 Şubat 2016, 21:46:37
Resim benden o zaman bu sefer :) Daha sonra da yazıma katılırım :)

Spoiler: Göster
(http://i67.tinypic.com/351zbdw.jpg)


Her hafta bir resim paylaşıp, onun hakkında yazıyorduk. En beğenilen öykünün yazarı da yeni bir resim paylaşıyordu. Khentis zaten bir resim paylaştı sabahleyin. Yani o resim hakkında bir öykü yazabilirsin, zaten yazılmış bir öyküyü devam ettirebilirsin ya da yazılan hikayelerden birine yorum yapabilirsin :).
Başlık: Ynt: Fantastik Resimler Üzerine Öyküler
Gönderen: BlackOut - 24 Şubat 2016, 19:28:13
Rakibinizi selamlamak konuşulmamış bir kuraldır. Ateşin Taşıyıcıları tam olarak bunu yapıyordu. Ben ise kimin kazandığını herkese duyurmak üzere gelmiş bir haberciydim. Tepede bir kayanın üzerine tünemiş, ayaklarımı boşluğa sallıyordum. Görseniz uçurumun kenarında değil de çiçek bahçesine bakan bir balkondayım sanırdınız. Aşağıdaki vadi diken gibi kayalarla doluydu. Ateşin Taşıyıcıları kayaların arkasında ve arasında düzensiz bir şekilde dağılıyorlardı. Uzun, kısa, sarı, beyaz ve siyah saçlı adamlar bordo pelerinler ve siyah pançolar giymişlerdi. Selamlama ise… Ah bunu nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. Sanatsaldı. Ellerinden ve ayaklarından ateş sütunları çıkaran savaşçılar dans ediyordu. Bazen bir ateş diğerine dolanıyor ve birbirlerine sarılıyorlardı. Altı üstü on adam vardı ama Dikenli Vadi’yi aydınlatmaya yetiyordu. Adamların akrobasi yeteneği küçümsenmeyecek kadar iyiydi. Elleri üzerine yürürken veya taklalar atarken bile ateş üflüyorlardı. Ah, evet hepsi küçük birer ejderhaydı.


Adamlar bir halka oluşturdu ve hepsi aynı anda elinden bir ateş sütununu yere bıraktı, alevden bir Çin Ejderhası yılankavi vücuduyla göğe doğru yükseldi. İşte meydan okumuşlardı. Ateşten ejder yok olurken sessizlik ve karanlık vadiyi kapladı. Ellerimi çocuksu bir heyecanla çırpmak geliyordu içimden ama kocaman adamdım o yüzden kendime hâkim oldum. GÜM. Uzaktaki bir davul sesi gibiydi. GÜM. GÜM. GÜM. Hızlı üç adım atmıştı, geçen sefer yedi gümlemeden sonra ulaşmıştı vadiye. Ah o mükemmel yaratığı kimler öldürmeye kalkmıştı… Yalnızca isimleri bile roman olur. İninin devasa kapısına gözlerimi diktim. Ayaklarımı sallamayı kesmiş, dikkat kesilmiştim. GÜM. Ve işte oradaydı. Bütün haşmetiyle iki kanadı ve arkadaki iki ayağı üzerine dikiliyordu. Kapkaraydı ve on adam boyundaydı. Kafası kertenkeleninki kadar yassıydı fakat fazla büyük bir kertenkeleydi ve dikenliydi. Gözlerinin irisi kırmızı ve sarıdan parlak birer halkaydı. Kafasını bir köpek gibi salladı ve yüzyılların verdiği deneyimle vadisindeki on işgalciye baktı. İyi bir Ejder İzleyici’si onun adeta güldüğünü bilirdi, babam gibi ben de Ejder İzleyici’ydim. Aptal kardeşim ise aşağıdaydı ve bir kere bile kafasını yukarı kaldırmamıştı. Ateşin Taşıyıcıları kayaların arkasına koşturdu, biri hariç. Akılsız liderleri, benim küçük kardeşim. Sivri uçlu kayanın arkasına geçmek yerine üstüne tırmanmış ejderhaya dikleniyordu. Ejderha yerdeki kanatlarını kaldırdı ve bir at gibi arka ayakları üzerine şaha kalkarken devasa iki perdeyi çırpmaya başladı. Hantal olacağını sanırsınız, güldürmeyin beni. O kadar hızlı çırpıyordu ki onları hava şaklıyordu. Sesi bile sizi altınıza kahverengi pantolon giydiğinize dua ettirirdi. Kardeşimin ayaklarını izliyordum. Elinin tersiyle yüzünü koruyordu ama önemli olan ayaklarıydı. Kayanın üzerinde biraz kaydığını fark ettiğimde ufacık bir yardımın zararı olmaz diyerek havadaki akımlara ufacık dokundum ve ejderha dengesini kaybederek kanatları üzerine çöktü. İlk önce minik kardeşim mi yoksa ejderha mı kafasını kaldırdı bilmiyorum. Bildiğim ise birinin yalnızca okumayı bilen birinin anlayacağı dilden gülümsediği diğerinin ise bana hırpani bir çocuğun öfkeli gözleriyle baktığıydı.


İlk hamlenin sonuçsuz kaldığı oyunda ikinci perde başlıyordu. Adamlar arkasında durdukları kayalara tırmandılar ve beklediler. Bu işin sıkıcı kısmıydı. İki elimi arkama koyarak yaslandım ve ayaklarımı sallamaya başladım. Ejderha on adamın yaptığından çok daha kalın, büyük ve düzensiz bir şekilde üfledi ateşini. Kardeşim ve adamları başıboş alevleri onlara atılan pası tutar gibi yakalayıp kendi eksenlerinde döndüler. Hepsinin pançosu etek gibi savrulmuştu, yine gülmemek için kendime hâkim olmam gerekti. Bir ateş sütunu kavgası döndü aşağıda ve bir iki gümleme duyuldu. Hafif bir uyku haline geçmek üzereyken gözlerime inanamadığım bir an boyunca kalbim hızla çarptı. Kardeşimin adamları yanmış, parçalanmıştı ve ejderha karalar içindeki bir adama sonu gelmek bilmeyen ateşler üflüyordu. Ekseni etrafında ellerini çevirerek dönen adamı ateşten bir girdap sarmıştı. Güzel bir göbek dansı esprisi yapardım ama vakti değil. Kıyafetleri küçük ve düzenli parçalar halinde kül olup yere düşüyordu. Ah bu kadar ateş onu bile yakardı, zavallı küçük kardeşimi. Neler olup bittiğini anlamıştım ve siz bilmiyorsunuz belki ama çoktan uçurumdan bırakıvermiştim kendimi. Aklımı kaçırmadım korkmayın, bu Dünya’nın rüzgârları beni sever. Elimde de bir kanatlı* olunca süzülüveriyorum istediğim yere.


Kardeşim veya yanındaki zekâsızlardan biri ejderhanın ayağına çıplak eliyle dokunmuş onu çileden çıkarmıştı. Dokundukları yer bembeyaz kor gibi yanıyor ve tütüyordu. Ejderhanın boynuna indim ve kendi bıraktığım beş parmaklı yara izlerine baktım. Gördükçe utanmak için onları tam olarak iyileştirmemiştim. Ejderha benim inişimle ateşini tutmuş, kardeşimin canını bağışlamıştı. Tüm kıyafetleri yanan adam anadan doğma bir halde donup kalmışken kocaman kanatlar yer küçücük olana kadar beni göğe yükseltti. Böyle efsunlu bir yaratığa kim kıyabilirdi?

*: "Kanatlı" Hezârfen Ahmed Çelebi'nin kuş kanadına benzer aracının aynıdır :D.