Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: veritaserum - 06 Nisan 2008, 10:00:39

Başlık: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: veritaserum - 06 Nisan 2008, 10:00:39
ONLAR BİR AVUÇ ÇOCUKTU...  


Yaşam çok gelirdi Seda'ya... Annesi kim diye merak ederdi... Bu aileyi de severdi ama, neden  kavgasız bir günleri geçmezdi? Hayatsa ona en ağır yükümlülüğü vermişti...
Bunun için gitmişti onlarla oraya...Ama istediğini alamadı...

Nesil de merak etmişti annesini... Sonra bir kadın geldi... Teyzesi olduğunu söylemişti ama, bilmezdi kimdi...
O da aslında bu yüzden gitti oraya... Ancak hayat her zaman istediklerini verme insana...

Alara sadece arkadaşlarını istiyordu... Vazgeçilmez bir dostluk, yaşama sevinci. Herşeyi onlardı...
Ancak o bile istediğini alamazdı...

Dilara pek bir şey istemez görünüyordu,suskundu.. Ama içinde fırtınalar kopuyordu... Belki de başka biri olmak istiyordu kim bilir? Belki de istediğini tek alan o olmuştu...

OYSAKİ KADİM GÖREVLERİ VARDI...

Hayat, küçücük yaşlarında büyük sorumluluklar vermişti onlara. Onlar da isterdi, doya doya yaşamak. Sonunda ne olacak, diye düşünmeden eğlenmek. Ama bu görev onlarındı, isteseler de istemeseler de yapacaklardı... Belki de mutlu olurlardı.. Kimse bilmiyordu, bilemezdi... Öğrenmeye çalışıyorlardı ama nasıl...

DOSTLUK MU AİLE Mİ GÖREV Mİ


Seçimler onları bekliyordu... Yanlışı mı seçeceklerdi doğruyu mu?

KORUYUCU RENKLERİ  


Bu dört kızın kaderi bir okulda kesişir. Seda zaten yıllardır o okulda okumaktadır, Nesil o yaz tatiline kadar, Ankara'da yaşamış, sonra Bursa'ya teyzesinin yanına gelmiştir. Alara ve Dilara ise ikizdir, onlar da İzmir'den aileleriyle birlikte taşınmıştır. Klasik laflarla tamamlıyorum şimdi: 'Kusa sürede çok iyi dost oldular.'

Ancak onların kaderi bu kadar basit değildir. Tanıştıkları bir kadın, tüm yaşamlarını altüst edecektir.

Renklerin bu hikayeyle çok yakından ilgisi var, ancak bunu zamanı gelince söyleyeceğim nihaha  :hihi

  Birinci bölüm bir hafta içinde kayiprihtim.org'te!! 
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: chacklack - 07 Nisan 2008, 14:08:55
tanıtım haa güssel olmuş köfte insancıkları heycanlandır yahni süper olmuşş

[eğer birgün kitabın çıkar o kitapların birinde ismim geçmesin sen görürüsün köfte oluon mı kıymamı] =P
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: SeD - 07 Nisan 2008, 15:57:54
Bööyle köfte görülmedi yavf... :o O ne güzel bi fikyir.. ;D ... O kadın neler yapcak acebaa... ?? ... Merak ettim çabuk yaz köftecankank... ;D
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 07 Nisan 2008, 16:00:10
tamam kuzularım hmm tahminen çarşamba günüatabilirim ama tabe talebe bağlı :P bu sefer merakınızı uyandırmak için her türlü yola başvurucam haberiniz olsun :P sora baskı var şiddetvar demeyin hiç =P (cıx ben öyle şey yapar mıyım hiiiç 8))
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: - 07 Nisan 2008, 16:12:09
Vaaayhhh köftecaann ;D Süpersin yaz bakem hemen 1. bölümü çok merak ettim ;D
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: Toxic - 07 Nisan 2008, 16:14:59
çoOk gsl olmus kuzujummmMm...
sprsn dwm...

 ;)   :hug
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 07 Nisan 2008, 16:22:49
8) çarşambaya kadar bekleyin üzgünüm 8) ee başka kimse yorum yazmıyor mu :'(
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: pleasant^^ - 07 Nisan 2008, 17:55:31
Acaba her birine birer renk birer görev falan mı verilir :D Birşeyler tahmin etmeye başlıyorum ama yazılabilecek kadar değil :D Bölümü bekleyelim o zaman (=
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 07 Nisan 2008, 18:50:15
yanlış cevap ama yaklaştın :D hayıır tutuyorum kendimi söylemiceeemm  :-X
Başlık: Ynt: Yepyeni bir hikaye~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 09 Nisan 2008, 14:08:44
bölüm bir = Son normal hafta

İki pembe kelebek havada süzülüyordu.

Seda onlara hayranlıkla baktı. Çok güzellerdi… ama canı şimdi kelebek görmek istemiyordu. Bu yüzden de onlardan uzağa, yol kenarındaki bir ağacın gölgesine oturdu.

Sokakta pek kimse yoktu. Bunun nedeni günün en sıcak saatleri olmasıydı. Aslına bakarsanız, bu semtin insanları zararlı şeylerden kaçınmaz, onlardan ölesiye korkardı. Her gün öğle saatlerinde çocuklarını evlerine sokup perdeleri manyaklık derecesinde kat kat çekmeleri de bundandı.

Oysa Seda bu saatlerde eve çok ender uğrardı. Çünkü evde geçirdiği her dakika, çıldırmasına yetecek kadar sinirlendiriyordu onu. Anne ve baba dediği insanlar, sabah kalktıkları andan itibaren gece herkes uyuyana kadar bağırış çağırış kavga ederdi. 14 yaşındaydı, 10 yıldır onlarla yaşıyordu. İlk amalar sessiz ve sevgi dolu olan bu ev, zamanla hırs ve kötülükle dolmuştu. Seda artık buna alışmıştı ve takmıyordu. Aslında kendi ailesini, gerçek anne-babasını –belki kardeşi bile vardı- çok özlüyordu. Oysaki onlar evlerinde çıkan büyük bir yangında ölmüşlerdi. Hepsi. Seda o zaman dört yaşındaydı, zaten dört yaşından öncesini de hatırlamıyordu.

Yaz tatili boyunca, hep kelebek peşinde koşmuştu. Hiç arkadaşı yoktu, destek alabileceği kimse de. Yatılı okulda okuyordu (maddi durumları kötüydü ve bursuyla özel bir okula gidiyordu) ve okulu her ne kadar sevmese de özlüyordu…

Ağacın dibinde otururken, yine böyle bir ruh hali içindeydi işte. Başını kollarının arasına aldı, ve dünyanın kötülüklerini –kavgaları ve diğerlerini- bir daha görmemeyi diledi.

Yoldan birbiri ardına geçen iki arabanın sesini duydu, ancak umursayamayacak kadar yorgundu.

xxx

Alara arabadan indi. “Vay canına!” babası yeni evlerini büyük olduğundan bahsetmişti, ama bu kadarını beklemiyordu. Arabadan kızıl saçları ve yeşil gözleriyle Alara’nın aynısı bir kız indi. İkizi. Onun da ağzı açık kalmıştı.

Babaları gülümseyerek geldi ve kızın omzuna kolunu attı.

“Beğendin mi Dilara?” diye sordu. Kız mutlu gözlerle babasına baktı ve evet anlamında başını salladı. Ancak cevap vermezdi, hiçbir zaman vermemişti.

Çünkü Dilara konuşamıyordu.

Bu yeni şehirdeki yeni evlerine girdiler. Anneleri eşyalarla birlikte önceden gelmişti. İçeride onları karşıladı. Tek tek hepsini öptü.

“Sanırım muradınıza erdiniz, artık ayrı odalarınız var! Alara sen-”
“Tamam, tamam gidiyorum!” diye sevinçle yukarı kata çıktı. Bir kapının açıldığını duydular, sonra da neşe dolu bir çığlık. Dilara meraktan ölüyordu, annesini çekiştirdi.
“Tamam tatlım, hadi gel bakalım.” Dedi annesi kocaman bir gülümsemeyle. Birlikte yukarı çıktılar.

Kadın ona bir kapıyı işaret etti.

Dilara koşup kapıyı açtı, eğer yapabilseydi, kocaman bir çığlık atardı çünkü odası baştan başa turuncuydu! O çok sevdiği turuncu!

Koşup annesini boynuna atladı ve onu öptü. Sevinçten delirmek üzereydi. Sonra gidip Alara’nın odasına baktı.. Onunkiyse –Alara’nın çok sevdiği kırmızcı renklerle ışıldıyordu. Gidip ikizine de sarıldı. Babasını da kapıda görünce, koşup atladı yine. Öptü, öptü… O, teşekkürlerini böyle iletiyordu.

Ve biliyordu ki, konuşamamak, sevgiyi iletmesine bir engel değildi.

xxx

Çok zengin bir evdi burası. Her şeyin en iyisi. Teyzesine göre, Nesil bunları herkesten çok hak ediyordu. Ona küçük bir prenses muamelesi yapıyordu teyzesi. Nesil onu sevdiğini ve geçmişinin acısını dindirmeye çalıştığını biliyordu, ama bu zenginlik onu boğuyordu. Nesil, o yaza kadar bir yetimhanede büyümüştü. Anne-babası, Nesil daha bir yaşındayken, Ankara’ya yaptıkları bir gezi sırasında, trajik bir trafik kazasında ölmüşlerdi.

Nesil nasıl hayatta kalmış ve o yetimhaneye gönderilmiş, kimse bilmiyor. Hatta ailesini bile bilmiyordu, o yaz tesadüfen teyzesiyle karşılaşana kadar. Yapılan iddialar, testler ve araştırmalar sonunda gerçekten onun yeğeni olduğu ortaya çıkmıştı, ve işte buradaydı…

xxx

“Size daha ilk gün söylemiştim, sevgili konsey üyeleri. Bu kızlar bir bitkiye can vermekten acizler, nasıl koruyucu olabilirler?” dedi zarif görünüşlü bir adam.

“Henüz ihtiyaçları olan şeyi almadılar Oxis, ne bekliyordun?”dedi çok güzel görünen bir kadın.

“Tanrı aşkına Orenta, hepimiz, ihtiyacımız olanı almadan önce sihir yapabiliyorduk. Hatırlatırım sen, sihirle açılan yaraları iyileştirmeyi kendi kendine öğrenmiştin-”

“Biz sihirli bir ortamda büyüdük, sevgili Oxis, ve güçlerimizin içtiğimiz su gibi farkındaydık. Onlarsa, tamamen normal bir hayat sürüyorlar. Nasıl olur anla-”

“YETER!” diye bağırdı konseyin başkanı yaşı Tiriq. “Renklerin seçimini yaptığını o geceden beri tartışıp duruyorsunuz. Oxis, sen istesen de istemesen de onlar birer koruyucu ve bu görevi ne pahasına olursa olsun yerine getirecekler. Eğer bir kez daha itiraz edersen tüm yetkilerini alıp seni dünyanın en ücra köşesine sürerim. Anlaşıldı mı?”

“Evet, efendim.”

“Orenta, geçmişte yaşanılan bazı şeyleri de göz önünde tutarak seni bir  hafta görevinden alıkoyuyorum.”

“Ama bir haftada siyahlar koruyucuların kökünü kurutur-“

“Onları savunmasız bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde. Hem artık onları korumak çok daha kolay, çok şükür ki bir araya getirmeyi başardık. Çıkabilirsiniz.”

Orenta gözlerinden ateşler saçarak Oxis’e baktı, ancak bir şey söylemedi.

Dengeler bozuluyor, savaşlar sürüyor ve renkler artık onları geri istiyordu.

<<<<

fantastikler ilk bölümden başlamaz değil mi ama :P size fantastik olmayan ama cici bir bölüm sunuyorum :P yorumları alayım :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: timidity - 09 Nisan 2008, 15:59:56
Arkadaşım ilk bölüm ve güsel bi başlangıç olmuş tebrik ederim.Bayağı bi ilgi uyandı bende en yakın zamanda devamını bekliorum çabukk oll :P Bekletme fazla demek istedim yanlış anlama :P Daha ne diyebilirim TEBRİKLER!!!!! ;)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 09 Nisan 2008, 16:05:51
Arkadaşım ilk bölüm ve güsel bi başlangıç olmuş tebrik ederim.Bayağı bi ilgi uyandı bende en yakın zamanda devamını bekliorum çabukk oll :P Bekletme fazla demek istedim yanlış anlama :P Daha ne diyebilirim TEBRİKLER!!!!! ;)
teşekkürler :P ama destur yahu topu topu kaç saat oldu atalı :P biraz bekliceksiniz artıkın kader oks çocuğuyuz işte :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: timidity - 09 Nisan 2008, 16:07:44
Tamam tamam bizde biraz anlayışlı oluruzz:P şaka yapıorum sen oks e çalış her ne kdar bizim senemiz kdr zor olmasada öenmli bi sınaw biz biraz beklerizzz rahatına bakk ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: - 09 Nisan 2008, 16:19:13
Köfteeem bu hikayede ekşını hemencicik hissettim. :P Harikasın 2. bölümü sabırsızlıkla bekliyorummm =)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 09 Nisan 2008, 16:22:24
Tamam tamam bizde biraz anlayışlı oluruzz:P şaka yapıorum sen oks e çalış her ne kdar bizim senemiz kdr zor olmasada öenmli bi sınaw biz biraz beklerizzz rahatına bakk ;D
teşekkürler :D

Köfteeem bu hikayede ekşını hemencicik hissettim. :P Harikasın 2. bölümü sabırsızlıkla bekliyorummm =)
ekşın olunca tabe :P pis çıkarcı senii :P saol yevru :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: pleasant^^ - 09 Nisan 2008, 19:12:10
Evet bana da ekşın geldi :D Ama şu Nesil'in anlatıldığı bölümde ismi bile geçmemiş.Başka biri sandım bir an :D Güzel,devamını bekliyoruz değil mi :D (bak sınavdan çıkar çıkmaz nete girdiğimde ilk baktığım şey yeni bölüm oldu :D değerini bil xD)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 09 Nisan 2008, 19:22:44
işte ben yaa 8) herneyse alın size bol bol ekşın :P devamı haftaya yevrucuklarum :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: Michael Evans - 09 Nisan 2008, 19:51:44
Evrenlerin Geçiti devam edecektir umarım...

Bu da çok güzel bir başlangıç olmuş. Beğendim. Devamını bekliyorum...
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 09 Nisan 2008, 20:31:36
Evrenlerin Geçiti devam edecektir umarım...

Bu da çok güzel bir başlangıç olmuş. Beğendim. Devamını bekliyorum...
evet o devam edecek ama bir bölüm kaldı uzun ve etkili yazmak istiyorum mola gibim bişe vermiş olduk şimdi :P hem bir hikayeye o kadar emekverdikten sonra yarıda bırakabileceğimi sanmıyorum :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: SeD - 12 Nisan 2008, 19:07:28
Yevrı yaaa yevrı yaa... Valla çok manyak... sen yazdığım bütüm şaheserleri bi kitapta toplattırıp satışa sunsana... Kısa sürede JK gibim olur... : P ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 12 Nisan 2008, 20:19:05
puhaha bak havaya giriyorum yapma böle guzu yaw... :P 8)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm bir eklendi
Gönderen: veritaserum - 13 Nisan 2008, 09:36:45
Bölüm iki= 'Birleşme'

Sabahın erken saatlerinde Seda kapıdan çıktı ve çarpmaması için hiçbir çaba göstermedi. Bir kadın çığlığı duyuldu ve Seda arkasına bile bakmadan köşeyi döndü. Sonra, daha ne olduğunu anlayamadan bir fren sesi duydu ve korkuyla haykırarak elindeki bavulu yere attı.

Büyük ve lacivert bir Mercedes tam önünde duruyordu. Kapının telaşla açıldığını ve karamel saçları beyaz bir bantla tutturulmuş -kendi yaşlarındaki- bir kızın korkmuş mavi gözlerinin ona doğru döndüğünü gördü.

“Hey, iyi misin? Ben.. özür dilerim, üzgünüm. Kenan seni görmemiş olmalı. İstersen gideceğin yere bırakalım seni?”

“Gerek yok, iyiyim ben, yürüyebilirim.” Derken bile, arkada bıraktığı ailesini –aile denebilirse- düşünüyordu. Kızlarını bikaç ay boyunca göremeyeceklerini bile bile, sanki inadına yaparmış gibi yine, yine, yine kavga ediyorlardı. Seda bu kez sorunun ne olduğunu bilmiyordu, öğrenmek de istemiyordu zaten.

“Bence sen iyi değilsin. Gel benimle.” Dedi ve konuşmasına fırsat vermeden onu arabaya bindirdi karamel kız.

Araba rahat ve konforluydu. Koskoca bir yaz, kafayı yemekle yeterince meşgul olmuştu zaten, bunun için de böyle bir arabayla, burslu gittiği –maddi durumlarının pek iyi olduğu söylenemez- kolejin yatılı olmasına binlerce kere şükretti.

“Sen de mi okula gidiyorsun? Hangi okul?”
“Özel gökkuşağı koleji. Ya sen?” kız ona şaşkınlıkla baktı.
“Aa, ben de oraya gidiyorum. Ama bu şehre henüz bu yaz geldim, hiç kimseyi tanımıyorum.”
“Zaten tanısan da fark etmez, pek cana yakın insanlar değillerdir.”
Kız gülümsedi. “Bu duyguyu iyi bilirim. İsmim Nesil.”
“Ben de Seda.”

Kız bir an birey söyleyecek gibi oldu, sonra omuz silkti. Okula varana kadar, geçmişteki yaşantıları hakkında konuştular.

xxx

Yine arabadan ilk inen Alara oldu. Ama bu kez keşfe çıkmadan önce, ikizini bekledi. Sonra arabanın bagajından bavullarını aldılar ve yeni okullarına doğru ilk adımlarını attılar.

Müdürün odasına gidip, geldiklerini bildirmeleri, yatakhaneye eşyalarını bırakmaları be babalarıyla vedalaşmaları yalnızca 15 dakikalarını aldı. Dersler ertesi gün başlıyordu. Ve bu da yeni insanlarla tanışıp, yeni okullarını keşfetmeleri için koskoca bir gün demekti!

Heyecanla dışarı çıktılar. Okula gelmekten mutlu olan insanlar, arkadaşlarını arıyor ve hararetle tatil maceralarını anlatıyordu. Mutlu olmayanlar ise, arkadaşlarının gelip kendilerini bulması için bir köşeye tünüyor ve 9 aylık bir işkenceye daha hazırlanıyorlardı.

Onları ilk gören Dilara oldu. Bir banka oturmuş, kendi yaşlarında iki kız. İkisi de yalnız görünüyordu ve biri –mavi gözlü olan- merakla insanlara bakıyordu.
Dilara da ona bakarken bakışları karşılaştı.

İkisi de midesinde garip bir şeyler hissetti ve güçlü bir çekim duygusu.

Sonra Dilara gülümsemek için kendini zorladı ve ikizini onlara doğru çekiştirdi.

“Merhaba, ben Alara. Bu da ikizim Dilara. Şey.. buraya yeni geldik ve kimseyi tanımıyoruz-”
“Ah, bugün şans benden yana. Ben de yeniyim, Seda’yla da yolda karşılaştık. Adım Nesil. Memnun oldum.”
“Biz de. Dilara konuşamıyor, ama eminim o da memnun olmuştur.” Dilara baını evet anlamında salladı ve koskocaman gülümsedi.

xxx

Orenta karanlık zindanın bir köşeyinde sessizce otururken, kapı açıldı, içeriye parlak gün ışığı dolunca da gözlerini kırpıştırdı. Gelen Tiriq’di.

“Sana haberlerimiz var, Orenta. Seni gün ışığına davet ediyorum.”
Orenta ona baktı, sonra başını yeniden yere indirdi.
“Karanlıkta kalmayı tercih ediyorum, efendim. Artık beni alması an meselesi.”
“Onun seni almasına asla izin vermeyeceğimi biliyorsun. Gel benimle.”
Kadın itiraz etmenin aptallık olduğunun bilincindeydi. Tiriq odasından yalnızca toplantılar için çıkardı. Ki onu almaya gelmesi hem büyük bir onurdu, hem de büyük bir tehlike işaretiydi.

Orenta güneşi yeniden gördüğüne sevindi. İki koca gün, o zindanda hiçbir şey yemeden de kimseyle konuşmadan oturmuştu. Bilerek yapıyordu bunu. Geçmişte korkunç hatalar yapmıştı. Ve Orenta yaptıklarının bilincine şimdi varıyordu. Bu yüzden karanlığa giderek, siyah admın onu almasını istemişti. İşte bu yüzen karanlık bir yerdeydi, ışıksız bir yerde, renklerin görünmediği.

Bir gün renklerin hiç görünmeyebileceği ihtimaliyle ürperdi.

Konseyin toplandığı büyük salona gelince, Tiriq gidip başkan koltuğuna oturdu. Orenta da kendisi için ayrılan koltuğa geçti. Sonra da toplantı başladı.

“Önce sen başla, Stefy. Yoksa sana dünyalılar gibi Kenan mı demeliyim?”
“Hayır, efendim. Kenan olmak çok zor bir iş. Hem küçük koruyucuya bir şey anlatmadan onu korumalıyım, hem de O’na karşı zihnimi korumalıyım. Şoför olduğum zaman saf bir insanoğlu gibi davranıyorum. Ne yazık, ne yazık!”
“Görevi istemiyorsan, başkasına verebilirim Stefy, haklısın zor bir iş. Seni zorlamıyorum.” Stefy başını iki yana salladı.
“Olmaz, efendim. Benden daha güçlü bir zihin ustası günümüzde –tabi sizden başka- . O’na karşı hiç şansımız kalmaz. O kadar güçlü ki…”
“Anlıyorum… Neler olduğunu anlat bana.”
“Koruyucuyu okuluna götürüyordum, efendim. ‘O’, öyle emretmişti. Ancak yolda, diğer koruyucuya rastladım. Aklımda aniden bir şimşek çaktı ve onlara küçük bir oyun oynadım. Koruyucuya hafifçe çarpar gibi yaptım, Nesil panik oldu –o kadar iyi kalpli ki!- ve onu arabaya aldık. İkisini okula bıraktım. Bir köşeye gizlendim ve Birleşme yaşanana kadar bekledim. Oldu efendim, başardılar! Birleşme yaşandı! Artık birardalar ve onlar birlikte olduğu zaman siyah adamın kendi gelmeden hiç kimse kıllarına bile arar vermez!”

Konseye bir rahatlama dalgası yayıldı. Tiriq bile muazzam derecede rahat görünüyordu.

“Şimdi. Yeni plana geçelim. Stefy, en görevine devam edeceksin. Zorlandığın zaman bizi çağır, yardıma her zaman hazırız. Tomaco, sen müdür yardımcısı olacaksın. Cissy, sen de kantinde çalışan admın yeğeninin kılığa görip onu iyarete gideceksin. Orenta… Sana gelince. Sen de yeni Türkçe öğretmeni olacaksın.”

Orenta şaşırdı, ama yine de gülümsedi. “Peki, efendim.” Dedi nazikçe bir reverans yaparak.

“Oxis. Ne yapacağını biliyorsun.”

“Evet, efendim. Yapacağım.”
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: - 13 Nisan 2008, 11:49:22
Köfteemm çok harika.. ;D [her zamanki gibi :D ] 3.bölümü sabırsızlıkla bekliyorum ;D ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: pleasant^^ - 13 Nisan 2008, 11:52:28
Güzel bir bölüm.Anlatımın da profesyonelleşmiş bu arada :D Renklerle ilgili çok fazla ipucu vermişsin teşekkürler :D 3. bölümü bekliyorum! :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: veritaserum - 13 Nisan 2008, 12:17:51
ipucu buysa artık :P bu sefer hiçbirşeyi anlatmıycam olayların arasına tepiştirivercem alın size ekşın :P ama öğrenince harbi diyorum bak çok şaşırcaksınız ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: Michael Evans - 13 Nisan 2008, 15:42:40
Güzel bir bölümdü... Tebrik ederim =)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: SeD - 13 Nisan 2008, 16:32:43
Guzux ya bu guzuz.. ;D ... Ne manyak bi bölüm olmuş. ;) Çok harika gerçekten... Gittikçe güzelleşiyor... 3. bölüm için sabırsızlanıyorum... ;D ::)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: veritaserum - 13 Nisan 2008, 16:47:47
sağolun yevrılarım =)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: magicalbronze - 15 Nisan 2008, 11:04:47
"Vışş..!! :o" diye bi giriş yaparsam çok mu abez kaçar ne.. :P Kutlarım Gözde yine harika bir hikayenin temellerini bize sunmuşsun vede müthiş yaratıcı gücünle, süpersin valla.. :D Bi kaç şey daha yazacaktım ama neyse şimdiden bitirmeyeyim güzel cümleleri, bölümler gele gele yazarız artık.. :D Hadi devamını bekliyoruz bakalım, meraklandırmadan daha fazla ikinci bölümüde koy.. =)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: veritaserum - 18 Nisan 2008, 13:33:14
teşekkürler hakan abii :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm iki
Gönderen: veritaserum - 19 Nisan 2008, 10:15:57
Bölüm 3= Geride Kalanlar

Dilara uyandı. Gece terlemişti, boynundan boncuk boncuk damlalar akıyordu. Yüzüne de bir dehşet ifadesi hakimdi. Sabahın erken saatleriydi ve herkes uyuyordu. Ses çıkarmamaya dikkat ederek lavaboya gitti. Kapıyı arkasından kapatınca, yanağının ıslanmış olduğunu fark etti. Ağlamıştı. Ve korkuyordu da. Konuşmak istiyordu, her şeyi anlatmak, onları uyarmak, kurtulmalarını sağlamak istiyordu. Yapamıyordu, yapamazdı…

xxx

“Öyleyse sen başla Nesil.” Dedi, ikizler ve Nesil gibi okula yeni gelmiş olan Türkçe öğretmeni.  Siyah saçları ve gözleri vardı. Oldukça güzeldi, ama sert bir görünüşü vardı. Belki de bu yüzden onun dersleri en sessiz dersti.

Toto, en önde oturan Nesile vurmuştu, kendini tanıtmaya o başladı. Kim olduğunu, nerden geldiğini saklamadan ve utanmadan anlattı. Gözleri dolsa bile, ‘sıkıyorsa dalga geçin’ diyen gururlu bir duruşu vardı. Kimse dalga geçmedi, hatta etkilenmiş görünüyorlardı. Öğretmen bile.

Nesilden sonra yanında oturan Seda kalktı ve kendini anlattı. Ancak o ailesini her yönüyle anlatmadı, kimseye anlatmamıştı. Bunu yalnızca Nesil biliyordu, ki ona da istiyerek anlatmamıştı. Çok üzgün olduğu ve elinden hiçbir şeyin gelmediği bir anda anlatıvermişti. Seda anlatınca, öğretmen kısa bir an ona baktı ve oturmasını işaret etti. Ondan sonra arkalarında oturan Alara kalktı ve kendiyle ikizini anlattı.

Kızların ardından sarışın bir kız ayağa kalkıp ailesinin servetinden ve evlerinin bir ucundan diğer ucuna uzanan kocaman havuzdan uzun uzadıya bahsetti. Birkaç kişi daha kalkıp aynı şeylerden bahsederken Dilara fenalık geçirmek üzereydi ve tam Nesil çığlık atmaya hazırlanırken –çok yakışıklı- bir çocuk ayağa kalktı ve içinde para sözü geçen tek bir kelime kullanmadı. Böylece kızlar rahatladı. Ama midesinde acayip bir şeyler hisseden tek kişi Seda’ydı oysaki. Çocuk otururken ona baktı, ama hemen onu görmemiş gibi yaptı ve Seda bir kaçıp gitme duyusuna kapıldı.


Dersin bitmesine çok az kalmıştı. Konu işleyemezlerdi, çünkü yetişmezdi ve öğretmen onları serbest bırakmıştı. Ama kimse oyun oynayacak havada değildi. Öğretmen bir soru sordu:

“Sihri inanır mısınız?”

Sarı saçlı kız güldü ve yakışıklı oğlan gülümsedi. Onlara göre, annelerinin çocuklara yatmadan önce anlattığı masallardı bunlar. Hepsi geçmişte kalmıştı ve çoğu zaten ilgilenmezdi böyle şeylerle.

Kimseden ses çıkmayınca kadın tekrar sordu:

“Ya fantastik yaratıklara? Perilere, cinlere, elflere inanır mısınız? Belki de denizkızları, ha? Kimse inanmıyor mu?”

Sarışın kız: “Biz böyle şeylere kafa yormayız. Siz bizim yaşımızda olsanız yorar mıydınız?”

Gülme sırası öğretmendeydi. “Düşündüğünden çok daha fazla.”

Büyük bir tesadüf eseri, o anda zil çaldı ve sınıf dağılırken öğretmen, kıza göz kırptı.

xxx

Seda’nın dün çarparak kapattığı kapının ardında, bir erkek ve bir kadın, Seda’nın onları asla böyle görmediği bir medeniyetle, konuşuyorlardı.

“Şimdi ne yapacağız? O yokken burada kalmamızın bir anlamı yok. Diğer koruyucular böle burada değil! Mutsuz aile rolünü oynayabileceğimiz bir tek yaşlı kaçık komşularımız kaldı.” Dedi kadın.

“Bence konseye geri dönmeliyiz. Görevimiz yarıyıl tatiline kadar bitti, değil mi? Tiriq’i görmeliyiz.” Diye yanıtladı adam.

“Peki, nasıl yapacağız?”

“Sen bir cadısın aptal.”

“Onu kastetmiyorum, elbette sihirle gideceğiz. Ama konseyin toplandığı yerin adresi büyük bir ciddiyetle korunuyor, etrafında da çok güçlü efsunlar var ve on yıldır oraya ayak basmadık.”

“Aslında haklısın. O zaman-”

Ding-dong. Kapı çaldı. Şaşırdılar. Onları kimse ziyaret etmezdi. Dostları akrabaları, hiç kimseleri yoktu. Yada hepsi geçmişte kalmıştı. Adam, korku dolu gözlerle kadına baktı. hiç kuşkuları yoktu, gelen O’ydu. Sonunda anlamıştı.

Adam yutkunarak kapıya yöneldi.

Kapıyı açtı.

Rahat bir nefes aldı. Gelen O değildi, ama adam bir elçi gönderdiğini sandı.

“Merhaba, ben Kenan. Ezgi Engin’in şoförüyüm. Size söylemem gereken şeyler var, girebilir miyim?”

“Elbette.” Bu Stefy’di. Nasıl tanıyamamıştı? Stefy dosttu, son kalan zihin ustalarından biriydi ve konsey için çalışıyordu.

Stefy hemen içeri girdi ve fısıltıyla anlatmaya koyuldu. “Dinleyin. Şu an göreviniz bitmiş, yada ara verilmiş durumda. Fazla vakit yok, ayrıntıları size konsey açıklayacak. Sizi hemen oraya götürmem emredildi. Gelin benimle.”

Kadın afallamış halde Stefy’e baktı. Sonra itiraz etmeden denileni yaptı. Göz açıp kapatıncaya kadar oradaydılar.

xxx

Tiriq onları gördüğüne şaşırmadı. Zaten onları bekliyordu. Şu son zamanlarda sıkça yaptıkları gibi toplantı halindeydiler. Konseyin kaldığı bina, vir arı kovanı gibi vızır vızır işliyordu. Göreve gönderinleler, görevden dönenler, elçi olarak gidenler, gözcülük yapanlar gidip geliyor, konseye bilgi veriyordu. Sayıları son bir yılda felaket denebilecek kadar azalmıştı. Bu yüzden dünyanın dört bir yanına dağılmış üyeler –yıllardır huzur ve güven içinde ve mutlu yaşayan üyeler- geri çağrılıyordu. Uzun vadeli görev almış olanlarsa görevlerine aman zaman ara veriyor ve konseye gelişmeleri öğrenmek için geliyordu. Gelenlerin çoğu da geri gönderilmiyordu. Çünkü önlerinde çok zor günler vardı, adama ihtiyaçları vardı ve bunu herkes çok iyi biliyordu.

Kadın ve adam da bu yüzden çağırılmıştı işte. Tiriq onlardan 10 yılın hesabını istiyordu.

“Emrettiğiniz gibi yaptık, efendim. Koruyucu küçük bir çocukken yanımıza aldık. Önceleri mutlu bir aileydik.  Mutlu büyüdü. Ancak sonra sizden gelen bir emirle, tam tersini yapmaya başladık. Kavga ettik durduk. Bizden nefret etti, uzaklaştı ve ağladı. Ona ço-çok üzüldük. Ben..” kadın sözünü tamamlayamadan gözyaşlarına boğuldu. Adam omzuna elini atarak onu teselli etti.

“Bir şey sorabilir miyim efendim?” diye sordu adam.

“Tabii ki Sirenu.”

“Neden koruyucuya kötü anne-balarmışız gibi davrandık? Tersi olsaydı-”

“Tersi diye bir şey düşünemeyiz Sirenu. Sana bunu anlatmayı çok isterdim, anlayacağım da, ama vakti gelince. Zor zamanlara giriyoruz. Hiçbir şey net değil.”

Tiriq daha fazla konuşmadı, ama Sirenu anlamıştı. Ortada çok büyük dolap dönüyordu. Bazen insandan insana, bazen koruyucudan koruyucuya, bazen de doğrudan renkten renge. Çok ender olsa da evet, bir zamanlar renkler birbiriyle savaşıyordu ta ki şeye kadar…

Düşünmeye bile korkuyordu. Her ne oluyorsa –bildiği ya da bilmediği- hiç iyi şeyler değildi bunlar ve kendisi de bu olayların içindeydi.

Tüm dünya içindeydi.
Herkes.
İsteseler de, istemeseler de.

<<<

okuyun bakayım olmuş mu  :hihi
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: pleasant^^ - 19 Nisan 2008, 19:14:46
11'de okudum :D Çok güzeL olmuş.RenkLer konusunu biraz daha açarsan sevinirim.Birde kızların yaşantısını çok merak ediyorum.Bunlar hep böyle karamsarlar mı :D

Ayrıca herşey normal zannediyordum öğretmen şoför dışında falan ama meğer kızlar resmen gözaltına alınmış :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: veritaserum - 19 Nisan 2008, 19:21:10
tamam o zaman bu bölümde geçmişe kısa bir yolculuk yapalım :D aslında her zaman böyle karamsar değil, haklısın bu yüzden evet, anlatmalıyım :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: - 20 Nisan 2008, 11:14:47
Köftem ya yine çok güzel .. ;D Şu Alara ve Dilaranında ailesinde bi anormallik varmı acep ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: SeD - 20 Nisan 2008, 19:44:20
Evet onu ben de merak ettim.. ;D Valla gene döktürmüşün ne diyem.. ;D Ya sanki yılların yazarı haa çok büyük keyif alıyorum okurkene ;D :o ::) 4. bölümü merah  merak mirak içinde bekliyoruum ;D Sen bırak OKSyi felam bunlarla uğraş ;) :P :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: veritaserum - 20 Nisan 2008, 19:56:34
yaa ne yazar ne yazar :P iki kişinin içinden sonuncu oldum :P

bu arada Betül'ün büyük ısrarlarıyla 4. bölüm flashback olcak (her ne demekse işte ondan :P) haberiniz olsun yane :P

bu arada ben yine gidiyorum 4 gün girememek üzere hoşçakalın :P :'(
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: yeşilboncuk - 21 Nisan 2008, 08:22:43
gözdecim iyi gidiyosun!..şuan okumadım ama evanna da okumuştum!...((devamını bekliyorum))
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm üç
Gönderen: veritaserum - 25 Nisan 2008, 20:56:29
~ ARA BÖLÜM ~

13 yıl önce ≈

“Bu O! Geri gelmiş! Betül, uçuruma sürükleniyoruz. Arabayı durduramıyorum, büyü yapıyor karşı koyamıyorum!”

“Ağlama, bebeğim, sana zarar vermesine asla izin vermem.”

“EFSUN ZAYIFLADI KAÇIN!”

“HAYIR!” dedi kadın ve kucağındaki bebeği sihirle uzaklara gönderdi.

“Seni seviyorum Sercan.”

“Ben de seni.”

Son sözleriydi bunlar. İkisi de gözlerini kapattı ve Allah’a bebeklerini koruması için dua ettiler. Dünyanın ona ihtiyacı vardı.

Araba uçurumdan aşağı uçtu ve güçlü bir kahkaha sesi yankılandı ıssız yolda. Ertesi gün polis karı-kocanın tanınamayacak hale gelmiş cesedini bulacaktı. Araştıracaklardı elbette, ama fazla kurcalamadan olayın sürücü hatası olduğunu söyleyerek dosyayı kapatacaktı. Bebek ise kazanın yaşandığı Ankara’da bir yetimhanede bulacaktı kendini. Oraya nasıl ve kim tarafından bırakıldığını, ailesinin kim olduğunu ve yaşayıp yaşamadıklarını merak ederek büyüyecekti. Teyzesi gelip onu bulana dek de orada yaşayacaktı. Konsey ise evine bir temizlikçi sokacak, ancak bunun tehlikesini nihayet kavradıklarında kızı geri çağıracaktı. Ve şoför kılığında bir zihin ustası sokmakla yetineceklerdi sonunda.

Nesil, ailesinin ölüm hikayesini duyduğu zaman günlerce rüyasına girecekti bu olay. Daha da girecekti üstelik, hem de buna o ana dair kafasında kurduğu fanteziler de kat kat eklenerek.

10 yıl önce ≈

Birkaç itfaiye arabası yoldan hızla geçerken, meraklı kadınlar camlardan bakmaya uğraşıyordu. Her biri korkuyordu, yüzleri bembeyaz kesilmişti. Yangının kendi evlerine sıçraması korkusuyla tüm komşular telaşla boşaltıyordu evlerini.

Oysaki yangın onların evine hiç sıçramadı. Yalnızca yangının başladığı bina yanıp kül oldu. Kimse sağ çıkmadı, 4 yaşındaki bir kız çocuğu hariç. İlginçti ki, kimse kızı tanımadı. Kız polise teslim edildi, polis de kızın geçmişini araştırdı. Ama kimse bir bilgi edinemedi. Ne uzaktaki bir akrabaya ulaşıldı, ne de kızı herhangi biri -komşu ya da bir başkası- tanıdı. Polis de bunu fazla kurcalama gerek duymamış olacaktı ki, kızı bir yetimhaneye verdi ve dosyayı da kapattı.

Kıza ne mi oldu? Dört yaşından öncesini hatırlamadığı için içinde hep bir eksiklik duygusu taşıdı ve kendini evlat edinen aileyi kendi anne-babası bilerek büyüdü. Ne kadar kavga ederse etsinler, Seda ismini verdikleri kızları onları hep sevmişti ve sevmeye devam edecekti.


5 yıl önce ≈

Alara deli gibi çığlıklar atarak uyandı. Terlemişti ve tir tir titriyordu. Kapıyı açıp anne-babasının yatak odasına koşuyordu ki, yarı yolda onlara rastladı.

“Anneeee!!!” diye korkuyla boynuna atıldı annesinin.
“Ne oldu?? Anlat bana birtanem.”

Alara kesik kesik, hızlı hızlı soluyarak anlattı. Bir kabus görmüştü. Bir araba yavaşça ıssız bir yolda ilerliyordu. Direksiyonda mavi gözlü bir adam oturuyordu. Yanındaki koltukta ise karısı ve bebeği. Kadın ve bebek de mavi gözlüydü. Kadın sevgiyle bebeğine bir şeyler anlatmaya koyulurken araba yavaşça hızlandı. Bir süre kimse ne olduğunu anlayamadı. Tehlikeyi ilk sezen, baba oldu. Adam bunu anladığı an, arabanın etrafında parlak bir çember belirdi.araba daha da hızlandı ve yoldan çıkarak uçuruma yöneldi. Alara rüyada bin an, -çok kısa bir an- bir siluet gördüğünü sandı, ardından hemen kayboldu. Bu sırada arabanın etrafındaki çember parlaklığını yitirdi ve o an arabadan bebek kayboldu. Araba uçurumdan uçarken, büyük bir çarpma ardından da patlama sesi duyuldu. Alara korkuyla uyanmadan bir salise önce, tüylerini diken diken eden bir kahkaha duydu.

Bir kadın kahkahası.

Korkuyla annesine sarılmasının nedeni buydu işte. İkizi de gürültüye uyanıp yanlarına gelmişti. Alara’ya sıcacık bir öpücük verdi Dilara.

“Korkma yavrum, biz her zaman yanındayız.” Dedi babası güven verircesine.

Oysaki korkular bununla sınırlı kalmayacaktı. Bu rüyayı gördükten tam 1 yıl sonra, Dilara da kabuslar görmeye başlamıştı. O günden sonra kötü rüyalar sık sık gece ziyaretleri yapmaya başladılar. Çoğunlukla aynı kabus tekrarlanıyordu, ama bütün rüyalar kanlarını donduracak kadar korkunç oluyordu.

Anne- babaları ise başta ne olduğunu anlayamadılar. Yıllar sonra, her şey tüm çarpıcılığıyla kafalarına dank ettiği zamansa çoktaaan iş işten geçmiş olacaktı…
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ ara bölüm
Gönderen: Michael Evans - 25 Nisan 2008, 21:44:52
Harikaydı. 3. bölümü ve ardından ara bölümü okudum.

Ya mükemmel bir hayal gücün var gerçekten. Böyle hikayede bazı yerlerde öyle cümleler kuruyorsun ki kendine hayran bıraktırıyorsun. Çok ciddiyim.

Ama tabi senin de benim gibi düzeltmen gereken şeyler de var. İmla hataları var en önemlisi. Daha doğrusu wordde hızla yazarken oluşabilen hatalar. Göze hoş görünmediği için söylüyorum. Bana da oluyor ama bölümü yollamadan önce şöyle bir göz atarsan hataları düzeltebilirsin. Ama böyle de harika =)

Devamını bekliyorum. :)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ ara bölüm
Gönderen: veritaserum - 26 Nisan 2008, 09:42:11
evet o hataların ben de farkındayım. düzeltiyorum hep ama ne zaman :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ ara bölüm
Gönderen: SeD - 27 Nisan 2008, 16:23:03
Kuzum benim süper olmuş yaa... Yazık kızlara acıdım :P ;D En çok Nesil e.. :/ :-\
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ ara bölüm
Gönderen: veritaserum - 28 Nisan 2008, 14:38:28
Son bölüm ve ara bölümde harikaydı.. Ama Betül'de haklı biraz şu renk konularını açsan yani hangi renk ne yapıyor falan yada bu renklerin öyküleri ve şu konsey tam olarak ne. Meraktan hani yoksa başka bir şey değil.. :P :D
Mmms aslına bakarsan bunu şimdi söyleyemem :P hem heyecanı kaçar, hem de bunlar kilit noktası gibi birşey. Aslında flashbackte bunları açıklayacaktım, vazgeçtim :P birkaç bölüm sonra tekrar flashback olacak, o zaman söyleyeceğim, ama söyleyene kadar da çok önemli gelişmeler yaşanmış olacak. Yani bu yüzden şimdi söyleyemiyorum :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ ara bölüm
Gönderen: veritaserum - 04 Mayıs 2008, 09:44:34
bölüm 4 = İhtiyacı Olan

Konseyi büyük bir telaş sarmıştı. İnsanlar oradan oraya koşuşturup duruyordu. Bir çok büyücü sıradan insanlar kılığına girmişti. Tiriq, sihri en iyi bilenleri göreve gönderiyordu. İki gün sürecekti görev. Kısa, ama zordu. Çok kalabalık bir ortam olacaktı ve kalabalıkta kimin düşman olduğunu bilemezdiniz. Hele nasıl ve ne zaman saldıracağını hiç. Bu yüzden şenliğe gitmek için en becerikliler seçilmişti işte.

“Şimdi beni dinleyin.” dedi Tiriq. “Herkes satacağı malları ayarladı mı? Peki ya insanların parasını öğrendiniz mi? Güzel. Size güveniyorum. Göreviniz açık. Koruyucuları koruyacaksınız. Onlar ihtiyaçları olanı alacak ama ne olduğunu bilmeyecekler. Bunu Oxis yapacak. Sizin göreviniz sadece şenlikte doğabilecek her türlü tehlikeye karşı kızları korumak. Unutmayın, savaş çıksa da, ölseniz de onların kılına zarar gelmeyecek. Ben de orada olacağım. Anlaşıldı mı?”

Birkaç mırıltı duyuldu. Bazıları (sayıları az olsa da) korkmuş görünüyordu ama kimseden ses çıkmadı. Eğer bunu şimdi yapamazsak, ne yaparız Allah bilir. Belki de hiçbir zaman… Umarım renkler yaptığımız şeyin farkındadır ve bize yardım ederler. Umarım… Umarım… diye düşündü Tiriq.

xxx

Cumartesi sabahıydı ve kızlar hafta sonu için ailelerinin yanına dönmüştü. Onlar da heyecanlıydı, çünkü semtte iki gün boyunca sürecek olan bir şenlik düzenleniyordu. Seda’nın anlattığına göre bu şenlik her yıl düzenleniyordu. Bunun için semtin meydanına kocaman bir Pazar kuruluyordu ve 7’den 70’e herkes burada kendine göre bir şey mutlaka buluyordu. Öğlen 12’den gece yarısına kadar çeşitli şarkıcılar konser veriyordu ve bu tam gece yarısı, havai fişeklerin patlamasıyla son buluyordu. Aslında çok eğlenceli bir sahneydi.

Seda saatine baktı. 11’i çeyrek geçiyordu ama kızlardan eser yoktu. Oysaki 11’de sözleşmişlerdi. Acaba yeri mi karıştırıyordu? Hayır, Nesil’in dondurmacının önünde buluşlım dediğinden adı gibi emindi. Canı sıkılmaya başlamıştı… Önünden birçok insan gelip geçiyordu. Çoğu otellere gelen insanlardı. Şenlik için buradaydılar. Seda bunu hiçbir zaman anlayamamıştı. Şenliğin bu kadar ilgi çeken yönü neydi?

Düşünceleri, gördüğü şeyle bıçak gibi kesildi. Telaşlanarak kızları tamamıyla unuttu. Pancar gibi kızarmıştı ve heyecandan eli ayağına dolaşıyordu.

Gördüğü şey –yani kişi- Ahmet’ti. Okulun ilk günü, Türkçe dersinde sarışın kızdan sonra ayağa kalkan yakışıklı çocuk. Seda onun hakkında bir çok şey öğrenmişti. Ahmet, Nesil  ve ikizler gibi okula yeni gelmişti. Futbol oynuyordu, ama profesyonelce. Atletik bir vücudu vardı. Saçları ve gözleri kahverengiydi. Gözleri, insana derin derin bakıyor ve delip geçiyordu sanki… Kısacası her genç kızın dudağını uçuklatabilecek bir kapasitedeydi ve bunu fazlasıyla başarıyordu. İşin garip yanı, Ahmet’in bu kızlardan bir tanesine bakmamasıydı. Bu da kızları çileden çıkarıyordu.

Ahmet, Seda’yı görmeden geçip gitti. Acelesi var gibiydi. Seda yakınlardaki bir banka oturdu. Tir tir titriyordu. Çantasından su şişesini çıkarıp içti.

Az sonra, boynunda bir sıcaklık hissettiği zaman, öyle titriyordu ki çığlık atmayı akıl edemedi bile.

xxx

“Öff.. Alara şu Dilara’ya bir mesaj daha atalım mı? Seda küplere binecek.”
“Daha yeni attım Nesil. Pazarı geziyormuş, dondurmacının önüne de bakmış ama Seda orada yokmuş.”
“Kesin bekledi ve biz gelmeyince küsüp gitti. Telefonu da hala kapalı.”
“Bana kitapçının bu kadar uzak olduğunu söylememiştin.”
“Ben de bilmiyordum. Yalnızca teyzem beni bir kez götürmüştü. Sen şu pek mühim kitabı almak için birkaç saat daha beleseydin böyle olmazdı.”
“Öff..”
“Aaa.. Bak, Dilara geliyor.”

Dilara karşıdan koşa koşa geliyordu. Çok mutlu gibi görünüyordu. Nefes nefese kalmıştı. Elindeki poşeti açtı ve sevinçle ki kolye çıkardı. Kolyeler birbirinin aynısıydı, ancak renkleri farklıydı. Şeklin iki kanadı vardı. Zarif, üzerinde taşlar bulunan iki kanat ve uzun bir kuyruk. Başı yoktu. İki kız için mavi ve kırmızı.

Alara kolyelere bayıldı ve anında kırmızı olanı kaptı. Sonra kardeşini şapur şupur öptü. Dilara cep telefonunu çıkarıp mesaj bölümüne ‘Bunları hiç çıkarmayın olur mu?’ yazdı.
“Söz veriyorum.”
“Bende …”

Çok Çok Çok Uzun Yıllar Önce ≈

Onlar hep içimizdeydi. Ne kadar görmezden gelirsek gelelim, onlar her zaman her yerdedir. Elimizdeki kalemde, parlayan güneşte, giysilerimizde, ayakkabılarımızda, defter-kitaplarımızda ve akla gelebilecek her türlü şeyin içinde bulunur renkler. Renksiz olan çok, çok az şey vardır. Su ve hava gibi. Bana renksiz bir insan gösterebilir misiniz? Ya da renksiz bir ağaç? Hayır, çünkü renkler her yerdedir…

“Bırakın insanoğlu bizi saymasın. Ne çıkar? Biz konumumuzu biliyoruz ve buna göre davranmalıyız.” Dedi kırmızı renk.

“Bence yanılıyorsun. Dünya var olduğundan beri insanoğlu bizi eziyor. Bırakın düşünebildiğimizi, canlı olduğumuzu bile unuttular. Bunu onlara hatırlatmanın vakti geldi de geçiyor bile. Çok geç olmadan eski itibarımıza kavuşmalıyız.” Dedi siyah renk.

“Bunu bu güne kadar yapmadık ve yapmayacağız, sevgili dostum.”

“Ah, evet, yapacağız. Siz yapmazsanız ben yapacağım. Zaten en başından beri biliyordum siz sözüm ona alçakgönüllülerin bu ezilmelere göz yumacağınızı! Gidiyorum ben.” dedi ve arkasına bakmadan çekip gitti. Bir daha geri dönmedi, dönmeyecekti.

Siyah güçlüydü, hem de çok güçlü. Ancak yalnızdı. Diğer renklerse bir aradaydı. Onu yok edebilirlerdi. Ancak bunu yapamazlardı. Nasıl ki bir insan, hemcinsleri olmadan yaşayamazsa, onlar da yaşayamazdı. Renklerden birinin dahi öldüğü anda, tüm renkler yok olurdu. Sonra ne yapardı insanoğlu? Her şey renksiz, her şey tekdüze…

Renkler de tüm diğer her şey gibi insanoğlu için vardı, insanoğlu için var olacaktı…

O gün bir karar aldılar. Bir birlik kuracaklardı. Evrendeki tüm sihirli yaratıkları bu birliğe çağırdılar. Geleni dost bildiler, gelmeyeni sildiler. Sonra kendilerine koruyucular seçmeye başladılar. Siyahın emellerine engel olacak ve kendilerini de ondan koruyacak insanoğulları. Hiçbiri gönüllü gelmedi bu göreve, gemleyecekti.

xxx

Seda öyle korkmuştu ki, çığlık atmayı akıl edemedi. Önce elindeki su şişesi düşüp üstünü başını ıslattı. Sonra boynundaki sıcaklıktan kurtulmak için amansız bir mücadeleye girişti, ama boşuna. Nutku tutulmuştu. Sonra etrafına baktı ve küçük dilini yuttu.

Karşısında koskocaman bir bina duruyordu. Dubai Burcu’nu düşünün. Ve ona yerden bakan bir karıncayı. Seda da tam olarak bunu gördü işte. Ama bir gariplik vardı. Bina dahil, etrafındaki her şey anormal bir yeşilliğe bürünmüştü. Yeşil bir gözlük takmışçasına yemyeşil.

“Şaşırma, koruyucu. Bu göreceklerini yanında hiçbir şey.”

Konuşan bir adamdı. Ufak yeşil gözleri vardı. Siyah açları da ensesine gliyordu. Atletik bir yapısı vardı. Cesur görünüyordu. Seda bir şey söylemedi.

“İçeri girelim. Burası güvenli değil.”

Kız ister istemez denileni yaptı.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: Michael Evans - 04 Mayıs 2008, 14:28:13
Çok güzeldi, en sonunda hikayenin tam olarak ne ile alakalı olduğu ortaya çıktı. (ya da ben öyle sanıyorum.  :yup)

Tebrik ederim.  ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: pleasant^^ - 04 Mayıs 2008, 16:56:32
Çok güzel olmuş canım.Gerçekten neyi ne için koruduklarını anlamış olduk.Sanırım hiçbir gönüllü gelmediği için renkler seçti birilerini,bunlar da bu kızlar oldu.Ama o kadar basit değil tabi.Elbette hiçbiri normal değildir sanırım.Şu adam iyi mi kötü mü anlamadım ama sanırım Seda'nın koruduğu renk yeşil..
Yeni bölüm şakşak ;D
Başlık: Ynt: Bölüm Hakkında Duyuru
Gönderen: magicalbronze - 04 Mayıs 2008, 19:14:37
Gene döktürmüşsün gözde. Yavaş yavaş açıklığa kavuşuyor bazı durumlar. Kızlarında hangi renklerin koruyucusu oldugu ortaya çıktı. Sonu güzel bitirmişsin. Yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum.. =)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: veritaserum - 05 Mayıs 2008, 10:27:17
hmmms kötü haber ;D

babam nete yasak koyduğu için oksye kadar yenibölüm yok :'(
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: SeD - 09 Mayıs 2008, 18:52:25
Gelir geliiiir ;D ... arada 2 dk. uğrarsın yeevrım... bişi çıkmaz :P ;D ....
Çok beğendim gene bölümü harika feüvvkalade olmuş ;D ama 1 renk eksik mi ben mi şaapamadım anlamadım... ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: - 09 Mayıs 2008, 18:57:14
Köfteeemmmmm çok çok harikaaaaaaaaaaaaaaaa ;D tebriklerrr :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: veritaserum - 12 Mayıs 2008, 09:15:54
Ama üzgünüm, gerçekten yazamıyorum. Başımı kaşımaya vaktim yok. Sınavdan çıkıp sınava giriyorum. Şu an nasıl giriyorum (biliyorum jkk hemen buınu sorcaksınız ;D ) okuldayım, ders boş zuhaha. (imkanlardan sonuna kadar yararlanma modu :P)

Bölümü yavaş yavaş yazıyorum, nete girince atıcam. Bir 80 yapsam anında damlıcam nete işte ama kader ;D dua edin 4 net kaldı :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: Michael Evans - 12 Mayıs 2008, 10:18:47
Dualarımız seninle arkadaşım...  ;D

Heyecanla bekliyoruz... ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: veritaserum - 16 Mayıs 2008, 19:04:44
ula nayın evlatlar gideli ne kadar olmuş bi taneniz yorum yazmamış :hemk

sağol be emre sen de olmasan ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: Huor Eärfalas - 16 Mayıs 2008, 19:09:02
Hay koruyucu renklerine uzadı baya bitmedimi daha bu :P
Ama güzel olmuş gerçekten tebrikler köfte sultan ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: pleasant^^ - 16 Mayıs 2008, 19:12:50
Tüü,sana  :P Ben taze taze bölüm bekliyorum sen gidip meni nayınlıkla suçluyorsun :P Yakıştı mı aa :P
Şaka bir yana özledik seni ve hikayelerini ama ya :hug
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: Huor Eärfalas - 16 Mayıs 2008, 19:17:09
Tüü,sana  :P Ben taze taze bölüm bekliyorum sen gidip meni nayınlıkla suçluyorsun :P Yakıştı mı aa :P
Şaka bir yana özledik seni ve hikayelerini ama ya :hug

Kızma ablası aaa öğrencek daha :P :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ dördüncü bölüm
Gönderen: veritaserum - 17 Mayıs 2008, 19:15:13
Kızma ablası aaa öğrencek daha :P :P
bikerem betül benden küçük tamam mı :P

ve teşekkürler ;D

betül sen de sağol anem o kadar okudun ettin bidenem ;D :P
Başlık: Ynt: BEŞİNCİ BÖLÜM GELDİ!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 05 Haziran 2008, 14:42:47
Bölüm 5= Bilinmeyene keşif

Seda’nın korkusu geçmişti. Yabancı her kimse, dosttu bunu biliyordu artık. Geldikleri yer de güvenliydi. Dost canlısı insanlar vardı bu kocaman binada. Onu gören herkes önce şaşırıyor, sonra sevinçle tanışmak istiyordu. Yanındaki adamsa, telaşla onu kapıdan kapıya geçiriyordu. Fazla uzamış bir yolun ardından, varmaları gereken yer her neresiyse, oraya vardılar.

Büyük, yüksek tavanlı bir odaydı vardıkları yer. Karşılıklı uzun iki masa koyulmuştu salonun ortasına. Masaların ucuna, büyükçe bir koltuk koyulmuştu. Belikli başkanın koltuğuydu bu.

Seda odada birinin daha olduğunu fark etti ve o anda pek çok şey oldu.

Boynunu yakan delice bir sıcaklık hissetti. Ve bunun bir kolye olduğunu ancak fark edebildi. Taşlı, iki kanatlı garip bir yaratık. Yemyeşildi. Ama Seda yeşilden nefret ediyordu!

“Oxis sen ne halt yediğini sanıyorsun?!”
“Artık bilmesi gerekmiyor mu efendim?”
“Onun neyi bilip neyi bilmemesi gerektiğine ben karar veririm. Bu görevi onlara bir şey anlatmadan tamamlamalıydın.”
“Hiçbir şey anlatmadım efendim. Görevim onlara ihtiyacı olanı vermekti ve ben de bunu yaptım. O, sihirden çok sevgiye ve bilgiye muhtaç. Bence bunları ona vermek sizin göreviniz.

Tiriq gözlerinden ateşler saçarak ona baktı.

Haklıydı.

xxx

Yumuşak bir yatakta yatıyordu. Fazlasıyla rahattı. Kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. Gözlerini açtı. Küçük ve şirin bir odada yattığını gördü. Etrafında birçok insan toplanmıştı. İlgiyle ona bakıyorlardı. Sonra onu buraya getiren adamı gördü. Yanında da yüksek tavanlı odada gördüğü adam.

Adam yaşlıydı. Yüzündeki kırışıklıklardan anlaşılmıyordu bu yaşlılık, kırışıklı yoktu yüzünde. Gözlerinden anlamıştı. Siyah, cam gibi gözleri vardı. Sanki her şeyi biliyordu bu adam. Kendini büyük gösterir gibi bir hali yoktu ama insanların ona karşı tavırlarından lider oldukları anlaşılıyordu.

“Evine hoş geldin.”

Seda bir şey söylemedi. Adam da. Sonra, elinin bir işaretiyle odadaki herkesi dışarı çıkardı.

“Oxis seni getirmekle hata etti.”
“Beni neden getirdi?”

Adam bir an ona baktı. Seda çok garip bir duygu hissetti. Ama ne lduğunu anlayamadı.

“Burası gizli bir örgütün merkezi. Bazı… değerleri korumak için çalışıyoruz.”

“Renkleri koruyorsunuz değil mi?”

“Ah.. sen.. tahmin etmeliydim! Bana anlat.”

“Bazen… rüyamda ilginç şeyler görüyorum. Neşeli ya da üzgün olduğum anlarda. Yani güçsüz olduğumda. Gördüklerimi hiçbir  zaman anlayamıyorum. Bir renk karmaşası.”

“Anlıyorum…”

“Neyi?”

“Sen grubun liderisin.”

“Hangi grubun?”

“Koruyucuların. Renklerin koruyucularının. Siz renkleri korumak için seçildiniz. Sizden önce de başkaları gelip geçti bu yollardan. Siz özelsiniz. Siz sihirlisiniz.”

Bir an sessizlik oldu.
“Evime gitmek istiyorum.”

Adamın dudağı acı bir sırıtmayla yana kaydı.

“Evin… O da bir muamma. Elbette, seni hemen gönderebilirim. Ama hiç kimseye anlatmayacağına söz vermen gerekir.  Korkarım… bu sözü almazsam gitmene izin vermem.”

Kız ifadesizce ona baktı.

“Ben gitmek istiyorum ve gideceğim. Senin ne düşündüğün önemli değil. Ben gitmek istiyorum ve gideceğim.”

Dediği gibi de oldu. O sözleri nasıl söylediğine ileride şaşıracaktı.
   
Başlık: Ynt: BEŞİNCİ BÖLÜM GELDİ!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: Michael Evans - 05 Haziran 2008, 15:14:38
Hikaye nihayet açıklığa kavuştu. Uzun bir aradan sonra gelen yeni bölüm gerçekten güzel ve açıklayıcı olmuş.

Seda zamanla liderliğini kabullenmek zorunda kalacak elbette. Yeni bölümleri heyecanla bekliyorum. ;D
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 14 Haziran 2008, 10:36:01
Bölüm 6 = Kötü Günler başlarken

Işıl karşısındaki sırada oturuyordu. Ama her zamanki gibi değildi. Topuklu ayakkabıları, ithal gömleği, kısacık okul eteği, normalinden çok farklıydı. Permayla şekil verilmiş sarı boyalı darmadumandı. Belli ki gelişigüzel toplanmıştı. Yemeye uğraştığı büyük çikolata erimişti ve gömleğine damlıyordu. Hayır, bugün muhteşem değildi. Yanındaki sırada oturan Deniz ise onu hayretli izliyordu.

Deniz… Nesil ona bakarken içinde o tanıdık duyguyu hissetti. Basketbol takımı kaptanı Deniz. Romantik deniz. Işıl’a aşık Deniz…

Işıl’a baktı. İçinden yine derin bir öfke aktı. Az önce olan şey oluyordu yine. Ama bastırmak zorundaydı o öfkeyi. Çünkü az önce kötü şeyler yapmıştı. Birilerine zarar vermişti. Işıl’ı bu kılığa o sokmuştu. Nasıl olduğunu hatırlamıyordu. Hem de hiç. Yalnızca tuvalette Işıl’la yalnız olduğunu ve az önceki gibi ani bir öfkeye kapıldığını hatırlıyordu. Sonra film kopuyordu. Kendine geldiğindeyse, sınıfta –herkes gibi- Işıl’ı ve Deniz’i izliyordu.

Işıl birden ona döndü. “Ne bakıyorsun sirk mi var?”

Sirkin alası var. Eğitilmiş orangutanlar sahnede. Başlarını da sen çekiyorsun. Hayranlarından oluşan sürün de seni taklit ediyor. Öyle ki hepsi tüylerini sarıya boyamış…

Nesil ayağa kalktı. Ona küçümseyen bir bakış fırlattı ve sınıftan uçup gitti.

Işıl onu hep eziyordu. Bir soruyu bilemediğinde, tökezlediğinde, ödevini unuttuğunda ya da böyle nice zamanlarda Işıl tepesinde bitiyor ve onu rezil ediyordu. Özenti kızarı da buna hep gülüyordu. Bunların hepsi, hepsi, hepsi, Deniz içindi… Işıl onu Nesil’e kaptırmak istemiyordu. Onu sevdiğinden değil –kalbi taşın pembeye boyanmış haliydi- o sevemezdi. Yalnızca Deni karizmatikti ve ona aldanacak kadar çok seviyordu Işıl’ı…

Nesil 5 dakika önce Işıl’la tuvalette yalnız kaldığı zaman, bunu düşünüyordu işte. Kendini için için yiyip bitiriyordu. Sonra hissetti. Öfke, nefret, üzüntü. Bir çağlayan gibi akıp geçti vücudundan. Ve bir şey oldu. Hatırlayamadığı bir şey. Kimsenin ruhu bile duymadı. Kendisinin bile. Işıl’ı görünce bu yüzden şaşırdı ve bu yüzden gurur duydu kendiyle.

Bak sana ne yaptım… Hahaha… Hadi, ez beni, geç üzerimden. Ne duruyorsun? Korktun mu? Hahaha. Seni rezil edebilirim. Öldürebilirim. Benimle uğraşmayı kes artık geri zekalı.

Ne var ki, bunları bunları yüksek sesle söyleyemezdi. Aslında Işıl’ı bu hale getirmek istememişti… O yapmamıştı da, içinden öfkeyle birlikte yükselen o duygu yapmıştı bunu.

Gerçekte ne olduğunu öğrenmeyi çok isteyecekti.

xxx

“Emin misin? Kimseyi görmemişler mi? Şu lanet bekçi her şey olup biterken ne halt yiyormuş peki? Ya güvenlik kameraları? Aman Allah’ım! Hepsi mi yanmış?!”

Şehrin en büyük kütüphanesinin sahibinin yaptığı bu konuşmayı gerektiren olay, şehri bayağı bir sarsacak gibiydi. Her yaşa, her zevke uygun kitap bulmak mümkündü burada. Şehrin öğrencilerinin geçindiği yegane sessizlik bu ortamdan karşılanıyordu.

Artık bu sessiz ortamın yok olmasının yanı sıra, dedikoduların da ardı arkası kesilmiyordu.

Öyleydi, çünkü kütüphane yerle bir olmuştu.

Olay gecenin geç saatlerinde meydana gelmişti. Kimliği meçhul kişiler, gece kimse yokken içeri girerek rafları devirmişler, bilgisayarları kırmışlar, kitapları yırtmış, ezmiş, parçalamışlar ve tüm güvenli kameralarını yakmışlardı. Ustaca yakılmıştı kameralar. Başka hiçbir şeye tek bir kıvılcım sıçramadan. Nasıl olduğuysa yine meçhuldü…
Kimse birilerini görmemişti. Kameralar kayıt vermiyordu. Parmak izi yoktu. Başka hiçbir iz yoktu. Sonuçta suçlu bulunamadı ve mesele bekçinin işinden olmasıyla kapanıp gitti.  Sadece kadın günlerinde ara sıra “Sahi, nasıl olmuştu o olay?” diye anılan bir yer olarak kalacaktı hatırlarda kütüphane.

xxx

Hayır, hayır gerçek olamazdı. Dün gece gördüğü yalnızca kötü bir kabultan baretti. Kabuslar gerçek olmazdı.

Dün gece bir adam -ya da kadın- elinin bir hareketiyle tüm kütüphaneyi alt üst etmişti. Alara da bunu rüyasında görmüştü. Ertesi gün ise kantindeki televizyonda kütüphanenin gerçekten altüst olduğunu gördü. Buna inanamıyordu, imkansızdı!

Çünkü rüyayı suçlunun gözlerinden izlemişti.

Bundan kimseye bahsetmemeye karar verdi ve öyle de yaptı.
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: Michael Evans - 16 Haziran 2008, 09:32:20
Hmm, yine güzel bir bölümdü tabi ki, Nesil ve Alara da gariplikler artıyor :D. Sanırım, Alara rüyasında gördüğünü sandığı şeyi, yani kütüphaneyi dağıtmayı, gerçekten yaptı.

Bölümler biraz daha hızlı gelsin :P. Yavaş ilerliyor konu. Bir bölüm anlattığın karakteri, diğer bölüm anlatmıyorsun. Bunu ben yaparım genelde :P. Sen yapma :D
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 16 Haziran 2008, 09:43:41
höh aa tapulu anlatımın mı o senin :P yaparım yaparım :P ayrıcanak ben de yeni farkettim tamam mı :P bir tek bu bölümde bilerek öle bişe yaptım çünkü çok gerekliydi :P

ve yapmasaydım uzun uzun okurdum onu diil 37 dakika sat hatta gün gerekirdi :P

ve artık ezme benii xD yazık bana da xD
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: yeşilboncuk - 16 Haziran 2008, 10:15:33
öhh..3.bölümden bi başladım okumaya..hakkatten bi bölümde anlattığın karakteri genelde diğer bölümde anlatmadığın olmuş... :-\Ama güzel bir hikaye.. ;D 7.bölümü bekliyorum cnm.. :) :gh
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 16 Haziran 2008, 10:25:12
saol canım :D
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: - 16 Haziran 2008, 12:32:55
Ovvvv köftem ya yaptın yapıcağını yine.. xD harika ya ;D TEbrik ederim seni tektanemmmm !!! ;D
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: SeD - 16 Haziran 2008, 19:28:02
:hönk Çok güzel bi 2 bölüm olmasının yanında güzelliğinden ve akıcılığından ağzım açık kalmış durumda =P ;D ;D Köftebond um beem ne kadaar deli yazmışsın bencem gerrçekten hağrika...  :lve Bence kütüphaneyi siyah renk yıktı döktü :P
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 17 Haziran 2008, 09:00:27
görcez bilemem ;D ;D ;D
Başlık: Ynt: altıncı bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 19 Haziran 2008, 12:38:03
Bölüm 7 = Zor zamanlar

Yeni bir hafta sonu.
Geçen hafta olanlardan sonra insan ister istemez tedirgin oluyordu, ne var ki kimse bunu dile getirmiyordu. Zaten Kenan onları şehir meydanında indirdiğinde hiçbir anormallik göze çarpmıyordu.

Tabii, etrafta kimsenin olmamasını saymazsak.

“Of.. Hiç eve gidesim yok. Dondurma yiyelim mi?” diye önerdi Seda.
“Bu havada mı? Belki farkında değilsin ama gökyüzü kapkara!”
“Eve gitmekten iyidir.”
“Benim gerçekten gitmem erek. Teyzem beni bekliyor. Üzgünüm Seda, hoşça kalın kızlar!”
“Tamam, gül güle.”

Nesil eve yollandı. Diğerli arkada kalmıştı. Seda “Ben dondurmaları alayım-“ diyordu ki, sözü gördüğü şeyle kesiliverdi.

Nefesinin geri çekildiğini hissetti.

Karşısında devasa bir köpek duruyordu. Bir kutup ayısı boyundaydı ve simsiyahtı. Kara, böcek gibi gözleri öfkeyle ona kenetlenmişti. Sivri dişlerinin arasından pis salyaları akıyordu.

Seda bir adım geriledi ve köpek bir adım ona geldi. Kız içler acısı bir çığlık attı ve koşmaya başladı. Alara da can havliyle bağırıyordu; ama Dilara gözlerini köpeğe odaklamıştı ve elinde turuncu kolyesini tutuyordu. Kaşları çatılıydı.

Köpek ileri atıldı, kızı bir böcek gibi ezip, parçalara ayıracaktı-
Seda yutkundu-
Neden kimse gelmiyordu yardıma-

Sonra çok acayip bir şey oldu.

Güçlü bir ışık parladı ve köpek kayboldu.

Alara kayıtsızca Dilara’ya baktı.

Sonra hıçkıra hıçkıra ağlayan Seda’nın yanına gitti. 

İkisi de Dilara’ya bakmadı.

Dilara da onlara.

Sonra dönüp gitti.

xxx

“NE?!”
“Efendim, çok korkmuştum-“
“KORKMAK MAZERET DEĞİL! İNAN BANA KIZLAR ÖLSEYDİ SENİN ÖLÜMÜN ÖLÜMLERİN EN ACIKLISI OLURDU! BU NE İHMALKARLIK! DONDURMACIDAKİ GÖREVİNDEN ALINDIN! ZİNDANA! HEMEN!”

Adam çaresizce gitti. Bundan sonra yaşamı için, kaderinde karanlık zindanda çürümek yazdığını biliyordu. Belki de siyah gelip onu alacaktı. Sonra o da diğerleri gibi siyah bir köpeğe dönüşecekti, insan yiyen siyah köpeklerden birine.

Keşke bu iş bu kadar basit olsaydı.

xxx

“Oxis! Güvenlik çemberini üç kat daraltıyoruz! Tüm görevliler sıkı bir testten geçirilecek, yalnızca bize sadık olanlar kalacak. Sayımızın ne kadar azalacağı umurumda değil, hain barındırmak istemiyorum!”

“Ne oluyor efendim?”

“Siyahın köpeği koruyuculara saldırdı! Hem de güpegündüz! Sanırım köpekle başka bir boyutta savaşmışlar, çünkü kızların zihinlerini taradığımda etrafta kimsenin olmadığını görüyorum. Lanet olsun!”

“Peki.. nasıl kurtulmuşlar?”
“Dilara yapmış. Her nasılsa kolyesini çalıştırmayı başarmış. Hem de başka hiçbir şeye zarar vermeden sihir kullanmış. Aklım almıyor! Neler dönüyor Oxis? Bilmediğim neler var?”

Oxis baştan aşağı bembeyaz kesildi.

“Hiç..hiçbirşey efendim.”

xxx

Alara yatağa çöktü. Hayatında korkmadığı kadar korkuyordu. Kaskatı kesilmişti, sanki konuşma yeteneği onu sonsuza kadar terk etmişti çünkü hiç ses çıkaramıyordu.

“Dilara! Nasıl oldu da o kolye.. nasıl yaptın..”

Dilara gözlerini kaçırdı. Seda elini onun omzuna koydu.

“Bana.. anlatabilirsin. Biliyorsun.”

Dilara tepki vermedi, kalktı ve banyoya gitti.

Seda elini kolyesine attı. Her ne oluyorsa, bu kolyelerle bir ilgisi vardı. Korkuyordu. Anlamaya başlamıştı. Bunu istemiyordu, hayır… Hem neden yeşil? Onlarca renk varken neden yeşil? Kolyeyi çıkardı ve camdan dışarı fırlattı. Ardında da bakma gereği duymadı.

Kara bir pençe kolyenin üzerine kapandı ve onu aldı.
Başlık: Ynt: yedinci bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: SeD - 19 Haziran 2008, 15:03:50
Vay anasınıı herşey şoolmaya başladı :hönk bişoolmaya işte xD Köftem çk güzel yazmıssın...
Başlık: Ynt: yedinci bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: veritaserum - 19 Haziran 2008, 16:51:20
sağol yafrum ;) ...
Başlık: Ynt: yedinci bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: yeşilboncuk - 20 Haziran 2008, 08:47:51
kara bi pençe kolyeyi aldı...ne buu...kusum süper olmuş...eline sağlık.. :)
Başlık: Ynt: yedinci bölüm!! ~ Koruyucu Renkleri
Gönderen: - 21 Haziran 2008, 10:53:33
Habooo çok dehşet ya.. Kara pençe  :hmm Bi sonraki bölümüde alalım bi an önce ;D ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 01 Temmuz 2008, 15:03:27
Bölüm 8 = Farka varış

Deli gibi korkuyordu. Aslında güçlü bir kızdı. Küçükken çok haşarıydı, birçok kaza geçirmişti. Milyonlarca korku filmi izlemişti. Ama hiçbir film onu böyle korkutmayı başaramamıştı veya geçirdiği hiçbir kaza canını böylesine yakmamıştı.

Çünkü bu gerçekti.

Kapıyı açtı ve aşağıya indi. Odasının tam altına. Seda kolyeyi tam da buraya atmıştı. Almalıydı onu. Çalıların arasına, yola baktı. Aradı ve aradı.

Yoktu.

İşte şimdi ayvayı yemişlerdi.

İçini hiç olmayacak bir his kapladı, bir güç dalgası. Korku, bir kez daha damarlarında kötücül bir gezintiye başladı. Koştu. Tıkanana kadar koştu. Ve sonunda geldi. Arkadaşının, silah arkadaşının evine varmıştı. Durdu. Elini kapının soğuk çeliğine dayadı. Koluna, kolundan eline, elinden kapıya bir sıcaklık yayıldı. Kapı açıldı.

Evde kimse yokmuş gibi geldi Alara’ya, ama herkes evdeydi. Biliyordu. Merdivenleri bir solukta çıktı ve Seda’nın odasına kapı çalma gereği duymadan girdi.

Manzara korkunçtu. Seda yatakta yatıyordu. Sanki vücuduna elektrik verilmiş gibi titriyordu; gözleri kapalı, yüzüyse ifadesizdi. Terden sırılsıklam olmuştu. Kim bilir kaç saattir burada can çekişip duruyordu.

Alara durdu. Biliyordu.

Kırmızı.

Kan.

Dehşet.

Ölüm.

“Yardım bulmalıyım” diye düşünürken, bir sıcaklık hissetti.

Kolye. Sanki ona kendini hatırlatıyordu. Kaderini ve sorumluluklarını. Yapması gereken şeyler vardı. Alara artık normal bir çocuk değildi. Ama yine de, arkadaşının göz göre göre ölmesine göz yumamazdı.

Alara gidip Seda’nın elini tuttu. Yanıyordu kız. Diğer elini de kolyenin üzerine koydu.

Gözlerini kapattı.

xxx
“Yardıma ihtiyacı var efendim, n’olur bulun onu!”
“Tamam, Orenta, ama gerekçen nedir?”
“Hissediyorum efendim. Kandan gelen bir şey bu. Ablam da böyleydi. Biz, kan bağıyla bağlı olduğumuz biri tehlikedeyken hissederiz. Seda tehlikede! ”
“Haklısın. Unutmuşum.”

Tiriq çok kısa bir an, eskilere daldı. Sonra yüzündeki bütün renk çekildi.

“Koruyucu beni çağırıyor Orente. Haklısın. Gerçekten tehlikedeler.”

xxx

“Neden hiçbir şey olmadı?” diye bağırdı kendi kendine Alara. Saçlarını yolarcasına çekti koskocaman, acı bir çığlık atarak ağlamaya başladı. “İşe yaramalıydın aptal kolye! Senin yüzünden buradayız!”

“Ah, evet işe yaradı. Ama senin sayende.”

Alara bu yeni dostun varlığıyla rahatladı. Yabancı kimdi, bilmiyordu. Ama dosttu, bunu hissedebilirdi. Tek farkında varabildiği şey, adamın siyah bir pelerin giymekte olduğuydu. Yüzü, meçhul bir yerden aşina geliyordu kıza.

Adam Seda’nın yanına çökerken, Alara’ya “Sen iyi misin?” diye sordu çabucak.” Kız kekeledi.

“E..evet..o..o..bilmiyorum, o iyi değil! Kurtarın onu!”

“Evet. Onu götürmem gerek. Burası güvenli değil. (Seda’yı kucağına aldı) Yanıma gel, Alara. Koluma dokun. Evet, işte böyle. Gidelim mi?”

Alara yalnızca başını sallayabildi.

xxx

Büyük binanın heybeti karşısında şaşırmadı. Ne yapacağını bilemiyordu. Zaten herhangi bir şey yapmasına da gerek yoktu. Bu fazlaca kalabalık binanın sakinleri (artık ne kadar sakinse), her şeyi onun için hallediyordu. Şimdilik.

Seda ayılmamıştı. Ancak başında Alara’nın anlamadığı birçok dilden söcük mırıldanan insanlar sayesinde, titremesi durmuştu. Uyuyan güzel gibi, hiçbir şeye tepki vermeden öylece yatıyordu. Neredeyse nefes almaktan acizdi.

Yabancı, Alara’yı çağırdı. “Gel benimle evlat.”

Kız sakince itaat etti.

İçinde yalnızca dört koltuk bulunan minnacık bir odaya girdiler. Adam, Alara’ya oturmasını işaret etti, kendi de yanına çöktü. Arkalarından iki kişi daha girdi salona. Biri, çok yakışıklı genç bir adamdı, diğeriyse-

“Siz!”

Orenta yalnızca “Öğreneceksin yavrum. Sabır en büyük erdemdir.” Dedi ve son boş kalan koltuğa oturdu.

Adam konuşmaya başladı.

Alara’nın ilk kez duyduğu, ama bizim bildiğimiz şeylerden söz etti önce. Renklerin ayrılışını, Siyah’ın nasıl çekip gittiğini, diğerlerinin ona tepkisini vs.

“Ve bir topluluk kurdular. O zaman çok sayıda büyücü ve cadı vardı, onlar insanların aksine renklerinin canlılığının farkındaydı ve ufukta savaşlar görüyorlardı. Konsey günden güne büyüdü, gelişti. Ancak irademiz dışında olan şeyler vardı; insanlık savaşları ve o zavallı insanların öldürme hırsı. Bunlara hiçbir aman müdahale etmedik; biz sihirli şeylerle ilgileniriz.”

“Ama biz? Ben? Neden buradayız?” adam onu duymamış gibi devam etti.

“ Siyah çok, çok güçlüydü. En koyu renk, en güçlü, en asil; diğerleri ancak birlik olursa Siyah yenilebilirdi. Siyah gittiği zaman, isyan edebilme cesaretini sadece dördü kendinde bulabildi; yeşil, mavi, kırmızı ve turuncu. Konsey’i onlar kurdular, onlar geliştirdiler. Diğerlerinin bu cesareti kendilerinde bulabilmesi için birkaç yüzyıl geçmesi gerekti. Ancak; renkler hiçbir zaman ne biz büyücülere, ne de insanlara göründü. Kendilerine elçiler buldular, koruyucular. koruyucuların kaderi, kendini seçen renkle birleşiyor. Rengi, koruyucusuna inanılmaz güçler yüklüyor ve ona uzun, çok, çok uzun bir ömür bahşediyor. Koruyucu da ölene kadar rengini savunuyor.

“Kimileri, bu yükün altında ezilip gideceğini düşünür. Öleceğini. Arkasından güleceklerini, ‘yapamadı’ diye anılacağını sanır. Ama hiçbiri ezilmez. Renkler en güçlüleri seçer. En cesurları. Koruyucular tehlikeye daima göğüs gererler-”

“Pekii.. ne zaman verilir bu güçler? Ne zaman kendini gösterir?”

“Bebek doğduğu an verilir güçleri. O anda kaderi sıkı sıkıya bağlanır rengine. Biz de tam burada evreye giriyoruz.”

“İçimizden biri,” diye söz atıldı Orenta. “ki genelde en güçlümüz, bebekten güçlerini alır ve sıradan bir nesneye hapseder. Nesne mühürlenir. Eğer bebek bir insansa, ergenliğe kadar kimliğini bilmeden yaşar. Ama bir büyücü ya da cadıysa, ona her şey anlatılır. Yıllar geçtikten sonra, çocuk ergenlik önemine adım attığında, yani yaş yapacaklarını anlamasına izin verdiği zaman, nesne mührü çözmesi için koruyucuya verilir. Çocuk, mührü çözüp gücünü geri alamazsa.. sonsuza kadar nesneye bağımlı yaşar. Nesne elinden alındığında, ne en ufak bir sihir yapabilir, ne de renginin ona bahşettiği diğer avantajlardan yararlanabilir.”

“Tıpkı.. Seda gibi mi?”

Kadın hüzünlüce başıyla onayladı.

“Ama neden uyuyor? Nesnesi olmadan sıradan bir insan olmaz mıydı?”

“O zaten insan değildi, koruyucu.” Dedi yakışıklı adam. “O bir cadıydı, büyücü bir aileden geliyordu. Aslına bakarsan, evet, normal bir insan gibi yaşaması gerekirdi. Ama nesnesi..karanlık güçlerin elindeyse..rengi de öyle demektir.. Asla unutma koruyucu; Renginin kaderi senin kaderin. bu diğerleri için de geçerli.”

Alara şaşkınlıkla yutkundu.

“Bir şey daha var. Siyah, koruyucuları henüz küçük ve güçsüzken öldürmeye çalışmıyor mu?”

“Elbette çalışıyor” diye devam etti adam. “ama biz varız, koruyucu. Çocukları asla savunmasız bırakmayız. Ailelerine kadar sızıp, mümkün olan her yerde koruyoruz onları. Gerekirse Siyah’ın adamlarıyla kıran kırana savaşıyoruz; canımız pahasına. Ama sizin kılınıza zarar gelmiyor. Örnek mi istersin? Orenta. Öğretmeniniz. Stefy, ya da sizin bildiğiniz gibi Kenan. Şoförünüz. Dondurmacınız. Kantinciniz. Kitapçınız. Hatta bazen aileleriniz. Biz sizin için varız,sizin için öleceğiz.”

Yine bir sessizlik oldu. Ama bu kez, derin ve endişelerle yüklü bir sessizlik.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: SeD - 02 Temmuz 2008, 20:53:12
Vay anasınııı... Harika harika harika... ;D Ayy biliyodum o siyahın şooldunu... Ayrıca nooldu bağaa =P ;D Sed e nooldu yaf xD ... yazıık ;D En kısa zamanda bekliyoğrum .. ;) ;)

Edit..edit.. : E hade ama ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 04 Temmuz 2008, 20:00:51
yavs öbür hikayeyle uğraşırken bu kaldı xD hem sen onu bunu okumayan sefgülü site sakünlerine söle :HIH  :hemk :fringa :inca
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 06 Temmuz 2008, 15:22:18
Bölüm 9 =  Tehlike

Alara dinlenmesi için çok rahat bir yatakta yalnız bırakıldı. Düşünmesi gerekiyordu. Küçükken gördüğü (gördükleri) rüyalar, babasının aniden iyi gelirli bir iş bulması ve buraya taşınmaları, yeni okul ve kızlarla tanışmaları, sonra ellerine nesne bozması bu kolyelerin sıkıştırılması ve kendilerini aniden onların üzerine kurulu bir savaşın ortasında bulmaları. Hepsi mi planlıydı?

Evet. Ve her şey cuk oturuyordu.

Bazen, yolda giderken yabancıların onu takip ettiği hissine kapılırdı. Çoğu zaman, eve kadar takip ederdi onu yabancılar. Ama evin kapısından girince yabancılar da yo olurdu aniden ve esrarengizce. Anlıyordu şimdi. Kim olduklarını ve ne istediklerini. Anlıyordu..

Neden öyle rüyalar gördüğünü de. Belki de gerçekten olan şeyleri görüyordu. Evet, ne anlama geldiğini bilmiyordu, ama bu olanlarla bir ilgisi vardı, o kadar.

O an bir şey dank etti kafasına ve sersemledi. Dilara nasıl olmuştu da, onları o siyah köpekten kurtarmıştı?

xxx

Nesil gecenin bir yarısı odasına pelerinli adamın girdiğini görünce çığlığı basmadan edemedi. Ne olduğunu anlamadı; adam onu tuttuğu gibi bir şeyler mırıldandı ve ikisi de gözden kayboldular.

Bir saniye sonra odaya giren teyzesinin elindense bir şey gelemezdi.

xxx

Dilara somurta somurta oturu0yordu sandalyesinde.

“Bana söyleyebilirdin!” diye haykırdı Alara. “Ben senin kardeşinim! Her şeyimi paylaştım seninle ama sen hayatımızın sırrını benden sakladın!”

“Sana söyledim koruyucu, her şeyi ben planladım!” dedi Oxis bilmem kaç yüzüncü kez. “Konuşamıyor olabilir, ama iradesi en güçlü olanınız o! İnan bana, güçsün olmaktan o kadar bıkmıştı ki sihri hemen benimsedi. Onu kimseye bir şey belli etmemek konusunda ikna etmek de pek zor olmadı.

Dilara gözlerini devirdi.

“Bunun için cezalandırılacaksın Oxis!” dedi Tiriq, hayli kızgındı.

“Başka sırrı olan?” dedi Nesil hayretle. “Bu da nedir böyle?!”

“Ah, bu kadar değil tabiî ki.” Dedi Orenta. “Gerçekten de ailelerinizin öldüğüne inanıyor musunuz?”

xxx

Birkaç saat sonra ≈ Şokların ardından

“Kızlar, biliyorum.” Dedi Tiriq. “Size çok yüklendim. Ama bunu yalnızca siz yapabilirsiniz. Seda’yı kurtarmanın tek bir yolu var: Savaşmak. Biz yapamayız bunu, yapacak olsak çoktan yapmıştık. Hayır, güçlü olan sizsiniz. Ve bu sizin kavganız.” Umutsuzca tek tek süzdü hepsini. “Arkanızdayız. Dışarı çıkar çıkmaz siyah sizi bulacaktır. Renkleriniz sizi koruyacak; biz de orada olacağız. Siz yalnızca Seda’nın kolyesini almaya çalışın ve ne olursa olsun tehlikeye atılmayın. Başabilirsiniz.


<<

ya biliyorum, aşırı kısa ama nolur anlayın beni bissürü şey birden yamaya uğralşıyorum kısa devre geçiricem :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: pleasant^^ - 06 Temmuz 2008, 19:01:52
Şu kolye olayı  :P Seda'ya üzüldüm.Sonra diğerleri,insan yiyen " siyah" köpekler.Ürkütücü ya :P Aileleri bi adım atacak sanırım hikayeye :P Çok iyi hatırlamıyorum ama bi bölümde yazmıştın,uçurumdan mı ne düşüyorlardı? :P Tamam beklemedeyim kuzu :P Coştur bizi :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: SeD - 06 Temmuz 2008, 19:06:47
Çoştur biziyy ;D Ihııı nerdeyim beeen ? :hönk :P ;D Ay çok heycanlı gidiyo... Ama acık ara verebilisin köftem valla çok yoruldun yaa... :/ O arada da benim filmi atarsın he ;D ;D :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: magicalbronze - 07 Temmuz 2008, 11:59:53
Bölüm 8'e kadar okudum. Artık eski bölümlere daha yakın ve her şeyi anladım. Dokuzuda az sonra okuyup yetişmiş olacağım sizlere... :)
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: SeD - 16 Ağustos 2008, 19:49:32
Ben şurda yukarda çok yoruldun ara ver derken bu kadar kastedmedidiiim... Kaaç asır oldu hala bişik atmadın nan xD ... Nerde Koruyucu Renkleri nin yrni bölümleriiiiiiyyy ? Hıu? xD ;D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 17 Ağustos 2008, 12:07:54
ne bileyim yaa almirayla uğraşırken bunu çok boşladım, bölümler kafamın içinde karman çorman şu an. onu bunu bırak can alıcaı noktaları unuttum :P en iyisi 10 bölümde bitireyim bunu..
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: - 17 Ağustos 2008, 13:25:48
Hayır ya 10 bölümde bitirme gözde lütfen :D devam et buna...
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 17 Ağustos 2008, 16:00:45
tamam lan yazmaya çalışırım :D ama iki kadardır hiçbirşey yazmıyorum :P ne buna ne Almira'ya :P dereim ama söz veremem yane :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 8!!
Gönderen: veritaserum - 17 Ağustos 2008, 16:54:44
Bölüm 9,5 = Yabancılar

Üç küçük kız, üç arkadaş; masum, ancak omuzlarında ağır yükler barındılar üç kız, başkaları tarafından görülemeyen yüksek binadan çıktılar.

Şehrin sluk ışıkları uzaktan onlara göz kırpıyordu. Yalnızdılar. En azından görünürde. Görünürde, arkadaki yüksek binadan ve ağlardan başka bir şey yoktu. Tabii bir de, şimdi çok eskilerden kalma bir anı olan şehrin solu silueti.

Üçünün de ayrı yaşantıları vardı. Kendi aileleri, dostları ve kendi hayatları. Oysaki onların kaderi aynıydı. Savaşmaları gereken koskocaman bir dünyayla karşı karşıyaydılar. Ve onları buraya toplayan da aynı amaçtı: içlerinden biri ölüyordu ve  onu kurtarmalıydılar.

Dilara huzursuzdu. Yıllarca sakladığı sırrının ortaya çıkmasından mı, en iyi dostlarının ölemekte olduğundan mı, kaderin yükümlülüğü artık kendini hissettirmeye başladığından mı, bilmiyordu. Bir şekilde huzursuzdu, ortam daha da huzursuzdu ve bu hoşuna gitmiyordu.

Alara Dilara’ya bakmıyordu. Çok kızmıştı ona. Nasıl olur da böylesine bir şeyi saklardı ondan? İçinde bir öfke patlamış, yükselmiş gidiyordu. Bir de ufak bir endişe dalgası (ya başaramazsak?) ve de buruk bir acı…

Nesil düşünme yetisini kaybetmişti. Aklında sadece tek bir düşünce vardı: Başaracaktı. Seda’yı ölüme terk etmeyecekti.

Kendinize fazla güvenmeyin!

Üçü de aynı anda sıçradı. Bir kadın sesiydi bu. Belirli bir kaynağı yok gibiydi, sanki her yerden geliyordu.

Nesil’in kalbi deli gibi çarpıyordu. Bu ses ona bir yerden aşinayde, ama nereden?

Ve ses tekrar duyuldu.

Başaramayacaksınız. Güçsüzsünüz. Zayıfsınız. Ne bir silahınız var elinizde, ne de sihir gücü. Un ufak edebilirim sizi, hemen, şimdi.

“N-Nereden biliyorsun?” dedi Alara. Güçlü bir kahkaha attı kadın.

“Zihnin bana kendini olduğu gibi gösteriyor, küçük. Korumasızsın, acınacak haldesin! ama anlamıyorum, neden-”

“yenileceklerini bile bile savaşıyorlar? Çünkü sevgi denen o zavallı batıla inanıyorlar.”

Bu bir erkeğin sesiydi, daha genç ve kendine daha fazla güvenen bir ses.

Nesil soluğunu hızla içine çekti.

Sen!

“Hayır, biz!

Ve yabancılar kendini gösterdi.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: - 17 Ağustos 2008, 17:07:06
Vaay be işte beklediğim bölüm ama başlığa koptum 9,5 :D Neyse güzel olmuş bebiş devamını beklerim :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: pleasant^^ - 17 Ağustos 2008, 17:18:02
-Sen!
-Hayır biz!


Çok güzel final yapmışsın be. :P Çok güzel olmuş zihin okumaları.O 0,5 sayılı bölüm bana tanıdık geliyor,sana da geliyor mu. :P Neyse uzun zamandır okuyamıyorduk,tekrar uzun bi ara vermeden dön sahalara. :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: veritaserum - 17 Ağustos 2008, 18:39:02
tabi geliyor :P senden çaldım :P ya aslında bunun devamı gelecek bununlabirleştiricem 10 olucak :P fikrini çaldğım için özür dilerüm  :üü ama bu sayılmaz yane gelcek devamı on olcak o  :üü
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: SeD - 17 Ağustos 2008, 21:48:25
Nan süpa bitmiş hea :=) Sözümü dinnedin küçük! :P :D (Biraz zalimce oldu :P ) 10 da felam bitirmicem di mi nan? :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: veritaserum - 18 Ağustos 2008, 09:45:57
hayır en az 12 :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: SeD - 18 Ağustos 2008, 16:28:51
Ohh sevindim :D :D e geri kalan 0.5 nerde heaağaaa ;D ?
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: veritaserum - 18 Ağustos 2008, 18:59:22
aa beklesene sen bi :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: SeD - 19 Ağustos 2008, 20:29:49
Hıhı olur hep bekliyok zaten :hıhh [Ya elimde değil seni kızdırmamak köftem :D ] :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: MathiLda - 10 Kasım 2008, 21:34:13
Çok güzeL yazmışsın Gözde tebrikler :) Fakat devamını uzun zamandır gelmemiş. . Büyük bi merakla bekliyorum ! Sıra arkadaşım!! ;) :D
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: veritaserum - 15 Kasım 2008, 16:43:27
Çok güzeL yazmışsın Gözde tebrikler :) Fakat devamını uzun zamandır gelmemiş. . Büyük bi merakla bekliyorum ! Sıra arkadaşım!! ;) :D
Hey hey bir dakika! Sıra arkadaşı derken? Karıştırıyorsundur arkadaş.

Hem devamı yok. Gelir mi bilmiyorum. Gelirse de tatilde falan gelir bekleme boşuna.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: MathiLda - 16 Kasım 2008, 21:39:49
Yok valla karıştırmıyorum arkadaş =D Geçen yıl desem. . Bana burayı öneren sendin hani. .(=
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 9,5!!
Gönderen: veritaserum - 17 Kasım 2008, 17:09:38
Yok valla karıştırmıyorum arkadaş =D Geçen yıl desem. . Bana burayı öneren sendin hani. .(=
Hadi beh :P
Hıım Neslişah olamazsın. Hilal hiç olamazsın. Gizem? Gizem olabilir misin :P Oha lan, kırk tane sıra arkadaşım vardı nerden bileyim söyle işte aa..

Iıı Nagihan mı? :P
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: veritaserum - 19 Kasım 2008, 20:35:54
Bölüm 9,5 = Yabancılar

Üç küçük kız, üç arkadaş; masum, ancak omuzlarında ağır yükler barındılar üç kız, başkaları tarafından görülemeyen yüksek binadan çıktılar.

Şehrin sluk ışıkları uzaktan onlara göz kırpıyordu. Yalnızdılar. En azından görünürde. Görünürde, arkadaki yüksek binadan ve ağlardan başka bir şey yoktu. Tabii bir de, şimdi çok eskilerden kalma bir anı olan şehrin solu silueti.

Üçünün de ayrı yaşantıları vardı. Kendi aileleri, dostları ve kendi hayatları. Oysaki onların kaderi aynıydı. Savaşmaları gereken koskocaman bir dünyayla karşı karşıyaydılar. Ve onları buraya toplayan da aynı amaçtı: içlerinden biri ölüyordu ve  onu kurtarmalıydılar.

Dilara huzursuzdu. Yıllarca sakladığı sırrının ortaya çıkmasından mı, en iyi dostlarının ölemekte olduğundan mı, kaderin yükümlülüğü artık kendini hissettirmeye başladığından mı, bilmiyordu. Bir şekilde huzursuzdu, ortam daha da huzursuzdu ve bu hoşuna gitmiyordu.

Alara Dilara’ya bakmıyordu. Çok kızmıştı ona. Nasıl olur da böylesine bir şeyi saklardı ondan? İçinde bir öfke patlamış, yükselmiş gidiyordu. Bir de ufak bir endişe dalgası (ya başaramazsak?) ve de buruk bir acı…

Nesil düşünme yetisini kaybetmişti. Aklında sadece tek bir düşünce vardı: Başaracaktı. Seda’yı ölüme terk etmeyecekti.

Kendinize fazla güvenmeyin!

Üçü de aynı anda sıçradı. Bir kadın sesiydi bu. Belirli bir kaynağı yok gibiydi, sanki her yerden geliyordu.

Nesil’in kalbi deli gibi çarpıyordu. Bu ses ona bir yerden aşinayde, ama nereden?

Ve ses tekrar duyuldu.

Başaramayacaksınız. Güçsüzsünüz. Zayıfsınız. Ne bir silahınız var elinizde, ne de sihir gücü. Un ufak edebilirim sizi, hemen, şimdi.

“N-Nereden biliyorsun?” dedi Alara. Güçlü bir kahkaha attı kadın.

“Zihnin bana kendini olduğu gibi gösteriyor, küçük. Korumasızsın, acınacak haldesin! ama anlamıyorum, neden-”

“yenileceklerini bile bile savaşıyorlar? Çünkü sevgi denen o zavallı batıla inanıyorlar.”

Bu bir erkeğin sesiydi, daha genç ve kendine daha fazla güvenen bir ses.

Nesil soluğunu hızla içine çekti.

Sen!

“Hayır, biz!

Ve yabancılar kendini gösterdi.

xxx

İkisi de baştan aşağıya simsiyah giyinmişlerdi. Yüzlerinde de siyah birer maske vardı.

“Çok merak ediyorum, acaba bize karşı ne yapmayı planlıyorsunuz?” dedi erkek olanı.

Hiçbiri cevap vermedi. Ama Alara’nın içinde onların bir şeyi bilmek için söylenmesini beklemeyecekleri yönünde bir his vardı.

“Çok haklısın küçük koruyucu.” Dedi, Alara’nın şüplerini doğru çıkararak.

“Kimsiniz siz?”

“Ah, söyleyelim de bizi şıp diye tanıyıverin değil mi? Hiç sanmıyorum. Kafa yormalı, çabalamalı, emek harcamalısınız. Zihninizin harap oluşunu görmeyi iple çekiyorum. Sizi bitireceğiz koruyucu, yemin ederim.”

“Bunu kastetmemiştim. Kime karşı savaştığımızı bilmek istiyorum. Kimsin sen?”

“Ben, Siyah’ım. Siyah da ben. Biz artık bir bütünüz. O bana –bize- güç veriyor biz de onun adına savaşıyoruz-”

“Yeter bu kadar saçmalık, haydi öldü-”

“Saçmalıyorsun Xars! Buraya kadar gelmişken onları öldürecek miyiz? Hayır, henüz değil. Henüz zamanı değil. Bırakalım, gitsinler. Zamanı gelince, bize kendi ayaklarıyla dönecekler.”

Kadın hırlayama benzer bir ses çıkardı ve gökyüzünde birkaç şimşek parladı.

“Sen oyalan aptal! Ben, efendimin emrini bu gece yerine getireceğim!” ve Xars, elini tehditkar biçimde yukarı kaldırdı.

“HAYIR!” çocuk da aynısını yaptı; Xars’ın eli bir an havada dondu; bu donuşun verdiği şaşkınlıkla da iki saniye kadar öyle kaldı. Sonra, eskisinden daha şiddetli bir öfkeye karışan el, hayali buzlarından kurtulup savunmaya hazırlanan çocuğun üzerine birbiri ardına büyüler göndermeye başladı.

Kızlar, koşmaya başlamadan önceki saniye çocuğun yere düştüğünü gördüler; “KAÇIN!” diye bağırdı çocuk, ve ardından savunmaya geçti.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: MathiLda - 19 Kasım 2008, 21:45:53
Nagihan'ım yahu =D pff. .Sana kalsa 40 yıl bulamıcan!=DD
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: veritaserum - 20 Kasım 2008, 19:37:01
Puaha o da doğru :P

Herneyse hikayeye yorum?
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: MathiLda - 20 Kasım 2008, 20:41:15
Bu da diğer bölümler gibi çok güzel olmuş.(= Tam da yerinde bitirmişsin=D.
Başlık: Ynt: Koruyucu Renkleri ~ bölüm 10 (yarısı ve tamamı)!!
Gönderen: veritaserum - 22 Kasım 2008, 18:40:56
Teşekkürler :D