Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Kurgu Edebiyatı => Fantastik Edebiyat => Unutulmuş Diyarlar => Konuyu başlatan: Herr Mannelig - 24 Ocak 2009, 23:52:29
-
Drizzt Do’Urden
(http://img145.imageshack.us/img145/6589/drizztlc6.png) (http://imageshack.us)
(http://img145.imageshack.us/img145/drizztlc6.png/1/w243.png) (http://g.imageshack.us/img145/drizztlc6.png/1/)
Erkek Drow: 10 level savaşçı / 1 level barbar / 5 level Mielliki korucusu
Kılıç Kıyısında, Kuzeyde artmakta olan ününe rağmen yeryüzünde yaşayan, savaşlarda ölümcül olan, müthiş bir çeviklik ve büyülü iki palayla dövüşen ve kendi tarafında savaşmak üzere bir başka boyuttan oniks bir heykel sayesinde büyülü bir panter çağırabilen bu drow, Drizzt Do’Urden hala bir gizem olarak kalmaktadır.
Mielliki’ye tapar ve doğduğu şehir olan Menzoberranzan’daki drowlara, Lolth’a tapınanlara savaş açmıştır. Arkadaşı olarak bir tek kuzeyin insan savaşçıları Wulfgar ve Cattie-Brie ve cüce Bruenor Battlehammer (mithril salonun yönetimini yeniden ele geçirmesine yardım ettiği arkadaşı)’ı beller. İblis Errtu ve saf güç Lolth’a meydan okumuş, Faerun’deki belki de en ölümcül kiralık katil olan Artemis Entreri’yle savaşmış ve yeryüzündeki zorlu hayatını böyle sürdürmüştür.
Başkalarına düşünceli ve duygusal yaklaşan Drizzt, kendisini en yüksek ideallerde tutar ama bunları karşı taraftan beklemez. İhanet ve tehlikeye karşı her zaman tetiktedir. Az konuşur ama anlaşmalarında kibarlığa uygun davranır. Gruplara ve mekânlara kabul edilme, geniş arkadaş çevresi yapmaya hasret olan bu mükemmeliyetçi drow, arkadaşlarına (Lolth’un lanetinin ve drowların kendisini takip etmesi yüzünden) getirdiği tehlikelerle avlanmıştır. Bu yüzden gayet insancıl olan tutumlarını, davranışlarını gaddarca vahşice görmeye başlamıştır.
Yüzeydeki ilk zamanlarında, Alustriel ona sempati beslemiş, yakın davranmış ancak kendi şehri Silverymoon’a almaya cesaret edememiştir. Kahramanlıkları, Kuzey’de Kılıç Kıyısı’nda onu yavaş yavaş kabullenilen biri yapmaya başlamıştır.
D&D 3.5 Edition Forgotten Realms Campaign Settings aslından çeviren Herr Mannelig
-
Emeğine sağlık, hoş bir tekrar oldu. Her ne kadar Unutulmuş Diyarlar'ın en sevdiğim karakteri diyemesem de Karaelf Üçlemesi'nde çok keyifli dakikalar yaşatmıştı bana. :)
-
Aynen en sevdiğim karakter değildir ama çok tutulan bir karakter bu yüzden onun bunun ağzından değil de yaratılan campaign settingste geçen Drizzt nasıldır nedir ne değildir paylaşıyım dedim.Kısa bi yazıydı zaten kalanında skilleri, featleri falan yazıyordu gerek görmedim onları yazmaya.
-
Ooo sevilmezmi drizzt yha adamım benim :D severim ben onu ve dövüşlerini bi de şu Cattie-Brie ile işi ilerletebilse :P
-
Severim, sayarım. :P
-
İç çatışmaları beni etkileyen en önemli unsurdu. Annesini dinleyip babası Zak'in yolunda gitmeseydi bile önemli biri olacaktı, en azında Do' Urden Evinin yükselişi için. Güzel çeviri, teşekkürler. Bu yönüyle de bakmak güzel oldu.
-
İç çatışması benim içinse çoğu zaman nefret kaynağı oldu. Madem acıyacaktın neden öldürüyorsun?!
-
Madem acıyacaktın neden öldürüyorsun?!
Tipik fantastik cümleyi söylüyorum; Öldürmezsen yaşayamazsın :P Bir de ne olursa olsun Drizzt'in içinde de kötülük var. Genlerinde öldürmek var bunu kolay kolay atlatamaz ki :P
-
Aslında, Nefertari, bunun tersine vurgu yapılıyor. Drizzt'in genlerindeki vahşilik, Karanlıkaltı'nda kaldığı sürede ortaya çıkıyor ama bu da bir yaşam iç güdüsü.
Unutulmuş Diyarlar'ı pek bilmiyorum ama şöyle bir tahminde bulunmak istiyorum. Drowlar yüzeyden kovulup Lloth'un emrine girdiler değil mi? O zaman en baştan Lloth'un hizmetkarı değillerdi. Genlerinde kötülük yok aslında sadece kültürlerinde kötülük var. Yoksa genlerinde mi var, bilemiyorum :P
-
Drizzt bazı yönlerden bana Steel Brightblade'i hatırlatır.İçinde her daim(bence)Zacknafien'İn drowlardan uzak iyiliği ve Malice'in gücün tepesinde olma arzusu vardı.Yaniiçinde Steel gibi çatışan bir iyi ve bir kötü var.
Drizzt kötü mü peki?Hayır.Ama,düşmanlarını kesip biçerken kendine hakim olmuyor.Ne zamanki savaş bitiyor "Ben ne yaptım!"diyor.İçindeki gücün farkında ve bundan dolayı sorumluluğu da büyük.Ne olursa olsun bir iyi karakter kendisi.Bu bakımdan Steel'den ayrılıyor.
Hep bir arayış içinde olan bir karakter.Kendini orda oraya atıp,her kavgada ölür müyüm demeden atılması bunu gösteriri bence.Belkide ölüp,drowluğundan kurtumak istiyordur.Bunu da sıkça düşünürüm.Yoksa neden kendini bu kadar düşüncesizce kavgalara atsınki
-
Drizzt'in öldürme içgüdüsü tamamen benliğinin ikinci yanı olan avcı tarafından yapılıyor bence. Ayrıca öldürmekten daha çok kendisini savunma isteğiyle daha doğrusu yine farkettiyseniz bir çok yerde elleri kendisinden gelen bir dürtüyle saldıran kişiye karşı koyuyor. Ve her seferinde de pişman oluyor.
Avcı ve Drizzt'i farklı kişiler olarak gördüğümden kendisinin birine isteyerek zarar verebileceğini düşünmüyorum. Amras Ringeril bir konuda haklı aslında. Belkide tanrıça tarafından böyle olmaya zorlandılar. Sonuçta bukadar çirkinliğe tanrıçalarını mutlu etmek için katlanıyorlar.
-
Kesinlikle genlerinde değil kültürlerinde olan bir şey kötülük drowların. Drizzt'e gelirsek Ranger ile Barbarian çok farklı sınıflar ve çatışmanın kaynağı da bunların role play'inden kaynaklanıyordur.
-
Ümit Kireççi'nin yazmış olduğu Drizzt Do’Urden ve Faşizm adşı yazıya ulaşmak için buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/drizzt-do%E2%80%99urden-ve-fasizm/) tıklayabilirsiniz.
-
Ümit abi çok güzel bir yazı hazırlamış gerçekten. Yeniden Unutulmuş Diyarlar'a dönesim geldi. Yine de Orc ırkına yakıştırılmaya çalışan bu -medenilik- etiketini pek bir yadırgadığımı belirtmeden de edemeyeceğim. Bu bütün orklara Tolkien'in orkları gözlüyle bakmamdan kaynaklanıyor herhalde.
-
Evet arkadaşlar bu gerçeği sizden daha fazla saklayamayacağım. Drizzt Do Urden aslında bir Moğol:
http://www.freewebs.com/cowvengance/drizzt.gif
http://img515.imageshack.us/img515/5517/27093677xa5.png
-
Ouv palalar!
-
Oldukça "overpowered" bir şahıs olduğundan ne yazık ki pek sevmem.
-
Oldukça "overpowered" bir şahıs olduğundan ne yazık ki pek sevmem.
Drizzt'i ben de sevmem ancak öyle yada böyle bütün romanların karakterleri -%95'i desek daha doğru olur- overpowered'dır. Gerçi Drizzt 'Chosen' olduğundan, Overpowered olmaması beklenemez gibi bir şey. :)
-
İşte, seçilmiş kişilerden de pek hazzetmem.
-
Kara Elf üçlemesinin tadı apayrıdır Drizzt kitapları arasında. Ve Avcı'yı okumak daha çok keyif veriyor, Drizzt'in normal hallerine nazaran.
Ama Drizzt FRP'deki Special karakter olma durumunu aşmış bir kişiliktir :D
-
Oldukça "overpowered" bir şahıs olduğundan ne yazık ki pek sevmem.
Tam da bunları yazmak için girmiştim bu başlığa. (Neden bu forum yazacaklarımı baltalıyor :P!)
Aklıma hep şu geliyor: hani Şahan'ın bir TV programı vardı ya, orada "Adeta Gerçek" adında bir skeci vardı. Bir sürü şey yaptıktan sonra her bölümün sonunda "Aman Tanrııım! Ben ne yaotııııım!" diye haykırırdı. Heh işte o Drizzt.
Kara Elf Üçlemesi'nde kendisini sevmiştim. Savaşlardaki halleri halen daha takdirimi kazanıyor fakat diğer olaylar ve Drizzt'in aşırı özelliklerinin (aşırı güçlü) ön planda olması canımı sıkıyor. Gerçi bu biraz benim bu tarz karakterler sevmememden kaynaklanıyor.
Elbette kendi iç çekişmeleri olacak. O bir drow ve seçtiği yol kendi ırkından az sayıda kişinin yürüyebileceği bir yol. Fakat gelmişsin bilmem kaçıncı kitaba, artık biraz düzel be kardeşim. Bu kadar da emo olma. Sen seçilmişsin tamam, güçlerin üst düzey olacak bu nedenle o da kabul, ama bu emo hallerin yakışmıyor sevgili Drizzt.
Drizzt başlarda iyi ama sonra, benim için, suyu çıkan bir karakter oldu. Zacknafein'in yerini de dolduramadı. bence en büyük eksikliklerinden biri bu. Yine de fantastik camiasında adını kazımış bir karakter, orası kesin.
-
Overpower dan öte, fazla şanslı adam. :fight:
-
Yarattığı karakterlere çok bağlanan ve özellikle savaş betimlemeleri konusunda oldukça yetenekli olan bir yazarın kaleminden çıkınca, bu bahsi geçen durum kaçınılmaz oluyor sanırım.
Açıkcası bence kaliteli bir karakterin zayıf bir yönü olmalı ve bu zayıf yön; "çok iyi olmak" olunca iğreniyor insan. Sana saldıran birisini ölümcül bir şekilde yaralayıp onu kurtarmaya çalışmak, başaramayınca da depresyona girmek çok da normal bir davranış değil hani.
Sevenleri kusura bakmasın ama Drizzt, Unutulmuş Diyarlar'ın Edward'ıdır.
-
Sevenleri kusura bakmasın ama Drizzt, Unutulmuş Diyarlar'ın Edward'ıdır.
Çok ağır konuştun.
-
Drizzt-Tanis
regis-Tasshelof
breunor-Flint
wulfgar-Caramon
Bruenor ile Regis arasındaki ilişki de Flint le Tas arasındaki ilişkiyi andırıyor.
Ayrıca Drizzt ve tanis in iç çatışmaları bana salvatore nin margeret ve hickman dan biraz etkilendiğini gösteriyor.
-
Sözlerim çoğunuzu rahatsız edebilir, fakat bir de bu açıdan bakmanızı tavsiye ederim.
Drizzt Do'urden şişirilmiş bir karakterdir. Savaştaki yeteneğiyle, drowların arasından "evil" olmadan çıkmasıyla ve ara sıra girdiği bunalımlarıyla Salvatore tarafından adeta bir "karizmatik depresif" olması için yaratılmıştır. Hikayelerini okuyanlar yeteneği ve karizması nedeniyle ona hayranlık duyacak, iyiliği ve derin kişiliği nedeniyle girdiği depresyonları nedeniyle de merhamet ve şefkat duyguları besleyecektir.
Saygı duyduğum biri bir zamanlar şöyle demişti :" Drizztin hikayelerinde en çok tekrarlanan söz; 'girdap gibi dönen palalar' dır. Drizztin palaları girdap gibi döndüğü ve önüne gelen herkesi kesip biçtiği içn hikayelerde artık ilginç bir şey kalmamıştır. Drizzt gidip yine orc kesecek, drow kesecek, balor kesecek; kesecek de kesecektir. Bir tek Loth'u kesmediği kaldı."
Böylece seriler dolusu kitaplarda Drizzt'in kahramanlık, kötüye karşı savaş ve bunalım dolu serüvenleri sürecek, yazarın cepi paraya doyacaktır. Bu zaten kapitalizmin edebiyat ve sinema alanında uyguladığı klasik bir taktiktir. insanlara hem merhamet edecekleri hem de hayranlık duyacakları ; hafiften felsefi bir karakter verirseniz satışlar tavana vurur (bkz: twilight).
-
Anayurt, Sürgün, Göç ayrı bir köşeye bırakıyorum. Zaknafein'i daha çok tutarım fakat o zaman anti Drizzt anti kapitalist bir karakter/roman yazılsın da görelim, Türk edebiyatı bir çoşsun bakalım.
-
Böyle bir eser zaten var; "A song of ice and fire". Hiç bir karakter kusursuz değil, hiç bir karakter "epik" değil, en önemlisi karakterlerin hiç biri "yenilmez", "ölmez" değil. Yanlış kararlar verenler ya da yanlış zamanda yanlış yerde olanlar patır patır ölüyor. Kimse ayrıcaklıklı değil.
Tabi bizim memlekette tutması zor oldu "içinde şişirilmiş karakter barındırmayan" bir serinin. O yüzden ismi bilinmedi pek.
Aslında romanların, özellikle fantastik olanların sinemaya ya da televizyona uyarlanmasından hoşlanmasam da "Game of thrones" dizisi gayet yerinde bir yapım oldu bu konuda. Sadece romanda dazlak olan Syrio Forel, dizide oldukça saçlı olarak canlandırılmış ama o kadar kusur kadı kızında da olur :)
-
Hiç birşey üretmeden sadece eleştiren insanları anlamıyorum, bunu genel olarak söylüyorum sözüm sadece size yönelik değil. Ama kapitalist dünyanın oyunları bunlar diyince güldüm. Ee madem Türk FK edebiyatı olarak bunun karşısına bir şey sunun o zaman diyorum. Eleştirmek kolay diyorum. Ve siz de gene yabancı bir yazardan örnek veriyorsunuz maalesef. Buz ve Ateşin Şarkısı kitabını Arkabahçe döneminde okumuştum, benim de baya bir ufkumu açtı diyebilirim, diziyi bile izlemedim çünkü hala ilk kitabın hafızamdan tamamen silinmesini bekliyorum. Yani söyledikleriniz genel anlamda zaten bildiğim şeyler. Ama birini eleştiriyorsak karşısına ne koyuyoruz? Derdim buydu...
-
Hunter dedin mi akan sular durur.Ama Drizzt olmuyor artık.Yalnız Drow'da ki halleri neydi öyle?
Teşhisi koydum,Ergen. Entreri'yi bu yüzden daha iyi buluyorum aslında.Adam bazen düşüyor bazen sendeliyor ama hayata devam ediyor. Drizzt ise abbasın kör gazı gidiyor,abbasın kör talihi yırtıyor. Bence Drizzt ruhunu Hunter'a teslim edip kendisiyle aramızdan çekilmeli.
-
Hiç birşey üretmeden sadece eleştiren insanları anlamıyorum, bunu genel olarak söylüyorum sözüm sadece size yönelik değil. Ama kapitalist dünyanın oyunları bunlar diyince güldüm. Ee madem Türk FK edebiyatı olarak bunun karşısına bir şey sunun o zaman diyorum. Eleştirmek kolay diyorum. Ve siz de gene yabancı bir yazardan örnek veriyorsunuz maalesef. Buz ve Ateşin Şarkısı kitabını Arkabahçe döneminde okumuştum, benim de baya bir ufkumu açtı diyebilirim, diziyi bile izlemedim çünkü hala ilk kitabın hafızamdan tamamen silinmesini bekliyorum. Yani söyledikleriniz genel anlamda zaten bildiğim şeyler. Ama birini eleştiriyorsak karşısına ne koyuyoruz? Derdim buydu...
Yazdıklarınıza hak veriyorum zaten. Kendisi bir şey üretmeyip sürekli etrafa saldıran insanlar sinir bozucu oluyor:) Ama ben de ticari kaygılarla üretilen ve FK'yı gereksiz yere popülerleştiren yazarlara karşı da sinirliyim biraz :) Yakın zamanda Türk edebiyatının örneklerinden bildiğim kadarını da şimdiki yoğun dönemim bittikten sonra ilgili başlıklara yazmayı düşünüyorum.
-
Neyse bu tür yazarları okumasaydık ne eleştiri yönümüz ne de kalemimiz gelişirdi. Salvatore'nin 2000li yıllardan önce yazdıklarını daha edebi buluyorum ondan sonra popülerliğin getirdiği bir bozulma, kitapları fabrikadan çıkarırcasına seriye bağlama durumu var. İlk okuduğum yıllar bunlar ilaç gibi gelirdi bünyeye hala da onun kredisini yiyor.
-
Bir şeye çok takıldım, bu nedenle tek bir noktaya dair birkaç cümle sarf etmek istiyorum.
Türk fantastik edebiyatından örnek olarak ben İhsan Oktay Anar örneğini vermek istiyorum. Özgünlüğün yanı sıra, kendi felsefesi ve daha önce hiçbir yazarda görmediğim hikaye içinde hikaye tarzıyla göğsümü gere gere onu örnek veriyorum.
Ayrıca, yeterince karşı örnek verilememesinin nedenini ben Türklerin daha kendi ülkelerinde destek görmemesine bağlıyorum. Söz gelimi, aylık öykü seçkisinde ne kadar özgün şeyler okudum ancak kitap basmak isteyen Türk fantastik yazarına daha okurundan destek gelmiyor, değil ki yayınevi. Böyle olunca da verilecek örnekler azalıyor.
-
Fırtınakıran'ın söylediklerine katılıyorum. Ülkemizde fantastik edebiyatta yazın veren kişilere çok az destek ve değer veriliyor. Bunlardan biri de Sadık Yemni. Biz onu tanıyor, seviyor ve okuyoruz ama sokaktan bir adamı çevirip kimdir diye sorsak alacağımız cevap belli. Halbuki öyle yetenekli ve öyle eşsiz bir hayal gücüne sahip ki... İnsan üzülmeden edemiyor.
-
Drizzt'in mükemmelliği beni de sıkmıyor değil. Kitapları ilk okumaya başladığım anda kendini belli ediyor. Drizzt şişirilmiş bir karakter daha ilk kitapta dev ini basıyor baloru öldürüyor yenilmez kral heafstag'ı yeniyor. Bunlardan dolayı sevmiyorum.Çünkü benim görüşüme göre bu hayatta dört başı mağmur olan kimse yok da neden kitapta var.
Regis'i seviyordum o goblin mızrağını yiyip kahraman olmaya başlamadan önce Cadderly'i seviyordum ilahi büyüler en zor zamanlarında yardıma gelmeden önce Catti-brieyi seviyordum her attığını bitmeyen sadak ile vurmadan önce.
Ama bazılarını hâlâ seviyorum örneğin Pwent, Anthrogate, İvan, General Dagna, Banak Bravnanwil, Belwar Dissengulp çünkü bunlar mükemmel değil İvan'ın acizliğini gördüm, General Dagna'nın ölümünü, Banak'ın yaralanışını ve Belwar'ın hayatına devam edişini gördüm.Onlar iyi fakat mükemmel değil. Pikel kolunu kaybedebildi, ama Drizzt neden kaybede miyor?
-
Drizzt konusu ne zaman açılsa herkesin ona fazlasıyla yüklendiğini düşünüyorum. Drizzt'in karakteri iyi ama mükemmel değil. Dövüş kabiliyetleri ise o öldürdüğü canlılarla savaşabilecek seviyede hiç değil.
Burada onu böyle yenilmez kılan şey ise hiç şüphesiz sahip olduğu büyülü eşyalar.. Onlar olmasa Drizzt en az 10 defa yanarak, donarak bilmem ne olarak ölmüş olacaktı. Bu eşyalara sahip olması konusu ise tamamen yazarın kararı, buna diyebileceğim bir şey yok.
Eğer o silahları olmasaydı ya senaryo bambaşka şekilde gelişmeli ve çok daha küçük olaylar etrafında dönmeliydi ya da başrolde Drizzt olmamalıydı ki sanırım sizde böyle olmasını tercih ediyorsunuz =)
-
Çok fazla büyülü eşya sıkıyor. Örneğin Wulfgar'ın çekici beni sıkmıyorken Jarlaxle'ın çıkardığı ve her kitapta neredeye ilk defa gördüğümüz büyülü eşyaları sıkıyor. Drizzt'in kılıçları değil ama bileklikleri her darbeden her umutsuz darbeden kaçmasını sağlıyor bu da beni sıkıyor. Artemis'in hayat çalan hançeri Catti-brie'nin bitmeyen sadaktaki oklarla yayı beni sıkıyor. Kristal Parçasının etkileme gücü ile buçukluğun mücevheri beni sıkıyor.Bir de goblinleri orkları kötülüyorlar bir orkun elinde jarlaxle'da olan ve her emrinde yıldırım atan bir değnek olsa o orkun öleceğini düşünmüyorum.
-
Eh tamam işte sorun Drizzt'te değil.
Siz Salvatore'un kurgusundan hoşlanmıyorsunuz.. :) Yapacak bir şey yok başka şeyler okumanız lazım =)
-
Ama Drizzt'in her kara-elften birazcık daha yetenekli olması inkar edilemeyecek bir gerçek. Daha ne bileklikleri ne de büyülü palaları varken buzölüm'ü yenmesi buna işaret etmiyor mu?
-
Buna vereceğim cevap fazlasıyla spoiler içerebilir diye korkuyor ve cevaplamamayı tercih ediyorum =)
-
Hayalet Kralı da okuyarak 26(19'u drizzt 3'ü jarlaxle ve 4'ü cadderly) kitabı bitirmiş biriyimdir. Bana spoiler olmayacağı kesin.
-
Sana olmaz ama bu forumu sadece ikimiz kullanmıyoruz bir sürü kişi okuyor ya o açıdan diyorum :)
-
Sana olmaz ama bu forumu sadece ikimiz kullanmıyoruz bir sürü kişi okuyor ya o açıdan diyorum :)
Spoiler kutusu içine alarak tartışacağınız şeyleri yazabilirsiniz.
Bu arada ben de sizi dikkatle dinliyorum, devam ediniz. :)
-
Fırtınakıran'ın söylediklerine katılıyorum. Ülkemizde fantastik edebiyatta yazın veren kişilere çok az destek ve değer veriliyor. Bunlardan biri de Sadık Yemni. Biz onu tanıyor, seviyor ve okuyoruz ama sokaktan bir adamı çevirip kimdir diye sorsak alacağımız cevap belli. Halbuki öyle yetenekli ve öyle eşsiz bir hayal gücüne sahip ki... İnsan üzülmeden edemiyor.
Ülkemizde kaliteli olan her şeye çok az destek veriliyor. Kaliteli müzisyenler hep bir kenara itilmişken, ibrahim tatlıses-serdar ortaç gibi "kastre edilmiş boğaların" (küfür etmek istemediğim için bu şekilde ifade ettim) gürültüleri her alışveriş merkezinde, dolmuşta bangır bangır çalınır.
Biyolojide bir popülasyonda az gelişmiş bireyler, gelişme gösteren-gelişmiş bireylere göre neredeyse hep ezici bir çoğunluktadır. Bizim ülkemize ne de çok uyuyor değil mi? O zaman geriye kalan şey, "kaliteli azınlığın" varlığını mümkün olduğu kadar koruması ve geliştirmesi; "kaliteli üretim yapan sanatçıya" elinden geldiği ölçüde destek olması kalıyor çözüm olarak.
Not: Bu kastettiğim zaten geliri az olan bir öğrencinin sırf destek olmak için tüm harçlığını özgün(orjinal) kitap almaya yatırması demek değildir elbette. Herkes elinden geldiğince yardım etmeli.