Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Black Helen - 27 Şubat 2010, 19:25:28

Başlık: Denizden Gelen Sesler: Bölüm On
Gönderen: Black Helen - 27 Şubat 2010, 19:25:28
Denizden Gelen Sesler: 1.Bölüm


"Ah denizci, şanlı denizci! Şarap rengi dalgalarda balıklarla uyuyan denizci! Hem laneti, hem sevgisi deniz, yaşam kaynağı bir şişe rom olan denizci! Hırçın dalgalı güzel kadına her daim aşık denizci..."

Marte yıldız ve burçlarla bezeli göğün altında, ayın denize yansıyan yuvarlak hatlı suretine bakıp bu eski denizci türküsünü mırıldanıyordu. Türküyü ona babası öğretmişti, babasına da büyükbabası.
Genç adam kafasını kaldırıp geminin tepesinde, yumuşak meltemde hafifçe dalgalanan Kurukafa bayrağına baktı. Babası da büyük babası da son nefeslerini bu bayrağın altında vermişlerdi. Annesiyse... Onu hiç tanımamıştı.  

Marte  hafifçe iç çekip güverteyi yeniden boydan boya arşınladı. Gemide gece nöbeti almayı severdi. Şu on yedi yıllık tecrübelerine dayanarak, bir korsan için en sakin vaktin geceyarısı olduğunu söyleyebilirdi. Çünkü korsanların bile bir yasası vardı ve bu yasa mümkün olduğunca gece saldırılarını yasaklamıştı.
Genç adam mumu ana direğe çakılmış çiviye astı, yelkenleri kontrol etti. Herşey yolundaydı.

Marte arkadan gelen bir sesle irkildi ve o tarafa döndü. Bir tıkırtı duymuştu.  Belki de fareler yine mutfaktan birşeyler aşırıyordu-ki mürettebatın yarısı o yüzden hastaydı - ama yine de kontrol etmekte yarar vardı. Özellikle de İngiliz kadırgalarının bu kadar sık görüldüğü bir dönemde. Sessiz ve çabuk adımlarla güvertenin ucuna kadar yürüdü. Denizci yeleğinin cebinden hançerini çıkardı. Silah kullanıp bütün gemiyi ayağa kaldırmanın alemi yoktu.

Pruva ıssız ve hüzünlü görünüyordu.Kharbdis dalgaların etkisiyle hafifçe sallanıyordu. Gemi büyüklüğünü ve görkemini yansıtmak için denizler dehşet saçan eski bir Yunan canavarının adını almıştı.

Marte en uca gelip dalgalı denize baktı. Geminin en önüne müşfik yüzlü Antik Yunan khtonu giymiş bir kadın zincirlenmişti. Her yer sakin gözüküyordu.Tek bir kıpırtı dahi yoktu. Tam da rahatlamış bir şekilde arkasını dönüp gidecekken boğazına dayanan bir bıçak hareketine engel oldu.
Boğazına bıçağı dayayan kişi '' Daha dikkatli nöbet tutmalısın. '' diye fısıldadı kulağına. Kişi değil kadın. Marte oflayarak hançeriyle bıçağı boğazından uzaklaştırıp karşısında duran genç kıza bıkkın bir bakış attı.

'' Arkadan sinsice saldıranlar için bir gözüm daha yok Rosine.''

Rosin kaptanın kızı ve gemideki tek kadın korsandı.Marte'yle neredeyse aynı yaştaydı.Babasına benzer kızıl saçları ve deniz rengi gözleri vardı.Kadın olmasını eksiklik saymamasına rağmen erkekler gibi giyinmeyi, davranmayı hatta küfretmeyi severdi.Alev rengi saçlarını topuz yapıp kaptanınkine benzer geniş kenarlı bir şapkanın içinde kamufile ederdi. Onu kadın olmasının zorluklarından koruyan tek şey babasıydı. En azından o böyle düşünürdü.

Kaptan okumuş, bilge ve medeni bir insandı. Gemisinde hiçbir barbarca ve medeniyet dışı davranışı kabul etmezdi. Kızını da bu şekilde yetiştirmiş ve deniz gibi asi bir kalıba sokmuştu.
Saçlarını saklaması ya da giydiği erkek kıyafetleri bile yüzündeki kadınsı güzelliği saklayamıyordu.Gen adam hançerini yeniden ceketinin içine sakladı.

Marte  kızı kızdırmak için bir hamle yaptı.Rosine' i sinirlendirmek hiç tekin değildi fakat Marte için bu denizin ortasındaki en büyük eğlenceydi.Kızın ayakta olmasını hiç tasvip etmiyormuş gibi bakarak kozunu ortaya sürdü.

 '' Senin saatler önce uyumuş olman gerekirdi Rosine. ''

Kız tam da beklediği gibi bir tepki verdi.

''Ne zaman yatacağıma ben karar veririm Marte. ''

Genç adam pes etmemişti ama kızın ani çıkışına gülümseyerek sancağa doğru yürüdü.Bir kaç dakika sonra devriye değişimi çanları çalmaya başladı.Dört saatlik vardiya dolmuştu.Marte içini çekip devriyeyi Huggs' a devretmek için kamaralara doğru yürümeye koyuldu.Bir an olduğu yerde durdu.Sanki çok kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his doldurmuştu içini. Sebebini bilmiyordu ama eli otomatikman yeleğinin içinde sakladığı hançerine gitti.

Daha arkasını dönmeden  bir çift top atışını ve Rosine'nin şiddet yüklü çığlığını duydu.Gümmm!! Toplar gemiye isabet ederken etrafa talaş ve metal parçaları saçıldı.Toplardan birisi göndere birisi de omurgaya isabet etmişti.
Şans eseri etrafa saçılan talaşlardan hiçbiri Marte'ye isabet etmemişti. Eğer etseydi darbe kesinlikle öldürücü olurdu.

Gönder büyük bir çatırtıyla, devrilen bir ağaç gibi düşmeye başladı. Marte son anda yana atlayıp düşen direğin altında ezilmekten kurtuldu. Kafasını kaldırdığında dalgaları kayarcasına aşarak üstlerine gelen gemiyi gördü. Bu Knuckturn'un hayalet gemisiydi. Denizcilerin ve hatta tüm korsanların korkulu rüyası.

Genç adam Rosine'in çığlığıyla kendine geldi. Koşarak pruvayı bir çırpıda aşıp yere yığılmış kızın yanı başına çömeldi. Kızın gözleri donuklaşmış ve boynunu epey derince sıyıran bir talaş parçasının açtığı yaradan oluk oluk kan akıyordu.
Alarm çanları gecenin sessizliğini yırtıyor ve güverteye akın eden tayfalara emir veren kaptanın sesini bastırıyordu.

Kız güçlükle kan içinde kalmış ellerini kaldırıp Marte'yi gömleğinden yakaladı.Kalbinin her çarpışında boynundan kan fışkırıyor ve etrafı kan gölüne çeviriyordu." M-Marte! " diye fısıldadı Rosine güçlükle.
Marte son anda kızın kendisini uyarmaya çalıştığını anlayarak arkasını döndü fakat çok geç kalmıştı.Kunckturn'un tayfaları çoktan güverteye çıkmış ve önüne geleni kılıçtan geçirmeye başlamıştı.

Arkasında ise elinde bir kılıçla dikilmiş iri yarı bir adam duruyordu. Karşısındaki adam, daha Marte'nin kendisini savunacak bir hareket bile yapmasına fırsat bırakmadan, kılıcını  sapladı.Marte birkaç saniye bedenine saplanmış kılıcın kabzasına bakarak öylece sallandı. Sonrada sırtüstü  çoktan içindeki yaşam enerjisi tükenmiş olan Rosine'in yanına yığıldı. Tepesinde zaferle sırıtan korsan, kılıcını çocuğun bedeninden bir çırpıda çekip aldı.Sonrada büyük bir şiddetle devam eden kavganın içine dadı.

Marte gözleri giderek kararırken, elini kanla ıslanmış geminin döşemesinde gezdirerek bir şey arıyordu.Sonunda aradığı şeyi bulduğunda huzura eriştiğini hissetti. Bu yanında can vermiş kızın eliydi. Rosine'nin elini sımsıkı kavradı ve ölümün soğuk nefesini hissetmeyi bekledi. Ruhu bedenini  terk ederken gördüğü son şey babasının da dedesinin de altında canlarını verdiği kuru kafalı siyah bayraktı.

Beyza Taşdelen
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Berre - 27 Şubat 2010, 19:40:23
Devamı yok mu? Hayır şaka olmalı. Eğer devamını yazmayı düşünmüyorsan hemen düşünmelisin. Müthiş bir hikâyeydi. Deniz ve korsanlar...
Bana devamını yazıp yazmayacağını söyle bende ona göre yorum yapayım, olur mu :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Black Helen - 27 Şubat 2010, 19:45:54
Maalesef devamı yok ama denizcilik üzerine bir çok çalışmam var belki bir ara sürerli bir hikaye yazabilirim.Yorum için teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Wanderer - 27 Şubat 2010, 19:49:25
Devamm etmelisin... Ellerine sağlık :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Berre - 27 Şubat 2010, 19:59:50
Pekala sen bilirsin :) O zaman denizcilik ile ilgili diğer çalışmalarını okumak istiyorum haberin olsun.
Yorumumu yapayım o zaman:
Gerçekten güzel ve başarılı bir yazı. Hem konusu hemde konunun işleyişi okunmaya değer kılıyor. Ama benim devamının olduğunu sanmama neden olan şey; sanki devamı varmış gibi bitmesi. Daha doğrusu giriş ve gelişme bölümü o kadar başarılı ve detaylıyken sonuç bölümü çok yavan kaçmış. Ama genel itibari ile gerçekten güzel bir yazı. Tebrik ederim :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Black Helen - 28 Şubat 2010, 15:07:14
Aslında devamı olan bir hikayeydi fakat şu aralar bir uzun soluklu hikayeyi daha üstlenemeyecek kadar yoğunum.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Baal Adramelech - 28 Şubat 2010, 15:31:35
Hakikaten daha uzun olmasını diledim. =)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Black Helen - 01 Mart 2010, 20:32:24
Arkadaşlarımın baskısı ve neredeyse boynumun kırılmasına neden olacak bir komplo tehdidinin sonucunda her ne kadar sık bölüm koyamayacak olsam da hikayeyi devam ettirmeye karar verdim...
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler
Gönderen: Berre - 02 Mart 2010, 18:16:47
Arkadaşlarımın baskısı ve neredeyse boynumun kırılmasına neden olacak bir komplo tehdidinin sonucunda her ne kadar sık bölüm koyamayacak olsam da hikayeyi devam ettirmeye karar verdim...
Aaa çok sevindim :) Yani senin adına üzülmüş olsam da (komplo tehdidi ve mahalle baskısı :)) devam ettirecek olman çok güzel. Devamını bekliyor olacağım.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm İki
Gönderen: Black Helen - 05 Mart 2010, 22:22:17
Denizden Gelen Sesler: Bölüm İki


Marte kendine geldiğinde ahşap bir bankta oturduğunu fark etti. Denize bakan ahşap bir bankta. Bank, gemiler ve balıkçı sandallarıyla bezeli, küçük fakat ölümüne sessiz bir limanın ortasındaydı.

Marte birden burayı tanıdı. Burası Viyana' ydı. Marte'nin doğup büyüdüğü şehir. Büyük su kanalları ve her türden insanı barındıran şenlikli pazarlarıyla ünlü liman kenti. Fakat bu sefer ne şenlikli pazarlardan ne de insanlardan tek bir iz bile yoktu.Ayrıca o güzelim meltemi ve deniz kokusunu bile duyamıyordu artık.
 
" Ah merhaba Marte. "

Marte tam yanından gelen ve bir daha hiç duyamayacağından korktuğu bu güzel sesi duyduğunda neredeyse banktan düşecekti.Yanına baktığında onunla birlikte bankta oturan ve doğrudan kendisine bakan kızıl saçlı kızı gördü. Kız gülümsüyor ve mutluluk saçarak çocuğa bakıyordu.Marte ağzı bir karış açık kıza baktığından yeniden konuşabilmesi zaman aldı.

"R-Rosine bu sen misin?"
Rosine çınlayan bir kahkaha atıp çocuğun omzuna bir yumruk indirdi. " Tabi ki benim seni  şapşal! Noel Babayı beklemiyordun herhalde. "

"Tanrım bu cidden sensin."dedi çocuk inanamayarak.

Rosine kahkahalarla gülüyordu. "Evet bu benim. Herhalde beynin yosun tutmuş. "

Marte yeniden gözlerini kırpıştırıp bir kez daha şansını denedi. " Peki öldük mü? Yani sen ve ben? "

Rosine'in gülümsemesi solmaya başladı. Konuşurken biraz tereddütlüydü.

"Tam olarak ölmedin fakat ölme olasılığın çok yüksek. Ruhunun bir parçası şu anda burada benimle. Ancak diğer parçası yaşama tutunmaya çalışıyor. Zaten hep çok inatçıydın. Yaşamayı çok seviyorsun. Seni hayatta tutan bu. "

Marte gözünü ufka dikti. Kıza yeniden baktığında aklına gelen bir düşünce yüreğini çelik bir pençe gibi sıkıştırdı.

"Peki ya sen? " diye sorusunun bir kısmını tekrar etti.
Rosine gülümsemeye çalıştı fakat beceremedi.

" Benim için çok geç Marte. En iyisi bu inan bana. Burada çok mutluyum. Ben hakkımı kaybettim. Yaşamak için bir seçeneğim vardı fakat  artık yalan söylemekten yoruldum. Senin gibi sabırlı değilim bilirsin. "

Marte yutkundu. Tabi ki bilirdi. Bu kızla kaç kez sabırsızlığı yüzünden tartışmış ve her birinin sonunda da Rosine tarafından yirmi tane ölüm tehtidi almıştı.Bu eski anılar belleğinde canlandığında Marte'nin içini bir hüzün kapladı.
Rosine dikkatlice çocuğu inceliyordu.

"Gideceksin değil mi? " diye sordu kız sesinde hafif bir üzüntüyle.

Marte kıza bakıp başını evet anlamında salladı. " Fakat sen de benimle geleceksin. "
Rosine çocuğa sevgiyle baktı.

"Olmaz Marte. Ben çoktan seçimimi yaptım. Artık dönemem. Fakat dediğim gibi sen bu düşten uyanabilirsin.Karar senin. "
Marte kıza hırsla baktı.

"Seni bırakamam Rosine. Anlamıyor musun seni seviyorum. Seni terk edemem. "
Rosine'in yanağından bir damla yaş süzüldü. Uzanıp çocuğun elini tuttu. Kızın eli sımsıcak ve yumuşaktı.

"Üzgünüm Marte.Ben de seni seviyorum. Eğer sen de beni seviyorsan git lütfen. Sevdiğim birine benimle ölmesini söyleyemem. Git ve mutlu olarak seneler sonra dön buraya."

Marte kederle kıza baktı. Rosine'in gözünün önüne düşen bir parça perçemi kızın kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Geri döneceği Rosine. Gitmemdeki tek amaç öcünü almak. Yoksa bir dakika durmaz hemen seninle gelirdim. Knuckturn'la bir hesabım var. O zamana kadar elveda güzel kız."

Rosine gülümsedi. "Sana da elveda acemi centilmen. Hazır olduğunda geri dönmeni bekleyeceğim. "

Marte kendini tutmasa hıçkırıklara boğulabilirdi. İkisi de oturdukları yerden kalktılar.
Rosine batan güneşi gösterip "Artık süre doldu. Geri döneceksin. Bu arada benim içinde bir kaç korsan patakla olur mu?"
dedi gülümsemeyi başararak.Marte kıza sarıldı.

Güneş ufukta gözden kaybolurken Marte sevdiği kızın hayalinin yavaşça silindiğini gördü. Elini uzattı fakat dokunabildiği tek şey karanlık oldu. Oysa ki geri döndüğü dünya şu anki karanlıktan bile daha koyu yalanlarla örülüydü....

Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
Gönderen: Berre - 06 Mart 2010, 17:16:58
Cidden iyisin bu hikâyede. Hadi bakalım bekliyoruz olacakları.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
Gönderen: Black Helen - 07 Mart 2010, 11:36:19
Cidden iyisin bu hikâyede. Hadi bakalım bekliyoruz olacakları.

Teşekkürler. Aklıma gelenleri aktarmak eğlenceli..
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
Gönderen: wildgirl_3 - 09 Mart 2010, 13:16:07
Beyza'cım biliyorum ve anlıyorum ki vahşeti seviyorsun ama artık insanları vahşetmeyi bırak ;) Kurguların da harika ama senden tek isteğim hikayelerindeki insanları artık öldürme :)
Seni bütün kusurlarınla seviyorum ;)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
Gönderen: Black Helen - 10 Mart 2010, 15:20:50
Beyza'cım biliyorum ve anlıyorum ki vahşeti seviyorsun ama artık insanları vahşetmeyi bırak ;) Kurguların da harika ama senden tek isteğim hikayelerindeki insanları artık öldürme :)
Seni bütün kusurlarınla seviyorum ;)

Merak etme Su vahşetmeyi!! bırakmayacağım. Nedense bende sadist ruhu mu ne var kahramanları öldürüp duruyorum.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Üç
Gönderen: Black Helen - 11 Mart 2010, 21:32:04
Bölüm Üç




Marte bilincinin yerine geldiğini hissetti. Artık o koyu karanlık dağılmış yerini bulanık bir zihin ve bir dolu ağrı almıştı.Genç adam etrafta bir dolu ses duyuyordu fakat beyni uyuşmuş gibi olduğundan bu sesleri bir türlü anlamlandıramıyordu.Göz kapaklarını açmayı denediyse de bu boşuna bir uğraştı. Dudakları çatlamış ve dili susuzluktan şişmişti.

Marte yutkunmaya çalıştıkça daha da boğulacakmış gibi hissediyordu.Ses telleri zorlukla titreşiyordu. En sonunda çocuk zorlukla dudaklarını aralayıp "Su!" diye inledi. Sesi tıpkı mikrodalgaya konulmuş bir kurbağanın sesi gibi çıkıyordu. Şükürler olsun ki birisi bu çaresiz inlemesini duyup dudaklarına bir matara dayadı.

Marte matarayı neredeyse biirmişti.Suyu ona veren kişi geriye kalan suyu da çocuğun yüzüne döktü.Bu çok iyi gelmişti.Kulakları uğuldamaya bırakmış ve gözlerini yavaş da olsa açabilmişti.Renkler ilk önce çok parlak ve biçimsiz görünüyordu.Böyle olmasının nedeni ölümden dönmüş olmasıydı herhalde.Görüntü netleştiğinde Marte duvardan sarkan kristal avizeyi gördü.Etrafı görmese bile kaptan köşkünde yattığını rahatça söyleyebilirdi.

Doğrulmayı denedi fakat bir çift el onu omuzlarından kavradı." Yavaş ol evlat. " dedi biri yan tarafından.Marte kafasını o  tarafa çevirdiğinde yaşlı göğsünde şerit halinde asılmış rozetleri ve kocaman bir şapkası olan tombul yüzlü bir adam gördü.Adamın yanında en fazla on iki on üç yaşlarında, sarı saçları ve bal rengi gözleriyle küçük bir oğlan çocuğu duruyordu.

Adam yeniden konuşmaya başlayınca Marte de dikkatini ona verdi.

" Ağır yaralanmışsın evlat.Neredeyse iki haftadır hiç kıpırdamadan yatıyorsun. Seni bulduğumuzda göğsünde kocaman bir yara vardı. Yaşamanı beklemiyorduk ama sağlam parça çıktın. Belli ki geminiz korsanların saldırısına uğramış. Şu anda İngiliz donanmasına bağlı Laetita adlı gemidesin.Ben kaptan Themoras.Bu da oğlum Nicolas.Kısaca Nico. "

Marte bacaklarını yattığı koltuktan aşağıya sarkıttı. Göğsü artık  acımıyordu fakat sanki orada olmaması gereken bir uyuşukluk varmış gibiydi.Kaptana bakıp " Kaptan acaba orada bir kadın da var mıydı? " diye sordu alacağı cevabı bilse de umutlanarak.

Kaptan tahmin ettiği cevabı verdi. "Hayır evlat. Hatta senden başka kimseyi bulamadık. Geminiz parçalara ayrılmıştı."

Marte iç geçirip kaptana elini uzattı. "Kabalık ettiğim için üzgünüm Kaptan Themoras. Ben Marte. O gemide dümenci olarak çalışıyordum.Bize saldıranlar Knuckturn ve yalakalarıydı. "

Kaptan ismi duyunca irkildi. Knuckturn vahşeti ve caniliğiyle Karayipler'in bile ötesine ün salmıştı. Yine de gülümseyerek "Çok iyi çok iyi biz de bir dümenci alacaktık. Şansa bak ki karşımıza sen çıktın. Eğer sen de istiyorsan ve kendini iyi hissediyorsan bizimle çalışabilirsin."

Marte teklifi değerlendirdi. Şu an hayattaki tek amacı Knuckturn'u denizin dibine ve cehennemin karanlık ateşine yollamaktı.Fakat elinde ne bir gemi ne de tek kuruşu vardı.İşe para kazanmaktan başlayabilirdi.

Kaptana " Peki kabul ediyorum. " dedi sakince. Kaptan kocaman bir gülümsemeyle " O zaman Laetita'ya hoş geldin Marte. "dedi.

Marte koltuktan kalktı. Dengesini sağlamakta zorlanmış olsa da belli etmemişti. Kaptan güverteye döndüğünde ise Nico hala durmuş ona bakıyordu.En sonunda küçük çocuk da elini uzatıp "Hoş geldin. " dedi.

Marte kendisine uzatılan bu küçük eli sıkarken kanının kaynadığı bu çocukla kader yoldaşı olacaklarından haberi bile yoktu.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Üç
Gönderen: wildgirl_3 - 12 Mart 2010, 17:50:03
İlk yorum 8)
Açıkçası beklediğime değmiş :)
Çok güzel olmuş ellerine sağlık :D
Sesi tıpkı mikrodalgaya konulmuş bir kurbağanın sesi gibi çıkıyordu. ;D
Burada koptum ben  ;D
Laetita ise Marion'dan esinlendi sanırım ;)
Kısa olmuş diyeceğim ama çok zor şartlarda yazdığını biliyorum ;)
Umarım yeni bölüm çabuk gelir :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Üç
Gönderen: Black Helen - 12 Mart 2010, 21:00:32
İlk yorum 8)
Açıkçası beklediğime değmiş :)
Çok güzel olmuş ellerine sağlık :D
Sesi tıpkı mikrodalgaya konulmuş bir kurbağanın sesi gibi çıkıyordu. ;D
Burada koptum ben  ;D
Kısa olmuş diyeceğim ama çok zor şartlarda yazdığını biliyorum ;)
Umarım yeni bölüm çabuk gelir :)

Saol Su'cum. Betimlemelerime takılmakta üstüne yok. Aslında bayağı eylenmiştim o cümlei yazarken. Yorumun için teşekkürler...
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Üç
Gönderen: Berre - 13 Mart 2010, 14:58:09
Her zaman ki gibi çok güzel (bunu çok söyledim sanırım)
Tahminimce olaylar artık başlayacak. Diğer bölümlerini heyecanla bekliyorum.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Üç
Gönderen: Black Helen - 13 Mart 2010, 19:00:09
Her zaman ki gibi çok güzel (bunu çok söyledim sanırım)
Tahminimce olaylar artık başlayacak. Diğer bölümlerini heyecanla bekliyorum.

Hikayeme olan bağlılığın ben çok mutlu ediyor açıkçası. Tahmin ettiğin gibi olaylar şimdi başlıyor. Marte'nin intikam ateşi kimleri yakacak ben bile daha tahmin edemiyorum. :hmm Yorumun için teşekkürler..
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Dört
Gönderen: Black Helen - 20 Mart 2010, 21:59:37
Bölüm Dört



Marte, sakince güverteyi paspaslayan Nico'yu izliyordu. Nico ikide bir önüne düşen sarı saçları terli alnından itip ufka  bakıyordu. Marte bu küçük çocukla ne kadar çok ortak yönleri olduğunu gördüğünde şaşırmış fakat şaşkınlığı üzerinden atarak kısa bir süre içinde küçük çocuğu kardeşi gibi benimsemişti.

Elindeki oyulmuş mercana son bir kez daha göz attı. Sarı güzel mercanı ilk önce bir güzel cilalamış sonrada hançeriyle oyarak mükemmel bir deniz kızı heykelciği haline getirmişti. Deniz kızının ise kaybettiği kıza benzemesi ayrı bir ironiydi. Şu aralar yaptığı yegane iş buydu.

Marte bir haftadır gemideydi.Günlerdir tek bir rüzgar bile yakalayamadıkları için çaresizce durgun denizin üstünde bekliyorlardı. Yiyecek stoklarının tükenmesine az kalmıştı. Fakat Marte bir korsan gemisinde olmadıkları için medeni tayfanın asla isyan çıkarmayacağını biliyordu.Sonuçta isyanlar ticaret gemilerinde çok az rastlanan olaylardı.

Laetita bir ticaret gemisiydi ve Karaiplerden Hint Okyanusuna baharat ticareti yapmak için gidiyordu. Yeri geldiğindeyse kapta ve tayfaları milli görevlerini yerine getirmek için İngiliz Donanması'na yardıma gidiyorlardı. Kaptan İngiliz Ticaret Masasına üyeydi.Bu yüzden hiç de fena olmayan bir kazancı vardı.

Marte oturduğu yerden kalkıp küçük çocuğun yanına gitti.Nico, Marte omuzuna dokunana kadar geldiğinin bile farkında değildi.Paspasa dayanıp Marte'ye baktı.Marte çocuğun neden paspasla uğraştığını anlayamamıştı.
 " Bu gemide bu işi yapabilecek ona yakın adam var. Paspas işini yapmak zorunda değilsin."

Nico dudaklarında kuru bir gülümsemeyle Marte'ye baktı." Boş boş oturmaktansa bir şeyler yapmak daha iç açıcı."

Marte çocuğa içten bir şekilde gülümsedi.Sonra da " Boş boş oturduğumu kim söylemiş? " dedi imalı bir şekilde. Elinde tuttuğu küçük heykelciği çocuğa uzattı. Nico ilgili bir şekilde heykelciği alıp incelemeye başladı. " Bu o kız değil mi?"

Marte şaşırmıştı. Bu kadar ufak bir çocuğun nasıl bu kadar bilinçli olabildiğine akıl erdiremiyordu. Fakat bu cevap vermesine mani değildi." Evet bu Rosine'di. " dedi üzüntüyle iç geçirerek.

Nico başını salladı. Parmağını heykelciğin üstündeki ayrıntılarda gezdirdi. " O ölmüştü değil mi? " diye sordu Marte'ye.
Marte sesinin titremesine zar zor mani olarak cevap verdi. " Evet.Artık huzur buldu.Fakat ben onu öldürenin asla huzur bulmamasını sağlayacağım."

Nico mat mavi gözlerini Marte'ye dikti. " Üzüldüm. Benim annem de korsanlar tarafından öldürüldü. Gözümün önünde. Onu kurtaramadım. Fakat eğer öcünü alınca rahatlayacaksan sana yardım etmek isterim. "

Marte çocuğun cüretkarlığı karşısında şaşırmıştı."Peki ya baban?"

Çocuğun gözleri hırsla parladı. "Umurumda değil."

"Öyleyse ortağız."dedi Marte.
"Ortağız." dedi Nico gülümseyerek.


                              ****
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Üç
Gönderen: Berre - 21 Mart 2010, 08:44:15
Her zamanki gibi çok güzel. Yalnız hikâyede çok fazla ''Marte'' ismini kullanıyorsun. Daha doğrusu bazı yerlerde çok göze batıyor.
Neyse ne diyeceğimi biliyor olmalısın: Devamını sabırsızlıkla bekliyorum :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Dört
Gönderen: wildgirl_3 - 14 Nisan 2010, 14:33:55
"Öyleyse ortağız."dedi Marte.
"Ortağız." dedi Nico gülümseyerek.

Haha, ortaklar  ;)
Bunu beğendim  ;D
Bölüme ise bayıldım canım :clap
Yeni bölüm en kısa zamanda  :lve
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Dört
Gönderen: Berre - 23 Nisan 2010, 16:36:27
Yeni bölüm gelecek mi? Sabırsızlanmaya başladım :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Dört
Gönderen: Black Helen - 23 Nisan 2010, 17:11:47
 
Yeni bölüm gelecek mi? Sabırsızlanmaya başladım :)

Hikayeyi okulda yazdığım için biraz uzun sürebilir ama emin ol yeni bölümü beklediğine değecek.. :hiha:  :hmm
Başlık: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Beş
Gönderen: Black Helen - 23 Nisan 2010, 23:10:54
Bölüm Beş


Rüzgarın uğultusu ve dalgaların omurgaya çarparken çıkardığı sesler dışında sessiz olan güverteyi gözcünün bariton sesiyle inletti.
"Kara Göründü!"

Bir dakikaya kalmadan güvertede denizcilerin sesleri çınlamaya başlamıştı.Marte, dümenin başında uykusuz geçirdiği bir akşama rağmen gayet dinçti. Zaten artık uyumak onun için bir gereksinim olmaktan çıkmıştı, rüya görmekten korkar hale gelmişti.Sırf rüyasında o akşamı bir daha yaşamamak için...

Kaptan, Marte'yle büyük bir tezat oluşturarak gayet neşeli ve dinç bir şekilde güverteye fırladı.Aslında haklıydı.Haftalardır bu günü bekliyordu. Heyecanla içinde dürbününü çıkarıp Batı Hint sahillerini taradı.Hindistan ucuz baharat, işçi,köle ve kumaş bulabileceğiniz nadide yerlerden biriydi.Doğal olarak kaptan için ticari bakımdan paha biçilemezdi.

Marte haritalara tekrar bakmak için başını çevirdiğinde ona doğru sendeleyen Nico'yu gördü. Belli ki çocuk daha yeni uyanmıştı .Uyku sersemliğiyle etrafta ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Marte'nin yanına geldiğinde de günaydın bile demeden soru sormaya başladı.

"Ne oluyor?"
"Batı Hint sahillerine vardık?"
"Peki ne zaman limana demir atmış oluruz?"
"On beş dakika falan sonra."

Çocuk aldığı cevaplardan pek tatmin olmamıştı.Fakat çenesini kapatmayı tercih edip genç adamın yanında dikilmeye devam etti.Marte çocuğun neşesini yerine getirebilmek için bir öneri ortaya attı.

"Baban izin verirse seninle biraz dolaşırız.Uzun süredir bir hançer almayı planlıyorum.Diğeri paslanmaya başladı."
 
Çocuğun gözleri bir anda parladı.
"Olur."

Genç adam, çocuğun neşeyle bir ıslık tutturup, sancak tarafına yürümesini izlerken hafifçe gülümsedi.Bu çocuğu gerçekten seviyordu.

Tam on beş dakika sonra gemi limana yanaşmış, bütün hazırlıklar yapılmış ve Marte'yle Nico kaptandan izni koparmışlardı bile.
Marte gemiden inerken yanındaki Nico'yla sohbet ediyordu.Hint mahallelerindeki pazarları görünce ikisinin de hayretten gözleri büyüdü. Her renkten, milletten ve dinden insan vardı.Pazar alanı sanki sonsuza kadar uzayıp gidiyordu.Bir tarafta rengarenk kıyafetler, bir yanda ikisinin de adını bile bilmediği meyveler, diğer yanda çeşit çeşit göz alıcı mücehverler...

İkisi de ne yöne döneceklerine bir türlü karar veremiyorlardı.Sonunda kendini ilk toparlayan Marte oldu. "Peki...Tamam, ilk önce ben biraz mercan taşı almak istiyorum.Oyacağım onca heykel motifi var daha."

Nico hiç ses çıkarmadı.Belli ki hala çevresinden gözlerini alamıyordu.Ancak Marte yürümeye başladığında onu takip edebilecek kadar kendine gelebildi. Genç adam hemen önlerindeki tezgahtaki adamla hızlıca Nico'nun anlayamadığı bir dilde konuşmaya başladı.En sonunda tezgahtaki adam, bir avuç renkli mercan taşını keseye doldurup genç adama uzattı.

O tezgahtan ayrıldıklarında Nico Marte'ye dönüp " Hintçe biliyor musun? " diye sordu.
"Hayır.O sadece Latince'ydi."
"Hımmm..."
"Şimdi bir silah dükkanı bulalım."
"Peki."

İkisi arka arkaya kalabalığın içinde yol alıyorlardı.Marte birden tabelası kırık dökük, kirli camları olan bir dükkana daldı.Nico da tam arkasında biraz şaşırmış olmasına rağmen teklemeden onu takip etti.

Dükkanın duvarları rutubetten soyulmuştu.Loş ışığın altında direk parlayan silahlar ilgi çekiciydi. Dükkanın sahibi olduğu belli olan yaşlıca bir adam oturduğu sandalyeden onları izliyordu.İçeride yüzü görünmeyen başka bir taraftaki müşteri daha vardı.

Nico kılıçlarıyla ilgilenirken Marte hançerlerin olduğu kısma yönelmişti.

"Kaç...Hemen!"

Genç adam duyduğu bu sesle donakalmıştı.Bu..bu imkansızdı.Çevresine bakındı fakat kızı göremedi.Belki de hayal etmişti.Belki de...
Marte adam bakışlarını diğer müşterinin üstüne dikti. Adam bu ısrarlı bakışlardan rahatsız olmuş olmalı ki kısacık bir an başını kaldırdı ve yüzü göründü. Marte şok geçiriyordu. Neredeyse koşmaya yakın bir tempoda adamın yanına ilerledi.
Geçerken de Nico'ya öyle bir çarptı ki çocuk az daha masanın üzerine devriliyordu.

Marte adamın yanına vardığında adam da dönüp ona baktı.
"Bapiste!"
Bu parçalanan eski gemilerindeki topçuydu.Fakat nasıl olmuştu da hayattaydı? Oradaki herkes ölmüştü.Knuckturn asla arkasında tanık ve ya canlı bir yaşam formu bırakmazdı.

Bapiste korkudan gözleri fal taşı gibi açılmış bir halde "Kaç bu bir tuzak." diye fısıldadı.
Fakat artık çok geçti. Genç adam arkasına bile dönemeden boğazına dayanan bıçağın keskin ucunu hissetti.

"Yerinde olsam kıpırdamazdım. Yoksa hem sen hem de küçük dostun ölürsünüz." dedi saldırgan.
"Çocuğu bırakın.O bir şey bilmiyor."
"Olmaz.Çok konuşma."

Marte ense köküne yediği darbeyle sersemledi.Gözü kararırken tek dileği en azından Nico'nun kaçıp kurtulabilmesiydi.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Berre - 25 Nisan 2010, 10:11:10
Vay be! Gerçekten de beklediğime değmiş black_helen. Bu bölüm çok güzel olmuş. Kızın sesini duyması, geminin topçusunu görmesi... İyi bağlamışsın. Valla ne diyeyim çok güzel olmuş. Devamını en kısa zamanda okumak istiyorum haberin olsun :) (hele  de bu şekilde heyecanlı bir yerde bırakmışsın)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Black Helen - 28 Nisan 2010, 14:21:46
Vay be! Gerçekten de beklediğime değmiş black_helen. Bu bölüm çok güzel olmuş. Kızın sesini duyması, geminin topçusunu görmesi... İyi bağlamışsın. Valla ne diyeyim çok güzel olmuş. Devamını en kısa zamanda okumak istiyorum haberin olsun :) (hele  de bu şekilde heyecanlı bir yerde bırakmışsın)

Bana Beyza dersen sevinirim.Sorma aslında çok daha erken gönderecektim bölümü fakat miskinlik korkunç bir bela azizim :D
Neyse yorumuna sevindim.Yeni bölümü en kısa sürede göndermeye çalışırım...
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: wildgirl_3 - 30 Nisan 2010, 13:11:41
Beyza inanamıyorum sana
Kim o??
Çok güzel olmuş ama kim olduğunu söyle yoksa hergün başının etini yerim
Ellerine sağlık
Yeni bölüm çabuk gelir umarım
Söylemesende sonuç olarak bir sonraki bölümde okuyacağız
Elini çabuk tut
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Black Helen - 30 Nisan 2010, 13:16:39
Beyza inanamıyorum sana
Kim o??
Çok güzel olmuş ama kim olduğunu söyle yoksa hergün başının etini yerim
Ellerine sağlık
Yeni bölüm çabuk gelir umarım
Söylemesende sonuç olarak bir sonraki bölümde okuyacağız
Elini çabuk tut

Artık sen de beklersin >:D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: wildgirl_3 - 12 Mayıs 2010, 21:34:35
Artık sen de beklersin >:D


Artık kim olduğunu öğrendim. Bu konuda başının etinin yenmesinden kurtuldun ama biraz daha yazmazsan yazmadığın için başının etini yerim :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Berre - 23 Mayıs 2010, 14:03:06
Beyza biliyor musun bir zamanlar kahramanının ismi "Marte" olan bir hikâye okurdum. İsmi de "Denizden Gelen Sesler"'di galiba. Ama artık yazarı konuyu unutmuş sanırım yeni bölümlerini eklemiyor. Acaba bu konu da senin bir bilgin var mıydı ;)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Black Helen - 23 Mayıs 2010, 17:19:35
valla suç bende değil berrecim. :üü Suç sınavların.İki hafta daha müddet sonra söz üç bölüm birden koyacağım  :blink
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: Berre - 24 Mayıs 2010, 17:19:40
valla suç bende değil berrecim. :üü Suç sınavların.İki hafta daha müddet sonra söz üç bölüm birden koyacağım  :blink
Peki, o zamana ben de Sbs'ye girmiş olurum rahat rahat okurum ''üç'' bölümü ;)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: wildgirl_3 - 28 Mayıs 2010, 21:48:10
Peki, o zamana ben de Sbs'ye girmiş olurum rahat rahat okurum ''üç'' bölümü ;)

Evet, rahat rahat okuruz :)
berre, sanada çok teşekkür ederim, benim yapamadığımı yaptırdın, Beyza üç bölüm eklemek zorunda ;D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Beş
Gönderen: wildgirl_3 - 05 Haziran 2010, 18:07:03
Beyza artık hiç kaçışın yok ;D SBS bitti ve mazaretin kalmadı :) Üç bölüm birden eklemek zorundasın ;D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Altı
Gönderen: Black Helen - 05 Haziran 2010, 21:02:53
Bölüm Altı

"Ah Marte seni aptal! "

Marte kendini daha önce de ziyaret ettiği o bankın üzerinde buldu yanında da tabi ki Rosine vardı.Kız yemyeşil gözlerini kısıp, kızgınlık dolu bir bakış atarak onu selamlamayı tercih etmişti.Marte gözlerini kızdan alamıyordu.

"Sana kaç dediğimde kaçmalıydın.Sırf o aptal keçi inadın yüzünden kendini de, o küçük çocuğu da tehlike çukurunda beline kadar balçığa batmış bir durumda bıraktın.Bravo sana, son zamanlardaki performansın destansıydı."

Marte gözlerini kırpıştırıp, Rosine'le geçirdiği o güzel günlerin hayalinden kendini kurtararak kıza en iyi küskün bakışını attı.
 
"Ne güzel bir karşılama.Bakıyorum hiç özlenmemişim."

"Böyle ihtiyatsızlıklar yapmaya devam edersen seni özlememe gerek kalmayacak.Direkt yanımda bulacağım."

"Hadi ama yapma o adamın orada oluşuna çok şaşırmıştım.O katliamdan sağ kurtulması çok ilginç."

"Hala anlamıyor musun Marte o bir piyondu."

"Nasıl yani?"

"Knuckturn onu bilerek sağ bıraktı.Biraz dönekçe yalvarmaları için, biraz da kendi menfaatleri için onu sağ bıraktı.

"Beni bulmak için mi?"

"Tamamen değil. Senin üzerinden bana ulaşmayı planlıyordu.Bilgin olduğunu düşünüyordu.Hem yaptığı onca katliamdan kendi isteği dışında bir tek sen sağ çıkabildin.Bunun onuruna leke sürmesinden korkuyordu."

"Sana ulaşmayı mı planlıyordu? Senin hakkında ne biliyor olduğumu düşünüyordu ki? Ne bilgisi bu?"

"Şey önemli bir şey değil."
Marte kızın telaşlı, bir şeyler saklamaya çalışan insanlara özgü davranışlarını gördü.Biraz daha diretti.

"Rosine bana gerçekleri anlatmalısın.Nasıl bir bilgiydi ki bu Knukturn bu kadar zahmete katlanıyor?"

Rosine başını net bir şekilde iki yana salladı.

"Hayır olmaz Marte.Bu seni daha fazla belaya bulaştırır.Bilgisizlik şu durumda en iyisi.Zamanı gelince öğreneceksin.O zaman yakındır.Fakat şu anda sen Knuckturn'un elindeyken sana bu bilgileri vermek akılsızlık olur.O bir işkence uzmanıdır.Artık gidip gerçeklerle yüzleşmek zorundasın.Zor olacağını biliyorum fakat benim için dayan.Elimden gelen bir şey yok.En az senin kadar acı çektiğimi unutma ve kendine dikkat et."

Marte hüzünlü bir edayla atıldı.

"Bu kadar az şey bilirken ve görünmez bir yolda yürümeye çalışırken mert kalmak kolay olmayacak.Ancak şunu bil senin için her şeyi yaparım.Ya da yapardım.Fakat seni kurtaramadım."

Genç adamın başı utanç ve üzüntüyle öne düştü.Rosine Marte'nin çenesini tütüp kaldırdı.Gözlerini adamın gözlerine sabitledi.

"Artık kendini suçlamaktan vazgeç.Kaderi durduramazdın. Bunun yerine benim için hayatta kal.Senden istediğim son bir şey var.Knuckturn'dan kurtul ve Marine Adaları'na git.Gerçekleri orada bulacaksın."

Marte kızın elinin sıcaklığını son kez duyumsadı.Etrafı kararıp da koyu karanlığın içinde düşerken aklında hala o kız vardı.

Not=Berre'cim ve Su'cum diğer iki bölüm için yarını bekleyin.Yorgunluktan klavyeyi zor görüyorum.Eğer yorgunluktan ölürsem yazacak biri kalmaz ;D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Altı
Gönderen: Berre - 06 Haziran 2010, 17:51:32
Ooo...Marte'nin ara ara Rosine'nin yanına uğraması iyi oluyor. Kız zeki işte fikir veriyor bizim oğlana. Yalnız ben Knukturn'un kim olduğunu pek anlamadım. Bir öğrensem iyi olacak.

Ve artık Beyza sende yorgunluğunu atlattığın zaman eklersin yeni bölümlerini ;)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Altı
Gönderen: wildgirl_3 - 06 Haziran 2010, 18:05:34
Çok güzel bir bölüm olmuş Beyza, ellerine sağlık :clap Knucturn iyice aşmış kendini ama hesabın ne olduğunu anlamadım ben :) Neyse yakında (yarın) öğreniriz. Kaçamak yapmak yok ama üç bölüm ;D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Altı
Gönderen: KoyuBeyaz - 07 Haziran 2010, 18:49:44
Hmm, bu başlıklardaki bölüm 5 bölüm 6 gibi yazılardan korkup okumamaya son vermem gerekiyor. Bayağı iyi hikayeleri kaçırıyormuşum.

İşkenceyle dolu bir bölüm gelecek gibi, sabırsızlandım şimdi  :P

Gerçekten güzel bir hikaye olmuş, korsanlar hep iligimi çekmişlerdir zaten. Okurken denizin kokusunu alabildiğimiz bir yazı yazmışsın, tebrik ederim ve takipçinim.  :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Yedi
Gönderen: Black Helen - 07 Haziran 2010, 21:53:44
Bölüm Yedi

Knuckturn, kaptan kamarasında, titrek bir mumun altında, huzursuzca dünya haritasını inceliyordu.Pergelinin açısını biraz daha büyütüp, harita üzerinde yeni bir atılım yaptı.Griye kaçan siyah sakalları ufak bir örgü şeklinde çenesinin altında toplanmıştı.Yüzündeki sayısız yara izi ve çenesinden kopmuşa benzeyan ufak bir et parçasının bıraktığı çukur şeklindeki iz, ona vahşi bir hava veriyordu.Okyanus gibi değişken bir renge sahip gözleri dikkatle haritanın üzerine dikilmişti.

Kapının çekingen bir edayla çalınması, onu dikkatini verdiği işten ayırdı."Ne var!" diye kükredi kapıya doğru.Kapı yavaşça aralandı.İçeri kuzguni saçları pislikle kaplı, korkudan dişleri birbirine vuran cılız bir adam girdi.Konuşurken sesi titriyordu.

"Çok özür di-dilerim kaptan.Önemli bir mevzu ol-olmasa sizi rahatsız etmezdim.Az önce gönderdiğiniz avcı geri döndü.Adamı bulmuş.Bi-bir de yanında küçük bir velet daha varmış.Küçük sarı bir maymuna benziyor.İkisini de zindanlara götürmüşler.Avcı parasını almak için sizi bekliyor."

Knuckturn'un gözleri parladı.Sonunda istediği şeyle ilgili önemli bir ip ucuna ulaşmıştı.Kapının yanında korkuyla dikilen adama baktı.

"Tamam.Avcıyı biraz beklet.Birazdan geleceğim.

Adam başını sallayıp dışarı çıktı.Knuckturn masanın başından kalktı.Pergeli katladı, mürekkebinin kapağını kapadı ve notlarını derledi.Yavaş adımlarla kamarasını balkonuna doğru yürüdü.Temiz, serin ve içinde ağırlıklı olarak tuz kokusu barındıran haylaz bir meltem yer yer grileşmiş siyah saçlarını okşuyordu.Gecenin karanlığı hüzünlü okyanusun üzerine çökmüştü.Knuckturn hatıralar dört bir yanını sararken hafifçe gözlerini kapadı.

Bir zamanlar mutlu bir adamdı, zengindi, hırslı bir askerdi. Mükemmel bir karısı ve kendisini çok seven dostları vardı.Fakat çok kibirliydi.Kendisini şu anda bulunduğu karanlık çukura sürükleyen de bu kibiriydi.Başına felaket üzerine felaket gelmeye başladı.

Orduda üst rütbelerdeyken, kendisine verilen stratejik önme sahip bir emri yerine getirmediği ve kibirle kendi yöntemlerini uyguladığı için koca bir orduyu telef etmişti. Ordudan kovuldu ve beş parasız kaldı. Karısı sefalet içindeki yaşamlarına dayanamayıp kollarında öldü.Dostları onu unuttu.Yıkımıyla baş başa kaldığında delirdi.Oturduğu evi ateşe verip kaçtı.Limandan bir gemi çalıp içindeki bütün tayfayı kılçtan geçirdi.Denize açıldı ve kendine en cani denizcilerden oluşan bir mürettebat oluşturdu. O gün bu gündür denizlerin korkunç efendisiydi.

Yıldızlı gök yüzüne bakarken deli olduğunu kendisinin de kabul ettiğini düşünüyordu.Kendisini yıkıma sürükleyecek kadar deli.Bu hayatta korktuğu tek şey vardı o da ölmek.Karısıyla yüzleşmek onun ebedi korkusuydu.Yıllardır ölümsüzlüğün formülünü arıyordu.Şimdi aşağıda, zindanlarına hapsedilmiş delikanlı onu nihai hedefine bir adım daha yakalaştıracaktı.Bunu düşünürken canice gülümsedi.

Balkona arkasını döndü ve ölçülü adımlarla sade döşenmiş kamarasından çıktı.Güverte adamlarla doluydu. Kimi sarhoş bir şekilde kahkahalar atıp eğleniyordu, kimi de bir köşede gruplaşmış olarak oturuyordu.Knuckturn'un geldiğini gördüklerinde gürültü anında kesildi.Sarhoş olanla bile ölümün kokusunu alacak kadar kendindeydi.Knuckturn güvertenin ortasında duran, yaşlı adama doğru yürüdü.

"Merhaba avcı."
"Merhaba kaptan."
"Görevini başarıyla tamamlamışsın.Görülmedin değil mi?"
"Hayır efendim.Çocukla delikanlıyı yakaladıktan sonra yemi öldürdüm."
"İyi..."
"Ücretimi almak için geldim."
"Ah evet ücretin..."

Knuckturn'un gözlerindeki canice bakışı gören tayfalar hemen sindiler.Avcı hala beklenti içinde dikiliyordu.Ne de olsa bu bakışı tanımıyordu.Ay ışığı keskin bir hançeri aydınlattı.Saniyeler içinde avcı kalbinin üstüne saplanmış  hançere şaşkınlıkla bakarak sallanıyordu.Knuckturn adamı yakasından yakalayıp kulağına fısıldadı.

"Eğer bizimle biraz daha kalabilseydin sana bir korsandan ücret istemenin tehlikelerini anlatırdım.Fakat belli ki bir randevun var.Ölümle..."

Avcı yere yığıldı.Knuckturn adama tiksintiyle bakıp tayfalara seslendi.
"Temizleyin şunu!"

Sonra da dönüp kel, ince yapılı bir adama yanına gelmesini işaret etti.Adam yaklaşınca konuşmaya başladı.

"Aletlerini hazırla doktor.Yarın onlara ihtiyacın olacak."
Kel adam memnuniyetle başını sallayıp geri çekildi.

Knuckturn aklında yarınla ilgili planlarıyla gecenin gölgelerine karıştı.

Not:Sonraki bölüm yarın. Ben sözüm tutarım ;)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Yedi
Gönderen: Berre - 08 Haziran 2010, 18:58:19
Aletler mi? Neler oluyor orada?
Bugün yarın oldu bu arada (ne kadar saçama bir cümle kurdum:P)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Yedi
Gönderen: mit - 09 Haziran 2010, 14:07:15
Geç yorum için özür... Ne zamandır okuyacağım diyorum ama bir türlü fırsat bulamıyorum. Okunacak çok hikaye ama ayrılacak az zaman var maalesef.

Genel olarak baktığımda oldukça keyifli ve güzel ilerleyen bir hikayen var. Keyifle okudum. Özellikle de betimlemeler ve akıcılık konusunda oldukça iyisin.

Takıldığım bir-iki nokta olmadı değil elbette. Örneğin mikro-dalga fırın benzetmesi... Konusu korsanlar olan ve o zaman diliminde geçen bir hikayede böylesine modern bir cihazla ilgili bir betimlemenin olması beni rahatsız etti. Daha farklı, o döneme daha ait bir şey kullanılabilirdi. "Rom fıçısına tıkılmış bir kurbağa" gibi...

İkinci bölüm için ise çok daha farklı, biraz daha fantastik bir şeyler beklemiştim açıkçası... Ak sakallı bir bilge, bir deniz tanrısı ya da ne bileyim su perisi gibi bir şeyin Marte'yi geri döndürmesi daha güzel olurdu diye düşünüyorum. Sadece dönmeyi seçmesi değil bu şansın ona verilmesi gerekirdi.

Şimdilik 5 bölüm okudum. Geri kalanını da kısa sürede okumayı umuyorum. Ellerine sağlık...
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Yedi
Gönderen: Black Helen - 09 Haziran 2010, 14:34:24
Geç yorum için özür... Ne zamandır okuyacağım diyorum ama bir türlü fırsat bulamıyorum. Okunacak çok hikaye ama ayrılacak az zaman var maalesef.

Açıkçası okumanıza sevindim.Yorum yapmanıza da :)

Genel olarak baktığımda oldukça keyifli ve güzel ilerleyen bir hikayen var. Keyifle okudum. Özellikle de betimlemeler ve akıcılık konusunda oldukça iyisin

Teşekkürler, betimleme yapmayı özellikle çok severim.Hatta bir ara abarttım mı diye şüpheye düştüğüm bile oluyor.Demek ki dozu iyi ayarlamışım.

Takıldığım bir-iki nokta olmadı değil elbette. Örneğin mikro-dalga fırın benzetmesi... Konusu korsanlar olan ve o zaman diliminde geçen bir hikayede böylesine modern bir cihazla ilgili bir betimlemenin olması beni rahatsız etti. Daha farklı, o döneme daha ait bir şey kullanılabilirdi. "Rom fıçısına tıkılmış bir kurbağa" gibi...

Evet.Mıkro-dalga fırın konusuna bir arkadaşım da takılmıştı.Fakat orjinal metini değiştirmek hoşuma gitmemişti.( Üşendim :D) Ondan sonra da dikkat etmeye çalıştım bu tarz çelişkiler yaratmamaya.(sanırım):)

İkinci bölüm için ise çok daha farklı, biraz daha fantastik bir şeyler beklemiştim açıkçası... Ak sakallı bir bilge, bir deniz tanrısı ya da ne bileyim su perisi gibi bir şeyin Marte'yi geri döndürmesi daha güzel olurdu diye düşünüyorum. Sadece dönmeyi seçmesi değil bu şansın ona verilmesi gerekirdi.
Şimdilik 5 bölüm okudum. Geri kalanını da kısa sürede okumayı umuyorum. Ellerine sağlık...

Benim fantastik yazılara bakışım biraz daha farklı.Küçük ayrıntılara fantastik tatlar saklamayı tercih ediyorum.Mesela Marte'nin ölmüş bir kızdan yardım alması gibi.Fakat ileriki bölümlerde fantastizmi biraz daha ön plana çıkarmaya dikkat ederim.
Öncelikle okuduğunuz için teşekkürler :)

Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Yedi
Gönderen: wildgirl_3 - 09 Haziran 2010, 14:59:12
Betimlemelerine bayıldığımı tekrardan söylemek zorundayım Beyza'cım. :)
Herhalde Marte'nin ölümsüz olduğunu düşünüyor Knucturn.
Marte'ye zarar vermesin. :)
Ellerine sağlık Beyza'cım, çok güzel bir bölüm olmuş :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: Black Helen - 09 Haziran 2010, 21:14:33
Bölüm Sekiz


Marte beynini kaplayan uyuşukluğun etkisinden kurtulduğunda yavaşça gözlerini açtı. Üzerinde yattığı küflü döşemeler ve loş ışık ona yabancıydı.Şaşırdı.Geçen gün olanları hatırladığında parçalar yerli yerine oturdu.Kafasını döşemeden kaldırdı ve doğrulup arkasındaki ahşap duvara yaslandı.Görüşü ilk önce bulanıktı.Kafasındaki sis dağıldıkça görüşü düzeldi.Kulağını dolduran gür, kaba bir ses dikkatini önüne vermesine neden oldu.

Paslı parmaklıklar net gördüğü ilk şeylerdi.Onların ardında iki çift denizci çizmesiyle onların üzerinde duran iki çift bacak,yapılı bir bede ve köşeli, vahşi bir ateşle parlayan sert yüze odaklandı.Adam sakince konuştu.

"Gemime hoş geldin genç adam.Ben Knuckturn.Belki tanıyorsundur."

Marte  kıpırdandı. Ya tarafına baktığında başka parmaklıkların ardında Nico'yu gördü.Çocuk da kendisi gibi şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu.Genç adam nefes aldı.Konuşmak için soluğunu üflerken kuru boğazı onu çok rahatsız ediyordu.

"Seni kim tanımıyor ki."

Knuckturn şeytani bir kahkaha attı.
"Bak evlat seni sevdim.Gel bir anlaşma yapalım.O kız Sonsuzluk Metnini nereye sakladı?"

"Sonsuzluk Metni mi?Neden bahsettiğiniz hakkında bir bilgim yok."

"Bana masal okuma çocuk! Sonsuzluk Metnini biliyorsun."

O anda Marte bir şeylerin yerli yerine oturduğunu hissetti.Rosine ondan bir şeyler saklamıştı.Demek ki bu Sonsuzluk Metni denilen şey hakkındaydı sakladıkları.Ve ona Marine Adalarına gitmesini söylemişti.Bunu Knuckturn bilmemeliydi.

"Hayır bilmiyorum."Marte cesurca söylemişti bu kelimeleri.
 Knuckturn derin bir nefes aldı.Parmağıyla Marte'nin daha önce orada olduğunu fark etmediği cılız, kel bir adamı gösterdi.

"Ona doktor deriz.Ağzından ne isterse çekip alır.Onun da ünü benimki kadar parlaktır.

Marte nefesini tuttu.Bu adamı biliyordu.Daha doğrusu onunla ilgili söylentiler duymuştu.Bu Knuckturn'un işkencecisiydi.Karaiplerin en cani adamı.
Doktor sakince Marte'ye gülümsedi.Marte diretti.

"Bilmiyorum."

Knuckturn korkutucu bir bakış attı.
"Sen bilirsin."
Sonra da arkasına doğru seslendi.İri yarı iki adam gelip Marte'nin kafesini açtılar.Kollarından tutup onu kafesten çıkardıktan sonra ortada duran bir direğin önüne getirdiler.

Doktor elinde büyük bir torbayla geri döndü. İçinden yaklaşık bir metrelik çivilerle bezeli bir kırbaç çıkardı.
Knuckturn son defa konuştu.
"Bir şey biliyorsan şimdi söyle."

Marte ağzını sımsıkı kapatarak başını iki tarafa salladı.Knuckturn başıyla doktora işaret verdi.

Şaakk...

İnen ilk darbe genç adamın gömleğini parçalamış, sırtında boydan boya kan sızdıran yaralar açmıştı.Marte irkildi dudaklarından bir inilti döküldü.
"Hala bilmediğine emin misin?"
"Bi-bilmiyorum."

Şakk...

Bu sefer darbe daha şiddetliydi.Dişlerini sıkmaktan çenesi feci şekilde zonklayan Marte zorlukla soluyordu.
"Hala mı?"
"Hayır!"

Şakk...

Genç adamın görüşü hafifçe kızıllaşmıştı.Sırtından akan kanlar gömleğini sırılsıklam etmişti.Knuckturn bu sefer sorusunu bile soramadan Marte "Hayır!" diye bağırdı.

Şakk...

Çiviler derisine iyice saplanmıştı.Knuckturn'un soruyu sorduğunu duyamadı Marte kendini yerde buldu.Nefes aldıkça göğüs kafesi ciğerlerine batıyordu.Birisi onu sürükleyip fırlattı.Knuckturn'un sesini kulağının dibinde duydu.

"O çocuğa da aynısını yapmamızı ister misin?"

Genç adam panikle "Hayır'" diye haykırmak istedi fakat dudaklarından sadece kırık dökük bir fısıltı döküldü.

Knuckturn devam etti.
"O zaman bize istediğimizi söyle.

Marte içini bir korku kapladığını hissetti."Ma..Marine!" dedi güçlükle.

Knuckturn'un güldüğünü duydu.Sonrasında büyük bir acı burgacı içinde belleğini kaybetti.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: wildgirl_3 - 11 Haziran 2010, 19:11:19
Beyza ne yaptın sen ama?
Neden işkenceyi bu kadar seviyorsun!
Şu anda Knucturn'a karşı büyük bir sinir içindeyim :(
Marte de hemen söyledi ama...
Neyse yeni ve işkencesiz bölümü merakla bekliyorum :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: mit - 12 Haziran 2010, 09:49:34
Tüm bölümleri okudum ve kesinlikle çok beğendim. Ellerinize ve kaleminize sağlık.
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: brisingr - 15 Haziran 2010, 12:45:27
Tüm bölümleri üst üste okudum ve hikayene hayran kaldım. Kesinlikle denizcilik ile ilgili öykülerde iyisin. Hikayenin akışı süper, sürükleyici bir konusu var. En çok işkence sahnelerini sevdim.  >:D  :aha: Yeni bölüm ne zaman gelecek bir de?
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: Black Helen - 15 Haziran 2010, 12:58:27
Tüm bölümleri üst üste okudum ve hikayene hayran kaldım. Kesinlikle denizcilik ile ilgili öykülerde iyisin. Hikayenin akışı süper, sürükleyici bir konusu var. En çok işkence sahnelerini sevdim.  >:D  :aha: Yeni bölüm ne zaman gelecek bir de?

Denizi çok severim ve bu tarz konulara merakım var gerçekten.Ben de bu birikimi kullanayım dedim.Beğenmene gerçekten sevindim.Yeni bölümü bu akşam veya  yarın yazıp göndereceğim.Yorum için sağol :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: wildgirl_3 - 16 Haziran 2010, 22:21:48
Yeni bölümü bu akşam veya  yarın yazıp göndereceğim.

Bu dün veya bugün anlamına gelir ama sen bütün gün bizdeydin yani bölüm yok mu?
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Sekiz
Gönderen: Black Helen - 16 Haziran 2010, 22:25:13
Bu dün veya bugün anlamına gelir ama sen bütün gün bizdeydin yani bölüm yok mu?

Bu ebeveyinsel duruma bağlı.Eğer annem insaflı günündeyse ve bir, iki saat daha bilgisayarda takılmama itiraz etmesse ve benim keyfim yeterse belki.Kısacası zor ;D
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Dokuz
Gönderen: Black Helen - 15 Ağustos 2010, 21:48:56
Bölüm Dokuz

 Marte  üzerinde yüz üstü yattığı düz zemini hissedebilecek kadar kendine gelmişti nihayet. Kapalı göz kapaklarının ardından bile yüzüne vuran güneş ışığının yakıcı parlaklığını hissedebiliyordu. Gözlerini açtığı an geçici bir körlük yaşayacağını bile bile göz kapaklarını azıcık araladı. Tahmin ettiği gibi kamaşan gözleri birkaç saniyeliğine görme yetisini kaybedip kısa sürede ışığa alışarak yeniden işlevlerini yerine getirmeye başladılar.

 Görebildiği kadarıyla sazdan yapılma iğreti bir çadırın içinde yatıyordu. Kafasını çevirip sırtındaki sargıları gördüğünde bayılmadan önce yaşadığı vahşetin bölük pörçük anıları zihninde hortladı. Aniden aklına üşüşenlerin yarattığı şokla yattığı yerden fırlayıp ayağa kalktı. Sırtında hafif bir sızı oluştu.Marte şaşırdı çünkü o kadar kırbaç yedikten sonra daha fazla acı olması gerektiğini düşünmüştü.

 Yerinden fırladığı anda çadırın içindeki diğer insanların farkına vardı. Bunlar kara derili, vücutlarının her tarafında dövmeler bulunan yerlilerdi.Komik olan şeyse hepsinin yüzünde aynı endişeli ifadenin bulunması ve hepsinin aynı yabancı dilde, aynı kelimeyi haykırmasıydı. “Calmarse!”   

 Marte kendisine tanıdık gelen bu dili duyunca şaşkınlığı katmerlendi. Yerlilerin konuştuğu dil tahminen İspanyolca’ydı.Rahmetli annesi İspanyol olduğu için Marte tarzancanın da yardımıyla az biraz İspanyolcayı kıvırabilirdi. Yerliler ona sakin olması gerketiğini söylüyorlardı.

 İrice bir adam karşısına dikilip yanlış yunluş bir İnglizceyle iletişim kurmayı başardığında Marte sakinleşip daha once
yattığı yere oturmuştu.Adam çadırdaki diğer insanlara çıkmalarını işaret edip Martenin önüne bağdaş kurdu.

 “Merhaba yabancı, denizden gelen adam.Ben şef Muukoa. Sonunda uyanabilmene sevindik.Köyümüzün bilgesini epeyce meşgul ettin yaralarınla. Şimdi daha iyi olduğunu umuyoruz.”

 Marte titizce sırt kaslarını gerdi. Ufak bir sızlama dışında bir şey hissetmiyordu.

 “Şey, teşekkürler şef Muukoa, bilgeniz çok becerikli bir kadınmış. Hiç bir şey hissetmiyorum acı namına .Fakat neredeyim? Kafam çok karışık.”

 Şef Muukoa anlayışla kafa salladı.

 “Şu anda İspanya yakınlarındaki bir adadasın. Seni  buraya büyük, siyah bir gemi getirmiş. En azından bizim gece nöbetçilerimiz öyle söylediler. Sabah  sahile inme cesaretini topladıklarında seni bulmuşlar. İlk once öldün sandık fakat iki haftanın sonunda bu gün uyanabildin ve…”

Marte sabırsızca araya girdi.

“Siyah bir gemi mi dediniz? Şey peki beni bulduğunuzda yanımda bir çocuk var mıydı? Benimle birlikte bir çocuk bıraktılar mı buraya?”

 Şef  düşünürken kafasını kaşıdı yavaşça.

 “Hayır bir çocuk falan bırakmadılar seninle. Fakat yanına daha başka bir şey bırakmışlardı.Dur, bekle getireyim.”

 Şef apar topar kalkıp çadırdan çıkdı. Geride kalan Marte gergin bir şekilde adamın geri dönüşünü bekliyordu.Saniyeler ve dakikalar geçtikten sonra adam elinde bir kutuyla döndü. Kutunun üzeri çeşit çeşit vahşi hayvan süslemesiyle doluydu. İçinden çıkardığı şeylersw kutudan çok daha ilgi çekiciydi. Şef elindeki yarı yarıya ıslanmış parşomenle, kabzası altın süslemelerle bezenmiş gümüş bir hançeri uzattı. Marte ilk once nota uzandı. O parşomeni alırken Şef Muukoa hnçeri göstererek “ Seni dibinde yatarken bulduğumuz ağacın gövdesine  bu hançerle saplanmıştı o parşömen.” dedi.

Marte kafasını salladı ve dikkatini parşömenin üzerindeki sert el yazısına yoğunlaştırdı.

Küçük arkadaşın elimizde rehin. Eğer arkamızdan gelmeye kalkarsan o küçük sarı maymununu öldürürüm. Eğer hala ölmemişsen bu mektubumu dikkate almanı tavsiye ediyorum.                           
  Sevgiler  Knuckturn
   

 Marte mektubu bitirdiğinde katlayıp cebine koydu.Yeniden Şef Muukoa’ya döndüğünde gözleri tehlikeli bir kıvılcımla cayır cayır yanıyordu.

 “Bana bir gemi lazım Şef.”

 Şef tek kaşını kaldırdı.

 “Şey biz genellikle İspanya’yla baharat ticareti yaparız. Yaklaşık üç saat sonra bir gemimiz kalkıyor. Kendini iyi hissediyorsan seni de bindirebiliriz fakat İspanya'ya vardıktan sonrasına karışamayız."

 Marte içtenlikle teşekkür ettikten sonra Şef çadırdan çıkıp gitti. Marte yanı başına asılmış bir torbaya cebinden çıkan bir miktar ıslanmış parayı, parşömeni ve yeni hançerini koydu.
Uyandıktan sonra Marte, kendi hançerinin Knuckturn tarafından alınmış olduğunu fark etmişti. Bu yeni hançer kendi hançerinin yerini tutacaktı.Ta ki Knuckturn'un kanıyla ıslanana kadar.

 Marte poşetini alıp yavaşça çadırdan çıktı.Yemyeşil bir tepeden denize bakıyordu.Sahilde küçük bir liman, gerisinde ki ormanın kıyısında da küçük saz  kulübeler vardı. Ada pek büyük değildi ancak sevimliliği bu eksikliğini kapatıyordu.Marte gözlerini yeniden denize diktiğinde aklında tek bir şey vardı.Marine Adalarına gitmek.Nico'yu kurtarmak ve Öcünü almak.

Not: Uzun gecikmeler yüzünden herkesten özür dilerim. En kısa sürede yokluğumu telafi edeceğim.
Not2: Eğlenceli fikirleriyle senaryoya katkıda bulunduğu için silent of scream'a teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm Dokuz
Gönderen: KoyuBeyaz - 16 Ağustos 2010, 02:34:58
Hafiftan aceleye gelmiş gibi hissettim nedense.  :)

Olaylar biraz hızlı ilerlemiş gibi geldi, belki o yüzdendir. Mektup da kısa olunca, eh.  :P

Güzel bir bölüm olmuş, en azından devam ettiğini bilmek güzel. Knuckturn'un açık tehdidine rağmen gözü kapalı Marine adalarına gideceğine göre Marte'den çılgınca şeyler bekleyebiliriz sanırım. :) Bu kadar ara vermemeni temenni ediyorum devamında da.  :=)
Başlık: Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Dokuz
Gönderen: Black Helen - 21 Eylül 2010, 22:27:14
@Koyubeyaz
Öncelikle yorumuna cevap verememiştim.Evet haklısı o bölüm biraz aceleye gelmişti.Aslında bir geçiş bölümü olarak tasarladığım için biraz acele geçilmiş gibi gözükebilir. Sonuçta Marte intikam yemini etmiş birisi yapacağı delilikler aşırı kaçmaz bu durumda. Yorumladığın için teşekkürler.

*Geciktiğim için yeniden özür diliyorum.Nedense ilham hep insanın işi olduğu zaman geliyor :) Yazım hataları olabilir. Biraz fazla hızlı yazdım.Kusura bakmayın.

Bölüm On

Knucturn ellerini kaptan köşkünün balkonundaki pencerenin pervazına yaslamış, gün doğumunu izliyordu. Güneşin ilk ışıkları bulutları turuncumsu pamuk yığınlarına benzetmekle meşgulken, o karşısında duran adanın tepelerinden birinde ihtişamla yükselen ibadethenenin dumanlar içinde kalmasını izliyordu.
  Marine güzel bir adaydı. Doğal bir cennetti ve doğa üstü sırlara ev sahipliği yapıyordu. Knucturn o doğa üstü sırlardan en önemlisini az önce ele geçirmişti. Boynunda asılı duran ikinci gümüşten anahtar  bunu kanıtlayacak yegane şeydi. “ Ölümü kucakladığıda ölümsüzlüğe ulaşacaksın. “ demişti rahip. Elbette ki Knuckturn bunun anlamını biliyordu. Hatta aklı olan herkesin çözebileceği bir bilmeceydi bu.
 
 Kimsenin bilmesine izin vememişti Knucturn. İşkence sırasında rahibin ağazından çıkanları duyduğu için doktoru bile öldürmek zorunda kalmıştı. Ne pişmanlık, ne üzüntü sadece ufak bir hayal kırıklığı hissediyordu. Kim en iyi işkencecisi olacaktı bundan sonra. Doktor kadar uzmanı zor bulunurdu.Yine de büyük bir ödül için, hatırı sayılmayacak kadar küçük bir bedeldi bu. Ölümsüzlüğe giden yolda elbette ki israflar olacaktı.

 Güneş yeni günün habercisi olarak her geçen saniye gökte biraz daha yükseliyordu. Geceden kalma serin rüzgarlar yerini yumuşak huylu meltemlere bırakmış, denizcilere sıcak bir günü müjdeliyordu. Knuckturn yukarıda, güvertede yankılanan ayak seslerini duyabiliyordu. Adamları geri dönmüş, geride sağ bırakmamacasına toprağı kanla sulandırmışlardı.

Fakat akması gereken kan bir başkasınındı. Onu getirecek yem ise aşağıda zidanlarda yatıyordu. Şimdilik yaşıyordu ancak fazla uzun bir garanti değildi bu. Nasıl olsa kendisinden başka herkes ölümü tadacaktı.

Knucturn keyifle gülümsedi. Ne para, ne şan, ne de şöhret. Sadece ölümsüzlük.

               ---------------------


Marte, yarı yarıya yanmış, görkemini sadece hikayelerde duyduğu ancak görene kadar neresi olduğunu hatırlayamadığı, bir zamanlar bilimin, aklın ve dinin değişmez merkezi olan, şimdi ise harabeye dönmüş adayı gördüğünde geç kalmış olduğunu anladı.

Yerliler onu İspanya'nın işlek limanlarından birine, kokuşmuş bir baharat gemisiyle bıraktıklarında zaten geç kalacağı bariz bir gerçekti. Ki gemi bulması bile saatler almıştı. Sonunda köhne bir meyhanede, kadın ticareti yapan bir geminin kaptanına birkaç kadeh ısmarlayıp hatrı sayılır miktarda para bayıldıktan sonra yol üstünde onu Marine adalarına götürmeleri konusunda anlaşmıştı.

Fakat çok geç kalmıştı. Knuckturn yakacağını yakmış, yıkacağını yıkmıştı. Koca bir ilim merkezini haritadan silmişti. Marte güvertenin korkuluklarına yaslanmış gördüklerini hazmetmeye çalışırken geminin kaptanı ayaklarını sürüyerek yanına geldi. Hala kendisine ısmarlanan romların etkisindeydi. Konuştuğunda ağızından gelen alkol kokusu Marte'yi rahatça alkolden soğutabilecek tarzdaydı.
“Vay canına evlat. Bu cehennem de neresi? Lanet olsun gemimi ne gibi bir batağa getirttin böyle! “

Marte bakmaya bile tenezzül etmeden cevapladı “Merak etme kaptan bana adaya gidebilecceğim bir sandal verin, sonra istediğiniz zaman gidebilirsiniz.”

Kaptanın gözlerinden nadiren açığa çıktığı belli olan bir zeka parıltısı geçti. “ Olmaz öyle şey ! Sonra sandalımı sana kaptırayım dimi seni hırsız. Ben paramı ağaçlardan mı topladım? Sen dönünceye kadar burada bekleyeceğiz. Ben ve kızlar.”

Eliyle geminini altına açılan bir mazgalı gösterdi. Marte bir adım attığında içeridekileri görebildi. Onlarca kadın, yırtık pırtık giysileriyle, küçücük bir depoya tıkılmıştı. İçeriden yükselen koku kaptanın ağazındaki alkol kokusundan bile korkunçtu ki Marte böyle bir şeyin olabileceğine inanmazdı. Kadınlardan biri yemyeşil, hüzünlü gözleriyle Marte'nin bakışlarını yakaladı. İnanılmaz derecede Rosine'e benziyordu.
 
 Marte öfkeyle yumruklarını sıktı. Şu leş kokulu herifi oracıkta gebertip, layığına kavuşturabilirdi. Hürriyetleri çalınmış bu kadıları kurtarabilirdi. Ama yapamazdı. Olay çıkarmanın alemi yoktu. Her ne kadar pişmanlık duysa da almaya yemin ettiği bir öç vardı. Hdefine giden yolda Marine önemli bir dönemeçti. Bu dönemeçi sıyırabilmesi için de yanındaki şerfsiz herifin yardımına ihtiyacı vardı.
Bakışlarını kadının gözlerinden kaçırıp kaptanın ona sağlayacağı kayığı suya indirmek için geminin kıç tarafına doğru yürüdü.

 Dakikalar sonra adaya doğru kürek çekiyordu. Kaptan pintiliğinden en dengesiz kayığı vermişti ona. Bu yüzden denize düşmemek için daha yavaş hareket ediyordu. En sonunda küllerle kaplanmış sahile adımını attığında ufak da olsa bir hayat belirtisi aramaya başladı. Fakat manzara ibadethaneye yaklaştıkça daha da korkutucu bir hal alıyordu. Ormanın yarısı küle dönmüş, patika boyunca yanmış cesetler etrafa saçılmıştı.

 İbadethanenin kapısına geldiğinde içeriye girmeye cesaret edemedi. Bina yarı yarıya yanmış, yıklıdı yıkılacak durumdaydı. Yerlere saçılan yanmış kitap sayfaları onu daha da hüzünlendirdi. Bu yer aynı zamanda bilinen dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriydi. En azından bir zamanlar öyleydi.
 Marte etrafına bakınmaktan vazgeçtiği bir anda binanın arkasına giden ufak bir patika gördü.Takip ettiğindeyse binanın arka bahçesine çıktığını farketti. Yüksekçe bir tepenin üzerindeydi bahçe. Yanıp kül olmadan önce içinde çiçek yetiştirildiği belli olan bir kaç sera dağınık bir biçimde yerleştirilmişti.

 İçlerinden birine göz atmak isteyen genç adam yürümeye devam etti. Bir anda ne olduğunu bile anlayamadan bir şey bileğine dolandı. Korkuyla hançerine sarılan Marte daha dikkatli baktığında bunun bir el olduğunu farketti. Elin sahibi güçlükle kafasını kaldırıp Marte'ye baktı.

 Bu bir rahipti. Hayır, yanlış. Bu başrahipti. Marte eğilip adamı sırt üstü çevirdi. Elleri sırtına değdiğinde adam acıyla inledi. Kırbaç yaraları. Bu Knuckturn'ün burada olduğunu kanıtlıyordu. Adam yavaşça gözlerini açtı. Kömür siyahı gözlerini herhangi bir noktaya sabitlemekte zorlanıyordu.

 Gözleri Marte'nin suratına kaydığında bakışları bilinçlenmeye başladı.
“S-sen...Rosine, anahtar..aldılar..izin vememeliydim...sır...”

Marte adamın dediklerinden hiçbir şey anlamasa da Rosine'in adı geçtiği için ısrar etti.
“Rosine'in burayla ne ilgisi var? Ne oldu burada?”

Adam birden konuşmaya başladı. Sesi kısık fakat anlaşılırdı.
“Sen Rosin'in arkadaşısın.Osun, evet. Knucturn'u durdur yoksa ele geçirdiği sırla akla sığmayacak şeyler yapacak.Durdur onu!”

“Ne sırrı?Tekrar soruyorum bunun Rosine'le ne ilgisi var?”
Adam hırıltılar çıkararak öksürdü.Konuşmakta zorlanıyordu.
“ Rosine Antik Sırrın koruyucularındandı. Üç anahtar muhafızından biriydi.”

Marte yavaş yavaş anlıyordu.Antik Sır çok eski bir efsaneydi.Ya da o öyle sanıyordu. Efsaneye göre ölümsüzlük için akan nehir, üç anahtarla açılan bir kapının ardındaydı.  Üç anahtar muhafızı bu kutsal yeri kötü niyetli insanlardan korurdu. Rivayete göre üç anahtara da sahip olan kişi nehrin suyundan içerse ölümsüzlüğe layık görülürdü. Ama bu sadece bir efsaneydi. Yoksa değil miydi?

Adam tekrar öksürüp devam etti.
“Rosin'in anahtarını ele geçirmiş, benimkini de aldı. Geriye kalan anahtar Rosin'in tanıdığı biri tarafından bir silahla kamufile edilerek korunuyor.Koruyan kişi de bundan haberdar değil. Anahtar bir hançerin içinde gizli.
Marte şokla elini eski hançerinin olduğu yere attı. Demek ki bu yüzden hançeri Knucturn almıştı.Lanet olsun!
Mart adama son bir soru daha sordu. “Peki nerede bu kapı?”
Adam son bir gayretle cevap verdi. “Ölümü kucaklarsan ölümsüzlüğe kavuşabileceğin bir yerde. Lanetli Adalar'da.

Marte usulca adamın gözlerini örttü. Hiç dua bilmezdi, tören yapacak vakti de yoktu. Lanetli Adalar'a gidip de dönebilen olmamıştı hiç. “Eğer Knucktur giderse ben de giderim! “ diye düşündü Marte. Hançerini geri alıp çalanın kalbiyle buluşturmalıydı.