Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Baal Adramelech - 29 Nisan 2010, 01:38:11

Başlık: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 29 Nisan 2010, 01:38:11
Adam, adımlarını uzun ve kararlı bir şekilde atmaya başladı.

Bir kaç sokaktır onu takip ettiğini fark ettiği adamı umursamaksızın gidiyordu. İki eli ceplerindeydi ve dağınık siyah saçları, rüzgâr tarafından tecavüze uğramıştı. Pek önemsediği söylenemezdi, çünkü son bir kaç gündür yaptıklarından sonra bugünün şafağını göreceğini sanmıyordu.

Adımlarını yavaşlattı, sağdaki çok uzun olmayan apartmanın kapısına doğru yöneldi. Kapıdan girerken göz ucuyla sokağa baktı. Takım elbiseli adam, hala oradaydı ve hala ona doğru yürüyordu.

Hareketlerinde belirgin bir hızlanma olmaksızın içeriye girip, merdivenlerden yukarı kata doğru çıkmaya başladı. Apartmanın yangın merdiveninin olduğu camlara çarpan yağmur, kaçınılmaz sonun haberini verir gibiydi. Hızlıca rastgele bir kapıyı çaldı.

Bir kaç dakika içinde, parlak gözlere sahip bir adam kapıyı açtı. Tam ağzını konuşmaya açtı ki, Flauros konuşmaya başladı.

"Lütfen, seninle daha önce de karşılaşmıştık Neil. İçeri al beni."

Neil, kapıyı ne kapatabildi ne konulabildi. Korku ile bir süre daha kapıyı çalan adamın donuk suratına baktı. Hatırlamıştı ve bu hatırladığı şey, onu korku ile doldurmuştu. "Sen-?" diyebildi sadece.

Flauros kapıyı hızlıca ittirdi ve kapının ardında duran vampir, Neil, ittirmenin gücüyle karşıdaki duvara çarptı. Flauros hızlıca kapının ardına geçti ve avucunu açıp tırnağıyla bir şeyler çiziyormuş gibi yaptı. Bir kaç saniye içinde, elinde bir hançer oluşmuştu. Hançeri hızlı ama güçlü darbelerle kapıya vurdu ve bir sembol çizdi oraya.

Ardından arkasını döndü ve yerde ona korkuyla bakan adamın önünde diz çöküp, elini alnına koydu. "Uyu." dedi.

Tekrar ayağa kalktığında, kapının yamulduğunu gördü. dışarıda tutmaya alıştığı kişi, içeriye geliyordu. O daha hiç bir şey yapamadan, kapı ortadan ikiye yarıldı.

Siyah Ceketli adam ona doğru yürüdü. Siyah ayakkabıları, taşta yüksek bir ses çıkarıyordu.

"Flauros... Flauros..." dedi adam. "Her şeyi anlarım, ancak bize karşı gelmek? Hiç akıllıca değil." gülümsedi. Adımlarını Flauros'a doğru attı.

Flauros gözlerini kapattı. Buradan kaçışı yoktu, isyanının cezasını çekecekti.

Sonra hafif bir sülfür kokusu ile gözlerini tekrar açtı. Bir şeyin ete saplanma sesini duydu. Siyah Ceketli Adam, yere yığılmıştı. Karşısında ise, elinde hançer tutan beyaz saçlı bir kadın duruyordu.

"Anna? Sen? Niye?" Flauros şaşırmıştı.

"Fazla zamanımız var gibi mi gözüküyor? Gitmeliyiz. Hemen." dedi kadın ve adamı kolundan tuttu. Kadından gelen sülfür kokusu hafif olsa da, Flauros'un şüphe duymasına yetecek kadar keskindi. Acaba o?

"Tamam." dedi ve odaklandı.


***


Siyah Ceketli Adam bir an kendine geldi. Gözlerini kapattı ve açtı. Sinirden köpürüyordu. Hızlıca kapıdan çıktı ve apartmandan uzaklaştı.

Onu birisi takip ediyordu ve bu Siyah Ceketli Adamın hiç hoşuna gitmemişti.

Adımlarını uzattı ve kararlı bir şekilde ilerlemeye başladı.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: mit - 29 Nisan 2010, 09:13:51
Yeni bir hikaye... Yaşasın! Etkileyici bir giriş, merak uyandıran karakterler, belirsiz konu... Güzel başlangıç.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Amras Ringeril - 29 Nisan 2010, 10:59:11
Bu kez başarılı bir girişle karşılaşmışız. Öykü hakkında yorum yapmak için erken ama sana uygun özgün bir hikaye gibi görünüyor şimdilik.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 29 Nisan 2010, 12:07:31
Hadi bakalım :P

İçine etme ihtimalim gayet yüksek bu hikayenin de, teşekkürler yorumlar için. =) 3-4 bölümlük bir hikaye olarak düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Laughing Madcap - 29 Nisan 2010, 12:33:29
Hadi bakalım :P

İçine etme ihtimalim gayet yüksek bu hikayenin de, teşekkürler yorumlar için. =) 3-4 bölümlük bir hikaye olarak düşünüyorum.

Evet evet, öylesine yazdığın "Gölge" de 13 bölümlük bir şaheser olmuştu zaten. Ben hikayenin finalini çok sevdim, kısa hikayelerde gayet başarılısın zaten de, final çok hoş olmuş.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 29 Nisan 2010, 15:02:42
Evet evet, öylesine yazdığın "Gölge" de 13 bölümlük bir şaheser olmuştu zaten. Ben hikayenin finalini çok sevdim, kısa hikayelerde gayet başarılısın zaten de, final çok hoş olmuş.

Gölge de yakaladığım o havayı bir daha kurabilir miyim? Hiç sanmıyorum. Ama göreceğiz. :) Teşekkürler yorum için.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: deanna - 29 Nisan 2010, 16:19:20
Güzel başlangıçtı. Gölge'nin gölgesinde kalmasına izin verme bu hikayenin :)
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Wanderer - 29 Nisan 2010, 16:24:18
Alıntı
...ve dağınık siyah saçları, rüzgâr tarafından tecavüze uğramıştı.

Bittim bu tabire... :D Ellerine sağlık çok güzel bir başlangıç olmuş... =) Gölge'yi baştan başlayıp tamamen okuyamamıştım ama bu öyküyü takip etmeliyim kesinlikle... Ellerine sağlık... =)
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Berre - 29 Nisan 2010, 17:26:10
Gölge'yi okumayı çok geç bitirdim ama bu hikâyeni adım adım izleyeceğim. Çok iyi bir yazı daha çıkacağına şüphem yok.
Başlangıçta gayet güzel olmuş; hadi bakalım gerisini okuyalım bir an önce :)
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 29 Nisan 2010, 17:50:18
Çok teşekkürler, yorum yapan herkese ^^ Bence de gölgenin gölgesinde kalmamalı. İnsanlar "Gölge daha iyiydi." demeye başlarlarsa pehey... İşimiz var. :P
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Dúrgonath - 29 Nisan 2010, 21:52:34
Dındındındın. Bak bak, güzel bir şeylerin ayak sesleri takırdıyor kulaklarımda. Gölge'yi falan boşver, buna odaklan. Ayrı şeyler bu ikisi. Değil mi :W Takipçinim efem.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 01 Mayıs 2010, 23:00:53
Hayır değiller. Bundan sonra yazdığım çoğu karanlık hikayeyi, "Daha fazlasını anlatamam bu şehir hakkında..." diyene dek Port More çevresinde döndüreceğim. =)
Başlık: Beyaz - Son
Gönderen: Baal Adramelech - 18 Mayıs 2010, 23:41:56
"Ah, yüce Lucifer,
Kanatları gün kadar aydınlık,
Yeri Lordun yanı,
Şimdilerde karardı, yazık."


Adam odanın içinde ayağa kalktı ve etrafına baktı. Karşısında, beyaz saçlı o kadın duruyordu. Sürgün yemiş ve düşmüş, öldürülmek üzere bütün kardeşlerinin sıraya girdiği biri. Annael yada ölümlülerin onu tanıdığı adıyla Anna. Karanlık bir yönü olsa bile, gittikten sonra kardeşleri arasında büyük efsane olmuştu. Efsanelerde yazan Sabah Yıldızının sürgününden sonra, en büyük sürgün Anna'nınki sayılırdı; Arkasından onu takip eden onlarca kişi sürgün yemişti.

"Anna?" dedi adam yavaşça. Kadının saçları, kanatları gibi bembeyazdı hala. Sülfürün esamesi yoktu ortada, cehennem eli değmemişti. "Sen, hala melek gibisin."

Kadın gülümsedi. "İnsanlar öyle bir topluma sahipler ki, yanlarında kaldığın sürece yavaş yavaş onlara benzemeye başlıyorsun Flauros. Hoş geldin kardeşim." Sesindeki ince tonun güzelliği odayı dolduruyordu. "Seni kurtardığım için bir teşekkür bile etmedin." dedi.

"Sen bir düşmüşsün Anna."

"Sen de öyle." Kadının gülümsemesi yayıldı. "Ancak seni tanıştırmak istediğim biri var, eğer kabul edersen."

Flauros bir an düşündü. Elini saçına götürdü ve kulağının arkasına attı. "Pekala." dedi hafif bir tonda.

Kadın ayağa kalktı, odanın kapısına ilerledi ve kapıyı yavaşça açtı. Bir ışık, sanki tene değen meşale gibi yaktı Flauros'un tenini. Ancak sonra geçti, ışık azaldı. Kapının ardında, sarı saçlı bir adam duruyordu. Uzun boylu, güçlü ve asil duruşa sahipti adam. Ağzını açtığında, odanın karanlığı yok oldu.

"Selamlar olsun, Amoneth Hanedanından Flauros. Seni görmeyi uzun zamandır istiyordum."

Flauros böyle bir güç görmemişti, hissetmemişti hiç bir zaman. Ağzını açmaya bile cesaret edemedi, bu tanrıydı.

"Hayır." dedi karşıdaki adam. "Ben senin anladığın anlamda tanrı değilim, senin anladığın anlamdaki tanrı yok. Ancak yaklaştın, sevgili Flauros." Adama yaklaştı ve elini omzuna koydu. "Benim gördüğümü gör." dedi.

Adam elini çektiğinde, Flauros gözlerini kapattı. "Yani sen?"

"Evet."

"Zamanının sonu..?" devamını getiremiyordu.

"Kesinlikle." dedi adam gülümseyerek.

"Ne yapmalıyım?"

"Kuzeye ve Güneye git." dedi elini önünde kavuşturarak. "Doğuya ve Batıya'da. Halklardan toplayabildiğini topla ve Babile kurmaya gönder. Çok fazla vakit yok, çok az da vakit yok. Seni kutsuyorum oğlum." dedi adam ve ışığı arttı. Bir kaç dakika içinde yok olmuştu, onunla beraber ışık da öyle.

Adam odanın içinde ayağa kalktı ve etrafına baktı. Düşünmeden, kendini Aether'e bıraktı.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Laughing Madcap - 19 Mayıs 2010, 11:54:46
Şaka maka karambole Anna diye bir karakter oluştu literatüründe.

Gayet güzel gidiyor, bir iki bölüme büyük olaylar dönecek gibi.
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: mit - 22 Mayıs 2010, 13:55:13
Gene mi Babil? :) Yazık güzelim asma bahçelerine :)
Başlık: Ynt: Beyaz
Gönderen: Baal Adramelech - 22 Mayıs 2010, 15:04:39
Gene mi Babil? :) Yazık güzelim asma bahçelerine :)

Bütün hikayelerin birbirine bağlı olduğundan eninde sonunda Babil evet... =)