Sahte Metafizik ve Şiddet Edebiyatı
Dr. Ahmet ERTUĞRUL
Son yıllarda çocuklara yönelik film, kitap ve hattâ oyuncaklarda şiddet içerikli görüntü ve unsurlar ön plâna çıkarılmıştır. Eğitim kurumlarında, televizyonlardaki tartışma programlarında, haber bültenlerinde şiddeti ruhun derinliklerine yerleştiren ve paradigma olarak "öteki"ni, "düşman" kabul eden bir anlayış hızla yayılmış ve artık kanıksanmıştır.
Şiddetle birlikte, hiçbir temele dayanmayan hayal ürünü "yapma mitolojiler"e dayanan roman ve filmler de revaç kazandı. Böylece çocuklar, artık "gölgelerin gücü adına" hareket edip "güç bende artık" demeye başladılar. Henüz okuma yazma bilmeyen çocuklar bile Pokemon ile yatıp kalkar oldular. 3 ila 13 yaş arası çocuklar, güzel sözleri, şiirleri, duâları değil, pokemon kahramanlarını ezberlemeye başladı. Ezbere karşı çıkan eğitim kurumlarında, teneffüslerde Digimon kartları alışverişi yaygınlaştı. Milli kahramanlarını, devlet büyüklerini, yazar, şair ve sanatçılarını tanımayan, isimlerini bilmeyen Türk çocukları pokemon kahramanlarını bir çırpıda ezberleyip söyleme yarışına girdiler. "Bulbasaur, Ivysaur, Venusaur, Charmander, Charmelon, Charizard, Squirtle, Wartortle, Blastoise, Caterpie, Metapod, Butterfree, Weedle, Kakuna, Beedrill, Pidgey, Pidgeotto, Pidgeot, Rattata, Pikachu, Golduck, Alakazam, Mewtwo, Drowzee..... Ve daha nice yabancı, garip, ucube varlık...
Bu türdeki eserler de genellikle vahşeti çağrıştıran isimler taşımaktadır: Dracula'nın Konuğu, Frankeştay'nın Laneti, Ölüm Şatosu, Çığlık.....vb.
Yeryüzü, gökyüzü krallığı derken, bir de yeraltı hükümranlığı elde edildi. "Karanlıklar Efendisi", "Yüzüklerin Efendisi", "Göklerin Efendisi", şiddet, nefret ve korku yayarak güzelim çocukluk rüyalarını zehirlediler. Çok tanrılı ve çok güç odaklı bir evrende korku ve endişeye kapılan genç beyinler, böylece vahşet boyutlu bir "gizli kişilik" kazanarak aramızda dolaşır oldular.
Hayatın güzelliklerinden, tabiat sevgisinden, temiz duygulardan mahrum bırakılan çocukların ellerinden bırakamadıkları Harry Potter kitaplarından bir paragraf okumaya ne dersiniz :
"Gölgeden, buhardan başka bir şey değilim... Ancak bir başkasının bedenini paylaşırsam bir biçim alabiliyorum... ama beni yüreklerine, kafalarına almak isteyenler olmuştur hep... Tek boynuzlu kanı şu son birkaç hafta güç sağladı bana... bana bağlı Quirell'ın Orman'da benim için kan içtiğini gördün... Yaşam İksiri'ni elime geçirince kendi bedenimi de yaratabileceğim... Şimdi... cebindeki Taş'ı ver bakalım!" (Harry Potter ve Felsefe Taşı, s. 335)
Gizemli, karanlık mekânlar, vahşi ve korkunç tasvirler, tüyler ürpertici imajlar ve hayaller (belki de hayaletler demek lâzım), tabiatüstü varlıklar ve olağanüstü durumlar, "yeni bir inanç" telkininde kullanılan ana malzemelerdir. Bu inanç, semavî dinlerden farklı olarak, tabiri uygunsa "Tanrısız bir mistisizm" niteliği taşımaktadır. Devlerin, cadıların, cinlerin, ifritlerin, korkunç yaratıkların kahramanlar olarak yer aldığı "Allah'a imandan yoksun mistisizm", gücünü "korku", "büyü" ve "dehşet" hissi uyandıran ifadelerden almaktadır.
Ancak bu tür eserlerin verdiği zarar, sadece bununla kalmamaktadır. Günümüzde gençler arasında yaygınlaşan "satanizm" gibi sapık inançlara ve korkunun, tedirginliğin yarattığı depresyonlara, ruh hastalıklarına kadar varan zararları var bu tür anlatımların.
Değer ve değersizlik
Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter türü kitaplarla iyice yaygınlaşan "bilim-mistik"(!) eserler, aslında bir değersizlik felsefesinin ürünleri niteliği taşımaktadır. "İyi" ile "kötü"nün içiçe girdiği ve olumlu-olumsuz unsurların ayırt edilmediği bir felsefenin hâkim olduğu bu tür eserlerde, bir değerler hiyerarşisi ve ahlâkî değerler silsilesi bulunmamaktadır. Bu eserlerde, birçok Batılı yazarın da belirttiği gibi, bir ahlâkî düzen anlayışı bulunmamaktadır. Batı dünyasında yayınlanan benzeri eserlerde genellikle "düzenli bir evren" fikri hâkimdir. İyiler ve kötüler arasındaki savaşta, tabiat kuralları daima iyilik tarafından yönlendirilmektedir. Oysa Harry Potter kitaplarında yer alan kahramanların ahlâkî değerleri sürekli değişmektedir. Ayrıca, büyücülüğün sınırsız ve sürekli kullanılması da kaosa sebep olmaktadır. Bu eserde yer alan sembolik anlatımların, geleneksel bağlarının bulunmaması ve kültürel birikimden bağımsız olmaları da ayrı bir sorundur.
Değerler psikolojisi üzerinde önemli araştırmalar gerçekleştiren Prof. Dr. Erol Güngör, "iyi" ile "kötü" kavramlarını felsefî açıdan şöyle değerlendirmektedir: "Filozofların iyi eski deyimle hayır veya "doğru"nun mahiyeti hakkında başlıca üç bakış tarzı getirdiklerini görüyoruz. Bunlardan bir kısmına göre bir şeye iyi dediğimiz zaman ona şu veya bu cinsten bir kalite (keyfiyet) atfetmiş oluyoruz. Bir kısmına göre, bir şeye iyi diyen kimse kendi duygularını belirtmiş olur. Bir üçüncü grup filozofa göre ise ahlâkî kavramlar başkalarına belli bir şekilde davranmaları için verilmiş birer emir ve kumanda sayılır." (Güngör 1998 : 18)
Değer kavramı, dinî, ahlâkî ve millî kabullerle şekillenen bir kavramdır. Bu anlamda her düşüncenin, duygu, his ve zihinsel faaliyetin mutlaka bir "kabuller dünyasına" dayanması gerekmektedir. İlahî kaynaklı bir otoriteden, felsefî bir yargıdan veya geleneksel bir anlayıştan bağımsız olarak ortaya konan bir düşünce veya duygunun "öznel" olacağı tabiîdir. Kişilere göre değişebilen bu tür düşüncelerin, his ve hayallerin alışılmışın dışında, bir düzen fikrine sahip olmadan gelişmesi, aynı zamanda bir tehlikeyi de beraberinde taşımaktadır. Değerleri ve düzen fikri olmayan bir zihniyetin ne zaman ne yapacağı ve nerede duracağını kestirmek de zordur.
Harry Potter kitaplarındaki "değerler" ve "kabuller", herhangi bir din, inanç sistemi veya felsefî bir anlayıştan kaynaklanmayan, düzensiz ve sahipsiz bir evren fikrini ön plâna çıkaran nitelikler taşımaktadır. Sözgelimi eserlerdeki olay ve durumların akışında Tanrı ve kader anlayışları yer almamaktadır. İyi-kötü çatışmasında Harry'nin (bir bakıma irsî nitelik taşıyan) olağanüstü bir güce sahip olmasından gelen üstünlüğü dışında, bir "iyiler" grubu da bulunmamaktadır.
Harry Potter'da yer alan yaratma, öldürme, ruh emme, hayata döndürme vb durumlar, tamamen keyfî bir evren düzeni (düzensizliği) anlayışının eserleri olan "Tanrısız bir mistisizmi" ifade etmektedir.
Harry Potter kitaplarını okuyan kesimin, ilköğretim 3. sınıftan başlayarak üniversite mezunlarına kadar geniş bir kitleden oluştuğu göz önünde bulundurulursa durumun vehameti de anlaşılmış olur. Bilhassa 7-8 yaşlarındaki çocukların ahlakî gelişmenin ilk safhasında bulunması bu konunun önemini artırmaktadır. Çocuklar bu yaşlarda, ahlâkî realizm, baskı ahlâkı veya heteronomi (bağımlılık) ahlâkı da denilen bir ahlâkî merhale yaşamaktadırlar. "Çocuk bu merhalede ahlâkî realizm içindedir, çünkü kognitif gelişmesi iki esaslı özellik taşımaktadır : Egosantrizm ve realizm. Çocuk başkalarının düşüncelerini kendi düşüncesinden ayırmaz, kendi kafasından neler geçiyorsa başkalarının da aynı şeyleri düşündüğünü zanneder (egosantrizm). Realizme gelince, bu da zihin hayatına ait fenomenleri fizikî gerçeklerden ayırdedememektedir. Sübjektif ile objektifi birbirinden ayırdedemeyen çocuk mesela rüyalarını gerçekte olan şeyler zanneder." (Güngör 1993 : 46)
Durum böyle olunca, çocuktaki bu zihnî yapı, özellikle ahlâkî normların oluşmasında etkili olmaktadır. "Çocuk egosantrik (benmerkezci) olduğu için, ahlakî konularda insanların farklı düşüncelere sahip olabileceklerini ve bunun da olağan bir şey olduğunu bilmez. Bu yüzden ona göre ahlâkî hüküm tektir ve herkes onu kabul etmektedir. Çocuk realist olduğu için, sosyal hayatın kurallarını veya psikolojik mahiyetteki inançları fizikî kurallardan ayıramıyor. Ahlâk kurallarının tabiatın bir parçası olduğunu ve değiştirilemeyeceğini düşünüyor." (Güngör 1993 : 47)
Bir de şahsî tecrübelerle edinilen davranışlar vardır ki, bunlar çocuğun aileden ve çevreden aldığı izlenimler ve karşı karşıya kaldığı durumlardan çıkardığı neticelerdir. Özellikle 7-8 yaşlarındaki çocukların "mutlak iyilik" ve "mutlak kötülük" yargılarının oluşmasında, bu izlenim ve tecrübelerin rolü büyüktür. Anne ve babanın iyi ve kötü davranış karşılığında verdiği mükâfat veya ceza, zamanla çocukta "otoriteye dayanan bir adalet" duygusunun gelişmesine de yol açmaktadır.
Çocuğun müşahedeye, sadece dış dünyada gördüklerine dayanarak verdiği hükümler, 11 yaş sınırına kadar devam etmektedir. Bu yaşa kadar çocuk, ancak "müşahedelerinden sonuç çıkarabilecek bir muhakeme gücüne sahiptir; hipotetik durumlardan netice çıkarabilecek bir hipotetikdedüktif zihin yapısı kazanmış değildirler." (Güngör 1993 :49)
Bu safhada çocuğun kendisine model edindiği şahıslar da önemlidir. Zira ahlâkın ve ahlâkî davranışların oluşmasında özdeşleşmenin (identification) yeri büyüktür. Özellikle erkek çocukların çizgi film veya bilim kurgu kahramanlarından "en güçlü" olanlarla özdeşleşme eğilimi bu bakımdan dikkat çekicidir. Çocuğun lider şahıslarla ve kendilerini takip etmekle fayda elde edebileceği şahsiyetlerle özdeşleşme isteğine, sosyal çevrede de sık sık rastlanmaktadır. Yakın zamana kadar çocukların sokaklarda, "gölgelerin gücü adına, güç bende artık!..." diye bağırmalarının arka plânında "güçlü olandan yana" takınılan tavır vardır. Şurası bir gerçektir ki, çocuklar şiddete, rekabete ve yok etmeye dayalı bir sanal dünyada, her zaman "güçlüden yana" olmak zorunda kalmışlardır. Güçlü "kötü" olsa bile...
Özdeşleşme, saldırganlığın öğrenilmesinde etkin bir rol oynamaktadır. Şiddet içerikli bir roman veya filmin "güçlü" kahramanıyla özdeşleşen çocuk, bu şiddeti kendi yaşıtlarına karşı kullanabileceği gibi, şuuraltında da gizleyebilir. Bu bakımdan taklit, güç kazanma ve güçlü mevkiyi elde etme isteğinin bir sonucudur. Taklit süreci, her zaman çocuğun kendi isteği ile tercih ettiği bir süreç olmamaktadır. "Şahıslararası benzerliğe dayanan taklit ve özdeşleşme bir çeşit niyetsiz veya "farkında olmadan" öğrenmedir." (Güngör 1993 :67)
Bütün bu konular, edebî eserlerdeki kahramanların seçimini daha da önemli hale getirmektedir. Çocuğun ruh ve zihin dünyasına sunulan edebî, estetik ve ahlâkî değeri yüksek eserler, çocukta olumlu yönde değişmeler sağlayabilecektir. Bize düşen, millî karakterlerimizi, olumlu davranışlar ve telkinlerle yüklü klâsik eserlerimizi yeniden gündeme taşıyarak "sahih" bir edebiyat meydana getirmektir. Dünyadaki sosyal, politik ve psikolojik şiddetin panzehiri sevgidir. İçerisinde "sevgi nağmeleri" taşıyan ninnilerimizi, zekâsıyla devleri ve eli kılıçlı vezirleri alt eden Keloğlan'ı, her bir nüktesi bir hikmet nümunesi olan Nasreddin Hoca'yı ve ninelerimizin kulağımızda ebedileşen masallarını yeniden keşfetmenin tam zamanıdır.
Bu hususta, klâsik eserlerimizin yeniden basılmasını ve gündeme getirilmesini sağlamak ve zengin edebî birikimimizin üzerinde güncelleştirilmiş bir millî zevki yeniden inşâ etmek şarttır. Ancak bundan daha da önemlisi, öğretmenlerin, eğitimcilerin, ebeveynlerin, hasılı Türk toplumunun okuma isteği duyması ve okumaya çaba sarf etmesi hususudur. Ülkemizde çocukların karşı karşıya bulunduğu medya, internet ve basındaki "şiddete davet" tehlikesinin yeterince fark edilmediği kanaatindeyiz. Anne ve babaların kitap seçiminde yetersiz veya ilgisiz kalması, çocuklarının ilgi alanları hakkında yeterli bilgi sahibi olamaması, çocukla aralarındaki uçurumu da zamanla derinleştirmektedir. Batı'da özellikle Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi benzeri kitaplar hakkında kilise sitelerine kadar taşınan uyarılara rastlamak mümkündür. Bazı kiliselerin yayın organlarında, "Harry Potter Nasıl Okunmalı?" başlıklı yazılar yer almakta ve ebeveynlerin bu konulara ilgi duyan çocuklarına karşı ne tür yaklaşımlar sergilemeleri gerektiği belirtilmektedir. Sözgelimi Harry Potter ile ilgili olarak Kitab-ı Mukaddes'in okunması gereken bölümleri birer birer belirtilerek büyü ve büyücüler hakkındaki olumsuz hükümler ifade edilmektedir. Öyleyse, çocuklara okumayı geliştirici kitaplarla ilgili listeler hazırlanırken, öncelikle velilerin ve öğretmenlerin söz konusu kitapları tanımaları ve okumaları şarttır. Böylece kitap veya filmlerdeki konular hakkında çocuklara önceden bir perspektif kazandırılabilir ve çocukların bu eserleri hangi "değerler sistemi" ve "ahlâkî normlar" içerisinde anlamaları da sağlanabilir.
Ülkemizde, zaman zaman medyatik anarşiye varan reklam ve tanıtımlarla çocukların ve yetişkinlerin dünyasına sokulan kitaplar konusunda bir seçicilik ve rehberlik kaçınılmazdır. Burada aynı yazarın kitapları arasında bile önemli farklara rastlanabilmektedir. Sözgelimi, bir anneannenin torununa yazdığı mektuplardan oluşan ve genel olarak sevgiyi anlatan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabıyla, intihara sürüklenen genç bir kızın bunalımlarını anlatan Veronika Ölmek İstiyor adlı kitap aynı yazarın, yani Susana Tamaro'nundur. Bu eserlerden birinin okutulması, diğerinin de okunabileceği intibâını verebilir. Bu hususta öğretmen ve velilerin öncelikle kitapları okuması ve tavsiye ederken çocuklarla ilgili konularda diyaloga girmesi şarttır. O halde, okuma disiplini için Doğu ve Batı klâsiklerinden oluşan bir "örnek kitaplık" geleneği başlatılmalıdır. İçerisinde "Küçük Prens", "Martı", "Simyacı", "Simbat", "Keloğlan", "Dede Korkut Hikâyeleri" vb.... gibi pek çok eserin yer alacağı bu "mini kitaplık", okuma alışkanlığı ve sevgisi kazandıracağı gibi, insanlığın ortak birikimi olan ve seviyeli bir zevk ve estetik duyuş kazandıran eserlerin daha ön plâna çıkmasını da sağlayabilir.
Kaynaklar
-Baudrillard, Jean (1995), Kötülüğün Şeffaflığı, çev. Emel Abora, Işık Ergüden, ayrıntı yay, İst.
Güç, Ahmet (1999), Satanizm, Şeytana Tapmanın Yeni Adı, Alfa Yay., İst.
Güngör, Erol (1993), Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar, Ötüken Yay., İstanbul
J.K. Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı (2001), çev. : Ülkü Tamer, YKY, 2.bs., 353 sayfa. 1.bs., İst., 859 sayfa.
Jung, C. G. (1999), Bilinç ve Bilinçaltının İşlevi, çev. Engin Büyükinal, say yay. İst.
Kierkegaard, Sören(1997), Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, çev. Mehmet Mukadder Yakupoğlu, Ayrıntı Yay., İst.
Neal, Connie (2001), What's a Christian to do with Harry Potter?, Waterbrook Press.
Kaynak: Sızıntı Dergisi
3. Hamur-- Ciltsiz --
Hayatın güzelliklerinden, tabiat sevgisinden, temiz duygulardan mahrum bırakılan çocukların...
Lütfen daha dikkatli konuşun. Kur' an' a inanmayabilirsiniz.(Belki de inanıyorsunuzdur. Bilemem.) Ama bir inanca, düşünceye saygı göstermemek sizin zihniyetinizin kötü olduğunu gösterir. Kur' an, İslam' da çok eşlilik, gibi konularda hiç bir bilgiye sahip değilseniz konuşmayın. Sağlam bir kaynaktan okuyun ve mantığınıza ters düşen kısımlar olursa bunu bilen bir kişiyle tartışın. Bilen kişi derken etrafınızdaki her insana değil, İslam konusunda bilgi sahibi olanlara sorun. Tek bir kişiye değil, bir kaç kişiye. *
Harry Potter'da yer alan yaratma öldürme, ruh emme, hayata döndürme vb. durumlar, tamamen 'keyfi bir kainat düzeni' anlayışının eseri olarak Tanrısız bir mistisizmi ifade etmektedir."
Gittim, izledim. Bok gibi arkadaşlar. Sansürlemeden, şey etmeden söylüyorum. Bok gibi. Bu filme güzel diyen insanlar ya kültürsüz olmalı, yada hayatları o kadar kötü olmalı ki neyi izleseler onlara güzel geliyor.Ayrıca Hurin çoştu.Zincir getirin.Ayrıca bu kadar adaletsiz bir forumda kalmaya niyetim yok banlarsanız sevinirim.
Ben bana hakaret eden birine karşılık verince suçlı.Canina Twilight konusunda bir filme hakaret edince suçsuz mu?Gittim, izledim. Bok gibi arkadaşlar. Sansürlemeden, şey etmeden söylüyorum. Bok gibi. Bu filme güzel diyen insanlar ya kültürsüz olmalı, yada hayatları o kadar kötü olmalı ki neyi izleseler onlara güzel geliyor.Ayrıca Hurin çoştu.Zincir getirin.Ayrıca bu kadar adaletsiz bir forumda kalmaya niyetim yok banlarsanız sevinirim.
Güzel bir ban yedim. :D Onurumla ban bu olsa gerek.
Senin havlaman beni ne yüceltir nede aşağılar. Sen kimsin ki medeniyetten söz ediyorsun? Önce aklını kullanda küfürsüz kendini anlatmayı başar. Ölüm dileğin varsa direk gel bana söyle buradan küfretmene gerek yok ben seni gönderirim Bandırmaya.
Bok küfür mü? Bilemiyorum. Dışkı çok faydalı bir şeydir aslında. Gübre olarak bitkilere hayat verir.Bende küfür etmedim hakaret ettim. :D Fakat sana kimse hakaret etmemişti bana ettiler.
Ayrıca Hurin çoştu.Zincir getirin.Ayrıca bu kadar adaletsiz bir forumda kalmaya niyetim yok banlarsanız sevinirim.
Bende öyle düşünmüştüm ama banlamadılar ki. :D Şansına küs. Hem senin o gül hakaretlerin için girmiyorum buraya ben bir köşede oturup gülücem. :D Baal haklı dağılın. :D Ama keşke perşembe olsaydı. :D
"Son yıllarda bir inan ve felsefi temeli bulunmayan ve 'bilinmezlik' kurgusu üzerine kurulmuş bir kitap ve filmler hızla yayılmıştır. Harry Potter ve benzeri kitaplar bir yönüyle "değersizlik" anlayışının örnekleri niteliğindedir. Bu eserlerde, "ahlaki düzen" anlayışı yoktur. Doğu ve batı klasikleri arasında yer alan benzeri eserlerde genellikle "düzenli bir evren" fikri hakimdir. İyiler ve kötüler arasındaki savaşta, kurallar daima iyilik tarafından yönlendirilmektedir. Oysa Harry Potter kitaplarında yer alan kahramanların ahlaki değerleri sürekli değişmektedir. Ayrıca büyücülüğün sınırsız ve sürekli kullanılması da kaosa sebep olmaktadır. Bu eserlerde yer alan sembolik anlatımların, geleneksel bağlarının bulunmaması ve kültürel birikimden bağımsız olmaları da ayrı bir sorundur.
:) Yobaz dediğiniz kitleye oluyoruz deyip milletinizi kattığınız için bende dahil oluyorum. En azından kitle belirtirseniz veya isim verirseniz herkese laf söylemiş olmazsınız. Ayrıca kitap okumayan yobaz olur diye bir genelleme de çok gereksiz bence.
Kitabı karakterlerine hayran kalıp onları eleştirip övmek için okuyacağına 11-17 yaş arası kitle, ders almak için okumalıdır ki bu kitle onu çok takmaz. Hele şöyle filmleri çekilen kitapları yakışıklı karakter veya güzel kız karakter için alanlar ve hiç üşenmeden bu türlerini eleştirenler yok mu ? Bence asıl yobazlık onların yaptığıdır ki ben kitle belirterek söylüyorum. Çünkü böyle bir saçmalık olamaz. Kitaplar filmi çekilsin ve ana karaktere aşık olunsun diye yazılmıyor. Bu tamamen hakarettir bence emeklere. Edebiyat sanatı bu kadar aşağılanmamalı! O yüzden kitap okuma alışkanlığını bu şekilde aşık olarak hayran olarak kazanacaklarına kazanmasınlar daha iyi. Çünkü içlerinde o kıvılcım varsa fıkralar okuyarak bile devamını isterler ve kitap okumaya başlarlar. Bence anlayarak okumak oldukça önemli. Anlamadan sadece bilgi sahibi olmak için okuyacaklarsa okumasınlar daha iyi.
Not: İlk paragraf dışında genelleme yaptım. Lütfen üzerinize almayın ve bir tartışmayı başlamadan sonlandırmış olalım. Fikirlerinize saygı gösteriyorum. Her parmak aynı boyda değildir. Beşide birbirinden farklıdır. Sizin düşünce yapınız da benden farklı. Kısacası siz de haklısınız bende. Bu yüzden sizi yerdiğim görüşüne kapılmazsanız sağlıklı bir tartışma yapmış oluruz.
Teşekkürler
hayatını harry potter serisine b.k atmaya adamış kişi. adam gibi türkçe bile konuşamayarak, bozuk cümleleriyle harry potter'ı mantıktan yoksun argümanlarla eleştirirken kendisinin çocuklara, çocuk edebiyatına neler kattığını sorgulatıyor. kendisi bir fatih erdoğan olsa ve çocuklar için gerçekten "edebiyat" değeri olan kırmızıfare gibi bir dergi çıkarmış olsa ya da "küçük bir kız tanıyorum x yaşında" gibi çok beğendiğim bir çocuk kitabı serisi yazan nezihe meriç olsa eleştirileri ciddiye alınarak belki okunabilirdi, ama kendi vasıflarına bakmadan, bir kitaptan bahsederken sürekli kitap yerine film diyerek ipe sapa gelmez görüşlerini sıralayan bu kişiyi okumak bile zaman kaybı aslında. harry potter oyucaklarıyla, filmleriyle çok büyük bir pazara dönüşmüş olabilir, fakat ne kitap bu amaçla yazılmıştır ne de bitme nedeni yalvaç ural bey'in komplo teorileriyle alakalıdır.
"ortaçağda kadınları, büyücü oldukları için odunlar üstünde diri diri yakan bir kültür, şimdi kendi çocuklarına, dünya çocuklarına, bastığı bir düğmeyle cadılığın ticaretini yapıyor. diyorum ki, yoksa bizim keto işe memiş de birer harry potter olmasınlar!..." gibi zerrece komik olmayan ve nereden saldıracağını bilmeyen içi boş bir düşmanlığın yansıması olduğunu gözler önüne seren bu yazının ne kadar ciddiye alınması gerektiği tartışılamaz bile...
harry potter'ın bir "film"den önce bir "kitap" olduğu gerçeğini bile hala kavrayamamış yalvaç ural harry potter'ın kaç "yıl"dır yaşadığını, kitabın gerçekten çok komik bir üslupla dalga geçmeye çalıştığı konusunu öğrenmek için; en başta eleştirdiği konu hakkında bilgi sahibi olmak için kitapların bir cildini eline alıp okuduktan sonra yazmaya başlasa çok daha yapıcı olacaktır.
Yeryüzü, gökyüzü krallığı derken, bir de yeraltı hükümranlığı elde edildi. "Karanlıklar Efendisi", "Yüzüklerin Efendisi", "Göklerin Efendisi", şiddet, nefret ve korku yayarak güzelim çocukluk rüyalarını zehirlediler. Çok tanrılı ve çok güç odaklı bir evrende korku ve endişeye kapılan genç beyinler, böylece vahşet boyutlu bir "gizli kişilik" kazanarak aramızda dolaşır oldular.Bu adamın Mrs.Bloxam(Ozan Beedle hikayelerinin yorumlarında geçen bir karakter ) bir akrabalığı var herhalde :D bu adam 14.yy da yaşasa kesin cadı avcısı olurdu o kadar dar kafalı ve tutucu ki :dl
Hayatın güzelliklerinden, tabiat sevgisinden, temiz duygulardan mahrum bırakılan çocukların ellerinden bırakamadıkları Harry Potter kitaplarından bir paragraf okumaya ne dersiniz :