Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Tartışma Platformu => Konuyu başlatan: Fırtınakıran - 03 Aralık 2010, 21:12:21

Başlık: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Aralık 2010, 21:12:21
Söz konusu Fantazya olunca anlatılan çoğu şey, bazense her şey hayal ürünü oluyor. Hal böyle olunca anlatım, betimlemeler ve detaylar hayati önem taşıyor. Sonuçta her şey yazarın kafasının içindedir ve bunları anlatmak için özel bir çaba gösterir. Var olmayanı okuyucuya anlatmak fantazyanın bel kemiğini oluşturunca anlatımda detaycılık ve bol betimlemeler gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.

Bunların dışında bir de kullanılan dil var. Örneğin Ejderha Mızrağı’nda şairane söyleyişlere rastlıyoruz. Yazarlar kelimelerle dans ediyor, onları türlü kılıflara sokup giydiriyor. Elbette sadece Ejderha Mızrağı için değil, pek çok fantastik eserde şairane söyleyişler, destansı anlatımlar, zaman zaman epik şiirler görüyoruz. Anlatılan atmosferin çekiciliği ve okuyucuya bu atmosferi yaşatmak için kullanılan süslü cümleler bazı eserlerde ise tercih edilmiyor. Örneğin Yerdeniz gibi adını fantazya tarihine altın harflerle yazmış bir eser okuyanları oldukça şaşırtır. Olabildiğine yalın bir dil, şairane söyleyişlerden uzak bir anlatımı benimseyen Yerdeniz, yalın bir dille vereceği mesajı çok güzel aktarıyor. Anlatımıdaki sadelik okuyucunun hayal etmesine engel olmak bir yana, destekliyor bile.

Peki sizin için fantazyada dil ve anlatımın önemi nedir? Hangisi daha gereklidir, yoksa yazarın ustalığına göre tercih ettiği yol fark etmez mi? Belkide bu detaycılık sizi kimi zaman sıkıyordur. Daha az detay ile zaten her şey kafanızda canlanıyordur?
Ayrıca, benim söylediklerimin dışına taşarak dil ve anlatımın sizde uyandırdığı etki veya düşünceler nedir bunları da belirtin. Elbette fantazya eserleri üzerinden :).
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: Amras Ringeril - 03 Aralık 2010, 21:56:59
Anlatım, üslup, bir eserdeki en önemli unsurdur. Sadece fantazya eseri olması gerekmiyor, hatta sadece edebi eser olması da gerekmiyor. Herhangi bir şeyde kullandığınız dil, o eserin nasıl bir zihnin yapısının ürünü olduğunun da bir şekilde kanıtıdır. Özellikle dili eserin içinde bulunduğu atmosfere göre seçmek önemlidir.

Takdir edilen yazarlara baktığımızda büyük çoğunluğunun bir kaç yazısını okuduktan sonra onları ayırt edebilir hale geliyoruz. O yüzden takdir ediliyorlar.

Fantazyadaki durumuna gelirsek, diğerlerinden biraz daha farklı bir öneme sahip. Fantastik eserlerde zihnin yapısı ve derinlikleri diğer türlere göre daha fazla ön plana çıkar, daha fazla izleyicinin, okuyucunun gözü önündedir. Ürettiğiniz her türlü öge sizin anlatım dilinizle aynı altyapıya sahiptir. Bu yüzden eserin içindeki her ögenin anlatımla bütünlüğü çok önemli bir hale geliyor.
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: Kharas - 03 Aralık 2010, 22:41:02
Detaylı anlatımlar, derin betimlemeler burada bahsedildiği gibi hakikaten çok önemli. O detaylar olmasa, yazarın zihninde gördüklerini biz göremeyiz. Bu defa sadece yazarın kafasının içinde yaşayan bir dünya/evren olur ve biz bundan mahrum kalırız. Veyahut, sadece yaratıcısının aklında kilitlenmiş olarak duran saklı bir hazine gibi olduğu yerde kalır ve keşfedilmeyi bekler. Ama bu keşfedilme sözcüklerden başkasıyla da olamaz.

Kurulan uzun cümleler, verilen detaylar hep bunun içindir: yazarın aklındakini paylaşma ihtiyacı ya da başka bir deyişle kişinin hayal dünyasında kurguladığını başkalarına yaşatma isteği. Durum böyle olunca da, o cümleleri okumak ve betimlemerde kaybolmak eşsiz oluyor.
Ancak bazen gerçekten detaylar sıkabiliyor. Ben bunu, yazarın anlatmak istediklerini bir tülü yeterli bulamamasına bağlıyorum. Fırtınakıran'ın dediği gibi, zaten kafamızda canlanmış olan şey daha fazla detayla zorlamaya başlıyor.

Kullanılan dile baktığımız zaman ise, o süslü cümlelerin arasına karışmak benim için enfes bir his. Fantazyada böyle süslü cümlelerin diğer edebiyat türlerine göre daha gerekli olduğuna inanıyorum. Zaten var olmayanı zihnimizde oluşturmaya çalışan bizler, bir de bu gerçeklik dışı şeylerin güzelliğini süslü cümlerle okuyoruz ki tadından yenmiyor. Bunu, kurulan hayallere konulan bir destek olarak görüyorum.

Gariptir, bir diğer önemli ve benden önceki arakdaşlarca değinilmiş nokta, Yerdeniz gibi bir eserde yalın bir dille anlatılmak istenen her şey, okuyucunun kafasında canlandıraması amaçlanan her olgu rahatlıkla iş görmektedir. Yazarların kabiliyeti de bu noktada söz konusu oluyor. Ama bazen düşünüyorum da, anlatılan konunun amacı da önemli. Mesela Yerdeniz'den devam edecek olursak mesaj verme kaygısı taşıyan bir eser olmasının da bu noktada önemli olduğunu düşünüyorum.

Toparlayacak olursam (okuyan olursa fena halde sıkılmıştır), Amras Ringeril'in de dediği gibi anlatım dili yaratılanlarla aynı alt yapıya sahip oluyor gerçekten. Hani bilginiz karşınızdakine anlatabildiğiniz kadardır derler ya, anlatım biçiminiz ve anlatabildikleriniz de yarattığınız dünyayı orantılı bir biçimde hayata geçiriyor. Fantazyanın her dalında anlatım biçimi ve kullanılan dil, bir hayalin milyonların zihninde beden bulmasını sağlıyor.

Not: bu konuyu açtığınız için teşekkür ederim. Tartışma Platformu'nda dün epey bir gezindim ama yazacak fazla konu bulamamıştım. Şimdi ise tatmin olmuş bir biçimde başlığı terk ediyorum.
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: Laughing Madcap - 04 Aralık 2010, 02:48:10
Fantazya, adından da anlaşılabileceği üzere tamamen hayal gücüne dayanan bir tarz ve bu edebiyattan maksimum zevk alabilmek için olmazsa olmaz iki şey gerekli;

- Yazarın hayal gücü ve anlatımı;

Özellikle fantazya yazarlarının hayal gücü, böyle bir şey yapabildiklerine göre oldukça yüksektir ve öyle de olmalıdır. Bu dünyada olmayan şeylerden bahsediyoruz. Hatta çoğu zaman, eşi benzeri olmayan şeyleri yazmak söz konusu. Örneği olmayan, esinlenilebilecek bir kaynak, başvurulacak bir eser olmadan Yüzüklerin Efendisi gibi bir başyapıtın çıkması buna en güzel örnek sanırım.

Tabi iş muhteşem bir hayal gücüyle bitmiyor. Kendini ifade edebilmek, gerçek dışı şeyler söz konusu olduğunda kendini çok iyi ifade etmek gerekli tabi ki. Burada devreye yazarın kalemi devreye giriyor. Yani bu ifade edebilme durumu, bahsedildiği üzere Yerdeniz serisindeki gibi oldukça sade de yapılabilir, gerçekten başarılı bir betimlemeyle de.

Betimleme konusunda örnek verecek olursak, R. A. Salvatore'un savaş tasvirleri. Tarzını ve karakterlerini bazen sinir bozucu bulsam da, savaşları/dövüşleri/hareketleri okuyucuya adeta izletiyor. Okuyucuyu Drizzt efsanevi bir savaşçı diyerek ikna etmek yerine Drizzt'i okuyucuya izletiyor ve okuyucu buna ikna oluyor. Hayır, bunu bizzat biliyor.

- Okuyucunun hayal gücü ve algısı;

Burada da iş bizlere düşüyor. Sanırım tasviri bol ve kaliteli kitapların genelde başarılı bulunmasının yegane sebebi okuyucuya pek bir iş bırakmıyor olması. Yani bir nevi sinema gibi, siz koltuğunuza oturup izliyorsunuz. Eğer gerçekten izlediğiniz şey başarılı bir şekilde tasvir edilmişse (bkz: üstteki bölüm) bir sorun yok. Peki yeterli bir tasvir söz konusu değilse, o kitabın kalitesiz olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu konuda Ejderha Mızrağı'na göz atmak gerek. Çoğu bölümde/olayda/durumda gerçekten "canlı" tasvirlere sahip olsa da - bkz: cehennem, cehenneme açılan kapı ya da Takhisis tasviri - bazı durumlarda bir iki cümle ya da tek bir diyalog bize fazlasıyla yetebiliyor.

Bkz: Fizban'ın "Ağacı tutuklayın!" sözünden karakteri gayet düzgün bir şekilde betimleyebilmek, Sıkılmış bir kenderle aynı odada kalmaktansa kırmızı bir ejderhayla karşılaşmayı tercih eden savaşçı ya da "Mt. Nevermind"ın hikayesine bakarak Kenderler ve Gnomelar hakkında genel bir kanıya sahip olabilmek.

Özetle; bu saydığım iki şeyin birbirlerine üstünlüğü yok bence. Bize sunulan eser ne tam kıvamında pişmiş ve yemeye hazır olmalı ne de yenmeyecek ama tadı tahmin edilebilecek kadar çiğ olmalı.
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: alper - 04 Aralık 2010, 16:17:51
Yazarlar, geniş kitlelere hitap ettiği için kullandıkları dil ve anlatış tarzları, eserin çabucak raftan alınmasına yada aynı hızla geri bırakılmasına sebebiyet verebilir. Kitabın en önemli unsurudur anlatım. Hiç bilmediğimiz yazarın hiç bilmediğimiz bir kitabını elimize aldığımızda sayfalara göz gezdirir aradan seçtiğimiz cümleleri okuruz ve bize hitap ediyor mu anlatımı sıkıcı mı yada zevkli mi buna kanaat getiririz öncelikle. Ancak bu bizim kişisel kanaatimizdir. Bizim rafa geri koyduğumuz o kitabı eline alan yanımızdaki başka okuyucu çabucak kasaya gidebilir. Hal böyle olunca yazarlar kitlelere hitap etmek zorundadırlar.

Örneğin ben arkadaşlarımla kafede oturuyorum ve bir olay anlatıyorum. Hepsinin tek tek gözlerine baktığımda sıkılıp sıkılmadıklarını az çok anlayabilirim. Sıkılmışlarsa anlatımı sadeleştirip akıcı hale getirebilirim, anlamamışlarsa daha detaylı anlatımı seçebilirim, hikayemin can alıcı noktasını hemen belli edip heyecan seviyesini düşürebilirim ya da sonuna kadar saklayıp meraklandırabilirim. Çünkü hayat gerçek zamanlı bir hikayedir. Nabza göre şerbet bonusu vardır. Ama romanlarda, edebi eserlerde böyle bir şey mümkün değil. Yazar ancak eserini tamamlayıp bastıktan sonra okuyuculardan gelen tepkileri ölçebilir. Yani yazaların hayatları okuyucuların nabızlarına bağlıdır. Dolayısıyla idealist bir yazar çizgisini koruyabilir ve hitap ettiği kitle ile yetinebilir ya da dahidir ve Tolkien gibi çok geniş bir kitleye hitap edebilir. Ya da kendini bilmezdir vampirleri aşık edip saman alevi reytingi toplayabilir.

Vampir dedik fantastikten de bahsedeyim. Başlıkta öyle yazdığı için diyorum sadece aslında fantastik kitaplar diğerlerinden ayrılmıyor benim gözümde anlatım tarzı olarak. Yani fantastik kitaplarda da anlatım tarzı oldukça önemli bir unsur. Olayların fantastik olmasından ziyade yazarın anlatımının da fantastik olması tabii ki herkesin beklediği, istediği bir şey. Ancak bunun aşırıya kaçması her olayı ağaçtan düşen yaprak gibi kıvıra kıvıra anlatması, arasında kitap bulunan okuyucuya ait ellerin çabucak kapanmasına neden olabilir. Bu konuda Laughing Madcap'in özetle'sine katılıyorum. 
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: Arlinon - 07 Aralık 2010, 21:20:14
Vallahi, fantazyada anlatım olayı zorlayıcı bir konu itiraf etmek gerek. Bizim Dünya'da geçen eserlerde üslup konusunda yazarlar bir miktar daha serbesttir ya da rahattır denebilir, üsluba yönelik yenilikler yapma konusunda daha az zorlanırlar. Çünkü yazının arkasında yer alan dünya, mekan, dil, kendinden önce yazılmış ve söylenmiş her şey ona arka çıkar. Anlatılan, üstüne sanat yapılan meseleler metinlerarası bir destek bulur.

Fantazyada ise söylediğimiz şeyler için hesap verme, açıklama yapma zorunluluğumuz daha belirgin. Bunun götürdüğü nokta da yazdıklarını destekleyecek geçmişi bile sizin yaratmamız ve bunların tümünü tutarlı bir biçimde işlememiz zorunlu oluyor.

Yani üstüne düşünülecek asıl şey, içerik ve bu içerikten nasıl bir üslup meydana geleceği. Ki iş böyle olunca anlatımın özgün olması kaçınılmazlaşıyor, aksi halde tutarsızlıklarla karşılaşıyoruz. Örnek verirsek, bizim ortaçağları andıran kurgusal bir dünyadaki bir çiftçinin konuşmasındaki tutum yirmibirinci yüzyıldan taşıdığı izler konusunda (elbet bir miktar olabiliyor ama sinsi ve görünmezce) fazla belirginleşirse eser gülünçleşiyor ki böyle metinlere rastlamak pek de zor değil.

Betimlemeler ise, ayrıntılı olsalar bile bir kaç ipucu olmaktan öteye gidemezler ve öyle kalmalılar. Yeni bir dünyadan manzaraları anlatırken izleyeceğimiz yol kendi gördüğümüzü anlatmaktan öte, o manzara ile ilgili okuyan kişinin hayal kurabileceği ipuçları bırakmak olmalı.

Özetle, fantastik metin tutarlı bir yol ayrımı gösterirken, doğal bir yaklaşım izlemeli.
Başlık: Ynt: Fantazyada Dil ve Anlatım Biçimleri
Gönderen: milenya - 30 Ekim 2016, 23:48:29
 Bu sıralar hazır radyo da ertelenmişken şu konu hortlasın istedim. Bir kısmımız yazım aşamasının bir yerlerindeyiz, özellikle benim için bir şeyler yazmadan önce 'dur biraz daha okumam lazım' diye kendimi erteleyip, kitaplara attıktan sonra sık sık dil ve anlatım biçimlerine bakarken buldum. Şehir ve Şehir, kısa kısa cümlelerle konu akışı üzerinde, farklı tuhaflıkları arka planda tutarak ilerleyen bir kitap ve dili daha sade. Şu sıralar Cam Kule'yi okuyorum ve sürekli karakterler arası geçişlere, anlatım şeklinin değişimine odaklanıyorum. Hatta o kadar güzel işlenmiş ki dil ve anlatım olarak vitesi epey düşürdüm okurken. Son zamanlarda bu konuda edindiğim bir kaç fikri bu başlık altında yazmak istedim lakin sadece fantazya dahilinde değil tabii ki, onda biraz daha meşakkatli olabiliyor orası ayrı.

 Eskiden kafamda canlanan her ayrıntıyı yazmak isterdim. Aksiyon sahnesi yazıyorum mesela, aynı anda bir çok şey oluyor ve fazlaca detaya giriyorum, okuyucu kopuyor. Ben bunu bir kaç kitap da denk gelince anladım. İki kişi dövüşürken bir yerinde kopup, hala dövüşün içinde olduğuma emin olmadığım oldu. Demem o ki eğer hızlıca ilerleyen olaylar silsilesi varsa o uzun tasvirler az uzak durabilir.

 Şehir ve Şehir'den örnek verelim çapraz bağlarıyla hayal edilmesi zor bir mekan vardır karşımızda. Bu büyük merak unsuru olsa da yazar detaya girmemiştir pek. Yani şu kitabı okuyan üç kişiye sorun o şehri nasıl hayal ettiklerini üçü de farklı şeyler söyler. Burada da fazla detaya girmemenin okuyucu özgür kılabileceği fikrini iyici özümsemiştim. Açlık Oyunları'nda da aynı şeyi gördüğümü hatırlıyorum. Cornucopia, kime sorsam farklı bir şey söylediği değişik yapı. Bunu yapayım derken de iyice batıranları da gördüm. Yani bir canavardan bahsediyor -üstünkörü- yazar, sonra herkes başka şekillerde bir canavar hayal ediyor ve bir sahnede canavarın altıncı koluyla yerden destek aldığı yazıyor. Eğer şekillendirecek bizsek lütfen sonradan kafandakileri dökme, bunu öyküleri okurken yaşıyorum özellikle. Çok da öykü okumam da işte Kurgu İskelesi, Aylık Seçki falan...

 Bu fazla detaycılık türden türe de değişiklik gösteriyor. Polisiye de önemlidir çünkü sizde davanın peşine düşersiniz ve detayları bilmek istersiniz. Bilim-kurgu da ise bu detay işi epey zor. Yani eğer kurgudan kayıp bilim tarafında yol almak istenmişse sıkıntı yok ama onu da aşıp akademik aşamaya sapıldıysa sıkıntılı oluyor. Bu tüm kitap boyunca olmayınca daha kötü. Alıyorsunuz kurgusu ağır basan bir bilim-kurguyu bir yerinde sayfalarca anlaşılmaya teoremler, fizik yasaları (herkes MIT çıkışlı ya da ODTÜ'lü değil :P ) Bir soğuma geliyor. Dikkat burada abartıdan bahsediyorum, bilim yönünde seyir etmesi çok farklı, akademik düzeye kayması farklı.

 Sade dil ile ilgili ise düşüncem beni bazı incelemelere -daha doğrusu Türk Fantazyasına- küstürdüğü.  Sade dili var, çok güzel ehehe... Alıyorsun, okuyorsun dil sade ama kime sade, niye sade? Öyle basit bir manası var ki paragrafın onu anlatmak için kullanacağınız dili süsleyemiyorsunuz. Hatta o kısmı uzatsanız, cafcaflı hale getirseniz o kadar kötü olacak. O güzel çıplak kelimelere büyük anlamlar koyamıyorsanız sizin diliniz sade değil, kurgunuz zayıftır. Örtülü dili çok seven biri olarak da yine aynı şekilde zayıf bir kurgunun o dille aktarıldığını görmek -yukarıda dediğim gibi- çoğu zaman daha da kötü olabiliyor.

 Bununla ilgili daha çok görüşüm var lakin konu başlığına sadık kalmak ve uzunca tüm fikirlerimi kusmak istemediğimden bunların fantazyadaki rolü için bir iki laf edeyim. Bu türde dilin ve anlatım biçimin öneminin daha fazla olduğuna inanıyorum. Sonuçta okuyucuya aktarmak istediğiniz şey onu, çoğunlukla okuyucu ile tanıştıracağınız bir şey oluyor. Yeni dünyalar, ırklar, eşyalar, teknolojiler... Güzel bir izlenim bırakmak -tanışmada ilk izlenim önemlidir- için dilinizi ve anlatımınızı göstermeniz gerekir.