2
« : 18 Ağustos 2014, 18:39:32 »
Acele etmeliydi, her an gelebilirlerdi.Eğer yaptığı şeyi bitirmeden önce kapıdan girerlerse her şey ama her şey mahvolabilirdi. Tüm o hazırlıklar, onca emek... Bu olumsuz düşüncelerden kurtulmak için başını iki yana silkeledi ve ellerine hız verdi. Tam o esnada kapının öteki tarafında bir ses duydu ve duraksadı. Hayatında hiç olmadığı kadar heyecanlanmıştı. Kapıdan gelen sesler şiddetlenmeye başlamıştı. Bir anlık duraksamanın ardından gülümsedi. Kendini küçümseyen bir gülümsemeydi bu. Nasıl bu kadar aptal olabildiğini düşündü. Belli ki bunu kendine yakıştıramamıştı. Yüzlerce yer soymuştu daha önce. Koca şehirdeki tek hayaletti aslında. Şimdi ise bir kapının ardındaki sesin korkusundan elleri titriyordu.
"Hadi ama, böyle bitemez." dedi kendi kendine. Bulunduğu odaya göz gezdirdi. Tepesinde güçsüzce yanan lambanın dışında pek bir şey yoktu. Tam karşısındaki portre tablo dikkatini dağıtıyordu. Usta bir hırsız olma hevesinin peşinde yıllar önce ölen babasını anımsatıyordu ona. Dikkatini geri topladı. Eski püskü bir kitaplığın üzerinde duran tozlanmış süs eşyalarının arasındaki değerli takıları görmezden geldi. Seslerin geldiği kapıdan başka bir çıkış göremedi. Bir pencere bile yoktu. Bu onu kızdırmıştı aslında, bir o kadar da korkuyordu. Titremesi geçtikten sonra ellerine daha da hız verdi. Bir yandan da kendini avutmaya çalışıyordu. "Korku dedikleri bu muymuş? Peh!" dedi. Kapının ardından gelen sesleri ilk defa görmezden gelmeyi başarmıştı. Bir elinde ince bir tel ötekinde ise bir kilit vardı.. Yaklaşık 15 dakikadır lanet olası bir kilidi açmayı başaramamıştı. Oysa ki daha önce yüzlerce kez kilit çözmüştü. Duyguları sürekli gel git içerisindeydi. Şimdi ise tekrar umudunu yitirmişti.
"Birazdan orada olacağız! Elini çabuk tutsan iyi edersin çaylak!" diye gürledi kapının arkasından bir ses.
Vakti daralıyordu. Terlemesi yoğunlaştı. Kalp atışlarını boğazında hissediyordu. Ne yapacağını bilemeden elindeki kilidi fırlattı, rafta duran tozlu büyük süs eşyalarından birisini kaptı ve odadan çıkmak için tek yol olan kapıya yaklaştı. Kapının yanındaki duvara sırtını dayadı.
"Başlamadan önce böyle demiyordunuz ama!" diye titrekçe seslendi odanın içerisinden.
"Ahh, evet. 'Yıllardır bu işi yapan efsanevi bir hırsızsın sen.' Ne yalan ama! Yıllardır bu işi yapan efsanevi bir hırsızın rahatlığını göstermedikçe işin her zaman zor olurdu. Zaten yıllardır bu işi yapan efsanevi bir hırsızın dışında ancak ölü bir beden bu rahatlığı gösterebilir." dedi kapının arkasından. "En ufak bir kilidi bile çözemeyebilirsin." diye devam etti kahkahalarla. "Aynı zamanda üzerindeki basıncı da hissetmelisin. Kendi evindeymiş gibi davranamazsın. Orası senin evin değil! Hiç olmadı da! Sen sadece bir yabancısın." dedi.
Bir süre sonra kapı aralandı. Titremeye tekrar başlayan ellerini yumruk şekline getirdi, nefesini tuttu. Kapının aralanması ile odaya, lambanın loş ışığını bastırabilen daha güçlü bir ışık hakim olmaya başladı. İçeri atılan ilk adımı gördüğü anda saldırıya geçti. Kuvvetli ellerinde sıkıca tuttuğu büyük süs eşyası hiçbir şeye çarpamadan içeri giren ince adamı ıskaladı ve boşta kalan kolunun sıkıca kavrandığını hissetti. Bacağının arkasındaki basit çelme ile bir kalp atışlık sürede kendisini yerde buldu. Sanki dakikalarca dövüşmüş gibi nefes nefeseydi. Göğsü inip kalkıyor, ne yapacağını bilmez bir biçimde sağa sola bakıyordu.
Karşısına siyahlar içinde gelen adam bir süre orada öylece durdu. Arkasındaki kişilerde aynı şekilde giyinmişlerdi ancak liderlerinin önde olduğu belliydi."Başaramadın." dedi nazik bir ses tonuyla. "Bu siyahları giyinmek sandığın kadar kolay değil. Evinde oturup eline aldığın kilitler üzerine çalışmakla olmazdı zaten. Olmadı da."
Yattığı yerde hiç bir cevap veremeden öylece bekledi. Kalbi eskisi kadar hızlı atmıyordu. Öleceğini düşündü. Hatta buna tamamen inandı. Yaşlı gözlerle karşısında duran adama baktı.
"Kusura bakma evlat, bunu yapmak zorundayız." dedi karşısındaki adam. Hızlı bir hamle ile belinden hançerini çekti ve Zaan'ın göğsüne sapladı. Zaan kısık sesli bir iniltinin ardından donuk gözler ile göğsünde duran hançere baktı. Babasının macerasına çıkmadan önce aldığı hançerdi bu. Adam hançerini titrek ellerle çekip aldı. Yüzü asabi bir görünüm kazanmıştı. Belli ki ilk defa elleri titriyordu. Zaan kafasını yukarı kaldırmaya çalıştı, ağız dolusu kan öksürdü. Karşısında duran adamın yaşlı gözlerini gördü. Her şey kararmadan önce ağlamaklı bir sesle söylenmiş son bir şey duydu.
"İlk testi bile geçemedi.Cesedi alın. Sıradaki!"