Fantastik hikayem sizlerle
Birinci Bölüm
Kasabaya gelir gelmez insanların meraklı bakışlarını ve heyecanlı hallerini görmek çok güzeldi. Arabamı kenara çekip park ettiğim zaman açık olan penceremi kapadım ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Halk bana doğru ilerlemeye başlamıştı.
Mırıltılarını duyabiliyordum, her ne kadar benim duyamayacağım şekilde konuşmaya çalışsalar da. Ben bir ölüydüm ama onlar bunu bilmiyordu. Öğrenmemeleri için ise elimden geleni yapacaktım.
Kasabanın en yaşlısı Bay Fig, bastonu ile yürüyerek en öne geçmiş ve dimdik durmaya çalışıyordu. Kasabanın en yaşlısı olduğunu biliyorum, çünkü uzun zamandan beri bu kasabayı gözetliyordum.
"Hoş geldin yabancı," dedi bana içten gelen ama mesafeli bir şekilde. "Seni buraya hangi rüzgâr attı?"
Gülümsedim. Elimi uzattım ve tokalaştık.
"Küçük kasabaları severim efendim," dedim. Sonra da çevreye göz attım. Kalabalık, kasabaya girdiğimden daha da fazla olmuştu. Tekrardan yaşlı adama baktım ve kendimi tanıttım.
"Ben Diks Kong."
Kaşlarını çatarak baktı bana. Anlaşılan yabancılardan pek hoşnut olmuyordu.
“Burada yabancılar ilgiyle karşılanır fakat ben ansızın gelen yabancılardan pek hoşnut olmam. Bilirsin, yabancılar kendileriyle beraber sakladıkları sırları da getirirler,” dedi buz gibi sesiyle. Onun diğer insanlar gibi olmadığını anlamak zor değildi. Böyle mesafeli olmasının sebebini öğrenmek istiyorum ve öğrenmek için elimden geleni yapacağım. Yaşlı biri olduğu için diğer insanlardan çok yaşadığı ve edindiği tecrübelerden yabancılara güvenilmemesi gerektiğini öğrenmiş olmalıydı.
“Benim bir sırrım yok efendim,” dedim elimden geldiğince ses tonumu düz tutmaya çalışarak. Bir pürüz çıkmasını istemiyordum konuşurken. Sesimin pürüzlü olması onu bana karşı daha da şüpheli hale getirecekti. “Şey… Bir de ben yazarım,” dedikten sonra omzumda asılı olan çantanın fermuarını açıp içinden yazdığım kitaplardan birini çıkardım. Bay Fig’e uzattıktan sonra elimdeki kitaba şöyle bir baktı. Ardından elimden aldı ve arkasını çevirdi.
Biraz inceledikten sonra, “Bunu ben okuyamam. Okuma yazmam yok,” dedi ve kalabalığa döndü. “Tedd,” diye seslendi.
Kalabalığı yararak ilerleyen birisini fark ettim. En sonunda genç en öne çıkmayı başardı. Bu kadar kalabalık arasında yürümek oldukça zor olmalıydı. Yanımıza gelince“Evet dede?” dedi Tedd. Bana baktığı zaman bakışlarındaki sıcaklığı ve iyiliği hissetmiştim. Uzun boyluydu ve kahverengi saçlara sahipti. Teni Bay Fig’in aksine bembeyazdı. Benim gibi. Ama onun ölümlü olduğunu anlamak kolay oldu. Çünkü, kalbi atıyordu ve damarlarındaki kanın akışını hissedebiliyordum.
“Şu kitabın arkasını okumanı istiyorum,” derken Bay Fig, Tedd kitabı çoktan almış ve arkasını yüksek sesle okumaya başlamıştı.
Bir yabancıya asla güvenmemelisin ve tanımadığın kişilere kapını asla açmamalısın, derdi büyükannem her zaman. Cumartesi günü kapıma gelen kişiye ise kapımı açmıştım. Çünkü onu tanıyordum. O benim komşumdu. O gün, beraber bir şeyler yemiş ve koyu bir sohbete başlamıştık. Vücuduma ansızın çöken ağırlık, koltuğa yığılıp kalmama sebep olmuştu ve gözlerimi açtığım zaman evimde değildim. Önümde beliren gölgeyi fark ettiğim zaman başımı yavaşça kaldırdım ve elinde bıçak olan komşumu gördüm. O andan itibaren hayatım çok değişti.Arka kapak yazısını okumayı bitirince beğendiğini belli eden bir ifadeyle baktı bana. “Genellikle korku romanları mı yazarsınız?” diye sordu.
Evet, dercesine başımı salladım. “Korku romanlarımı okuyucularım çok beğenir ve severek okurlar,” dedim. Kitabı bana verdiği zaman çantama geri koydum ve fermuarını çektim.
“Sizlerle tanışmak çok güzeldi,” dedim Bay Fig ve Tedd ile tekrardan tokalaşınca. Bay Fig, mesafesini hala korumaktaydı. Tedd, etkilenmiş olduğundan dolayı tanıştığım zamanki halinden daha sıcak davranıyordu.
Bu kasabayı ve insanlarını sevdim. Küçüklüğümden beri böyle bir yerde yaşamak istemiştim ve istediğim oldu. Daha ne isteyebilirim ki?
Boğazımı temizleyip, “İzniniz olursa evime yerleşmek istiyorum. Yol yorgunuyum ve dinlenmem gerekiyor,” dedim. Bay Fig, hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp uzaklaştı. Tedd ise bana yardım etmek istediğini söyledi eşyalarımı yerleştirene kadar. Böylece daha çabuk dinlenebilirmişim.
Ceren Oktay
Beğenmeniz dileğiyle