Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Elcin

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / Pazartesi Sendromu
« : 14 Ocak 2014, 01:32:56 »
  Karanlığın içine çekildi. Amacı kalmamıştı bu Dünya'da. Sabah yağan yağmuru izledi ve artık çamura dönmüş toprağa uzandı. Ellerini sürdü o çamur deryasına. Şimdi yaratılışına geri döner gibi, hiç sonu yokmuş ama bir o kadar da doğmamış gibiydi. Çamur onu içine çekti birden. Nefessiz kaldı, bir yandan da ferahlamıştı.
     Gözünü açtığında, buz gibi suyla dolu küvetin içindeydi. Bunu fark ettiği anda titremeye başladı.
"Şu dosyalara bir göz atmanı istiyorum senden"
Patronunun sesiydi fakat burada ne işi vardı?
"Biraz acele et."
Denileni yapmak üzere küvetten çıktı. Tuhaf bir şekilde üstü kupkuruydu. Şimdi küvetin olduğu yerde, üzeri dosyalarla dolu bir masa vardı. Dosyanın bir tanesini aldı, açıp incelemeye başladı. Bir türlü kendini verip, konsantre olamıyordu. Başını ellerinin arasına aldı. Baktığı harfler uçup gitmeye, odanın her tarafını doldurmaya başlayan sineklere dönüşmüşlerdi. Korkunç bir vızıltı kapladı odayı. Sinekler başının etrafında dolanıyorlar, ağzına burnuna girmeye çalışıyorlardı. Sinekleri kovmakla uğraşırken telefon çaldı. Arayan sekreterdi. İnsanlara laf sokmayı seven, patronun odasına çağırıp gizli gizli oynaştığı sekreter. Konuşurken sesi bir yılan gibi tıslıyordu. Belki de gerçekten yılanınkine benzer bir dili vardı.
"Patronsss ssseenii ssss odasssınaa sss çağırıyorrssss"
"Geliyorum"
   Patronun odasına girdiğinde, yerde bir sürü yılan dolanıyordu. Ancak en büyük şoku, her zaman muntazam şekilde derli toplu duran masaya bakınca yaşadı. Kafası ve bedeni keçi, belden aşağısı ise yılan şeklinde biri duruyordu.
"Şaşırdın."
"E ben...ben..."
Birşey demedi, sadece uzun uzun baktı. Bakışlar giderek daha da yaklaşıyordu, masa, herşey giderek daha yaklaşıyordu sanki. Aniden heryerden dosyalar üzerine düşmeye başladı. "Yeter, yeter" diye haykırırken, yatağında buldu kendini.
"Hayatım, ne oldu? Kabus mu gördün?"
"O nerede?"
"Kim?"
"Evet evet, kabus olmalı. Saat kaç?"
"Gecenin üçü."
"Peki günlerden ne?"
"Pazartesi. Hadi uyu. Sabah erken kalkıp,işe gideceksin."
Durdu öylece. Pazartesi'ydi. Güzel bir haftasonundan sonra, hala daha iyi iş bulamadığından o sevmediği işe gitmeye mecburdu. Pazartesi'ydi ve haftasonuna daha çok vardı.
 

2
Kurgu İskelesi / Örümcek Evi
« : 09 Ocak 2014, 21:59:22 »
  Karanlık bastırmıştı iyice. Elleri ceplerinde ıssız yolda yürürken, ıslık çalmaya başladı. Bir taraf deniz, bir taraf mezarlıktı. Mezarda yatanların manzarası ne de güzel diye geçirdi içinden. Ekim ayının son günleriydi ve birden hafif hafif yağmur yağmaya başladı. Bu böyle kalmazdı biraz sonra gök adeta delinmiş gibi olacaktı. Adımlarını hızlandırdı iyice. Bir kaç dakika sonra yağmur olanca şiddetiyle yağıyordu. Koştu koştu ve biraz ilerideki terk edilmiş gibi duran eve girdi.
  Evin içi karanlıktı. Cep telefonunu çıkardı ve onun ışığıyla etrafa bakmaya başladı. Hoş biraz sonra yağmur dinecekti ve buradan çıkacaktı o da. Bulunduğu yerde yere çömeldi ve telefonuyla oynayarak beklemeye başladı. Dışarıdan gökgürültüsü duyuluyordu. Oyuna dalmıştı ve aniden omzuna bir elin dokunduğunu hissetti ve sıçradı. Telefonun ışığıyla etrafa baktı. Kimseyi görememişti. Elini ileri doğru uzattı ve bir örümcek ağına değdi. Böyle terk edilmiş bir evde örümcek ağlarının olması normal bir şeydi. Bu ağ epey büyük bir şeye benziyordu. Örümcek, böcek gibi canlılardan korkmazdı.
Bir saat olmuştu eve gireli ve yağmur aynı şiddetle yağmaya devam ediyordu. Telefonun şarjı az kalmıştı. Oyun oynamayı bırakıp cebine koydu. Kendini alması için bir arkadaşını aramayı düşündü ama telefon çekmiyordu. Elbet dinecek diye düşündü ve yere uzandı. Bir kolunu başının altına koydu, bir kolunu bacaklarının arasına soktu, gözlerini kapadı. Daha beş dakika bile olmamıştı ki, yüzünde birşeyin gezindiğini hissetti. Eliyle kovdu gezen her neyse. Fakat o kovunca bu sefer sanki daha fazlası geldi yüzüne. Kovaladıkça çoğalıyorlardı. Giysisinin içine girmişlerdi şimdi. Delirecek gibiydi. Sonra daha önce hissettiği gibi omzuna bir elin dokunduğu hissetti. Aslında bir el değil, bir kaç el vardı sanki. Birdenbire çok kuvvetli bir şimşek çaktı ve evin içi olduğu gibi aydınlandı. İşte o anda ömrü boyunca hiç görmediği bir şeyi gördü. Kafası insan bedeni ise örümcek olan bir yaratık. Aydınlık gider gitmez örümcek onu yakaladı ve ağ ile sardı. Sonra yemek için yuvasına götürdü. Yaratığın arkasından binlerce minik yavrusu da kendilerine ziyafet çekmeye gittiler.

Sayfa: [1]