1
Kurgu İskelesi / Ynt: Baş Kaldırış
« : 03 Ağustos 2012, 14:09:59 »BÖLÜM 2
Şaşkınlarını gizleyememişlerdi bu baskın karşısında. Aslında bir yere gidip daha iyi saklanmayı planlıyorlardı ama bu yarının işiydi. Hepsi mağarada toplanmıştı ellerinde ya bir dakika ya da iki dakikalık bir süre vardı. Ekibin Reance' den sonraki bir diğer lider ruhlu adamı olan Ace diğerlerinden bir adım öne çıktı ‘’Beyler..’’ diye başladı. Hareketli ve enerji dolu bir insan olduğu için pratik zekasını iyi kullanıyordu. Kaşlarını çatarak kısa bir süre düşündü, aklına bir şey gelmiyordu bu sefer ama kurtulmak zorundaydılar. Reacon’a baktı ilk olarak. Onun da gözlerindeki umutsuz bakışları gördü. Daha sonra sıra ile herkesin gözlerine baktı. Zamanları tükeniyordu. Derin bir nefes aldı ve kısık bir ses tonuyla başladı ‘’Tek bir yol var..’’ dedi. Sabırsız bir kişiliğe sahip olan Perkinsen çıldırmak üzereydi ‘’Haydi artık söyle şu lanet planını!’’ diye bağırdı. Ace tüm gücünü topladı ve fısıldadı ‘’Birimiz kurban olacak. Amerikan askerleri ile tek başına..’’. Sözünü sinirlenerek kesti Reacon ‘’Biz bu yola hep beraber başladık olmaz bu!’’ diyerek öfkeli bir şekilde bağırdı. Ace sinirlenmişti. ‘’Ya hep ya hiç öyle mi beyefendi hazretleri! Burada kendimiz için savaşırsak kabul ama biz burada milyonlarca insan için savaşıyoruz. Ve biri ölmek zorunda bunu kafana sok lider bozuntusu!’’ . Bir hayli öfke birikmişti içine ve adeta kan kusmuştu bu sözleriyle. Perkinsen silahını eline aldı ve mağaranın çıkışına yöneldi. Reacon ‘’Dur dostum!’’ dedi. Perkinsen kurban olmaya kararlıydı. Kafasını çevirdi gözleri dolmuştu. Acılarını ustalıkla saklayan bu adam ölüm karşısında ağlıyordu. ‘’Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama Ace haklı.’’ başka hiçbir söze kulak asmadan çıktı. Edviner en kısa sürede toparlanmayı başaran kişiydi. ‘’Haydi!’’ dedi ‘’Silahlarınızı alın, arkada bir delik olacak. Biraz canımız yanacak ama oradan çıkmayı başarabiliriz’’. Ace güven verici bir ses tonuyla ekledi ‘’Buraya yaklaşık 2 kilometre kullanıma yasaklanmış bir tren hattı var oraya gidelim.’’. Bu fikir herkesin hoşuna gitmişti. Gitmek zorundaydı. Başka çareleri yoktu. Tren hattına doğru gitmeye başladılar. Reacon’ın aklı havada, beyni donmuş şekilde sadece denilenleri yapıyordu. Ekibin suskun adamı Maccon’dan bile suskundu bu olay karşısında. Bir lider bu kadar duygusal olmamalıydı.
***
‘’Tanrım, tanrım bana yardım et’’ diye dua ediyordu Perkinsen titreyen elleri ve bu ellerin taşıdığı ağır bir tüfekle. Göz yaşlarına hakim olamıyordu.Ölecekti. Evet korkutuyordu bu düşünce onu. Ama bir yandan da ‘’Vatan için..’’ diyordu vicdanı. Her ne kadar bunu istemeyerek desede... Hayatın bütün zevklerinden mahrum geçirdiği bir ömrün ardından 25 yaşında ölmek fiyaskoydu. Amerikan birlikleri 100-150 metre ilerisindeydi...
***
‘’Yavaş ol yavaş’’
‘’Ah! Canımı acıttın dostum. Üniformam yırtıldı seni lanet yaratık’’
Maccon bu zor durumda bile arkadaşlarını güldürmeyi başarıyordu. Genelde suskundu fakat konuşuncada onu durdurmak imkansızdı neredeyse. Açıkçası garip bir insandı. Eğlenceli bir kişilikti konuşunca. Doğrusu ülkede asker olabilecek son kişiydi belkide. Ace ile iyi anlaşıyordu aslında ikisinin de aklı hep karıda kızdaydı. Ama Ace bu olayda adeta devleşmişti arkadaşları gözünde. ‘’Çabuk olalım beyler fazla en fazla 10 dakika kazanacağız Perkinsen ile’’. Reacon iki kat daha sinirlenmişti. ‘’10 dakika için bir insanı feda etmek?’’ diye düşünüyordu. Ace’e ‘’Dur!’’ diye bağırdı. Ace hızlı adımlarını durdurdu. Arkasına döndü ‘’Bu..’’ derken suratına sert bir yumruk yedi. Sinirlenmişti. Tökezleyerek ayağa kalktı. Reacon’a vurmayacaktı. Kendini kontrol etmeyi öğreniyordu son zamanlarda. Duygularına teslim olmuş bir insan hata yapabilirdi elbet. Böyle düşünüyordu Ace. Reacon hırsını alamamıştı. ‘’Sen aşağılık köpeğin tekisin!’’ diye inledi. Ace’in artık sabrı taşmıştı. Kendini daha fazla tutamayarak Reacon’a son beş gün çektiği acıların hırsını çıkaran bir yumruk indirdi. Reacon’un ağzı burnu kan olmuştu. Edviner ve Maccon araya girdi. ‘’Sakin olun’’ dedi Ed. ‘’Ölebiliriz!’’ diye inledi Maccon. Soğuk bir ifadeye sahipti Ace’in suratı hala. Ed ve Maccon, Reacon’u yerden kaldırdılar. İlk baştakinden daha yavaşta olsa ilerlemeye devam ediyorlardı.
***
‘’Beş serseri ha! Beş tane ite karşı mı savaşıyoruz şimdi biz? Ne demek bu şimdi?’’
‘’Ama efendim..’’
‘’Kes! Zevzek herif. İki gün içinde o adamları bulamazsanız o zaman göstereceğim ben sana efendiyi.’’
***
‘’İşte burası’’ dedi Ace. Gelmişlerdi tren hattına. Etrafı ağaçlarla çevrili çakıl taşlarıya dolu bir vahanın görünmeyen bir tarafındaydı girişi. Yakalanmaları bir hayli zor olacaktı yani. Reacon ve Maccon girişten aşağı doğru attılar kendilerini. Artık güvendeydiler. En azından öyle düşünüyorlardı. Ed, Ace’e döndü. ‘’Dostum..’’ dedi. Ace adeta beynini okumuştu ‘’Yemek konusu.. Onu ben halledeceğim. Çok uzakta değil 2 kilometre ileride bir yerleşim alanı var. Tehlikesiz. Yarına kadar sabretmeliyiz. Aydınlıkta gitmemiz gerek.’’
Konuşmaları sürerken aşağıda bir tüfek sesi duyuldu. İnletmişti her yeri. Bu cesur adamlar bile korkmuştu bu sesten. Ed, Ace’den önce davranarak delikten atladı. Tüfeği ile hazırdı ama birini öldürmekten daha çok acı veren bir manzara karşısındaydı. Ölü bir asker ve ölü bir küçük çocuk...