Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Rainclaw

Sayfa: [1]
1
Benin yazmayı planladığım kitap kineziler ile ilgili.-Telekinezi, aerokinezi gibi- Bunları henüz ismini vermediğim kahraman buluyor ve kendini buna adıyor. Bir süre sonra bu kinezileri kullanabilenlerin sadece özel 'kinetik' adı verilen kişilerin yapabildiğini öğreniyor. Bununlar beraber kinetiklerin ürettiği farklı bir enerji dalgası sayesinde hortlaklar peşine düşüyor. O da kinetikleri bulup onları bilinçlendirmek için Dünya'yı gezmeye başlıyor.

2
Kurgu İskelesi / Ynt: Kara Günler:Başlıyor
« : 18 Ekim 2012, 16:59:48 »
Teşekkürler.

3
Kurgu İskelesi / Ynt: Kara Günler:Başlıyor
« : 18 Ekim 2012, 07:31:57 »
teşekkürler.

4
Kurgu İskelesi / Kara Günler:Başlıyor
« : 17 Ekim 2012, 22:33:03 »
                         Giriş:
Gözlerimi açtığımda gün ışığının göz alıcı parlaklığı gözümü kavurmaya başlamıştı. Başımı kaldırıp etrafa bakmaya başladım. Tam önümde bir kütüphane vardı. Etrafımdaki diğer yapıları görebilmek için başımı çevirdim. Etraf kütüphaneden pek farklı yapılar içermiyordu. Hepsi ya apartman ya da alt katı dükkan olan apartmanlardı. Ayrıca etrafta benden başka biri yoktu. Bir tek yüntopu geçmediği kalmıştı(!) Bu düşündüğümün ardından tekrar gökyüzüne bakıp ufak bir tebessüm attım. Nereye gideceğimi düşünürken gözüm yine kütüphaneye kaydı. Sanki beni oraya çeken bir güç vardı. Kütüphanenin kapısına üç beş kez gidip geldikten sonra içeri girmeye karar verdim ve kapıyı açtım.


 İçerisi de dışarısı gibi kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi. Kitaplıklar öne doğru en az beş sıra uzuyordu. Yürümeye devam ettikçe kalbim çarpmaya, dişlerim takırdamaya, tüylerim dikilmeye başladı. Kitaplıkları aşınca anladım ki kütüphane de bomboştu. Yine de kütüphaneye verilmiş emek tartışılmazdı. Derken duvara montelenmiş kitaplığa ışık vurmasıyla beraber gözüm bir boşluğa kaydı. İlerleyip oraya baktım. Çünkü ben oraya gelirken hiçbir yerde boşluk dahi yoktu. Hışımla bir kitabı çekip o noktaya baktım. Orada siyah bir buton vardı. Elim titreyerek te olsa o bitona bastım. Ansızın raflar öne çıkıp yana doğru ilerledi. Gizli bir oda bulmuştum!


 Tahta kapıyı açıp içeriye girdim. İçerisi camsız bir çalışma odası gibi değil direk öyleydi. Bir çalışma masası, bir bilgisayar, iki koltuk, bir sehpa ve üç kitaplık çalışma masasının üzerinde bir tane de not vardı. Çalışma masasının yanına gidip nota baktım. Notta ‘Arkana bak!’ yazıyordu. Nota uyup arkama döndüm ve ev sahibi bütün ihtişamı ile karşımda duruyordu. Kaşlarını kaldırıp “Evime hoşgeldin.” dedi. Yanımdan geçip çalışma masasının sandalyesine oturdu ve “Oturabilirsin seni tutan yok.” dedi. Ben de oturdum. Bir yandan o, bir yandan da ben onu süzmeye başladım. Adam siyah bir palto giymişti. Uzun siyah saçları çenesine  kadar sarkıyordu. Kahverengi gözlerinin yanı sıra gözbebeklerinin yanında ince sarı halkalar vardı. Beni yeterince süzdükten sonra sakin bir tavırla “Neden buradasın haberin var mı?” diye sordu. Başımı iki yana sallayıp “Hayır.” dedim. Adam derin bir soluk alıp “Bilmemene hiç şaşırmadım. Sana ne olduğunu söyleleyim; bir rüyadasın.” dedi. Buna çok şaşırıp “Ne yani bunların hiçbiri gerçek değil mi?” diye sordum. Adam gülümseyip “Bunun rüya olması gerçek olmadığı anlamına gelmez.” dedi. Buna zerre kadar inanmadığımı belli ederek “Pekala, adın her neyse kanıtla da görelim.” dedim. Adam ayağa kalkıp “Adım Azap ve okulda görüşmek üzere.” deyip parmaklarını şıklattı. Hemen ardından her şeyin buğulanmasıyla uyandım.

5
yorumun için teşekkürler

6
darren shan serisinde darren shan

7
yorumun için teşekkür ederim. Bana çok yardımcı olacak. Epey dikkate alacağım.

8
Arkadaşlar yaklaşık bir buçuk yıldır bir kitap yazıyordum ve bu 120 sayfa kadar oldu. Ancak şu an ona baştan başlamak veya yazım hatalarını düzeltip devam etmek arasında kaldım. Sizlere giriş bölümünü verip yorumlarınıza göre kararıma ulaşacağım. Şimdiden hepinize teşekkürler.

                   GİRİŞ:
“Başlangıç kütüphanesi” adında bir kütüphanenin önündeydim. Neden veya niçin orada olduğum konusunda hiçbir fikrim yoktu. Meraklıca etrafa bakınmaya başladım. Etraf dükkanlarla çevriliydi. Fakat ortalıkta insana dair en ufak iz yoktu. Daha fazla bir şey çıkmayacağını düşünüp kütüphaneye girdim. Kütüphanenin içi ile dışarısı arasındaki bir benzerlik hemen göze çarpıyordu. Kütüphane raflarla doluydu ancak ortalıkta bir kişi bile yoktu. Bir süre ortalığa seslendikten sonra daha fazla dayanamayıp bir sandalyeye oturdum. Tam oturduğum sırada gözüme iki kitabın arasındaki kırmızı bir nokta takıldı. Rafa gittim, kitapları çektim ve kırmızı noktanın kaynağını buldum. Bu bir butondu. Elimi titreyerek butona doğru uzattım ve bastım. Birdenbire raflar gerilemeye ortaya büyükçe bir oda çıkartmaya

Başladı! Ardından hışımla bu gizli odaya girdim. Oda İki koltuk, bir çalışma masası, bir bilgisayar ve çalışma masasının üzerinde bir kitap vardı.
Tam kitabı alacakken omzuma uzanan bir el bana mani oldu! Arkama döndüğümde uzun siyah saçlı, beyaz gözlü, siyah uzun bir palto giymiş bir adam bana bakıyordu.
Eliyle oturmamı işaret etti. Ben oturunca çalışma masasına geçti ve kitabı bana verdi. Elim hafif titreyerek kitabı aldım.
Adam benden gözünü ayırmadan “Neden burada olduğun konusunda bir fikrin var mı?” Diye sordu. Ben başımı devirerek “Hayır.” Dedikten sonra adam derin bir nefes alarak “Anlatacaklarıma inanma ihtimalin çok düşük. Hatta biraz da karışık…” Derken “Ama yine de söyleyeceksin, değil mi?” diye sordum. Adam gülümseyip “Evet, ama önce kendimi taktim edeyim. Bana Azab
Diyebilirsin. Anlatacaklarıma gelince (Hışımla ayağa kalıp yürümeye başladı.) Sen birçok canlı için çok ama çok önemli birisin Oğuz…” derken bu sefer
“Adımı nereden biliyorsun?” Diyerek araya girdim. Azab “Dur!” anlamında elini kaldırıp “İzin ver ki lafımı tamamlayayım.
Uyandığın gibi doğruca okuluna git. Orada güvende olursun. Peşinde seni öldürmeye çalışan biri var. Dedi. Ardından şaşkınlıkla
“Bu bir rüya mı?” Diye sordum. Azab kafasını kaşıyarak “Hem evet, hem hayır.
Rüyana süreli bir giriş yaptım ve birkaç saniye sonra uyanacaksın.” Dedi.
Dediklerine pek inanmadım. Bu yüzdende Azab’a “O zaman bunların gerçekliğini ispatla.”dedim. Azab hışımla bana dönüp
Ellerini çalışma masasına vurdu ve
“Kanıt mı lazım! Kucağındaki kitap en büyük kanıt. Uyandığında o kitap çalışma masanda olacak.” dedi ve birden her yer silikleşmeye başladı ve uyandım. Uyanmamla çalışma masasına bakmam bir oldu. İşte kitap oradaydı!

Sayfa: [1]