1
Kurgu İskelesi / İnek Bekçisi
« : 24 Haziran 2014, 18:26:50 »
Merhaba arkadaşlar. Yazamıyorum, daha doğrusu çok kötü yazıyormuşum gibi geliyor. Canım sıkıldı dedim aklıma ne gelirse yazayım, okuyucular fikirlerini beyan etsin, gerçekten kötü yazıyor muyum anlayayım. Umarım iyi etmişimdir. Gerçekten kötü mü yazıyorum, yoksa bana mı öyle geliyor? Hatalarımla beraber bunu da açıklarsanız sevinirim. İyi okumalar
İneklerin başında nöbet tutarak para kazanmak.
Kimin aklına gelirdi ki? Wilcort bile şaşkındı. İş ilanlarına baktığında görmüştü. Bir çiftçi, geceleri ineklerinin başında dikilecek nöbetçi arıyordu. Üstelik maaşı da fena değildi. Wilcort, bundan kolay iş bulamayacağını düşünerek başvurmuştu. Çok kolay olacağını, hemen işe başlayacağını sanmıştı. Ama çiftçi, inekler hakkında ne bildiğini ve ne düşündüğü sorduğunda, öyle sandığı gibi olmayacağını anladı. Çünkü inekler hakkında bildiği tek şey; "memeli" olduklarıydı. Çiftçi bu cevabı beğenmezdi büyük ihtimal. Onu kesinlikle işe aldıracak cevabı bulmalıydı. Bunun için saatlerce düşünmesi gerekti. Ama sabırlıydı çiftçi. O, cevabını verene kadar gazete okumuştu. Zaten iş ilanı için başka gelen de olmamıştı.
Cevabı bulduğunda yapmacık bir şekilde öksürdü, Wilcort. Çiftçi gazeteyi indirip kaşlarını kaldırarak ona baktı.
"Cevabı bulabildin mi, evlat?"
"Evet, efendim," dedi gururla.
"Söyle bakalım."
"İnekler, biz insanoğlunun yaşam kaynağı sütü üreten hayvanlardır, efendim."
"Peki, onlar hakkında ne düşünüyorsun?"
"Şey...ineklerin olmazsa biz insanların da olmayacağını düşünüyorum. Çok önemli hayvanlar, gerçekten."
Çiftçi, gazeteyi sandalyenin üstüne bıraktı ve ayağa kalktı. Büyük an gelmişti.
"Seni sevdim, evlat. İnekleri çok iyi analiz etmişsin. Seni işe alıyorum, bu akşam başlıyorsun."
"Hemen mi?"
"Hemen."
Cevabın inekleri öven ve yücelten bir cevap olması için çaba göstermişti. Çiftçi ineklere tapıyordu. Bu tür cevaplar bekliyordu muhtemelen. Wilcort'tan başkasının gelmemesi ve onun doğru cevabı vermesi, direk işe alınmasını sağlamıştı.
Çok kolay. Eğlenceli. En rahat meslekler arasında bir numara. İnek Bekçiliği.
Öğrenmesi gereken bir şey veya ona patronluk taslayacak kimse yoktu- çiftçi hariç. İneklerin başında bekleyecek ve para kazanacaktı. Bu düşünce, onu rahatlatıyor ve mutlu ediyordu. Çiftliğin mutfağına oturmuş, sütlü kahvesini içerken, ilk kez bir iş için sabırsızlandığını hissetti.
Çiftçi içeriye girdiğinde sütlü kahvesinden son bir yudum aldı ve ayağa kalktı.
"Hazır mısın?" diye sordu çiftçi.
"Hazırım," dedi Wilcort, kendinden emin olarak.
"Öyleyse, ineklerin başına haydi!"
Sadece iki tane ineğin olduğunu görünce, hevesi kaçar gibi oldu, Wilcort'un. Ahırda küçük ve boğucuydu zaten. Ama işin ucunda para vardı. Para için her şeyi yapmaya hazırdı. Hem iki inek varsa, işi daha kolaydı. Başa çıkmak zor olmazdı. Kendisi için saman yığınlarını üst üste yığarak bir yatak yaptı. Yatağına uzandı ve kitabını okumaya başladı. İçerisi fenerlerle gayet yeterli düzeyde aydınlatıldığı için el fenerini açmak zorunda kalmadı.
Arada sırada, başını kitap sayfalarından kaldırdı ve ineklere baktı. Hiç bir sorun yoktu. Öyle ses çıkarmadan duruyorlardı işte. Zaman ilerledikçe canı sıkılmaya başladı. Hayvanlar hakkında okuduğu kitabı ellinci kez okumak bunaltmıştı onu.
Yatağından kalktı ve el fenerini yanına alarak dışarıya çıktı. Ahırın girişinde dikilerek çevreye göz gezdirdi.
Çiftlik şehirden fazla uzakta değildi. Şehrin alev gibi kıvrılan ışıkları rahatlıkla görünüyordu. Arazi düzlüktü ve başka çiftlikler, tarlalar uzanıyordu üstünde. Kısacası tarım için çok uygun bir yerdi.
Bir süre daha dışarıda bekledikten sonra ineklere bakmak için içeriye girdi. Fenerini içeriye doğru tuttu. Ancak inek falan yoktu ortalıklarda. Dehşete kapıldı, Wilcort. Bir anlığına çıkmıştı dışarıya. Sadece bir anlığına. Üstelik kapının önündeydi. Sihirli bir güçle mi yok olmuştu bu hayvanlar. Wilcort, telaşa kapılarak ahırı didik didik etti. Belki samanların altına gizlenmişlerdir diye baktı. Ama hayvanlar yoktu. O sırada-büyük şansızlık- çiftçinin sesi duyuldu.
"Her şey yolunda mı, evlat?"
Olaylar çok hızlı gelişmiş olabilir, betimlemeler ve benzetmeler de kötü olabilir. Bunun dışında gerçekten kötü mü, ya da başka hatalarım var mı onları söyleyin yeterli. Bu kötü yazıyormuşum hissi beni sıkmaya başladı ve büyük oranda hikayelerimi etkiliyor. Devamı da gelecek bu arada.

İneklerin başında nöbet tutarak para kazanmak.
Kimin aklına gelirdi ki? Wilcort bile şaşkındı. İş ilanlarına baktığında görmüştü. Bir çiftçi, geceleri ineklerinin başında dikilecek nöbetçi arıyordu. Üstelik maaşı da fena değildi. Wilcort, bundan kolay iş bulamayacağını düşünerek başvurmuştu. Çok kolay olacağını, hemen işe başlayacağını sanmıştı. Ama çiftçi, inekler hakkında ne bildiğini ve ne düşündüğü sorduğunda, öyle sandığı gibi olmayacağını anladı. Çünkü inekler hakkında bildiği tek şey; "memeli" olduklarıydı. Çiftçi bu cevabı beğenmezdi büyük ihtimal. Onu kesinlikle işe aldıracak cevabı bulmalıydı. Bunun için saatlerce düşünmesi gerekti. Ama sabırlıydı çiftçi. O, cevabını verene kadar gazete okumuştu. Zaten iş ilanı için başka gelen de olmamıştı.
Cevabı bulduğunda yapmacık bir şekilde öksürdü, Wilcort. Çiftçi gazeteyi indirip kaşlarını kaldırarak ona baktı.
"Cevabı bulabildin mi, evlat?"
"Evet, efendim," dedi gururla.
"Söyle bakalım."
"İnekler, biz insanoğlunun yaşam kaynağı sütü üreten hayvanlardır, efendim."
"Peki, onlar hakkında ne düşünüyorsun?"
"Şey...ineklerin olmazsa biz insanların da olmayacağını düşünüyorum. Çok önemli hayvanlar, gerçekten."
Çiftçi, gazeteyi sandalyenin üstüne bıraktı ve ayağa kalktı. Büyük an gelmişti.
"Seni sevdim, evlat. İnekleri çok iyi analiz etmişsin. Seni işe alıyorum, bu akşam başlıyorsun."
"Hemen mi?"
"Hemen."
Cevabın inekleri öven ve yücelten bir cevap olması için çaba göstermişti. Çiftçi ineklere tapıyordu. Bu tür cevaplar bekliyordu muhtemelen. Wilcort'tan başkasının gelmemesi ve onun doğru cevabı vermesi, direk işe alınmasını sağlamıştı.
Çok kolay. Eğlenceli. En rahat meslekler arasında bir numara. İnek Bekçiliği.
Öğrenmesi gereken bir şey veya ona patronluk taslayacak kimse yoktu- çiftçi hariç. İneklerin başında bekleyecek ve para kazanacaktı. Bu düşünce, onu rahatlatıyor ve mutlu ediyordu. Çiftliğin mutfağına oturmuş, sütlü kahvesini içerken, ilk kez bir iş için sabırsızlandığını hissetti.
Çiftçi içeriye girdiğinde sütlü kahvesinden son bir yudum aldı ve ayağa kalktı.
"Hazır mısın?" diye sordu çiftçi.
"Hazırım," dedi Wilcort, kendinden emin olarak.
"Öyleyse, ineklerin başına haydi!"
Sadece iki tane ineğin olduğunu görünce, hevesi kaçar gibi oldu, Wilcort'un. Ahırda küçük ve boğucuydu zaten. Ama işin ucunda para vardı. Para için her şeyi yapmaya hazırdı. Hem iki inek varsa, işi daha kolaydı. Başa çıkmak zor olmazdı. Kendisi için saman yığınlarını üst üste yığarak bir yatak yaptı. Yatağına uzandı ve kitabını okumaya başladı. İçerisi fenerlerle gayet yeterli düzeyde aydınlatıldığı için el fenerini açmak zorunda kalmadı.
Arada sırada, başını kitap sayfalarından kaldırdı ve ineklere baktı. Hiç bir sorun yoktu. Öyle ses çıkarmadan duruyorlardı işte. Zaman ilerledikçe canı sıkılmaya başladı. Hayvanlar hakkında okuduğu kitabı ellinci kez okumak bunaltmıştı onu.
Yatağından kalktı ve el fenerini yanına alarak dışarıya çıktı. Ahırın girişinde dikilerek çevreye göz gezdirdi.
Çiftlik şehirden fazla uzakta değildi. Şehrin alev gibi kıvrılan ışıkları rahatlıkla görünüyordu. Arazi düzlüktü ve başka çiftlikler, tarlalar uzanıyordu üstünde. Kısacası tarım için çok uygun bir yerdi.
Bir süre daha dışarıda bekledikten sonra ineklere bakmak için içeriye girdi. Fenerini içeriye doğru tuttu. Ancak inek falan yoktu ortalıklarda. Dehşete kapıldı, Wilcort. Bir anlığına çıkmıştı dışarıya. Sadece bir anlığına. Üstelik kapının önündeydi. Sihirli bir güçle mi yok olmuştu bu hayvanlar. Wilcort, telaşa kapılarak ahırı didik didik etti. Belki samanların altına gizlenmişlerdir diye baktı. Ama hayvanlar yoktu. O sırada-büyük şansızlık- çiftçinin sesi duyuldu.
"Her şey yolunda mı, evlat?"
Olaylar çok hızlı gelişmiş olabilir, betimlemeler ve benzetmeler de kötü olabilir. Bunun dışında gerçekten kötü mü, ya da başka hatalarım var mı onları söyleyin yeterli. Bu kötü yazıyormuşum hissi beni sıkmaya başladı ve büyük oranda hikayelerimi etkiliyor. Devamı da gelecek bu arada.