yazı çok güzel olmuş
ama bazen de ölmek isteriz, hiçbir umut kalmadığında, çareler tükendiğinde dostlar başını alıp gittiğinde... Sadece yanlız kaldığımız anlarda düşünürüz ölümü. Sessiz, sakin bir şekilde o anın gelmesini bekleriz. Sadece ölmek isteriz yaşamımızın anlamı olmadığını anlayınca ve düşünürüz bol bol. Ölümden sonrakini değil, ölene kadar yaptıklarımızı. Düşünürken pişman oluruz bazen. Bazende iyiki yaptık deriz. Bazende neden yaptım diye sorarız kendimize. İşte o anlarda birden dilimiz damağımız kurur, kalbimize birden acı saplanır. Ancak normal bir acı bile herşeyi bırakmak isteyen bir insan için ölümden daha beterdir. Acıyı kendi içinde iyice büyütürsün, o acıyla uzun süre yaşayacakmışsın gibi gelir. Ama öyle olmadığını gözlerini kapatmadan anlarsın. Çünkü yaşamak herşeye rağmen çok daha güzeldir. Kendini toparlar ve herşeyi düzeltmeliyim düşüncesi beynine egemen olur. Ama bunu hemen yapamayacağını bilirsin. Ertesi gün hayatı sevmeye çalıştığın zamanlarda, düzeltmeliyim anlayışını kaybettiğinde, birden bir acı girer kalbine. Önemsemezsin başta bu acıyı. Çünkü kendini geçiştirmişsindir. Ama öyle bir zaman gelir ki herşeyi düşünmeye başlarsın. Başta kitaplarla bu düşünceyi yok etmek istersin, sonra kendini dizilere verirsin. Sonrada felsefeye yönelirsin; herşeyi düzeltmenin gerektiğini, kaynağını ne olduğunu anlamak için. Ancak bunu yapmanın bir tek nedeni vardır: herşeyi düzeltemezsen ölüm gelecek, hayatımı bitirecek.....
İşte bu uzun olan cümlelerimi anlaşılabilir bir şekilde yazmak için kendimi biraz zorlamam gerekti. Herşeyi berbat etme korkusu içinde "ölümü beklerken" düşündüğüm herşeyi sizlerle paylaştım. Bu yazdıklarımın ve düzeltmeliyim anlaşının bana tek bir faydası oldu. O da bir yanlışlığı düzelttiğimde kalbimdeki acının azalması, ölümden uzaklatığımı hissetmemdir. sence de öyle değil mi yeşim? kalbimdeki acı özür dilediğim zaman azalmışmıdır? ölüme yaklaşmışmıyım sence....