Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - ionik

Sayfa: [1] 2
1
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Ynt: WOOL Serisi - Hugh Howey
« : 02 Ekim 2017, 19:52:38 »
Son kitabı da okudum ve sonunda derin bir nefes alabildim :)

serinin üzerimdeki en büyük etkisi yaşattığı boğulma hissi oldu, son kitapta da hadi artık çıksınlar öleceklerse de ölsünler diye diye sayfaları hışımla çevirdim :)) alttaki eleştiriler bu acelecilikten kaynaklı gözden kaçanlardandır;

ilk iki kitaptaki kadar şaşırtıcı vay canına dedirten sürpriz yoktu, teknik detaylardan sıkıldım, olay örgüsünün temposu biraz rahatsız etti, bazen çok durağan sonra hızlı gelişti hikaye, karakterlerle çok empati kuramadım, tamam zaten tanıyorduk onları, beklenmeyen bir davranışları olmadı, galiba bana eksik gelen bildikleri herşey başlarına yıkılırken fazla soğukkanlı kalmaları oldu, gidenler için olan yas da pek içime sinmedi, her duruma bu kadar çabuk adapte olan bir ırk olmaktan mutlu mu olmalı dehşete mi kapılmalıyım bilemedim, ha birde döndük dolaştık büyük amerikan rüyasına vardık; bırakalım insanlık kendisi kaderine karar versin, herkesin bir şansı olsun  :dl

neyse, son kitap diğerlerinin gerisinde de olsa seri bana göre distopya içinde (türü bana göre distopya) anlamlı bir yeri hakediyor çünkü yaratılan evren aslında günümüz kararvericilerinin (senatör) bile isteye yarattığı ve yönettiği bir evren, ortama uzaktan bakan gözlemci gibi değil zaman ve mekanda kendinin de olabileceğine inanan biri gibi hissettim,bakınız silo 1 sakini.

benim notum 9-9-7

2
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Ynt: WOOL Serisi - Hugh Howey
« : 12 Haziran 2017, 17:02:29 »
Neredeyse iki ay sonunda Silo'yu bitirmiş bulunuyorum. Çok tuhaftı, genelde beğendiğim bir kitabı bu kadar uzun zamanda bitirmezdim arada derslerim olsa bile. Bunun nedeninin kitabı okurken sık sık yakalandığım boğulmuşluk hissi olduğunu düşünüyorum. Yani bildiğin açık havanın kıymetini anladım :D

Devamını çok merak ediyorum ama Vardiya'nın arka kapağını okur okumaz bir süre elime almaktan vazgeçtim. Şu aralar daha neşeli şeyler okumak istemem bir yana, Silo'nun sonu çok aceleye getirilmiş bence. Tamam okurken bitsin artık dedim de,

Spoiler: Göster
Bernard'ın son anları düzgünce anlatılmadan da bitsin değil.

O boğulma hissi de yazarın başarısının en büyük kanıtıdır bence. :)
Spoiler: Göster
Bernard konusunda ne deseniz haklısınız vallaha. Ben şahsen o adamın da temizlike gönderilip orada ölmesi gerektiğini düşünüyorum. Kapıda yanması onun gibi birisi için fazla basit bir cezaydı.

Bu arada üçüncü kitaptan bir haber var mı acaba, epey meraklandım onun için.

kadıköy kitap fuarında sordum, bu ay içinde, en geç temmuz başında çıkacak dediler :)

3
kül dağındaki kütüphane (Scott Hawkins) - ne yazık ki bitti, farklı bir soluk arayanlara tavsiye ederim, enteresan bir okuma deneyimiydi

4
Gözümü korkuttuğu için seriye bir türlü başlamamıştım, son 2 aydır başka bir şey okumuyorum, 4 bitti 5'in başlarındayım, şimdiye kadar okuduğum her kitap bir öncekinden iyiydi, haliyle buraya kadar en beğendiğim 4 oluyor, 5 de güzel başladı :)

okumayı planladığım ve aldığım başka bir sürü kitap var ama ara veremiyorum.. ara verilmesi lazım, başlarken biner sayfadan 14 cilt okunur mu diye düşünüyordum, yak beni şimdi ise bitince ne yapacağım diye düşünüyorum :D azar azar okuyup bitirmemek lazım

5
ikinci kitap daha iyi bir anlatıma sahip ilki kadar basit değil, sorunun sadece çeviri sorunu olduğunu düşünmüyorum, karakterler her yaptıklarını neden yaptıklarına dair detaylı açıklamalarda bulunuyor sürekli, empoze edilmek istenen bir fikir var ve o kadar vurgulanıyor ki sık sık gözlerinizi devirebilirsiniz, olayın edebi yönü yazar açısından çok da ön planda olmamış, insanların yetenekleri ve tercihleri ne kadar önemli, bunların doğru kullanımı nasıl "doğru"ya hizmet eder yada "felakete" yol açar görüyorsunuz..

6
Başka Kurgular / Ynt: Antikacı - Gustavo Faveron
« : 24 Ekim 2016, 16:48:16 »
2015'de okuduğum en iyi kitaptı, çeviri ve düzenleme muhteşem, en son İçeriden Ölmek türkçeleştirme konusunda bu kadar etkilemişti beni, o bir türlü bitmeyen cümlelerin tamlama üstüne tamlamaların altından çok güzel kalkılmış, ikili anlam taşıyan cümleler bile değerini bulmuş, helal olsun..

full konsantre okunmazsa gerçekten okunması zor, noktaya geldiğimde özneyi unuttuğum çok yer oldu :) sinirle cümlenin başına dönüyorsunuz haliyle ki o baş baya bir yukarda kalmış oluyor :) üsluba alışınca bu durumdan keyif almaya başladım ben, hatta zamanla kendimi yazarla rekabete girmiş buldum; o tamlamaları ve betimlemeleri ard arda diziyordu ben de hakkından gelip "heh tüm bu yapabildiğin bu mu dostum" diyordum.. gerçekten çözmesi çok zevkliydi

hikaye zaten çok akıcı, anlatım tarzını Orhan Pamuk'un Kara Kitap ve Yeni Hayat romanlarıyla benzeştirdim, hikaye içinde hikayeler ve peşinden koşulan gizem, o gizemi çözme tarzı falan.. konudan sürekli bir yan yollara sapma hali hakim ama ben hiç "öff sadede gel" demedim, o yan yollar da çok keyifliydi.. en çok beğendiğim noktalardan biri de çok ekstrem kişi ve olayların çok sıradanmış ve normalmiş gibi anlatılmasıydı.. deliliğin normalliği;böyle söyleyince de tersi normalin deli sayılması oluyor sanırım, konjöktüre de uydu galiba :D

belki hiç öyle bir beklentim olmadığı içindir ama ben gerçekten çok beğendim


7
3.ve son kitap Sabah yıldızı sonunda çıkıyormuş, 26 ekim ön sipariş tarihi, çevirmende değişmemiş  :uhe :uhe :clap

8
Alıntı
...uğraşacak olan olacaksa şimdiden minnettarım

Ehem :hömm: İncelemesi bende efenim.


bekleyelim o zaman  :uhe

9
Kitaba tam başlayacağım sırada kafam allak bullak oldu. Okuyanları yardıma çağırıyorum!

Şimdi bu seri yetişkin içerikli mi, yoksa çocuksu mu? Ya da ortalama bir fantastik edebiyat serisi kıvamında bir aralığa mı giriyor? İçerik olarak soruyorum tamamen.

ionik adlı arkadaşımız çocuklardan uzak tutun demiş. Sert demiş. Buna itiraz gelmemiş; daha çok dil tartışılmış. Ben buna cevap istiyorum ;D. Bakın sonra Dikenlikler Prensi gibi çıkmasın. ionik sakın yanlış anlamasın, Dikenlikler Prensi için "öyle de sert, böyle de sert, Aman Tanrım dedik, kanımız dondu!" dendi. Sonra okudum ve şu tepkiyi verdim:  :dl Kitap hardcore denilince ben heyecanlanıyorum :(

Doğruluk Kılıcı'nın kendisinden öte yazarın bu seriyi objektivizm akımının izinde yazmış olması beni çok merak ettiriyor.

Öyle işte. Bu konulara açıklık getirilmesini rica ediyorum :D. Ona göre okuma sıramda oynamalar yapacağım.

Dikenlikler prensini okumadım neyle kıyaslayacağımı da bilemedim şimdi, olduğu kısımlarda fiziksel vahşet ve işkence oldukça detaylı anlatılıyor kesinlikle çocuklara göre değil ama sahneler ne kadar detaylı ve uzunda olsa anlatım bana yüzeysel geldi, belki çeviri ile ilgili alakalıdır daha önce de dediğim gibi içselleştiremedim, bir kvothe, kaladin, shallan hatta elric ve vin etkisi yaratmadı kahramanları, tabi bunun sebebi o çok bahsedilen objektivizm mevzusu da olabilir, adamlar(kahramanlar) çok soğukkanlı ve nesnel, dolayısıyla da epik, en zor durumlardan bile etkilenmez daha da güçlenerek çıkarlar havası hep var, aslında düşününce Richard yukarda saydıklarımı değil ama John Galt'ı hatırlatıyor, bu durumda Kahlan da Dagny Taggart mı  :blink, objektivizme girdik madem yeni paragraf lazım:)

Ayn Rand'ın ki objektivizmin ahlaki yapısını oluşturduğu söylenir, Atlas Silkindi ve Hayatın Kaynağı kitaplarını okudum, yaklaşıma göre, insan tek başına bir varlıktır sahip olduğu en önemli şey aklı ve muhakeme yeteneğidir, varoluş amacı kendi mutluluğudur, bunu sağlamak için de duygulardan ziyade aklına ve aklın yaratıcılığına güvenir, herkes kendi için vardır, başkalarını kendinin önüne koymak bağımlılık yaratır, onlar zihni kemiren asalaklar gibidir, yaratıcılığı köreltir vs.. bağımsızlık yaratıcılığa dolayısıyla mutluluğa götürürken kollektivizm uzlaşma demektir ve bu da bireysel yeteneklerinizden ödün vermeniz anlamına gelir yani kendinize ihanettir, seriyi buradan değerlendirmek esaslı bir incelemenin konusu, uğraşacak olan olacaksa şimdiden minnettarım  ;D .. Sürekli en güvendiği insanlardan bile ihanet görebileceği söylenen, bir tek kendi aklına ve yeteneğine güvenmesi gereken bir baş kahramanımız var, sanırım tanıma uyuyor  ;) benim de yüzeysel bulmam belki bu felsefeye uzaklığımdandır


10
pegasus herhalde daha fazla kazanmak için kitapları parçalama gereği duydu, normalde taş çatlasa 700-800 olacak tek kitap büyük puntolar ve aralıklı satırlarla  toplamda 1000 küsür sayfalık 2 kitaba bölünmüş, ve bence sonuç güzelim seriyi basitleştirmek olmuş, neyse..

birinci kitabın 2 kısmını da bitirdim, üslubun basitliğini sevmedim büyük puntolarla birleşince çocuk kitabı okuyormuşum gibi hissettim ama konu kesinlikle çocuklara göre değil, hatta çocuklardan uzak tutun kitapları :)

çok bana göre olmayan bir diğer konu da sürekli artan fantastik unsurlar (unsur kelimesinden emin değililim :) ) elimizde bir sürü büyü var, bu kadar büyü ile 3 seri yazılabilirdi; büyücülerimiz var, izcimiz, itirafçılarımız, cadılarımız, ruhlarımız, türlü çeşitli yaratıklarımız, kahinlerimiz, görücülerimiz, mord sith'lerimiz, kutularımız... yani oldukça zengin bir evren her köşeyi dönüşte yeni bir şeyle karşılaşıyorsunuz bu da bence hikayeyi aşağı çekiyor çünkü olayın insani ve sosyal tarafı geride kalıyor, hikayenin alt yapısındaki duygu ve fikirler ve karakterlerin evrimi olay örgüsünün altında kalıyor..dolayısıyla ben mekanlarla da kahramanlarla da pek bağ kuramadım, içselleştiremedim.. ama macera inanılmaz :)

tempo hiç düşmüyor çok sert ve seri ilerleyen bir olay örgüsü var, merak unsuru hiç azalmıyor, sürprizler hiç bitmiyor, başlayınca elden bırakmak gerçekten zor, metro yürüyen merdivenlerinde bile okuyorum hatta merdivenin bittiğini fark etmediğim için düşüyordum :) kurgu gerçekten çok zekice, şimdiden sonraki kitapların basılmamış olmasının kaygısı sardı, ne yapalım heyecanla bekleyeceğiz artık





11
Yukarıdaki güzel inceleme ve ufak notlar için çok teşekkürler, kitabı yeni bitirdim, vatandaşlığın doğuştan gelen eşit bir hak olarak değil de zorlu bir şekilde kazanılması gereken bir kavram olarak işlenmesi benim aklıma Aysun Kayacı'nın "benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi" serzenişini getirdi :) tamamen çağrışım, yoksa Heinlein'in olaya bakışı tabi ki Aysun Kayacı'dan çok farklı

kitabı ahlak anlayışını işleyişi, savaşa ve yurttaşlığa bakışı açısından oldukça muhafazakar buldum, elbette askerlik ve ordu temelli bir kitapta katı kuralların ve sorgulanamaz ilkelerin olması doğal ama askerlik dışında da ulaştıkları fikirsel altyapının matematiksel ispatları var.. Doğru ve yanlış net, askerlik dışında da hiyerarşi elzem, yurttaş olan ve olmayanların alanları cetvelle çizilmişçesine kesin. Özgürlükçü biri için kabus gibi bir dünya, yine de insanlık tarihine bakınca kendinizi o tarihin bu şekilde yorumlanmasını anlayışla karşılıyor bulabiliyorsunuz; bir hakka sahip olmak istiyorsanız onun için bedel ödemeli ve böylece kullanırken de sorumluluğunu hissetmelisiniz, doğmak, reşit olmak, akli dengeye sahip olmak yetmemeli belki de...

belki de konjöktür yüzündendir ama bence de askerlik temelli olmasa da vatandaşlık yeni bir zemine ihtiyaç duyan bir konu :)

neyse, ben asıl okuyacak kadın arkadaşları uyarmak istemiştim, bölük takım manga alay vs.. gibi askerlik terimlerini çözmeniz gerekecek, hiyerarşiye yine bir şekilde aşinayız da yukardakilerden hangisi hangisini kapsıyor, hangisinin başında kim olur bir ara kısa devre yapmışlığım oldu :)


12
Warbreaker türkçeye çevrildide benmi kaçırdım  :blink :blink :blink

Çevrilmedi. Yukarıdaki arkadaş da zaten İngilizcesini zorlayacağını söylemiş.

warbreaker'ın yayın hakları da akılçelen'de, twitter'da bir soruya cevaben yayınlayacaklarını söylemişler, zaman tabi ki belli değil

13
sonunda Cosmere'in de kendine ait bir alt forumu olmuş, bu şekilde derlenip toparlandığı için çok teşekkürler, rehber için de ayrıca teşekkürler, evren ile ilgili o kadar çok efsane dolaşıyor ki kitapları okurken ipuçlarını toplamaktan, detaylarda kozmer aramaktan yada atlamaktan serilerin kendi hikayelerinden uzaklaştığım olmuştu, böyle bir özet muhteşem bir yol gösterici oldu ve umarım kitaplar türkçede de çoğaldıkça olmaya devam edecek, elinize sağlık

14
ilk iki kitabı okumayanlar için sağlam spoiler olmuş yazdıklarım, okumayanlar aşağıdakileri görmemiş gibi yapabilirler mi :(
Spoiler: Göster

Serinin 3.kitabı olan Abaddon Geçidini yeni bitirdim, hakkında neler konuşulduğunu merak ediyordum, anlaşılan seri rıhtımda çekiciliğini kaybetmiş :) Oysa herşey daha yeni başlıyor, uzak ara ilk üç kitabın en iyisi, mars, dünya, kuşak ve olmazsa olmaz Holden ve ekibi yine promotolekülle alakalı bir durum ortasında ki bu sefer protomolekülü daha fazla anlama ve çözme şanları var tabii daha büyük problemlere sebep olma potansiyelleri de :)

Serinin genel sorunun olay örgüsünün yavaş akması olduğunu düşünüyorum, bir uzay operası için çok fazla politik hamle, bireysel iç hesaplaşma, vicdan muhasebesi okuyoruz, bunlar asla sıkıcı bir şekilde anlatılmıyor hatta evreni ve onun genel yapısını hem fiziksel hem politik gözünüzde canlandırmanıza katkı sağlıyor, sağlıyor tamam da ben ille de uzaylılar diyorum, ve onlar kim ne yapıyor dertleri ne diyorum, onlarla ilgili her kitapta gıdım gıdım bilgilenmek biraz asap bozucu, ilk iki kitabı bu konuda kısa tek bir cümle ile özetleyebilirim, işte bu kitap da o gıdım gıdım bilgi bir paragrafa çıkıyor :) ve ilerisi için sonsuz sayıda olasılığa kapı açıyor

her zamanki gibi farklı karakterlerin gözünden anlatılıyor hikaye, Holden ve ekibi  dışında 3 yeni karakterimiz var, biri çok ilginç çünkü metodist bir rahip ve sayesinde biz uzaylıların varlığıyla yüzleşmenin din ve inanç üzerindeki etkilerini de tartışma fırsatı yakalıyoruz, üst paragrafta şikayet ettiğim evrenin genel ortamına din de bir halka olarak eklenmiş oluyor; bu konunun derin denecek seviyede işlendiğini ve altının boş bırakılmadığını düşünüyorum her ne kadar action dilensemde bu tarz da herşeyin yerine yerleşmesini daha çok sağlıyor, nasıl bir evrense 3 kitap 1500 sayfa da hala yerleşemedi :)

yeni karakterler de gayet derin işleniyor ve onları çok iyi tanıyabiliyorsunuz sebeplerini anlayabiliyorsunuz, sabit karakterlerimiz için bu durum geçerli değil, rocinante’nin ekibi bu derinliğin dışında bırakılıyor, Holden için bile hala gizemli tarafları var, bu durum ilerde başımıza ne işler açacak merak ediyorum yada vazgeçtim etmiyorum ne kadar az kişisel hesaplaşma o kadar çok ben :)

Olayın “bilim” kısmının ise serinin genelinde olduğu gibi çok iyi kotarıldığına ve hikayeye yedirildiğine inanıyorum, özellikle yerçekimi, itiş ve dönüş kurgusu için sert bilimkurgu diyebiliriz
Spoiler vermeden bu kadar laf gevelenebiliyor, seriden feyz aldım çok laf az gizem çözme:)

15
okuması çok keyifli bir seri.. sıkılmanız söz konusu değil, insanların renk kastlarına ayrıldığı bir evren tasarlamış yazar, en tepede altınlar var en altta da adi kızıllar, açıkçası yaratılan evrenin felsefi boyutuyla çok da ilgilenmeden okudum, fikirden ziyade olayların akışı cezbetti beni, kızıl yükseliş ve 2.kitap altın oğulu elimden bırakamadan 2 günde okudum, keşke okumasaydım :) fena bir yerde kaldı ve ben yana yakıla serinin son kitabını aramaya koyuldum, daha çok arayacakmışım, zira yurtdışı çıkış tarihi 9 şubat imiş, artık bizim bir sene içinde kavuşmamız bile nasip kısmet :)

şaka bir yana yurtdışı baskısı çıktığında amazondan falan sipariş vermeyi düşünüyorum, neler olacağını o kadar merak ediyorum ki azıcık ingilizceme level atlatmaya bile hazırım

ben şiddetle tavsiye ediyorum, açlık oyunlarına benzer ama bence ondan bir iki gömlek daha heyecanlı bir seri, ilk iki kitabı alın ama son kitap çıkmadan okumaya başlamayın

Sayfa: [1] 2