Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Captain of Iron Hills

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / Atalanté: Başlangıç
« : 07 Mart 2011, 13:04:04 »




Bölüm I



Denir ki, insanlar asla evrende yalnız olmamıştı. Başka canlılar hep vardı. İşte bu sebeple Uzay’da birçok araştırma yaptılar. Ancak bir sorun vardı;  insanlar onları kendi gezegenlerinde hiç aramamışlardı.. Aslında onlar hep buradaydılar, dünya da. İnsanların yanı başında fakat gözlerden ırak.. Derin denizlerin altında uyananlardı onlar, başlangıçta ve sonda olacak olanlardı. Onlar gerçekliğin ötesindeydiler. Onların ismi; Atalanté idi.



Kuzey Atlantik Açıkları – Temmuz, 1948



Geminin güvertesinde durmuş kara okyanusa bakan genç çocuğu izliyordu, kaptan köşkünün balkonuna çıkmış piposunu tüttüren adam. Enterprising gemisinin baş kaptanıydı o. Nice okyanusta nice araştırmalar yapmıştı mürettebatı ile. Çeşitli kalıtlara rastlamış ve onlar üzerinde uzun incelemeler yapmışlardı. Ancak savaş onları da yıpratmıştı. Ellerindeki araştırma gemileri tüm mürettebatı ve kaptanları ile birlikte Amerikan Donanması’na katılmıştı.. Bu süre içerisinde hiçbir araştırma yapamamış ve okyanusa tek bir dalgıç bile indirememişlerdi. Ancak savaş bittikten üç yıl sonra tekrar araştırmalara başlamışlardı. Enterprising Amerika'nın elinde kalan tek araştırma gemisi idi. O nedenle Amerikan Bilim Adamları ve Okyanus altındaki kalıtları inceleyen Sualtı Arkeologlarının göz bebeğiydi. 
“Gördüm! Gördüm onu! İşte orada, geliyor.” Çocuğun böyle bağırması ile kaptan hafif bir heyecan ile doğruldu ve denizdeki hareketliliğe baktı. Ama bir gariplik vardı.. Okyanusa dalan dalgıç ilginç hareketler yapıyordu. Kendi etrafında döner gibi yüzüyor, geminin güvertesine doğru atlıyor ama her defasında kafasını bir yere çarpıp denize düşüyordu.. Belli ki çocuk bunu fark etmemişti. Kaptan hemen telefonu açtı dört rakamına bir defa bastı.
“Enterprising Gemi Güvenlik Bürosu, buyurun?” dedi adamın sesi.
“Ben Baş Kaptan Bill Wenderson, güvenlik güçlerini derhal güvertede görmek istiyorum.”
“Emredersiniz Kaptan.” Ve telefon kapandı. Wenderson kara telefonu yerine koydu ve balkona adım attı. Güvertede yatan iki kişiyi gördü. O çocuk ve kanlar içerisinde dalgıç. Ancak güvertede bir başka kişi daha vardı. Dimdik ayakta duruyordu. Çok uzun boyluydu. İnsana benziyordu. Vücudu gölgelere gömülmüştü. Sağ elinde omuz hizasına kadar uzanan siyah bir asa tutuyordu. Adamın bulunduğu yer tamamen karanlığa gömülmüştü. Adeta bir karanlık yayılıyordu üzernden. Ay ışığını bile gölgeleyen bir karanlık..
Derken okyanustan bir sıçrama ile en az ilk adam kadar uzun biri güverteye adım attı. Garip bir dilde bir şeyler söyledi;
“Burada olmamalıydın.”
“Ah, ama buradayım. İşte tam burada. Ve bu dalgıcı öldürmek üzereyim.” dedi alaycılıkla Gölge Adam.
“İnsanı bırak, Neferian.”
“Oh, böyle diyeceğini biliyordum ama hayır.” dedi Neferian, aynı alaycılıkla ve gülümseyerek
“Kimsiniz? Ne istiy-” baygın dalgıç konuşmaya çalışırken Neferian asasını hafifçe oynattı ve dalgıcın kolu bedeninden ayrıldı. Acı bir çığlık ve ardından gelen sessizlik..
“Sefil yaratık.” dedi Neferian, şimdi gülmüyordu sesi de kin ve nefret ile doluydu. “Onlara ihtiyacımız yok, Truth. Bunu sende biliyorsun..” 
“Söylediğine hiçbir zaman inanmadım, Neferian. İnanmayacağım da.. Peki, sen neden saf değiştirdin?” dedi diğeri.
“Saf değiştirmek mi?” dedi bir kahkaha ile “Hayır. Ben başından beri aynı saftayım. Ah ama siz.. Her zaman ki gibi bunu fark etmeyecek kadar ahmaksınız..” gülümseyerek Truth'a sırtını döndü. Ama yüz seksen derecelik bir dönüş ile tekrar diğerinin yüzüne baktı.
“Ah, ne kadar aptalım, neredeyse unutuyordum.. Küçük bir problemimiz var Trurth, senin burada olanları hiç görmemen, duymaman ve bilmemen gerekiyordu. Yani şimdi seni de bayıltmalıyım. Anlıyor musun? Kişisel bir mesele değil Truth, üzgünüm.” dedi safi alaycılık ile sesine yapmacık bir üzüntü oturtarak ve asasını önce ileri sonra da geriye doğru hareket ettirdi. Diğer adam olduğu yere yığıldı.


***


Kaptan Wenderson, gözleri fal taşı gibi açık, dehşet içerisinde güverteye bakıyordu. Artık güvertede ayakta olan kimse yoktu. Gölgeler içerisindeki adam bir anda ortadan kaybolmuştu. Kaptan savaş sırasında aldığı eğitimleri düşünüp bir anda yerinden zıpladı ve telefona sarıldı. Telaşla dört rakamını tuşladı.
“Enterpr-” diyordu ki karşıdaki adam, ses bir anda kesildi. Telefonun kara kablosu Wenderson’ın boğazına dolanmaya başladı.
“Üzgünüm Kaptan Wenderson, ama ölmek zorundasınız.”




Devam edecek...




Spoiler: Göster
Hikaye tarafımdan aynı kullanıcı adı ile burada yayınlanmaktadır. İyi okumalar. :)

Sayfa: [1]