Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Light

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / O
« : 07 Temmuz 2015, 02:51:23 »
O

Her şey olduğu gibi sıradandı. Varoluşunun gereğini yerine getiriyordu aslında, bu yükü herhangi bir şeye yıkmıyordu insankenin aksine.

Her sefer olduğu gibi renksiz kapısından girdi. Mağrur bir şekilde bakıyordu her şeye, evet her şeye. Kendisine karşı bile kibir besler, ''Neden öldüm?'' sorusunu sorar; bu bir gerçek, aslına bakarsan neden öldü? Aslında hep ölü, sadece bilmezlikten geliyor. Her şeyi sevgiye, kibire, nefrete, üzüntüye hatta ve hatta hazzın arkasına saklayarak ustalıkla kör oluyor hep.

Bir seferinde tekrar sormuştu,  ''Diyelim ki tekrar başlayabilirsin , ne dersin?''

''Bunun bedeli ne olacak?'' demişti, hem de kesin bir sesle. Cidden, neyi teklif ediyordu ki zaten? Tekrardan başlamış durumdaydı.

''Evet... Yani evet. Değiştirmek istediğin bir şey mi var? Neden geri dönmek istiyorsun ki?'' diye sordu.

Önce biraz sessiz kaldı, iradenin yanan ateşi öylece. Aniden kararsızlıkla,
''Pii... Pişmanlıklarımı! Herhangi bir pişmanlığım kalmazsa her şey için hazır olurum. Hiç hazır değildim! Geri dönmeliyim, yaşamalıyım!'' dedi hararetle.

Sakin tutumuyla, ''Neyi istersin, neyi yaşamak istersin peki, bunu bana açıklar mısın? Sen hiç yaşadın mı?'' dedi hepsiyle aynı şekilde.
Cevap gelmedi, buna göre devam etti. ''Sen aslında hiç yaşamadın.''

''Nasıl olur, ihtiyaçlarım, hislerim var. Her şey yaşandı. Bu pişmanlıklarım, hayır bunları söküp atamıyorum, bilmiyorum şurada ne va-'' derken seste bir kesiklik oldu, olmayan nefesi kesildi. Kendini ifade edememişti. Daha sonra, hıçkırık sesleri varolmaya başladı; teker teker, ince ince; tiz ve yalın. ''Şimdi ne olacak? Ben neyim?'' soruları duyuldu yeniden.

''Sen, sensin. Sen bensin ve her şeysin. Hala bir şey değiştirmek istiyor musun?'' diye bir ses duyuldu, sevecen bir tonla.

''Evet.'' tınladı sönerek. ''Evet ama...'' Tekrar duruldu ses, bir kez daha varolurken ''Yok, değişecek bir şey var mıydı ki?'' diye sordu kavramaya başlayarak.

İşte o an kesik kesik ve uzun, çok uzun bir kahkaha attı. Her kesiğin arasından oluk oluk sızıyordu, ''Tabii ki vardı, gerçekliğin! Öyle olmasaydı, bir şey olmazdı. Ve tabii ki; değişecek olsalardı, olmayacaktı.'' O an bir kesiklik duyuldu, ''Kendine geldin. Kendine, hoş geldin.'' dedi.

2
Çizgi & Anime / Hachimitsu to Clover (Honey and Clover)
« : 06 Şubat 2015, 18:44:36 »

Konu:
Takemoto Yuuta, Mayama Takumi ve Morita Shinobu küçük bir apartman dairesini paylaşan üniversite öğrencileridir. Yoksul olsalar da hayatlarındaki küçük şeylerden mutlu olabilirler. Hikayede, bu fakir üniversite öğrencileri olan arkadaşların hayatları konu alınır, aynı zamanda aşk hayatlarıysa Hanamoto Hagumi adlı on sekiz yaşındaki kısa ama yetenekli kız ortaya çıktığında.
Kaynak: ANN Çeviri: Mert ''Light'' Dede


Bana sorarsanız, bu serinin değeri kalbimde çok çok ayrıdır. Aslında iki ayrı serisi vardır: Hachimitsu to Clover ve Hachimitsu to Clover II. İkisini de aynı başlık altında yayımlamak mantıklı bir şey olacaktır.
Türünü merak edenler için ki konudan anlamış olacaklar: Slice of Life, Komedi, Romantizm.

Açılışını pek beğenmemiştim, birkaç bölüm izlediğimde ve serinin atmosferini özümsediğimde açılıştan maksimum zevk aldığımı gördüm. Kapanış zaten iyi, çok beğendim. :)

Karakterler çok sevilesi ki Morita Shinobu adlı karakter herkesle uğraşması, tiplemeler derken beni benden aldı diyebilirim. Karakterlerin duyguları başarılı bir şekilde yansıtılınca, insan benimsiyor ister istemez. Bu bakımdan başarılı bir yapım. Ara sıra çok komik sahneler çıkıyor, kahkahalarla güldüğüm nadir serilerden.


'' Neden kaybolduğumu fark ettim. Kaybolmamın nedeni bir haritamın olmaması değildi, sadece gidecek yerimin olmamasındandı. ''
-Takemoto Yuuta ( Bu karakterin küçüklükte bisikletiyle beraber bir sorgulaması var, o bakımdan bisiklet anlam taşıyor. )


Not: Özellikle konuyu kendim yazmadım da çevirdim, çok fazla şey söylemek istemiyorum ki seriyi kendiniz keşfedin.

Bu arada genelde karakterlerin çizimlerini neden paylaşmıyorum merak ediyor olabilirsiniz, karakterler hakkında ne çok spesifik bilgi vermek ne de çizimlerini paylaşmak taraftarıyım. ( Konuda anlattığım şeylerle alakalı ve destekleyecek resimler bulunuyor tabii ki. ) Hikaye anlaşılıp karakterleri insanlar kendileri tanımalı, şahsen bunlar benim seriyi izlerkenki bakış açımı etkiliyor. ''Aaa, şu karakter oydu değil mi?'' veya ''Mavi saçlı karakter ne zaman gelecek acaba?'' gibi soruları elde olmadan sormak bayıyor. Her ne kadar zevk alınsa da duygular geçmiyor, umarım anlatabildim. Bu tatsızlığı diğer insanlara yapmak istemiyorum.
Sonuç olarak verimli olmayacak, aksine konunun gidişatını ve atmosferi bozacak boş( Kalitesiz yahut gereksiz. ) resimler koymuyorum. :) Çizimlere açılışlardan daha verimli bir şekilde göz atabilirsiniz.
( Bunlar diğer seri tanıtımlarım için de geçerlidir. )

3
Çizgi & Anime / Anime ve Manga Listeleri
« : 22 Ocak 2015, 01:01:32 »
Forumda anime ve manga tanıtımları yapılıyor fakat yeteri kadar geniş bir arşive sahip değiliz. Bu bakımdan herkes fikrini belirtemiyor veya her beğendiği yapıtı önerme, tavsiye etme gibi bir ayrıcalığa sahip değil. Belki de fazla güncel değiliz diye böyledir, bilmiyorum. Bu açıdan alt bir konuya ihtiyaç duyulabilir; başka bir deyişle bu konu listeler ve görüşler ile alt konu niteliğini taşıyabilir.

Bu aralar ben de anime ve manga listelerimi yaptım, ara sıra güncelliyorum. Eğer izliyorsanız veya okuyorsanız sizin de bir liste yapıp, burada paylaşıp karşılaştırmamızı öneriyorum.

Örnek verecek olursam: Birkaç kişinin bitirdiği seriyi diğer bir kişi izlemek istiyorsa ve bunu listeden görüyorsa, ''Öncelik vermeli miyim?'', ''Seriyi geriye atmıştım acaba daha mı önce izlesem?'' ya da ''Hiç mi izlemesem değmez ise?'' gibi sorular sorabilir; izlemiş olanlar ise başkaları sormadan onlara ''Bu seriyi de izleme planına koymalısın, sana çok şey katar...'' gibisinden tavsiyelerde bulunabiliriz.

Gerek özel mesaj gerek yorum yazarak, bu yerine göre belirlenir.
Birinci ağızdan tavsiye alabileceğimiz için çok daha faydalı olur; kendi açımızdan önemli noktaları başlamadan önce sorabilir ve beğenip beğenmeyeceğimizi öğrenebiliriz.

MAL( MyAnimeList ) ve AniDB( Anime DataBase ) sitelerinden listeler yapılabiliyor. Bildiğim kadarıyla birinde olan listeyi indirip diğerine aktarabiliyoruz. Listeler için tavsiye edilen MAL oluyor genellikle, haberler için AniDB.

Benim MAL'deki anime ve manga listelerim. Sizler de yaparsanız/paylaşırsanız verimli bir şekilde bilgi alışverişi yapabileceğimizi düşünüyorum.

Bu arada güncele bakılarak yerine göre konular açılacaktır beğenen kişiler tarafından; bölüm zenginleşecektir.

4

Alıntı yapacak olursam:
Alıntı
Konu: 17 yaşındaki Izumi Shinichi, Tokyo'nun sakin bir mahallesinde annesi ve babasıyla yaşamaktadır. Bir gece Parazitler olarak adlandırılan solucanımsı uzaylılar dünyayı istila edip insanların kulaklarından ya da burunlarından girerek beyinlerinin kontrolünü ele geçirirler. Shinichi uyuduğu sırada bir Parazit kulağından girmeye çalışır. Ama o sırada Shinichi kulaklık taktığı için Parazit başarısız olur ve sağ koluna girerek kolun kontrolünü ele geçirir. Bu Parazit'in adı ise Migi'dir. Shinichi, Migi'nin yukarılara çıkıp beynine ulaşmasına engel olur. Böylece ikisi de kişiliklerini ve akıl sağlıklarını kaybetmezler. İkili diğer Parazitlerle karşılaştıklarında tuhaf durumlarından yararlanır ve hayatta kalabilmek için yavaş yavaş aralarında güçlü bir bağ oluşmaya başlar. Çift, Shinichi'nin insan beyninin hala bozulmamasının üzerine diğer Parazitlere karşı bir mücadele vermeye karar verirler. Shinichi, Migi'den yardım alırken insanları hunharca yiyen Parazitlere karşı savaşmaya kendini mecbur hisseder.

Bu alıntının hataları var, Konu:

Bir gün Shinichi gece yarısı kulaklıkla müzik dinlerken solucana benzer bir şey burnunun ucunda belirir. Shinichi hemen panikler -ki araknofobisi olduğunu görürüz, diğer hayvanlardan korkuyor mu pek açıklığa kavuşturamadım- ve onu atar, geri baktığında yaratık orada yoktur. Döndüğünde yaratık üzerine atlar ve sağ kolunu deler, beyne ulaşmaya çalışır. Shinichi deriden görülen kabarıklıktan yukarı çıktığını görünce kulaklığını turnike gibi kullanır. Uzaylı formu başarısız olmuştur, beyne gidememiştir. Sağ koldan beslenip kol ile beraber olmuştur, sadece kolu kontrol edebilir.
Migi adının hikayesi ise, Shinichi bu yaratığa ad koyma fikrini açtığında yaratık bunun gerekli olmadığını ona Migi(右) yani sağ/sağ el diyebileceğini söyler.
Migi bilgilendikçe kuvvetlenir ki onun türünden başkaları da vardır ve dost değillerdir; Migi bu arada kitap da okur, araştırma da yapar tabii. Migi'nin türü yamyamlık özelliği taşır, uzuvlarını aşırı derecede kontrol edebilirler. Dürtü olarak insan olan insan, köpek olan köpek yer fakat Migi, Shinichi'nin yediklerinden beslenir. ( Çünkü sağ el olmuştur, midesi yoktur; amaç yaşamaktır. )  Pragmatik bir birlikteliğe taşınır ikilinin ilişkisi. Shinichi bu insan cinayetlerine dayanamaz ve durdurmak ister.

Açılışını çok beğendim. Let Me Hear

Animesi şu an devam ediyor ve kaliteli bir yapım. Favorimdir ayrıca. İnceleyebilmek için tıklayınız.
Mangası için tıklayınız. Okumak için başka bir site alternatifi veriyor. Bu arada eski bir yayın.

5
Çizgi & Anime / Tokyo Ghoul ( Toukyou Kushu )
« : 09 Ocak 2015, 02:09:47 »
Alıntı
Konu: Hikaye Ken Kaneki'nin Anteiku isimli bir kahve dükkanında Rize Kamishiro adında bir kadınla tanışmasıyla başlar. Onlar beraber buluşmak için bir tarih planlarlar. Rize eve yürürken, Kaneki onun tarafından saldırıya uğrar. Rize bir gulyabanidir, avı ve insan eti yiyip bitiren insan gibi yaratık olduğunu ortaya koymaktadır. Kaneki'yi öldürmek üzereyken üzerine düşen demir yığınları tarafından ezilir Kaneki kritik durumda hastaneye kaldırılır. Doktor Kaneki'nin içine Rize'nin organlarını nakil eder. Daha sonra kimliğini gizli tutmak için uğraş versede Kaneki yarı insan/yarı gulyabani şekilde bu topluma katılıp yaşam mucadelesi vermeye başlar.

İlgilenip ilgilenmeyeceğinizi anlamanız için olabildiğince geniş özetlemem gerekirse:
Ken Kaneki bir kitapkurdu, özel nedenlerden dolayı kendisini kitaplara vermiş. Sadece tek bir arkadaşı var ve bu arkadaşına çok değer veriyor, hikayenin kırılma noktalarından biri de burada. Ken insanlığından ödün vermemek istiyor ama bunu dizginleyemiyor, bu sefer de Ghoul türünün belli bir kesiminden yardım alıyor.

İnsan eti yemek istiyorlar, zorundalar. Ghoul ırkının insanların tükettiği şeylerden tadını alabildikleri tek şey kahve, diğer besinleri sindirirlerse hasta oluyorlar. Anteiku'nun bir grup Ghoul tarafından üs olarak kullanılmasının sebebi de bu olsa gerek.
Bu arada bahsetmeden duramayacağım psikopat ve Hannibal'a özenmiş gibi görünen bir gurme de bulunmakta. Bu tabii ki geniş bir toplulukta da bulunmakta, gurme sosyetesi gibi bir şey var.

Bu kurguda çoğu karakter ruhsal bir vurgun yaşamışlar. Hep insanlıkları sorgulanmış veya insanlığı sorgulamışlar, hepsinde bir dengesizlik hali var. Onları başkaları sorgulamasa kendileri, hiç kimse sorgulamasa onları avlamaya gelen çantalılar. Bu çantalı sigortacıya benzeyen abilerin ( ki onlara Commission of Counter Ghoul deniyor. ) amaçları ülkeyi Ghoul ırkından temizlemek, aslında iç huzuru sağlamaya çalışıyormuş gibi görünen ikinci bir polis örgütü. Çantaların içinde Ghoul ırkı ölünce alabildikleri silaha benzer bir şey var buna Kagune deniyor. Ghoul ırkı Kagune denilen uzuvlarını saldırmak için kullanabiliyor. Çantalılar bunları silaha dönüştürüp Ghoul ırkıyla takma Ghoul uzuvlarıyla kılıç kullanır gibi savaşıyorlar. Bu silahlara Quinque diyorlar. Sonra Arata adlı zırhları prototip olarak çıkartıyorlar.

Ken zamanla yumuşak, içe kapanık yapısı ve yorumlayamadığı Rize'ye dayanan gücü ile yeni dünyasına uyum sağlarken yarı Ghoul olduğundan ilginin spesifik olarak onun üzerine çekilmesi çok zorluklar yaratıyor. Ghoul ırkında Kakugan denilen bir fonksiyon var; bu gözlerin siyah ve kırmızıya dönme durumu. Ken'de sadece biri dönüşüyor ve bu çok nadir. Bu melezlik durumu ona ayrı bir güç de verebiliyor tahmin edeceğiniz kadarıyla. Ken kaçınılmaz olarak hayvani dürtülerini ortaya çıkartıyor ve bu hayvani dürtüleri akıl karı olarak, düşünerek ortaya çıkartıyor. İyilik meleği olarak başlayan yarı Ghoul oluyor size intikam meleği, haklı olarak. Bu arada psikolojikmen geriliyorsunuz tabii.
O zaman ise gerçek hikaye başlıyor...
( Spoiler ile alakası yok, hikayenin genel akışı bu. )

Bence mangası daha iyi fakat animesi de sağlam değil diyemem, haklarını vermek gerek. İkinci sezon dün başladı, Tokyo Ghoul √A olarak. İkinci sezonda anime ve manganın seneryoları ayrıldı.

Animesinin açılışı takdirimi kazandı. Birinci sezonun açılışı Unravel için TIKLAYINIZ.

Mangası için TIKLAYINIZ. ;)

İkinci sezon sonrası edit: Birinci sezon için 8/10 vermiştim ama ikinci sezon olan Tokyo Ghoul √A'e 5/10 veririm, maksimum 6/10. Daha fazlasını vermem maalesef; bu 6/10 olursa da ilk bölümün hatrına olur.

6
Kurgu İskelesi / Bilinmezlik ve Kumandan
« : 16 Mayıs 2014, 20:01:08 »
                                                               I

    Halkın Serdar'ı, kanı, şanı, her şeyi.
    Artık kimdi?
Ordu tarumar olmuştu, imparatoru ölmüştü. Şimdi bir mağarada hayata gözlerini yummakta olan bu adam kim olduğunu bilemez, artık serdar olamaz ve sadece ölebilirdi. Elinden gelen bu, gelmeyen çok fazla şey vardı. Bıraktı ruhunu derinliklere, süzülmeye başladı rahatlıkla başlayan ızdıraba. Bedeni rahat, vicdanı rahatsızdı; kalbini okşayan kordan bir kılıç gibi ruhunu rahatsız ediyordu. Artık dayanamıyordu. Şayet tanrılar varsa ya da O varsa diye, yalvardı: ''Alın beni ebediyetin makamına, lütfen...''
   
Halkın Serdar'ı orta boylu, göğsü geniş, yakışıklıca bir adamdı. Karısına aşık, evlatlarına düşkün, halkına düşkün, düşen bir adamdı. Nereye düştüğü bilinmez, düştü mü bilenmez, düşecek mi bilinmez ve sadece düşen bir adam.

Bir ses işitti; ''Sus, (Kumandan yaraları yüzünden inliyordu.) seni aşağılık kumandan. Beş bin ölünün acılarının yanında seninki hiçbir şey. Artık diğer taraflarda başına geleceklere hazırlan, çarpışmaya giriyorsun. ''
Kumandan; ''Tek bir çarpışmaya daha dayanamam, ben lanetli bir adamım. '' diye söylendi kendi kendine ve şaşırdı. Bu hayatın bir cilvesi miydi? Oysa ki asla inanmamıştı.

Gerisini hatırlamıyordu. Neredeydi? Nasıl gelmişti? Neden gelmişti? Mağaradan dışarı çıktı ve etrafın değiştiğini gördü. Hem korkudan, hem de hayranlıktan başı döndü. Birden içinde bir enerji hissetti. O da neydi? Kıyafetlerine ne olmuştu? O tuvalet çukuruna düşmüş gibi tezek kokan pis kıyafetler neredeydi? Bu kıyafet de neyin nesiydi? Mağaraya yeniden girdi ve bir süre düşündü. Çıkıp dolaşmalı, neler olduğunu anlamalıydı. Karnı tuhaf bir şekilde tokdu, vücudu kendini toparlamış, sakalları kesilmiş bir haldeydi; Serdar bu durum karşısında en son duyduğu şeyi hatırladı, kesin bir tonla: ''Yeni bir hayata başlıyorsun, yaptığın şeylerin karşılığını bir şekilde ödeyeceksin, herhangi bir şekilde.''

Serdar bir zaman dilimini şok içinde geçirdi. Ne yapacağını bilemedi ve bilmesine imkan da yoktu zaten. Diğer gün dışarı çıkıp yürümeye başladı. Yürüdü de yürüdü. Ormandaki bir patikayı takip etti. Bir pınar bulup bu pınardan su içti ve yoluna devam etti. Birkaç günlük yolculuk sonunda yaşlı bir köylü gördü. Yaşlı adam uzun boylu, top sakalı olan irice bir adamdı. Serdar, ''Merhaba'' diyerek bağırdı ve adam anlamadı. Serdar bu adamın yabancı olduğunu sezmişti, aslında yabancının kendisi olduğunu sonradan öğrenecekti tabii ki. Serdarın üst düzey bir eğitimi vardı ve kendi dilinden başka, üç yabancı dil biliyordu.
 
Adam savaştıkları halklardan birinin dilinde ''Anlamadım?'' dedikten sonra onların dilinde konuşmaya başladı. Bu kadar iyi konuşmasına şaşırmıştı, zira normalde bu kadar iyi konuşamıyordu. Köylüye ''Bana yardım et lütfen, sana her işte yardım ederim. Sağlıklı bir adamım, ne dersen yaparım; perişan haldeyim.'' dedi. Köylü biraz düşündükten sonra daha otuzlarına yeni girmiş genç adamın tekin biri olduğuna karar verip teklifini kabul etti. Zira artık yaşlanmıştı ve işlere yetişemiyordu. Vergilerini verebilmesi için çalışması gerekiyordu.

Serdarla biraz yürüdüler daha sonra Serdara ''Artık yaşlandım, sevgili kızım ile işlere yetişemiyoruz, kız perişan oldu. Bu yüzden sana iş vereceğim ama tanrı aşkına buralarda ne yapıyordun ve konuştuğun dil de hangi yörenin?'' sorusunu yönelttiğinde Serdar, ''İnan ki bilmiyorum, bu konuyu daha sonra ve daha detaylı konuşabiliriz. Benden size zarar gelmez.'' dedi. Yaşlı adam bu sözlere tokdu artık. İnsanları iyi tanıyor, iyiyi ve kötüyü seçebiliyordu. Genç adam iyi birine benziyordu fakat bunu kimse bilemezdi, bu yüzden gözü her zaman genç adamın üzerinde olacaktı.
   
Yaşlı adam biraz daha yürüdükten sonra; ''Çiftliğime yaklaştık, bu günlük dinlenebilirsin fakat yarın sabah işe başlayacaksın. Senin için kulübem var. İdare edecek bir yer. '' dedi ve genç adamı kulübeye yerleştirdi. Bu genç adama neden yardım ettiğini bilmese de etmişti işte ve bu içinden gelmişti. Önemli olan buydu, zaten artık yardıma ihtiyaçları vardı.
   
Karısı on yıl önce ormanda kaybolmuştu, hayatının aşkı Legeath son zamanlarda aklını kaybediyordu ve yaşlı adam bu duruma çok üzülmüştü. Dışarı ile olan ilişkisini kesmiş, çiftlik işleriyle uğraşıp kendince kağıtlara yazılar yazar, zamanında kasabadan aldığı kitapları tekrar tekrar okurdu. Son beş yılda iki oğlu da ölmüştü. Rylian bir yaban domuzunun saldırısına uğramış, Yuwen'i ise nedenini bilmediği bir hastalık tarafından kaybetmişti. Duyguları iyice uyuşmuş ve ona yakın olan sadece Gwoilith kalmıştı. Gwoilith, dünya tatlısı kızı, aşkının meyvesi, sahip olduğu tek şey. Gwoilith güzel bir kızdı ama onu gün yüzüne çıkarmak istemiyordu. Zira onu kaybetmekten korkuyordu. Yaşlı adam Gwoilith'e kendisi bizzat olarak okuma yazma öğretmiş ve eğitmişti. Gwoilith bu yıl yirmi dört yaşına basmıştı. Şu an Gwoilith şehirlilerin çoğundan daha fazla bilgi sahibiydi. Gwoilith geçen yıl ölen Yuwen'dan sonra içine kapanmış, ancak ara sıra babasıyla konuşur olmuştu. Yaşlı adam kızı için endişeleniyordu. Yaşlı adam birçok üzüntü içinde kendini yatağına attı.
 

-Serdar ''Kumandan'' anlamına geldiği için adamı ''Serdar'' olarak niteledim.Kahramanın adı ''Serdar'' değildir.
-Yazıyı gözden geçirdim ve karakterlerin isimlerini değiştirdim. Nitelediğim karakterler değişmiş olabilir.
-Diğer bölümler yorumlarda.
-Yorumlarınız  yol göstericim olacaktır.
-İleriki bölümlerde kendimi geliştirdiğimi söylemekte fayda var.

7
Ütopya/Distopya / Veronica Roth - Uyumsuz
« : 14 Mayıs 2014, 17:34:18 »
   Arkadaşlar geçen yıllarda annemin sipariş ettiği bir kitaptı Uyumsuz, o beğenmişti ama ben okumaya vakit bulamadım ve şimdi biraz göz attım kitaba. Filmi de çıktı, belki duymuşsunuzdur, bazılarınız izlemiş bile olabilir. Filmden hareketle söylüyorum, güzel bir kurgusu var.Açlık Oyunları'nın ilk kitabını biraz okuyup lanet etmiştim. Bu tabii ki benim görüşüm ama Veronica Roth'un ilk kitabını ve konusunu beğendim. Orijinal bir konusu var. Veronica Roth'u takip ediyordum. Bu seriden kitapları Divergent, Insurgent ve Allegiant'dı ve ilk iki kitabı Uğur Mehter tarafından çevirilmişti. Uyumsuz ve Kuralsız olarak. Bugün D&R'ın sitesinde Artemis Kitap'ta Allegiant'ın Yandaş olarak çevirildiğini gördüm ve baktım ki Veronica Roth'un forumda açılmış bir konusu yok. Böyle bir konu açma ihtiyacı hissettim.
   Ben Kuralsız ve Yandaş'ı sipariş ederek okuyacağım. Şayet siz de böyle bir yapıtla kafanızı dağıtmak isterseniz tavsiyemdir.. Üç kitabı birden rahatlıkla okuyabilirsiniz.

ÜÇLEME;
 
                                                  UYUMSUZ
                                               

Beatrice Prior’ın Chicago’sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda. Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik.

Her yıl, belli bir günde bütün on altı yaşındakiler, hayatlarının geri kalanında birlikte yaşayacakları grubu seçmek zorunda.

Beatrice, hem ailesiyle kalmak, hem de kendi benliğini bulmak istiyor ama ikisini birden seçemez.

Bu nedenle kendisi dahil, herkesi şaşırtan bir seçim yapıyor.

Genç yazar Veronica Roth heyecanlı seçimler, kalp kıran ihanetler, kan donduran sonuçlar ve beklenmedik aşklarla dolu karanlık bir geleceği anlatan gerilim serisinin ilk kitabıyla edebiyat sahnesine çıkıyor.

                                                    KURALSIZ
                                                 

TEK BİR SEÇİM
FEDAKARLIK GEREKTİRİR

TEK BİR FEDAKARLIK
KAYIP GETİRİR

TEK BİR KAYIP
SORUMLULUK HALİNE GELİR

TEK BİR SORUMLULUK
SAVAŞ DEMEKTİR

TEK BİR SEÇİM
SENİ YOK EDEBİLİR

Her seçimin bir sonucu vardır. Tris sevdiklerini -ve kendini- kurtarmak zorunda. Üzüntü, fedakarlık, kimlik, bağlılık, kurallar ve aşkla ilgili sorunlarla boğuşurken bu hiç de kolay olmayacak. Üstelik savaş başlıyor ve herkes tarafını seçmek durumunda. Ancak geri dönüşü olmayan bir yola giriyorsan, zafer getireceğini umduğun seçim, tüm hayatını altüst edebilir.

                                                     YANDAŞ
                                                   

Tek bir seçim Seni dönüştürebilir
Tek bir seçim Seni yok edebilir

Tek bir seçim kim olduğunu belirler
Birinin korkularını çekip aldığınızda, merhamet duygusunu da almış olursunuz.

Tris Prior'ın bir zamanlar inandığı topluluk sistemi çöküşün eşiğinde. Bu nedenle Tris, yeni bir dünya keşfetme fırsatını tereddütsüz kabul ediyor. Çünkü Tobias'la birlikte çitlerin ötesinde yalanlardan, iç içe geçmiş ilişkilerden ve acı hatıralardan uzak, yeni bir hayat kurma şansı olabilir. Oysa Tris'in öğreneceği gerçekler, ardında bıraktıklarından çok daha tehlikeli. Bildiği her şey anlamını hızla yitirirken, Tris insanın karmaşık doğasını anlamak için savaşmak zorunda. Tabii cesaret, dostluk, fedakârlık ve aşk gibi imkânsız seçimlerle de karşı karşıya.

8
Düşler Limanı / Hayat
« : 13 Mayıs 2014, 19:15:27 »
   Herkes bir kere kendine şu soruları sormuştur. Neredeyim ben? Ne biliyorum? Ne yapıyorum? Ne yapmak istiyorum?

   Bu soruları sorduğunuzda dünyada kendinizden başka bu soruları cevaplayacak kimse olmadığını anlamış ve büyümüş mü yoksa büyüyor mu olduğunuzu da sadece siz bilebilecek bir konumdasınızdır artık... Hayatın felsefesi nedir ve neden yaşarız? Yaşamamız önemli mi? Yaşamasak ne değişir ki? Herkesin bahsettiği ruh kavramı nedir? Çok fazla soru vardır ve bu soruların cevaplarını öğrenmeye çalışıp bu şekilde yaşanmak bazılarına zor gelir... Koyun olarak güdülmeyi mi seçmeli, yoksa sorgulayan bir kişi mi olmalı? Kim bilir ve kim cevap verebilir?

   Herkes kalkmış aşk kavramından söz ediyor... Anlayamadığın bir şeyden bahsedip insanı aldatmak ne kadar doğru veya ne kadar yanlış bundan bahseden yok. Bazı şeyler sadece yaşanmalıdır ve belki de aşk kavramı değişkendir. Her şeye gönülden samimi bir sevgi duyabiliriz ve buna ihtiyacımız vardır yoksa ayakta kalamayabiliriz, kim bilebilir ki? Yoksa bu aşk dediğimiz duygu; yerini doldurmaya çalıştığımız bir boşluk olabilir mi?

   Bazı sözler hayatınızda derin iz bırakır... Bu sözler en sevdiklerinizden gelen ve değerlerinizi sarsan; ''Seni sevmiyorum.'' veya ''Sana yalan söyledim.'' ya da ''Seni aldattım.'' olabilir. Bu sözleri bize armağan eden hayat mıdır, söyleyenler midir; yoksa kendiniz mi? Belki de aradığınız ve her zaman boşluğunu hissettiğiniz şeyi bulmaya yaklaşmanızı sağlayabilir kim bilebilir?

   Belki de hayat hakkında bir şey bilmiyoruzdur kim bilebilir? Belki de birkaç şey biliyoruzdur veya öğrenmişizdir? İnsan yeteri kadar büyüyebilir-olgunlaşabilir mi?

Not: On dört yaşında yazdığım bir yazıdır, geçenlerde bilgisayarımda gördüm ve yayımlamanın güzel olacağını düşündüm, direk olarak kopyala-yapıştır yaptım. Hatalar varsa kusura bakmayın. :)

Edit: İmla.

9
Televizyon / Baby Daddy
« : 07 Mayıs 2014, 19:13:58 »
                                       
Konusu:Ben Wheeler ve Tucker Dobbs(Kısadır.) New York'ta yaşayan ev arkadaşlarıdır.Ben'in ağabeyi Danny Wheeler başarılı bir buz hokeyi oyuncusudur ve boyu 1.95 cm'dir.New York Rangers takımına transfer olur ve Tucker'ın evinde kalmaya başlar.Artık bir evde üç erkek yaşamaya başlarlar ama Danny eve ilk defa girdikten sonra zil çalınır, kapının önünde bir bebek vardır ve adı 'Emma'dır.Ben'in varlığından hiç haberi olmadığı gayrimeşru çocuğudur.Ben başta bebeği evlatlık vermeyi düşünse de bu sorumluluğu üstlenmeye karar verir.Üç erkek ve bir kız bebek ile aynı evde yaşamaya başlarlar.Ben bu sorumluluğu tek başına üstlenemeyeceği için arkadaşları ve annesi yardım ederler.Eski zamanlardan arkadaşları Riley Perrin nam-ı diğer 'FatPants' çok kilo vermiş ve incecik olmuştur.Riley Ben'e, Danny ise Riley'e aşıktır.Bonnie Wheeler(Ben ve Danny'nin annesi) diziye ayrı bir tat katar ve hikaye başlar.

Oyuncu Kadrosu;
Jean-Luc Bilodeau   -Ben Wheeler
Tucker Dobbs-Tahj Mowry   
Derek Theler-Danny Wheeler
Melissa Peterman-Bonnie Wheeler
Chelsea Kane-Riley Perrin
Buradaki tüm oyuncuların olduğu resimlerden biri;

                                 
     
     Bir bölüm 20 dakikadır.Benim görüşüm çok komik bir dizidir.Stres atmak için birebirdir, gerek Tucker gerek Bonnie beni çok güldürürler.Tavsiye ederim..

10
Tartışma Platformu / PageFour - Yazı Programı
« : 07 Mayıs 2014, 13:33:37 »
     PageFour programı çoğu programdan çok daha iyi bir yazar programı. Benim çok işime yaradı ve sizle paylaşma ihtiyacı duydum.
                                      PageFour
    -Öncelikle hiçbir şekilde yazdığınız yazıların tek harfi bile kaybolmaz. Anında kapatsanız bile açtığınızda olduğu yerde kalır.
    -Aynı anda birden fazla yazı sekmesi açıp, sekmeler arasında hızlıca gezinebilir, aklınıza geleni hemen not edebilirsiniz. (Not sekmesi gibi bir sekme yaparsanız, tabii ki bu bir sayfa olacak.)
    -En sevdiğim özelliği hemen açılıp kapanması, hiçbir koşulda sizi uğraştırmamasıdır.

img]http://www.softwareforwriting.com/images/notebook-tree.png[/img]

    -Yukarıda gördüğünüz gibi yazılarınızı üç farklı şekilde kategorize edebilirsiniz. Bölümler(Notebooks), Defterin içini grublara ayırabilmeniz için Dosyalar(Folders) ve dosyaların içindeki Sayfalar(Pages). Sayfalar denince yanlış anlaşılma olmasın, sayfaların içine sayfalarca yazı yazabilirsiniz..

       

     -Geniş bir kelime arama özelliği var. Bu kelimeleri, isimleri ayrı sayfalarda kullandıysanız bunu da gösteriyor. Diyelim ki bir karakterin adını değiştirmek istiyorsunuz, yazının yarısına gelmişsiniz ve tüm yazıyı tekrar okuyup değiştirmeniz gerekiyor. Sizi bu ve bunun gibi zahmetlerden kurtarıyor.


        -Snapshot özelliği de var. Bir yazıyı-bölümü bir şekle getirip sonradan değiştirip değiştirmemek konusunda kararsız kaldıysanız, hemen F12 ye basıp snapshot özelliğini kullanarak o bölümü yedekleyin ve istediğiniz gibi değiştirin. Beğenmezseniz Snapshot'tan eski haline getirirsiniz. Snapshot'ı üst üste yapabilirsiniz, Snapshotların yanında eylemin saati ve dakikası yazar.


     -Yazdıklarınızı bu program üzerinden de yazdırabilirsiniz. Yazıcıya yazılarınızı göndermeden size önce yazıların biçimlerini ve büyüklüklerini ayarlarma imkanı veriyor. Tüm yazıların sayfaların harflerinin biçimlerini, büyüklüklerini, teker teker ayarlamak zorunda kalmıyorsunuz. Sanırım altbilgi, üstbilgi ve sayfa numaraları da ayarlanabiliyor fakat denemediğim için bilemiyorum. Şu an yazıcım yok. :)


      * -Word Counter/Kelime sayıcı özelliği mevcut. Malum sayfaya girip SHİFT+CTRL+W tuş kombinasyonu ile sayfadaki kelime sayısını öğrenebilirsiniz. Günlük istatistiklerinizi tutabilirsiniz.

      ** -Karşınızda ayrı bir güzel özellik. Kilitleme özelliği. İlk önce 'Tools' sekmesinden 'Change Password' ile kendinize bir parola koyup F4 e bastığınızda program kilitlenir ancak F5 e bastığınızda ve parolanızı girdiğinizde açılır. Aksi takdirde işlem yapılamaz. Program kapanıp açıldığında kilit kalkıyor fakat yararlı bir özellik.

 

       ***-'Spelling' özelliğine değinmeden geçemeyeceğim. 'Spell' fiil olarak heceleme anlamına gelir.'CTRL+F7' Komutu ile veya 'Spelling' sekmesinden açabiliriz. Bu özellikle bir kelimeyi seçiyoruz ve sayfadaki bu kelimenin kullandığı her yerde kelimenin yerine başka bir kelime geçirebiliyoruz. Programın altyapısı İngilizce v.b diller olduğu için 'ile' yazdığımızda 'lie' ile değiştirmek isteyip istemediğimizi soruyor ama biz kendimiz bunun yerine başka bir şey yazarsak, tüm 'ile' yazan yerler yazdığınız kelime ile değişir. (Replace/Yerine Koyma yazan boşluğa yazarak ve onaylayarak yapılır.)



         -Ve son olarak yazıların biçimleri ve büyüklükleri, paragraf şekli v.b şeyler hızlı bir şekilde ayarlanabilir.
      
          Herkesin verim alarak, rahatça kullanmasını diliyorum... Programdan yararlanan arkadaşların görüşlerini yorum olarak alabilirsek en azından diğer arkadaşlar için kullanıp kullanmamaları konusunda rehberlik etmiş oluruz.

11
Alıntı yapılan: Steven Robert Allen, Çeviri: Bülent Doğan, www.alibi.com, 8 Temmuz 2004
Edebi açıdan büyücülerle ilgilendiğiniz için sormak istiyorum: Harry Potter'ları okudunuz mu, okudunuzsa haklarında ne düşünüyorsunuz?

Birinci Harry Potter'ı okudum. Aşina olduğum iki biçimin hoş ve canlı bir karışımı gibi görünmüştü bana; bunlardan birincisi "iğrenç/aptal/zalim ebeveynlere sahip yetenekli/sevgi uyandıran çocuk" ikincisi de İngiliz "yatılı okul hikâyeleri". Gerçi bu iki konunun eskiliği yüzünden kafam karışmıştı, çünkü kitap orijinal olduğu için övülüyordu. Sıradan insanların aşağı görüldüğünü, adeta insandan sayılmadığını, o harika büyücü halkın ise şiddet de içerdiği söylenebilecek yarışmalar için yeteneklerini kullandıklarını görmekten pek hoşlandığımı söyleyemem. Bu tema, özel güçleri olan özel bir gruba dahil olma yolundaki çocukluğa ait arzuya oynuyor, fakat ahlaki açıdan söyleyebileceğim en hafif şey, yaratıcı olmadığıdır.

Benim bu konu hakkındaki düşüncem acı da olsa doğruluk payının olduğudur.Ursula K. LeGuin'in Yerdeniz Serisi'ni de okumanızı öneririm bu arada.
Bu konudaki yorumlarınız neler?

12
Kurgu İskelesi / Hanedan Savaşları
« : 03 Mayıs 2014, 20:44:18 »
   Malum katliamdan sonra tarih kitapları bunu Thomas'ın suçu olarak yazdı. Arafta kalır oldu. Ne cehennem ne de cennet vardı onun için. Hem suçlu, hem suçsuz. Hem insan hem de değildi. Diğer insanlardan farklı düşünür olmuştu. Beş yaşında farklılığını kanıtlayıp kendi ırkından daha üstün olduğunu anlamıştı. Beyni kendi ırkı sandığı ırktan çok daha iyi çalışıyor, el-göz koordinasyonu kat kat daha fazla idi. O liderin oğluydu. Herkes onun her halükarda üstün olduğunu düşünürdü.

  Thomas'ın az da olsa farkına vardığı şey gezegenlerinin işleyişiydi. Herkes nasıl göremezdi gezegenlerinin düz olmadığını? On sekiz yaşında soylu çocukların eğitim gördükleri özel mülkte tek başına otururken gözyüzünün siyah-kırmızı semasında bir sima gördü. Çok tanıdıktı fakat kim olduğunu bilmiyordu ama bilmesine de gerek yoktu. Son zamanlarda geceleri hep bu oluyordu. Arkadaşlarına, eğitmenlerine bunu söylemezdi çünkü büyücü olduğu için yargılanırdı ve soylu ailesi zor durumda kalırdı. Büyücü olmadığını biliyordu fakat ne olduğuna açıklık getirebilmiş değildi. İnsan anatomisini kendince iyi anladığı için fiziksel eğitimleri geçiyordu. İnsanların vücutlarının hassas noktalarını kendisi öğrenmişti ama bunu eğitmenlere göstermiyordu, sadece biliyordu. İnsanların canlarını yakmayı da biliyordu, zeka olarak alt etmeyi de. Canlarını yakmayı bilmesi onun herkesi fiziksel eğitimde geçeceğine delalet etmiyordu tabii, fakat eğitmenler Thomas'a inisiyatif gösterir onu yüceltirlerdi. Lidere yaranmak için her zaman görüşlerini Thomas lehinde kullanıp hep onu överlerdi. Thomas anladığı şeyleri kimseye anlatmadı.

   Babası öldüğünde ağabeyi Daniel topluluklarının lideri oldu.Daniel'in grubu yakınlarda olan grublar topluluğunun en büyüklerinden biriydi. Ağabeyinin gölgesinde olmaktan rahatsız olmuyordu Thomas. Göz önünde olmazsa kendini daha rahat hissederdi. Daniel ve karısı Lider Kulesi'nde kalıyorlardı. Thomas keşfettiği mağarada kafa patlatır ve kendi kulesine dönerdi. Dışarıdan Daniel ve Thomas arasında her zaman bir rekabet var gibi görülse de onlar birbirlerini çok severlerdi. Özellikle Daniel Thomas'a saygı duyar ve ne olduğu belirsiz isteklerini hoşgörü ile karşılardı. Thomas her zaman garipti ama Daniel'in kardeşiydi ve Daniel onun zekasının onu delirttiğini düşünüyordu. Thomas bazı şeyler görür ve sadece Daniel'e söylerdi. Daniel de bunun sadece bir rüyada olduğunu söyleyip onu avuturdu. Her şey için mükemmeldi Thomas. Daniel'in anlayamadıklarını anlayabiliyordu. Daniel'in Thomas'ı zeki olarak addetmesinin sebebi buydu.

   Bir gün Daniel'den bir ceseti gömülmeden incelemek istemişti. Daniel tabii ki de ona izin vermemişti. Daniel ''Ölülerle ancak büyü sanatı ile uğraşanlar iletişim kurabilir. Beni zor durumda bırakma kardeşim, büyü sanatıyla mı uğraşıyorsun yoksa?'' dediğinde Thomas; ''Ben ölülerle iletişimimi cesetler üzerinden nasıl kurabilirim ki? Cesetlerin içinde can yok bu yüzden büyü de olamaz. Buna ihtiyacım var. Cevabını aradığım bazı sorularım var. İzin veriyor musun?'' sorusunu yönelttiğinde Daniel bir daha bu konuyu açmamasını şayet biri bunu konuştuklarını veya bu eylemi yaparken birisi onu görürse onu zor durumda bırakacağını söylemişti.  Daniel Thomas'ın lideriydi ve kültürlerine göre Daniel halklarının yücesiydi. Onları bu şekilde tartışırken gören bir insan Daniel'e saygısızlık edildiğini düşünürdü.

   Daniel bir gün Thomas'ın evlenmesine karar verdi. ''Thomas'ın bu saçma işlerden kafasını kaldırıp kendine bir yuva kurması gereklidir.'' buyurdu ve konu kapandı. Thomas için diğer grup topluluklarından birinin liderinin kızı alındı. Kız alımlı, güzel, zekiydi. Adı Ece idi ve kendi halklarının arasında anlamı ''Ulu/İleri gelen'' idi. Kızdan hoşlanmıştı ama araları hep soğuktu. Resmi olarak birleştiklerinde(Evlenmek anlamında) bu soğukluk kaybolmaya başlamıştı ama Ece de Thomas kadar olmasa da düşünceleri ile cebelleşiyordu, kadın olarak görevini yapıyordu ve işine bakıyordu. Thomas ile Ece arasında bir sempati olsada Ece ile Thomas birbirlerini anlayamıyorlardı. Ece kendi çocuğunu bu topluluk içinde doğurmak istemiyordu, onun çocuğu yönetmek için doğmalı ve yaşamalıydı. Erkek ise ki Ece bunu çok istiyordu kendi halkında olduğu gibi yiğit bir delikanlı, aklını kullanan bir savaşçı olmalıydı. Thomas'ın halkını kötülemiyordu ama aralarında görüş ayrılığı vardı. Thomas ve Ece barışın bir simgesi olarak birleşmişlerdi.

 Thomas Ece hamile kaldıktan üç ay sonra kendi düşüncelerinden kıvrılıp Ece ile ilgilenmeye başladı. Ece ile bazı şeyler paylaşmaya başlayıp yakınlaştılar. Ece Thomas'ın bencil biri olduğunu düşünüyordu fakat kendi içinde yanıldığını kabul etti. O, sadece farklı biriydi. Diğer tanıdıklarından çok daha zeki, becerikli ve bir o kadarda nazikti ona karşı artık. Her zaman kendinin de farklı olduğunu düşünmüştü ama kadın olduğu için bunu gösterememişti. O fatihlerin kanından geliyordu ve bunun için böbürleniyordu. Thomas ile başkalarına karşı olan bakış açısı değişmiş, empati kurmayı öğrenmiş, sağlıklı düşünmeyi öğrenmiş ve aşkı öğrenmişti.  Thomas'ın artık aklını başına toplamasını sağlayan Ece ve malum olay olmuş, Thomas gerçekleri az da olsa öğrenmişti. Doğacak çocuk onun ırkının devamı olacaktı. Bunu gerçek babasından öğrenmişti...

-Yorumlarınızı rica ediyorum ve bekliyorum.

Edit: Hikayeyi karakterlerle beraber kökten değiştirip giriş bölümünü ayrı bir başlık altında yayımlayacağım... Bu ilk yazı denemem ve pek gözden geçirildiği söylenemez.
 

Sayfa: [1]