Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Sthrad

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / Yabancı
« : 08 Ekim 2016, 19:47:56 »
Uçurumun kenarındaki adamın gözleri, siyah renkli başlığın altında saklanan yüz hatları ay ışığı ile hafifçe yıkanırken, altın paralar gibi parıldıyordu.Sürekli esen inatçı rüzgar yün pelerinin altına giriyor, uçları havaya savurarak adamın kum rengi pantolonunu açığa çıkarmaya çalışıyordu.Kemerine astığı kılıç deri çizmelerinin neredeyse ucuna değecekti.Bir elini kılıcının kabzasında koymuş, yağlı deri kının rüzgârla bacaklarına çarpmasını engellemeye çalışırken bir yandan da ucunda dikildiği uçurumdan aşağıdaki düzlükte koşturan atlıları seyrediyordu.Her biri çöl atlarına binmiş kukuletalı üç adam, görüş açısına gireli bir süre oluyordu.Silahlı oldukları kesindi, o silahları kullanmayı da biliyor olmalılardı.Bunun çok bir önemi olmamalıydı.Altın gözlü adam dudaklarını yaladı.Üç süvarinin ölüsü, dünyada canlı hallerinin hayal bile edemeyeceği bir cenaze ateşini yakacaktı.Bu gece yapacağı şeyler belki de son binyılın en büyük savaşını başlatacaktı.Milyonlar ölecekti, tabii eğer milyarlar ölmezse.Yeni bir çağ başlayacaktı, efsaneler ve kahramanlar için.

"Çok eğlenceli olacak." diye mırıldandı, kendini uçurumun ucundan aşağı bırakırken.

Altın gözlü adam neredeyse zamanın başlangıcından beri var olsa da serbest düşüşün verdiği his hiç bir zaman eskimemişti.Gözlerini kapar ve bir kahkaha atarken ters döndü, artık başı yere dikti.Rüzgar, o düşerken yüzünü yalıyordu.Yere yaklaştıkça kahkalarının gücü arttı ve sesi gecenin içinde uluyan kurtların sesine karıştı.Gittikçe hızlandı, yere çarpmasına birkaç saniye kalmıştı ve tam o anda altın gözlü adam yok oldu...ve aynı anda atlı adamların önünde belirdi.Kılıcı elindeydi,bir buçuk metrelik parlak bir çelik parçası ay ışığını içiyordu.Atlar önlerinde aniden beliren adamdan ürkerek şaha kalkmaya ve üzerlerindeki adamları soğuk çöl kumunun üzerine savurmaya başladı.Süvarilerin hiçbiri binicilikte iyi değildi ve hepsi birden küfürler eşliğinde yeri boyladı.

Altın gözlü adam, artık atsız süvariler yumuşak kumun içinde ayağa kalkmak için debelenirken sessizce bekledi.Onları hemen, o anda öldürebilirdi.Kılıcını kısa süreliğine çelikten bir bulanıklığa çevirecek bir darbeyle başlarını boyunlarından ayırmak nefes almak kadar olurdu onun için.Ancak, acelesi yoktu.Ayrıca bir kavgaya girmeyeli uzun zaman olmuştu, sonunda hepsi ölecek de olsa bu üç adam belki, sadece belki, bir süreliğine kendilerini savunabilirdi.

"Kimsin sen?" diye sordu süvarilerden biri.Adamın tıraşsız yüzü sinir ve korkuyla çarpılmıştı.Ayağa kalkmayı ilk başaran oydu, kılıcını çekmişti, rüzgârla hafifçe savrulan pelerinin altından zırhının işlemesiz metal pulları görünüyordu.

"Bir yabancı." diye karşılık verdi altın gözlü adam.Şimdi ay ışığına sırtını dönmüştü, başlığın karanlığı altında sadece tehlikeli bir ışıkla yanan gözleri görünüyordu."Gerçi birazdan ölecek bir adam için isimler çok bir şey ifade etmemeli."

"İşte bu yüzden sana ismimi vermeyeceğim." dedi süvari, ani bir hamleyle ileri, altın gözlü adama doğru atılırken.

Altın gözlü adam kafasını hedefleyen kılıcın altından başını hafifçe eğerek kurtuldu.Duruşu değişmemişti, kılıcının ucu hala aşağı bakıyordu.Süvari, boşa kaçan kılıcı durdurmak yerine yerinde dönüp çeliğin momentumunu artırdı ve bu sefer altın gözlü adamın kaburgalarına saldırdı.Adam, kılıcın üzerinden zıpladı, ayaklarını karnına doğru çekmişti.Birkaç saniye boyunca havada kaldı, üç süvari şaşkın gözlerle onu izliyordu.Normal hiçbir adam o kadar yükseğe zıplayamazdı.Altın gözlü adam yere indiği anda ileri fırladı.İnanılmaz bir hızla hareket ediyordu.Kılıcı o hareket ederken gri bir bulanıklığa dönüştü ve gözün seçemeyeceği bir hızla dövüşmekte olduğu süvarinin kalbine savruldu.Süvari kendi kılıcını tersten savurarak aynı hızda karşılık verdi, iki kılıç çarpıştığında soğuk çöl gecesine kıvılcımlarla aydınlandı ve altın gözlü adamın kılıcı hedefinden saptı.Süvari duraksamadı ve yukarıdan aşağı bir kesme hamlesiyle dengesi bozulmuş adama saldırdı ancak altın gözlü adam kendi kılıcını savurmak yerine ileri, zırhlı süvarinin üzerine atladı.Adam zırhının ağırlığıyla yere doğru devrilirken altın gözlü adam omuzlarına tırmanıp ileri atladı ve iki ayağının üzerine düştü.

"Lanet olsun." diye düşündü zırhlı adam ayağa kalkarken.Kum, zırhının eklem bölümlerinden içeri giriyordu.Adam hem ondan hızlı hem de ondan güçlüydü.Şimdilik hayatta kalmış olmasının tek sebebi rakibin hala bütün gücüyle saldırmamış olmasındandı."Ona denk değiliz."

Altın gözlü adam etrafına bakındı.Şimdi üç süvarinin ortasında duruyordu, her birinin kılıcı elindeydi.

"Üçe bir mi?" diye sordu altın gözlü adam, sesi alaycıydı.

"Savaşta her şey adildir." diye karşılık verdi süvarilerden biri.

Altın gözlü adam bir an için üçünün ortasında duruyordu ve bir an sonra eli konuşan süvarinin gırtlağındaydı, adamı havaya kaldırmıştı.Süvari adamın demirden tutuşunda kıvranıyordu ancak adamın bir parmağını bile hareket ettiremiyordu.Klıcını yavaşça süvarinin kalbine kaydırdı ve döndürdü.Süvarinin bedeni soğuk metal kanını içerken kasılmaya başladı.Ağzı kendi kanıyla köpürmeye başlamıştı.Can çekişen süvariye kum zemine fırlattı ve tekrar arkasını döndü.Hala nefes alan iki süvarinin bakışları birbirinden ancak bu kadar farklı olabilirdi, biri neredeyse ağlayacak gibiyken öbürünün mavi renkli gözleri öfkeyle yanıyordu.

"Hadi." dedi altın gözlü adam, kılıcındaki kanı yerde yatan süvarinin siyah renkli pelerinine silerken.

Süvariler aynı anda cehennemden çıkma zebaniler gibi çığlıklar atarak ve kılıçları başlarının üzerinde saldırdı.Altın gözlü adam kellesini gövdesinden ayırmak için savrulan kılıçların altından kaydı ve iki süvarinin arasından geçti.Hızı bir insan için normal değildi.Bir an için çelik kılıçların ucundaydı ve bir an sonra şaşkın süvarilerin en azından on adım arkasında dikiliyordu.Şaşkın adamlar ona doğru dönerken sırıttı ve kılıcının ucu yere bakarken koşmaya başladı.Bütün bedeni siyah bir bulanıklığa ve kılıcı gri bir parıltıya dönüşürken zincirini koparmış bir fırtına gibi süvarilerin tepesine bindi.Süvarilerden biri kılıçlar savrulduğu anda yere devrildi, kanı havaya saçıldı ve soğuk kumlar sıcak kırmızıyı içti.Bedeni daha yere çarpmadan önce ruhu tenini terk etmişti.

Diğer süvari hala ayaktaydı.Kılıçları, altın gözlü adamla kilitlenmişti, çelikler sürtündükçe ikisinin de yüzüne kıvılcımlar düşüyordu.

"Nesin sen?" diye hırladı, süvari sıkılı dişlerinin arasından.Bütün gücünü vermesine rağmen çoktan tek dizinin üzerine çökmüştü bile.

"Bir tanrı ya da bir hırsız.Fark eder mi?" diye sordu altın gözlü adam, kılıcını ileri iter ve aynı anda geriye zıplarken.

Süvari cevap vermek yerine hırlayarak ileri atıldı ve kılıcını ilk saldırısında yaptığı gibi altın gözlü adamın kafasına savurdu.Ancak yorgun ve hafif de olsa yaralıydı ve hamle olması gerektiği kadar hızlı değildi.Adam başını hafifçe geri çekerek hamleden kaçındı ancak süvari tam o anda giden kılıcı döndürüp tam tersi yönde bir daha savurdu.Hamle işe yaramıştı, kılıç hasmının göğsünü boydan boya çizerek ilerledi.

Soğuk çelik, kumaş ve eti yararak ilerlerken sıcak kan havaya saçıldı.Altın gözlü adam, tek elini yarasına basıtırırken dizinin üzerine çöktü.

"İşte insanları bu yüzden seviyorum." dedi altın gözlü adam acıdan tıslarken.Kılıç fazla derine girmese de yaradan akan kan beyaz gömleğini kızıla boyayacak kadar çoktu."Hayatta kalma içgüdünüz her zaman çok güçlü."

"Cehenneme git." diye karşılık verdi.Kılıcını titrek ellerinde tutarken, ayakta durabilmek için kendiyle mücadele ediyordu.Rakibinin darbeleri bedenine düşündüğünden fazla zarar vermişti.

Altın gözlü adam sırıtarak ileri atılırken, soğuk çöl gecesinin sessizliği süvarinin çığlıkları ile bozuldu.

2
Kurgu İskelesi / Sarhoş Dedektif
« : 28 Kasım 2015, 17:58:18 »
Dairemin kapısını uzun uğraşlar sonucu açmayı başardım.Çok içmiştim ve sizi temin ederim dostlar sızmadan önce yalnızca birkaç dakikamın kaldığını anlayacak kadar deneyimli alkoliktim.Kusmamaya veya herhangi bir şeye takılıp yere yuvarlanmamaya özen göstererek salona girip zorlukla da olsa el yordamıyla ışık düğmesini buldum.Sızacak bile olsam karanlıkta olmazdı.Kahrolası işimin bir yan etkisi olarak çeşitli şekillerdeki cesetlere veya beden parçalarına karşı duyarlılığımı yitirirken buna ters orantılı olarak batıl korkularım artmıştı.Ampulun çiğ beyaz ışığının tepemde parıldayıp gölgeler düşürdüğünü görünce rahatladım ve kanepelerden birine devrilip anında uykuya daldım.

Yaşamımın diğer geceleri gibi bu da berbattı.Üstüne üstlük bir de kabus görmüştüm.Terli ve başım çatlayacak derecede ağrır bir halde uyandım.Bir süre yattığım yerden tavanın soluk beyaz boyasını seyrettim ardından kanepeden kalktım-leş gibi bayat içki ve ter koktuğumdan emindim-ısıtıcıya su koydum ve uyku sersemliği ile akşamdan kalmalığın ortak bir yan etkisi olan paytak adımlar ve ışığa aşırı duyarlı gözlerle ayılmak için duşun yolunu tuttum.Bir elimle musluklardan üstü kırmızı olanı sonuna kadar çevirip diğer elimi duş başlığının altında tuttum ve sonunda suyun yeterince sıcak aktığına kanaat getirdikten sonra üstümdekileri çıkarıp duş başlığının altında yerimi aldım- sıcak su başıma oldukça iyi gelmişti-ve kokmadığımdan emin olana kadar suyun altında kalıp sabunlu bir duş lifiyle bedenimi ovaladım.Sonunda çıkabildimde odama geçmeden önce bir sigara tüttürürüp buğulu aynada kızarmış yüzümü seyrederken bir yandan da kurulandım. Diz kapağımın ve bileklerimin altında nahoş bir sürpriz beni bekliyordu.Duşa girerken ayakkabılarıma çıkarmayı unutmuştum ve şimdi-en azından benim gözümde-tamamen mahvolmuşlardı.Onları nazikçe ayağımdan çıkardım ve kuruduğumdan emin olduğumda giyinmek için odama yöneldim.Üzerlerinden hala sular damlayan ıslak ayakkabılarımı yatağımın üstüne bırakıp kıyafet seçimine başladım.İç çamaşırı,üstüne siyah bir kapri ve ardından yatak odamın zemininde bulduğum rengi solmuş mavi bol bir t-shirt.İşim bittiğinde ayakkabılarımı bıraktığım yerden tekrar nazikçe aldım ve bütün gücümle odanın açık camından sokağa fırlattım.Sonuçta artık benim işime yaramazlardı ve çöpe atarsam hiç kimsenin işine yaramazlardı ancak şimdi onları bir ihtiyacı olan başka biri alabilirdi.Dahiyane fikrimden dolayı kendimi kutlayarak mutfağa yollandım.Su fokurduyordu ve ısıtıcı çalışmayı bırakmıştı.Elimi yakmamaya özen göstererek kahvemi hazırlarken bilgisayarımı açtım.Neredeyse nuh nebi'den kalma oldukça eski bir parçaydı ancak işimi gördüğü için-biraz da parasızlıktan-değiştirmeye gerek görmüyordum.Büyük bir aşkla başlayan fırtınalı bir ilişkinin sonucunda kendimi mahkeme salonunda bulmuştum ve her ay nafaka ödemek mali durumuma biraz zarar veriyordu ve karım dediğim o...her neyse benim kredi kartlarımı kullanarak bana eşek yüzüyle borç takmıştı.Yani işin aslı sevgili okur boğazıma kadar b*ka batmış durumdayım ve işin içinden nasıl çıkacağımı yalnızca Tanrı bilir.Bir e-posta gelmişti.İş teklifi.Sabaha karşı yani ben horlarken bir cinayet işlenmişti ve soruşturmanın başındaki adam-artık her kimse-cesede şöyle bir bakıp olayın kendisi için aşırı karışık olduğuna kanaat getirmiş sonra da bana ulaşarak kenara çekilmişti.İşi kabul ettiğimi belirten münasip bir cevap yazdıktan sonra bilgisayarımı kapadım- dediğim gibi çok yaşlanmıştı ve yılların ağırlığıyla yorgun parçaları onu yirmi dakikadan fazla açık tutamıyordu-ve kahvemi tek dikişte içtim.Belki de büyük aptallıktı çünkü dilim sıcak kahvenin etkisiyle haşlandı ve ben yanık dilimin o an döndüğü kadar kendime ve kaynar suyun özelliklerine küfrederek cinayet mahalline doğru yola çıktım.İki binanın betondan kalın duvarları arasına sıkışmış ufak bir çıkmaz sokaktı.Beyaz üniformalar içindeki olay yeri inceleme elemanları cesedin başına üşüşmüştü ve iki kişi-ihtimalle işin başındaki dedektifler-sokağın başında durup insanların girişini engelliyordu.

"John Doe.Orta yaşlı tahmini olarak kırklarında.Beyaz.Olay yeri inceleme otopsiden önce ölüm nedeni veya saati hakkında kesin bir şey söyleyemiyor ancak saat dört ile beş arasında öldüğünü tahmin ediyoruz."dedi iki polisten yaşlı olanı yanına geldiğimde.Genç olanı ise saf bir merak içinde yüzüme bakıyordu.

'"Başka bir şey?"diye sordum.İşe başlamadan önce ellerinde olanı bilmeliydim.

Başını iki yana salladı."Senindir."dedi  başıyla cesedi işaret ederek.

Cesedi veya çevresini bozup kanıtları yok etmeyecek kadar uzak ancak bedeni rahatça inceleyebileceğim bir uzaklıkta durdum.Çok çarpıcıydı.Beni yanlış anlamayın bu güne kadar pek çok şekilde ceset gördümüştüm ama bu...vay canına.Katil her kimse mizansen için çok uğraştığı ilk bakışta belli oluyordu.Maktüle bir toga giydirip başına da metal defne yapraklarından yapılma bir taç takmış ardından adamı bileklerinden duvara çivileyerek oturur pozisyonda kalmasını sağlamış sonrada adamın kanını kullanarak duvara bir şeyler  yazmıştı.Cesede uygun olarak Latince.Bedenin ön kısmında herhangi bir kesik veya adamın boğulduğunu gösteren bir iz yoktu.Uzaktan sadece bakarak bir şeyler söylemek çok zordu.Sıkıntıyla iç çekip gözlerimi kapadım.Aklıma gelen ilk şey katilin amacının ilgi çekmek ve/veya topluma korku salmak olduğuydu.Gazetelere manşet akşam bültenine haber olmak istiyordu.Olmalıydı.Eğer ciddiye alınmadığını düşünürse daha da vahşileşebilirdi.Gerçi bu onu büyük ihtimalle dikkatsiz kılardı ama bir manyağı yakalamak için daha fazla insanın ölmesine izin veremezdim.

Omzunda hissettiğim bir el beni düşüncelerimden çekip aldı."Çekilir misiniz?"diye rica etti elinde bir fotoğraf tutan olay yeri inceleme elemanı.Başımı sallayarak geri çekildim göreceğimi görmüştüm.Burada işim bitmişti.Raporumu verip otopsi sonuçlarını bekleyecek bu arada yüksek olasılıkla sarhoş olacaktım.Ölümden para kazanan lanetli bir yaşam biçimiydi benimki ve bunu bir süreliğine de olsa unutmak için içkiye ihtiyacım vardı.

"Ne buldun?"diye sordu polislerden yaşlı olan.Diğeri bir bloknot ile kalem çıkarmıştı.

'Senin bulduğundan daha fazlasını değil.Görünürde kesik veya boğulma izi yok.Eğer zehir kullanılmadıysa kesik veya delik büyük ihtimalle hayati organlardan birini veya birkaçını hedef almıştır ancak otopsi raporunu görene kadar kesin konuşmak imkansız.Katile gelecek olursak büyük ihtimalle bir tür sosyopat veya şizofren arıyoruz.Bölünmüş kişilik de olabilir.İyi bir işe hatta belki bir aileye sahip olması muhtemel.Ama burada kilit nokta katilimiz her kimse çocukluk ve ergenliğinde hatta erken yetişkinliğinde asla sevgi veya ilgi görmemiş hiç ciddiye alınmamış biri.Amacı cinayet işleyerek ilgi çekmek.İlginç bir lakap bulup akşam haberlerinde istediğini almasını sağlayın.Vahşileşmesini istemiyorum.Şüpheli her kim olursa olsun yakınlarını veya onu tanıyanları gizlice ziyaret edip geçmişi hakkında bilgi almaya çalışmalıyız.Mümkünse sorguya sizinle beraber bir psikolog da sokun.Ve gelebilecek telefonlar konusunda da dikkatli olun.'diyerek düşüncelerimi aktardım.Gitmek için hareketlendim ancak genç dedektif arkamdan seslendi.

Hızlıca topuklarımın üstünde döndüm.Cesedi yaslandığı dayadığı duvardan çekmişlerdi.Birkaç adımla cesede yaklaştım.Adamın sırtı sonunda ölüm sebebiyle beraber gözler önündeydi.Akciğerlerinin bulunduğu noktalara atılan iki düzgün kesik maktülün kendi kanında boğulmasını sağlayarak yaşamına bir son vermişti ve  ardından da katil sanatsal çalışma kısmına geçmişti.Akciğerler dışarı çıkarılarak iyice gerdirilmiş ardından sırta sabitlenmiş ve maktülün sırtında sanki iki küçük kanat varmış gibi görünmeleri sağlanmıştı.Bu tekniğin adını duymuştum ama ilk defa gerçek anlamda görüyordum.Kanlı Melek.

Tekrar arkamı döndüm ve arabama yürüdüm.Otopsi sonuçlarını istediğimi belirtmemë gerek yoktu."Dikkat edin." diye bağırdım uzaklaşırken.'Yarına bir başka 'melek' bulabiliriz.'diyerek hepsini dehşete düşüren kehanetimi dile getirdim ve uzaklaştım.Daha o anda bunun aslında hiç kurcalanmaması gerektiğini anlamalıydım...ama şans yine yüzüme gülmemişti.

Sayfa: [1]