Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Captain of Iron Hills

Sayfa: [1]
1
Sinema / Ynt: İzleyip de Anlamadığınız Filmler
« : 20 Aralık 2014, 15:30:00 »
Pulp Fiction mesela. Müthis anlamsiz, keyifsiz bir sekilde geciyor. Farkli ve cok basarili bir kurgu ancak film de bir o kadar kapali. Hicbir nihayete ermiyor. Sanki, hayatlarini hic merak etmedigim birtakim insanlarin hayatlarindan 2 saat alinmis, olaylarin siralamasi karistirilarak önüme konmus gibi. Bunu izlemenin bir manasi yok ki.

Filmi izleyip bu düsüncelerle internette dolasirken bir elestiriye rastladim. Makalenin sahibi, "Incil´e göre insanin ruhu ensesinden cekilip alinir" diyerek, filme bir anda böyle bir anlam kazandirdi benim acimdan. Gercekten etkileyici ama yine de filmi cok üst düzeye tasimiyor. Insan sinemaya gittiginde filmi anlamak ve keyif almak ister.

2
Kurgu İskelesi / Atalanté: Başlangıç
« : 08 Mart 2011, 16:05:47 »
Bölüm III



Temmuz - 1948



Wenderson’ın son gördüğü şey Neferian’ın yüzü oldu. Solgun bir surat, kapkaranlık gözler, kara uzun saçlar, kara bir pelerin ve tepesinde küçük kara bir inci olan gece kadar siyah bir asa. Karanlıkta görülmesi imkânsız biriydi Neferian.
Asasını bir defa yere vurdu ve gölgelerin arasında kaybolurken görünen son şey, büyücünün soğuk gülümsemesi oldu. Enterprising gemisinin baş kaptanı, kaptan köşkünde ölmüş vaziyette yatıyordu...




Wenderson’ın ölümünden birkaç gün sonra...
 

   The Times gazetesi, İngiltere


ABD’NİN “TEK” SU ALTI ARAŞTIRMALARI GEMİSİ’NDE CİNAYET!



Amerika Birleşik Devletleri’nin savaştan geriye kalan tek Su Altı Araştırmaları gemisi Enterprising gemisinde cinayet! Yetkililer açıklama yapmaktan açık açık çekinmeleri muhabirlerimizin gözünden kaçmamak ile birlikte bir çok bilinmeyen bilgi de The Times okurlarına sunulmuş durumda..
Gece saat 21:oo sularında okyanusa indirilen tecrübeli dalgıç Riley Edd’in (28) saat 21:43 civarında sudan çıkmaya çalışırken garip hareketler yapması ile başlıyor her şey. Dalgıç’ın yeğeni o sırada güvertede bulunan, Jack Edd’in de (12) amcasını görmesi ve haykırması, geminin Baş Kaptanı Bill Wenderson’ın ilgisini çekiyor. İlgisini çekiyor ki geminin Güvenlik Büro’suna derhal haber veriyor kaptan ve o sırada güverte de ilginç olaylar meydana geliyor.. Güvenlik kameraları o anı görüntüleyememiş birkaç yetkilinin durumu ağzından kaçırması ile edindiğimiz bilgiye göre.. Şöyle diyor Joseph Adaline, Beyaz Saray’ın Güvenlik Müdür Yardımcısı:
“Şu anda bir açıklama yapmak için çok erken. Lütfen binadan (Beyaz Saray) uzaklaşın. Kamera görüntülerinden bir sonuç çıkaramıyoruz o nedenle şu anda resmi bir  açıklama yapılmayacaktır. Yetkililer olayı derinlemesine araştırıyor.”
Fakat Bay Adaline, ağzından kaçırdığı bilgiyi fark ediyor ki hemen toparlama çalışıyor. Yine de muhabirlerimiz o sözleri defterlerine ve tabii ki kameralarına geçirmeyi başardı.
Bu bilgiye göre kameraların teknik bir sorun ile karşılaştığını düşünebiliriz ve bu da demek oluyor ki ABD’nin güvenlik sistemi aşılabiliyor..
Sonuç olarak Baş Kaptan Bill Wenderson odasında ki telefonun kablosu ile boğularak öldürülmüş halde bulundu. Ayrıca Riley ve yeğeni Jack Edd’in de hunharca katledildiğini sizlere üzüntü ile bildiririz. Ve The Times’dan bir not: bu cinayetler sonrasında Amerika’nın başının çok ağrıyacağını bildirmek isteriz, Amerikan Donanması’nda yer almış ve savaşa girmiş bir geminin güvertesinde üç cinayet.. Devamı, sayfa 2’de..




   The Manchester Guardian gazetesi, İngiltere


AMERİKAN ARAŞTIRMA GEMİSİNDE TERÖR!


ABD’nin Su Altı Araştırmaları gemisi Enterprising’in Baş Kaptanı Bill Wenderson (42) kaptan köşkünde telefon kablosu ile boğularak ölü halde bulundu. Ayrıca kıdemli dalgıç Riley Edd (28) ve yeğeni Jack Edd’in (12) de geminin güvertesinde katledildiklerini bildiriyoruz. Muhabirlerimiz Amerikan yetkililerinin ağzından sadece:
“Yetkililer olayı derinlemesine araştırıyor, lütfen panik yapmayın. Cinayetlerin sorumlusu en kısa süre içerisinde bulunacaktır, içinizi ferah tutun.”
Cümlelerini alabildi. Başkan Truman’ın son iki gündür ofisinden hiç çıkmadığı öğrenildi.. Haberin devamı sayfa 13’de..




   The New York Times gazetesi, ABD


ENTERPRİSİNG’TE CİNAYET! GEMİNİN BAŞ KAPTANI, BİR DALGIÇ VE BİR ÇOCUK KATLEDİLDİ!


Su Altı Araştırmaları gemisi Enterprising gemisinin Baş Kaptanı Bill Wenderson kaptan köşkünde telefon kablosuna boğularak öldürülmüş halde bulunmuştur. Ayrıca kıdemli dalgıç Riley Edd (28) ve yeğeni Jack Edd’in de (12) geminin güvertesinde vahşi de katledildiğini üzüntü ile halkımıza bildiriyoruz. Beyaz Saray yetkilileri olayın sorumlularının kısa süre içerisinde bulunacaklarına dair küçük bir açıklama yaptı fakat Başkan Truman hala sessizliğini korumakta.. Önümüzde ki günlerde Amerikalıları neler bekliyor? Haberin devamı sayfa 10’da..

3
Kurgu İskelesi / Atalanté: Başlangıç
« : 08 Mart 2011, 16:00:00 »
Öncelikle düşüncelerinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim. :)
mit, konuşma tarzı üzerinde çalışırım, daha önce de diyalogların çok kapalı olduğu yönünde bir eleştiri almıştım sanırım konuşmalar fazla kapalı olduğu için Hollywood-vari gibi duruyor, ilerleyen bölümlerde böyle bir hataya düşmeyeceğimi ve şu anda ki tamamlanmış bölümlerde de böyle bir sorun olmadığını düşünüyorum. İmla hatasını da düzelttim, teşekkürler. :)
Gilderoy, bölümleri eklemeden önce okuyorum genellikle ama gözümden kaçmış olabilir, bundan sonra daha dikkatli okuyacağım.
Evet Dan Brown okudum, okuyorum ve biten her kitabın etkisinden bir süre kurtulamıyorum. :D Son olarak tekrar teşekkürler. :)



II. Bölüm




A.B.D Başkanı Truman’a – Aralık 1948


Merhabalar Sayın Başkan..

Bundan yaklaşık beş ay önce Kuzey Atlantik açıklarında Enterprising Araştırma Gemisi ile akşam saatlerinde okyanusa bir dalgıç indirilmişti. Dalgıcın okyanusa inmesinin amacı; Kuzey Atlantik açıklarında bir tür su altı şehri bulunmasından şüphelenilmesiydi.
Dalgıcımız bir buçuk saatin ardından su yüzüne çıktı. Fakat ilginç bir şekilde yaralıydı. Okyanusa dalış yapan dalgıcımız Riley Edd ve onun yeğeni Jack Edd’in gemi güvertesinde, Enterprising gemisinin Baş Kaptanı Bill Wenderson’ın da Kaptan Köşk’ün de telefon kablosu ile boğularak öldürülmesini üzüntü ile belirtiyoruz.. FBI’ın olayı derinlemesine araştıracağına kuşkum yoktur..
Geminin gizli kamera görüntülerine göre Bay Edd ve yeğeninden başka iki kişi daha çıkmış. Görüntüleri izlemeniz için bir kaset gönderiyoruz.
Güverteye çıkan iki kişiden biri baygın halde bulunmuş ve gemide tedavi görmüştür. Ardından UBA Genel Merkezi’ne getirilmiş ve çok gizli kodu ile üzerinde araştırılmalar yapılmıştır. Araştırmalarımız sonucu bu kişinin insan dışı bir yaratık olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. DNA’ları kesinlikle insan DNA’sı ile bağlantılı olmamasına karşın bir deniz yaratığı olduğunu düşünmekteyiz. Tahminlerimize göre deniz altında nefes alabiliyor ve şekil değiştirebiliyor olmakla birlikte  açıklanamaz bir  güce sahip  olduğunu da düşünüyoruz..
Dünya’nın böyle bir gerçeği öğrenmemesi gereklidir Sayın Başkan. Bu gerekçe ile bu yaratığı imha etmiş bulunmaktayız. Umarız ki bu DNA’sı ile oynanmış bir yaratıktır ve bu yaratıktan başka yoktur. Aksi takdirde, varlıkları ortaya çıkarsa tüm ülkelerin Amerika Birleşik Devletleri’ne tepkisi çok büyük olur..

Saygılarımla..
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Başkanı – George Antony Moore




***


Başkan Truman, Oval Ofis’te bulunan Azimli Masası’nın başındaki büyük koltuğuna oturmuş, ellerini masanın üzerinde birleştirmiş bir vaziyette düşünüyordu. Başkan, duruma her ne kadar kızsa da Moore’un doğru bir karar aldığının farkındaydı. Olayları perde arkası etmeleri pek de kolay olmamış, Enterprising araştırma gemisinin Baş Kaptanı Wenderson’ın ölümü tüm gazetelerin manşetlerini süslemişti. Bu son derece kötü bir durumdu çünkü Bill Wenderson en eski ve kıdemli kaptanlardan biriydi Amerikan Donanmasında. Ancak Truman bir yandan Wenderson’ın ölümüne üzülürken diğer yandan da gemide yaşanan olayların gizemini düşünüyordu. Moore’un verdiği bilgiye göre o yaratık imha edilmişti fakat neydi o? İşte burada bir sorun vardı o yaratık neydi ve o gece niçin Enterprising gemisinde bulunuyordu?
Cevaplanmamış, cevaplanacak çok sayıda soru vardı fakat çoğunun cevabı yoktu. Ya da yaşayan hiçbir insan bu soruların cevabını bilmiyordu. Truman da buna dahildi...
Bundan beş ay önce Wenderson’ın ölümü gazetelerde flaş haber olarak yayınlanmış ve konu epey didiklenmişti. Üzerinden aylar geçmesine rağmen bazı gazetelerde hala bu konudan bahsedilmekteydi. Fakat bu mektup... Her şeye farklı bir bakış açısı getiriyordu. Başkan’ın kafasında tek bir soru vardı; şimdi ne olacaktı? Çünkü bu denizde yaşanan ilk sıra dışı ölüm, hatta açık açık cinayet, değildi. Son beş ayda yüzün üzerinde sıra dışı cinayet olayı vardı, denizlerde. Ve gazete yazarları da bu sıra dışı olayları fark etmişlerdi.
Derken kahverengi, ahşap kapı çalındı.
“Girin.” dedi sakince Truman.
“Sayın Başkan.” Kısa siyah saçlı ve üzerinde siyah bir resmi takım elbise olan bir adam başını eğerek selam verdi. Ve hemen konuya girdi: “Efendim Atlantis zırhlısı.”
Başkan: “Ne olmuş ona?” dedi kaygıyla.
“Efendim bugün öğlen saatlerinde saldırıya uğramış. Florida’da St. Petersburg limanın dışında bir süre için demirlemiş. Liman nöbetçilerinin anlattığına göre geminin etrafında dolaşan bir girdap varmış sanki. Bir süre sonra suyun derinliklerinden iki ya da üç tane kara şekil yükselmiş. Suyun dibinde bile kara kara parıldıyorlarmış ve su yüzeyine çıktıklarında sanki Güneş’in parıltısı kapanmış. Geminin güvertesine inmişler. Gölgeleri kontrol ediyorlarmış sanki güvertede ki herkesi öldürmüşler. Sonrasında ise elinde kara bir asa tutan bir adam asasını geminin tam orta yerine vurmuş. Güvertenin yüzeyi ile asanın ucu temas ettiğinde kara alevler havaya doğru fışkırmış ve alevler yok olduğunda ortada kimse yokmuş. O kara şekillerden geriye hiç iz kalmamış ve gemi on dakika içinde denizin dibini boylamış. Tüm bildiğimiz bu kadar efendim.”

Truman yaklaşık bir dakika adamın yüzüne bakarak, durdu ve sonra:
“FBI’a haber verin hemen. Şu lanet olasıca gemilerimizi de limanlara çekin, görevleri umrumda bile değil!”

Ve ayağa kalkıp camdan dışarı bakmaya başladı.


Devam edecek...

4
Kurgu İskelesi / Atalanté: Başlangıç
« : 07 Mart 2011, 13:04:04 »




Bölüm I



Denir ki, insanlar asla evrende yalnız olmamıştı. Başka canlılar hep vardı. İşte bu sebeple Uzay’da birçok araştırma yaptılar. Ancak bir sorun vardı;  insanlar onları kendi gezegenlerinde hiç aramamışlardı.. Aslında onlar hep buradaydılar, dünya da. İnsanların yanı başında fakat gözlerden ırak.. Derin denizlerin altında uyananlardı onlar, başlangıçta ve sonda olacak olanlardı. Onlar gerçekliğin ötesindeydiler. Onların ismi; Atalanté idi.



Kuzey Atlantik Açıkları – Temmuz, 1948



Geminin güvertesinde durmuş kara okyanusa bakan genç çocuğu izliyordu, kaptan köşkünün balkonuna çıkmış piposunu tüttüren adam. Enterprising gemisinin baş kaptanıydı o. Nice okyanusta nice araştırmalar yapmıştı mürettebatı ile. Çeşitli kalıtlara rastlamış ve onlar üzerinde uzun incelemeler yapmışlardı. Ancak savaş onları da yıpratmıştı. Ellerindeki araştırma gemileri tüm mürettebatı ve kaptanları ile birlikte Amerikan Donanması’na katılmıştı.. Bu süre içerisinde hiçbir araştırma yapamamış ve okyanusa tek bir dalgıç bile indirememişlerdi. Ancak savaş bittikten üç yıl sonra tekrar araştırmalara başlamışlardı. Enterprising Amerika'nın elinde kalan tek araştırma gemisi idi. O nedenle Amerikan Bilim Adamları ve Okyanus altındaki kalıtları inceleyen Sualtı Arkeologlarının göz bebeğiydi. 
“Gördüm! Gördüm onu! İşte orada, geliyor.” Çocuğun böyle bağırması ile kaptan hafif bir heyecan ile doğruldu ve denizdeki hareketliliğe baktı. Ama bir gariplik vardı.. Okyanusa dalan dalgıç ilginç hareketler yapıyordu. Kendi etrafında döner gibi yüzüyor, geminin güvertesine doğru atlıyor ama her defasında kafasını bir yere çarpıp denize düşüyordu.. Belli ki çocuk bunu fark etmemişti. Kaptan hemen telefonu açtı dört rakamına bir defa bastı.
“Enterprising Gemi Güvenlik Bürosu, buyurun?” dedi adamın sesi.
“Ben Baş Kaptan Bill Wenderson, güvenlik güçlerini derhal güvertede görmek istiyorum.”
“Emredersiniz Kaptan.” Ve telefon kapandı. Wenderson kara telefonu yerine koydu ve balkona adım attı. Güvertede yatan iki kişiyi gördü. O çocuk ve kanlar içerisinde dalgıç. Ancak güvertede bir başka kişi daha vardı. Dimdik ayakta duruyordu. Çok uzun boyluydu. İnsana benziyordu. Vücudu gölgelere gömülmüştü. Sağ elinde omuz hizasına kadar uzanan siyah bir asa tutuyordu. Adamın bulunduğu yer tamamen karanlığa gömülmüştü. Adeta bir karanlık yayılıyordu üzernden. Ay ışığını bile gölgeleyen bir karanlık..
Derken okyanustan bir sıçrama ile en az ilk adam kadar uzun biri güverteye adım attı. Garip bir dilde bir şeyler söyledi;
“Burada olmamalıydın.”
“Ah, ama buradayım. İşte tam burada. Ve bu dalgıcı öldürmek üzereyim.” dedi alaycılıkla Gölge Adam.
“İnsanı bırak, Neferian.”
“Oh, böyle diyeceğini biliyordum ama hayır.” dedi Neferian, aynı alaycılıkla ve gülümseyerek
“Kimsiniz? Ne istiy-” baygın dalgıç konuşmaya çalışırken Neferian asasını hafifçe oynattı ve dalgıcın kolu bedeninden ayrıldı. Acı bir çığlık ve ardından gelen sessizlik..
“Sefil yaratık.” dedi Neferian, şimdi gülmüyordu sesi de kin ve nefret ile doluydu. “Onlara ihtiyacımız yok, Truth. Bunu sende biliyorsun..” 
“Söylediğine hiçbir zaman inanmadım, Neferian. İnanmayacağım da.. Peki, sen neden saf değiştirdin?” dedi diğeri.
“Saf değiştirmek mi?” dedi bir kahkaha ile “Hayır. Ben başından beri aynı saftayım. Ah ama siz.. Her zaman ki gibi bunu fark etmeyecek kadar ahmaksınız..” gülümseyerek Truth'a sırtını döndü. Ama yüz seksen derecelik bir dönüş ile tekrar diğerinin yüzüne baktı.
“Ah, ne kadar aptalım, neredeyse unutuyordum.. Küçük bir problemimiz var Trurth, senin burada olanları hiç görmemen, duymaman ve bilmemen gerekiyordu. Yani şimdi seni de bayıltmalıyım. Anlıyor musun? Kişisel bir mesele değil Truth, üzgünüm.” dedi safi alaycılık ile sesine yapmacık bir üzüntü oturtarak ve asasını önce ileri sonra da geriye doğru hareket ettirdi. Diğer adam olduğu yere yığıldı.


***


Kaptan Wenderson, gözleri fal taşı gibi açık, dehşet içerisinde güverteye bakıyordu. Artık güvertede ayakta olan kimse yoktu. Gölgeler içerisindeki adam bir anda ortadan kaybolmuştu. Kaptan savaş sırasında aldığı eğitimleri düşünüp bir anda yerinden zıpladı ve telefona sarıldı. Telaşla dört rakamını tuşladı.
“Enterpr-” diyordu ki karşıdaki adam, ses bir anda kesildi. Telefonun kara kablosu Wenderson’ın boğazına dolanmaya başladı.
“Üzgünüm Kaptan Wenderson, ama ölmek zorundasınız.”




Devam edecek...




Spoiler: Göster
Hikaye tarafımdan aynı kullanıcı adı ile burada yayınlanmaktadır. İyi okumalar. :)

5
Tartışma Platformu / Ynt: Kapaklar sizi ne kadar etkiler?
« : 06 Mart 2011, 15:43:46 »
Kitap evlerinde gezerken her zaman göze hitap eden kapaklara sahip kitapları ilk olarak elime almışımdır. Bence kapak önemli bir unsur. Bir kitabı elime aldığımda öncelikle arkasını çevirip konusunu okuyorum diyemem, ilk olarak kapağı inceliyorum. :D Sonrasında konuyu ama bildiğim, arkadaşlarımın tavsiye ettiği ya da bir seriye bağlı olan kitaplarda kapaklara pek dikkat etmem.

6
Tartışma Platformu / Ynt: İsim karmaşası...
« : 06 Mart 2011, 15:39:27 »
Bazen canım sıkıldığında ya da ders boş olduğu zaman defterime içimden ne geçiyorsa yazıyorum. O gün yaşadıklarım, başkalarının hayatlarında gördüğüm şeyler vesaire vesaire. Ancak o bir kaç sayfalık hikaye tarzı karalamalarda karaktere isim vermiyorum. Onun dışında genellikle isim vermişimdir.
Türkçe isim kullanmıyorum çünkü bu biraz Metal müzik gibi. Yabancı hip-hop müzik dinleyen arkadaşlarıma Türkçe metal dinletiyorum bana söyledikleri şey; "Sözler Türkçe olunca ezik geliyor. Adamın söylediğini anlamadığım zaman daha çok seviyorum şarkıyı." oluyor genellikle. Buna şaşırmıştım ilk duyduğumda ama sonra internette bir kaç Türkçe isimli fantastik hikaye karakteri gördüm ve gerçekten değişik geldi. Kurgu güzeldi, hikaye sürükleyiciydi ama isimlerin Türkçe olması biraz garip geliyordu. Müzik için bu geçerli değil tabii, ama fantastik hikayelerde Türkçe isim kullanmıyorum pek. Kullansam da ana karakterlerde değil.

7
Öncelikle giriş bölümlerini yazarken yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum. Çok tecrübeli bir yazar değilim amatörce ilgileniyorum fakat yeni başlamışta değilim. Neyse lafı dolandırmayayım, giriş bölümlerini yazmak bir kaç arkadaşın da söylediği gibi gerçekten müthiş zevkli bir şey. Ancak ben hikayelerime yapılan yorumlardan şunu anladım ki; yazdığım giriş bölümleri hiçte sıkıcı değil ve okuyucuyu bağlamaya yetecek kadar sürükleyici fakat sonrasında hikaye yavaşlıyor sanki ve hem benim için yazarken sıkıcı oluyor hemde okuyucu için sürükleyici gelmiyor. Bu kanıya ulaşmamın sebebi ise başlangıçta hikayeye yorum yapılması ama ilerleyen bölümlerde kimseden bir ses çıkmaması oldu. :D
Yüzüklerin Efendisi gerçekten sıkıcı başlıyor, evet ama yukarıda da söylenildiği gibi sonradan okuyucu o sıkıcılığın sebebini anlıyor ve kitap bittiğinde: 'Vay be nasıl sıkıcı başlamıştı, uykum geliyordu şimdi ise ikinci kitabı okumak için can atıyorum." diye düşünüyor. Bence bunda yazarın stilinin de büyük katkısı var. Tolkien'in Silmarillion'ununu altıncı sınıfta okumaya başladığımda bitirememiştim. İlk elli sayfadan sonra 30 TL verdiğim kitabı uzun süre görmeyeceğim bir yerlere sokuşturmuştum. Ancak aradan iki yıl geçtikten sonra kitabı elime aldım. Odamı temizlerden yatağımın altından çıkmıştı sanırım. :D Kitaba bir daha başladım ve bir hafta içerisinde, sular seller gibi okudum kitabı ve inanılmaz bir şekilde 'Böyle bir kitap olabilir mi ya?' dedim. İlk okuduğumda ansiklopedi gibi gelmişti. :D Sonradan iki defa tekrardan okudum kitabı canım sıkıldığı için. :D
Ama Dan Brown'un girişleri genellikle hoşuma gitmiştir, sürükleyici etkiyi yaratıyor doğrusu.

Sayfa: [1]