Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Nate

Sayfa: [1] 2
1
Ejderha Mızrağı / Ynt: Ejderha Mızrağı Soru Hattı
« : 18 Haziran 2013, 15:23:21 »
Biraz araştırdım ve kitapzen'de %35 indirim varmış. ekşi, itü, uludağ gibi sözlüklerde çok övmüşler kitapzeni. Şöyle söyleyeyim, yaşadığım deneyime dayanarak ilknokta'dan alışveriş yapmanızı önermiyorum, verdiğim siparişi bir hafta geçmesine rağmen temin etmediler, e-mail attım, kitaplarınız temin edilecek dediler iki gün geçti hala yok. Sonra aradım, kargoladılar, aramasam onu da yapmayacaklardı, bir kitap yokmuş. Bre arkadaşım,  yoksa e mail at, bir şey yap haber ver! Her neyse konu amacından sapmasın :D

2
Ejderha Mızrağı / Ynt: Ejderha Mızrağı Soru Hattı
« : 18 Haziran 2013, 00:54:05 »
peki fiyat ve hızlılık açısından en uygun site hangisi EM için, biliyor musunuz?

3
Ejderha Mızrağı / Ynt: Ejderha Mızrağı Soru Hattı
« : 18 Haziran 2013, 00:42:49 »
Öhm merhaba. EM başlıklarını gördükçe içime sevgi doluşuyor, kitapları okuyasım geliyor. Şimdi, okuma sırasıyla ilgili sorum olacak, ilk kitabı, güz alacakaranlığın ejderhaları'nı okudum. Diğer kitapların siparişini vereceğim bir iki gün içinde. Sorum şu, iki okuma listedi var elimde, birincisi Güz Alacakaranlığın Ejderhaları - Cüce Derinlikleri Ejderhaları - Kış Gecesi Ejderhaları - Yüceefendi Gökleri Ejderhaları - İlkbahar Şafağı Ejderhaları - Kumsaati Büyücü Ejderhaları diye gidiyor, diğeri ise Güz Alacakaranlığın E. - Kış Gecesi E. - İlkbahar Şafağı E. diye. Sizce E.M Destanı aralarında olan Kayıp Tarihçeleri okumalı mıyım, yoksa ilk önce E.M Destanı'nı okuyup sonra Kayıp Tarihçeler'i mi okuyayım? Ne zamandır aklımda olan bir sorudur bu, cevabınızı bekliyorum efendim.

4
Ejderha Mızrağı / Ynt: Favori Karakteriniz?
« : 05 Ağustos 2012, 21:37:27 »
Tass ve Fizban şimdilik :D

5
Harry Potter / Ynt: Film hataları
« : 02 Aralık 2011, 17:22:23 »
Açıkçası ben bunları hata olarak görmüyorum. Sonuçta 1100 sayfalık bir kitabın tamamını detaylarıyla 2 saate sığdırmalarını beklemiyordunuz değil mi? :)

6
Liman Kütüphanesi / Ynt: Nasıl kitap okursunuz?
« : 30 Kasım 2011, 20:33:47 »
İlk önce giderim gitapçıya en az 30 dakika kitapçıda en üst raftan başlayarak göz gezdiririm. İlgimi çekenleri-genelde yarıdan fazlası çekiyor  :)- diğerlerini devirmemeye dikkat ederek-bir kere başıma gelmişti de  :-[ - alırım. Arka ve ön kapakları incelerim. Bazıları ilgimi çekmez yerine bırakırım. Sonunda bulduğumda alıp eve gelirim ve yatağıma -ya da koltuğa- giderek şekilden şekile girer okurum. (Bazen otururum, bazen ayaklarımı uzatırım, bazen uzanıp sağa sola dönerek, bazen de tersten okurum :D )

7
Yazarlar / Ynt: Rowling mi Tolkien mi?
« : 30 Kasım 2011, 20:26:58 »
Gönlüm JK diyor, çünkü küçümsenemeyecek işler yaptı ve müthiş başarı elde etti. Öte yandan dwayde'in dediği gibi J.R.R Tolkien ve C.S Lewis'i bu işin ustası olarak görüyorum. O yüzden fazlasıyla kararsızım ve oy vermeyeceğim :D

8
Televizyon / Ynt: Hangi dizileri seyrediyorsunuz?
« : 30 Kasım 2011, 19:27:26 »
Doctor Who, How I Met Your Mother, The Secret Circle, The Vampire D,ar,es. Türk olarak da Leyla ile Mecnun ;D

9
Ben sadece mantıklı olmadığını söylüyorum, gidişatını bilemem...

Edit: Aklıma Star Wars geldi bir an. Önce son 3, sonra ilk 3 filmin çekilmesi... :D

10
Harry Potter / Ynt: En Sevdiğiniz Profesör / Öğretmen?
« : 28 Kasım 2011, 22:23:35 »
Birden fazla işaretleyebilecek olsam kesinlikle McGonagall, Dumbledore ve Lupin'i işaretlerdim ama maalesef bir tyane olduğu için Lupin :P

11
Ejderha Mızrağı / Ynt: Şu An Hangi Kitabı Okuyorsunuz?
« : 28 Kasım 2011, 22:21:06 »
Güz Alacakaranlığı Ejderhaları'nı henüz bulabildim ve aldım. Açıkçası başları çok sıkıcı geldi. Ancak 100. sayfadan sonrası gayet sürükleyici devam ediyor. Şu an bir nedenden ötürü bırakmak zorunda kaldım ancak mutlaka devam edeceğim :)

12
Güzel bir gişe yakalamış olmasına rağmen yaptıkları şey mantıklı değildi bence X-Men'de...

13
Bence çok fazla ara veriyorlar. Bu süre içinde ilginin artacağını değil, tam tersine azalacağını düşünüyorum.

@mert_m, bana kalırsa Büyücünün Yeğeni'nin çıkması saçmalık olur, öyle bir şey yapsalardı ilk film olarak yapmalılardı bence. Değişik bir geriye dönüş yapılması saçma olur bence...

14
Kurgu İskelesi / Ynt: Pandora (3. Bölüm)
« : 07 Ekim 2011, 22:52:43 »
Yorum olmamasına rağmen yılmıyorum ve işte 3. Bölüm...                  



                      BÖLÜM 3| YENİDEN YOLDA

   Era, gözlerini açtığında güneş ilk ışıklarını Brendyn’in terasında gezindirmeye başlamıştı. Yavaşça kalktı ve terası korkuluğunda durup manzarayı izledi. Beyaz çiçekler yaylaya, kar yağmış görüntüsü veriyordu. Güneşin sarı ışığı çiçekleri kollarcasına üstlerinde geziniyordu.

“Çok güzel bir manzara” dedi arkadan bir ses. Era dönünce Brendyn’le karşı karşıya geldi. Gülümseyerek,
“Neden buradasın? Yani neden bir ağaçtan girilen yeraltı evinde yaşıyorsun?”
“Zevk…” diye mırıldandı Brendyn. “Aslında normal bir ev de yapabilirdim ama koskoca arazide çok gösterişli dururdu…”
“Yani bunu soruyorum… Neden bu kadar büyük bir arazide tek başına yaşıyorsun?”
“Ben… Küçükken… Çok küçükken annemi kaybettim… Küçük kardeşim, ben ve babam vardık sadece… Babam beni başka bir aileye vermek zorunda kaldı. Sonra öğrendim ki, babam da ölmüş. Yeterice büyüdüğüm zaman ailemden kaçtım. Ve Gredia ile tanıştım. Bir süre onunla gezindik… Ama bilirsin işte onun büyücü işleri vardı. Ben ise boş kaldım. En sonunda bu araziye geldim ve buraya yerleştim. Beni çok rahat hissettiriyor…”
“Başarı öykünü mü anlatıyorsun?” dedi Gredia’nın sesi. Gözünü ovuşturarak yanlarına geldi…
“Şey… Benim lavaboya gitmem lazım…” dedi Era ve yanlarından sıyrıldı. Gredia Era’nın çıktından emin olunca “Era’nın aramızdaki ilişkiyi bilmesini istemiyorum Brendyn.” dedi. Brendyn meraklı bakışlarla kafasını kaldırdı ve “Neden?” dedi.
“Sadece… Bilmiyorum… Ama söyleme”
“Tamam. Kardeşim…”

                                                                ***
  
“Eh Brendyn, bizim artık yola çıkmamız lazım.” dedi Gredia. Era yavaşça koltuktan kalktı.
“Sizinle geleceğim demek isterdim ama kabul etmeyeceğini biliyorum” dedi Brendyn.
“Beni iyi tanıyorsun Brendyn” dedi gülerek Gredia. Brendyn terasın kapısını açtı ve hep birlikte ağacın gövdesinden inmeye başladılar. Sahanlığa gelince, Era kapıyı açtı ve beyaz çiçeklerin arasına kendini attı.
“Ahōea, eŕn’u meώa (Güle güle dostum)” dedi Brendyn. İkisi kucaklaştıktan sonra
“Sanırım çok yakında yeniden görüşeceğiz” dedi Gredia.
“Umarım…” dedi Brendyn. Ardından Gredia ve Era, Gredia’nın atına bindiler ve son süratle, gitmeye başladılar. Era, son kez arkasına döndü ve Brendyn’e gülümsedi.

                                                                 ***


   Kısa süren bir yolculuktan sonra, Gölge Orman’a girmişlerdi artık. Gredia, atını yavaşlattı. Sessiz ağaçların arasında, ilerlerken, Gredia
“Küçük bir göl biliyorum.” dedi. “O kadar küçük ki, hiçbir haritada yer almaz…” diye ekledi.
  
   Az sonra o küçük gölün ordaydılar. Su o kadar berraktı ki, bir sürü su içtiler. Hiç beklenmedik bir anda
“Bana öğretecek misin?” dedi Era.
“Neyi?” diye şaşkınlıkla karşılık verdi Gredia.
“Büyücülüğü.”
“Şey… Büyücülüğü öğrenmek çok uzun zaman ister ve-”
“Öğretecek misin öğretmeyecek misin?” dedi Era.
“Şey… Birkaç numara gösterebilirim…” dedi Gredia. Ardından olduğu yerde doğrulup, ellerini yerde duran şekilsiz taşa doğrulttu ve mırıldanmaya başladı,
“Exsecio”
Şekilsiz taş havalanmaya başladı. Gredia’nın elini hareket ettirmesiyle aynı doğrultuda taş da hareket ediyordu.  Gredia bir anda elini sıktı ve taş paramparça olup yere düştü. Era heyecanla soluyarak “Gredia, bunu bana öğretmelisin” dedi. Heyecandan gözleri büyümüş, kalp atışı hızlanmıştı…
“Tabi ki öğreteceğim, ama ilk önce bana Gredia demeyi bırakıp Gre dersen…”

                                                                 ***

“Gözlerini kapat.” dedi Gre. Era kahverengi gözlerini kapattı. “Ne görüyorsun?” dedi Gre. “Gözlerim kapalıyken sence ne görebilirim?” diye karşılık verdi Era.
“Öyle değil. Yani ne hayal ediyorsun?”
“Hıı. İkimizi. Göl kenarında konuşuyoruz. Benim gözlerim kapalı. Bu halinle çok aptal görünüyorsun.” Era bu sözleri demesinin ardından koluna inen şaplağın acısını hissetti.
“Uf. Tamam be…” diye homurdanarak acıyan kolunu ovuşturdu ama gözleri hala kapalıydı.
“Zihnini temizle ve hiçbir şey düşünmemeye gayret göster. Eğer sadece karanlık görürsen benim sesimi bile unut. Sadece taşa odaklan…” dedi Gre, bir usta edasıyla.
“Peki ya büyülü sözler?” diyerek gözlerini açtı Era.
“Şimdilik sadece bunu yap. Bu kısımda ne kadar hızlanırsan, büyülü sözlere o kadar hızlı geçeceğiz…”
Era gözlerini tekrar kapattı ve zihnini boşaltmaya çalıştı ama olmuyordu; gözlerinin önüne ya annesi ve babası, ya da geride bıraktığı bir başka kişi olan sevgilisi geliyordu… Yeşil gözleri ve upuzun kahverengi saçları ile birleşen güzel yüzü, bir acıya bürünmüştü. Gözlerinden damlayan yaşlar penceresinin önündeki yatağına damlıyordu. Era’nın sevgilisi Hengrea, bir anda yatağından kalktı ve yan yana olan o daları aşıp ahşap kapıya geldi. Bir an düşündü ve derin bir nefes alıp kendini yağmurlu havaya attı. Yağmurla birleşen çim kokusu burnuna doldu ve bir derin nefes daha aldı. Bu onu güçlendirmişti. Kasaba meydanının öbür ucundaki beyaz boyalı eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Yağmur yağdığı için dışarıda kimse yoktu. Herkes evine çekilmiş sıcacık evinde huzurla dinleniyordu. Kız en sonunda eve ulaştığında sabırsızca kapıyı çaldı. Saçları yağmur yüzünden ıslanmış ve soğuk yüzünden akıl almaz bir şekilde titriyordu.

En sonunda kapı açıldı ve güzel yüzlü bir kadın karşısında duran soğuktan donmak üzere olan on beş yaşındaki kızı görünce, hemen kolundan tutup içeri aldı ve arkasından kapıyı kapattı. Kadın endişeli bir biçimde,
“Hen, burada ne yapıyorsun? Dışarısı buz gibi,” dedi. Yağmurdan sırılsıklam olan kız yüzünü kaldırdı ve “Ben… Era’yı merak ediyorum? Hala bir haber yok mu?” dedi. Kadın üzgün gözlerle hayır anlamında başını salladı. Hen heyecanla,
“Bence artık yetkili birilerine haber vermeliyiz. ” dedi. Kadın endişeye kapılarak, “Hayır, hayır… Hen, sana her şeyi anlatmalıyız artık.” dedi. Hen bir kez daha kadına bakıp, “Neyi anlatacaksın Lera Teyze?” dedi. O sırada koridordaki kapıların birinden meraklı bir kafa çıkıp, “Kimmiş Lera?” dedi. Lera kafasını çevirip,
“Gelen Hen. Artık ona olanları anlatmalıyız Arta.” dedi. Ardından kafasını tekrar kıza çevirdi ve “Era.” dedi. “Era. Beni duyabiliyor musun? Era- Ah Tanrım… Era- Böyle olmaması gerekiyordu… Era!”

   Era gözlerini açtığında, yerde yatıyordu ve Gre ona endişeli bir şekilde bakıyordu.
“Ah- Çok endişelendim, Era- neler oldu anlatsana- o kadar korktum ki…” dedi Gre.
“Ben… Kasabadaydım ve… Hen, onu gördüm- Yağmur yağıyordu o- bize geldi ve anneme beni sordu- sonra babam çıktı- annem Hen’e döndü ve- Era dedi- ona Era diye hitap etti. Ben hiçbir şey anlamadım-”
“Ah… Bir Bağlantı yaşamışsın…”
“Ne yapmışım?”
“Bir Bağlantı. Genellikle iyi tanıdığın ve sevdiğin biri ile olur. Her büyücü olmadık zamanlarda Bağlantı yaşayabilir. Bağlantı yapmak için gözlerini kapamalı ve odaklanmalısın. O kişiye iyice odaklanıp, ne yaptığını düşünmeli ve onun gibi hissetmelisin. Genellikle genç büyücüler Bağlantı kurar, çünkü bir büyüyü öğrenebilmek için ilk önce gözlerini kapamalı ve zihnini boşaltmalısın. Ve zihin boşaltırken bazı kişiler sevdiği insanları düşünür. Ayrıca genç büyücüler büyü öğrenmeye çalışırken duygularını kontrol etmekte çok zorlanır. Bu da Bağlantı kurmayı kolaylaştırır. Hen şu kız değil mi? Senin sevgilin olan?” dedi Gre.
“Bekle- sen Hen’i nerden biliyorsun?”
“Seni uzun süredir izlediğimi söylemiştim” diyerek gülümsedi Gre.
“Özel hayatıma girdiğine inanamıyorum” diye homurdandı Era ve ayağa kalktı ama ayağa kalkmasıyla yere düşmesi bir oldu. Acıyla başını tuttu ve “Ah, çok kötü… Acıyor” dedi. Gre yüzünü buruşturarak
“İlk Bağlantılar baş ağrısı yapar.” dedi. “Gel, sana her şeyi anlatacağım…” diye ekledi Gre…


15
Kurgu İskelesi / Ynt: Pandora (Önsöz)
« : 12 Temmuz 2011, 23:41:26 »
    BÖLÜM 2: BEYAZ YAYLALARDA



    Era, uyandığında kendini bir çadırın içinde buldu. Uyku tulumunda yatıyordu. Hızla kendini uyku tulumundan kurtardı ve çadırdan çıktı. Güneş parıltısını yeni göstermeye başlamıştı. Sabahın hoş serinliği etrafta kol geziyordu. Güneş ilk ışıklarını ağaçların üstüne salmıştı. Era’yıkaçıran adam, atıyla ilgileniyordu. Bir anda Era’ya baktı ve

    “Günaydın,” dedi. Era ise ona şüpheli gözlerle bakıp,
    “Benden ne istiyorsun?” diye sordu.
    “Ben bir şey istemiyorum”
    “O zaman neden beni kaçırdın?”
    “Kaçırmak mı?! Ben olmasam o orklar seni lime lime edip yerdi. Tamam, baştan başlayalım. Ama ilk önce bir şeyler yemelisin. Ardından sana her şeyi anlatacağım.” dedi adam. Era mecburen onun sözünü dinledi ve çadıra girdi. Adam, çantasından çıkardığı sandviçi Era’ya verdi. Era, sandviçini hemen bitirdi ve konuşmaya başladı.
    “Evet? Anlatmanı bekliyorum?”
    Adam çadırın kapısında bekliyordu. Birden içeri girdi ve Era’nın yanına oturdu.
    “En baştan başlıyorum, benim adım Gredia. Bir Gezgin Büyücüyüm. Ben doğduğumda annem ve babam seyahat ediyordu. Bana doğduğum ormanın ismini vermişler. Gredia… Solous Kıtası’nın en büyük ormanı… Sonra ben dört yaşındayken Dorienlar annemi öldürdü. 19 yaşına kadar babamla gezdim. Ventus Kıtası’nın görmediğim yeri yoktur. Sonra ben 19 yaşındayken, babam bir uçurumdan düştü. Ve o zamandan beri yalnızım. Seni neden kaçırdığıma gelirsek… Ejderha’nın Kehanet Hikâyesi’ni biliyorsun değil mi?” dedi.
    “Elbette. Herkes bilir onu” diye cevap verdi. “Dört Lord, Felaket Çağı ve Pandora.”
    “Güzel… Peki, hiç Pandora’yı gördün mü?” dedi Gredia.
    “Hayır. Nasıl görebilirim ki?”
    “Gördün. Tamam, sakin ol sana bir şey söyleyeceğim. Senin taşıdığın o kutu, işte o Pandora” dedi Gredia. Era şoka uğramıştı. Ne söyleyeceğini bilmiyordu, o yüzden ilk söylediği şey
    “Saçmalama!” oldu.
    “Era, iyi düşün. O orklar bir şey istiyordu ve o şey Pandora’ydı. Büyük ihtimalle Du’u Kralına götüreceklerdi ve o da Kötülüğün Ustası’nı serbest bırakacaktı”
    “Bekle, bekle. Benimle ne işin olur ki!?”
    “Bir süredir seni izliyorum. Oldukça uzun bir süredir. Uygun yaşa gelmeni bekliyordum.”
    “Ne için uygun yaş?”
    “Ne için olabilir?”
    “Dans etmek için olmadığı kesin”
    “Değil zaten!Kötülüğü Pandora’ya hapsetmek için!”
    “Ben mi? Kehanette bir büyücüden bahsediyor. Ben büyücü değilim; insanım.”
    “Öyle mi? Ailene sor o zaman.”
    “Ne?! Ailemin ne ilgisi var?”
    Gredia “Bak, bunu benim anlatmam uygun değil, bunu ailenin anlatması gerekir. Ben sadece tek şey söyleyeceğim:Sen-Bir-Büyücüsün” dedi kelimeleri vurgulayarak. Ve o anda dışarıda bir ses duyuldu; ses,
    birinin ayak sesine benziyordu. Gredia hemen ayağa kalktı ve sağ elini yumruk yaptı. Era’nın önceden fark etmediği yüzük, ışıldamaya başlamıştı. Gredia dışarı fırladı ve olduğu yerde kaldı. Çadıra hızla girdi ve uyku tulumlarını hahraretle toplamaya başladı.
    “Bir hayaletti. Bizi dinliyordu. Ama yakalayamadım, ben dışarı çıktığımda çok uzaktaydı. Şimdi herşeyi biliyor. Ve her iddiasına varım Du’u Kralı’na haberi yetiştirecek. Şimdi yerimizi de biliyor.”
    “İyi ama askerler ne kadar sürede burada olurlar ki?” dedi Era.
    “Yarım saat içinde.Emrinde bekleyen bir Strigon olduğunu duymuştum. Strigonların Ventus kıtasınısadece 3 saatte uçtuğunu biliyorum. O Strigon, bizi öldürmeye yetecek kadar asker taşıyabilir.”
    “Tamam, ama şimdi nereye gideceğiz?”
    “En başta planladığımyere, seni Ülkeler Konseyi’ne götüreceğim.”
    “Tamam, tamam peki.”
    Gredia aniden dışarıfırladı ve atını çözdü. Era,

    kendi çantasını sırtına aldı ve dışarı çıktı. Gredia ata binmişti. Era, çadıra bakıp
    “Peki, bu ne olacak?”diye sordu.
    “Vaktimiz yok.Buradan uzaklaşmak için sadece 20 dakikamız var. Çabuk ol!”
    Era hemen atın yanına gitti. Gredia onu kolundan kaldırdı ve ata bindirdi.



    ***



    Yolculuk yaklaşık iki saat sürmüştü.

    “Neredeyiz?” diyeSordu Era. Gredia çevresine bakındı ve yaşlı meşe ağacını işaret etti
    “Şurası Brendyn’in evi olduğuna göre ve şurası da,” diğer tarafa dönüp ağaç grubunu işaret etti.“Gölge Orman’ın ağaçları olduğuna göre, Beyaz Yaylalar’ın batısındayız.” dedi.Era daha önce Grandis Krallığı’nın dışına hiç çıkmamıştı. Bu yüzden BeyazYaylalar onu büyülemişti. Bölge, bembeyaz çiçeklerle doluydu.


    Gredia biraz önce gösterdiği ağaca doğru yürümeye başladı. Era mecburen onu takip ediyordu. Gredia ağacın etrafında birkaç tur attı ve durdu. Era, ağaca bakınca mavi boya ile büyük bir ‘B’harfinin yazılmış olduğunu gördü. Gredia, ‘B’ harfine üç kez vurdu. Bir an için sessizlik oldu, ama sonra ağaçta bir oyuk oluştu ve bir adam belirdi.
    Gözleri Gredia gibi yeşildi. Uzun saçları açık kahverengiydi. Büyük bir neşeyle Gredia’ya sarıldı.
    “Gredia! Eski dostum.” dedi adam. Gredia kendini ondan kurtarıp,
    “Brendyn, içeri geçelim mi? Peşimizde bir strigon ve ork grubu var.” dedi. Brendyn isimli adam geri çekildi ve Gredia içeri girdi. Era da onu takip edip içeri girince dar sahanlıkta sıkıştılar. Gredia merdivenlerden aşağı inince, Brendyn kapıyı kapattı ve Era merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Taş merdivenleri, her basamağa koyulmuş gaz lambaları aydınlatıyordu. Çok geçmeden, Gredia merdivenlerin sonundaki kapıyı açtı. Era içeri girince bir odayla karşılaştı.Düzenli bir biçimde yerleştirilmiş mavi koltukların ortasında, ahşap bir sehpa duruyordu. Odada hiç pencere yoktu ama anlaşılamayan bir nedenle fazla aydınlıktı. Odanın karşı tarafında iki tane kapı vardı.
    “Üzgünüm, bir az dağınık olabilir” dedi Brendyn. “Genelde terasımda otururum. Beyaz Yaylalar’ı izlemek çok hoş oluyor.”
    “Hayır, Brendyn,önemli değil. Bizi içeri alman yeterliydi.” dedi Gredia ve arkadaşına sarıldı.



    ***


    Brendyn, Gredia ve Era’yı terasına çıkarmıştı. Aşağı geldikleri merdivenden yukarı, kapıdan daha da yukarı çıkıp ağacın tepesine çıktılar. Ağacın dalları yeterli gölgeyi sağlıyorlardı ve bunun yanında manzarayı kapatmıyorlardı. Era, buranın nasıl olup da aşağıdan görünmediğini sorduğunda, Brendyn, “Büyü” demişti.


    Şimdi üçü birlikte terastaki masada oturup çaylarını içiyordu.
    “Sya ĺĺōŕa Era. Nugut ŕuĺeŕ.” dedi Gredia. Era az çok Büyücü Dili bildiğinden, anlatmak istediğinin özünü anlamıştı. “Nu Pandora’u cedé” diye devam etti Gredia. “Eŕnnupéb ōŕkaymyz seώa. Eŕn, nupéb Ōkymym Kōlep kzy fuyŕaghméć. Sya nead, syhgaghkadae defgaef my?”
    Gredia, Era’nın Pandora’nın sahibi olduğunu, onu orklardan kurtardığını anlattı. Şimdi ise Ülkeler Konseyi’ne gideceklerini söyledi ve bu gece burada kalıp kalamayacaklarını sordu.
    “Ōŕĺé. Tōĺ eŕn’umeώa” dedi Brendyn. Tabi ki! demişti Brendyn içtenlike.



    Ve o gece Era ve Gredia, Brendyn’dekalmıştı. Şimdilik her şey yolunda olsa bile, yarının ne getireceği belli olmaz…


Sayfa: [1] 2