Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Mr.Sakal

Sayfa: [1] 2 3 ... 6
1
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 15 Ocak 2018, 20:41:03 »
@Mr.Sakal,

Harika tespitler :) Keşke, animeye özel başlık açsaymışım :-[

Yuasa benim için en iyi anime yönetmenidir. O yüzden onun serilerine de özel olarak yaklaşıyorum ve daha çok titiz davranıyorum.

2
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 14 Ocak 2018, 19:55:01 »
@Mr.Sakal,

İşte taze bakış açısı. Günümüze odaklanarak karşılaştırmalar yapıp durduğumdan, böyle incelikli yorumlar getiremezdim. Dikkat çektiğiniz hususlara göre, sıradan insanlarında ne kadar çıldırmaya müsait ve "Devil" olabileceğini temas edilmiş oluyor. İyi-Kötü çatışması yerine, "Eğer..." ile başlayan değişkenlerden türetilmiş olasılıklara ve durumlara daha rafine biçimde değinilmiş. Mangaya sadık kalınmış. Sadece yayınlandığı mecra ve anlatımsal gereklilik olarak, mangada gerekli animede gereksiz olabilecek fazlalıklar atılıp, hikaye yeniden düzenlenmiş. Mangada da doğal bir sürecin sonuçları söz konusuydu. Ama manganın yazılıp-çizildiği döneminde etkisiyle olayın varış noktası, "Bu öfke, bu vahşet niye?!"ye daha yakın duruyordu. Burada Masaaki Yuasa'yı takdir etmeli. Mangayı okurken -ve bu yüzden animeyi izlerken de- farklı yorumladığım yönlerinin öne çıkartılması için yaptığı değişiklikler ve eklemeler olmasa, sonuç, ucuz bir şiddet ve cinsellik gösterisi olurdu.

Size tamı tamına katılamadığım nokta, yorumunuzdan çıkartılabilecek "insanlar, canavarlara/kötü tercihler yapanlara karşı" iması.
Spoiler: Göster
Mangada, canavarların yemek için insanlara saldırmasından açıkça bahsediliyordu. Bu durum animedeyse, -haliyle- görsel anlatıya kaydırılarak sunulmuş. Bence animenin -ve manganın- vardığı nokta, insan veya iblis fark etmez, hayatta kalma itkisi ve doğal süreçte herkes bir şekilde canavardır, sadece kullandıkları silahlar ve sebepleri farklıdır, iması çıkartılabilir. İnsanlar, suç işlemeye eğilimli varlıklara karşı dirlik ve düzenlerini koruma mücadelesine girişmiyorlar; evrimsel olarak insanlığı yeryüzüden silebilecek rakiplikte bir başka türe karşı var oluş mücadelesi veriyorlar. Hayvanlar, nasıl insanlar için besin kaynağıysa, insanlarda iblisler için besin kaynağı olabilecek türe indirgenebiliyor; iki tarafta birbirinin doğal düşmanı. Devilman'lık, bu çatışmaya vicdan ve mantığı katıyor. "Hayatta kalma ve bunun için yok etme içgüdülerimize karşı gelip, birlikte yaşayabilir miyiz?" gibi sorunsallar ekleniyor. İşin içinde üstün ırk olma ya da hangisi üstün ırk olacak mücadelesi de var. Hikaye ilerledikçe, ne olduğun değil, hangi safta yer alınacağı önem kazanıyor. Deviman olarak cinayet işleyen de var. Devilman'liğinin farkındalığıyla bir köşede, öylece yaşayıp gidenler de var (Tekerlekli sandalyedeki şu öğretmen gibi). Kim kazanırsa ondan tarafım diyerek tercihte bulunan da var. Arada gidip gelenler de var. Bir süre sonra iş, içgüdüleri kontrol edip edememenin ötesine geçip, kişisel tercihlerin ne olacağında düğümleniyor. İnsanlarda benzer durumları yaşayıp tercihlerde bulunuyor. Lakin insanları daha fazla olumsuz seçimler yaparken izlediğimizden ve hikaye ilerledikçe iblisler arasındaki meselelere daha fazla odaklandığından, seyir biraz biraz, iblislerin mücadelesinde hangi taraf galip geleceğe kayıyor. İnsanlığa bakış açısı baştan olumsuz; "İnsanın doğası bu. Aramızdan erdemliler çıkması bunu değiştirmez. Gerçekten canavarlara dönüşmesek de türümüzden hayır gelmez." iması taşınıyor. Bu imayı pek benimseyebildiğimi söyleyemeyeceğim. Ha tabii, insan doğasının böyle olduğu baştan kabul edilmiş bir yapımda, buna uygun söylemlere yer verilmesini hatalı bulmuyorum.

DC bir bakıma, Zootopia gibi Amerikan yapımlarında değinilen bir konuyu işliyor. Elbette oradakinin aksine, daha sert ve uyarıcı bir dil kullanılmış, daha kuşkuya düşürücü yönlere dikkat çekilmiş ve ne kadar hayat memak meselesi olduğunun altı kalınca çizerek konu edinilmiş. Manga, döneminin paronayalarını da yansıtarak, bir tür Üçüncü Dünya Savaşı korkusunu da hikayesine katmıştı. Animede de global çapta bir savaş var. Fakat zamanında endişe duyulan o savaşın ismiyle anılmıyor. Sizin ve benim dikkat çektiğimiz konular harmanında, animenin -ve manganın- daha girift bir yapıya sahip olduğu sonucu çıkartılabilir. Doğrusu, mangayı okuduğum zaman hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Eh, o zamanlar bu konuları o kadar kafaya takmıyordum; belki o sebeplen şimdi böyle düşünüyorum.


Spoiler: Göster
Bu seçimler noktasına bende katılıyorum ama yine de tam olarak işin içindeki noktanın bir ırk çatışması olduğu noktasına tamamen katılamıyorum. Bunu iki farklı sebepten diyorum. İlki Ryo'nun insanların birbirine düşmesi için şeytanları pazarlamasında şeytanların topluma dair huzursuzluk duyan veya farklı davranan kimseler olduğu yalanını satarken iblislerin insan olduğunu söylemesi ve onlar dönüşmeden siz onları öldürün demesi. Bu bahsettiği insan tiplemesi bana ''asosyal insanlar genelde seri katile dönüşür sosyal yönü güçlü insanların aksine'' gibi genelleşmiş kalıpların yanında burada asıl sunulan sebebin yine iblislerin cinayet işleme potansiyeli olması ile insanlarda yaratılan korku. İnsanların böyle insanlara karşı tamamiyle yok edici bir tavır takınmalarının hem yaratacağı manasız yıkımı, hem de hiçbirşeyi çözemeyeceği noktasına bir atıf olarak görmüştüm ben çünkü mevzunun ırk mevzusu olduğuna dair hiçbir atıf hatırlayamıyorum.

İkinci değinmek istediğim nokta ise Akira'nın iblislere karşı olan sonsuz nefreti ve onların ne olursa olsun öldürülmelerini istemesi. Mevzunun iki ırkın bir arada yaşayıp yaşayamayacağı mevzusu olsaydı böyle bir tavır ya da iblislerin saf kötü varlıklar olarak sunulup Devilmanlerden ayrı bir noktaya koyulması biraz anlamsızlaşırdı. Keza anime birçok noktada Akira'nın ''bedenim iblis ama kalbim insan'' demesiyle asıl meselenin bedenden bağımsız bir akıl ile yapılan seçim olduğunu gösteriyor. Bence olay senin bahsettiğin seçimler ile benim bahsettiğim suça yatkınlık noktasıyla burada birleşiyor. Kimisi bu ilkel yönünü kabullenip, aksine bunu doğru olarak benimserken kimisi bunu istemediği halde bunu yenemediği için üzüntü ve mutlulukla karmakarışık bir hayat yaşıyor ve zamanı geldiğinde ya tamamen yeniliyor ve kendine yol olarak ilkel yönünü seçiyor ya da tamamen kazanıyor.

Akira ise seçimini kötü olma yolunda yapanlara karşı bir nefret duyanlara karşı şiddet uygularken böyle bir seçim yapmayanları kurtarmaya ve kendisi gibi olabilmeleri için bir çaba harcıyor. İblisler et yemek zorunda olsa bile insan eti yemek zorunda değiller. Yaptıkları seçim ise asıl burada işliyor bana göre. Akira hiçbir vakit insan eti yemezken iblisler zorunda olmadıkları halde yiyorlar.

Öte yandan burada ikinci bir seçim olan çıkarcı seçimler giriyor. Kendi ilkel güdülerinden bağımsız olarak ya korkuyla ya nefretle ya da çıkar amaçlı yapılan seçimler. Ben burada insanların böyle bir yönü olmasa bile seçimleri ile nasıl bu yöne kayabileceklerini, erdemlere hiçbir vakit sahip olmayışlarının ve seçimlerin insanları yok oluşa götüreceğini görüyoruz. Sporcu devilmanin devilman olmasına rağmen çıkarcı bir tavırla iblislerin tarafına geçmesi ve iblislerin bu hareketi insanca olarak adlandırmaları, insanların bu varlıklarla mücadele etme amaçlı aldıkları kararların insanları yok oluşa götürmesi gibi. Bu açıdan finali seçimlerin dünyayı kaçınılmaz olarak yok edeceği gerçeği olarak yorumlayabiliriz finali.

Öte yandan insan türüne karşı tümden '' asla değişmez'' bakış açısına sahip olduğunu düşünmüyorum yönetmenin. Akira'nın insanlar taşlanırken onların karşısında kendini siper etmesi ve bu inatçılığı ile taşlamayı yapan halkı değiştirebilmesini ve onları Akira'nın bakış açısı ile kurtarabilmesi insanların böyle inatçı şahıslar tarafından değiştirebileceğini, ama böyle şahısların devasa insan nüfusunun yanında çok çok ufak kaldığını ve değişme potansiyelimiz olsa da yokoluşun kaçınılmaz sonumuz olduğu olarak yorumlamıştım ben.

Şu nokta ise yine ilginç bulduğum bir nokta. Akira birçok kişi acımasızca öldürülmesine rağmen bu cinayetleri işleyen insanlardan vazgeçmiyor ve o taşlama sahnesinde de bu kötü insanları vereceği çaba ile değiştirebileceğini kendisi de görürken arkadaşlarının ve Miki'nin cesetleriyle karşılaşan Akira'nın insanlıktan vazgeçmesi bence yine üzerine düşünülmesi gereken bir nokta. Başka insanların öldürülmesi onu yolundan saptırmaz iken öldürülenlerin sevdikleri olması onu saptırabiliyor. Halbuki sevdiklerinin diğer öldürülen insanlardan daha değerli olduğunu ve onlar adına intikam almaya değmeyip sevdikleri adına alması gerektiği gibi bir kararı Akira bile iddia edemez. O yüzden sevginin insanlığı kurtarabileceği kadar insanlığı yok oluşa da götürebileceği gibi bir noktada mevcut bence seride.

3
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 14 Ocak 2018, 13:10:17 »
Devilman Crybaby (2018, Dizi)

Go Nagai'nin 1972'de yazıp çizdiği ünlü mangası Devilman'in günümüz dünyasına uyarlanıp güncellenmiş versiyonu. Hikayesini bildiğimden, pek heyecanla izlemedim. Anime izleye izleye aşina olunan karakterler ve gelişmeler var. Uyarlama olaraksa tatmin edici buldum. Tv serisindeki gibi, Devilman gelir canavarı döver sığlığı yok. OVAlardaki gibi, hikayeye son noktayı koymamasının yarattığı tatminsizlikte yok.

Olaylara, sosyal medya, aşırı uçlarda gezen gece partileri ve hiphopçular gibi modern şeyler eklenmiş. Süs olsun diye kullanılmamışlar. Olayların 2000lerde geçtiğini anlatmaktan daha fazlasını karşılayarak, hikayeye ve anlatıma hizmet etmekteler. Yan hikaye ve karakterler, ana hikayeye işlevsel biçimde yer almış. Örneğin, önceki OVAlarda ve Tv serisinde sadece Devilman'in üstüne titrediği sevdiği olan Miki, insan erdemlerini ve doğru olanı temsil eden önemli bir karaktere dönüştürülmüş. Hikaye, "Önemli olan, ne olduğun ya da kim olduğun değil, ne yaptığın ve nasıl yaşadığındır." türevi mesajına göre işlenmiş. Yeri gelince bu mesajı sorgulatmasa da, içe bir kurt düşürebilecek çelişkilerde hikaye gidişata serpiştirilmiş.

Yabancı korkusu ve düşmanlığı manga ve ovalarda da vardı. Lakin bu uyarlamaya özgü güncel dokunuşlar, yeni yorumlar, yan karakterler ve küçük hikayeleri, bu temayı daha da zenginleştirmiş.

Şiddet ve cinselliğin sunumu ilk bölümlerde başa baş gideken. Konu açıldıkça ve bölümler ilerledikçe şiddet sahneleri daha fazla yer buluyor. Çizim tarzı ve kan kullanımındaki renk ve dağılma efektindeki tercihlerin basitliği olmasa, çok zor izlenen, hatta izlenemeyen bir anime olabilirdi. Yapımcılar isteseler muhakkak daha sert sahneler sunabilmek için tarz değişikliğine gidebilirlerdi. Ama o zaman da, sadece şiddetin sansasyonel sunumuyla dikkat çeken bir anime olurdu. Hikayesi, şusu busu geri plana atılırdı.

Şiddetten bahsederken aklıma geldi, mangada trajedi dozu ve şok ediciliğiyle yer etmiş bazı durumlar, animede yumuşatılarak sunulmuş. Çizim tarzıyla yumuşatılan şiddetin yanına bir de, durumun şok ediciliğini yumuşatma eklenmiş. Bundan şikayet edip etmeme hususunda kararsızım. Amon: The Apocalypse of Devilman OVAsındaki gibi dehşet anlarıyla karşılaşmadığım için memnunum. Öte yandan, aklıma şu takılıyor; sekansın şok ediciliği düşünce, acaba dramatik etkisi de mi düşürülmüş oldu? Herşeyin 10 bölüme sığdırıldığı ve olayların süratle yaşandığı dikkate alınınca, bu animenin lehine sayılabilir. Her büyük dramatik an, peşinden o dramatik anın özümsenmesi için biraz zaman gerektirir. Bazen bunun için araya filler bölümler eklenir. Anın önemini boşlamadan oldu bittiye getirtmek için bu yolu seçmiş olabilirler. Kim bilir.

Tabii hız ve oldu bittinin getirmiş olduğu, bir şeylerin eksik veya atlanmış olduğu hissi ya da dramatik boşluklar haliyle oluşuyor. Nihayi son dikkate alındığında, "Aman ne önemi var!" diye geçiştirdim.

Spoiler: Göster
Mangasını okumadığım için onun üzerinden yorum yapamam ama bu yeni seride Devilman ve Devil mevzusunun yabancı düşmanlığı olmadığını düşünüyorum açıkçası. Bunun sebebi insanların nefretinin sebebinin hiçbir vakit farklı ırklardan olmaları yüzünden olmadığı, aksine insan öldüren ve yiyen varlıklar olmasından kaynaklanıyor. İnsanların bu varlıkları öldürmek istemelerine sebep olan neden bir iblisin stadyumdaki her oyuncuyu öldürmesinden kaynaklanıyor sonuçta.

Ben buradaki Devil ve Devilman kavramlarına insanın içindeki hayvani dürtüler ve o dürtülerden gelen kötülük olarak bakıyorum. Buna serideki ilk bölümdeki Ryo'nun iblisler bu tip seks partilerinde genelde ortaya çıkmaya daha yatkındırlar sözü buna ilk verebileceğimiz örnek iken ilerleyen bölümlerde Akira'nın iblis tarafının özellikle annesi ve babası öldükten sonra bir anda şiddete karşı aşırı bir istek duyup bunu iblisleri öldürerek kendini tatmin etmeye çalışması ya da rüyasında Miki ile hayvani bir şekilde seviştiğini görüp yaşadığı aşırı büyük ereksiyon patlaması olarak göstermesi olduğunu söyleyebilirim. Akira'nın en başından beri mücadele etmeye çalıştığı ve kontrol altına almaya çalıştığı tarafı bu hayvani tarafı idi bana sorarsanız. Kontrol altına aldıkça da bu tarafı onu güçlendiren bir etmen oluyor.

Bu yüzden iblis kavramı insanın içindeki kontrol edemediği ilkel dürtüler ve bunlardan doğan kötülüğe yatkınlığı sembolize ediyor bana kalırsa. İblis dediğimiz varlıklar bu dürtülerden utanç duymayan, o dürtüleri sevgiyle kabul edip onları doğru yol olarak kabul eden insanları temsil ederken Devilmanler ise bu dürtüleri hem istemeyen hem de bunlarla mücadele etmeye çalışan, yeri geldiğinde bunu başaran, yeri geldiğinde bunu başaramayan insanları temsil ediyorlar gözümde. Bir nevi aslında, katiller ya da tecavüzcüler de diyebiliriz. Sonuçta Akira'nın kurtarmaya çalıştığı tüm bu Devilmanlerin iyi işler yapmadıkları da ortada.

Öte yandan diğer Devilman'ler Akira kadar kendini kontrol edebilmede güçlü olmadıkları için ne yapacaklarını bilemeden cinayetler işlemiş varlıklar ve daha da işlemeye devam edebilecek insanlar. Bu açıdan bakarsak insanların neden hepsini öldürmeye çalıştığının asıl sebebi de bu. Bu da serinin bize insanların bu dürtülere sahip insanlarla nasıl mücadeleye girdiklerini ve bunun nelerle sonuçlanabileceği üzerine bir yönü olduğunu da gösterir bana kalırsa.


Mangasında böyle olmaması olası ama bu aynı zamanda auteur bir yönetmen olan Masaaki Yuasa'nın serisi ve onun temayı bu şekilde farklı bir yönden yorum getirebileceğini düşünüyorum.

4
İlk yazılan öykülerden biri de o ama. Editörler yayım sırasını baz alarak bir sıra oluşturmuş olsa gerek.

En mantıklı açıklama bu. Birinci cilt Elric'e ve ilk hikayelerine ayrılmış. İkinci ciltte, hem daha sonra yazılan Elric hikayelerine hem de çokluevren hikayelerine yer verilmiş. O yüzden ikinci ciltte de 60larda yazılmış hikayeler var.

Sıralamanın olumsuz yanı, ön bilgisi olmayanların aklını başlangıçta karıştırabilecek olması. Kapakta, "...Son İmparatorunun Tarihçeleri" yazıyorken, yazım sırası yerine, olayların başlangıcından sonuna doğru bir kronoloji izleneceği fikri ister istemez oluşabilir. "...Tarihçeleri"nin "-leri" eki ipucu veriyor vermesine de, bunu anında, yazım sırasıyla gelen ana ve yan hikayeler olacağına yormak biraz güç olabilir.
Açıkçası bende de öyle bir izlenim yaratmıştı. Öte yandan Moorcock'un nihai edisyon dediğini ve birebir uymasa da yakın olduğu her daim öncelik verdiğim yazım sırasını baz alması yüzünden edisyonlardaki sırayı tercih edebilirim. Olmadı kendim yazım sırasını oluşturur öyle okurum. Kronolojik sıra genelde tercih etmediğim bir okuma sırası olmuştur benim için.

5
İlk kitap Elric'in son macerası olan Fırtınayaratan'ı da içeriyormuş, evet. Yani... kitabı hazırlayan yabancı editörler ne düşünüyormuş anlamadım doğrusu. O macera Elric için bildiğiniz "son" çünkü. Onu atlamak ve en son okumak daha akıl karı olabilir.
İlk yazılan öykülerden biri de o ama. Editörler yayım sırasını baz alarak bir sıra oluşturmuş olsa gerek.

6
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 24 Aralık 2017, 16:28:26 »
Stanislaw Lem'in basmayı planladığınız başka kitapları var mı? Normalde e-kitap olarak okuyacağım kitapları Lehçeden çeviri olmalarından dolayı sizden okumaya karar verdim çünkü.

7
Yılın en iyi dizisi: Mindhunter
Yılın en iyi filmi: Blade Runner 2049
Yılın en iyi animesi: Kino no Tabi: The Beautiful World - The Animated Series ile Girls' Last Tour


8
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 05 Aralık 2017, 15:50:10 »
Yakın zamanda dizisi duyurulan Altered Carbon'un çevirisi planlarınızda var mı?

9
Yazarlar / Ynt: Philip K. Dick
« : 29 Kasım 2017, 10:20:06 »
Alfa Yayınları yeni bir PKD. kitabıyla bizleri sevindirmeye devam ediyor.

Uzay Piyangosu raflarda.

http://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/product&product_id=443891

(Not: Bu mesajı ayrı bir başlık altında yazacaktım ama yeni başlık açamadım.)

https://www.wikizero.com/en/The_Crack_in_Space The Crack in Space adlı kitabın çevirisi midir acaba?

10
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 13 Kasım 2017, 16:54:00 »
Merhaba, Alan Moore'un eserlerini yayınlamadı nasıl bir politika izleyeceksiniz? Neleri basmayı planlıyorsunuz?

11
Çizgi & Anime / Ynt: Berserk
« : 22 Ekim 2017, 12:09:49 »
Ya da direk mangasını okuyarak başlayıp mangasını bitirdikten sonra uyarlamalarına bir göz atabilirsiniz. En uygunu bu olur herhalde.

12
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 15 Ekim 2017, 10:53:15 »
Fate/Stay Night(2006) ile Fate/Stay Night Unlimited Blade Works(2010) Ömrümde gördüğüm en kötü iki şey bunlar. Seslendirme ve müzik harici her alanda kötüydüler. Özellikle yönetmenlik açısından berbatı 2006 serisi. 2010 filmi ise senaryo açısından tam bir fiyasko. Ve görsel romanı okumuş biri olarak diyebilirim ki uyarlama olarak ele alınca puanlarını 1-2 puan yükseltebiliyorum. Cevapsız bıraktığı soruları görmezden gelebiliyorsun o zaman ama uyarlama olarak ele alınmayınca puanları daha da düşüyor. Uyarlama olarak ele almayınca puanı daha da düşen bir seri ilk defa görüyorum ömrümde.
Romanları okumadım ama dediğiniz iki anime gerçekten hikaye ve karakterler olarak oldukça kötü. Unlimited Bladeworks'te Archer biraz ilginçti ama diğer baş karakterlerin hiç bir derinliği yoktu. Emiya zaten olabilecek en kötü baş karakterlerden birisi. Fikirlerine katılmadığım için değil, ekstrem görüşlerinin arkasında hiç bir dayanağı ve derinliği olmaması, aynı zamanda karakterinin başka hiç bir özelliğinin olmaması ve sürekli aynı lafları tekrarlamasından dolayı. Hiç bir elle tutulur karakter gelişimi de almıyor. Stay Night'taki garip "maço" hareketleri de çok anlamsızdı, hele karşısındaki kişinin Saber olduğu düşünülürse.

Öte yandan Fate/Zero hayatımda izlediğim en iyi kombat odaklı animelerden birisiydi. Baş karakterin ilginçliği, hikayedeki her bir karakterin çok iyi tasarlanmış ve kendi kişiliklerine sahip olması, muhteşem görseller ile dövüşlerdeki kareografi gerçekten tartışılmaz derecede kalite... Saber'a karakter veren Zero'dur, alaşağı edip basit bir waifu seviyesine indiren diğer saydıklarınızdır. İskender, Gilgamesh vs. zaten unutulabilecek gibi değil. Bu kalite farkı şaşırtıcı değil zira Zero'nun yazımı ve çizimlerinde endüstrinin önde gelenlerinden oluşan bir ekip çalışmıştır.

Sadece Stüdyo Deen'in yaptıklarından bahsettiğim için kastettiklerinin de sadece Deen'in yaptıkları olduğu varsayıp öyle cevap vereceğim.

2006 yapımı olan seri görsel romandaki en zayıf senaryonun aktarımı olduğu için zaten beklediğim şey 7'lik bir seriydi ama evrene dair doğru düzgün bir bilgi vermemesi, karakterlerin durumuna getirdiği açıklamaların oldukça az olması ve karakterin o harekette neden bulunduğunun anlaşılmaması ve manasız fillerlar ile oldukça yetersiz bir seri haline geliyor senaryo olarak.
Spoiler: Göster
Saber'ın kral olmak için duygularını nasıl öldürdüğü ya da Heroic Spirit olmak için yaptığı anlaşma ve onun sonucu gibi
neler döndüğünü anlamamıza sebep olacak bilgilerden birçoğunu vermiyor seyirci bu kadar bilgi görmekten sıkılır diye. Öte yandan ana karakter o rotada antipatik ve manasız görüşlere sahip biri olsa da her rotadan rotaya karakterlerin kişiliklerinde  değişim olur. Unlimited Blade Works rotasında ki karakterini oldukça severim ama Heaven's Feel rotasındaki karakterini ise oldukça trajik bulurum. Açıkçası bundaki sebep düşüncelerinden çok karaktere psikolojik bir bakış açısından bakmamdan dolaylı.
Spoiler: Göster
Emiya'nın o yangında kişiliğinin ölmüş olması ve sahip olduğu tek şeyin o ideal olması, öte yandan bunu bir mantıkla ve en iyi seçimle değilde sahip olduğu tek değer olduğundan dolayı umutsuzca bu ideale sarılması ve başka bir şekilde yaşayabilmenin yolunu bilmiyor olması ile Kiritsugu gibi en iyi seçeneğin bu olduğuna inandığı için savaşmaması ile Kiritsugu'ya benzemezken ve asla Kiritsugu gibi bir olamayacak iken aslında başka bir doğuştan kusurlu diyebileceğimiz Kirei'ye benzeyen biri olması gibi detaylardan dolayı oldukça severim.


UBW filmine gelirsek o zaten senaryo olarak tam bir fiyasko. En sevdiğim karakterlerden biri olan Archer'ı doğru düzgün anlatmaması- hatta hiçbirşeyi doğru düzgün anlatmaması- ile izleyecek kişinin hiçbir anlam veremeyeceği bir senaryo sunması ile  gerçek bir fiyasko.

Saber karakterini gerçekten anlayan kişinin yaratıcısı olan Nasu'nun değil de Gen olduğu konusunda katılıyorum. Urobichi o karakterin neden pişmanlık duyduğuna gerçek manada bir anlam kazandırmış kişidir gözümde.

13
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 14 Ekim 2017, 23:29:17 »
Fate/Stay Night(2006) ile Fate/Stay Night Unlimited Blade Works(2010) Ömrümde gördüğüm en kötü iki şey bunlar. Seslendirme ve müzik harici her alanda kötüydüler. Özellikle yönetmenlik açısından berbatı 2006 serisi. 2010 filmi ise senaryo açısından tam bir fiyasko. Ve görsel romanı okumuş biri olarak diyebilirim ki uyarlama olarak ele alınca puanlarını 1-2 puan yükseltebiliyorum. Cevapsız bıraktığı soruları görmezden gelebiliyorsun o zaman ama uyarlama olarak ele alınmayınca puanları daha da düşüyor. Uyarlama olarak ele almayınca puanı daha da düşen bir seri ilk defa görüyorum ömrümde.

14
Sinema / Ynt: "Blade Runner" Geri Dönüyor!
« : 10 Ekim 2017, 20:19:55 »
Dön ve kaybettiğin müzisyene bir bak Warner Bros. Blade Runner 2049 için olabilecek en uygun seçimdi bana kalırsa. Johann Johannsson'ın gönderilip de yerine Hans Zimmer'ın getirilmesi çok üzücü bir olaydı gözümde. İlk defa Hans Zimmer'ın bir filmin müzisyeni olmasına üzülmüştüm.

https://www.youtube.com/watch?v=GwHLFqo6rhQ&index=13&list=PL9kyXijz6sl7cNSdiPw81BwpAWPTrJIkk

15
Sinema / Ynt: "Blade Runner" Geri Dönüyor!
« : 09 Ekim 2017, 14:34:15 »
Perşembe akşamı gitmeyi planlıyoruz biz de, IMDB'de şaşırtıcı derecede yüksek puan almış. Bu şekilde Türk izleyicileri filtreleyebileceğimiz biz özellik var mı?

Ne demek istediğinizi tam anlayamadım.

Bu arada filme Blade Runner Prequel kısa film üçlemesini ve Road to 2049 adlı siteyi okumadan adımınızı dahi atmayın. Kesinlikle şartlar.

Burada sansürlü sahneler olduğu söyleniyor, etkisi ne derece bilemiyorum, Türk izleyicilerin görüşlerini belirtebildiği bir platform ya da filtreleme şekli var mı imdb'de, onu soruyorum.

Philip K. Dick hayranı biri olarak, olayın içerisindeyim diyebilirim, o konuda bir problem yok.

Hiç bilmiyorum,İMDB fazla kullandığım bir site değil.

Sadece size değil diğer izleyecek arkadaşlara da uyarı olsun. Kesinlikle bu yazdıklarımı görmeden filme adım atmayın. Özellikle Blackout kelimesinin Kıyamet diye çevrilmesi gibi sebeplerden ötürü iyice kafanız karışır.

Sayfa: [1] 2 3 ... 6