117
« : 15 Ağustos 2010, 16:43:29 »
Tüm gücüyle bir kez daha bastırdı pedala, neden çıkamıyordu ki alt tarafı bir basamaktı, son basamaktı, şampiyonluk basamağıydı. Terden sırılsıklam olmaya başlayan yumruk halini almış ellerini açamıyordu, bırakamıyordu bisikletinin demirini. Bir katilin kurşunlarıyla ölen babasının görüntüsü ve onu gören annesinin çığlıkları beynine bıçak gibi saplandı ansızın. Kulağına nereden geldiği belli olmayan basit bir sevinç çığlığıydı kalbini anılarla sızlatan ses, elleri üzüntüden yavaşça gevşedi, kafasını yukarıda tutmak için güç bulamadı ve halsizce boynunu büktü. Islatmak için dudaklarını yaladı, ağzına gelen tuzlu tattan hoşlanmadığı için yere tükürdü. Moralini diri tutmalıydı, bunlar yarışın ortasında akla gelecek şeyler değildi. Kendisine, on iki yıl önceki olayı hatırladığı için sessizce bir küfür armağan etti. Antrenörünün öğretilerini hatırladı, kendini rahatlattı, derin bir nefes alıp tüm gücüyle pedala asıldı, "Bir şeyler ters, lanet olsun!" kendine kurduğu son cümleler bunlardı.
Ter içinde uyandı, kalbine iki kurşun isabet alan babasının kanlar içindeki görüntüsü hala gözünün önündeydi, hızlı hızlı nefes alarak kalp atışlarını düzenlemeye çalıştı. Babası güçlü bir adamdı, hastanede tam dört yıl boyunca hayata tutunmaya çalışmış, masrafları karşılayamayan annesi, bir hayalle yaşamaktansa çocuğuna bakmaya karar vererek fişin çekilmesini istemişti. Gözlerini kırpıştırdı önündeki görüntüyü netleştirmeye çalışıyordu, son kez göz kapaklarını bastırdı ve hızla açtı, annesinin endişeli yüzünü gördü, gözlerini açan çocuğunu görünce rahatlamışa benziyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlar atınca, annesi açıklamaya başladı...
Zil çaldı, kapının dışından kahkahalar duyuluyordu, ses babasına aitti, sevinçle kapıya koşup kapı koluna asılarak hızla geri çekti. Küçük elleriyle zıplayıp babasının beline sarıldı havada asılı kalarak maymunluk yapıyordu babasını görmesinin sevinciyle. Merakla "ne oldu baba ? neden gülüyorsun ?" sorularını bağırarak babasına yönelttiğinden orta yaşlarında olan adamın kafasını şişirmeye başarmıştı bizim on yaşlarındaki velet. Adam, çocuğu yere indirip poposuna bir şaplak atarak odasına yolladı ve karısını yanına çağırdı. İşi nasıl aldığını, kimlerin para verdiğini, tüm işlerin yolunda gideceğini ve hiç bir sorun çıkmayacağını bir bir anlatmaya başladı. Kadının içinde dile getiremediği bir sıkıntı vardı, ancak kocasının sevincini bozmamak için bir şey demedi. Gece oldu, kadın içini kemiren şeyi bulamıyordu sanki bir yerde hata vardı ama göremiyordu, derin bir ürperti hissetti hırkasını geceliğinin üstüne geçirerek mutfağa su içmeye yöneldi, gitmeden çocuğunu kontrol etmek istedi ve odasına parmak ucunda yürüyerek yavaşça kapıyı araladı. Odası boştu. Kalbi çarpmaya başlamıştı koridorda koşarak banyoya baktı orası da boştu. Salondan çığlıklar duydu, yatak odasına dönerek kocasını uyandıracaktı ki, kocası elinde tabancasıyla yatak odasının kapısında hazırdı bile. Kadın tabancayı görünce söylenmeye kalkışacaktı ki durumun ciddiyetinden dolayı susmayı tercih etti. Hızla salona yöneldiler, adam karısını durdurup koridorda beklemesini söyledi ve parmak ucunda salona doğru ilerlemeye başladı. Çocuğunun boğuk sesini duyan anne panikleyip salonun ışığını açarak çocuğuna doğru koşmaya başladı. Üç kişiydiler, ortadaki adam silahını ağzını kapattığı çocuğun başına doğrultmuş, adamın ortaya çıkmasını bekliyordu. Ortadaki adamın yanındaki iki adam, çocuğuna koşan karısına silah doğrulttuğu için bile ölmeyi hakediyordu. Öyle de oldu ve hızlı bir hamleyle iki adamı da başından vurarak karısını yakaladı ve arkasına iterek ona siper oldu. Ortadaki adama silahını doğrulttu, karısı ve çocuğu bilmiyordu ancak adam kiralık katildi, ailesine başka işler aldığını anlatarak paranın nerden geldiğini açıklamaya çalışıyor, onların güvenliğini tehlikeye atmak istemiyordu, ancak son işinde yaş tahtaya basmış olmalıydı, herneyse kendisine bunun için sonra küfür ederdi, önce çocuğunu tehlikeden kurtarmalıydı...
Yarışta duyduğu çığlığın sevinç çığlığı olmadığını, seyirciler arasından birisinin onu uyarmak için heyecanla bağırdığını söyledi annesi. Zinciri kırılmıştı, çocuk farketmeden pedala basınca ayağı boşta kaymış burnunu direksiyona çarpıp kırmış ve geriye düşerek kafasını yarmıştı, hastanede babasının yıllarca yattığı yatakta yatmasının sebebini böyle açıklıyordu annesi. Psikolojik tedavi de görmelisin artık diyordu, yeniden çocuğunun kızmasına sebep olmuştu. Ancak durum ortadaydı, çocuk on iki senedir hangi işe elini atsa son adımda babası aklına geliyor duraksıyor ve başına kötü şeyler gelmesine izin verip başarısız oluyordu. Bisiklet yarışında da olan buydu...
Derin bir nefes aldı ileriye doğru zıpladı su soğuktu vücudunu bir balık gibi kıvırarak su altında hız kazanmaya çalışıyor, rakiplerine fark atıyordu. Çocukluğundan beri spor yaptığından atletik bir yapısı vardı, antrenörü triatlon yarışlarına katılmadan önce her dalda ayrı ayrı birinci olması gerektiğini söylüyordu. Bisiklet yarışında yaralanmış ve yarış dışı kalmış, başarısız olmuştu. Yüzme bebekliğinden beri yaptığı, en iyi bildiği spordu ve bu konuda oldukça ukalaydı, haklıydı da... Silahını ortadaki adama doğrulttu, hayatında en iyi yaptığı şeydi hedef almak, keskin nişancıydı, tüm silahlarda ustaydı, ıskalaması imkansızdı bu konuda kendini beğenmişti ve haklıydı da... Kafasını çıkarıp nefes alıyor tüm gücünü kaslarına vererek inanılmaz güçlü kulaçlar atıyordu, etrafa sıçrayan sular bir çitanın suyun üstünde koştuğunu düşündürüyordu seyircilere... Silahını ustaca kaldırdı hedefini çoktan almıştı, gözleri çocuğunun gözlerine kitlenmişti, namlunun ucuna bakmasına gerek bile yoktu tetiği çektiği anda çocuğu serbest kalacaktı... Rakiplerine bakmasına gerek yoktu, onları çoktan geride bıraktığını biliyordu, eli su yüzeyini bıçak gibi yarıyor, suyun altına girdikten hemen sonra doksan derece dönen bileğin yardımıyla su altında palet görevi görüyor, güçlü kolları vücudunu ileri atıyordu... Ya ıskalarsam, ya çocuğumu vurursam, bir daha bu işi yapmayacağım bu son işim son bir kurşun daha ve bitti... Bu kez başaracağım diye düşündü son bir kulaç daha... Tereddüt etmişti, gömleği ıslanıyordu, karşısında çocuğunun kocaman açılmış gözleri, yerde biriken kırmızı bir göl gördüğü son görüntüler ve kulakları yırtan bir çığlık... Bu çığlık da nerden geliyor... Son bir kulaç daha !