Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - alper

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 10
46
Güncel / Ynt: Bayram
« : 16 Kasım 2010, 13:15:02 »
Mutlu bayramlar!

47
Eğlence & Mizah / Ynt: Replik Hangi Kitaptan?
« : 16 Kasım 2010, 02:04:30 »
"...Bu güç, tehlikleli bir güçtür. Korkunç bir güçtür.Bilgiyi izlemeli, gereksinimine hizmet etmelidir. Bir mum yakan bir gölge yaratır."



Yerdeniz Büyücüsü'nden olmalı bu, okumadım ama bu cümle çok tanıdık geldi, denge ile ilgili bir muhabbetti sanırım.

"Bir mum yakan bir gölge yaratır." Kim söylemişti bana bu cümleyi? Kitabın arkasında mı vardı yoksa..?

Yerdeniz Büyücüsü diye salladım aslında ama son zamanlarda elim sürekli ona gidiyor, karıştırırken rastlamış da olabilirim, bilemedim. :)

48
Gediksavaşları Efsanesi / Ynt: GedikSavaşları Efsanesi
« : 15 Kasım 2010, 13:50:29 »
emuk dinlersen eğer benim de başımdan geçen bir olayı anlatayım. 6. veya 7. kitaba kadar okumuştum ve tüm seri boyunca asil, soylu ve rütbeli insanlara yani Kral, Prens gibi adamlara "Majesteleri" diye hitap edilmişti. Sonra sanırım kitabın çevirmeni değişti ve yeni gelen çevirmen "Majesteleri" sözcüğü yerine "Ekselansları" kelimesini tercih etmişti. Ben o kelimeyi her okuyuşumda dikilen tüylerimi kontrol edememenin siniriyle kitabı çarparak kapattım ancak seri beni bağladığı için tekrar açıp okumaya devam ettim. Bir süre "Ekselansları" kelimesini okumamaya çalıştım, ancak cümlenin o kısmına gelmeden daha 2-3 satır yukardan gözüme çarpıyordu o iğrenç kelime. Fakat sonra okuya okuya, olayların içine gömüldükçe, atmosfer beni öyle çekti ki içine ekselansmış majesteymiş umrumda olmadı, artık orda "zengin piçi" de yazsa ben hikayemi aynı şevkle okumaya devam ettim. Bence bir şans vermeliydin, Hurin'in de dediği gibi her kitapta bulamayacağın politik bir kurgu var. Feist gerçekten bana göre bir ilki başarmıştır. Hangi ilki başardığını ise kitabı tamamen okumayan birisinin anlaması imkansız.

49
Gediksavaşları Efsanesi / Ynt: GedikSavaşları Efsanesi
« : 14 Kasım 2010, 20:59:13 »
Ünvanlarda neye kıl kaptığını anladım sanırım. :) Yalnız 4 kitaplık ilk seriyi okuduysan Arutha hakkında bilmediğin bir şey var. Belki devam edersin bir gün, şimdi yazıp keyfini kaçırmak istemem ama mantıklı bir şekilde oturuyor Arutha'nın yaptıkları. Jimmy'e gelince, Jimmy sadece bir hırsız değil, onu da anlatmak istemem, okumalısın bence. :D bkz. can çektirmek

Pug ile ilgili ipucu verdim aslında üstteki mesajda, öksüzdür o, ömerdir, cikdir.

50
Gediksavaşları Efsanesi / Ynt: GedikSavaşları Efsanesi
« : 14 Kasım 2010, 12:13:35 »
Bir adam bir işi yaptığında, en kör milliyetçisinden tut, en batılı takılan özentisine kadar çok çok fazla kişi övmek amacıyla "Kralsın be oğlum" demez mi? "Bu çocuk çok Padişah adamdır abisi, sultanlara yaraşır efendiliğe sahiptir." Böyle konuşan birisi var mı etrafta? Bu örnek bile havada duruyor. Sen, günlük hayatında "Kral" kelimesini "Padişah" kelimesinden daha fazla duyuyorsun. "Prens, Prenses, Kraliçe"... Yani onlar artık İngiliz ünvanları olmaktan çıktı. Bizde krallık sistemi yoktu diye o ünvanları direkt olarak "İngiliz bu, yakalayın!" şeklinde yermek yanlıştır. Kaldı ki yazar İngiliz edebiyatı ile yetişmiş, bu şekilde ünvan dağıtması son derece normal. İskandinav ülkeleri de King sözcüğünün benzerlerini kullanıyor, İngilizlerden çıkmış ve sadece onların kullandığı bir kelime değil yani onu da belirteyim dedim.

Hayatında bu kadar yer etmiş kelimelerden sıkılıpta kendi özüne ait bir şeyler duymak istemiş ve sevmemiş olabilirsin saygı duyarım.

Eliuzun Jimmy'e gelirsek o becerileri abartılmış değilde şans konusunda biraz abartılmış bir karakter evet. Yalnız şöyle bir şey de var, fantastik açıdan hangi Rogue(Hırsız, Suikastçi) sınıfı karaktere bakarsan hepsinde bir şans faktörü vardır. Bu karakterlerde heyecan seviyesini yüksek tutmak her zaman zevklidir. Kapıya gittiğinde kapının açılıp açılmayacağını bilmemek, tuzakta zehir var mı yok mu kestirememek, hançeri iri yarı bi adama saplayınca yere mi yığılacak yoksa pis pis gülüp "Şaka mı lan bu" diyecek ?... Her şeyin arkasındaki soru işaretleri şans ve heyecan faktörünü devreye sokuyor. Abartılmış karakter arıyorsan Macros, Tomas, Pug, ne güne duruyor. :) Tüm kitapları okumadığını kestirebiliyorum, hepsini okusaydın James'in ilerde biraz durulduğunu görebilirdin.

Kişisel tavsiyem, abartılmış karakterlerden ve kraliyet ünvanlarından haz etmediğine göre sana benim de şu aralar okuduğum İhsan Oktay Anar'dan Puslu Kıtalar Atlası'nı tavsiye edebilirim. Okumuş olma ihtimalin yüksek aslında ama okumadıysan mutlaka oku, hoşuna gidecektir.

Spoiler: Göster
Bu başlığa gün yüzü gösterdiniz ya, Kral gibi adamsınız. :)

51
Gediksavaşları Efsanesi / Ynt: GedikSavaşları Efsanesi
« : 13 Kasım 2010, 16:36:04 »
pug ın anne babası kim?

Spoiler: Göster


Pug



52
Kurgu İskelesi / Ynt: Aynı Yolda... Sevdiğimle FİNAL -15-
« : 06 Kasım 2010, 16:37:09 »
Baştan sona yorumlar dahil her şeyi okudum. Genel olarak samimi anlatımı beğendim, ancak yorumlara göre hikayeyi değiştirmeni sevmedim. Kafanda kurguladığın hikayeyi, başkalarının yorumlarıyla harmanlamaya kalkınca bazı eksiklikler çıkmış hikayede. "heh senin istediğin de olsun" gibi düşünülmüş havası hissettim.

1. bölümden son bölüme kadar bariz bir "level atlama" dediğimiz olay yaşanmış, hikaye kurgusu olsun, anlatım tarzı olsun, kendini çok geliştirmişsin. Tebrik ederim.

Konuya gelince, özgün diyemeyeceğim, etkilendiğin noktalar olmuştur tabii ki herkes bir yerlerden etkilenir. Ancak, yazarların "ben burdan etkilendim" cümlesini kendilerine itiraf edip, bu cümleyi silmek için uğraştıkları olur, hikaye bu şekilde özgünleşir genelde. Yani bir yazar ne kadar bir yerlerden etkilendiğini gizlemeyi başarırsa o kadar gerçekçi ve başarılı olur. Senin hikayende ben bir çok filmin, kitabın kokusunu aldım, güzel pişirmişsin fakat kokusu sızmış.

Olumsuz gibi yazmış olsam da genel olarak beğendim, ellerine sağlık.

53
Güncel / Ynt: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
« : 29 Ekim 2010, 12:49:19 »
Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun arkadaşlar. Her ülkenin hikayesi, destanı vardır ancak Türk Halkı için Cumhuriyet farklı bir anlam taşıyor. İyi kutlayalım, kenetlenelim şu karamsar gözüken günlerde ihtiyacımız olan güç, halkın coşkuyla kutladığı, biz ayaktayız mesajı veren Cumhuriyet ışığıdır. Terörsüz, savaşsız nice asırlar diliyorum Cumhuriyetimize.

54
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 24 Ekim 2010, 00:14:45 »
2 gün önce Paranormal Activity'i izledim. Hoştu, fakat bu gece uyumak istiyorum artık. :D

55
Kurgu İskelesi / Ynt: Kutsal Şehir - Bölüm II
« : 20 Ekim 2010, 21:53:26 »
Yorum için teşekkürler Malkavian. Neden kırılayım ki, iyi yönde veya kötü yönde eleştiri gelsin diye paylaşıyorum zaten hikayelerimi. Bir yazar için "güzel olmuş paylaşım için sağol" tarzı bir yorumdan çok daha iyidir mantıklı bir eleştiri. Kendimi geliştirebilir, farketmediğim noktaları görebilirim bu sayede.

'Mekan tasvileri..' ile başlayan cümleyi ilk gördüğüm anda eksik olan şeyin ne olduğunu farkettim birden. Karakterler iyi olsun diye içlerine o kadar gömüldüm ki geriye kalan şeyleri detaylandırmak yorucu geldi bana. Kurgu kafamda sürekli değiştiği için de olabilir bu durum. Yazının nereye gideceği merakı bazı noktaları hızlı geçmeme sebebiyet vermiş diye düşünüyorum.

Genel olarak amacım I.Bölüm'de Kral'ın mekanını ve orada neler olup bittiğini ön plana çıkarmaktı bu yüzden belki yeterli olmasa da mekan tasviri az çok yapmıştım. Ancak II.Bölüm'de öne çıkarmak istediğim şey olayların akışıydı. Mekan tasviri ile hiç ilgilenmedim. Düz bir ova üzerine kurulmuş devasa surları olan bir şehir demem yetti. Bu durum doyurucu gelmemiş olabilir okuyucuya. Eleştirilerini dikkate alarak hikayenin ilerki bölümlerinde bahsi geçen mekanları detaylandıracağım.

Önsöz'e gelirsek o kısımda takıldığımı belirtmek istiyorum. Oraya yazdıklarımı okuyucuların en baştan bilmesini istemiştim. Ancak önsöz tanımına uymadı bu durum. Bir köşeye "not" olarak da bırakamazdım. Mecburen önsöz olarak kaldı. Yani okuma sayısı ile ilgisi yok durumun, çünkü şu an için hikayeyle bağlantısı yok, oradaki şey daha çok spoiler olabilir, okuyucuya vermek istediğim bir spoiler.

Görüşlerini benimle paylaştığın için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Sevindim.

56
Kurgu İskelesi / Ynt: Kutsal Şehir - Bölüm II
« : 19 Ekim 2010, 20:37:58 »
Öncelikle her detayı anlatmayı seçtim, o yüzden hikayeler birbirinden kopuk gidiyor ama güzel bir şekilde bağlayacağım şüpheniz olmasın. :)

Nylizar'ın durumu aslında tamamen bir bilinmezlik. Hareketlerinin kestirilememesi zaten final bölümünü oluşturuyor. Spoiler tanrısıyla karşılaşmamanız için ağzımı kaşık açmayacak söyleyeyim şimdiden. ;D 2. ve 4. paragrafınıza hiçbir şey yazamayacağım o yüzden. Affınıza sığınma scroll'u açın siz benim adıma.

Nylizar ilk gelişinde zaman akıyordu, "zamanı durdurdum" dediğinde zaman durdu. "Dediklerimi unut" dediğinde ise kenara çekilip savaşı izlemeye başladı. O özel kısımları sadece imparator duydu ve sonra unuttu. Zaman tekrar akmaya başladığında general zaten müdahele etti. Aslında geçişi güzel yaptığımı düşünüyordum, sandığım gibi değilmiş. :/

Kutsal Şehir bölümünde savaşın ayrıntısına da giremedim çünkü ortada savaş yoktu. :) İlerki bölümlerde İmparator'dan devam edeceğim. Araya başka bir şey anlatan bölüm sıkıştırmak istiyorum. Biraz kafa karışıklığı lazım size fazla dikkatlisiniz yoksa sonum Lost'un sonu gibi olacak. :D

Değerli yorumlarınıza çok teşekkür ediyorum. :)

57
Kurgu İskelesi / Ynt: Kutsal Şehir - Bölüm II
« : 19 Ekim 2010, 19:11:51 »
Bölüm II

Kutsal Şehir kuşatılmıştı. Savaş alanı, gelen son atlı birliklerle beraber neredeyse, Ölüm Tanrısı’nın ruhları kabul ettiği devasa salondan daha kalabalık oluyordu. İmparatorluk, Kutsal Şehri kendi topraklarına katıp caydırıcı güç olmaya, diğer Krallıklara gözdağı vermeye çalışıyordu. Kutsal Şehir ise hiçbir hükümdara aldırmayıp tam bir sır perdesi olarak önlerindeki ovada uzanıyordu. İnsan ırkı, açgözlülüğüne defalarca yenilmiş ama Kutsal Şehir’de ne olduğunu acı yollarla bile anlayamamıştı. Şehre girmeye çalışan kimse geri dönememişti. İmparatorluk, topraklarındaki bu potansiyel tehlikeden düşmanlarının haberdar olmaması için, ulaşılamayan bu şehre, Kutsal Şehir adını vermişti. Kıtadaki bütün Krallıklar tarafından, ele geçirilmesi en güç ve en kapalı şehir olarak biliniyordu. Hiçbir casus içeri girmeyi başaramamıştı. Sadece Kutsal Şehir’de doğanlar o şehirde yaşayabilirdi. En azından uyduralan hikayeler bu yöndeydi. Güney Krallıklarının sıkıştırmasıyla sınırları zorlanan İmparatorluk, Kutsal Şehir’in tarafsız bölgede kalmasını istemiyordu. Güney sınırına asker konuşlandırmak isteyen İmparator Goro bu tehdidi de ortadan kaldırmak istiyordu.

İmparator Goro komuta çadırından çıkıp savaş alanına geldiğinde kalabalık coşkuyla tezahürata başladı. Arkasından topraklarında saygı kazanmış generaller geliyordu. Hepsi de iri, dik duruşlu, cesur ve yere sağlam basan sadık adamlardı. Savaş alanındaki hünerleri ve taktikleri tartışılmazdı. Hiçbir asker emirlerini sorgulamaz, hepsi de düşünmeden itaat ederdi. Karşı karşıya kalan her düşman askerin tereddüt etmesi doğaldı. Orduyu bölerek ön saflara gelen İmparator Kutsal Şehri süzdü. Görünürde surlarda bir tehlike yoktu, herhangi bir savaş hazırlığı veya nöbette bekleyen askerler yoktu. Bu ihtişamlı ordunun geldiğini görmemeleri imkansızdı. Geleneklere göre savaş hazırlığı yapmamak teslim olmak anlamına geliyordu. Yüzüne gülümseme yayılan İmparator temkinliydi. En iyi ulaklarını, gözcülerini ve casuslarını bu Lanetli Şehir yüzünden kaybetmişti.

Mancınıkların kurulmasını izleyen İmparator, saldırı emrini veremeden surların dışından kendisine doğru yürüyen bir silüet olduğunu farketti. Havada kalan elini yavaşça indirdi. Silüet yaklaşırken atmosfere hakim olan gergin sessizlik, arada bir mancınık yayının çatırdamasıyla bölünüyordu. Siluet yaklaştıkça ayrıntılar ortaya çıktı. Orta yaşlarında, baştan ayağa sarılar giyinmiş, uzun boylu, yüzü ifadesiz olmasına rağmen saf çekiciliğe sahip bir kadındı gelen. İmparator şaşkınlığını zar zor gizleyerek kadının tehlike olup olmadığını tartıyordu. Generallerinde de durum pek farklı sayılmazdı. Askerler açıkça şaşırmış, büyülenmişe benziyordu. Fısıldaşmalar başlıyordu ki, Kadın son adımlarını da atıp İmparator Goro’nun karşısında durarak söze başladı.

“Bu insanları neden buraya topladın İmparator Goro?”

Sesinde herhangi bir merak, endişe, tehdit veya sevecenlik yoktu. Kadın, kusursuz bir lisanla, olabilecek en duygusuz tonda, çok net konuşmuştu. Cevabı bilinen bir soru sorulmasına şaşıran İmparator Goro kendini toparlayıp karşılık verdi.

“Bu şehri ele geçirmek istiyoruz-”


“Nylizar”

“Kutsal Şehir bizim olmalı Leydi Nylizar, bu insanlara bu yüzden ihtiyacım var.”

“Kutsal Şehir’e neden ihtiyacın var İmparator?”


Kadının lafı dolandırmadan ve soru sorarak konuşmasından önemli biri olduğu belliydi. Çoğu kişi, İmparator olmasının yanı sıra halkını adilce yönetişinden, topraklarını durmadan genişletmesinden ve düşmanlarına korku salmasından dolayı Goro’ya saygı duyardı ya da duymak zorundaydı. Kadın saygısızlık yapmamıştı ancak fazla rahattı. Kendini aniden önemsiz hisseden İmparator kadına saygı duymaya başladı. Gelecekteki Krallık Savaşları tehdidini düşünen İmparator uygun bir cevap arıyordu ki Nylizar söze başladı.

“Krallık Savaşlarında tarafsız kalacağıma söz veriyorum Goro, Kutsal Şehir adamlarına ölümden başka hiçbir şey getirmeyecek.”

Tehdit ederken bile sesine duygu yüklememeyi başararak hayranlık uyandırıyordu.

Bu tehdit karşısında sinirlenen İmparator karar vermeden önce Nylizar’ın sözlerini tarttı. Kutsal Şehir tarafsız kalırsa düşmanlarına da zarar vermeyecekti. Düşmanlarına zarar gelmemesi demek dümdüz ovadan ilerleyen Krallık askerlerinin İmparatorluğun yüreğine kadar hiçbir tehditle karşılaşmadan gelmesi demekti. Eğer Krallıklar anlaşmaya varıp beraber saldırırlarsa düz ovada savunma yapmak zorunda kalan İmparatorluk yenilgiye uğrardı. Kutsal Şehir’in stratejik konumu ölümcüldü. Cevabını kafasında netleştiren Goro söze başlayacakken etrafın çok sessiz olduğunu farketti. Sanki rüzgar esmeyi bırakmış, yeşil yıldız yeryüzüne yolladığı ışınlarını göndermekten vazgeçmişti. Goro ürperdi, ensesinde bir kaşıntı hissetti, içgüdüsel olarak etrafına baktı. Generalleri, askerleri kımıldamıyor, mancınıkların yayı bile homurdanmıyordu. Kalp atışları mağarada atıyormuşçasına tüm vücudunda yankılanıyor, alıp verdiği nefesler kulaklarına çınlama katıyordu. Sanki birisi-

“Evet zamanı durdurdum Goro. Sadece sana söylemek istediklerim var. Önümdeki tehditi ortadan kaldırmam benim için anlık bir şey bile değil, zira gördüğün gibi zamanın artık bir önemi yok. Ancak bu benim doğama uygun değil.” Önündeki orduyu göstererek hafifçe gülümsedi, ancak yüzünde böbürlenme yada eğlenme belirtisi yoktu.

İmparator hayatı boyunca ilk defa korkuyu tattı. Bir çok tehditten ve suikast girişiminden sağ çıkan Goro’nun korkusu ölüm değildi. Kendisinden daha kudretli birisinin karşısında durduğu ve tüm İmparatorluğu, geleceklerini tehdit ettiği gerçeğiydi korkunun temeli. İmparatorluğun büyücüleri vardı, ancak hiçbirisinin bu kadar büyük bir orduyu, gezegeni hatta gezegeni aydınlatan yıldızı durdurmaya gücü yetmezdi. Karşısındaki Nylizar denen kadın bir tür Tanrıça olmalıydı.

“Hayır Tanrıça değilim İmparator. Tanrılar dediklerinizin de sınırları vardır, tıpkı senin de sınırın olduğu gibi.”


Goro soru sormak istiyor ancak ağzını açamadan Kadın sorunun cevabını veriyordu. İmparator konuşmaya kalksa sesinin çıkıp çıkmayacağından bile emin değildi artık. Emin olduğu tek bir şey vardı. Karşısındaki yüce güç Tanrıları bile küçümsemiş ve bunu doğal bir şeymiş gibi yapmıştı. Aklına takılan bir şey vardı. Eğer dediği kadar güç sahibiyse neden İmparatorluk savaşı ile uğraşıyordu. Peki ya Kutsal Şehir de neydi?

Nylizar Kutsal Şehir ve kendisi hakkında konuşmaya başladı ancak ağzı oynamıyordu. Goro beyninin her hücresine tek tek işlenen sözleri aklında tutmaya çalışıyor ancak anladığı şeyleri hafızasından kayıp giderken tutamıyordu. Nylizar konuştukça gözünün önüne görüntüler geliyor ve bir an sonra kayboluyordu. Her şey bir an için anlamlıyken takip eden anda anlamsızlaşıyordu. Nylizar konuşmayı bitirdiğinde Goro dinlerkenki şaşkınlık ifadesini yüzünden atmış, İmparator havasına bürünerek ciddi duruşunu geri kazanmıştı. Az önce merak ettiği şeyi hatırlamaya çalıştı ama aklına “Kutsal Şehir nedir?” sorusundan başka bir şey gelmedi.

“Zamanla her şeyi hatırlayacaksın İmparator. Savaşı durdurmayacağım, ancak devam edersen ağır kayıplar verecek ve İmparatorluğunu zayıf duruma düşüreceksin. Kendi yolunu kendin çiz kaderini değiştirmeyeceğim.”


Aniden sert esen rüzgar Goro’nun yüzüne çarparken zihninde son sözcükler yankılandı.
“Söylediklerimi unut!”

“İmparatoru tehdit etmeye nasıl cüret edersin Kadın !”
İmparator’un sağ kolu General Orrin öfkeyle araya girdi. Kılıcını kınından çıkardı ve kadının boynuna uzatarak bağırdı.

“Diz çök!”

Nylizar emire aldırmadan İmparator’a bakarak konuşmaya devam etti.

“İmparator, adamlarını buradan uzaklaştır, bilmediğin dengelerle oynuyorsun. Kutsal Şehir bağımsızdır, kimseye itaat etmez, kimseye hükmetmez, bu topraklarda işin yok.”


Duydukları İmparator Goro’ya bir anlam ifade etmemişti. Tehdit edilmenin öfkesiyle arkasını döndü elini bir kez daha havaya kaldırdı. Parmaklarıyla havayı yararken hışımla haykırdı.

“Mancınık”

Serbest kalan bin beş yüz İmparatorluk mancınığı, aniden “yeşil yıldız”ın ışığını keserek gökyüzünü kararttı. Geçici karartıda İmparator’un yüzündeki acımasızlık ancak, masallarda anlatılan en korkunç canavarlarınkiyle kıyaslanabilirdi. Sarılar içindeki kadın ifadesiz bir yüzle İmparator’a bakarak konuşmaya başladı.

“Umarım mesafeyi iyi ayarlamışsındır İmparator, zira Kutsal Şehir’de hava akımı çok hızlıdır.”


Yakınındaki herkes Kadının İmparatorlarına yaptığı saygısızlıktan çok ne demek istediğiyle ilgileniyordu. Tam daire şeklinde kuşatılan Kutsal Şehir küçük bir krallık boyutundaydı. Devasa surlar şehrin içinin gözükmesini engelliyordu. Mancınıklar tümseklerin gerisine konuşlandırılarak açılı konuma getirilmiş, kısa mesafeden çok yükseğe atış yapacak şekilde kusursuzca ayarlanmıştı. İmparator Goro, gökyüzündeki karaltının hızla uzaklaştığını, dev surların boyunu aştığını memnuniyetle izledi. Fakat taşlar içeri doğru değil de dosdoğru üzerlerine geliyor gibi gözüküyordu. İmparator yanındaki adamlarına geri çekilmesini emrederek, karşı taraftakilerinde aynısını yapmasını umuyordu. Lakin İmparatorluk onuru çok katıydı. Doğrudan veya dolaylı olarak en üst komuta zincirinden emir almadan geri çekilen bir adam korkak ve onursuz sayılır, köpekten farksız muamele görürdü. Zira beklenen oldu ve adamlar geri çekilmek yerine çaresizce emir gelmesini beklediler.

Nylizar gözlerindeki buğulu hüznü uzaklaştırırken, savaşın başlamadan bitişini çaresizce izledi. Binlerce ruh yukarı doğru süzülürken kulaklarına Zydar’ın kötücül kahkahası geldi. Ellerini çırparak savaş alanından kayboldu.

58
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 15 Ekim 2010, 18:01:51 »
Olur olur :)
Buyrun

59
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 14 Ekim 2010, 22:41:28 »
Franklyn. Güzel bir filmdir, fantastik-gerçeklik tadındadır.

Spoiler: Göster

60
AAAAaaaah ah ! Bu kadar yorum yeter aslında ama biraz daha açayım :

Öncelikle sözleri gerçekten çok gerçekçi, müziğe diyecek söz bulamıyorum aklıma ilk Daft Punk geldi dinleyince. Profesyonelce yapılmış bir şarkı. Dile dolanıyor, esir ediyor. Baştaki hatunumuz da çok başarılı, eğer sesi de gerçek sesi ise aşık oluyorum müsadenizle. :D

100. mesajım ablaya gelsin.

ekleme: 100. mesajım dedim anlamlı olsun dedim, heyecandan mıdır nedir bugüne kadarki en kötü yorumum oldu. :D

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 10