Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - KoyuBeyaz

Sayfa: 1 2 [3] 4
31
Yıkım - Enkazlarda Yaşamak / Diego Rodrigez
« : 17 Mart 2011, 15:58:13 »

Diego Rodrigez

Millet: İspanyol          
Envanter
Kalın palto - Kemer - Bot


Oyuncu: azuroth

Yaş: 25

Fiziksel Görünüş: Güzel yeşil gözlü, kassız, orta boylu, siyah saçlı top sakal ve bıyıklı, yakışıklı ve çevik.

Zihinsel Kimlik: Soğukkanlı ve ne durumda olursa olsun doğaçlama hareket edebilen.

Meslek: Değişken. Paraya göre suikast düzenleyebilir, mal satımı gerçekleştirebilir. Korumalık yapabilir.


Durum Göstergesi

Açlık:
Susuzluk:
Yorgunluk:
Hastalık:
Özel Durum I:
Özel Durum II:
Moral: Kötü
Yoldaş:

32
Yıkım - Enkazlarda Yaşamak / Mücahit Hattab
« : 17 Mart 2011, 15:55:40 »

Mücahit Hattab

Millet: Çeçen
Envanter
Kalın palto - Eldiven
Bot


Oyuncu: Wanderer

Yaş: 27

Fiziksel Görünüş: Siyah saçlı orta boylu ve gelişkin kaslı birisi. Sağ kaşının üzerinden başlayıp burnuna kadar inen bir bıçak izi taşımakta. Sırtında, sol omzunun arkasında da aynı şekilde bir bıçak izi var. Gri gözleri ve beyaz dişler var. Doğasına aykırı bir biçimde yakışıklı.

Zihinsel Kimlik: Sağı solu belli olmaz.

Meslek:


Durum Göstergesi

Açlık: 3 saat uygun
Susuzluk: 3 saat uygun
Yorgunluk: Kas ağrısı / Yorgunluktan bayılmaya 4 saat
Hastalık: Bacağında bir kurşun var / Hafif kanama
Özel Durum I:
Özel Durum II:
Moral: Berbat
Yoldaş:

33
Yıkım - Enkazlarda Yaşamak / Sasha Marinov
« : 17 Mart 2011, 15:51:44 »

Sasha Marinov

Millet: Rus          
Envanter
Askeri üniforma
Altıpatlar [30 mermi]


Oyuncu: Raisor

Yaş: 27

Fiziksel Görünüş: Uzun boylu, zayıf, hafif kaslı. Vücudunda bıçak izleri var, yüzü temiz. Yakışıklı.

Zihinsel Kimlik: Paranoyak

Meslek: Asker


Durum Göstergesi

Açlık: 18 saat uygun
Susuzluk: 12 saat uygun
Yorgunluk: Yorgunluktan bayılmaya 30 saat
Hastalık:
Özel Durum I:
Özel Durum II:
Yoldaş:
Moral: İyi

34
Yıkım - Enkazlarda Yaşamak / Mikhail Sidorov
« : 17 Mart 2011, 15:48:21 »

Mikhail Sidorov

Millet: Rus          
Envanter
Kot pantolon - İnce penye


Oyuncu: Laughing Madcap

Yaş: 32

Fiziksel Görünüş: 1.80 boylarında, 70 kilo civarında, uzun ve atletik yapılı bir vücuda sahip. Siyah saçlı ve siyah gözlü. Top sakalı var ve gözü bozuk olmasa da ara sıra gözlük takıyor. Ağzının sol yanında bir kesik izi ve ellerinde de yanık izleri var.

Zihinsel Kimlik:

Meslek: Hırsız / Dolandırıcı / "Bilim Adamı"


Durum Göstergesi

Açlık: 2 saat uygun
Susuzluk: 3 saat uygun
Yorgunluk: Yorgunluktan bayılmaya 34 saat
Hastalık: Baş ağrısı / Göğüste ezik
Özel Durum I:
Özel Durum II:
Moral: Kötü
Yoldaş:

35

OYUNCU ALIMI YALNIZCA MSN ÜZERİNDEN OYNAMAK İSTEYENLERE ÖZEL OLARAK AÇILMIŞTIR. FORUM OYUNLARI DEVAM EDECEK VE BUNDAN SONRA OYNAMAK İSTEYENLER TARİH BELİRLEYERK MSN ÜZERİNDEN BİREBİR OYNAYABİLECEKLERDİR. LOGLAR FORUMDA YAYINLANACAKTIR.


Oyuna girmek için aşağıdaki karakter kağıdını doldurmanız ve bu başlık altında yazmanız rica olunur.

İsim / Soyisim*:
Millet*:
Yaş*:
Fiziksel Görünüş*:
Zihinsel Kimlik:
Özgeçmiş*:
Başlangıç Yeri*:
Meslek:

Opsiyonel Seçenekler

Zorluk Seviyesi: Kolay/Zor/Mücadele/Yaşayan Ölü

Doğaüstü Olaylar: Evet/Hayır

Oyuncularla Etkileşim: Evet/Hayır



Karakter kağıdını doldururken izleyeceğiniz yol için okuyunuz;

İki veya üç kişi birlikte oynamak istendiği takdirde karakter kağıdının altında oynamak istenen kişinin adı da eklenmelidir. Ayrıca bu durumda başlangıç yeri olarak aynı şehri seçmeniz gerekir.

Oyun başlamıştır.

KATILANLAR

Dimitri Stalin Reznov (Oyundan Çıktı) - Baal Adramelech - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Mikhail Sidorov - Laughing Madcap - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Sasha Marinov - Raisor - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Hank O'Sullivan - Canina - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Mücahit Hattab - Wanderer - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Diego Rodrigez - azuroth - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Yuriy Stepan - Marius - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Leonardo Marco Segreto
- Vega - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Timur Morisu
- LegalMc - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Adelberd Otylia - ChameLeon - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

Kasasagi Ao - Dúrgonath - Karakter kağıdı - Oyun Sayfası

36
Yıkım - Enkazlarda Yaşamak / Yıkık Yeni Dünya
« : 16 Mart 2011, 03:45:48 »

 Savaş artık bir ülkenin diğerine saldırması kadar basit değil. Yüzünüze dayanmış namlunun tetiğine kimin parmağının değdiğinin hiç bir önemi yok. Şarjorde öldürmeye hazır şekilde bekleyen mermiyi kimin ürettiği hiç bir şeyi değiştirmez. Yüzlerce sivili öldüren bir intihar bombacısının ten rengi ölenler için önemli değildir. Dininiz, diliniz, teniniz ya da düşünceleriniz burada herhangi bir fark yaratmıyor. Önemli olan tek şey var; yerdeki silahı alın ve hayatınız için savaşın!



Başlangıç
 
  Yıkım'ın forum üzerinden oynanan versiyonuna hoş geldiniz. FRP oynamanın önündeki en büyük engel insanların zamanının olmayışı olduğundan dolayı, bu oyun tamamen oyuncunun hızına göre gidiyor. Her karakterin kendi oyun sayfası (konusu) olacak ve bundan önceki forum frpleri gibi oyuncu foruma girip hamlesini yazdıkça oynama imkanı bulunacak. Ayrıca kişiye özel olarak oynatılacağı için yaş sınırı kaldırılmıştır.

  Oyunun tarzı ile ilgili oyuncuların birkaç seçeneği bulunuyor. Örneğin oyuna başlayacağınız yer, oyunun zorluk seviyesi, bazı opsiyonel seçenekler gibi kişiye özel bir kaç seçenek mevcut. Karakter kağıdını doldurma kısmında bunların hepsi açıklanmakta.

  Oyunculardan tek bir istirhamım olacak; forum üzerinden ve yavaş ilerleyeceği için hamlelerin olabildiğince dolu olmasını veya tasvir edilmesini rica ediyorum. Bu yalnızca bir istektir, uyup uymamak oyuncuya kalmış.


Karakter Yaratmak
İsim / Soyisim*:
Millet*:
Yaş*:
Fiziksel Görünüş*:
Zihinsel Kimlik:
Özgeçmiş*:
Başlangıç Yeri*:
Meslek:

Opsiyonel Seçenekler

Zorluk Seviyesi: Kolay/Zor/Mücadele/Yaşayan Ölü

Doğaüstü Olaylar: Evet/Hayır

Oyuncularla Etkileşim: Evet/Hayır
 
  Yanlarında * olan kısımların doldurulması zorunludur. Karakter kağıdını doldurulurken şunlara dikkat ediniz;

- İsminizin milletinizle bağlantılı olması mantık kurallarınca gerekmektedir, aksi takdirde özgeçmişinde bir açıklama yapılabilir.

- Yaşınız hareketleriniz ve düşünce tarzınızı etkileyebilir.

- Milletiniz ile oyuna başladığınız yer arasında herhangi bir bağın bulunması gerekmiyor.

- Fiziksel görünüşünüz boyunuz, vücut yapınız, saç/ten/göz renginiz, eğer var ise vücudunzdaki izler vs. kapsıyor. Olabildiğince ayrıntılı olması oyun içinde işinize gelir.

- Zihinsel Kimlik bölümünü boş bırakabilir ve oyun içindeki davranışlarınızla otomatik olarak yaratabilirsiniz. Burada önemli olan şey, eğer bu bölüme bir şey yazmayı seçerseniz, oyun içinde bu özellikere uygun davranmanız beklenir. Bunu artısı ise zihinsel kimliğe yazmış olduğunu özelliklere paralel davranışların tarafımca görülecek ve başarı şansının artacak olmasıdır.

- Başlangıç Yeri için yazabileceğiniz seçenekler aşağıda verilmiştir. Aşağıdakilerden herhangi birini seçerek doldurunuz.

- Meslek kısmını boş bırakabilirsiniz ve oyun içinde doğaçlama olarak dile getirebilirsiniz. Burada önemli olan şey, mesleğinizin getirdiği belli özellikler olması. Örneğin eğer bir doktor iseniz, yaralılara daha rahat yardım edebilir, hayat kurtarabilirsiniz. Veya bir politikacı olarak hitabet yeteneğiniz oldukça güçlü olabilir.

- Önemli Madde: Karakterleriniz sıradan insanlar. Süper über güçleri veya çocukluktan beri aldıkları özel bir eğitim yok, hepsi hayatları bir savaş yüzünden mahvolmuş kişiler. Elbette içinde bulundukları dünyanın getirdiği bir özelliğe sahipler, kimseye güvenmemek veya silah kullanmayı az çok bilmek gibi. Fakat bunun dışındaki über süper özellikler yok sayılacaktır.

Opsiyonel Seçenekler

Zorluk Seviyeleri:


Kolay:
Kolay modda önemli olan tek şey rol yapmaktır. Malzeme bulmak daha kolaydır, talih kuşunu sıklıkla çevrenize görebilirsiniz. İçinde yaşadığınız dünya şartların el verdiği kadar cömerttir. Fakat bu her gün yemek yiyeceğiniz anlamına gelmez. Acemi oyuncular için tavsiye edilir.

Zor: Zor modda karakterinizin başı sık sık belaya girebilir. Attığınız her adımı hesaplamanız gerekir, aksi takdirde kendinizi hiç beklemediğiniz yerlerde bulabilirsiniz. Bu modda çevrenizdeki objelerle de oldukça haşır neşir olmanız ve silahınızın mermisini kontrol etmeyi unutmamanız gerektiğini söyleyebilirim. Kendine güvenen ve hamleleri detaylı yazan oyunculara tavsiye edilir.

Mücadele: Bu modda uzun süre yemek yemezseniz başınız döner ve yere kapaklanırsınız. Susuz kalırsanız ağzınız kurur ve konuşamayabilirsiniz. Elinizdeki silahın tutukluk yapmayacağının garantisi yoktur ve attığınız her adım sizi pisliğe bir adım daha yaklaştırır. Oyunu ciddi anlamda oynamak isteyen ve zoru seven oyunculara tavsiye edilir.

Yaşayan Ölü: Bu modda ise... Ehem. Boşverin. Oyunun iki hamlede bitmesini isteyen oyunculara tavsiye edilir. Aslında edilmez. Seçmeyin bu modu.

Doğaüstü Olaylar:

Doğaüstü olaylar oldukça çeşitli olabileceği gibi hepsinin bilimsel açıklamaları da oyun içinde bulunmaktadır. Yani savaş uçaklarının yanında uçan bir ejderha göremezsiniz elbette, fakat aşırı radyasyonun ve kimyasalların canlılara neler yapabileceğini kim bilebilir ki?

Bu modu seçmeniz oyunun doğaüstü olayların çevresinde dönmesini gerektirmez/garantilemez. Yalnızca nereden ne çıkacağını asla bilemezsiniz.

Oyuncularla Etkileşim:


Oyuncularla etkileşim diğer oyuncular ile yollarınızın kesişebilmesi ihtimalidir temel olarak. Aynı şehirde yaşıyorsanız veya bir şekilde yollarınız kesişirse (kısmet bu işler tabi) aynı başlık altından yollarınız ayrılana kadar birlikte oynayabilme şansınız bulunur. Ayrıca bu seçenek oyuna iki kişi başlayabilme şansı da vermektedir[*]ki bunun için oyuncu alımı sırasında bana haber vermeniz beklenir[/*], fakat baştan uyarıyorum; sırayla hamle yapmanız gerekeceği için sırası gelen kişi hamle yazana kadar öteki de beklemek durumunda kalacaktır.

Başlangıç Yeri


Troyes / FRANSA (Yönetim yok): Paris'in nükleer füze ile yerle bir olmasından kısa bir süre sonra, Troyes sağ kalanların ve eskiden evi orada olanların toplandığı bir şehir oldu. Fransa'nın 'devlet' kimliğinden herhangi bir haber alınamayan şu günlerde, Troyes herhangi bir düzeni olmayan, Paris'in yıkıntıları ile ilgili efsanelerin yaygın bir şekilde fısıldandığı fakir ve kalabalık bir şehir.

Madrid/AKDENİZ BİRLİĞİ (Sıkı yönetim): İspanya, İtalya, Portekiz, bazı Balkan Ülkeleri, Türkiye, Yunanistan, Birleşik Krallık, Kıbrıs ve Tunus'un devlet kimliklerini bir kenara bırakarak bir araya gelmesiyle oluşan Akdeniz Birliği, diğer gruplara nazaran daha zengin bir konumda. Stratejik konumları itibariyle oldukça önemli olan Akdeniz Birliği'nin temel askeri şehirlerinden biri olan Madrid, eskiden İspanya için ne ise şimdi de bu bölge için aynı önemi taşıyor. Madrid askerin bol, saldırı tehditinin yüksek, yönetimin sıkı olduğu bir şehir.

Arzamas/RUSYA (Kanunsuz bölge) *Burayı Seçmeyiniz- Geçici olarak kaldırılmıştır*: Moskovanın, dünya üzerinde infilak etmiş en yıkıcı nükleer füze ile yerle bir olmasının ardından şehrin çevresine devasa bir duvar inşa edildi. Arzamas, 700 kilometre çaplı bir daire biçimindeki bu dünyanın en büyük set duvarının hemen dışında kalan küçük bir yerleşim haline geldi. Şehir, yıkıntıların arasında çeşitli şeyler arayan ilginç tiplerin, kaçakçıların, soyguncuların ve kalacak yeri olmayan insanların yaşadığı pis bir yer.

Los Angeles/KAÜB (Sıkı Yönetim): Tarihinin en büyük bombardıman saldırısının ve gökyüzünde imha edilen 3 nükleer silahın da içinde bulunduğu Batı Kıyısı Savaşının ardından Los Angeles sivil insanlardan çok askerlerin konuşlandığı bir şehir haline geldi. Hollywood semalarında kurulan 'New Star' adlı askeri tesis Kuzey Amerika Ülkeler Birliği'nin (KAÜB) en büyük ikinci askeri alanı haline geldi. Şehirde yaşan herkes bir şekilde hayatını askeriyeye uyarlamış durumda.

Winton - Queensland/AVUSTRALYA (Yönetim yok): Doğu Federasyonu ile KAÜB arasındaki büyük Avustralya savaşında kazanan kimse olmadı. Fakat kaybeden Avustralya oldu. Çöllerle kaplı kıtanın her yeri küçük çaplı nükleer füzeler ile yerle bir edildi, askerlerin ilerleyişini durdurmak için kullanılan ve kasıtlı olarak çevreye yayılan zehirli kimyasallar ile adanın dört bir yanı yaşanamaz hale geldi. İki büyük gücün de paylaşamadığı bu dev kıta şu an hiç kimsenin umurunda dahi değil. Elbette orada yaşamaya çalışanların haricinde. (Burayı seçecek kişilerin doğaüstü olaylara Evet demesi gerekmektedir.)

Kurallar - Ayrıntılar

1- Oyun içinde çevrede bulduğunuz gazete parçalarını okuyarak bilgi edinebilir, radyo programı dinleyerek veya bulursanız televizyon izleyerek dünyada olup bitenden haberdar olabilirsiniz.

2- Oyun içinde karşılaştığınız her karakterin kendine ait bir hikayesi ve gideceği bir yol bulunmakta. İstediğiniz takdirde bu karakterlerden birisi ile yolculuk edebilirsiniz veya ikna edebilirseniz yanınıza alabilirsiniz, insan ilişkilerinde sınır yok.

3- Oyun sayfasındaki ilk mesajda oyuncunun karakter kağıdı, envanteri[*]yani üzerindeki her türlü eşya ve para[/*] ve durumunu belli eden bir gösterge[*]açlık, susuzluk, radyasyon miktarı, hastalık, yorgunluk vs.[/*] bulunacak ve her hamle sonrasında güncellenecektir. Böylelikle her daim elinizde ne olduğunu veya durumunuzun ne olduğunu görebileceksiniz.

4- Her oyuncu için bir nesneyi ''special item'' yani ''özel cisim'' olarak seçeceğim. Oyun içinde bu özel cisimlerden bulduğunuz takdirde çeşitli bonuslara dönüştürme şansınız bulunacak. Örneğin ruslar için Spink bir marka votka şişesi özel cisim olarak belirlendiyse, bu şişelerden bulduğunuzda, yanında belli bir miktar para veya duruma göre silah mermisi de bulmuş olacaksınız.

Basit Komutlar

Basit komutlar oyunda ''ee şimdi neredeyim ben tam olarak?'', ''çevrede kullanabileceğim bir bilmem ne var mı?'', ''adam neremde kalıyor şimdi?'' vb. sorular ile oyunun bölünmesine engel olmak için koyulmuştur. Kullanmak isteğe bağlıd olduğu gibi kolaylık sağlayacaktır. Basit komutları kullanma konusunda herhangi bir sınır yoktur. Ayrıca bunları kullanmak yerine rol yaparak da aynı komutları verebilirsiniz.

*Çevreyi tara* = Olduğunuz yerde etrafınıza bakarak görüş alanınızdaki her şeyin yazılmasını sağlar. Hamlenin sonunda *Çevreyi tara* dediğinizde etrafta ne var ne yok her şey yazılır bir sonraki mesajda.

*İncele* = Envanterinizdeki herhangi bir nesneyi elinize alarak üzerinde yazanları okumak, ne işe yaradığını anlamak veya hakkıda herhangi bir bilgi almak için yukardan aşağıya incelem işi için kullanılabilecek hamle. Örneğin; *Not kağıtlarını incele*

Komutlar oyun içindeki ihtiyaca göre buraya eklenecektir.

37
Dipsiz Konak / Anlık FRPler
« : 14 Mart 2011, 01:25:44 »

Herhangi bir DMnin, herhangi bir zamanda oynatacağı herhangi bir oyun buradan duyurulacaktır. Bir DM ''Akşam 21:00da beş(5) kişilik bir oyun oynatacağım.'' diyebilir örneğin. Karakter kağıdı ve benzeri şeyler gerektiği takdirde bu konu altında halledilebilir. Tepe tepe kullanınız. Oyunlar için sitemizin güzide bir odası bulunduğunu da hatırlatalım. Oynamak için;


Not: İstendiği takdirde oynanan oyunun logları, özeti veya anlatılacak olayları buradaki mesaj düzenlenerek eklenebilir.

38
Düşler Limanı / Dışlanmışın Hayat Felsefesi
« : 25 Şubat 2011, 22:31:14 »
1- Belediye otobüslerinden korkun. Şüphesiz ki ayakta giden yolcu kapasitesini aşmaya meyilli muavinler elinde orakla sizi ipten bir köprüden geçmeye zorlayan siyah kukuletalı tipler kadar tehlikelidir. Vücut dengenizi ölçme hakkının saklı olduğunu hatırlayın, kimseye kullandırtmayın.

2- Evde tek başınıza olsanız bile üzerinizde en az iki parça kıyafet bulundurun. Yerin kulağı varsa duvarların gözü vardır, kendinizi riske atmayın.

3- Pembe lens takmayın.

4- Yukarıdaki maddeden kastımın gerçekten pembe renkli lens takmak olduğunu düşündüyseniz okumaya devam etmeyin. Geri butonu veya sağ üstteki çarpıya tıklayarak hayatınıza geri dönün.

3,5- Pembe lens takmayın demekle kastettiğim şey hayata pembeymiş gibi bakmayı kesin. İyimserlik güzeldir fakat kendinizi sonsuza kadar tüm kötülüklerden veya can sıkıcı durumlardan soyutlayabileceğinizi düşünmeyin. Günümüzde geniş bir yaş grubunun düştüğü bu hata insanlığın gelişimini engellediği gibi sizin de çevre tarafından 'sorumsuz', 'hayalperest', 'terbiyesiz' gibi sıfatlar almanıza sebep olacaktır. Hiç biri olmasa bile insanları sinir etmeyin.

5-Arkadaşlarınızın değerini bilin. Aynı zamanda kimin arkadaşınız olduğunu da bilin. Kötü gününüzde yanınızda olanlara dört kolla sarılmayın; lakin tesadüfen oradan geçiyor da olabilirler. Ayrıca rica ediyorum gerçek arkadaşınızı görmek için zor durumdaymış rolü yapmayın, zira paraşütsüz serbest dalışla aynı riski taşır.

6- Eğlenmek için kendinizden ödün vermeyin. Herkes deli gibi dans ederken kenarda somurtun demiyorum fakat yaptığınız dans belli vücut hareketlerinin ötesine geçmesin en azından. Aksi durumlarını gördüm, görmez olaydım.

7- Bir insanı gerçekten seviyorsanız kendinizden ödün vermeye alışın. Hiç kimse kimseyle her konuda anlaşamaz, anlaşsa bile bu iki kişi çoğunlukla aynı cinsiyetten olur. Ruh eşinizi bulmak için homoseksüel olmak istemiyorsanız düşüncelerinizden ve daha önemlisi kendinizden ödün vermeyi öğrenin, bunu sevin.

8- Yalan söylemeyin. Söylemeniz gerekirse beyaz yalan söyleyin. Beyaz yalan ile sıyrılamıyorsanız bahane üretin. Hiç biri sizi durumdan kurtarmayı başaramadıysa söylediğiniz yalan gerçeklere olabildiğince yakın olsun. Yalan kokan bir yalan her zaman kötüdür. Karşınızdakine size karşı kullanabileceği bir koz vermek düelloya çıkarken elinizdeki silahı düşmanınıza vermekle eşdeğerdir.

9- Bulunduğunuz ortamda bilmediğiniz bir konuda muhabbet dönüyorsa biliyormuş gibi davranmayın. Aksi takdirde ortamda konuyu gerçekten bilen kişiler tarafından küçük düşürülme ihtimaliniz oldukça yüksektir. Eğer muhabbetine katılmaya çalıştığınız bir ortamda küçük düşürülürseniz zaten hayat sizin için oldukça karanlık bir hal alacaktır, en azından kısa bir süreliğine. Bu anlarda tedbiri elden bırakmayın, kesici, delici aletlere yanaşmayın. İki tarafın da sağlığı için.

10- ''Öğrenci alır mısın abi bir tane.'' diyerek uzattığınız paraya ''Neresi?'' cevabını aldığınızda kasmayın, elli kuruş fazla verin. Bazen para gerçekten sizi topun ağzından kurtarır.

11- Çevrenizdeki herkesten daha hızlı yemek yiyorsanız tabağınız boşaldığında çevrenizdeki insanların yemeğine salça olmayan, ''Bir patates versene lan.'', ''Bir ısırık alıyım mı?'' gibi acınası diyaloglardan uzak durun. Başınızı önünüze eğip sessizce bekleyin, ağzı dolu konuşmacıların muhabbetlerini duymazdan gelin.

12- İçinde bulunduğunuz ortamda sizden daha yetkili biri tarafından üzerinize yıkılan işi reddetmekle uğraşıp vakit harcamayın, birbirinizi kırmayın. İtiraz etmeden tıpış tıpış kalkıp işe koyularak hem karşınızdakini şaşırtın, hem de sonunda o işin bir daha size verilmemesini sağlayacak bir performans sergileyin. İnsanlara istediklerini vermeden kendi istediğinizi almak ince bir iştir, bu maddeyi uygularken her zaman konsantrasyonunuzu korumaya özen gösterin.

13- Beğenmediğiniz şarkıları, şarkıcları, kitapları veya filmleri sırf kız/erkek tavlayacağım diye sevdiğinizi söylemeyin. Gün gelir zorla dinlettirir, görürsünüz gününüzü.

14- Facebookla sevişmeyin. Kendisi bir web uygulamasıdır, duyguları yoktur, yalnız kaldığında üzülmez, tekrar ediyorum duyguları yoktur, kendini terk edilmiş hissetmez, insana saygı veya para kazandırmaz. Profil resminizi dış görünüşünüzden daha özenli tutmaya çalışmanın mantıksız bir hareket olduğunu kavrayın, o mouse'u da yavaşça kenara bırakın ve sakin olun.

15- Playstation'da sizden daha iyi biriyle eşleştiğinizde ve hezimete uğradığınızda karşınızdakinin alay etmesine, arkadaşlarınıza yediğiniz her golu abartarak anlatmasına ve sürekli ''gel lan istediğin takıma alcam bu sefer yer mi?'' demesine razı olun, susun ve kafanızı sallayın. Bu tarz durumlarda çirkefe yatmak yalnızca cebinizden daha fazla hesap çıkmasına sebep olacaktır, hatırlayın.

16- Banyonun ampülü geçtiğinde elinizdeki işi bırakın ve değiştirin. Tuvalet ihtiyacını sekteye uğratacak hiç bir engele hayatınızda yer vermeyin.

17- Soğuk havalarda dışarı çıkarken ebeveyniniz tarafından elinize tutuşturulan atkı/mont/ceket/kapşon gibi aparatları teşekkür ederek kabul edin, çünkü onların havanın akıbetini ölçmede insan üstü bir güçleri vardır ve erkeklik yapacağım diye zatüre olmanızın hiç bir mantığı bulunmamaktadır.

18- Bugün üniversite sınavına girecekmiş gibi ders çalışın, sınavdan yeni çıkmış gibi hayatınızı yaşayın. Lise bittiğinde söylenmesi muhtemel iki şikayet olan ;''Ulan keşke daha çok çalışsaydım'' ve ''Ulan keşke lise hayatımı daha güzel yaşasaydım'' sözlerini papağan gibi tekrarlamamak ve anne babanızın sürekli size kraker niyetine laf yetiştirmemesi için dengeyi elden bırakmayın. Her şeyin bir vakti var, hatırlayın.

19- Kart oyunlarından haz etmiyorsanız bile en azından yaygın olanları öğrenin, yeri geldiğinde karşınızdakine kötü de olsa ortak olabilin. Güzel iddialar cahillikten kaçar, talih kuşunun kafesini kendi elinizle açmayın.

20- Bir konuda yeteneğiniz olduğunu keşfettiyseniz ona dört elle sarılın. Dört eliniz yoksa bacaklarınızı da kullanın. Keyif aldığınız işi yaparken en sevdiklerinizin bile sizi alaya alma ihtiyacı duyacağını hatırlayın ve buna hiçbir zaman aldırış etmeyin, hatta mümkünse siz de kendinizle dalga geçin ve çevrenizdekileri bu konuyu gündeme getirmekten usandırın. Sürü piskolojisindeki toplumda meelemek yerine möölerseniz her zaman garipsenirsiniz, fakat mööleyen bir koyun her zaman meeleyenden yeğdir.

21- Bir şey yapmak istediğinizde onu yapın. Telafisi mümkün olan şeylerden bahsediyorum elbette, yoksa hepimizin içinden intihar etmek elbet geçmiştir.

39
FRP Arşivleri / Yıkım
« : 17 Şubat 2011, 02:45:56 »

Alıntı
- Giriş -

  İnsanoğlunun dünyanın kendisine ait olduğunu düşündüğü ilk gün aslında kaçınılmaz olanın başlangıcıydı. Her yüzyılda teknolojiyi daha ileri, kendilerini ise daha geri taşıdılar. Her yeni savaş başka bir gücü yukarıya çıkardı, yukarıya çıkan her güç ise yeni bir savaşa sebep oldu. Sonunda geldiğimiz nokta mı? Artık ne güç var, ne de üzerinde savaşmaya değecek bir dünya.

  21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren nükleer silah kullanımı insanlığa karşı suç ilân edildi. 2100 yılında ise insanlığa karşı suç işlemiş ülke sayısı tam olarak kırk üçtü. Hükümetlerin daha fazla güç uğruna halklarını tehlikye sokmaları aslında çok eskilere dayansa da, bunun en acı örnekleri de bu 100 yıl içerisinde yaşandı. Daha önceki iki dünya savaşının dünya üzerindeki güç dengesini oturtmayı başaramamış olması yeni bir insanlık dramının geleceğinin habercisiydi aslında, fakat insanlar iş işten geçene kadar bunu görmeyi reddettiler. Ve şimdi buradayız. Üçüncü Dünya Savaşının yarattığı yeni dengesizlikte hep birlikte sallanıyoruz.

  2033 yılı. Rusya elindeki petrol rezervlerinin tükenmesinden korkarak teknolojiye önem vermeye başlamış ve komşu ülkeleri rahatsız ediyor, Kuzey Kore ile Güney Kore aynı halkın birbirini katlettiği kanlı bir savaştan çıkmış, Amerika hala ortadoğu ülkeleri ile uğraşmakta ve Avrupa ülkeleri her zamanki gibi savaşları kınarken içten içe gülmekte. Aslında dünyanın bu dönemki durumu bundan önceki yüzyıllardan pek farklı gelmeyebilir, öyle ki dünya üzerinde herhangi bir yerde savaşın olmadığı toplam kaç yıl var hâla meçhûldür. Fakat bu yılın önemi insanların artık bazı şeylerin farkına varmış olmasıydı. İnsan nüfusu tahmin edilemez ölçüde artmıştı ve dünya bizim için artık yeterince büyük değildi. Her yönden çekiştirilen bu iyice gerilmiş denge ipini koparan ise kimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde Çin oldu. Halk ayaklandı, hükümet devrildi, rejim değişti ve bir anda doğunun tüm düzeni alt üst oldu. Japonya kendi güvenliğini öne sürerek düzenli ordu kurduğunda Amerika için bahane hazırdı artık. 31 Ocak 2034'de film tamamen kopmuştu.

  Sonraki 47 yıl dünyanın her yerinde çeşitli savaşlar çıktı. İnsanlar ülkelerinden sürgün edildi, her iki yılda bir siyasi dünya haritası değişti. Bazı avrupa ülkeleri sınırları tamamiyle kaldırarak hükümetleri birleştirdiler fakat savaş kendi topraklarına sıçradığında bu önlemleri de bir işe yaramadı. Dünya bloklara ayrılmaya başladı, tarih boyunca düşman olmuş ülkeler ittifaklar imzaladı, eski müttefikler birbirlerini sırtından vurdu... 2081'e gelindiğinde ise artık denge namına hiçbir şey kalmamıştı. Teknoloji olması beklenenden onlarca yıl daha geriye gitti, tüm parasını orduya harcayan devletler sürekli geriledi. Artık dünyada güçlü olan parası olan değil, yemeği olandı.

  2081 yılının Temmuz ayında var olan tüm savaşları geçici olarak da olsa bitirecek bir ateşkes anlaşması imzalandı. Anlaşmaya dünya üzerinde o anda hükümeti bulunan 82 ülkenin hepsinden temsilciler katıldı, tarihin en kapsamlı ateşkes anlaşmasıydı bu. Aynı zamanda tarihin en uzun süreli ateşkesi oldu ayrıca, öyle ki ellerinde hiçbir güç kalmamış dünya devletleri hala birbirlerine savaş açacak kadar kendilerine gelemediler.

  Bugün, tarihler 28 Nisan 2096yı gösterirken, üzerinde bulunduğumuz yer artık eskiden tanıdığınız dünya değil. Küçük ülkelerin tek tek büyük olanların hakimiyetine girmesiyle artık sınırlar gruplara göre ayrılmış durumda. KAÜB (Kuzey Amerika Ülkeler Birliği) okyanus ötesinde olmasının verdiği avantajı kullanarak sınırlarını değiştirmemiş tek grup oldu. Doğu Federasyonu, ki bu birlik Çin, Moğolistan, Japonya, Kuzey ve Güney Kore'nin birleşmesiyle kurulan Yeni Kore, Kazakistan ve Hindistanı kapsamakta, sınırları en geniş grup konumunda. Rusya, topraklarına kattığı Güney Avrupa ülkeleriyle birlikte kendi başına durmaya devam ediyor. Avrupa ise herhangi bir otoriteden yoksun, karmakarışık bir durumda. Dünya üzerindeki topraklar artık fiziksel özelliklerine göre değil, yaşam durumlarına göre ayrılıyor. Öyle ki haritada kırmızı ile boyalı bölgeler nükleer füzelerden nasibini almış ve radyasyon oranı tehlikeli derecede yüksek, sarı bölgeler işgal altında, mavi bölgeler askeri yönetimde ve yeşil bölgeler yaşamaya en uygun yerler olmakla birlikte her zaman işgal veya bombalanma tehditiyle karşı karşıya olan bölgeleri temsil etmekte. Hoş değil mi?

  İçinde bulunduğumuz durumun vahimiyetini kavradığınızı sanıyorum. Artık savaş iki ülkenin birbirleriyle yaptığı çarpışmalardan oluşmuyor, gerçek savaş her gün verdiğimiz yaşam mücadelesi haline geldi. Oturduğunuz binanın her an yıkılabileceğini bilmek, sokakta yürürken üzerinize birden ateş açılabileceği ihtimali, 50 dolara aldığınız 1 litre suyun silah zoruyla elinizden alınması ya da sevdiğiniz bir insanın ölüm haberini duymak içinde yaşadığımız yüzyılın en basit gerçekleri. Ve tüm bu olanlara rağmen hala yaşıyoruz, hala hayattayız ve yaşamaya devam edeceğiz. Patates tarlalarının altına kazılmış sığınaklarda, nükleer tehdit altındaki şehirlerde, yarısı yıkılmış apartmanlarda ya da her an üzerimize yıkılma tehlikesi bulunan yıkık bir binanın bodrum katında. Çünkü hiçbir dinin öngöremediği bir şekilde, artık bu dünyada önemli olan tek şey bu; hayatta kalmak.

  Gerçek dünyaya hoş geldiniz.

Uyarı: Şiddet, korku, cinsellik, rahatsız edici tasvirler, savaş sahnesi ve zorluk içerir. 18 yaş ve üzeri oyuncular için uygundur.

Oyun FRP ODASI üzerinden oynanacaktır. Muhtemelen bir haftasonu akşamına denk gelecektir, daha fazla kişi müsait olabileceğinden dolayı. Oyuncular hayatta kalmanın herşeyden önce geldiği bir dünyada ölmemek için uğraşacaklar. Oyuncu sayısı en az 3 ve en fazla 5 olacak. Oyun zamanı gelecek haftalardan birinde olacak, oyuncuların uygun olduğu saate göre ayarlama yapılacaktır.

Oyuna katılmak isteyenlerin alttaki karakter kağıdını doldurmaları rica olunur.

Alıntı
Ad Soyad:
Yaş:
Millet: (İçinde bulunduğunuz dünyada hangi ülkeden olduğunuzun hiçbir önemi bulunmamaktadır.)

Not 1: Karakter kağıdının oldukça genel ve ayrıntısızı olmasının sebebi oyuncuların doğaçlama yeteneklerine %100 tolerans tanınacağındandır. Yani oyunu DM kadar oyuncu da yönlendirebilecektir, bu yüzdendir ki oyuncuların  gerçekten oynamak amacı taşımasını rica ediyorum.

Not 2: Oyunun başında herkes aynı yerde başlayacak ve devamı oyuncuya göre şekillenecektir. Senaryo bulunmaktadır fakat her duruma göre esneyecek kadar elastiktir.

Not 3: Karakterinizle ilgili ayrıntıların tamamı oyun içindeki diyaloglarınızla belirlenecektir. Çalıştığınız iş, ailenizin durumu, yaşadığınız yer ya da hayatınızla ilgili herhangi bir detay oyun içindeki konuşmalarda tarafınızdan dile getirildiğinde, bu detaylar aleyhinizde senaryo olarak kullanılmak üzere saklanacaktır.

Dipnot: Yıkım, benim kurgusunu oldukça uzun bir şekilde tasarladığım yeni bir evrendir. Oyundan zevk alındığı takdirde forum için uygun olan başka bir oyununu daha açma fikrim bulunuyor. Hayırlısı.

Son dipnot: Oyun 2040 - 2045 yılları arasında geçecektir.


Katılanlar

Laughing Madcap as Nikolai Korotkov

Marius as Yuriy Stepan

Baal Sarrus as Dimitri 'Stalin' Reznov

Dùrgonath as Tré Laufsson

40
FRP Genel / Vampire The Masquerade Giriş Yazısı
« : 31 Ocak 2011, 01:48:40 »
En baştan söylüyorum, yazı alıntıdır. Kaynak yazının sonunda verilmiştir. Bu yazı WTM kural kitabının girişinin türkçeye çevrilmiş halidir ve oWoD sistemine yabancı olanlar için bir çok konuyu açıklamakta olduğunu düşündüğüm için paylaşıyorum. Uzun görünmesine rağmen okumaya başladığınızda sıkılmadan sonuna kadar geleceğinize inanıyorum.

Canavarların Toplantısı

Bela Lugosi öldü, ben de öyle. Ancak Bela’dan geriye kalan tek şey bir yerlerde çürümüş çamdan bir tabutken, benim şu an bu balkonda oturup içkimi içip sana bakıyor olmak gibi bir fırsatım var. Eğer haddimi aşıyorsam beni uyar ama ben bu konuşmanın daha olumlu sonlanacağını düşünüyorum.

Hiçbir şey anlamadığın yüzünden okunuyor. Elbette anlamayacaksın! Bunlar, kuşkucu, rasyonel zamanlar ve sadece söyledim diye benim ölü bir adam olduğuma inanmayacaksın. Bir yüzyıl önce bu daha farklı olurdu -aslına bakarsan bu konuşmayı biriyle son yapışımdan bu yana epey bir zaman geçti- ama bu devir, gerçeklerin devri. Ve gerçekler der ki cesetler hareket etmezler, yürümezler, konuşmazlar. Gerçekten çok üzgünüm tatlım ama sana bir sürprizim var. Bu ceset bunları yapabiliyor.

Yani diyorum ki otur. Lütfen, rahat olman konusunda ısrar ediyorum. Kendine içecek bir şey koy –soldaki şişeden koymanı tercih ederim.- sağdaki biraz sonradan edinilen bir tat diyebiliriz. Bu uzun bir akşam olacak ve tahmin ediyorum ki senin bir iki kadeh sert içkiye ihtiyacın olacak. Neticede, önümüzdeki birkaç saat içerisinde, sana; ölüm ve yaşam hakkında bildiğini sandığın bütün her şeyin neden yanlış olduğuyla ilgili acı verici detayları açıklayacağım. Diğer bir değişle, dünyanın gerçekte nasıl işlediğine dair en ufak bir fikrin yok ve ben senin gözlerini açacağım.

Ama tatlım, korkarım göreceklerinden pek de memnun kalmayacaksın.

Ben Neyim?

Daha fazla ileri gitmeden önce söylemeliyim ki burada bulduğun fırsat kesinlikle eşi benzeri olmayan bir fırsat.Benim türüm, kendileri hakkında sizin türünüzle konuşmazlar, -ne şimdi ne de hiçbir zaman-. Beş yüzyılımızı, gerçek gösteriyi sizden saklamak için, Maskeli Balo dediğimiz bu perdeyi örmekle geçirdik ama neticede bunun tek bir sebebi var: Biz vampirler, siz ölümlülerin var olduğumuzu bilmenizi istemiyoruz. Bu aynı, kurdun, koyuna kendi varlığını göstermek istememesiyle aynı sebepten. Bu işimizi çok daha fazla kolaylaştırıyor. Yani örnek olarak, ucuz romanlar ve sinemanın bizi damgaladığı şekliyle keskin azı dişlerine sahip olmamıza rağmen, siz ölümlüler biz istemediğimiz sürece bunları göremezsiniz. İşte böyle, şunlara bak.

Rengin solmuş görünüyor tatlım. Eğer bir sonraki görüşmemiz olursa bu bir daha tekrarlanmayacak, rengimizin solma sorununu çözme işini bana bırak. Yine de kabul etmeliyim ki benim vampir olmamdan bu kadar rahatsız olman beni hayal kırıklığına uğrattı. Biraz dur ve kendini toparla(maya çalış). Gerçeği söylemek gerekirse, bu, bu gece seni bekleyen şokların en ufağıydı. Lütfen rasyonel, bilimsel açıklamalar bulmaya çalışarak kendini yorma, çünkü yok. İşte ben böyleyim. Daha pek çokları da böyle, bazı hesaplamalara göre pek pek çokları.

Lanetlenme, gerçekten bu kadar aptal mısın? Arkana yaslan, otur dedim.şimdi seyret. Sus! Bağırmayı kes. Bu binadaki kimse seni kurtarmaya gelmeyecek ve kimse polisi aramayacak. Ketum komşular benim durumumda olan biri için büyük lütuf. Direkt olarak kendi önlerinde olmayan her şeyi yok saymaları çok Viktoryan bir davranış.

Sonuçta, istediğin kanıtı gördün. Şimdi bana inanıyor musun? Evet diğer sürahideki şey kan, bu şekilde soğuk servis edildiğinde tadından oldukça şey yitiriyor elbette. İstersen deneyebilirsin ama hayır pek tavsiye etmiyorum. Böyle şeylerden keyif almak için uygun değilsin, en azından şimdilik…

Niyetlerimi önceden tahmin etmeye uğraşma tatlım. Eğer senin klişelerine göre hareket ediyor olsaydım, şimdi ölmüştün. Sonuçta ben bir avcıyım ve sen ve senin türün benim avımsınız.

Başlangıç

Sanırım her şeyin en temelinden başlamalıyız. Bir vampir olarak var oluşum 1796 yılında kendisini “Akşamın Hanımı” olarak tanıtan bir kadın tarafından gerçekleştirildi. Bizi tanıştıran beyefendi -sonradan öğrendiğim üzere kendisinin hizmetkarı- garip bir mizah anlayışına sahipti.

Neyse konuyu saptırıyorum. Evet ben insan kanı içerim. Onun bana sağladığı besin olmadan, kuruyup giderim, onun sayesinde ise sonsuza dek yaşarım. Evet, sonsuza kadar. Yok edilmediğim sürece –ve seni temin etmeliyim ki lanetlenmişlerden birini yok etmek, pek kolay edinilen bir marifet değildir.- Biz vampirler efsanelerin söylediği kadar ölümsüzüz.

Sadece güneş ve içten gelen duygular bize sonsuza kadar yabancı kalacaklar. Biz Kindredlar sayısız çağlar boyunca yalnız geceleri kan içebiliriz, etrafımızdaki gördüğümüz ve bildiğimiz her şey yok olup toz olurken biz değişmeden kalabiliriz, toz olan şeylerin yerine yeni şeyler geçer ve onlar da toz olur ve bu böylece sürer.

Ah yine konu dışına çıktım. Kan, evet kan. Hayvanlardan kan içebilirim -saf kanlı Yaşlı’lar dışında herkes yapabilir- ama böylesine bir diet oldukça tatsız ve keyifsizdir. Gırtlaktan geçmez. Hepimiz en kaliteli şaraptan tatmak isteriz, öbür türlü boğazımızdan gitmek bilmeyen bir kuruluk ve acıyla, boş bir şekilde ortalıkta dolaşır dururuz. Açlık arttıkça her şey daha da kötüye gider, şunu eklemeliyim ki çok uzun süre beslenmemiş bir vampir, kendini kontrol etmekten yoksun, pişmanlık yaratıcı eylemlerde bulunmaya oldukça eğilimlidir.

Durumumu tanımlamak için başka fiziksel işaretler de var. Kalbim atmaz; irademin gücü, kanımın vücudumdaki gerekli akışı için yeterlidir. Araştırmalara göre iç organlarım tamamen işlevini yitirmiş döküntülerden ibaretler ama bu otopsi yapanların bir işine yaramaz çünkü gerçekten öldüğüm anda küle dönüşürüm. O an gelene kadar nefes almak, soğuk ve sıcaktan etkilenmek gibi sorunlarım yoktur. Tenim, onu ısıtmak için bir efor sarf etmediğim sürece soğuktur. Bunu yapmak efor ve değerli kanın harcanmasını gerektirir. Normal yiyecekler benim için iğrençtir, ve midem(den geriye kalanların) içerisinde birkaç saniyeden fazla duramazlar. Önümüzde sonsuz bir zaman dilimi olsa da tatlım, bir tuvaletin önünde eğilip kül ve parçacık kusmaktan yapacak daha önemli işlerim var.

Basitçe söyleyecek olursam, ben artık insan değilim. Bütün niyetlerim ve amaçlarıma rağmen, ben basitçe kan içen, hareket etmediğim sürece morgdaki her hangi bir cesetten ayırt edilemeyen ayaklı bir kadavrayım. Tenimi ısıtmak ve senin gibi misafirlerim karşısında göz kırpmayı unutmamak gibi inceliklere sahibim.

Teşekkür etmelisin tatlım. Senin için kendimi böyle taze ve al yanaklı tutmamın bedeli tahmin edebileceğinden fazla.

Ah, bu durumu kan içmek olarak tanımıyoruz. Evet, kurbanını canlı bırakabilecek olsan bile, kan içmek korkarım ki bir zorunluluk. Tek gereken şey biraz otokontrol ve yarayı kapatmak için azıcık efor sarf etmek. Ve hayır hepimiz kanı boyundan içmeyiz. Listendeki klişelerden birinin üzerine daha çizik atabilirsin. Birinin avını canlı bırakmasındaki sorun ise, ne kadar kesin önemler alınmış olursa olsun, yaşadıklarını…. hatırlama ihtimali. Maskeli Balo’daki bu tarz çatlaklar, vampir güçleri tarafından pek de nazikçe karşılanmazlar. Genelde, basitçe öldürmek çok daha anlamlıdır.

İçki Problemim

Aslında meselenin özünde, kan içmek sadece varlığımı sürdürmeme izin vermiyor, aynı zamanda bu dünyadaki herhangi başka bir şeyin sunamayacağı bir his de veriyor. Bu nasıl bir şey mi? Tatlım, kelimeler bunu tanımlayamaz. İçtiğin en iyi şampanyayı ve yaşadığın en duyarlı sevişmeden aldığın hissi düşün. Bunu afyon dolu bir pipodan ilk nefesi çektiğin anla çarp, işte şimdi bir kendi tür… pardon yaşayan bir insanın kanını içmenin nasıl bir his olduğuna dair ufacık, minnacık bir fikre sahip oldun. Sizin modern zaman bağımlılarınız, Cennet’lerine götürecek ufak biletleri için yalan söyleyecek, çalacak, dolandıracak ve öldürecekler. Benimki çok daha iyi ve ayrıca beni ölümsüz kılıyor. Açlığımı doyurmak için yapabileceğim işleri hayal edebiliyor musun? İhtimalleri sıralamakla yorma kendin, senin hayal edebileceğinden daha korkunç. Üstelik ben kendi ırkım arasında bir beyefendi sayılırım. Şimdi benim kadar iyi olmayan bazı türdeşlerimi hayal et.

Onlar benim bile hayal etmek istemeyeceğim eylemlerde bulunabilirler. (Ve bulunuyorlar.)

Ve işte sen buradasın, küçük zavallı ölümlü, var oluşunun ne kadar kırılgan olduğunu öğreniyorsun.

Endişelenmeye başladın mı? Endişelenmelisin zaten.

İlk Ölümcül Yudum

Çoğu durumda, geceleri bizim Kindred dediğimiz kendi türümüzden birinin kanını içmek, birinin vampir olmasını sağlar. Bu sürece “Embrace” deriz ve birbirinden ayrı ve zor iki aşama içermektedir. İlki basittir: Bir evlat edinmek isteyen vampir, evlatlığı olmasına niyetlendiği kişinin bütün kanını son damlasına kadar içer. Bu sonrasındaki hafıza temizleme veya cesetten kurtulma zahmetlerinin çıkartılmış hali olarak normal beslenmekten farksızdır ancak oldukça doyurucu bir yemektir. Değişik kısmı sonrasında başlamaktadır.

Son kan parçacığı da bedenden emildikten sonra, ebeveyn vampir- şimdilik senin için önemli olmasa da teknik olarak kullanılan terim Sire’dır- kendi lanetli kanından bir parçayı geri verir. Kendi dudağını ısırır, ya da bileğini ya da herhangi bir yerini, ve kanının bir kısmının, kurbanının dudaklarından akmasına izin verir. Kurbanın istekli ve başarılı bir şekilde bu sürece karşı koymadığını –ki inan bana yapabilecekler pek azdır- ayrıca Sire’ın bu hediyeyi bahşetmek için çok beklemediğini varsayarsak, kan damlası boğazdan içeri akar ve onun bir vampir olarak dirilmesini sağlar.

Kulağa basit geliyor, öyle değil mi? Gerçek, hep böyle olduğunu söyleyemezsek de, daha karmaşıktır. Benim kendi embrace hikayem, sizin devrinizde benim türüm üzerine yakıştırılan imrendirici romantik ilişkinin tam bir örneği gibi görünecektir ve ben bile geçmiş hatıralara baktığım zaman hala bir ürperme hissediyorum. Romantizmin bütün öğeleri vardı, mum ışığıyla aydınlatılmış özel bir oda, yarısına kadar içilmiş şarap kadehleri, hanımımın beni kucaklayan solgun teni, öyle ki biri bizim bir romanın sayfalarından çıkıp geldiğimizi düşünebilirdi. Ve sonra yatağa yuvarlandık ve tutkunun en yüksek olduğu anda, dişlerini boynuma geçirdi. Anın verdiği keyif ve onun beslenmesinin verdiği keyif –evet, ölümlüler açısından da bu oldukça keyiflidir, hatta bazıları için bağımlılık yaratabilecek derecede- arasında kopup gittiğim için oldukça memnundum. Annemin haklı olduğunu düşündüğümü çok net hatırlıyorum, bana o hafif meşrep kadının sonum olacağını söylerdi, Sire’ımın hayatımı içtiğini düşündükçe buna hala gülüyorum.

Ve orada yatmış, önümdeki açılmış parıltılı kapıyı seyrederken, ruhum Cennet’e doğru ilk temkinli adımlarını atmaya başladığı anda, o sakince bileklerini kesti ve sonsuz hayatın yakıcı sıvısını boğazımdan içeri döktü. Onun bana sunduğu şeyi reddetmediğim için benimle dalga geçebilirsin, ancak inayetle karşılaşmışken bile yaşam tatlı gelir. Kavurucu kanı dudaklarımdan ve boğazımdan damla damla aktı ve ben yaşamayı arzuladım. Kanın verdiği acı, hayatta olduğuma dair bir kanıttı. Ve yükselemediğim daha da belirginleştikçe, parıltılı kapı ifade edilemez bir hüzün hissi vererek gözden kayboldu ve beni Sire’ım ve gözümü döndüren bir açlıkla yalnız bıraktı. Neyse ki Sire’ım değişimimin getirdiği hisleri anlayabilecek kadar nazikti, daha öncesinde benimle beraber dolaşan en iyi arkadaşımı baştan çıkartmıştı, aynı bir örümceğin avını depolaması gibi, onu bitişiğimizdeki odada tutuyordu. Bedenimin her bir hücresinin yavaş yavaş öldüğünü hissederken, o bilinçsiz bir şekilde yatıyordu ve açlığımı dindirmemi bekliyordu.

Ah evet, yaratılışın açlığı. Sire’ın kucaklamayı gerçekleştirmek için verdiği birkaç damla kan pek de fazla sayılmaz, birkaç damla, asıl beslenmenin yanında daha çok mistik bir anlam içeriyor. Yeni doğmuş bir vampirin tüm açlığını yatıştırması için yetecek kadar kanı asla sağlamazlar. Yani yeni doğmuş bir Evlat, Sire’ın etrafta, değişimden sonra onu besleyebilecek birkaç şişe ya da daha iyisi birkaç ceset tutuyor olması konusunda dua etse iyi olur. Yeni embrace edilmiş bir Kindred’ın, değişimin getirdiği kontrol edilemez bir açıkla deliye dönerek en yakınındakilere saldırıp onları parçalara ayırdıkları dehşetlere tanık oldum. İlk susuzluğu hissettiğin anda, beslenmek için yapman gereken her şeyi yapacaksın. Seni beslemesi için çocuğunu, sevgilini, aileni veya mahalle kilisesindeki pederi öldüreceksin ve o hiddet dinene kadar bundan üzüntü de duymayacaksın.

İşte tatlım, zorluk bu. Çünkü hiddet durumunda ne kadar kalırsan kal, o hiddeti tetiklemiş olan ne olmuş olursa olsun -korku, açlık, acı veya kızgınlık- içindeki canavara ne kadar süre teslim olmuş olursan ol, ne yaptığını kontrol edemezsin ve bu senin seviyeni kaybetmene neden olur. Ve işte o zaman, o canavar senin tenini giydiği süreç içerisinde yaptığın şeylerin sonuçlarıyla yüzleşme zamanın gelir. Ve bu ilk olsa da asla son değildir. Kimisi, zaman geçtikçe ve tecrübe kazandıkça kontrol kaybıyla baş etmenin daha kolaylaştığını düşünebilir. O kimse yanılıyor demektir.

Canavar

Bir vampirin hayvansı yönüne Canavar denir. Sanırım ona ayrı bir tanımlama getirmek onu daha da şeytanileştirmek adına gerçekleştirilen bir girişim. Ne yazık ki, bu canavarsı dürtülere başka bir isim vermek, onu ehlileştirmek için yeterli değil. Bana sonunda her zaman Canavar kazanır dediler. Eğer biri vampir olarak yeterince uzun süre hayatta kalmayı başarırsa, o biri kendi doğası yüzünden hoş olmayan şeyler yapmak zorunda kalır. Zamanla, kişi yaptığı zalimlikleri kabul eder ve bir adım daha ileriye geçer; ve o vampirin içerisinde her nasıl bir insan vardıysa da, sonunda ölür. Ne zaman ki bir vampirin içerisindeki son insanlık kırıntıları da ölürse –ki yeterli sayıda arkadaşın, sevdiğin hatta sonraki kuşakların çağlar içinde toza toprağa dönüştüğüne tanık olduğunda, seni temin ederim ki o ölür- o zaman Canavar ilk ve son kez bütün kontrolü ele geçirmiş olur. Vampir bir hayvana dönüşür.Eğer o noktaya gelirsen, kuduz bir köpek seviyesine inmiş olduğundan, gariplikleri fark edemeyecek bir duruma geleceksin.

Eğer iraden güçlüyse ve kendine karşı dürüst ve naziksen, bunu birkaç on yıl erteleyebilirsin. Belki de yüzyıllar –iki milenyum yaşadığını söylemiş olan bir Kindred ile konuşmuşluğum var.- Ancak asla Canavar’ın bir gece başarılı olabileceği ihtimaline ve Canavar’ın seni sıkıştırmak için neyi kullanacağına karşı duyduğun korkudan özgür kalamayacaksın.

Tabii ki de Canavar’la baş etmenin en iyi yolu, düzenli bir şekilde savaşmaktır ve bu da düzenli bir yeme alışkanlığı anlamına gelmektedir. Ve yine düzenli yemek demek, bir süre sonra kendi tür… -tekrar özür dilerim- Ölümlüleri öldürmek anlamına gelmektedir ve onları öldürdükçe, öldürmeye alışmaya başlarsın. Yani Canavar, o yolla da kazanmış olur. İstememiş olsan da, süreç bir kazayla başlamış da olsa, bir süre sonra ayağının dibinde yatan ve ölümünden senin sorumluğu olduğun taze bir ceset görüntüsüne alışmaya başlarsın. Onucu, yüzüncü ya da bininci cesetten sonra o ceset bir kişi olmaktan çıkar ve bir objeye, bir alete dönüşür. Çağlar süren tarihinde ufacık bir dipnot… Ve sen insan olmaktan çıkmaya başlarsın.

Kanın Karşılığı

Ama kan sadece bir besin değil, çok daha fazlasıdır. Onda çok büyük bir güç vardır, ki bazı vampirler ona “Mey-i Hayat” derler. Kan, çok çeşitli kullanımlara açık, hayatta kalmanın ötesinde ve üzerindedir. Efsanevi vampir gücü ve hızı? Kanın düzgün kullanımının mahsulüdür. İnsani ihtiyaçlardan muaf olma? Aynı kuyudan bir başka yudum. Bir şarjör dolusu mermiyi karnıma boşaltmış oldukları halde hareketlerimde bir parça yavaşlama olmadığı anılarım var. Senin de tanık olduğun üzere, kan gücünün hepimize ayrı ayrı sunduğu pek çok büyülü yetenek mevcut. Tabii ki de kanı, neredeyse insan gibi görünmemi sağlaması için harcayabilirim.

Elbette ödenmesi gereken bir de bedel vardır. Bu tarz salon numaraları için kanımı harcadıkça, karnımdakini daha hızlı tüketirim. Bağırsaklarımdakini daha hızlı boşaltırım ve kısa zamanda, bir kere daha beslenmem –ve avlanmam- gerekir.

Öyleyse şu sıcak görünme saçmalığını sona erdirmemi ister misin? Sana borçluyum. Eski görünümlere bakmayı isteyen genç biriyle tanışmanın çok tazeleyici bir deneyim olduğunu düşünmüyor musun? Hımm? Tatlım, şu anki yaşından altı kat daha yaşlı olsan yine de benim için çocuk olurdun.”Genç” çok göreceli bir kavram.

Ah. Acıkmaya başladım. Şehirde benimle biraz dolaşmaya ne dersin? Diğer bir seçenek de seni burada hapis bırakmak ama bunu yapmayı pek tercih etmem. Şüphesiz ki akıllılık edip kaçmaya yeltenirsin ve bu sırada da pek çok antikamı paramparça edersin. Senin yerine başkasını bulabilirim tatlım ama eşyalarım eşsiz. İşte bu kadar basit.

Yalanlar

Benimle gelmeye karar verdiğin için sevindim. Yatak odasındaki dolapta senin için uygun bir şeyler bulduğum için çok şanslıyız değil mi? Eğer endişeleniyorsan söyleyeyim, hayır onlar önceki kurbandan kalma değil, sadece yıllar boyunca aynı duruma sürekli düştükçe bazı şeylere hazırlıklı olmayı öğreniyorsun. Eminim, embraceimden beri dolaştığım ilk kadın olduğunu düşünmüyorsundur. Çok tatlısın, ama böyle şeylerin kafana girmesine izin verme canım.

Bu akşam soğuk, öyle değil mi? Nefesime baktığını fark ettim, evet senin ki gibi buhar var. Bu, kendimi diğer vampirlerden, avcılardan veya istemediğim başka kişilerden gizlemek için uyguladığım, oldukça işlevli, kanın başka bir kullanımı. Sana, kendi türümdekilerden kaç tanesinin, sadece ufacık bir detayı gözden kaçırdıkları için sonunun geldiğini söylesem çok şaşırırdın. Aslında şeytan detaylarda gizlidir

Bu arada, kurt sürüye karışmaktan hoşlanır, evet.

Hımm. Avcılar. Ateşle dolu, kendi kendilerini tayin ettikleri misyonlarını gerçekleştirmek için her şeyi yapmaya hazır, kötü insanlardır. Pek çoğu, benim türümdekileri yok etmek amacıyla yanlarına yarım milden fazla bile yaklaşamaz, geriye kalanı yani büyük çoğunlukları amaçlarını gerçekleştirmek için yarardan çok zarar getirirler. Onlar ölüm ötesindekilerin en zayıflarını ve aptallarını avlarlar, daha iyi, daha akıllı ve daha güçlü vampirlerin ise kalmasını sağlarlar. Pek çok avcı kendinin patronudur, gecenin bahçelerine körlemesine ayak basan, ellerinde pompalı tüfekler ve kazıklar olan gürültücü bir ayak takımı. Diğerleri bizi, düşmanın, Amerikan kültürünü yıkmak için yarattığı bir komplo olarak görenler, devletin için çalışırlar. Embesiller.

En tehlikeli avcılar, Katolik Kilisesine bağlı olan ve kendilerine Leopad Topluluğu adını vermiş olan gruptur. Aptallaşma. Bu engizisyonun modern versiyonudur. Onlar ve onlar gibiler, Kinderdlar hakkında varılabilecek bütün yanlış sonuçlara engel olacak kadar doğru bilgiye sahiptirler. Basit bir vampir avcısına göre bizler, dünyaya yıkıma sebep olmak ve Efendimize hizmet etmek için gönderilmiş şeytan’ın piyonlarızdır.

Bu, bazıları bunun tersini düşünse de, şüphesiz ki saçmalık. Efendi olarak ne bir insan ne bir vampir ne de bir şeytan tanımam. Kendi iradem dışındaki hiçbir iradeye hizmet etmem. Vampirler basitçe, sizin Engizisyonunuzun ortalama olarak kabul ettiği normlara uymayan amaç ve arzuları olan yaratıklardır. Ayrıca onların kendi kendilerinin işkencecileri ve cezalandırıcıları olduğunu duydum, bunun da toplumsal değerler içerisinde pek iyi bir davranış olduğu söylenemez.

Bunların dışında da, bizim işimize yarayan, pek çok yarı doğru ve kavram hataları mevcut. Yolun karşısındaki kiliseyi görüyor musun? Onun tam karşısındaki, -kilisenin haçının gölgesinin düştüğü- Media Crucis’de çalışıyorum ve bu bana herhangi bir kutsal zarar vermiyor. Onu tutan kişinin gerçek bir inancı olmadığı sürece de herhangi başka bir haç, Davut Yıldızı veya başka bir din aparatı da zarar vermeyecektir. Seni temin ederim, o tarz bir inanç bu günlerde oldukça az bulunuyor. On denemenin dokunuzda (eğer istiyorsan) bir rahibin yanına gidip, elindeki haçı alıp, o hala Tanrısına neden onu korumadığını sorup dururken onu öldürmeyi başarabilirsin.

Tabii ki ben böyle bir şey hiç yapmadım.

Filmlerde size sattıkları bir çok şey de palavradır. Sarımsak? Değersiz. Bir kazık? Sadece tam olarak kalbine saplanırsa ve böyle bile olsa seni yalnızca hareketsiz bırakır. Akan su? Teşekkürler, ben banyo yapıyorum. Güneş ışığı? Pekala, bu canını yakar ama seni küle dönüştürmesi için bir gıdım ışık huzmesinden fazlası gerekir. Alev için de aynı şey geçerli, seni yakar ama bunu yapması birkaç saniyeden uzun sürer.

Bütün bu örnekler için “sen” kullanmışım öyle değil mi? Bunun için gerçekten özür dilerim. Neden böyle yaptığımı gerçekten bilmiyorum.

Şu an nereye gittiğimiz merak ediyorsan, bir gece kulübüne gidiyoruz. Daha açıklayıcı olmak gerekirse, diğer türdeşlerin toplanıp, yırtıcı hayvan olduklarını belli etmedikleri bir bara gidiyoruz. Ayrıca benim türümden ancak başka ailelerden olan birkaç kişiyle daha tanışacaksın. Endişelenme, benim konuğum olduğun sürece, onlar senin için bir tehlike arz etmiyorlar. Bu gece kimsenin seni incitmesine izin vermek gibi bir niyetim yok.

Kanın Lezzeti

İşte geldik: Xero, bu bok çukuru metropolde, sözde gece kulübü denilebilecek yerlerden biri. Eğlence yerleri gelir ve geçer –dans salonlarından, gizli içkilerin satılığı yerlere, çiftlere yönelik kulüplere, hamburgercilere, oradan kahve evlerine, diskolara ve en son olarak da buna dönüştü. Detaylar önemli değil, fakat her zaman gençlerin gideceği ve gece paralarını bitirene kadar ne kadar asi olduklarını gösterebileceği yerler vardır. Onlar tehlikenin tadına bakmak istiyorlar biz ise sadece kanın tadına bakmak istiyoruz anlıyorsun değil mi? İlgilerimizdeki ortak nokta oldukça doğal ama durumdaki ironiyi onlar kaçırıyorlar.

Hayır sırada beklemeyeceğiz. Kapıdaki fedai bizimkilerden, anlıyor musun? O bizim ghoul dediğimiz şeylerden. Sık sık bir parça vampir kanı içer ve karşılığında vampir olmanın avantajlarından bazılarına sahip olur. Sayıları azdır, unutma, ghoullar hala kesinlikle insandırlar. Bu anlaşmanın avantajları sınırlıdır, ghoullar bizim güçlerimizin tamamına sahip olamazlar ama karşılığında hala çocuk sahibi olabilir, güneş huzmelerini omuzlarında hissedebilir ve kazara boğulabilirler.

Evet, bir başkasını ghoul yapmak, yine kanın niteliklerinden biridir. Kan hakkında sana söylemediğim daha bir sürü muhteşem şey var, seni eğitmek için para almıyorum nasıl olsa. Hala meraklanmaya devam ediyor musun? Pekala, bu nasıl: Bir vampirin kanını üç kere içersen ona umutsuz bir şekilde bağlanırsın. Sonunda hissedilen bu düşkünlük hissine Kan Bağı denir ve eğer vampir bunun desteklenmesinin ve sürdürülmesinin sorumluluğunu alırsa, sonsuza kadar sürer. Sonuçta, o kişi ondan kaçmak için ölemez bile.

Bunu hayal edebiliyor musun bu arada? Birilerini sonsuza kadar sevmek zorunda kalmak? Birilerine karşı duyduğun sevginin –ki bu sevgi o kadar güçlü ki onlar için öldürür veya ölürsün- lanet olası, teşvik edilmiş bir yalan olduğunu bilmek. Onlardan aynı anda hem nefret etmek hem de aşık olmak ama bu konuda hiçbir şey yapamayacak durumda olmak.

Evet, sanki bunu kişisel olarak tecrübe etmişim gibi konuşuyorum öyle değil mi? Nasıl işlediği çok garip. Burada adımlarına dikkat et, müdüriyet bütün müşterilerimizin karanlıkta göremediğini bazen unutuyor.

Ayrı Soylar

Şimdi, seni etraftakilerle tanıştırmadan önce, aile ilişkileri konusunda bir ön bilgilendirme yapacağım. Vampir efsanelerine göre, bizler hepimiz Adem ve Havva’nın çocuğu Kabil’in soyundan geliyoruz. İddialara göre, Tanrı, Kabil’i, kardeşi Habil’i öldürdüğü gerekçesiyle vampire dönüştürerek cezalandırdı, Tanrı’nın Kabil’in üzerine yerleştirdiği ceza, vampirizmdi. Kabil, üzerindeki bu laneti, “Embrace” aracılığıyla başkalarına geçirebileceğini keşfetti, böylece acı ve yalnızlığını dindirmesi için evlatlar yarattı. Ne yazık ki bu süreç burada sona ermedi.Kabil’in her evladı, başka evlatlar yarattı ve bu böyle devam etti. Kabil hatasını fark etti ve vampirlere evlat yaratmayı yasaklayarak gözden kayboldu.

Tabii ki kedi gidince, ortalık fareye kaldı. Benim de burada olma sebebime bakarak daha genç vampirler, beklendiği üzere onun sözünü dinlemediler. Elbette Kabil’den sonraki her adım -vampirlerin her jenerasyonu- daha zayıfladı ve ölümlülere biraz daha yaklaştı. Kabil’in kendisi birinci jenerasyon, onun evlatları ikinci ve bu şekilde sıralanmaya devam ediyor. 13. jenerasyon, Cehennem’de yakmak için odun harcamaya değecek son nesil olduğunu söyleyebilirim ve 14. jenerasyonun hepsinin kısır olduğuna inanıyorum.

Kimseye kaçıncı jenerasyondan olduğunu sorma. Bunu yapmak ölümcül derece kaba kabul edilir.

Hepsi bu da değil -beni bu gürültüde duyabiliyor musun? Neden ölümlüler bununla dans etmek isterler anlamıyorum, bu gürültünün sesi çok yüksek değil mi? Ne olursa olsun hepimiz Kabil gibi değiliz. Eğer öyle olsaydık, Cennet’in, Dünya’ya yardım etmesi gerekirdi. Bunun yerine Kabil’in her bir torunu- Antediluvian dediğimiz, Nuh’un meşhur selinden önce var oldukları için mit kabul edilen varlıklar.- Söylendiğine göre kendine özel büyülü mükafatlar ve lanetlerle donanmışlardır ve belirli bir Kindred’dar gelen bütün vampirler aynı özellikleri barındırmayı sürdürmüşlerdir. Köpek cinsleri veya yarış atları gibi belirli alanlarda uzmanlaştık, ve bu uzmanlaşmış soylar, klan adıyla bilinen gruplara dönüştü. Her birinin güçleri ve alanları birbirinden bağımsız bilinen 13 büyük klanımız var. Bu arada bu güçlere “disiplinler” deriz. Niyetleri ve amaçları ne olursa olsun, büyülüdürler. Benimkilerden birini kullanırken beni gördün. Diğerlerini görmemek için dua et.

Oh ve bir de Cihad var tabii ki. Evet, Cihad. Sonsuz Boğuşma, Büyük Oyun veya ona istediğiniz herhangi bir şiirsel ismi verin. Pek çok Kindred’ın, Cihad’ın da aynı Antediluvian’lar gibi bir mit olduğunu söylemelerine rağmen, diğer pek çoğu da soğuk ve ölü kalplerinin derinliklerinde ona inanmaktadırlar. Hikayelere göre, ilk geceler boyunca, Kabil’in en büyük evlatları, kendi çocuklarını ve kendi türdeşlerini kullanarak kendi aralarında savaşmaya başladılar ve rakiplerinin takipçilerine saldırttılar. Doğal olarak, biz vampirler ölümsüz varlıklar olduğumuz için, aramızda filizlenen eski kan davaları da asla sona ermez ve bu yüzdendir ki bu kandırma ve saldırı, müdafaa ve karşılık verme dolu oyunlar, pek çok katılımcısının, boğuşmanın tam olarak hangi bölümünde yer aldığından habersiz olduğu şekliyle, şu anda sürmekte olan gecelere kadar (dediklerine göre) varlığını sürdürmüştür. Kindred, Kinderd’a karşı, klan bir başka klana karşı, bir insan milleti bir başka insan milletine karşı… Bütün bunlar saklı olan bir kuklacının iplerine bağlıdır. Gerçekten aptalca bir fikir, ancak yine de geceleri oldukça garip şeyler gördüm ve yaptığım işler benim kendi isteğimle mi yoksa… Ah, neyse. Varoluşçu saçmalıklar.

Her neyse seni çevrendekilerle tanıştırmama izin ver. Şuradaki dantelli siyah etekli ve silindir şapkalı kadını görüyor musun? Hayır o değil, diğeri. Adı Jillian. O bizden biri ama benim olduğumdan başka bir klana mensup. Daha açıklayıcı olmak gerekirse Toreador klanından. Ya da ortalama akıla sahip olan birinin inanacağı şey bu. Basma kalıplara biraz yer veririm, özellikle de söz konusu olan soylularsa.

Jillian ve arkadaşlarını fark edilmemeye çalışarak gözleyen, şu kömür paltolu ve yakasız gömlekli beyefendiyi mi soruyorsun? O Paolo, bir Tremere. Tremereler oldukça kötü ve gizemli büyücülerdir. Birini sinirlendirirsen, hepsinin düşmanlığını üzerine çekersin. Ve şu köşedeki motosikletçi ceketi giyen haşince ve dik dik bakan hödük mü? Devin. O bir Brujah, bir kışkırtıcı ve şu an aslında avlanıyor. Ve er ya da geç çekici hali bir kadının ilgisini çekecek ve o kendisinin keyiflendirilmesine ve eve götürülmesine izin verecek sonra da… Eh sonra ne olduğunu biliyorsun.

Bunu bölmeye çalışma, yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm. Kendini bir doğa belgeseli izliyormuşsun gibi hayal et. Gerçekten de burada olan şey bu. En güçlünün hayatta kalma ilkesi. İnsanlık sürüsü birkaç hayvan kaybediyor ama çoğu zarar görmeden yaşamaya devam ediyor. Bu avcı ve av arasındaki dengedir.

Bu arada Camarilla işte bununla alakalıdır, dengenin sürdürülmesi. Bizim sürünün içine gözü dönmüş bir şekilde dalmadığımızdan ve sizin aranızda avcıların dolaştığını öğrenmediğinizden emin olmak için vardır.

Camarilla nedir? Bazı vampirlere göre pek bir şey değildir. Teoride, düzeni sağlamayı ve Maskeli Baloyu korumak isteyen bütün vampirlerin kabul ettiği gizli bir organizasyondur. Gerçekte ise sadece yedi büyük klan ve ek olarak bazı başkalarınca kabul edilmiştir. Bir kaç klan kendini bağımsız olarak nitelendirir ve geriye kalanlar da canice bir tarikat olan Sabbat’a üyedir. Devin, Sabbat’ın yanında, hemşirelik okulundaki öğretmenler gibi kalır, onlar daha çok Engizisyonun kafasında yarattığı vampir tiplerine daha yakındırlar.

Yine de biz Camarilla’nın iyi olduğunu düşünme. Değiliz. Biz bu noktada sadece, yarı var olmanın daha güvenli olduğunu ve sizinle çalışmanın sizinle savaşmaktan daha kolay olduğunu fark ettik. Bizim “iyiler” olduğumuzu düşünerek asla kendinizi kandırmayın.

Sadece, canlı olarak bizim işimize ölü olduğunuzdan daha çok yarıyorsunuz.

Bu akşam iyi görüşlü kimse yok, sanırım- Devin spot ışığının önünü kapatıyor. Hadi çıkalım buradan. Senin temiz bir havaya ihtiyacın varmış gibi görünüyor ben de çok sıkıldım.

Hayır seni öldürüp arka sokaklarda kanını içmeyeceğim. Embrace lüks içerisinde rahat bir yerde gerçekleşmeli. Ayrıca, ilk açlığını geçiştirecek besini sağlayacak kadar ghoulum depolanmış olmalı, ben cömert türden bir Sire’ım.

Lütfen şaşırmış numarası yapma. Saflık cilt rengine hiç uymuyor. Bütün gecedir ip uçları verip duruyordum ve sen de gayet farkında olarak onları topluyordun. Ayrıca, bütün bunları sana anlattıktan sonra yürüyüp gitmene izin vereceğimi düşünmedin değil mi? Oh dünyanın büyük bir çoğunluğu sana anlattığım hikayeleri anlatsaydın deli olduğunu düşünürdü ama yeteri kadar insan da düşünmezdi. Onlar inanırdı ve diğer insanlara anlatırdı. Ve bütün her şey iskambil kartlarından yapılmış ev misali yıkılırdı.

Yani canım, senin bu işin içinden canlı olarak çıkmana izin vermemin hiçbir yolu yok.

Yine de ölü olarak yürüyebilirsin. Sana önerdiğim şeyi biliyorsun. Derinlerde bir yerde bunu istediğini de biliyorsun. Eğer istemeseydin, saatler önce kaçmaya çalışırdın. Ama buradasın.

Yani, güzel hanımefendi, seni sonsuza kadar yaşatacak mıyım? Evet mi? Çok sevindim.

Elimi tut tatlım, hala korkuyor musun?

Korkmalısın.

---

Kaynak

41
Kurgu İskelesi / Kayıp
« : 17 Ocak 2011, 23:14:08 »
  Gözlerini açtı. Birkaç kez kırptı, tekrar kapattı ve tekrar açtı. Değişen bir şey yoktu. Parmaklarıyla göz kapaklarını kontrol etti. Olması gerektiği gibi açılıp kapanıyorlardı. Fakat değişen hiç bir şey yoktu. Her yer siyahtı, zifiri karanlık. Elleriyle çevresini yokladı, hiç bir şey yoktu. Kafasını yattığı yerden kaldırdı ve havayı kokladı. İs kokusu hakimdi içinde bulunduğu karanlığa. Kış kokusu. Soğuğun kokusu.

  Ayağa kalkmaya çalıştı. Bacakları uyuşmuş gibiydi, zorlandı. Birkaç kez sendeledi, bir kez yere düştü. Yüzü yere değdiğinde yattığı yerin ıslak olduğunu fark etti. Islak ve soğuk. Elleriyle vücudunu kontrol etti baştan aşağıya. Olağan dışı bir şey yok gibiydi. Üzerinde dantelli bir elbise olduğunu hissetti. Parmakları ilk kez yumuşak bir nesneye değdiği için olsa gerek elbisesinin üzerinde uzun süre gezindi. Dakikalarca hiç bir şey göremediği çevresine baktı durdu gözlerinin karanlığa alışmasını umarak. Fakat hiç bir şey değişmedi. Sadece karanlık, sadece soğuk. Çıplak ayakları üşümeye başlayıp vücudunu titrettiğinde harekete geçmesi gerektiğini anladı. Sağ ayak, sol ayak, sağ ayak, sol ayak. Yürüyebiiyordu.

  Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Ne sağa döndü, ne sola. Dümdüz yürüdü. Karanlık bir parça olsun açılmadı, soğuk bir nebze olsun azalmadı. Yürümeye devam etti. Ne kadar süre yürüdüğünü hiç düşünmedi. Tarihi veya bulunduğu yeri hiç merak etmedi. Bacaklarının onu taşıdığı yere kadar yürüdü. En sonunda ileriye attığı sağ bacağı vücudunun ağırlığını çekemeyerek büküldüğünde yüz üstü yere kapaklandı. Yer ıslaktı. Islak ve soğuk. Her zamanki gibi. Yerden kalkmaya tenezzül etmedi, yüz üstü yattığı yerde gözlerini kapattı. Hiç yol kat etmemiş olduğunu düşünüyordu ama yorulmuştu. Aklında tek bir düşünce bile olmaksızın dinlendi. Sonunda uyudu.

  Uyandığında saçının havada dans ettiğini hissetti. Gözlerini araladı, sarı bir gökyüzü karşıladı onu. Kafasını hafifçe kaldırdı yerden, rüzgarı hissediyordu. Saçları dalgalanıyordu, elbisesi üzerinden kurtulmaya çalışır gibi sallanıyordu rüzgarda. Çevreye baktı kafasını yavaş yavaş çevirerek. Koyu kahverengi toprağın üzerinde yatıyordu. Çevresinde hiç bir şey göremedi. Yalnızca bulutsuz, alabildiğine geniş bir gökyüzü ve toprak. Manzarayı bozan tek şey ufuk çizgisiydi. Güneş görünmüyordu fakat etraf aydınlıktı ve ufuk çizgisi yemyeşil parlıyordu. Sanki yeşil bir güneş batıyormuş gibi.

  Ayağa kalktı ve üzerine baktı. Üzerindeki elbisenin beyaz renk olduğunu fark etti. Yüzüne çarpan saçlarını tuttu eliyle, uzundu, düzdü ve simsiyahtı. Vücuduna baktı. Ne bir yara vardı, ne de başka bir şey. Bembeyaz bir ten, biçimli ve zayıf bir vücut, siyah saçlar. Kafasını kaldırıp havayı kokladı, artık is kokusu yoktu. Soğuk da değildi ne hava ne toprak. Sanki bir gecede iklim değişmiş gibiydi. Derin bir nefes aldı gözlerini kapatarak. Gözlerini açtığında kendisine göz kırpan tek bir yıldız gördü. Hava aydınlıktı, fakat yıldız gayet net bir şekilde parlıyordu tepesinde. Bir kez daha baktı çevreye ve yeşil ufka. Yıldızın bulunduğu yöne gitmeye karar verdi. Ayaklarını sürüdü bir kez, tekrar yürümeye başladı. Yürüdü, yürüdü ve yürüdü...[*]Devam edecek.[/*]

42
FRP Arşivleri / S.W.A.T. RP
« : 09 Ocak 2011, 18:30:01 »


Büyük bir iş merkezi.

Yüzyılın en büyük terör saldırılarından birisi.

Yüzlerce rehine.

Yüzlerce düşman.

Bir S.W.A.T. ekibi.

Oyun, sitenin kendi FRP Odası'nda oynanacaktır. Katılmak isteyenler için karakter kağıdı, nasıl doldurulacağı ve dinamikler vs. aşağıdadır. Aynı zamanda katılacak kişilerin karakter kağıtlarının altına müsait oldukları tarihleri yazmaları rica olunur.

Kontenjan: 4+1

Karakter Kağıdı;
Spoiler: Göster
Alıntı
İsim: Karakterin adı soyadı
Yaş: Karakterinizin yaşı
Fiziksel Kişilik: Dış görünüş
Zihinsel Kişilik: Sinirli, kendine güvenen vb.
Özgeçmiş: Oldukça kısa bir özgeçmiş

-Özellikler- (Toplam 10 tane verebilirsiniz)

Hız: ooo
Güç: ooo
Dayanıklılık: ooo
Farkındalık: ooo
İsabet: ooo
Sabır: ooo
Refleks: ooo
Can: 20 (Değiştirilemez)

-Kabiliyetler- (Toplam 15 tane verebilirsiniz)

Nişan Alma: ooooo   (Uzun menzilli silahlarda nişan alma yeteneği)
İmha Yeteneği: ooooo   (Patlayıcı, alarm vb. aygıtları imha etme yeteneği)
Bilgisayar: ooooo   (Bilgisayar ve sistemlerden anlama)
Patlayıcılar: ooooo   (C4, Plastik patlayıcı vb. Şamatayı sevenler için)
Yakın Dövüş: ooooo   (Çıplak el ile rakibe üstünlük sağlama)
Ağır Silahlar: ooooo   (Pompalı tüfekler için en az 2, ağır makineliler için en az 4, roketatar için en az 5)
Dikkat Dağıtma: ooooo   (Düşmanın dikkatini dağıtma)
Pazarlık: ooooo   (Düşmanla pazarlık etme, oyalama)
Taktik: ooooo   (Yaratıcı fikirler üretme, çevreyi kullanabilme)
Gizlilik: ooooo   (Ses çıkarmadan ilerleyebilme, beklenmedik saldırılar yapabilme)
Baskın: ooooo   (Ani girişler ve baskınlarda daha rahat isabet bulabilme)
Liderlik: ooooo   (Liderlik gruptaki konumunuzu belirler. En yüksek liderlik puanına sahip kişi lider olur.)
Fırlatma: ooooo   (Bomba, fırlatma bıçağı vs. atma özelliği)

-Ekipman-

Silah: (Silah listesinden seçiniz)
İkincil Silah: (İkincil silah listesinden seçiniz)
Aksesuar: (Aksesuar listesinden seçiniz)
Mermi: (Seçtiğiniz silahın mermi değerini yazınız.(Ekstra şarjör + 100 mermi sağlar))


Silah Listesi; (1 tane seçilecek)
Spoiler: Göster
Alıntı
-Hafif Makinalılar-
Silah İsmi (Hasar) [Mermi Sayısı]

MP5 (5) [150]
AK74u (5) [150]
P90 (5) [150]
Mini Uzi (3) [200]
Skorpion (3) [200]

-Otomatik Tüfekler-

M16A4 (10) [100]
M4 Carbine (10) [100]
G36C (10) [100]
M14 (10) [100]
SCAR-H (10) [100]

-Ağır Makinalılar-

M249 (15) [200]    (-1 Hız -1 Refleks)
RPD (15) [200]    (-1 Hız -1 Refleks)
M60E4 (15) [200]    (-1 Hız -1 Refleks)

-Pompalı Tüfekler-

W1200 (20) [50]    (Menzil 5 metre)
M1014 (20) [50]    (Menzil 5 metre)

-Sniperlar-

M40A3 (20) [30]    (Menzil 300 metre)
M21 (20) [50]    (Menzil 100 metre)
Dragunov (15) [50]    (Menzil 500 metre)
R700 (15) [50]    (Menzil 500 metre)
Barrett 50. Cal (20) [20]    (Menzil 500 metre)

-İkincil Silahlar-

Desert Eagle (5) [20]
M9 (3) [40]
M1911 (4) [30]
USP45 (3) [40]
Altıpatlar (10) [6]


Aksesuar Listesi; (1 tane seçilecek)
Spoiler: Göster
Alıntı
Gece Görüşü
Termal Görüş
El Feneri
10 Adet Fırlatma Bıçağı
Dürbün
Ekstra Şarjör
4 Adet Flaş Bombası
4 Adet Sis Bombası
4 Adet El Bombası


Oyunda haritalar olacak. Gireceğiniz yerin ve hedef noktanızın yerleri harita üzerinde belli olacak, düşmanların yerleri, rehinelerin yerleri, alarmların yerleri gibi ayrıntılar da belli olacaktır, fakat bunları oyuncu göremeyecektir elbette.

Doldurmak için boş karakter kağıdı;
Spoiler: Göster
Alıntı
İsim:
Yaş:
Fiziksel Kişilik:
Zihinsel Kişilik:
Özgeçmiş:

-Özellikler-

Hız: ooo
Güç: ooo
Dayanıklılık: ooo
Farkındalık: ooo
İsabet: ooo
Sabır: ooo
Refleks: ooo
Can: 20

-Kabiliyetler-

Nişan Alma: ooooo  
İmha Yeteneği: ooooo  
Bilgisayar: ooooo  
Patlayıcılar: ooooo  
Yakın Dövüş: ooooo  
Ağır Silahlar: ooooo  
Dikkat Dağıtma: ooooo  
Pazarlık: ooooo  
Taktik: ooooo  
Gizlilik: ooooo  
Baskın: ooooo  
Liderlik: ooooo  
Fırlatma: ooooo  

-Ekipman-

Silah:
İkincil Silah:
Aksesuar:
Mermi:


Kolay gelsin.


Ekip


-Jennifer Carter (Lider) / SoulSucker
-Johny White / aNTiSePTiK
-Lee Murk / Vega
-Raisor / burnich roland
-Hélena / black_helen

43
Kurgu İskelesi / Laion Felsefesi
« : 14 Aralık 2010, 01:04:53 »
''İnsan, elf, cüce ya da herhangi bir ırktan olabilirsiniz. İyi, kötü, çıkarcı veya yardımsever olabilirsiniz. Küçük, büyük, ölü ya da ölümsüz de olabilirsiniz. Ne olursanız olun, bir Laion olmak için ihtiyacınız olan yalnızca tek bir nitelik var; saflık.''

Lai; doğal olanı koruma felsefesidir.


Düzenin koruyucuları, saf olanın muhafızları. Onlar hayatlarını doğal olan her şeyi korumaya adamıştır.

Onların kulak verdiği ses akıllarına değil ruhlarına aittir.

Onlar güçlüdür. Onlar sessizdir. Onlar yalnızca istediklerinde görülebilirler.

Onlar dişidir. Onlar erkektir. Onlar elftir. Onlar insandır.

Onlar her şeydir.

Onlar doğayı tehdit edene felakettir. Düzenin dışındakine ölümdür.

Onlar var olan en güçlü zihinler ve bedenlerdir.

Onlar büyük bir ailedir.

Her biri onlarca kişiye bedel bir aile.

Onlar ruhların yoldaşlarıdır.

Onlar Laiondur.

Eğer bu dünyaya ait değilseniz;

Onlar ölümdür.


44

Selamlar sevgili rıhtım sakinleri.

Kayıp Rıhtım'ın 3.yılına özel bir etkinlik olarak İstanbul'da bir araya geliyoruz! Sohbet edecek, Rıhtımın 3. yaşını kutlayacak, yiyecek, içecek, frpler oynayacak, birbirimizi daha iyi tanıyacak ve magicalbronze'un bize bir 'babalık' yapıp hesabı üstlenmesi için hep birlikte tezahürat yapacağız. Kısacası eğlenmeyi planlıyoruz!

Katılımın ne derece olacağı hakkında bir fikrimizin olması ve çoğunluğun uygun olduğu buluşma gününü (büyük ihtimal bir pazar gününe denk gelecektir) hesaplayabilmek adına yorumlarınızı ve katılmak isteyip istemediğinizi yazmanızı rica ediyoruz.

Herşey kesinleştiğinde bu mesaj düzenlenerek buluşma günü ve mekânı yazılacaktır.

Gelmeyen çok şey kaçırır.


Buluşma Tarihi : 26 Aralık olarak kesinleşmiştir!

Buluşma yeri Kadıköy Limon Cafe olarak belirlenmiştir.

Buluşma saati 13:00 olarak belirlenmiştir.



Gelecek Olanlar ve Gelmeyi Düşünenler

-magicalbronze
-KoyuBeyaz
-Baal Adramelech
-Amras Ringeril
-Jean Valjean
-Clorus
-alpi
-fleerdelis
-black_helen
-aLpgiRay^
-Canina
-Fırtınakıran (Kesin Değil)
-mit (Kesin Değil)
-DarLy OpuS (Uğrayabilir[*]İlginç bir durum oldu.[/*])

Liste değişir, eklenir, çıkarılır. Bu haliyle bile maşallahı var.

İsmini eklemediğim varsa lütfen bana özel mesaj atsın veya bu konuya geleceğini belirten bir mesaj yollasın.

Not: Görsel elbette ki magicalbronze'un eseridir.

45
Kurgu İskelesi / Bilinmez Diyarın Destanı
« : 09 Aralık 2010, 12:04:59 »

Bir zamanlar uzakta, varmış büyük bir diyar,
Gelir geçmişten beri, gider sonsuza kadar.
O diyar ki her yanı, büyük dağlarla kaplı;
Kim demiş sade toprak! Denizmiş dört bir yanı.

Güney sıra dağları, vadilerle aşılan;
Var ardında bir batı; kızıl lavla kaplanan.
Tezat olsun kızıla diye donmuş bir yanı,
O topraklar doğuda ak buzullarla kaplı!

Varmış bunun benzeri sıra dağlar kuzeyde,
Tam ortadan bölermiş, ovaları ikiye.
O dağların arkası uzun vadiler kaplı;
Vadiler ki huzura, kavuşanın mekânı.

Kurak çöller ortada uzanırmış eskiden,
Ne bir yağmur gelirmiş, ne de hafif bir meltem.
Bir tufan ki hem doğu, hem batıdan yaklaşan,
Kurutmuş susuzluğu; gitmiş hava, kavuran!

Altı göl, beş de nehir kalmış tufandan yana,
Yeşertmişler her yanı, canlanmış bütün doğa.
Kalmış o çölden geri, iki miras bekçisi,
İkisi de kumlarda, beklermiş nemsizliği.

Büyük yeşil ormanlar türedikçe etrafta,
Türlü ırklar oluşmuş, her biri ayrı yanda.
Kimi kurmuş şehrini büyük bir göl üstüne,
Kimiyse tercih etmiş, ormanı büyük diye.

Bozulmasın hiç diye tüm bu kurulmuş düzen,
İki çeşit taş çıkmış; döngüyü düzenleyen.
Aksamamış o günden bugüne hiç bu sistem,
Irklar özgür yaşamış, hayat devam ederken.

Biri ruhlar taşıymış, pürüzsüz soğuk duran,
Saklarmış o ruhları, dünyadan kaçamayan.
Diğeri dönüştürmüş bu ruhları bir cisme,
Aksamasın yaşamlar, hep devam etsin diye.

Her ırk kendine özgü bir işi benimsemiş,
Ustalaşmış her biri; ''bu meslek benim!'' demiş.
Kimi ticaret yapıp her milletle anlaşmış,
Kimi kendine bakıp, zenginliğe çalışmış.

Ve böyle süre gelmiş, hep bu diyarda yaşam,
''Ve bölye de sürecek!'', demiş büyük bir adam.
Bilinmez ki nasıl bir öyküye gebe bura,
Hep birlikte görelim; ileri bir zamanda...


Sayfa: 1 2 [3] 4