Handaki baskın koku Sierra'nın aksine Ardeve'i o kadar da rahatsız etmemiş, hatta iştahını açmıştı. Sierra'nın sebzeli yemeklere karşı epey soğuk baktığını bildiğinden kendi kendine kıkırdadı. Ama yemekten önce yapmaları gereken işler vardı ve kısıtlı zamanları da düşünüldüğünde ilk öncelikleri belliydi.
Pendroslular'ı gördüğünde gözlerini kıstı. İmparatorluğa (artık ne kadar imparatorluk denebilirse) bağlı insanların başka ülkelerde görüldüğü yerler genelde şiddetli kavgaların tam ortası olurdu, bu yüzden bir gözünü onların üzerinde tutmaya karar verdi. Ne iş çevirdiklerine karşı bir merak beslemiyordu ama kendi subay arayışı sırasında onlara bilmedikleri bir bilgi vermeyi de göze alamazdı. Oturacağı masayı onlardan mümkün olduğunca uzakta seçmeye çalıştı.
Hanın sahibi Enrique bir anda karşılarına çıkınca hancıya gülümsedi ama Sierra'nın kıvrakça kaçtığı kucaklaşma faslı nefesini kesince o gülüşü kayboldu. Adamın tombul kollarından zor bela kurtulup üzerini düzeltti.
"Seni görmek de güzel Enrique. Şaheserlerinin kokusu bizi uzaklardan buraya çekti her zamanki gibi. Umarım her yeri saran şu kokunun kaynağından bizim için de biraz vardır." Arkasındaki Sierra'nın yüzünü buruşturduğuna emin bir şekilde hancıya sırıttı.
Adamın donattırdığı masaya memnuniyetle geçip oturdu ve Sierra'nın da aynısını yapmasını bekledi. Ardından aşırı ilgili hancının kendilerine yardımcı olabileceğini düşünerek sandalyesinde geriye yaslanıp adamın boşboğazlığını kendi lehine kullanmaya karar verdi.
"Denizcilik nasıldır bilirsin, dalgalar bizi nereye savurursa oraya gidip değerli olan her şeyi eve getiriyoruz. Ama burada işler bizimkinden daha ilginç gibi, okyanusta bu kadar farklı insanı bir arada göremiyorsun. Şu adamlar mesela, Pendros'lulara benziyorlar ha? İnsan burada ne arıyor olabileceklerini merak ediyor."
Adamın cevabını beklerken bir yandan da asıl aradığı şeyi hancıya açıklayıp açıklamamayı kafasında tartıyordu ve sonunda adamın yardımcı olabileceğine karar verdi. Kendisini desteklemesi için ayağıyla Sierra'yı masanın altından dürtüp söze girdi, sonuçta hancının asıl ilgi odağı kendisi değil oydu.
"Mekanın her zamanki gibi denizcilerle dolu Enrique, insan burada kendisini gemisinde gibi hissediyor. Ne dersin, bu iki yorgun denizciyle muhabbetini paylaşmak isteyecek tecrübeli eller var mıdır burada? Bakarsın ortak birkaç yönümüz çıkar ve hanından mutlu bir şekilde ayrılıp aynı gemiye yöneliriz."[*]if you know what I mean
))))[/*]
Sandalyesinde geriye doğru dönüp gelişigüzel hana baktı.
"Şuradaki tek başına oturan genç adam mesela. Ya da muhabbeti koyu görünen şu kadın. Denizle aşinaymış gibi görünüyorlar."