Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - KoyuBeyaz

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 72
16
NES 7.0 - Yeni Dünya / Ynt: Yeni Dünya - RP Dışı
« : 16 Ağustos 2015, 20:59:41 »
Selamlar. Lordmuti gördüğünde daha ayrıntılı cevap verir ama bildiğim kadarıyla bu oyun devam etmeyecek.

17
Radyo Kulesi / Ynt: Kahramanın Yol Türküsü ||Cumartesi -21.00
« : 16 Ağustos 2015, 19:52:56 »
Cik. :P

18
Fakat yazı pulitzerlik olmuş. Hiç bilmediğim bir konudan tek bir makalede etraflıca bilgi sahibi oldum. Başta "oha amma uzunmuş," dedim ama siz öyle demeyin, çatır çatır gidiyor çünkü. Ortalık nasıl karışmış öyle yahu?

Olayların kendisi ise çok acı gerçekten. Irkçılığın, homofobikliğin, cinsiyetçiliğin bu kadar büyük ve tarafsız ve özgürlükçü olması gereken bir ödüle böylesine bulaşması... İnsanların buna göz yumması ve hatta büyük bir kitlenin desteklemesi... Her zamanki gibi haklı olabilecek bir amaçla başlayan hareketin büyüyüp, değişip, iyi yönlerini arkaya, kötü yönlerini öne aktarıp değişmesi ve bu hale gelmesi... Objektifliğin esas olması gereken bir ödüle bu kadar açıkça bulaşan şeyleri görünce insanlardan tiksinmeden edemedim.

İnşallah her şeyin doğru yola girmesi sağlanır da ödül alan eserlerin gerçekten kaliteli olacağına güvenmeye devam edebiliriz.

19
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Batman Artık Türkçe!
« : 08 Ağustos 2015, 23:12:01 »
Batman: Ailenin Ölümü bugüne kadar okuduğum en iyi Batman çizgi-romanı, hatta en iyi çizgi romandı. Öldüren Şaka'yı rahatça geçti benim gözümde açıkçası. Joker'in gerçekten bütün karakterini açık açık hissedebilmenin yanı sıra cildin tamamı o kadar gergin ilerliyordu ki...

Çok şey söylemek istiyorum ama aynı zamanda hiçbir şey dememek de istiyorum. Cildi ödünç aldığım Fırtınakıran'la konuşmamızdan şunu bırakıyorum buraya sadece;

Cildin özeti: Oha.

20
Kurgu İskelesi / Ynt: 1.Denenme-Valdurin Diyarı Geleneği
« : 07 Ağustos 2015, 22:41:20 »
Selamlar.

Öncelikle buna deneme demeyelim, aklınızdakileri yazıya geçirme diyelim. İnsanın aklında kurduğu şeyleri yazmaya başlaması bazen sıkıntılı bir süreç oluyor fakat burada birden çok sıkıntı var. Diyeceklerim (eğer siteye bir daha girip de bu mesajı görürseniz) çok temel şeyler olacak ve amacım pislik yapmak değil gerçekten yardımcı olabilmek.

İlk olarak imla. Cümleleri ardı ardına sıralamak yazı yazmak anlamına gelmiyor. Yazım kurallarına -tamamen dikkat etmeyecek olsanız bile en azından noktalama kurallarına- dikkat etmek ne anlatmaya çalıştığınızın anlaşılmasını sağlar. Ben bu yazı öbeğinin (paragraf demeyeceğim) yarıdan sonrasını okumadım, daha doğrusu okuyamadım. Kelimelerin doğru yazılışları, imla kuralları, kısacası bir dilin gerekliliklerini yerine getirerek yazarsanız düşüncelerinizi gerçekten yazıya geçirmiş olursunuz. Şu durumda bunu söyleyemiyoruz.

İkincisi bu tarz fikirler her ne kadar paylaşması çok güzel hissettirse de kendiniz için yazılırsa çok daha faydalı olur. Aklınızdaki fikirleri (Türkçe'ye özenerek lütfen) bu şekilde yazıp bir araya toplarsanız bir süre sonra bunların bir araya gelmeye başladıklarını göreceksiniz ve ortaya gerçekten anlamlı bir öykü ya da evren ya da kurgu çıkarabileceksiniz. Ama şu aşamada, ı-ıh. Böyle değil.

Bariz şeyleri hafife almadan yazmaya devam etmeniz dileğiyle.

21
Kurgu İskelesi / Ynt: Karlı Gece
« : 07 Ağustos 2015, 22:31:17 »
Selamlar, biraz acı tatlı bir yorumla geldim.

Olumlu yönleri genelde söylenmiş, birkaç eleştiri de olmuş. Bunlarda bahsedilen şeyleri yorumumdan çıkararak gözüme çarpan birkaç şey söylemek istiyorum.

İlk olarak paragrafların görevi çok iyi yapamadığını söylemeliyim. Bazı noktalarda ("Cümlesinin sonunda, artık iyice ısınmış kılıca elindeki çekiçle sert bir darbe indirdi," diye başlayan paragrafta özellikle) paragrafın içerisinde iki farklı konudan bahsediliyor. Bu durum cümleler ardı ardına sıralandığı için kişi/mekan ayrımının yapılmasını zorlaştırıyor. Hikayenin bir noktasından başka bir noktasına geçerken ya da konuyu değiştirirken paragraf kullanılması kafa karışıklığını gideriyor, buna daha fazla dikkat etmek hikayenin akıcılığı açısından önemli.

İkinci olarak diyaloglarda biraz zorlama var gibi. Fazla samimi olma çabası karakterleri yapmacıklaştırmış. Karakterlerin belli kişilerle karşılaştıklarında -mazileri de hesaba katılarak- esprili bir dil kullanmaları ya da belli göndermeler yapmaları diyaloglara doğallık katar elbette ama bu hikayede göndermelerin ve imalı konuşmaların dozu biraz kaçmış gibi geldi bana. Konuşmalarda biraz daha sıradanlık onları daha gerçekçi hale getirecektir.

Yazım yanlışları elbette olabilir, bunlar kolayca düzeltilebilecek şeyler olduğu için çok değinmiyorum. Fakat özellikle noktalama işaretlerinin (en önemlisi de virgül) yanlış kullanılması ya da kullanılmaması cümlelerde tökezlemeye, hatta bazen anlamın kaymasına yol açıp hikayenin sadece yapısını değil akıcılığını da etkiliyor. O yüzden ekstra özen gösterilmeli. Hikayenin genelinde imla iyiydi ama tabi düzeltilmesi gereken yerler var.

Son olarak hikayenin akışı gerçekten bir devamı olacakmış gibi fakat bir yandan da tam bir başlangıç izlenimi vermiyor. Sanki daha büyük bir şeyin parçası olması gerekiyor ama o şeyin ne olduğu henüz tam oturmamış... Benim daha çok aklıma takılan nokta ise mekanların, olayların ve diyalogların birbirleriyle olan kopuklukları oldu. Gidişat çok sallantılı; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin neredeyse hiç dengesi yok. Tabi bu eleştiriyi bir kısa hikaye bazında yaptığımı da belirtmeliyim zira bunu daha çok bir yazma egzersizi olarak yaptığını düşünüyorum. Aklındaki karakterleri, olayları, mekanları yazıya geçirmek için yazılmış bir yazı gibi. Bunun değeri de tam bir kısa hikayeden az değil, sadece benim eleştirimin girişi, gelişmesi ve sonucu belli kısa hikayelere yönelik olduğunu belirtmek istedim.

Ellerine sağlık ve yazmaya devam!

22
Tartışma başlığında "okumadım çünkü çok reröre" yazmak istemediğim için buraya yazayım bari.

Okumadım çünkü çok rer-

Ben bu tartışmaları çok sevsem de bu ayki kitabı okumaktan itina ile kaçındım çünkü çok düşüncesizce bir seçim yapıldı. Yaz aylarında insanların içini karartıp sıkacak, onları düşüncelere sürükleyecek şeyleri okuduğunu çok sık görmememizin bir sebebi var. Kaçımız tatile yanınızda düşünsel ağırlıklı, ağır ya da iç kararktan temaları olan kitaplar götürüyoruz ki?

Bunu mızmızlık etmek için söylemiyorum. Bu tartışma başlığının selameti açısından ileride tercih edilecek kitap ve türlerde bariz faktörlere daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Okuma Etkinliği için değerli bir tecrübe oldu bu ayki durum.

Seri kitaplar için de hayır diyenlerdenim çünkü çok reröre. (İhsan abinin belirttiği sebepten...)

23
Dipsiz Konak / Ynt: Dresden Dosyaları Rol Yapma Oyunu
« : 24 Temmuz 2015, 19:23:37 »
Bunu bir ara ben de düşünmüştüm, gayet eğlenceli bir oyun oynanabilir. DMliği de üstlenebilirim fakat şu ara olmaz. Müsait olduğum bir an bunun oyununu açabilirim eğer talep olursa. Farklı bir deneyim olur bizler için de. Herhalde Katılımcı sayısı da az olmaz.

Teşekkürler fikir için. ^^

24
Hancıyla olan konuşmaları yararlı olmuştu. İLk geldiğinde gözüne kestirdiği genç adamın iş arıyor oluşu hoşuna gitti Ardeve'in. Aklında kararını vermişti ama elbette sadece görünüşüne ve içgüdülerine göre bir adamı gemisine alacak değildi. Bu yüzden ilk önce onun yanına gitmeye karar verdi.

Enrique'nin gösterdiği diğer iki adamı ise şimdilik gözü tutmamıştı ama yedek bir plan olarak onları da aklının bir köşesine yazdı. En kısa zamanda aradığı adamı bulup denize açılmak istiyordu, keşfedilecek çok şey vardı ve zamanını boşa harcamak hoşuna gitmiyordu. Bu yüzdne hancının meşguliyetini hatırlayıp yanlarındna ayrılmasına minnettar bir şekidle adama gülümseyip yemekler ve bilgi için teşekkür etti ve yemeğe başlamadan iş aradığını öğrendiği adamın masasına yanaştı.

"İyi günler denizci," diyerek yaklaştı adama yüzünde bir gülümsemeyle. "Yalnız başına oturduğunu gördüm ve hakkında biraz bilgi toplama cüretinde bulundum." Elini uzattı sıkmak için. "Ben Sarhoş Solucan'ın kaptanı Ardeve Gustarro. Seni kendi masama buyur etmek ve biraz konuşmak isterim, eğer yapman gereken daha acele işler yoksa... Biraz iş konuşabileceğimizi düşünüyorum."

-Eğer kabul ederse konuya giriş-

"Konuyu çok uzatmayacağım. Muhtemelen seninle ne için konuşmak istediğimi çoktan anlamışsındır ama ben açıkça söyleyeyim. Keşfedilen yeni topraklara yelken açmak için mürettebat topluyorum. Tayfam neredeyse hazır ama önemli bir eksiiğiim var; bana bir subay gerekli. Parası tayfanın kalanı gibi cömertçe ödenecek, keşif sırasında sağlam duruşunu ve güvenini kaybetmeyeceğine emin olabileceğim biri. Zor kararlar verebilecek biri. Açık denizde evinde olduğu kadar rahat edebilecek biri." Sandalyesinde geriye yaslanıp kollarını kavuşturdu. "Sence böyle bir işe uygun adam sen misin?"

25
Sinema / Ynt: Batman v Superman (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 17:15:58 »
Madcap'in yorumuna çokça katılıyorum. Yalnız şu da var, ben Batman vs Superman fragmanını izledikten sonra oturup Man of Steel'i izledim ve belki de tam bu yüzden, Superman'in bu tarz bir yolda olduğunu filmde bolca gördüm. Man of Steel'deki Süperman önceki filmlerde gösterilenle aynı adam değil. O tanrısal Superman imajının içindeyken çok daha acemi, çok daha savruk.Kıyafetleri dışında, günlük halindeyken tam tersi, Superman olduğunu açıkça belli eden bir hal ve hareket yapısı var. Clark Kent'in sakarlığı ve saflığıyla donunu kıyafetinin üzerine çıkardığında oluşan o tanrısal adam arasındaki zıtlığı tamamen kaldırmışlar karakterden (hatta bir nevi ters çevirmişler) ve bence bu çok şey kaybettirmiş. Ama bir yandan da Batman vs Superman gibi bir filme altyapı hazırlamıştı. Çünkü elindeki gücü dünyanın yeni yeni fark ettiği ve bu satten sonraki sorumluluklarını çok hızlı düşünmesini gerektiren bir gidişatı vardı Man of Steel'in, ki sonunda da 'acele işe şeytan karışır' sözünün haklılığını görüyorduk. Buradan sonrası spoiler.

Spoiler: Göster
Zod'u öldürmesi gerekmesi henüz bu süperlik işini dünyaya açmakta acemi olan Superman'de çok büyük bir yara açmış olmalıydı ama filmin bundan sonraki sahnelerinde bunu neredeyse hiç görmüyorduk. Fakat bir yandan da şu var ki film boyunca dünyanın başına gelenler (çok afedersiniz ağzına edilmesi) Superman'in toplum içindeki rolünü ve bundan sonra onun dünyaya ve dünyanın ona nasıl adapte olacağıyla ilgili pek çok soru işareti oluşturmuştu. Batman vs Superman fragmanındaki mahkeme sahnesi tam bu açıdan mantıklı geldi bana, Amerika (ki filmde tabi ki dünyayı temsil etmiş oluyor bla bla) henüz Superman'i nereye koyacağını bilmiyor ve mahkemeye çağırmak gibi komik bir şey yapıyorlar. Superman de karakterine uygun bir şekilde buna katılıyor tabi. Garip mi? Garip. Filmin gidişatına uygun mu? Bence evet uygun.


Sözün özü Man of Steel'de bu filmin gelişini gösteren pek çok şey var gibi. Ya da  asıl doğru şekilde şöyle ifade edilmeli, Batman vs Superman fragmanında Man Of Steel ile aynı doğrultuda ilerleyen bir gidişat izlenimi edindim. Bu durum hikayenin gidişatı açısından sevindirici, -Man of Steel'deki adeta yeniden yaratılan Superman'i ve filmin genel işlenişininin genelde beğenilmediği düşünüldüğünde- filmin içeriği açısından korkutucu bir durum.

Bir de inşallah bu filmde figüranların oyunculuğu biraz daha canlı olur. Allahınızı severseniz yanınızdaki gökdelen yıkılırken 30. katta bulunmanızın tehlikeli olduğunu televizyondan öğrenecek kadar boş olmayın ya.

26
Sinema / Ynt: Suicide Squad (2016)
« : 14 Temmuz 2015, 16:54:39 »
Fragmanın havasını hiç sevmeyenlerdenim ben de. Çok bayat görünen bir senaryonun hişç de tatmin edici olmayan anlatımı ile başlayıp "Harley Quinn mi istiyorsunuz? İşte en seksi sahneleri!" "Bakın Will Smith'i oynatıyoruz filmde, hem de adam ekibin lideri!" "Joker'in performansını merak ediyosunuz di mi? En vurucu sahnesini sona koyduk!" diye bas bas bağıran çok boş bir fragmandı. Ne aralarda gösterdikleri sahnelerde film ile ilgili heyecanlandıracak bir şey var ne de filmin asıl içeriğini çıtlatıp gaza getirecek bir şey. Sadece oyunculukları göstermek ve karakterleri oynaması için seçilen oyuncuların performanslarıyla seyirci çekmeye çalışan bir anlayış bu. Harley sayesinde işe de yaramış görünüyor gerçi ama gene de meh. Oyunculukların güzel olacağını düşünüyorum ama oyunculuk bir filmi sadece bir yere kadar taşıyabilir.

Haksız çıkmayı isterim ben de tabi ama hiç umudum yok ne yalan söyleyeyim.

27
Handaki baskın koku Sierra'nın aksine Ardeve'i o kadar da rahatsız etmemiş, hatta iştahını açmıştı. Sierra'nın sebzeli yemeklere karşı epey soğuk baktığını bildiğinden kendi kendine kıkırdadı. Ama yemekten önce yapmaları gereken işler vardı ve kısıtlı zamanları da düşünüldüğünde ilk öncelikleri belliydi.

Pendroslular'ı gördüğünde gözlerini kıstı. İmparatorluğa (artık ne kadar imparatorluk denebilirse) bağlı insanların başka ülkelerde görüldüğü yerler genelde şiddetli kavgaların tam ortası olurdu, bu yüzden bir gözünü onların üzerinde tutmaya karar verdi. Ne iş çevirdiklerine karşı bir merak beslemiyordu ama kendi subay arayışı sırasında onlara bilmedikleri bir bilgi vermeyi de göze alamazdı. Oturacağı masayı onlardan mümkün olduğunca uzakta seçmeye çalıştı.

Hanın sahibi Enrique bir anda karşılarına çıkınca hancıya gülümsedi ama Sierra'nın kıvrakça kaçtığı kucaklaşma faslı nefesini kesince o gülüşü kayboldu. Adamın tombul kollarından zor bela kurtulup üzerini düzeltti.

"Seni görmek de güzel Enrique. Şaheserlerinin kokusu bizi uzaklardan buraya çekti her zamanki gibi. Umarım her yeri saran şu kokunun kaynağından bizim için de biraz vardır." Arkasındaki Sierra'nın yüzünü buruşturduğuna emin bir şekilde hancıya sırıttı.

Adamın donattırdığı masaya memnuniyetle geçip oturdu ve Sierra'nın da aynısını yapmasını bekledi. Ardından aşırı ilgili hancının kendilerine yardımcı olabileceğini düşünerek sandalyesinde geriye yaslanıp adamın boşboğazlığını kendi lehine kullanmaya karar verdi.

"Denizcilik nasıldır bilirsin, dalgalar bizi nereye savurursa oraya gidip değerli olan her şeyi eve getiriyoruz. Ama burada işler bizimkinden daha ilginç gibi, okyanusta bu kadar farklı insanı bir arada göremiyorsun. Şu adamlar mesela, Pendros'lulara benziyorlar ha? İnsan burada ne arıyor olabileceklerini merak ediyor."

Adamın cevabını beklerken bir yandan da asıl aradığı şeyi hancıya açıklayıp açıklamamayı kafasında tartıyordu ve sonunda adamın yardımcı olabileceğine karar verdi. Kendisini desteklemesi için ayağıyla Sierra'yı masanın altından dürtüp söze girdi, sonuçta hancının asıl ilgi odağı kendisi değil oydu.

"Mekanın her zamanki gibi denizcilerle dolu Enrique, insan burada kendisini gemisinde gibi hissediyor. Ne dersin, bu iki yorgun denizciyle muhabbetini paylaşmak isteyecek tecrübeli eller var mıdır burada? Bakarsın ortak birkaç yönümüz çıkar ve hanından mutlu bir şekilde ayrılıp aynı gemiye yöneliriz."[*]if you know what I mean ;)))))[/*]

Sandalyesinde geriye doğru dönüp gelişigüzel hana baktı.

"Şuradaki tek başına oturan genç adam mesela. Ya da muhabbeti koyu görünen şu kadın. Denizle aşinaymış gibi görünüyorlar."

28
Dipsiz Konak / Ynt: Robert'ın İsyanı Forum Frp
« : 04 Temmuz 2015, 19:24:45 »
Buz ve Ateşin Şarkısı serisiyle pek alakam olmadığından çok bir şey ifade etmedi benim için fakat verdiğiniz emeği çok takdir ettim. Kolay gelsin, umarım bol oyunculu ve eğlenceli bir macera olur sizler için.

29
NES 7.0 - Yeni Dünya / Ynt: Yeni Dünya - RP Dışı
« : 01 Temmuz 2015, 21:40:18 »
Bütün başlangıçları okuyordum, Fırtınakıran'ın oyunun başlangıcını da monoton monoton okurken Adriana Lamia'yı görüp ağzımdaki çayı klavyeye püskürttüm. Rakı Balık'ta Adriana Lamia'yla yeni diyarlara yelken açarsınız artık faskgldjhaşsjdasf.

30
Kalabalığın içinde kendisine bir yol açmak için insanları nazikçe yana itiyor, yolunu pek değiştirmeden ilerliyordu Kaptan Ardeve. Arada bir dönüp Sierra'nın hala yanında olduğu yoklamak dışında gözleri genelde hanların çevresinde, fıçılar üzerinde oturup sohbet eden, etrafta koşturan ve kendi gibi çevreyi gözleyen genç ve güçlü görünümlü insanlardaydı. Bir yandan sürekli bir hesap ve tahmin işi yürütüyordu beyninin arka kısmı. Yolculuk masrafları, alınması gereken erzak miktarı, tayfanın durumu ve karşılarına çıkabilecek şeylerle ilgili pek çok düşünceyle doluydu kafası. Son iki günde sık sık dalgınlaşıyordu. Belini dürtükleyen Sierra onu gene böyle bir dalgınlıktan çıkardığında gözlerini kırpıştırıp serdümeninin gösterdiği yöne baktı.

Delik Kefen Hanı onun da Sierra gibi çok sevdiği bir yer değildi ama şu ana kadar gezdiği yerlerden uygun bir subay adayı bulamamışlardı. Hem aradığı özelliklerde bir kadının ya da adamın bulunabileceği tek bir yer yoktu ve Ardeve iyimser bir insandı. Hanın biraz uzağında durup Sierra'ya döndü.

"Aradığımız özelliklerde birinin bu handa oturuyor olduğuna ne kadar eminsin?" dedi yakından tanıdığı kıza tek kaşını kaldırıp tepeden bakarak. Bir an sonra cevap beklemeden gülümsedi. "Ben de eminim. Haydi. Hancıya fazla takılmamaya çalış, şansımız yaver giderse bir daha onu hiç görmen gerekmeyecek zaten. Gözün daha çok şu sezdiğin yetenekli adamların üzerinde olsun.Muhtemelen onların gözü de senin üzerinde olacak, belki bu bize bir avantaj sağlayabilir. Bu arada- sadece subay değil aynı zamanda bir de gözcü aradığımızı unutma." İçeri girmeden önce oldukça ciddi bir şekilde, daha çok kendi kendine konuşarak ekledi; "Kadınlar konusunda da aynısını ben yapacağım."

Yüksek sesle konuşan, kahkahalar atan, içkilerini etrafa saçarak içen adamların arasından geçerek hana girdiler ve hararetli tartışmalar içinde gibi görünen han kalabalığının arasında kendilerine boş bir masa arandılar. Ardeve içeri girdiği andan itibaren gözlerini etraftaki potansiyel tayfa için açmaya başlamıştı bile. Hancıyı kendisi çağırmadı, şansı varsa bu kadar meşgulken içeri girdiklerini görmezdi. Şu anda bütün önceliği tayfasını tamamlayacak adamları bulmak ve okyanusa açılmaktı ve kaybedecek tek bir dakikası bile yoktu.

Etrafa şöyle kısaca bir göz attığında gözüne potansiyeli olan iki kişi takılmıştı. Biri hanın öbür ucunda, üzeri isle kapkara olmuş şöminenin yanındaki masada oturan genç adamdı. Sarıya yakın olan kahve renkli saçları tıpkı kendisininki gibi büyük bukleliydi ve dikkat çekiyordu. Fiziği iyi görünüyordu, 20lerinde gibi görünen temiz bir yüzü vardı ama yüzündeki ifade görünenden fazlası olduğu izlenimini verdi Ardeve'e.

Dikkatini çeken ikinci kişi ise ortadaki masalardan birinde yanında 4-5 denizciyle oturan, sakin görünümlü, siyah saçlı kadındı. Güneş altında çalıştığını belli eden yanık teni, siyah mürekkeple simgelerin işlendiği kaslı kolları ve çetin fırtınalar atlatmış gibi görünen sert bir yüzü vardı. Ardeve'in en çok dikkatini çekense içtiği içkiydi, handaki en sert içkiyi içiyordu ve görünüşe göre elinde tuttuğu bardak ilk kadehi değildi. Tecrübenin somut bir görüntüsü olsa kesinlikle bu kadına benzerdi.

Kendi gözüne kestiriği kişilere yanaşmadan önce sezgilerine güvendiği Sierra'ya döndü. "Eee, bize bir masa ve daha da önemlisi o masayı paylaşacağını düşündüğün birilerini bulabildin mi?"

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 72