Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Vladislav Drakul Tepes

Sayfa: [1] 2 3
1
Düşler Limanı / 7. sokaktan sonra
« : 18 Temmuz 2011, 14:45:31 »
 Ölüm. Kendini sana açmış ve bekliyor. Bazen istemese de acıkmasa da. Bulutlar grileşince, sözler anlamsızlığını gizleyince ve anlayınca o savaşı. Yaşam için verilen ve bitiren. Gözlerinden akan yaşları ancak ölerek durdurabilirsin. Belki de delirerek ama aşk için delirmek. Dünya göremez bazen ne halt yediğini göstermek gerek dökülen kanları

 Masum çocuklar yarı canlı cesetler. Kanımızı emen emperyalist vampirler. Bana ölümü özleten vücudumun hepten bildiği sayısız şarkı ve tartarus'un çağrısı. Kronos'un akşama hazırladığı sonsuz ziyafet ve şehvet.

 Ağladığım insanlar kızlar erkekler. Hepinizden nefret ediyorum ama ağlıyorum. Salaklığınıza ve insanlığınıza. İnsanlık... Kendini yok etmeyi amaç bilmiş canavar. Sözler kendini devam ettiriyor bundan sonra.

 Ölüm. Çağırışında huzur var sanki. Uçsuz bucaksız çöllerde Jim Morrison ile tanışmak gibi. Şarkı söylerken ağlamak ve sevişmek. Sigaranın dumanının yavaşça yok oluşu ve yenisinin tütün ile buluşması.

 Sözlerim bu kadar belki bir kaç nota belki bir kaç kan. Gözlerim ağlar yüzüm güler. Doğam bu insanım ben iki yüzlü adi canavar.

2
Şişedeki Mısralar / Nice Senelere
« : 14 Temmuz 2011, 12:33:15 »

Ölüme bir adım daha
Renksiz kişilerimizle
Sessiz isyanlarla
Gidiyoruz çaresiz notalara

Doğduğum gün
Belki de sesimi kıstılar
Ama hala hareket edebiliyorum
Ve görüyorum kötülüğü nefreti

Hissettiğim sarhoşluk elimdeki  şişeden değil
Ya da mutluluktan ya da üzüntüden
Ölümsüzlüğü keşfetmiş bedenim
Daha doğmadan

Geceleri kayan yıldızlar
Ölü bedenler
Patlayan bombalar
Hepsini bitirmek var aslında

Ölümü keşfetmiş
Bırakmış hayatı
Sonuna kadar
Dibini görmüş şişenin

Ve der ki
İçindeki isyankar
Bitse de
Gitsek

3
Şişedeki Mısralar / Aradığım bilinmez aşk
« : 03 Temmuz 2011, 02:04:04 »


 Gözlerden kayboluşunu seyrettim usulca kırıkça
 Ama kaybolduğun zaman ve yer yoksunu bir yeri unuttum
 Kalbimle unuttum olduğun yeri
 Oysa ki yaşadığın tek yerdi
 
 Sözlerini çevirdim geriye
 Müzikten ve tattan öteye
 Seni göremedim
 Sen zannettiğim aşkı da

 Sen kimsin bilmiyorum
 Belki de hiç tanımadım
 Ama hissettiğim bir yerler var
 Eminim

 Belki bir yer var
 Bulabileceğim seni
 
 Kara toprağın altı
 Sonsuzluğun başlangıcı
 
 Hiçliğin herşeyi
 Belki bu zıtlıklardasın

 Ebediyette bulacağım ve bırakmayacağım seni
 

4
Kurgu İskelesi / Siyah Işık
« : 01 Temmuz 2011, 13:04:45 »


 -Bölüm 1-

 
 Herkesin bir başlangıcı vardır. Tanrı'nın bile. Onunkisi başlangıcı yaratmakla benimkisi ise sonlandırmakla başladı.

 Doğumum çok sıradandı. Kimsenin ilgisini çekmemişti. Ama doğduğum gün hastanedeki benim dışımdaki tüm bebekler ya ölü ya sakat doğmuştu. Ve annem. Ah talihsiz kadın. Yanlış çocuğu doğurmuştu ve o da ölmüştü. Annemden başka kimsem olmadığı için beni kısa sürede yetimhaneye yönlendirdiler.

 Benden büyük çocuklar benden nefret ediyorlardı. Çünkü çok şirindim ve bakıcılar bana daha fazla değer veriyorlardı. Hatta bir gün tatlı tatlı uyurken bir tanesi yastıkla beni boğmaya çalışmıştı. Sonra bakıcı şans eseri odaya girdiğinde bunu farkedip beni kurtarmıştı. Çocuğu zar zor sürükleyip götürürken duyduğum tek ses vardı '' O bir şeytan ona inanmmayın o bir şeytan!'' Neden? Herhangi bir zararım dokunmamıştı kimseye. Hiç kin beslemezdim. Zaten daha bir yaşında bile değildim. Günler hızlı ve sakin bir şekilde geçti bu olay dışında.

 Ama bir gün ilginç bir olay oldu. Diğer çocuklar  dahilherkes bana iyi davranmaya başladı. İlk Yaşıma girmiştim. Güzel bir pasta hazırlanmış ve kafama da parlak kırmızı bir huni geçirilmişti. Tarihler 06/06/07 yi gösteriyordu.

5
Şişedeki Mısralar / Sonsuzluğa Yolculuk
« : 23 Haziran 2011, 09:37:45 »
 Ben kırmızı taraftayım
 Aşkın hüküm sürdüğü
 Nefretin içten içe barındığı
 Ölümün başlangıç olduğu kırmızıdayım
 
 Sessiz çığlıklar burada duyulur
 Katiller madalyonun diğer yüzünü burada çevirir
 Kuklalar iplerini burada keser
 Müzisyenler burada doğar...

6
Düşler Limanı / Kedi Adam
« : 10 Haziran 2011, 21:17:31 »
 
 Herkesin bir hayatı var. Çoğu sahte ama hayat işte ne yapalım... Benimkisi ise biraz daha farklı ya da ben çok snobum. Belki de ikisi birdendir. Hem snob hem farklı. Kendimi çok iyi biliyorum. Bundan eminim bazıları 70 sene yaşar ama anlayamaz nedir ne değildir? Ama ben biliyorum ne olduğumu. Ben ifade sıkıntısı çeken bir maskeli balonun popüler adamıyım. Kedi maskemle etrafıma şirinlikler katarken içim ağlar doğamda olmayan itaati gerçekleştiririm diğer konuklara diğer varlıklara. Bu mudur ki hayat maskeli balodaki sahtekarlık mı. Neden tamamen kendim olup bırakımıyorum herşeyi. Neden? Çok mu zor, hayır değil tersine kolay da. Bırakmasam bile tam oalrak ben olmalıyım. İçime kapanmalı ilişkilerimi zıt geçirmeli. Ve bir iki kitap okuyan arkadaşlarımı da dışlamalı kendimden. Çünkü o vampirlerden öylesine sıkıldım ki gerçeğini sevemez oldum. Vlad Baba yani. Sapık herifin önde gideni... Neyse konu bu değil. Sorunluyum gerçek bir sorun bu. Kendimi salmalıyım. Duvarları yıkmalıyım etrafımı çevreleyen ve beni hayattan koruyan. Yoksa bu duvar sistemin ördüğü hayatı benden koruyan bir hapishane mi? Hep aynı çelişki var hep aynı iki renk ve ortasını bulamamış göğsü beyaz gri benekleri olan siyah bir sokak kedisi. Doğası değil sokak aslında. Oraya mecburen uyum sağlamış kendini kaybetmiş bir zavallı. Sokağa uyum sağlamaya çalışırken lüks evini de unutmuş özgür ormanlarını da. Çöp tenekesinden yemek yiyiyor çünkü hayatta kalmalı ve güçlü olmalı o kedi. Neslini devam ettirmek istemiyor diğerlerine göre. Başka bir kedi gelip sorunca ilerde yavruların olacak mı diye hayır diyiyor o. Tüm kediler şaşkın bırakıp gülüyorlar ona. Ama aslında o kadar aciz ki o kediler. Tek dertleri mırlaştıkları karşı cinsler ve onlardan uzak durmak. Bu kadar da mı olur canım? Hem seversin hem eline dokunmaya korkarsın. Ama bu kedi evinden atılmanın acısını da çekemiyor artık özgürlüğünü de . Ne yapsın ozaman balodaki maskesini çıkarıp aykırı yüzünü mü sergilesin? Normal olmayan bakışlarını uzun dağınık ve kirli saçlarını. Dudaklarındaki sinsi havalı ama itici gülüşü. İnsanları kendinden hem kaçıran hem sempati duyuran içini mi? Hayır böyle iyi... Maske kalsın ki içi yaşasın. Ne de osla ilerde ne maske olacak ne balo ne de siyah tüyler.

7
Düşler Limanı / Beni kurtaracak zehirler...
« : 20 Mayıs 2011, 11:13:35 »
 1-

  Gri

 Bu renk ya da his benim. Kendimi bulamıyorum siyaha yakın mıyım beyazın içi miyim? Griyim. Ortada kalmış ve kararsız. Karar verecek ya da biraz daha düşünecek veya hepsini yapacak. Hangisi, bilemiyorum. Aynalar ruhunu yansıtır derler. Peki ya zıttımı yansıtıyorsa. Ona baktığımda gördüğüm şey beni sevmiyor. Bana öyle büyük bir nefret duyuyor ki beni ele geçiriyor ve isteklerini onun gri rengiymişim gibi aktarıyor. Bir de kılıfım var tabi beyaz olan. Genel olarak kontrolü almış olan. Siyah ruhumu yansıma olarak lanetleyip dipsiz çukurlara atarak cezalandırmış. Ama siyah yansımasını kullanarak bakmış beyaza. İçindeki cesareti aşkı ve nefreti kusmuş beyaza. Beyaz koyulaşmış gri olmuş. Bir yandan siyah olmaya çalışıyorum kılıf olan ben ama bir yandan da beyaza uymak zorundayım. Çünkü beyaz bu hayat. Toplum. Kendini oluşturmak için kendini sömüren toplum. Bu toplumun bir parçası olan ben ona karşı geliyorum ve siyaha kaçıyorum. Tam siyah olacakken beyaz geliyor ve pat. Bir tokat yüzüme. Hayat beni sömürüyor bu sefer. Benden alıyor hıncını sen nasıl istediklerini yaparsın diye. başlıyor beyazın kontrolü açılıyor rengim ışığa doğruya doğru. Siyah geliyor soruyor bu sen misin? Güm! Karnımda aşağı iniyor bir ağırlık. Üzüntü aşk nefret. Ve oluyor bir anda bir gri. Ben bu renk miyim duygu muyum? Ama biliyorumki ben griyim.

8
Düşler Limanı / Ney eksik?
« : 30 Nisan 2011, 00:40:58 »
 Ben sonsuzdan gidiyorum sessizliğe... Önümde birçok koku ve tat var. Çok kadın ve çok erkek. Büyük sevişme partileri hepsini aştım. Girdim çıktım ama bulamadım sessizliği. Hep o kadar çok gürültü var ki, kendimi bile duyamıyorum artık. Ergenlikten mi? Sanmıyorum. Çünkü bu farklı bu hep içimde olan ama yeni farkettiğim bir hastalık gibi. Sorup da cevap alamadığın denklemler. Ya da boş küme hiçlik. Gerçekten kötü bir dönemdeyim sanırım. Ama hazırım. Yaşamaya yaşamak içinde ölmeye! :Artık mastürbasyon bile zevk vermiyor ki bu kötü bir şey olsa gerek. Belki de iyidir. bilemiyorum.Paylaşılması gerek değil tabii ama durumum bu. Müziğim dışında bana zevk veren hiçbirşey yok. Benim tanrım yok. Taptığım yok. Güvendiğim yok. o kadar boşum ki. Benim gözlerime bak ve söyle neyi göremiyorsun?


9
Düşler Limanı / Bana yardım et ya da öldür
« : 30 Nisan 2011, 00:12:16 »
 Sözler dünkü ayak izimdi. Ezdiğim sigaranın dumanıydı. Sanki hiç bitmeyecek ama bitmiş bile. Gözlerimi açıyorum, kapıyorum. Arada ne oldu? Yaşadım mı? Sanmıyorum. Öldüm mü? Yok o da değil. Neyim ben ruhu kayıp bir beden mi bedeni kayıp bir ruh mu yoksa hep var olan bir hiçlik mi? Belki de içime çektiğim dumanın kendisiyim. Isıtan acıtan ve sarhoş eden mayhoşluk. Bir eksiklik var ama ney? İçimi kemiren o fare! Kimsin nesin? Seni seviyorum. Çünkü bende yoksun. Var ol! Ol artık da bitsin bu yeter!Seni içime çekerken bile hissedemiyorum seni! Neyden bahsediyorum emin değilim. Ama kesinlikle bahsettiğim ben değil sen değil ben de var olan da bildiğim de değil! Lütfen bana yardım et. Yaşama sevinci sebebi göster. Lütfen! Bu bir yakarış. Gerçek bir yazı değil belki bir mektup belki de veda. Belki de tanıtım. Herneyse bunu burada bitiriyorum sevgilerimle umut...

10
Şişedeki Mısralar / Ne desem ki
« : 29 Nisan 2011, 23:39:04 »
 Gözler mahmur
 Sözler cesur
 İçmiş bulmuş kafayı
 Almış eline eski kırık bir kalem
 Başlamış kağıda bağırmaya
 Sövmeye
 Sevişmeye
 Kağıt hiç karşılık vermemiş
 Bakmış dinlemiş dinlemiş...
 Adam demiş
 Neden
 Neden hep böyle karşılıksız hayat
 Gürültülü ama sesini kısmış
 Huzurunu bozmuş
 Sikik bok hayat
 Neden
 Neden cevap vermiyorsun bana
 Seviyorum ama
 Karşılık yok
 Sövüyorum
 O da yok
 Herşey bitmiş meğersem
 Sıçmışlar ağzıma itmişler kakmışlar
 Ruhumu
 Öldürecesiye dövmüşler
 Sonra bırakıp gitmişler
 Kağıt baktı
 Dedi ki
 Hayat acıdır
 Bitse de gitsek...

11
Düşler Limanı / Var olmak ya da OLMAMAK
« : 17 Nisan 2011, 12:23:47 »
 Uzunca bir süre nefesimizi tutalım. Bir yerden sonra onun varlığının aslında gerçek olduğunu anlarız. Hep onu hissettiğimizden dolayı onu artık göremeyiz duyamayız. Biraz nankörlük yapıyoruz aslında. Onun sayesinde yaşadığımız halde onu inkar edip görmezden geliyoruz. Çünkü onunla yaşamaya o kadar alışmış o kadar sıkılmışız ki bizden biri olup gitmiş. Din de biraz böyle sanki. Tanrının(taptığınız herhangi bir varlık) varlığı hep vardı. O olmazsa biz de olmayız. Bunu şu şekilde de açıklayabiliriz aslında. Bir akvaryum düşünürsek ve içinde bir sürü balık ve toz taneleri var. Eğer o akvaryum olmazsa balıklar yere düşer ve ölür. Tanrı da onun gibi bir şey olabilir. O zaman bu mantıkla onu yoksayabiliriz de. Neden olmasın ki? Sırf taparak cennete gideceğime dostlarımla beraber yanmayı tercih ederim. Biz onun oyuncakları ve sapık aletleriyiz. Sessiz bir karanlıkla buluşacağımız zaman belki onu görürüz belki de görmeyiz. Ama hangi birine tapacağız hiçbirinden emin bile olmadan ama bir insan bir varlığın kölesi olmayı kabul ederek ona taparak daha ne kadar alçalabilir. Bir kadına sırf cennet için tecavüz etmeyip. Hırsızlığı da yanmamak için yapıyorsan banane ki senin dininden. İnsanoğlu hepimiz vahşi hayvanlarız bunun farkına varalım. Eğer gerçekten bir yaratıcı varsa ve ona tapmam gerekiyorsa doğaya taparım. DÜNYA'ya... Bizi yakarak cezalandıran ya da seks ile mükafatlandıran bir sapığa değil! Şu an bile çok korkuyorum ama en çok yalnız olduğum zamanlar bir gün onunla buluşacağım ve o sırada duymadığım bir korku yaşayacağım ama gen de ona tapmayacağım çünkü bu benim hayvansal doğama ve  bütünlüğüme insanlığıma aykırı sen var olmadan da yaşayabilirim ben ulu gözüken aşağılık!

12
Düşler Limanı / Görmedim hissetmedim ama duydum seni
« : 31 Mart 2011, 21:56:11 »
 Elimde enstürmanım sadece ben ve o... Müziğimizi duyabilen tek iki varlık. Başka kimse yok. İçimdekileri anlayan beni çözebilen ve beni tatmin edip bana yol gösteren büyük yüce varlık. Müzik! Ve bunu Yapabilmem için bana şans tanıyan bir alet. Sanırım aşık oldum ve bu aşk da müziğin ve enstürmanımın kendisidir. Tanrı bizi kulu ve kölesi yapmıştır. En büyü kefendi ama o insan olmayı ve aşkı bilmiyor. Ben de bunu müzikle öğrendim zaten. İnsanın kendini bulduğu eşi benzeri olmayan gözükmeyen ve hislerimizi oynatan çıldırtan delirten o garip uçurtan duyguyu yaşatan MÜZİK. Seni seviyorum. O kadar çok seviyorum ki sana dokunmak istiyorum sesin yetmiyor artık. Seni görmek ve koklamak istiyorum. Sen nesin acaba bunları bilmek ne güzel şey. Yaşama senin gözlerinden bakıp anlamak istiyorum biz insanlar ne yapıyoruz ne saçmalayoruz diye. Niye bu kadar boş ve zalimiz diye. Anlayamıyorum müzik anlayamıyorum. Beni  ve benim türdeşlerimi anlayamıyorum. Ne kadar vahşi ve gereksiz olduğumuzun farkında bile değiliz. Kendimizi o kadar kaptırmışızki daha fazlasına göremiyoruz yanımızdaki duygulandıran ağlatan öfkelendiren gözükmeden bize herşeyi hissettiren müziği. Seni göremiyoruz. Ama sen o kadar güzelsinki. Benim hiçim ve herşeyimsin. Benim gri rengimsin beyaz değil ama siyah da değilsin. Sen beni ben yapan ve beni yaşamda tutan tek ilahsın ey ulu müzik.

13
Düşler Limanı / Anneme
« : 27 Mart 2011, 22:07:16 »
 Bazı anlar vardır... Saniyelerin çok uzun olmadığını farkettiğiniz zamanlar. Ama ne kadar değerli olduğunu anlarsınız işte o zaman. Karşınızdaki insanın değerinin ne kadar da fazla olduğunı ancak o zaman anlarsınız çünkü saniyeler uzun değil ve son beş saniye... Onca zaman geçmiş ama hiç umrunda olmamış saatler. Sadece o zaman mı aklına geldi? Gözlerin o zaman mı doldu? Ve her seferinde aynı hatayı yapabilmek defalarca usanmadan bıkmadan son saniyesine kadar farkedememek... Asıl acı olan da bu ya zaten...

 Anneme

 Elini sımsıkı tutuyorum... Sanırım kimse benim kadar sana düşkün değil. Sen benim için sadece bir anne değilsin ki zaten. Benim en iyi dostum ve arkadaşımsın. Neden hep son anda aklıma gelir ki bu? Terminale giden serviste koltukta otururken annemin elini tutarken.  Aslında koşarak aşağı inip ona sarılmayı o kadar çok isterdim ki... Bu anın değerini bilmeliyim yaşamalıyım ki hiç unutmayayım. Çok zor olduğunun farkındasındır herhalde. Tabii ki öylesin bana ağlama derken senin için ağlıyor. E ben de farklı bir durumda değilim. İçimdeki acı burukluk düğümlenmiş boğazım. Keşke daha çok vakit geçirseydim bu iki günde. Ama ne yazık ki olmadı. Seni şimdiden özledim bu servisin içinde şimdiden...

14
 Deli

 İnsanlar ne kadar küçük görseler de aşağı sansalarda, onlar çözmüş abi.. Hayat senin gördüğün gibi aslında yüklediğin anlamlar gibi değil. Sensin bu dünyayı bu alemi yöneten sensin herşeyin efendisi ve kölesi . Sizi olduğunuz gibi eden değil istediği gibi olmanızı sağlayan o güçlü düşünceler. Bir formülü çözmek için değil ondan üstün olduğunu göstermek için onu çözmek. Ya da bir şeyi sırf beğenmediği için ondan vazgeçebilecek kadar cesur olmak. İşte bu bir DELİNİN gerçekliğidir mantığıdır ve hiçliğidir. İçimizdeki deli hep içimizde değil aynada durur bazen. Onunla yer değiştirip arada sırada ona şans tanıyalım.

Akıl

 Bizi hayvanlardan ayırdığını düşündüğümüz ama aslında bir b.ka yaramayan gereği ni düşünüp gereğini yapıp gerçeği göremeyen sefil ve aciz olan bu varlık... Bizi doğruya götüren İNSANlığımızı koruyan heyt be! Ben sana mı kaldım seni kullanacağım ödlek mantık. Katil akıl senin yüzünden çıkan savaşlara ve ölümlere ne demeli. Hırsına yenik düşüp gücün yalakası akıl sen bir hiçsin. Hem de herşey. İnsanlığın herşeyi ama dünyanın hiçliği bencillik abidesi. Bundan böyle sana yer yok ama arada sırada işime yarıyorsun. O da senden kurtulmak için.

15
Düşler Limanı / Tanrı Olmak
« : 11 Mart 2011, 13:36:01 »
 Herşeyi bilmek ve görmek
 Her zaman var olmak ve hissetmek
 Sonsuz yalnızlık ve güç

 Belki de sadece sevgiye muhtaçtır Tanrı. Hep yalnız kalmış ve herkes  ondan korkmuş, tapmış. İstediği şey bu mudur sizce? Tapılmak? Bence sadece sevilmek isteyen bir varlık. Bizi yaratmış ne büyük bir şey öyle değil mi? Ama biz de onu yaratmışız bence bu daha büyük bir güç. Bir kişi kalana dek kimse ona inanmazsa varlığını nasıl sürdürebilir ki? Hepimizi öldürüp cehenneme gönderip yakarak mı? O zaman sanırım sadece ona küfrederiz. Bu yanlış bir düşünce. Koskoca Tanrı sizce bu kadar somut şeylere takar mı? En bilge en güçlü en yaşlı en tecrübeli enlerin eni olan bu yüce varlık. Bizim kadar geri kalmış bir toplumun saçma sapan örf ve adetlerini günah olarak sayamaz bence. Benim düşüncem onun varlığını hakedip onu yok etmemiz gerektiğidir. Bu gerçek bir yok oluş değil tabii ki de. Sadece onu bir hiç ve herşey olarak görmek. Bir varlık bir şey her zaman varsa aynı zamanda hiçbir zamanda hiçbir zaman yoktur. Çünkü zaten hep vardı başladığından da önce herşeyden önce HEP. Onu bir düşünün ne kadar yalnız ve korkutucu. Herşeyi yapabilecek güce sahip bu yük bu sorumluluk çok fazla ve çok zor. Bence biraz onun gibi düşünüp onun gerçekten ne istediğini anlamalı ve ona göre hareket etmeliyiz...HAYIR! Bu çok ironik. O bizim kendimiz gibi olup doğal olmamızı ama farklı olmamamızı özgür olmamızı istiyor ama bir yandan da ona tapacağız. Bu çok zor ve ironik bir felsefe. Hem de çok. Bunun altından kalkabilmenin bir yolu varsa o da ya tapmak ya da tapmamaktır. İki şekilde de onun istediği değiliz. Biz onun istenmeyen günahkar çocukları ve yalnız ve tek merkez olduğunu zannedecek kadar cahil et torbalarıyız. Bu kadar yeter bu gürültü bu koku bu saçmalık herşey o kadar gereksiz teferruatlar ile dolu ki kendimizi insanlığımızı unutuyoruz. Kendimize gelip artık yaptıklarımızı telafi etmeliyiz...

Sayfa: [1] 2 3