Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Lordmuti

Sayfa: 1 ... 52 53 [54] 55
796
Yüzüklerin Efendisi / Ynt: Frodo neden gitti?
« : 21 Temmuz 2011, 01:06:51 »
Af edersiniz, ben Yüzük Taşıyıcılarının orta dünyayı terk ettiğini sanıyordum. Yüzüklere sahip olanlar terk ediyorlar. Bunun açıklaması yok muydu? Bir devir kapanıyor, güç yüzüklerinin devri ve güç yüzüklerine sahip olmuşlar ve olanlar orta dünyadan ayrılıyor. Bilbo ve Frodo'nun gidişi bundan dolayı. Nitekim Terk edenler arasında Galadriel'de var o da yüzük sahibi. Onun dışında sanırım Elrond'unda var, o da terk ediyor. Kısacası yüzükler devri kapanıyor. Böyle değil miydi? Yoksa bence psikolojik bunalımlar, dertler etc. bunlar neden olamaz:D

Zaten Orta Dünya'yı terk ediyorlar. Valinor Orta Dünya'daki diğer halklara kapalı yani Orta Dünya'da yüzük taşıyıcılarından ve kardeşlikten kimse kalmıyor sonuçta.

Sizin söylediğiniz durum, Frodo ve Bilbo'nun Valinor'a gitme hakkı kazanmasına neden olan sebeplerden biri diye düşünüyorum. Yüzük'ü reddetmeleri ve yukarıda saydıklarım da birer neden hep. Ama Galadriel ve Elrond yüzüklere sahip olmasalar bile birer elf oldukları için gidebilme hakkına sahiptiler.

O psikolojik bunalımlar, dertler vs. Frodo'nun Valinor'a gitmek istemesinin nedenleri. Dertlerini unutup huzura kavuşmak için gidiyor.

Yüzük taşıyıcılarından kimsenin kalmadığı bilgisi de tam olarak doğru değil, Gandalf'a Narya(Ateş Yüzüğü)'yı veren Cirdan'ın, Orta Dünya'dan son elf de ayrılana kadar Gri Limanlar'da gemi yaptığı söylenir.

Gimli ve Legolas'ın da Aman'a ulaşıp orada bir süre kaldığını düşünüyorum. mit'in de dediği gibi gitmemeleri için bir neden yok. Büyük ihtimalle orada yaşadığı sürece Gimli, Aule'nin atölyelerinde ona yardım etmiş ve diğerleriyle iyi vakit geçirmiştir :).

Bunları hep yazdım spoiler kullanmadan çünkü başlıktaki ilk mesajda spoiler uyarısı verilmiş. Eğer gerekli spoiler kullanmak gerekirse kullanabilirim.

797
Yüzüklerin Efendisi / Ynt: Frodo neden gitti?
« : 20 Temmuz 2011, 13:34:45 »
Cadı Kral tarafından Morgul Bıçağı ile açılan yara ve Shelob'un iğnesi ile açtığı yara.

Neden gittiğinden önce, neden gidebildiği daha önemli bence. Normalde Valinor'a Orta Dünya'da kalan elfler ve Maiar geri dönebilir. Lakin Galadriel'in Valar'a ettiği dualar ve Arwen'in Gandalf'dan, Valar'ın elçisi olarak, Frodo'ya aracılık etmesi için rica etmesi sonucu Frodo ve Bilbo Ölümsüz Diyar'a yelken açabiliyorlar. Tabii bu duaların ve ricanın kabul edilmesi Frodo ve Bilbo'nun başardığı işler nedeniyle olmuştur.

Şimdi neden gitmek istedi? Kral'ın Dönüşü'nün son kısımlarında bu sorunun yanıtı var. Morgul Bıçağı'nın ve Shelob'un Frodo'da açtığı yaraların yıldönümlerinde Frodo hastalanıp bitkin düşüyordu. Ayrıca Yüzük'ün yarattığı boşluk da onu zorluyor, eski evinde huzur bulmasına engel oluyordu.

Tüm bu dertleri unutmak ve iyileşmek için Orta Dünya'dan ayrılması gerektiğine karar verdi Frodo ve bu nedenle batıya giden gemiye bindi.

Tabii Ölümsüz Diyar'a gitti ve ölümsüz oldu diyenler yanılıyor. Çünkü Valinor'a bu adın verilmesinin nedeni oraya gidenin ölümsüz olması değil, orada yaşayanların(elfler, valar, maiar) ölümsüz olması. Orada olması gerekenden daha uzun bir süre yaşamış olabilir; ama ölümsüz olmamıştır kesinlikle.

798
Bir Mızrak, Bir Kristal ve Yaşayan Ölüler Hakkında Atıp Tutan Yaşlı Adamın Bitmemiş Öyküsü

"Hey, evlat! Bu yaşlı adama bir içki ısmarlar mısın? İstersen sana bir de hikaye anlatırım, ha?"

"İçki istiyorsan şanslısın babalık, bugün iyi günümdeyim. Hikaye kalsın."

"Ben anlatmaya başlayayım da..."

Yaşlı adam bir tabure alıp genç olanın masasına oturdu ve hikayesine başladı.

 * * *

Ilyth'in meşhur, tabii ki kendileri için meşhur, kristali o gün her zaman olduğundan çok daha farklıydı. Gerçi kristal, bir kristalden beklendiği üzere normal olmamıştı hiçbir zaman. Yıllar önce insanlarla telepatik olarak konuşmasından tutun da, dört ay önce kendini çalmaya çalışanların üzerine -bulutsuz ve güneşli bir havada- yıldırımlar yağdırması bile görülmemiş şeyler değildi. Mavi olmasına rağmen yeşil ışıklar saçan bir kristalden başka ne bekleyebilirdiniz ki zaten?

Önceden de söylediğim gibi, kristal o gün daha farklıydı. Şafaktan birkaç dakika önceki günün en karanlık saatinde parlamaya başlamış, bunun üzerine çoğu Alwardlı güneşin doğduğunu sanıp evlerinden dışarı çıkmıştı. Kafasını kaldırıp da doğuda güneşi göremeyen bazıları hariç herkes güne olağan şekilde başlamıştı o gün.

Yine de bu normallik oldukça kısa sürmüştü. Güneşin yerinde olmadığını fark edenlerin nidalarının ardından, uyku sersemliğini üzerinden atmış olanlar ışığın kristalden geldiğini anlamışlardı. Şehirdeki en zeki kişilere ve büyücülere danışmalarına rağmen, kristalin niye bu kadar parlak bir ışık yaydığı ve ışığın renginin neden değiştiği anlaşılamadı.

Gün batımına dek süren incelemelerde de işe yarar bir şeye rastlanmadı. Kristalin parlaklığı güneş battıktan birkaç dakika sonra azalıp kayboldu. Çoğu insan, bunu kristalin normal anormalliklerinden biri olarak görüp uykuya dalmıştı bile. Ama onlar, onlar bilemezdi ki bu her şeyin sadece başıydı.

Ertesi gün kristal yine güneş gibi parladı, hatta bu sefer dün parlamaya başladığı saatten daha önce parlamaya başlamıştı. Halkın bir kısmı iki gün üst üste garipliklerin yaşanmasından tedirgin olsa da büyük çoğunluk "Birkaç gün erken kalkmak kimseye zarar vermez." diyerek konuyu gözardı ediyorlardı. İncelemeler yine fayda etmemişti. Kristal, gün batımından birkaç dakika sonra yine solup eski haline döndü.

Ertesi gün kristal dünden daha erken parlamaya başlayıp yine güneşin batmasından önce söndü. Bu durum, hiç aksamadan üç ay boyunca devam etti. Üç ayın sonunda artık Alward'da gece olmuyordu. Güneşe bir şey olmamıştı; ama kristal geceleri tüm şehri aydınlatıyordu. İnsanların uyku düzeni bundan bir ay önce bozulmaya başlamıştı ve o günlerde şehirdeki herkes yorgun ve sinirliydi.

Bir hafta sonra, Lord Archibald ve ordunun geri kalanı yardım için gittikleri savaştan geri döndüler. Şehrin tamamı o gün rahat bir nefes aldı, Lordlarının durumu düzelteceğini ve eski, refah dolu günlerin geri geleceğini umuyorlardı çünkü. O gün hemen bir divan oluşturuldu ve kristalin bu durumunu sona erdirecek bir çare aramaya başlandı. Divan ilk oturumunda bir karara varamamıştı. Ellerinde yeterli bilgi olmadığı için bir gün, ya da bir gece; artık fark etmiyordu, boyunca kristali izlemeye karar verdiler.

Kristal parlıyordu. Güneş doğdu, kristal parlamaya devam etti. Güneş yükseldi, parlaklık da arttı. Ama güneş tam tepeye geldiğinde, kristalin ışığı biraz soldu. Güneş alçaldı ve kristalin parlaklığı yeniden arttı. Ve güneş battı, ardından kristal de söndü.

"Evet, şimdi herkes düşünsün: Güneşin tam tepede olması, kristalin ışığını neden azalttı?" diye sordu Archibald divan üyelerine. Birkaç saat süren sonuçsuz tartışmanın ardından genç bir büyücü ayağa kalktı.

"Ben bunun neden olduğunu çözemedim. Hatta buradaki kimsenin de bunu çözebileceğini sanmıyorum." Bu sözler üzerine divanın kıdemli üyeleri onaylamaz bakışlarla genci süzüp anlaşılmaz şeyler fısıldadılar birbirlerine. Archibald ayağa kalkıp eliyle sessizlik işareti verdi.

"Madem ki böyle düşünüyorsun ve bunu dile getirmekten de çekinmiyorsun, söyle o halde. Ne yapalım? Ümitsizce oturup uykusuzluktan ölmeyi mi bekleyelim ya da kristali terk edip gidelim mi? Onu terk edebilecek miyiz bunca garipliğine rağmen?"

Sözler ağzından çaresizlik ve öfkeyle çıkmıştı; ama yine de o anda konuşan lordlarıydı. Genç büyücü başını hafifçe sallayarak onayladığını belirtti. "Haddimi aşmak istemedim, lordum. Sadece eski ustamın her zaman söylediği bir şeyi şimdi divana da söylemek istiyordum. Derdi ki, bilgeler bile aciz kalıyorsa o işte tanrıların parmağı vardır."

Bu sözler üzerine divandakiler bu sefer meraklı ve endişeli bir şekilde mırıldandılar. Eski tanrılar onları yaratmış ve hiçbir açıklama yapmadan buraya yollamışlardı. Kristal, eski yurtlarından onlara kalan tek şeydi ve bazıları onun tanrılarla konuşmak için bir araç olduğunu düşünüyordu.

Archibald, genç büyücünün sözleri karşısında sessizliğini korudu. Kristale ilk dokunduğu zaman hissettiği şeyler geldi aklına. O zaman hissettiği; lakin anlamlandıramadığı bu duyguyu şimdi anlamıştı. Doğrulup şöyle söyledi:

"Yarın öğle vaktine kadar toplayabileceğiniz tüm büyü kullanıcılarını kristalin çevresinde toplayın. Güneş tam tepemizde olduğu zaman hazır olmamız gerek. Şimdi dağılabilirsiniz."

Ve başka hiçbir açıklama yapmadan divandan ayrıldı.

Ertesi gün tüm büyücüler toplandı. Archibald, kristalin üzerine çıktı, bu dünyaya ilk geldikleri gün yaptığı gibi. Kristalin gücünden de yardım alarak bütün büyücülere bazı imgeler yolladı. Büyücülerin hepsi, lordlarının yapmak istediği şeyi anlamış ve çoğu bunu mantıklı bulmuştu. Yine de aralarından bazıları riskin çok büyük olduğunu düşündüğünden tereddüt ediyordu.

Güneş tepeye çıkarken ve kristalin parlaklığı azalırken, büyücüler aynı anda bir şeyler mırıldanmaya başladılar. Ses gittikçe yükseldi ve gittikçe dayanması zor bir hal aldı. Kristalin parlaklığı en soluk halini aldığında büyücülerin sesi de en yüksek perdeye ulaştı ve artık sadece kristalin üzerinde duran Archibald ile kendinden geçmiş büyücüler kulaklarını tıkamadan durabilir hale gelmişti.

Tek ve keskin bir notayla büyü bitti.

Hiçbir şey olmadı.

Ardından güçleri tükenen büyücüler yere yığılıp öylece kaldılar. Archibald düşüncesinin işe yaramadığını, büyücülerin başaramadığını sanarak kristalin üzerinden yere atladı. Yere ayakları dokunduğu anda arkasından gelen büyük bir patlama sesiyle yüzüstü düştü. O görememişti; ama tüm Alwardlılar patlamanın nedenini görmüştü.

Kristal, gökten düşen bir mızrağın tam ortasına düşmesi sonucu ikiye ayrılmıştı.

 * * *

Gökten düşen mızrağı sadece Ilyth halkı değil, doğularındaki ölüler ve hayaletler de görmüştü. Gökyüzüne lanetler savurarak savaşçılarını hazırladılar. Zamanın geldiğini anlamışlardı.

Sınırlarının güvenliğinden çıkmayı dahi umursamadan son sürat mızrağın düştüğü yere gittiler. Karşılarındaysa bomboş bir şehir ve cesetlerden başka bir şey bulamadılar. Kristalin olduğu yere gittiklerinde ise hayaletlerin lordu öfke dolu bir çığlık attı. Yetişememişlerdi.

Aramaya başlamadan önce karanlık bir ilahiye başladı hayaletler. Alward'da o gün ölen her kadın, erkek ve çocuk yerden kalkıp doğruldu. Yıkıntılardaki molozlardan bir yapı, bir tapınak inşa etmeye başladılar. Uyumuyorlardı, çünkü ölüydüler. Acıkmıyorlardı, çünkü ölüydüler.

Dinlenmeksizin çalışıyorlardı, çünkü ölüydüler.

Tapınak tamamlandığında, hayalet lord içeri girdi. Elindeki üç kudretli anahtardan ikisini sunağa yerleştirip bir dua mırıldanmaya başladı. Tüm nefreti, hainliği ve çarpıklığıyla ettiği bu duaya diğer hayaletler de katılmış, tüm tapınağı ölümcül bir ses doldurmuştu.

Tok ve lanetli bir haykırışla dua bitti.

Tapınakta hiçbir varlık, ne ölü ne de diri kalmamıştı artık.

 * * *

Archibald uyandı. Odasında değildi. Çevresinde tanıdığı türde eşyalar vardı ama odanın mimarisi garipti. “Garip değil, eski...” diye düşündü. Yerleşime geçtikleri ilk zamanlarda kurdukları tipte bir binanın, muhtemelen en küçük odasındaydı. Ayağa kalkmak için doğruldu; ama başına ve göğsüne saplanan ağrı nedeniyle yeniden yatağa uzanmak zorunda kaldı.

Birkaç dakika sonra, dengesini kaybetmeden doğrulmayı başardığında, ayağa kalktı. Odadan ve mümkünse evden dışarı çıkmak istiyordu. "Ve neden bu eski binadayım, bunu da bilmek istiyorum."
 
Oda gibi ev de küçüktü. Bir salona açılan odasının kapısından çıktıktan sonra salonun diğer ucundaki giriş kapısını görmemek imkansızdı. Dengesini korumak için duvarlara yaslanarak kapıya kadar ilerledi ve dışarı çıktı.

Güneş ışığı gözlerini yakmıştı. "Demek uzun zamandır karanlıktayım. Ve bu güneş niye olması gerekenden daha parlak?" diye düşünerek elini gözüne siper etti. Gözleri ışığın yoğunluğuna alışınca elini çekip çevresine bakındı.

Tam karşısında yaklaşık yirmi otuz tane küçük ev vardı. Bazı insanlar sokaklarda dolanıyor, bazıları ise evlerin kapılarının önünde fısıltılarla konuşuyorlardı. Sol tarafında kristali gördü. "Bir gariplik var sanki..." diye düşünerek kristale doğru ilerledi.

Gerçekten de dostum, o kristalde bir gariplik vardı. Kristalin üstüne düşen mızrak, mavi taşı tam ortasından ikiye ayırmıştı. Tabii o anda bunları bilmiyordu Ilyth’in lordu. Kristalin yüzeyini incelemeye çalıştı. Görünüşte hiçbir farklılık yoktu. Sadece mızrağın düştüğü yerde birkaç keskin çentik açılmıştı. Eskiden kristalin içinde olan yüzey de eski dış yüzeyden daha az pürüzsüz olmakla birlikte ondan çok da farklı değildi.

Archibald kafasını hafifçe sallayıp doğruldu ve kristale sırtını döndü. Neler döndüğünü öğrenmek üzere bir eve doğru ilerlerken hafifçe mırıldandı:

"Sanırım kafamı çok sert çarpmışım."

 * * *

"Peki bunları bana neden anlatıyorsun?” diye sordu handaki genç adam. Anlatıcı başını kaldırıp hafifçe sırıttı.

"Birilerinin bilmesi gerek. Bilmezseniz, direnemezsiniz."

"Peki ya sen kimsin? Bunlar ne zaman oldu bunu bari söyle bana!"

“Ben kim miyim? Bunu gerçekten öğrenmek istediğinden emin misin evlat?"

Spoiler: Göster
Başka bir forumdaki rp oyunum için yazdığım başlangıç hikayesi. Çok ustaca değil belki; ama yorumlarınızı almak istedim :).

799
Filmler / Ynt: Hobbit Haberleri!
« : 08 Temmuz 2011, 13:39:26 »
En soldaki cüce animelerden fırlamış gibi geldi bana; ama diğerleri olmuş sanki. İnşallah PJ çok bozdu, önünü alamadık demeyiz filmden çıktıktan sonra.

800
Liman Kütüphanesi / Ynt: Online kütüphane
« : 28 Haziran 2011, 11:39:47 »
Güzel bir sistem, dün gece üye oldum ben de. Ama profile resim ekleme işini çözemedim, nasıl oluyor o?

801
Sınav var dediler gelemedim :(.

Podcast olacak mı peki?

802
Harry Potter / Ynt: Pottermore
« : 23 Haziran 2011, 14:16:55 »
Kitap sayfalarından ağaçlar, çiçekler, baykuş oluyor falan hoş da, sonuçta getirisi nedir bunun?

Edit: Harry Potter fanları için sosyal ağ imiş. E-book formatında paylaşılacakmış kitaplar. Okuyucular buluşup deneyimlerini paylaşacaklarmış falan. Boş beleş işlerle uğraşıyoruz.


803
Cüceler nerede ve ne zaman köklemişler entleri? Hangi kaynakta geçiyorsa bu, yazımı hazırlarken hiç rastlamadım. Tabii eğer bir kaynakta geçiyorsa.

Ayrıca cücelerle elfler arasındaki husumetin en büyük sebebi Nauglamir için Thingol'un katledilmesi ve Bin Mağaralar'da yapılan savaştır. İşin ucunda Silmaril vardı yani. Oradan Nauglamir'i alıp ayrılan cüceleri Beren ve yeşil elfler yolda pusuya düşürdü. Kaçmaya çalışan cüceler ise Dolmed Dağı’nın eteklerindeki uzun yamaçlarda Ağaçların Çobanları tarafından Ered Lindon’a sürüldüler. Hiçbirinin oradan sağ çıkıp da evine sağ salim ulaşamadığı söylenir.

Yani ortada bir kökleme falan yok bildiğim kadarı ile.

804
Doctor Who olmazsa olmaz. Sonbahar gelsin hemen. Bölümler çok heyecanlı ve sırlı gidiyor, finale kadar neler yapacaklar merak ediyorum.

Game of Thrones'u daha izlemedim; ama izleyip de sevmeyen yok gibi. Ona da bir ara el atmak lazım.

Two and a Half Man ile How I Met Your Mother arasında kararsız kaldım, büyük ihtimalle HIMYM.

Fringe, House, Monk falan da TNT'de takip ettiklerim arasındaydı; lakin uzun zamandır hiç rastlamadım kendilerine. Bir görsem izleyeceğim onları da.

Peki The Big Bang Theory nerede? Sheldon Cooper yeter de artar bile izlemek için.

805
Oyunlar / Ynt: Resim Hangi Oyundan?
« : 17 Haziran 2011, 19:03:45 »
Doğrudur efendim, sorabilirsiniz.

806
Oyunlar / Ynt: Resim Hangi Oyundan?
« : 16 Haziran 2011, 21:25:02 »
Spoiler: Göster

807
Bilim & Teknoloji / Ynt: Anonymous
« : 09 Haziran 2011, 20:19:04 »
Ufak bir araştırma sonucunda[*](ekşi <3)[/*] TİB'in sitesi, /index2 gibi bir şey kullanarak sadece anasayfasını ve bazı sabit sayfalarını göstererek çökmemiş gibi davranmaya çalışıyormuş. Siteye girip bazı sayfaları açabildiğimi bazılarını ise açamadığımı gördüm ben.

Ayyıldız Tim denen şahıslar, Anonymous'un sitesini "hekırzladıklarını" iddia ediyorlar; lakin Anonymous da sitelerine çok yoğun giriş olduğu için bir free-host'a geçtiklerini iddia ediyor. Ayrıca Ayyıldız, Anonymous'un irc kanalını da çökerttiğini ve o kanaldaki herkesin IP adresini ele geçirdiğini iddia ediyor.

Anonymous'un "Hive" diye bir oluşumu var anladığım kadarıyla, orayı çökertmişler. IP adreslerini oradan mı almışlar orasını tam anlayamadım. Herkes başka bir şey söylüyor çünkü.

Hatta birine göre TİB sitesini yurtdışı erişime kapatmış, Anonymous'un yurtdışı kuvvetleri[*]üyeleri?[/*] siteyi çökerttiklerini sanarken site yurtiçi kullanıma açıkmış falan; karışık işler.

Bilgilerin kesinliğinden emin olmadığım için hep iddia olarak yazdım, bu böyle değil yanlış biliyorsun diyecek olan varsa beni bilgilendirsin. Çünkü son iki üç saatte neler olduğunu tamamen bilen yok gibi internette.

http://www.ayyildiz.org/ayyildiztim/

Burada bir şeyler yazmış Ayyıldız Tim. Yani siteleri açılıyor görünüşe göre.

808
Bilim & Teknoloji / Ynt: Anonymous
« : 09 Haziran 2011, 19:49:17 »
Anonymous ava giderken avlanmış gibi. Siteleri açılmıyor. Tib falan ise bende açılıyor.

DDos?

809
Oyunlar / Ynt: Assassin's Creed: Revelations
« : 07 Haziran 2011, 17:19:59 »
Hem oyun içi, hem de trailer videosu süper olmuş. Oyun içi videosunda Türkçe konuşanlar var, bildiğin Türkçe!

Videolardan birine, "Captain Ezio Sparrow" diye yorum yapmışlar. Gemili sahnelerde benziyor gerçekten bizim Jack'e.

Videolardan gördüğüm kadarıyla oyun olmuş diyorum, evet.


810
Filmler / Ynt: Hobbit Haberleri!
« : 30 Mayıs 2011, 13:59:43 »
Noldor ırkının en yaşlısına, Feanor'u takip edip buzullardan yürüyerek geçen, Feanor'un lanetini kulakları ile duyan, Maedhros birliğine şahit olmuş, Sayısız Göz Yaşı Savaşının acılarına göğüs germiş, Yüzük Savaşlarından önce Sauron'un gerçek yüzünü görebilen ender kişilerden biri olan ve Üç Yüzükten birine sahip olan Noldor'un hanımına hokkabaz olarak tanımlamak gerçekten ilginç :)

This.

Kitapta olmayan karakterleri nasıl konuya bağlayacaklarını ben gerçekten merak ediyorum. Hatta aklımda ilk üçlemedeki karakterlerin bir şekilde bir araya gelip "Hadi Frodo/Bilbo, bize yüzüğü nasıl bulduğunu anlat." sözleriyle başlayan bir açılış da gelmiyor değil.

Ama Thranduil David Tennant olmadı, ona üzüldüm bak.

Sayfa: 1 ... 52 53 [54] 55