Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Victoria

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 22
46
Yazarlar / Ynt: Stepheine Meyer
« : 30 Mayıs 2011, 17:36:32 »
Alacakaranlık serisini okumuş biri olarak, kötününde kötüsü( fiyasko) başarısız bir yazar olduğunu söylüyorum. Tabi tüm bu 4 seriye verdiğim paracıklarıma da acıyorum.

Bu kadın  ''fantastik'' eserler yazdığını söylüyor bir de. Vampirlerle ilgili olmazsa olmaz kalıpları
kırıp içine etmiş durumda.

Spoiler: Göster
Bir de D&R de Alacakaranlık serisini koydukları bölüm fantastik eserlerin olduğu bölüm. Her gittiğimde o bölümden alıp romantik, kokuşmuş aşk serilerinin olduğu bölüme koyuyorum.

47
Kurgu İskelesi / Ynt: Koloni
« : 30 Mayıs 2011, 01:25:55 »
2 nin kafasına kaya düştüğüne pek inanmadım. Bu bir yalan bence.
Yolcuların(özellikle 13) hafızaları silinip, yerine başka yapay anılar konmuş olabilir.
Ve 2 nin gerçekleri bildiğini düşünüyorum. O bir deli değil.
Ya da benim hayal gücüm ya da uydurma potansiyelim var.

48
Gezginler Kamarası / Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« : 30 Mayıs 2011, 00:44:56 »
1. Gün: Kobay garip tavırlar sergiliyor...

Uykusuzluk sorunu başladı.

49
Kitaplar / Ynt: Tehlikeli Diyardan Öyküler
« : 30 Mayıs 2011, 00:17:01 »
Aslında " Yüzüklerin Efendisini" almak için, bugün D&R gittim. Maalesef tek ciltliği yoktu. Kafaya takmış durumdaydım ille Tolkien okuyucağım diye.
İlk Hobbit almayı düşündüm. Sonra bu kitabı gördüm. En üst raftan bana doğru bakıyordu. E tabi adıda ilgi çekici. Özetini okumamla, kasaya " hipnotize" olmuş bir şekilde gitmem sadece 2 dakika sürdü. Gerisini tam hatırlamıyorum. Bölük pörçük bir kaç görüntü.

Edit: İpnotize: uyutmak

Hipnotize: Uyku- uyanıklık arasıdır.

Evet, burada yanlış şekilde kullandım.

Edit2 : Stephen King okuduğum bir kitabında(adını şuan hatırlamıyorum.) bolca " ipnotize" etmek yazıyordu. Acaba ben yanlış mı biliyorum diye araştırmıştım o zaman.
http://tr.wiktionary.org/wiki/ipnotize_etmek
Demek ki yanlış biliyormuşum. İngilizceden türkçeye bazı kelimeler yapışabiliyormuş, ya da çevirmenin hatası.

50
Düşler Limanı / Çamaşırlar
« : 29 Mayıs 2011, 21:33:13 »
 Sabah aralık kalan pencereden rüzgarla gelen çamaşır kokusu balkona taşıdı beni. Karşı balkonda hiç alışık olmadığım-sadece benim değil, tüm mahallenin- bir görüntü vardı. Pembe, yeşil, mor, turuncu çamaşırlar dizilmişti, çamaşır iplerine.

Bizim mahallenin kadınları iki renkten başka renk bilmez, giymezler. Mahalle ben bildim bileli hiç böyle renklenmemişti. Meraklı birkaç kadın kafalarını camdan uzatıp elbiselere bakıyor. Beş çayına katık yapacaklar bu giysileri. Biliyorum.

Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum. Gerçi etliye sütlüye karışmayan tembel herifin tekiyim.

Artık her çarşamba sabahı evimin karşısı rengarenk oluyor. Ona içimden, "çocukluğumda ellerimden kayan, yakalamak için koştuğum bilyelerin tüm rengini, her çarşamba sabahı balkonuna asıyorsun," diyebilmeyi istiyorum.

Mahallenin kadınları onun yaptıklarına akıl erdiremiyorlar. Sokağı her izlediğimde ya da ara sıra yaptığım akşam yürüyüşlerinden eve dönüşlerimde üç beş kadının gözlerini onun balkonuna çevrilmiş buluyorum. O çamaşırları toplar toplamaz, kadınlar iplere gözlerini mandallıyorlar.
Gözlerinde garip bir ifade, fısıldayarak bir şeyler konuşuyorlar.

O mahalleye taşındı taşınalı pek çok kişininde yaşamı değişti. Kadınların çoğu üzerlerindeki o koyu renkli, çirkin elbiseyi çıkarttılar. Şimdi daha ince giyiniyorlar.

Kadınlardaki bu değişimin nedenini biliyorum. Onu kıskanıyorlar.
Onların ne yapmak istediklerini çoktan cözmüş olmalı. Ne kadar eğlendiğini tahmin edebiliyorum.

Alt kattaki kadın daha doğrusu şişko domuz bana sesleniyor. Çok uzun zamandan sonra, ismim kulaklarıma akıyor.
"Görüyor musunuz rezaleti? Kadın don, kilot ne varsa mahallenin önüne sermiş, bu kadarı fazla. Bu kadarį rezalet!" diyor. Bunun neresi rezalet, diye düşünüyorum. Yaşlı bir adama kaybettiği aşklarını tekrar yaşatması mı? Yoksa beş çaylarıyla, kalçalarını bereket tanrıçaları heykelcikleri gibi şişkince yapan bu kadınlara kilo vermeleri gerektiğini hatırlatması mı? Yanıt vermememde susturmuyor domuzu:
"Tabi... Siz eski İstanbul beyefendisinin böyle bir manzara karşısįnda söyleyecek söz bulamamasını anlıyorum," diye konuşmaya devam ediyor. Ne söylersem söyleyeyim bu domuzun anlamayacağınį biliyorum...

Havaların serine döndüğü günler başladı. Böyle bir günde kapı zili çalıyor. Kapıyı açtığımda alt katta oturan yaşlı dişi ayıyı görüyorum, pençesindeki beyaz kağıt buruş buruş, heyecanlı gözleriyle bana bakıyor.
"İmza topluyoruz."
"Ne için?"
" Mahallemize yeni taşınan şu ahlaksız kadını mahalleden atmak için."
"Ne ahlaksızlığını gördünüz bu kadının?"
"Daha neyini görücez? Her şeyini tüm mahalle gördü zaten. Kağıdı imzalıyor musunuz?"
Kağıdı ayının gözünün içine bakarak yırttım. Ayının sanki dili tutuldu. Hızla arkasını dönüp gitti.
Daha dikkatli olmalı. Hiç değilse bir süre için, farklı birisi o... Ve farklı olanı aralarında barındırmayı, küçük insanlar beceremez.

Güneş odaya girip yaramaz elleriyle göz kapaklarımı araladı. Kolumu yorulmadan kaldırabildim. Yataktan kalkıp balkona çıktığımda kaskatı kesildim.

Gitmişti.
Aşağı kattan gelen ayının sesi beni kendime getirdi.
"Sizin haberiniz yok tabi... O ahlaksız kadın için topladığımız imza kağıdını yırtsanızda savaşı biz kazandık."

Mahalleli zafer kazanmıştı öyle mi? Üstelik o kesinlikle ahlaksız değildi. Onlardan farklıydı hepsi bu! Farklı olması onu yok etmeleri için geçerli sebepti. Onlara kendine benzetip tüketeceksin ya da tamamen kökten söküp atacaksın denmişti. Öyle öğretilmiş, õyle öğrenilmişti.

51
Gezginler Kamarası / Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« : 29 Mayıs 2011, 01:19:13 »
Keçiler uzaklara kaçtı bugün. Bir daha yakalamayacağım. Özgürler artık.
Eskiden yılda sadece bir kez iplerini koparıp kaçıyorlardı. Sonra haftada bir kaçmaya başladılar. Onları yakalamak tahmin ettiğinizden bile zor. Özgür olmak istiyorlardı sürekli. E bende sürünün başında ki çoban olarak onları yakalayıp bağlamaktan bıkmıştım.
Neyse sorun yok artık özgürler.
 
Renkler birbirine karıştı. Anladımki sevdiğim şeyleri aslında sevmiyormuşum. İşte ergenliğin etkileri.
Anladımki hayallerim benim hayalim değil başkasına aitler. Anladımki uymak zorunda olduğum kurallara uymak zorunda değilim. Kendimi sırf onlardan biri gibi göstermek zorunda değilim. Anladımki artık hiç bir şey umurumda değil. Artık korkmuyorum. Sırf onlardan biri değilim diye beni dışlayacaklarsa dışlasınlar. Bir şey daha aslında pembe rengi ben sevmiyormuşum onu anladım. Annemin sevdiği renk pembe, benim değil.

Bizi büyüten insanlar, bizden kendimiz olmamızı beklemezler. Onların istedikleri kiśi olmamızı isterler. Annemin hayali benim hayalim olmuş onu anladım. Ama şimdi yüzümde ki maskeyi yırtıp çöpe atıyorum. Artık korkmuyorum.

Sevmeselerde olur beni. Toplumda yer edinmek istemediğimi fark ettim. Düne kadar onlardan biriydim. Bir birey değil, bir topluluk halindeydim.  Neden onlardan biriyim? Diye kendime çok sordum dün. Uzun uzun düşündüm. Ve nedenini buldum. İnsanlar beni sevsin, saygı duysun istiyordum. Bu yüzden onlardan biriydim. Defalarca maskemi çıkarmak istedim. Neden çıkaramadım peki? Çünkü cesaretim yoktu, ödleğin tekiydim. Birde kendimi sürekli kandırmam yok mu? Alışkanlık diyip duruyordum. Onlardan biri değilim, sadece maskenin ardında rahat ediyorum bıdı bıdı. Şimdi bu düşündüklerimi yazarken bile utanıyorum. Yalanıma inandırmışım kendimi resmen.

Düne kadar çok kolay öfkelenen, aşırı şımarık, aşırı heyecanlı bir ergendim. Tabi hala ergenim o ayrı. Ama şimdi onların olmamı istedikleri kişi değilim. Bir topluluk değilim. Bir bireyim. Kendi düşünceleri, hayalleri, kendine göre inancı olan bir birey.

Şimdiki hayalim sinekler. İnsanları rahatsız eden o sinir buzucu çirkin şeyler. Annemin istediği gibi bir öğretmen olmak istemiyorum. Ben o sinekleri yakalayan kişi olmak istiyorum. İnsanları rahatsız eden sinekleri öldüren bir birey! İşim bu olsun. Sinekleri öldürmek.

52
Sinema / Ynt: Pirates of the Caribbean: On Stranger Tides
« : 25 Mayıs 2011, 16:16:26 »
Fena değildi. Diğer 3 seriden bağımsız olması iyi oldu. Will'in bayat aşk sözlerinden, Elizabeth'in bıyık gibi olan kaşlarını görmekten bıkmıştım. Onları bu filmde görmemek beni çok mutlu etmişken ve tam Elizabeth kurtulduğumu düşünürken Penelope çıktı birden. Gelen gideni aratırmış derler. Çok doğru, çok doğru. Hele o bakışları yok mu? Acemi bir aktör gibi...

Spoiler: Göster
Edvard Munch- Lady from the sea.


Bu resme aldanıp Deniz kızlarının masum ve güzel yaratıklar olduğunu düşünmüştüm.
Ama ne yediklerini hiç düşünmemişim.




53
Televizyon / Ynt: Supernatural
« : 24 Mayıs 2011, 21:19:01 »
Şaka! Bir daha bakayım yanıldım heralde. Yok kesin şaka.

Cass suratına yumruk atmak istiyorum. ''Her zamankinden daha kabız.''


 

54
Düşler Limanı / Ynt: The Nightmare Box Revisited.
« : 23 Mayıs 2011, 15:57:19 »
''Hepimizin hayattaki amaçları aşağı yukarı aynıdır.'' Asıl soru istediğimiz şeyleri elde ettikten sonra ne olacağıdır.

Spoiler: Göster
Daha önce böyle bir test yapmıştım. İnsanların amaçları ve hayalleri üzerine. 

Hepsi birbirinden ilginç yanıtlar verdi.

İşte bir kaçı;

Sorum ''Hayatta ki en büyük amacın nedir?''

Mehmet:'' Fazla bir şey istemiyorum. Sadece iyi bir üniversiteye girmek. Ya sen?''

Ayşen:'' Valla biliyorsun şekerim. Okulu bıraktım. Mustafa askerden dönünce biran önce evlenmek istiyorum.'' Ağzında ki sakızı yüzüme doğru patlattı. ''Okulda ki son dedikoduları anlat bana.''

Deniz: ''Off, niye uyandırdın beni!'' uykulu gözlerle bana baktı. Sıranın üstünde ki hırkasını katlayıp başını üstüne koydu. ''Hayatta ki tek amacım sonsuza kadar uyamak. Şimdi git.''

Ömer: ''Ne? Ne dedin?'' sorumu tekrarladım. Gözlerini kısıp beni baştan aşağı süzdü. 
''Bir amacım yok. Olması mı lazım illa?'' Olay yerinden hızla uzaklaştı.

Hatice teyze: ''Nasılsın? Dersler nasıl?'' Otomotik olarak iyiyim teşekkür ederim. Derslerimde çok iyi dedikten sonra sorumu sordum. '' Romatizmam çok kötü. Belimde ağrıyor. E bu yaştan sonra bir amacımda yok. Ama bir hayalim var. Hiç ev işi yapmamak.'' tam arkamı dönmüş gidiyordum ki, ''Annenlere selam söyle, Benim sizde bir ilacım kalmıştı. Bir daha ki gelişinde zahmet olmazsa getiriver.''

Kardeşim:'' Hayalim sen uyurken odanda ki tüm kitapları alıp çöpe atmak. Hedefim ise Karne hediyesi olarak bisiklet aldırmak.''

Babaannem:(Dananın kuyruğunun koptuğu an ya da onun gibi bişey. :hemk) ''Ahh ah eski günler, şuan tekrar eski dişlerimi özlüyorum.'' Gözlüklerinin üzerinden bana baktı. Sorgulayıcı bir sesle ''Dişlerini her gün sabah akşam fırçalıyormusun?'' Tatmin olması için dişlerimi gösterdim.''Aferin, aferin.'' homurtuya benzer sesler çıkardı.

''Ne sormuştun bana?'' sorumu tekrarladım.
''Şuan ki amacım Gazetenin verdiği kuponları biriktirip, porselen çay takımını almak.''
''Gazete aldığın zaman bana kuponlarını getir.'' Bunu söylerken bir emir verir gibiydi. Arkasına yaslanıp, takma dişlerini çıkartıp yanında ki masada duran bardağın içine attı. Konuşma bitmişti.

''Ve bütün bunları elde edebilmek için katlanmamız gereken zorluklar. Akan gözyaşları, kanlar.''







55
Düşler Limanı / Ynt: İçi Boş İnsanlar.
« : 21 Mayıs 2011, 23:01:49 »
Pembe gözlükler gözlerinde hiçliği saklar, ağır lüks parfümler yaydıkları pis kokuyu hafifletir, Giydikleri kıyafetler bir nevi reklam panolarıdır ki- o markaya büyük bir iyilik yaptıklarını düşünürler.

Farklı oldularını düşünürler, özel olduklarını...
Sahip oldukları şeyler, artık onların sahibi olmuştur.

56
Fısıltı -becca fitzpatrick

Bir arkadaşımın hediyesiydi bu dandik kitap.
Daha paketi açıp kitabın kapağını gördükten sonra anlamıştım Alacakaranlık serisinin bir kopyası olduğunu. Özetini okumamla bir kez daha yanılmadığımı gördüm.

Ama kitap hediye olduğu için ve merakımdan dolayı ve biraz olsun bu tür kitaplara önyargılı yaklaşmamak için okumaya karar verdim.

Eleştiri;
Konusu; 16 yaşında ki Nora Grey hayatının aşkı gizemli bir çocuk olan Patch tanışıyor. Aman ne büyük tesadüf ki Biyoloji dersinde yanyana oturmak zorunda kalıyorlar.( Bir yerlerden tanıdık geldi de mi? Biyoloji dersi, gizemli erkek, 16 yaş)
Olaylarda tam tahmin ettiğim gibi gelişiyor. Çocuk bunu öldürmeye kalkıyor. Meğerse düşmüş bir melekmiş miş miş. Sonra kıza aşık oluyor. Kızda her şeye rağmen onu öldürmeyi düşündüğü halde onu seviyor.
Sonra bir de bayat aşk sözleri yok mu? Çok duygulandım, çok!
''Sen benim için çok değerlisin.'' ''Sen benim her şeyimsin...''

Sonuç itibariyle okuduğuma pişman oldum. Sırf para kazanmak amaçlı yazılmış bir kitap.

57
Kurgu İskelesi / Ynt: Anstabil Angina
« : 17 Mayıs 2011, 20:28:11 »
İşler iyice karıştı. Güzel. Bu Alice bir şey arıyor ama ne? Güzel. Kötü biri değil bu Alice. İntikam istiyor galiba. Güzel.

58
Müzik / Muddy Waters
« : 17 Mayıs 2011, 17:01:13 »


Muddy Waters, gerçek adıyla McKinley Morganfield.

4 Nisan 1915’te, Rolling Fork, Mississippi’de dünyaya gelen McKinley Morganfield yine bir bahar günü, 30 Nisan 1983’te Chicago’da ölünceye değin, blues müziğinin temellerini attı ve blues kavramının oturmasını sağlayan ilk isimlerden oldu... Savaş öncesi blues müziğinin en önemli seslerinden olmayı başarmasına rağmen fazla tanınamadı. Muddy Waters Mississippi’nin köylerinden Clarksdale’da başladı, orada efsanevi "Evlatlar Evi"ni tanıdı. Gitar ile zaten içli dışlı olduğundan, Waters doğrudan sahnelerde gösteri yapmaya başladı. O zamanlar yaptıkları daha sonra Alan Lomax tarafından toplandı ve bir araya getirildi. Kongre Kütüphanesi için kayıtlar yapıyor, bir yandan da güneyde turnelere çıkıyordu...

Lomax, bu saygıdeğer koleksiyoncu ve arşivci, Waters’ın 1941-42 arasında yaptığı üç çalışmayı kayda alıp saklamayı başardı. Ertesi sene Waters hayata gözlerini yumacağı Chicago’ya taşındı, Bill Broonzy ile de orada tanışacaktı. Broonzy’nin etkisi ve yardımı ile Muddy Waters çok şey kazandı. Onun en büyük eksiği deneyim idi, son derece yetenekli olmasına rağmen tam verim elde edemiyordu. Waters çok geçmeden elektrikli aletleri de kullanmakta sakınca görmedi...

Ses yükselticiler, gitarlar... 1948’de yeni kurulan Aristocrat ile anlaşma imzaladı. Daha sonra firmanın ismi Chess Records olarak değişti. Waters’ın kayıt çalışması "I Feel Like Goin’ Home"/"I Can’t Be Satisfied", küçük bir hit oldu, basta kendisine eşlik eden Big Crawford ile de uzun yıllar devam edecek olan bir işbirliğinin de müjdecisi... Birlikte "Rollin’ And Tumblin’", "Rollin’ Stone" ve "Walking Blues"u da içeren çok sayıda çalışma yaptılar... 1951’e gelindiğinde artık adamımız yalnız değildi, arkasında yıllardır özlemini çektiği bir topluluk vardı. Bu topluluktan gelip geçenler arasında kimler yoktu ki...

Piyanoda Otis Spann, gitarda JimmyRogers, mızıkada Little Walter, Walter "Shakey" Horton ve James Cotton. Bu yetenek denizinden iyi işler çıkarmak elbette kolay olmadı. Çok geçmeden blues’un kalbinin attığı Chicago’nun en önemli müzik topluluğu oluverdiler. Ünlü "Hoochie Coochie Man", "I’ve Got My Mojo Working", "Mannish Boy", "You Need Love" ve "I’m Ready" önderlerinin ileri gitar tekniklerinin ve arkasındaki güçlü kadronun becerilerinin haritası idiler adeta... "Hoochie Coochie Man", üzerinde özellikle durulması gereken bir çalışmaydı. Kitlelere blues sevgisi aşılamak adına çok önemli bir eserdi bu.

1958’de caz tromboncusu Chris Barber’ın isteği üzerine birlikte İngiltere’yi turlayınca Waters’ın uluslararası ünü pekiştirilmiş oldu. Kimi zaman elektrikli aletler kullandığı için eleştirilse de Waters’ın blues’a olan ilgiyi kat kat arttırdığı bir gerçek. Cyril Davies ve Alexis Korner’ın geride bıraktığı eserler, Blues Incorporated, bir çok grubun temelini oluşturdu. Muddy Waters’ın blues müziğine yaptığı katkıyı kimse yapamadı. En büyük müzisyenler her zaman ustalarını saygıyla andılar. Gelmiş geçmiş en büyük gitarist olarak da gösterilen Jimi Hendrix’ten, kimilerinin rock’ın babası dediği Led Zeppelin’e, Rolling Stones’a bütün büyük müzisyenler, Muddy Waters’ı, Howlin’ Wolf’u her zaman büyük bir minnet ile anmışlardır. Waters biraz daha gecikseydi, müziğin bugün geldiği yere belki de onlarca yıl sonra gelecektik. Graham Bond Organisation, Long John Baldry ve genel anlamıyla R&B da Waters’tan çok şey öğrendi.

Yaşamı boyunca maddi sıkıntılar çeken Muddy Waters, kamyon şöförlüğü, boyacılık gibi işlerde çalışarak bir yandan geçimini sağladı ve birçok albüm üretti.

30 Nisan 1983’te Chicago’da kalp yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi.

Muddy Waters, müziğin belki de taçsız kralı. Kendisi için düzenlenen konserler, anma törenleri hiçbir zaman onun hakettiği kadar gösterişli ve etkileyici, ses getirecek şekilde olmadı. Müziğin büyük isimleri her fırsatta örnek aldıkları isimler arasında onu da saydılar.

Onsuz asla olmazdı...



''İnsanı iki şey blues'a iter; ya açsındır, ya da aşık..'' Muddy Waters

Spoiler: Göster
(En beğendiğim) Albüm kapakları:



Albüm:

The Best of Muddy Waters (1958), Chess
At Newport 1960 (1960), Chess
Muddy Waters Sings Big Bill Broonzy (1960), Chess
Folk Singer (1964), Chess
The Real Folk Blues (1966), Chess
Muddy, Brass and the Blues (1966), Chess
More Real Folk Blues (1967), Chess
Super Blues: Muddy Waters, Bo Diddley, Little Walter (1967), Checker
The Super Super Blues Band: Muddy Waters, Bo Diddley, Howlin' Wolf (1967), Checker
Electric Mud (1968), MCA/Chess
After the Rain (1969), Chess
Fathers and Sons (1969), MCA/Chess
Sail On (1969), Wolf
They Call Me Muddy Waters (1971), Chess
A.K.A. McKinley Morganfield (1971), Chess
Live (at Mr. Kelly's) (1971), Chess
The London Muddy Waters Sessions (1972), MCA/Chess
Can't Get No Grindin' (1973), Chess
London Revisted with Howlin' Wolf (1974), Chess
'Unk' In Funk (1974), Chess
The Muddy Waters Woodstock Album (1975), MCA/Chess
Live at Jazz Jamboree '76 (1976), Polljazz
His Best 1947-1955 (1976)
Hard Again (1977), Blue Sky
I'm Ready (1978), Blue Sky
Muddy "Mississippi" Waters - Live (1979)
King Bee (album) (1981), Blue Sky
Rolling Stone (1982), Chess
Rare and Unissued (1982), MCA/Chess
Muddy & The Wolf (1983)
Trouble No More (1989)
The Complete Plantation Recordings (1993)
Paris, 1972 (1997)
Goin' Way Back (1997), Just A Memory
One More Mile (1998)
A Tribute To Muddy Waters King Of The Blues (1999)
Hoochie Coochie Man (1999)
The Golden Anniversary Collection (2000)
The Anthology (1947-1972) (2001), MCA/Chess

Single:

1941 "Country Blues" (Recorded By Alan Lomax)
1941 "I Be's Troubled" (Recorded By Alan Lomax)
1942 "Ramblin' Kid Blues"
1947 "Little Anna Mae"
1948 "Hard Days"
1948 "Down South Blues"
1949 "Screamin' And Cryin'"
1949 "Last Time I Fool Around With You"
1950 "Rollin' Stone" aka "Catfish Blues"
1950 "Rollin' and Tumblin'"
1950 "Walkin' Blues"
1951 "Howlin' Wolf"
1951 "Lonesome Day"
1951 "They Call Me Muddy Waters"
1951 "Still A Fool"
1951 "Long Distance Call"
1951 "Honey Bee"
1952 "Iodine In My Coffee"
1953 "Sad Sad Day"
1954 "I Just Want to Make Love to You"
1954 "I'm Your Hoochie Coochie Man"
1954 "I'm Ready"
1955 "Mannish Boy"
1955 "Trouble No More"
1955 "Sugar Sweet"
1956 "All Aboard"
1956 "Rock Me"
1956 "Forty Days and Forty Nights"
1957 "Got My Mojo Working"
1957 "Good Lookin' Woman"
1958 "Born Lover"
1959 "Goin' Down Louisiana" (aka "Louisiana Blues")
1960 "Deep Down In My Heart"
1961 "Messin' With The Man"
1962 "Going Home"
1962 "You Shook Me"
1963 "Let Me Hang Around"
1964 "My Home is on The Delta"
1965 "Early Morning Blues"
1966 "Canary Bird"
1967 "Trainfare Blues"
1968 "Mud In Your Ear"
1969 "Blues And Trouble"
1970 "Blues For Hippies"
1971 "Strange Woman"
1972 "My Pencil Won't Write No More"
1973 "Muddy Waters Shuffle"
1974 "Drive My Blues Away"
1975 "Born With Nothing"
1977 "Crosseyed Cat"
1978 "Copper Brown"
1979 "She's Nineteen Years Old"
1981 "Forever Lonely"

Spoiler: Göster
Kaynak: Wikipedia







59
Gezginler Kamarası / Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« : 14 Mayıs 2011, 16:57:26 »
...

''Çok boş konuşuyorsun.'' Yansıma gerçekti.
 
''Neden bu kadar çok heyecanlısın ve öfkeli?''

''...''

Gülümsedi. ''Hadi inkar et, yalan söyledin de.''

''...''

''Üzülme bu kadar. Sende onlardan birisin. Hep böyle oluyor de mi?''

''...''

''Şu kokuşmuş eşyalara bak, onlarda ki gerçeği gör. Sende onlardan birisin. Aslında her zaman onlardan biri olucaksın.''

Etrafına baktı. Tüm bu kokuşmuş şeyler onundu. Onu yansıtıyordu.

Hepsi midesini bulandırdı birden. Tüm bu iğrenç pisliklerden kurtulmak istedi.

Büyük siyah bir poşet aldı eline. Gerçeği gördüğü zamanlar ki- bu 365 günde 1 kez gerçeği görürdü.

Tüm bu kokuşmuş şeyler; makyaj malzemeleri, fazla renkli kostümler,  kötü kokulu parfümler hepsini doldurdu bu siyah poşete. Yuttu hepsini kara bir delik gibi...

60
Eğlence & Mizah / Ynt: Bugün Ben Şunu Öğrendim:
« : 10 Mayıs 2011, 20:53:49 »
Bugün ben aslında çok önceden beri bildiğim fakat inatla bilmiyormuş gibi yaptığım şeyi yeniden öğrendim.
Ne mi? Çok gevezeyim.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 22