Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Akuma_Blade

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7
46
Çizgi & Anime / Ynt: Armored Trooper Votoms
« : 23 Ağustos 2010, 22:24:12 »


"SOLDIER BLUE"

"VANITY"

"HONOO NO SADAME"

Armor Hunter Mellowlink 1988'in sonunda yayınlanmaya başlamış 12 bölümlük bir OVA'dır ve Votoms TV serisinin ilk bölümünden hemen öncesini (Yani 100 yıl savaşlarının son günlerini) anlatır. Olaylar Votoms serisindeki entrikalardan ziyade yanlız bir adamın kişisel intikam arayışı çerçevesinde anlatılan bir nevi Votoms evreni tanıtımı olduğu için Votoms'a daha önce giriş yapmamış arkadaşlar için hayli uygun bir seridir. Bu aynı zamanda Votoms'a başladığınızda adaptasyon sürenizi çok kısaltmanızı sağlıyor.



Arity Mellowlink, Gilgamesh ordusundan basit eski bir erdir fakat şimdi bir kaçak olarak bir elinde eski arkadaşlarının künyeleri, bir elinde neredeyse son kullanma tarihi geçmiş bir anti tank tüfeğiyle kendisini ölüme terkeden ve önceden inandığı tüm değerlere bağlılığını yitirmesine sebep olan 9 kişiyi bulup öldürmeye and içer. Gezegen gezegen, şehir şehir gezecek ve kendisine yaşama sebebi veren tek amacın peşinden gidecektir. İntikam! Ve bu intikam arayışı boyunca bu noktaya nasıl gelindiğini, basit bir erin kurbanı olduğu ölümcül komplonun ne kadar yükseklerden başladığını ve intikam arzusuyla gözü dönmüş bir insanın neye bedel olduğunu görme imkanı buluruz.

Serinin ilerledikçe açılan hikayesi seriyi basit bir intikam arayışından çıkartıp çok daha fazlası haline getirmekte. "Battlefield" isimli bölümdeki gibi tasvirler de bu flashback'lere eklendiğinde Mellowlink, Votoms evrenini tamamlayan harika bir parça halini alıyor.



En önemli eseri, Anime tarihinde askeri yönü güçlü serilerden biri olarak anılan 08th MS Team olan fakat bu seriyi tamamlayamadan bir trafik kazasında ölen Takeyuki Kanda tarafından yönetilen bu seri aynı zamanda askeri bir Mecha olmasına rağmen başrol karakterinin herhangi bir Mecha kullanmadığı nadir serilerdendir. Seri boyunca şansıyla değil şansına rağmen hayatta kalan bir karakter görürüz ve onun neredeyse yokluklar içinde kullandığı metotlar bize bir insanın irade gücünün nerelere dek varacağını da kanıtlar niteliktedir. (Şahsen Arity Mellowlink, Anime tarihinin en sevdiğim "yanlız adam" karakteri olarak bende özel bir yere sahip) Apocalypse Now gibi eski ekol savaş filmlerine yapılan göndermeler de serinin arka planını güçlü tutmakta.

12 bölümlük bu seriyi Votoms evrenine az yada çok ilgi duyan herkese öneririm.

47
Çizgi & Anime / Ynt: Gundam
« : 23 Ağustos 2010, 12:34:46 »
Gundam konsepti ve U.C. Evreni'nin yaratıcısı ve yaşayan en büyük hikaye anlatıcılarından Yoshiyuki Tomino bu Eylül'de "Yaratıcı Zihin - Anlatıcı Zihin" etkinlikleri kapsamında Beyoğlu - İstanbul'a geliyor ve Gundam serisinden toplamda 6 film bu kapsamda 6 saatlik 2 ayrı maraton halinde gösteriliyor.

Etkinliklerin tarih ve saatlerini görmek istiyorsanız bu linki inceleyin. Ayrıyeten Facebook sayfamda oluşturduğum etkinlik notuna gelip gelmeyeceğinizi bildirmek istiyorsanız mesaj bırakın.

48
Çizgi & Anime / Ynt: Anime nedir?
« : 23 Ağustos 2010, 08:30:30 »
Bu tür tartışmaları sevmiyorum aslında. Üzülüyorum. Anime dışı animasyon yada ÇR'lerle büyümüş neslin sevdikleri yapımlara (lütfen bunu kişisel olarak algılama karakedi) kendi beğenilerini tatmin edebilmek için "anime" apoleti kazandırtma çabalarından bahsediyorum. Avatar: The Last Airbender için bunu çeşitli forumlarda çok kez yaşadık, hayatında Anime izlememiş 13-14 yaşındaki insanlar Avatar'ı izlediklerinde naçiz yazılar yazdığımız bloglara/forumlara aralıklarla yazdıkları "Siz ne derseniz deyin, Avatar anime bana göre" , "arkadaşımın arkadaşının arkadaşı söyledi, animatörleri içinde Asyalılar varmış" , "Arkadaşımın arkadaşının arkadaşı söyledi, yönetmeni Miyazaki'den etkilendiğini söylemiş" vs vs türü yığınla argümanla karşılaşıyorduk ve söylemem gerekir ki, bu sadece üzücü. Bu benzetme için lütfen kırılmayın ama elbette Shichinin no Samurai veya Yume de "sinemadır", American Pie bilmemkaç da "sinemadır", ama üzerinde 2 dk bile düşünürsek ikisini aynı kefeye koyamayız. Batman: Gotham Knight, Animatrix, Afro Samurai yada Final Fantasy: Spirits Within'in "Anime" olduğuna dair bir kuşkum yoktur. Ama tutup da polislerin lazer tabancası taşıyıp kimseyi öldüremedikleri, kendi çizerlerinin bile kaç "canon setting" denediklerini bilmedikleri bir X Men'i nerede başlayıp nerede bittiğine dair senaryo/karakter ilişkileri düzgün Anime'lerle nasıl bir sayabiliriz? Amerika'lılar Gundam'ın 10/1'i ayarında ayarında drama sahibi bir Mecha'yı 31 yıldır yapamıyorlarken nasıl oluyor da "Amerikalılar da Anime yapıyor!" diyebiliriz? Zeta Gundam'ın Japonya dışında hiçbir ülkede 25 yıl boyunca resmi olarak yayınlanamaması, Anime ve animasyonunun aynı kanalda yan yana görüldüğünde yaratacağı "uyandırma" korkusu dışında ne ile açıklanabilir? Gerek Amerika gerekse başka ülkenin TV animasyonlarında hiçbir zaman suya sabuna dokunmama kuralı ihlal edilmezken (Örnek vermek gerekirse PG Rated yayınlanan Clone Wars bölümlerinde bile tek bir kafa kol kopma sahnesi koyamazken) fakat 1980'in Ideon'unda bile 5 yaşındaki çocuğun sanal kameraya 3 metre mesafede kafasının kopması yeralırken, Amerika'lıların PG Rated dışında şeyler yayınladıkları normal saatler içinde bile TV'de Amerikalı'ların yayınlamayı hayal dahi edemeyeceği şeylerin yeralmasına (Bu sezonda yayınlananlardan High School of the Dead mesela) karşı nasıl olur da hayran hissiyatı dışında ne mantıkla açıklanamayacak şekilde animasyon = Anime diyebiliriz? Lütfen hassasiyet gösterelim ve benzerliklerden ziyade farkları anlamaya çalışalım. Saygılarımla.

49
Kurgu İskelesi / Ynt: ARC-ZERO
« : 15 Ağustos 2010, 16:04:52 »
BÖLÜM 00: "HAYALPERESTLER"

Gözleri ani şekilde açıldı. Yaşıyordu. İlk duyduğu şey, bir havuzun pompalama sistemine benzer tanıdık bir ses, dış yüzeye çarpmadan seken irili ufaklı uzay kayalarının aralıkla duyduğu sesi, hissettiğiyse hibernasyonun yan etkisi olan beyin zonklaması ve üşümeydi. Dağınık siyah saçları ve yorgun yüzünün HUD ekranındaki yansımasına gözü takılmışken yapay zeka  sürücüsü FLZ'nin sakin bir tonla verdiği "BioSensor devredışı. Meteor modundan çıkış için son 60 saniye sesiyle!" irkildi. İkinci kez hibernasyon etkisinden çıkmadan önce rota ayarlamarını yaptığını hatırladı, bu da artık Jovian sisteminden çıktığı anlamına geliyordu. Baksa da kokpitin kanopisinden hiçbirşey göremezdi zira Type III'si "Fafner" kendisini Astreoid çarpmalarına karşı adeta bir koza gibi plakalarla tamamen kaplamıştı ama 1 dakikadan sonra ikinci katman plakalarını şarj etmek üzere gövdeye geri sokulacaklardı. Tam olarak odaklanamayan gözlerini zorlayarak birimin önünden yayılan partiküllerin durumunu manuel olarak kontrol etti: Meteor modundan çıkılmıştı ve partikül sayacı giderek azalıyordu. Muhtemelen 48 saat boyunca reaktörü aşırı yükleyip bir kez daha Meteor moduna çıkamayacaktı ama en azından hedefe yaklaşmıştı, zor olan kısmı geride bırakmıştı. Artık hayatta kalmayı başaramayacak olsa bile en azından bir amaç için ölebilirdi.

Hibernasyonun yarattığı başağrısı ve göz dalgınlığı etkisini silebilmek için enjektörle tam boynuna bir ilaç enjekte etti, 4 dakika kadar sonra kendisini daha iyi hissetmeye başladı. Bunlar olurken FLZ sistemin durumu ile ilgili rutin raporlamaları yapmaktaydı. Hibernasyon kaskını çıkartıp pilot kaskını taktı ve mikrofona sakince raporlamayı yarıda keserek hedef bölgeye giriş için son görev tanımlamasını vermeye başladı. Sözlerini bitirdikten hemen önce partikül akımı neredeyse tamamen kesildi ve plakalar tek tek sırttaki yuvalarına oturmaya başladılar, Fafner artık kozasından çıkmış ve gerçek formunu göstermişti. 26.5 metre boyunda, sırtında yedek ekipmanlar ve silahlarlar ilgili bir yük paketi, sol kolunda katlanmış haliyle bile neredeyse kendi kadar büyük bir namlu, sol kolunda masif bir kalkan, kalkanın iç tarafı ve bileklerinde lazer kılıcı görevi de gören bir çift ışın tüfeği ve son olarak omuzlarda bilgisayar kontrollü manyetik mayın fırlatıcıları: Beyaz bir dev ve Type III'lerin asla varolmaması gereken ilk örneği.

Kanopinin önü artık açıktı ve Mavi Gezegen'i, onu bir kemer gibi saran GEO ARMOR tesisini görebiliyordu. Kaskındaki retina sensörlü lensi indirdi: "FLZ! Kamuflaj modu açık, hız maksimum!" emrini verir vermez namlu bir kez daha katlandı, kalkan gövdeye kenetlendi ve bacaklar içeri girip gövdedeki kanopiyi ileri bakacak korumalı bir avcı kokpiti haline getirdi. Geri tepme yerçekimi yokluğuna rağmen onu ilk birkaç saniye koltuğuna yapıştırdı. Mavi gezegen bakış alanında hızla büyümeye ve FLZ'in hesaplamaları hızlanmaya başladı. Rakamlar bir noktadan sonra algı hızının da ötesine geçmeye başladığında FLZ kontrolü ondan aldı ve pilot o ana dek yaşadıklarını bir film şeridi gibi gözlerinin önünden birkaç saniyede geçmeye başladığını hissetti.

Aşağı sırada bu sıralarda ARC'ın hangarında, kollarını oturan bir sfenks gibi öne uzatmış gibi görünen, her bir yanı montaj droidleri ile çepeçevre sarılı, 300 metrelik yeni tip savaş gemisi IMPULSE'un son bakımları yapılmaktaydı. Impulse aslında temel dizayn olarak 3 gemi olarak dizaynlanmış fakat ARC'ın montaj aşamasındaki ekleme çıkartmaları ile planları hazır ilk 3 iskelet casusluk faaliyetlerinden koruyabilmek için GEO ARMOR'un 3 farklı yerindeki istasyonlarda yeniden inşaa edilip dizaynlanmış ve birkaç gün önce de GEO ARMOR'un bir dış uzay hangarına gizlice nakledilmiş, Impulse bu şekilde ortaya çıkmıştı. Tüm ARC teknisyenleri adeta insanüstü bir çaba ile gemiyi zamana karşı tamamlamaya çalışmaktaydı. Tabii bu başarılabilirse… Belki de bu gemi ZERO'nun nihai amacı olarak dünyadaki sonu bitmez şiddet paradoksunu bitirebilirdi.

Beyaz - mavi üniformalı gemi mürettebatı köprüye girdiler ve montaj işleminin durumunu kontrol etmeye başladılar: 3 gündür tekrarlanan bir rutindi ama önemi görmezden gelinemezdi. Onların ardından şapkasını hafif öne eğik takan, 50li yaşlarda ve saçlarında aklar seçilen bir Amiral, ardından diğerlerinin tam aksine beyaz üstüne sadece birkaç mavi çizgili bir üniforma giyen ve herhangi bir rütbe ibaresi taşımayan, en fazla 22-23 yaşında bir bayan girdi.

HITOMI : Son ekipmanlar 2 hafta önce dış kuşaktaki tesislerden yollanmıştı değil mi?

YAMATO : Bu doğru, ama yol boyunca DELTA'nın Dış Uzay Filosu ile karşılaşmamak için değişken bir rota izlemek zorunda kaldılar. Farkedilmeleri hem yokedilmeleri hem de tamamen sahip olduğumuz tek büyük dış uzay tesisinin yokolması ile sonuçlanırdı, neyse ki durum planlandığı gibi gidiyor. 24 saat içinde farklı farklı kargo mekikleriyle bize parça parça ulaştırmaya başlamış olacaklar.

HITOMI : (Sol elini boşluktaki bir noktaya uzatarak) Güncel koordinatları nedir? (Boşlukta Dünya, ay ve Lagrange kuşakları ile ilgili bir hologram belirdi)

YAMATO : Lagrange 3 sınırlarından çıkmış durumdalar. Takibe yakalanmamak için artık iletişim yollamıyoruz.

HITOMI : Peki ya son parçalar da olmadan kalkış yapmamız gerekirse?

YAMATO : Böyle birşey olacağına ihtimal vermiyorum ama, teorik olarak mümkün. 4 yıl boyunca Jupiter enerji filolarıyla uçtum, sayısız haydutla karşılaştım ve diyebilirim ki bu süre içinde Frontier sınıfının  sadece alt sistemlerle seyrüsefere devam edebildiği pek çok vaka yaşadım. Silah sistemlerinin tümü çalıştırılamayabilir ama itiş gücü, kalkan ve ateş gücünün %40'ına yine sahip oluruz. Sadece çok yoğun çatışma ve atlama sistemleriyle ilgili kuşkularım var o kadar.

HITOMI : Umarım dediğin gibi olur zira içimde kötü bir his var.

YAMATO : Bu kadar karamsar olmamalısın.

HITOMI : Aslında... (gülümsemeye çalışarak) bu kadar karamsar değilimdir sadece... bizden önce deneyenlerin başlarına geleni düşünüyordum.

YAMATO : Hala unutmamış görüyorsun.

HITOMI : Unutmalı mıydık?

YAMATO : Belki de, evet, belki de hayır. Ama şunu söylemeliyim, insanların bazen sınırları olduğunu bilmeleri gerekir. Başarıp başaramayacağımızı bilsek bile biz her bir birey olarak bize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Bireylerin kararlılığı...

HITOMI : ...imkansızları gerçekleştirir, değil mi?

YAMATO : (Yüzünü uzay manzarasını gösteren bir pencereye çevirerek) Hayır, sadece sahip olduğumuz gerçek gücü ortaya koyar. Tanrı taraf tutmaz ve güçsüz düşmemiz çoğu zaman savaşmak için bir sebebe sahip olmayışımızdandır. İnandığım şu ki, savaşmak için bir sebebe sahip insanlar asla kafa karışıklığı yaşamaz ve gerçek anlamda yılmazlar. (İçinden "...yada en azından, bir zamanlar inandığım buydu" diye geçirdi) Dinliyorsun değil mi?

HITOMI : Evet, evet. İnancımı tazelediniz.

YAMATO (Yüzünü tekrar döner) Son 6 aydır yani Jupiter filosundan emekli olduğumdan beridir seni hep burada taktik planlamalarla ilgili yığınların içinde görüyorum. Kaç yıldır burada, GEO ARMOR'daki ARC-ZERO birimindesin?

HITOMI : Savaşın başlamasından beri. Bunu size hiç söylemedim değil mi?

YAMATO : Hayır, hiç sormadım sanırım. ("Yada hiç gerek duymadım")

HITOMI : (Bir içecek makinesine bozuk para attı) Savaşın ilk haftası içinde NCS-0 bombalandığında anakarada üniversite sınavına hazırlanan basit bir öğrenciydim. Birkaç saat içerisinde sahip olduğum herşey... (Kutu tak diye aşağı indi) Gerisi sanırım hepimizin ortak hikayesi. (Kutuya birkaç saniye donuk bakışlarla baktı ve kapağını açtı)

Derken alarm sesi ani bir şekilde koridorları doldurdu.

"GEO ARMOR otonom komutanlığının emridir. Bir güvenlik ihlali tespit edildi. Her blokta ayrı ayrı arama yapılacak ve hangar çıkışları kapatılacaktır. Tekrar ediyorum..."

Type I'ler ve savaş gemileri GEO ARMOR üstünde bir çizgi halinde görünmeye başladılar.

YAMATO : Sanırım sen haklı çıktın Yüzbaşı.

HITOMI : Tek yol tüm dış kapaklar kapanmadan GEO ARMOR'u içten parçalayıp dışarı çıkmak gibi görünüyor.

YAMATO : İçinde bulunduğumuz blok kapanırsa, blokun kendi kendini imha sistemi burayı tamamen cehenneme çevirir, iç duvarları patlatıp dış duvarlar inmeden dışarı da çıkarsak sayı üstünlüğü onlardan yana olacak. Halledebilirsin değil mi?

HITOMI : Evet, Amiral.

YAMATO : O halde sana artık "Kaptan Ayukawa" demeliyim. (Hala gülümsemeye çalışıyordu, ilginç bir andı)

Duvarlardaki hareketli bilekliklere tutunarak ikinci köprüye geldiler. Burası gerçek anlamdaki harekat ve seyrüsefer kontrol merkezi, aynı zamanda montajın sürdüğü en son noktaydı ama yine de büyük ölçüde hazır sayılırdı. Hitomi Kaptan koltuğuna, Yamato da hemen arkasındaki bir yukarıda duran koltuğa geçti.

HITOMI : Kalkış için hazırlıklara başlayın! Taretler dışarı! Hedef iç duvar. Enerji şarjına başlayın!
Personel durumu sorgulamıyor, emirleri aynen yerine getiriyordu. "Emredersiniz!" sözü 2 saniye gecikmedi, 10 saniye sonra taretler dışarı çıkmıştı

“Ateş! “

Öndeki lazer taretleri iç duvarları tereyağının içinden geçen sıcak bir bıçak gibi yarıp geçti hatta kapanmakta olan dış duvarın hizasına henüz varmış bir Type I'in hemen yanıbaşından geçti. Dış kapının yanıbaşına varmak üzere olan başka bir düzine Type I vardı ve en az 3 katı geriden gelmekteydi.

? ? ? : Kumandanım! İçerden dışarı ateş açıldı.

FALGEN : Bu istihbaratların doğru olduğunu gösteriyor! Dış duvar çevresini dairesel formasyonda çevirin ve zırh delici özellikli silahlarımızı yakın menzilden kullanacağız. (Uzaktan sarı-lacivert bir şimşek gibi geldiği görülen pilot Federasyon'un en usta ace pilot'u Falgen Arity idı. İçeriden gelen ve iç duvarı tamamen eriten 2. atışı da gördüğünde sırtındaki kanatları sırt paketinden çıkartarak iticili bir sırt planörü haline getirdi) Atış için emrimi bekleyin!

? ? ? : Emredersiniz! (3 düzineden de fazla Type I artık tek hat üstünde uçuyordu)

E.V.E. adlı gemi ana bilgisayarının verilen komuta "Alt sistem aktifleştirildi, kalkışa hazırlıkları tamamlandı" şeklinde cevap vermesinden hemen sonra köprü üstündeki kepenkler inmeye ve koridor duvarları kapanmaya başladı. Köprünün boşluk hologramı olarak görüntü geminin dışarıdan görünümüne geçmesinden hemen sonra ilk göze çarpan teknisyenlerin paniği oldu.

? ? ? : 200 kadar personel mühürlenen koridorlar ve dışarıdaki düşman nedeniyle nedeniyle rehin kalmış. Ne yapacağız? E.V.E. kontrolü eline almak istiyor!

HITOMI : Geride kimseyi bırakmayacağız!

E.V.E. : Kaptan, dış duvarların inmesine 2 dakika 50 saniye var. Bu süre zarfında hem personel tahliyesi hem geminin güvenli şekilde çıkışı başarılamaz. Duvar inerse IMPULSE, GEO ARMOR'a kalıcı zarar vermeden buradan dışarı çıkamaz, bu ayrıca teorik olarak tüm gruplara birden savaş ilan edilmesi anlamına gelir!

HITOMI : Öneriniz nedir?

E.V.E. : Kontrolü tehditin ortadan kaldırılması için bilgisayara devredin. Olasılıklar %98'e %2

HITOMI : Reddedildi. Operatör! E.V.E.'ı merkez seyrüsefer sisteminden çıkart. Manuel yöntemle çıkış yapacağız!

Derken bir patlama gerçekleşti ve herkes olduğu yere tutundu. Type I'ler geçidi çembere almış ve yukarıdan roket iticili bomba fırlatıcılarını kullanmaya başlamışlardı. Jammer'lar roket başlıklarını varmadan patlatıyordu ama Jammer'ları kalkıştan önce kapatmalıydılar.

HITOMI : Durum nedir?

? ? ? : Geçidin kapanmasına 2 dakika 20 saniye! Geçit çıkışında en az 32 adet "Agressor" tespit edildi! Bunun yanısıra arkadan gelen "Sabot" birimleri ve savaş gemileri ekrana girdi!

HITOMI : Tahliye ne durumda? 

? ? ? : %30!

YAMATO : (Masasındaki kablolu ahizeyi kaldırdı) Alper! Beni duyuyor musun?

ALPER : Açık ve anlaşılır Amiralim!

YAMATO : Tahliyeyi güvene almak ve geçidin kapanmasından önce geminin yokedilmesini önlemek için kalkış yapmanı istiyoruz. Düşman kalabalık, halledebilir misin?

ALPER : Daha kötü durumları da gördüm Amiral! Emrinizi bekliyorum!

YAMATO : Bunu Kaptan Ayukawa'nın emri olarak kabul edebilirsin! Yetki verildi!

ALPER : Emredersiniz!

Ön kapaklar ani şekilde açıldı ve karanlığın içinde parlayan tek bir göz gördü yukarıdaki Agressor pilotları. Aniden daha tam olarak neye benzediğini bile görmeden arkadaki vernier iticilerinin tam güçle köklendiğini ve yukarı doğru tüm hızıyla çıkan birimin gemiye doğru gelen füzeleri birer birer namlusundan kese kese yukarı çıktığı gibi elindeki çift taraflı Katar mızrağını Agressor'larından birisine gömdüğünü dehşetle farkettiler. Bu bir Type II'ydi!

"Azureknight", ZERO'nun ilk ve tek Type II'siydi ve gövdesindeki gömülü silahları, bileklerine monteli kablo kumandalı tüfek/ışın kılıçları ve omuzlarına monteli ışın tabancaları sayılmazsa sadece tek bir çift taraflı Katar mızrağı kullanıyordu. Zaten bundan başkasına da nadiren ihtiyacı olacak gibi görünmekteydi!

Alper kılıcını ilk Agressor'dan söker sökmez "Katliam modu aktif!" diye gürledi. Tüm kokpit artık Kanji ve İngilizce karakterlerle geçen OVERKILL yazısıyla yanıp sönüyordu: Azureknight'ın gözleri şeytani şekilde parladı ve insanca olamayacak bir hızla dövüşmeye başladı. Kılıcını bir Agressor'dan kokpitinden çıkartır çıkartmaz arkasını bile dönmeden bir başkasına saplıyor, arkasından sıkılan roket atışlarını arkasına dönmeden atlatıyor, düşmanlara vurduğu her Katar vuruşunu reaktöre uzak noktalardan yaparak patlamayı önlüyordu. 20 saniyede 6 Agressor etkisiz hale getirilmişti ama en zoru bu değildi. 

Yedinci Agressor'u arkadan yara yara ikiye ayırdıktan tam arkasından gelen bir ışın atışı onu kıl payı ıskalayarak enkaza çarptı ve hareketsiz tüm enkazları ateşledi. Devasa patlamanın içinden bir cehennem zebanisi gibi kılıcıyla saplama pozisyonuyla inen Azureknight indiği noktada bir başka Type II'nin kol kalkanıyla bloklandı ve ani bir tekmeyle şaşırtıcı bir darbe aldı. Karşısındaki sıradan bir rakip değildi, hem de hiç. Ama "Kayıtlarda olmayan bir modele karşı dövüşmek ilginç olacak diye düşündü", ayağa kalktığı gibi Katar döndürme pozisyonunda kılıcını elden ele geçirerek GEO ARMOR duvarında koşmaya başladı ve son anda zıplayıp kılıcın hareketleri karşısında büyülenmiş gibi duran isimsiz Type II'nin tam kafasına doğru kılıcını indirdi.
 
Düşman hiçbirşey yapmadan duruyordu, tam o saniyede “Lanet olsun, bu bir tuzak!" diyip HUD'a Katliam Modu Deaktif dedi. Esrarengiz Type II sanki rakibinin tam da tahmin ettiği hamleyi yaptığını gören bir eskrim ustası yada satranç oyuncusu gibi hamleyi elindeki tüfeği zarif şekilde yana atıp çok sade şekilde yanıtladı: Kullandığı, sadece eski kılıç ustalarının bildiği sanılan çıplak avuçlarla kılıç durdurma tekniğiydi ve rakibin bunu daha önce de birçok düşmana bu taktiği kullanarak zafere ulaştığını göstermekteydi. Gövdeye monteli ışın topu sıfır mesafeden ateşlenip Azureknight'in kılıcını yokettiği gibi onu en az 50 metre geriye uçurdu. Artık hamle sırası ona geçmiş gibiydi. Çift ışın kılıcını çekip kanatlarını açarak tüm güçle hala geri tepmenin etkisiyle uçmakta olan düşmanına saldırmak üzere hamle yaptı. Azureknight pilotu yediği şoka rağmen hala sakindi ve ne yapması gerektiğini kestirebiliyordu. "Pozitron şarjı için geri sayıma geç MIO!" dedi ve HUD ekranında 30 saniyelik geri sayım başlamaya başladı: Bu, pozitron silahı birimin neredeyse tüm gücünü harcayıp onu hareketsiz bırakan ama isabet etmesi durumunda  düşmanı neredeyse kesin olarak moleküllerine ayıracak güçte bir silahtı. Ama bunun için önce düşmanı hareketsiz bırakmalıydı. Kablo kumandalı kollarından birincisi ilkin kılıç modunda gövdeye tüm hızıyla gövdeye çarptı fakat ilginç şekildi geri sekti. "Bu normal bir zırh değil" diye düşündü ve ilk kolla neredeyse aynı anda fırlattığı 2. kolu tüfek moduna geçirip hedef etrafında falso yaptırdı. Kablo Type II'yi sardı ve Azureknight onu omuzlarında kalan tüm gücüyle döndürüp mağara benzeri bir boşluk gibi kalan bir personel girişine gönderdi ve tam çarpma anında ışın tüfeği sıfır mesafeden sırtına arkadan ateş ederek kapalı alanda bir patlama yarattı.

Ama halen başarmış değildi, patlamanın içinde kanadını bırakan Type II bu kez bacaklarındaki yedek AMBAC'ları kökleyip kolları yerine olmayan düşmana çarptı ve GEO ARMOR yüzeyi boyunca onu sırtüstü yere sürterek zarar verdi. Azureknight pilotu ölse bile pes etmeyecek gibi görünüyordu. Az önce dirsek hizasından ayrılan kollarını sıfır mesafeden ama bu kez omuz bağlantısından ayırarak ateşledi ve her iki kol da bir railgun mermisi gibi gövdeye sol ve sağdan saplandı. Azureknight pilotu ekranda pozitron topu için ateş geri sayımın son 5 saniye olduğunu gördü ve EJECT düğmesine bastı. Kokpit ani şekilde arkadan yutuldu ve gövdeyle sırt arasında bir boşluğu aşarak bir planör gibi kendisini dışarı çıkarttı. Kapsül kanatlarını açtı ve son hızla oluşacak patlamadan uzaklaştı. Pozitron silahı gövdedeki sol ve sağ kaburga kapaklarını açarak kendini belli etti ve kendisine saplanmış durumdaki düşman birimini havaya uçurdu: Belalı Type II’i güç bela yok edebilmişti elbet ama artık olay öyle bir noktaya gelmişti ki dışarıda olan biteni artık tam olarak takip edebilecek durumda değildi.

Fakat herşey daha bitmemişti. Gemi operatörleri ile bağlantı kurdu :Tahliye tamamlanmış fakat hangar kapağı neredeyse kapanmıştı. Kapanmak üzere olan kapaktan son hızla teğet geçerek girdi ve tahliye kapağından en son kendi geçti. Alper yapabileceğinin en iyisini yapmıştı fakat gerisi artık köprüdekilerin olası en kötü durum senaryosunu uygulamasına düşüyordu.

Operatörler hatta Amiral bile bir mucize bekler gibi dışarıda artan Agressor ve Sabot'ları ve yaklaşan savaş gemilerini gösteren monitör ekranlarına neredeyse donuk ifadelerle bakıyorlardı.

HITOMI : Kalkış işlemine geçilsin! Kalkış açısı 90 derece! Beowulf'u hazırlayın ve şarj işlemine geçin!

Geçit tamamen kapanmıştı. Bu kez kimse cevap vermedi. Herkes imkansız bir görev yürütüyor gibi görüyordu kendisini. Beowulf, standart Frontier sınıfı gemilerin en güçlü silahıydı ve bu ateşlediği yöndeki 8 kat kalınlığında metali yokedebilecek böyle bir silahın GEO ARMOR'a karşı kullanılması tüm üye ülkelere karşı savaş açmak olurdu. Hatta kim bilir daha kötüsü olacaktı. Öte yandan dışarı çıksalar bile 2. atış için şarj olana dek Agressor ve Sabot'larca etraflarının sarılması an meselesi olurdu. Karar vermişti. Ne olursa olsun pes etmeyecekti. Bu bir mucizeyi beklemek olsa bile.

HITOMI : Beowulf! Hedef: dış duvar! Ateş!

Adeta zamanın durduğu bir 10 saniye ve silahın şarjı tamamlandı. Geminin 2 ayaklı ön kısmının altında 3. bir ayak belirdi ve oluşan aralıktan Beowulf gözüktü. Tüm görüş alanlarının beyazla adeta kör eden bir ateş 3 saniye sürdü hatta gemiyi bile kısa bir miktar geriye götürüp bir duvara arkadan hafifçe çarpmasına sebep oldu. Uzayda ses duyulmazdı fakat gerek Beowulf'un neredeyse geminin tüm sistemlerini kör eden partikül yayılımı gerekse GEO ARMOR'un ateş yönünden parça parça dağılarak atmosfere son düşüşlerinde yarattığı parazitler navigatörleri işini yapamaz hale getirdi: Gemi körlemesine kalkış yapacaktı. Kalan tüm güçleri ile gemi kalkışa başladı. Arkalarındaki sektör patlamalarla sarsılmaya başlamıştı bile.

? ? ? : Kaptan! Emirlerinizi bekliyoruz!

HITOMI : Tüm personel 1. seviye savaş istasyonlarına! Taretlerin şarjı tamamlanana dek emrimi bekleyin ve sınırlı roketlerimizi rastgele ateşlemeyin. Bu bir emirdir!

? ? ? : Emredersiniz!

Bu kez kendisini rahatlamış hissediyordu. Artık seçenekler yoktu. Sadece yapılması gerekeni yapacaktı. Kendini hazırladı. 30 saniye... 20 saniye... 10 saniye, 9 , 8 , 7 , 6 , 5 , 4 , 3 , 2 , 1

Gemi burnunu çıkartır çıkartmaz roket ve lazer atışları gemiye her yönden çarpmaya başladı. Alarmlar deli gibi çalıyor, E.V.E. sistemi geri almak için deli gibi sistemi zorluyordu. Geminin isabet alan her yani bir nevi kör nokta olmuştu ve her yönden saldırıya yanıt veremez haldelerdi. Silah subayları taretlere şarjın 2 dakikadan önce verilemeyeceğini söylediklerinde, Kaptan Ayukawa sinirden gülümsemeye başladı. Eski Amiral Yamato elini alnına götürmüş, "böyle mi olacaktı?” gibisinden bakmaktaydı. 10 saniye... 20 saniye... 30 saniye...

Birden herşey değişti. Sadece tek bir atış bir düzine Agressor ve Sabot'u buharlaştırdı. Herkes takviyenin nereden ve nasıl geldiğini düşünüyor, panik içinde kaçışıyordu. Gözüpek olanların birkaçı bu yeni birimi çembere almak için bir hamle yaptıysa da normal büyüklüğün 4 katı bir kılıcı tarafından biçildiler. Emir komuta diye birşey kalmamıştı. Kalanlar amatörce geri çekilmeye çalışıyor ama yeni birimin kalkanının iç tarafındaki tüfekle tek tek vurulup düşürülüyordu. Geri çekilmeyenlerden sadece bir gemi kaldı ve diğerlerinin tam aksine tüm gemi taretlerini şarj etmeye geminin burnunu yeni birime doğru döndürmeye başladılar. Yeni birim korkmamış görünüyordu. Kaçmak için hamle bile yapmadı. Sadece sol kolundaki uzun namlulu silahı yerinden söküp açıp yerine taktı ve atış için ayağını yere sabitledi. 5 saniye geçti ve...

Kokpitteki pilot sakince "Hedefi yoket!" deyip düğmeye basılı tuttu.

Beowulf'la neredeyse eş güçteki atış atış yönünü bakanlar için kapkaranlık uzayı neredeyse tamamen beyaza boyadı. Gemiden geriye artık en küçük parça bile yoktu. Hatta atış geminin tam arkasındaki GEO ARMOR tesisini paramparça edip o kısmının da dağılmaya başlamasına sebep olmuştu. Atış biter bitmez görüş açısının beyazdan normale dönmesini bekledi ve silahını katlayıp yerine monte etti. Tüm düşmanlar ya yokedilmiş yada kaçmışlardı. Sessizlik tam 40 saniye sürdü. Navigatörlerden birisi sesi titreyerek pilotun iletişim hattını aramaya başladı ve ondan tanımlama istedi:

? ? ? : Burası ARC-ZERO adına savaş gemisi IMPULSE, lütfen tanımlamanızı verin.

Defalarca tanımlama istendi ama cevap yoktu. sadece yaklaşıyordu. Yaklaşmaya devam etti ve köprü hizasına sıfır mesafe kalaya kadar. Kalkanını çekti ve kalkan içi silahını köprüye doğru tuttu. Ve o an solgun bir ses duydular : "Sığınma talep ediyorum"

HITOMI : Kimsiniz ve hangi taraftan sığınma talep ediyorsunuz? Federasyon, Avrasya, Delta... Hangisindesiniz ve amacınız nedir?

AKUMA : Adım Akuma Blade, 1. Jovian kolordusu Type III test takımı.

? ? ? : Type III mü? Type III'ler kayıtlarımızda yok! Doğrulama talep ediyoruz! Ayrıca isminiz...

AKUMA : Nereden geldiğimi ve ne için geldiğimi söyledim!

YAMATO : Federasyon ordusuna saldırdın! Bu tehlike kaynağı olacak!

AKUMA : Ben geldiğimde zaten savaşmaktaydınız!

Kapı açıldı ve Alper içeri girdi ve girdiği gibi bir kulaklığı alıp konuşmaya bağlandı.

ALPER : Bunu ne için yapıyorsun?

AKUMA : İnsanlarımın gezegeninizdeki insan yaşamını büyük ölçüde bitirecek bir planını başlamadan bitirmeye çalışıyorum!

HITOMI : Bunu nereden biliyorsun? Sen de kimsin?

AKUMA : Bunu biliyorum çünkü... ben de bu planın bir parçasıyım!

Arkalarındaysa GEO ARMOR iki farklı yönden parça parça dağılarak dünyaya düşmeye başlamış buna karşı otomatik dağıtma sistemi hasarlı blokları -içindekilerle birlikte- dünyaya atmaya başlamıştı bile. Atmosfer kan kızıllığına boğulurken yavaş yavaş uzaklaşan Frontier sınıfı gemiye bakan Federasyon subayı elindeki kahve dolu büyük bardağı bir dikişte bitirdi ve savaş verilerini anlamlandırmaya çalışan bilgisayara baktı. "Sıra gelecek... herşey için sıra gelecek" dedi ve kablolu ahizeyi eline alıp birkaç numara kodladı.

? ? ? : Evet benim. Ashura indi, evet doğru, yenildim ama... LANET OLSUN DİNLE BENİ! Neler döndüğünü anlamaya başlıyorum. Üslerinle bir konuşma yapmam lazım. Bir Type III'dü. 100 metrelik bir Victory sınıfı gemiyle birlikte neredese GEO ARMOR’un yarısını tek atışa buharlaştırıyordu. İnan bana, durumun ne olduğunu az çok anlayabilirim. Heyet beni dinleyecek! İnan bana beni dinlemek zorundalar! Ne mi istiyorum, not al, Lagrange 3'e doğru gittiklerini tahmin ediyorum. Bu civarda izlerini kaybettirecekleri bir tek orası var. Ne istediğimi heyete bildiririm. Şimdilik bu kadar.

"Mavi gezegende yükselen nefret onları yanlız savaşçılar haline getiriyor. Arkasında bir fırtınayı bırakanlar şimdi de önlerindeki fırtınaya doğru gitmekte. Artık mutlu son yok."

Gelecek Bölüm : "Savaşçılar"

50
Sinema / Ynt: Kurtlar Vadisi Filistin
« : 14 Ağustos 2010, 20:16:44 »
Kurtlar Vadisi: "Ne Çeksek Her Türlü İzleyecekler Zaten, O Yüzden Bence Kasmayalım" filmi de çekilmeli... Milletçe içinde bulunduğumuz ekonomik kriz, dış politikadaki basiretsizlik, adeta satışa çıkartılan ülke, mevcut anayasal düzeni sarsma girişimleri, meclis erki-basın işbirliği ile yargı ve ordunun yıpratılması çalışmalarının farkında bile olmayan milyonlarca insan yine eminim araya sıkıştırılmış mesnetsiz komplo teorilerinin (Bkz Özal Suikasti), Anime'lerde bile olmayacak inandırıcılıktan uzak sahnelerin, sıfır oyunculuğun peşinden gitmeye devam edecektir. Ne diyelim, her malın kör alıcısı var elbette ama en basitinden bunu izlenmeyi hakeden bir sürü film arasında saymak sadece abes.

Bu tamemen bir düz kurgu olsaydı az çok ciddiye alıp değerlendirebilirdim ama zaten kendisini bir tür "gerçeğin savaşçısı" formunda anan, neredeyse sığ su düzeyinden çıkamayan faşist bir söylemin filminin izlenmemesi, desteklenmemesi; bu tür sanatsal açıdan topal filmleri yapanlara cesaret vermemek adına -mümkünse- yoksayılması gerektiği kanaatindeyim. En azından biz düşünen kesim için böyle olmalı.

52
Çizgi & Anime / Gothicmade
« : 09 Ağustos 2010, 21:52:36 »


Gothicmade fragman

Carmine adlı küçük bir koloni gezegen Gezegen Şarkıcıları da denilen kızların doğduğu tek yerdir. Bunlar önceki nesillerin hatırıları ve hafızalarına sahip olarak doğar ve bu sayede gezegen insanlarının kendilerinin mahfına sebep olacak şeyler yapmalarını, savaşları ve gezegen dışındaki yayılmacıların amaçlarının gezegene zarar vermesini engellerler. Gezegen de onlar sayesinde kuşaklar boyunca barışçı ve huzur dolu bir topluma ev sahipliği yapar.

Bir Gezegen Şarkıcısı olarak doğan 16 yaşındaki Bellin Ajelli, hikayenin geçtiği zaman diliminde gezegenin inanç temelini oluşturmaktadır. Gezegene yönelik potansiyel terörist saldırı söylentileri üzerine yayılmacı Donau İmparatorluğunun prensi Truhallon gezegene gönderilir ve onun korumasını üzerine adığını açıklar. Fakat İmparatorluğun gerçek niyeti gezegeni kendine bağlamaktır ve tek tehlike bu değildir. Gece ve gündüz kadar birbirinden farklı olan bu ikili farklı kaynaklardan gelen üst üste saldırılara karşı ortak bir amaçta uzlaşmak zorundadır.





Brain Powered'den beri pek ortada gözükmediğini söyleyebileceğimiz Mamoru Nagano'nun muhteşen dönüşü diyebileceğimiz Gothicmade, Nagano'nun senaryodan yönetmenliğe, Mecha dizaynlarından karakterlere dek neredeyse serinin herşeyini bizzat tasarladığı bir proje. (Hatta serinin açılış şarkısı aynı zamanda Nagano'nun eşi olan Maria Kawamura tarafından seslendirilmiş) Eğer Five Star Stories manga'sını sevdiyseniz, özgün serilere hasret kaldıysanız, bu seriyi sevebilirsiniz. 2011 içerisinde yayınlanacak bu TV serisini şahsen izleme listeme aldım bile.

53
Çizgi & Anime / Ynt: Death Note (spoiler kuyusu)
« : 09 Ağustos 2010, 18:35:00 »
@İlker
"Nereden izlediklerini" değil, "nereden indirdiklerini" diyelim istersen, pek haz almıyorum çünkü "direkt izle" sitelerinden. Link attım özelden.

54
Çizgi & Anime / Ynt: Gundam
« : 07 Ağustos 2010, 18:09:08 »
@wale
Evet, U.C.'nin evren sistemine göre ilk seri Mobile Suit Gundam


55
Çizgi & Anime / Ynt: Gundam
« : 07 Ağustos 2010, 09:33:06 »
@wale
Teknosa'larda 50 adet boş DVD 20 lira gibi bir fiyata alınabiliyor. USB HDD'in yoksa çekip geri yollayabilirim sana.

Bu arada... Evet, download için verdiğim linklerde tüm seriler, evrenlerin izleme sırasına göre bulunabiliyor.
 

56
Gösterim tarihi belli oldu mu? Yeğenleri alsak da izlesek...

57
Çizgi & Anime / Ynt: Gundam
« : 06 Ağustos 2010, 15:30:29 »
Ben birşey istesem. Bu serileri nerede izleyebileceğimi bana bilen birisi özel mesaj yoluyla iletebilir mi?

İndirme linklerini özel mesaj yoluyla sana yolluyorum. (Gundam gibi şaheser bir seriyi stream sitelerden izleyerek yazık etmeni istemem çünkü) USB HDD yollama imkanın varsa yardımcı olurum (Serilerin toplamı yaklaşık 300 GB tutmakta)

58
Bilim & Teknoloji / Ynt: Uzakta Aramayın, Uzaylılar İçimizde
« : 06 Ağustos 2010, 08:30:41 »
Bana Nasrettin Hoca'ya yöneltilen "Dünyanın merkezi neresi?" sorusuna Hoca'nın verdiği cevabı anımsattı. Güneş sistemidne teorik olarak basit canlı organizma yaşamına imkan olduğu biliniyor fakat tutup da "uzaylılar içimizde ama bakteriden 10 kat küçük olabilirler, o yüzden farkedilmemeleri doğal" demek beni sadece gülümsetiyor.

59
Kurgu İskelesi / Ynt: Köpük Şöhret
« : 04 Ağustos 2010, 08:19:08 »
İnternette okuduğum yerli hikayelerin belki de en güzellerinden birisiydi. Şu an bu yazıyı okuyan hiçbirimiz belki sokağa dek düşmedik ama artık insanların söyleyeceklerinizi dinlemeden yok çekecek denli karamsarlaştığı, herkesin "geminin" değil kendi başının çaresine düştüğü, sürecin sizi kendiniz olmaktan çıkartmaya başladığı bu tuhaf kıyamet atmosferinde insanların aramaktan vazgeçecek denli "yorulması" (koşullar... insanlar... belki de ikisi de) durumu kanımca çok iyi özetliyor. Sefillik, yoksulluk şu bu edebiyatını sevmem ama bu hikaye en çok yukarıda belirttiğim yanlarıyla parlıyor. Eline, yüreğine, emeğine sağlık.

60
Kurgu İskelesi / Ynt: ARC-ZERO
« : 03 Ağustos 2010, 21:32:26 »
A.C. garaj editörüyle yaptığım birkaç Type-M dizaynı:


"Tarantula" [Desert Type]


"Tarantula" [Jungle Camo]


"Hovertank Prototype"


"Riot"


"Riot" [Commander Type]


"SpecTrooper" [Production Type]


"SpecTrooper" [Test Type Beam Rifle version]


"Sabot"


"Agressor"


"Overlord"

(Düşük çözünürlükten ötürü özür dilerim sadece dizaynlar için fikir vermesi için)


Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7