Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - grikunduz

Sayfa: 1 [2]
16
Düşler Limanı / 2 Asker
« : 21 Eylül 2010, 14:16:06 »
Güzel bir yaz akşamı idi. 2 çocuk yanan ışıkların arasından ilerliyor ve gördükleri pencerelere yaklaşıp hızlıca birşeyler fısıldıyorlardı. Daha ilerde çatallaşan yol iki çocuğu birbirinden ayırdı. Sokak enteresan bir şekilde bomboştu. Normalde o saatte sokakta gezen fener yakıcılar bile görünmüyordu. Ama bu iki çocuğa hiç de enteresan gelmemiş gibiydi. Onlar sadece yürüyor her pencereye yaklaşıyor ve bir şeyler fısıldıyorlardı. Çocuklar pencereleri geçtikten sonra az sayıda yanmakta olan ışıkta sönüyordu, en son evle de konuştuktan sonra geldikleri yoldan geri dönüp yol ayrımında birleştiler. Kasabada geriye kalan aydınlık sadece iki üç eve bir tanesi denk gelen sokak lambalarından geliyordu. Çocuklar ayrımda birleştikten sonra hiç konuşmadan yürümeye başladılar. Kasabanın bir tarafa göre sonu, bir tarafa göre ise başlangıcı olan, evin önünde durdular. Yüzlerinden okunan tek şey tedirginlikti. Evin mavi kapısına yaklaştıkça tedirginlikleri artıyor ama bu onları yollarından çevirmiyordu. En sonunda kapıya varınca yumuşak ama ses getiren güçlü iki yumruk attı içlerinden hafifçe büyük olanı. Kapı hemen sonra hiç gıcırdamadan orta yaşlarda kaba saba bir adam tarafından açıldı. Gözlerinde soru sorar ifadelerle ''yaptınızmı'' dedi. Çocuklar buna sadece başlarını sallayarak cevap verdiler. Adam da onlara onaylarcasına başını salladı ve başının bir hareketi ile içeri geçmelerini söyledi. Çocuklar heyecanlanmadan yavaşça içeri geçti karanlık evde kendilerinden büyük bir eminlikle koltuğa yöneldiler ve sakince bir köşeye oturup beklemeye başladılar. Adam karanlık eve en az çocuklar kadar alışıktı. Oda başka bİr köşeye geçti oturdu. Evin içinde tedirgin bir bekleyişlik havası vardı. Kimse hareket etmiyor hepsi sessizce küçük nefesler alıyordu. Tedirgin bir şekilde geçen yarım saat sonra adam yavaşça ayağa kalktı ve başını sallayarak ''hadi'' dedi. Çocuklar bu söz üzerine yerlerinden kalktılar ve evden dışarı çıkıp şehrin kendi evlerine göre sonuna gittiler. Bunu daha önce defalarca yapmış gibi bir edayla demir sürgülü kapıyı omuzlayıp kapattılar. Kapı yeni yağlandığını belli eden küçük bir hışırtı ile sürüklenip derin ama sessiz bir çınlama ile kapandı. Çocuklar bunun üzerine gene alışkın bir eda ile kapının yanındaki hendeğe girip beklemeye başladılar. Hendek kısmen dolu idi. Yaşlı, genç her yaştan insan ellerinde uzun tüfekler hallerinden belli olan derin bir gerginlikle beklediler. Sayıları yavaşça yeni gelenlerle birlikte arttı. En sonunda hendek tamamen doldu. Yarım saat kadar sonra köyün karşısından ormanın içinden minik ışık parçaları görünüp kaybolmaya başladı. Zamanla bu görünüp kaybolmalar arttı. En sonunda artık ışıklar kaybolmamaya başladı. Karşıda topu ile askerleri ile koca bir müfreze vardı. Hendekteki adam ve çocukların hiçbirinde korku emaresi görünmüyordu. Sadece ne olacağını bilmişlik ve derin bir kabuletmişlik okunuyordu hallerinden. Düşman yaklaştı yaklaştı en sonunda ortalığı cehenneme çeviren ilk top ateşlendi. Topun ateşlendiği o an ipliğin koptuğu ve ipin ucundaki metanetin yere düştüğü andı. Hendekteki insanlar vahşi insan dürtüleri ile çığlıklar atarak düşmana düşmanlarına ateş etmeye başladılar. Savaş öyle bir çılgınlığa dönmüştüki kimse hedef almıyor sadece ateş ediyordu.
İki taraftanda insanlar dökülüyordu savaşın ortasında kapının hemen yanında iki çocuk hendekte sakince ateş ediyorlardı. Onlar artık herşeyi kabullenmişti. Ölümü, yaşamı ve büyük olasılıkla gelmesi kesin olan ölümü. Yaptıkları tek şey tetiği çekmek bırakmak ve yeniden çekmekti. Hayat gene bir döngü halini almıştı onlar için. Her pencereye yaklaşıp konuşuyorlarmış gibi sadece ateş ediyorlardı. O an kör bir kurşun belkide hedef dahi alınmamış bir kurşun küçük kardeşim burnunun \stüne geldi. Büyük kardeş sadece bir an ona baktı ve kafasını çevirip ateş etmeye devam etti. Hareketleri aynı eskisi gibiydi ama iç dünyası değil. Hemen önceki dinmişlik kabul etmişlik gitmiş bir şaşkınlık gelmişti yerine Ama bu duygu hareketlerine de tesir etmedi. O düşünmeden ateş etmeye devam ediyordu. Ta ki başka hedef alınmamış kör bir kurşun onu da buluncaya kadar. Kurşunda ona aynı kardeşinin ki gibi burnunun üzerinden girmişti. O da aynı kardeşi gibi düştü ve kafası kardeşine dönük bir şekilde yere yığıldı. Derler ki bir insan öldükten sonra görebilir duyabilir ve hissedebilirmiş. Her zamankinden daha keskin bir şekilde. Ama o anda çocuğun tek hissettiği kardeşinin ölümüne duyduğu üzüntü ve onun kendisini ölü olarak görmemiş olduğuna dair bir sevinçti. İşte o an anladıki ölüm bu idi. Zıtlıkların birleşimi. Ve o da gözleri tıpkı kardeşi gibi kardeşine bakar bir şekilde zıtlıklar alemine kaydı.
Spoiler: Göster
eee sonra demeyin vallahi devamını bende merak ediyorum

Sayfa: 1 [2]