Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Kharas

Sayfa: 1 2 [3] 4
31
Bu yazıyı okuyunca Rıhtım'da böyle makaleleri görmekten ne kadar mutlu olduğumu bir kez daha anladım. Yoruma geçelim:

Aşkın Güngör bu eleştirisini bile ne kadar akıcı bir dille yazmış, tebrik etmeden yoruma geçmem büyük saygısızlık olur.

Yazar çevrelerince takdir edilen bir insanın basın tarafından görülmemesini tamamen paparazi mantığından kurtulamamış basın dünyamıza bağlıyorum. Bir yabancı yorumlayan olan Giovanni Scognamillo'nun dediği şey çok doğru. Gerçekten başka bir ülkede paraya para demeyebilirdi.
Bir yazar para için olmasa bile okunmak için yazar, doğru. Yine katıldığım bir nokta, okuyanların eseri yorumlaması kadar büyük bir haz yoktur. Fakat tepkiler de olumluyken, yazar çevreleri takdirle yaklaşıyorken bu ilgisizliği ben popülerist mantığa bağlıyorum. Şahsen, Çok Satan damgasından tiksinmiş biri olarak bırakalım tanınmasın yahu. (bunu şahsi düşüncem olarak diyorum, Aşkın Güngör'ün böyle bir şikayeti kesinlikle yok) Çarçur edilmesin bu şekilde. "Doğru" okuyucuya ulaşması bence böyle daha kolay.

Buradan Rıhtım'a dönecek olursak, işte doğru okuyucuya ulaşması için gazete-tv yerine bu gibi sitelere çok iş düşüyor. Artık bilgilendiricilikten çok kafasına göre yönlendirici olan bir basın yerine, böyle sitelerden takip etmek benim için çok daha anlamlı ve verilen bilgiler çok daha değerli. Gazete veya TV'de övülen bir kitap yerine, bherhangi birinin kişisel blogunda övmesi benim daha çok ilgimi çekiyor.

Ayrıca, konu için seçilen başlığın zekası beni kendine hayran bıraktı.

32
Tartışma Platformu / Ynt: Kapaklar sizi ne kadar etkiler?
« : 08 Aralık 2010, 20:08:04 »
Fantastik eserlerde kapakları incelemek için belli bir zaman ayırırım. Çünkü kitap kapaklarının güzel çizilmiş olması beni etkiliyor. Fantastikte özellikle güzel çizimler beni kalbimden vurur. Ama kapağı güzel diye de bir kitabı almadım henüz.

Genelde kitapları önce internette araştırıp ona göre alıyorum. Fakat kapağı iyi çizilmemiş bir kitap bende derin hayalkırıklığı yaratabiliyor. Şekilciyim bu konuda.
Neden derseniz, çünkü ben o kitabı okuduğumda tekrar döner kapağa bakarım. Ejderha Mızrağı'nda kapata çizilmiş her bir karakter benim zihnimde oluşanla aynıydı aslında. Ya da kapak yön veriyor diyebilirim. Bu bakımdan çizimlerin önemi büyüktür. Fakat Drizzt'in eski kitaplarını düşünün bir. Ne kadar alakasızdırlar değil mi? Drow yaşına göre çocuk sayılan Drizzt'in yaşlı ve pörsük bir adam gibi tasvir edilmesi bende sinir krizleri yaratıyordu. (ayrıca kara derili bile değildi :P).

Bu bakımdan kapak çizimleri benim için önemlidir. En azından kitap içeriğini doğru yansıtsın. Ama evet tekrarlarsam şekilci biriyim. Fantastik kitaplarda iyi çizim kapakları gözüm arıyor.

33
Düşler Limanı / Ynt: Bilinçaltından Notlar
« : 06 Aralık 2010, 22:10:07 »
Yazıyı okuduktan sonra tam yorum yapacaktım ki... Şimdi bir yorumların geneline bakıyorum, bir de durumu kavramanın çok ötesinde, konuşmuş olmak için konuşan yoruma bakıyorum ve hevesim uçup gidiyor.

Neyse durumu kavrayıp dolu dolu yorumlar yapanlar çoğunlukta.

34
İyi bir fantastik eser benim için yazarla başlar. Konu ne kadar klişe olursa olsun, eğer yazarı onu bana leziz bir yemek gibi yutturabiliyorsa o eser benim için iyidir. Ben eserin konusundan önce yazarın kalem gücüne bakan biriyimdir. Pek ala muhteşem bir konu kalem tutmayı bilmeyen bir elde hebaa olabilir. Bizde, "ya aslında konusu çok farklıydı ama anlatımında iş yoktu" deriz ve "iyi" kategorisine sokamayız.

Yazarın kalem gücünü geçtikten sonra konunun sıradışılığı geliyor. Daha önce yapılmayanı yaptıysa ne ala. Bilinenleri kullanarak farklı bir senaryo yazdıysa, hele hele sonuyla beni günlerce etkisinde bırakıyorsa o eser iyi değil şahanedir benim gözümde. Bilinen şeylerin kullanılmasını severim(elf,cüce vb.). Irklardan öte senaryonun ve gelişen olayların güzergahı beni etkiliyor. Dediğim gibi etkili bir son, bunca zaman kitaptan öğrendiklerimizin hiç de öyle olmaması(göründüğü gibi olmama durumu) o eseri benim baş tacım yapabilir.

Bir diğer önemli nokta, birden fazla karakter olması durumu. Tek karakteri baz alan eserlere yeterince iyi diyemiyorum. Eğer yazar birden fazla karakterle başa çıkabiliyorsa okuyucuyu tek karakterin yaşamı üzerinde sıkmadan başka alternatifler sunabiliyor demektir. Bu yüzden, fazla kahramana sahip kitaplar diğerlerinden daha iyi gözüküyor bana.

Anlatım dilinde şairene söyleyişlere yer vermesi de iyi bir özellik. Ama biliyoruz ki yalın bir dille de büyük işler başarılıyor.

Son olarak, belki de en önemli nokta, okurken kitabın beni çekmesi o kitabı iyi kategorisine sokar. Eğer kitabı elime alır almaz konuya kaptırıyorsam, gecelerce okuyorsam o kitap iyi bir eserdir benim gözümde. Ne olacak acaba, diye yattığımda aklım kitapta kalıyorsa bu iyi bir şeydir. Her cümle ile kitabın bir karakteri gibi hissediyorsam kendimi, o zaman bundan güzeli yoktur benim için.

35
Tartışma Platformu / Ynt: İsim karmaşası...
« : 05 Aralık 2010, 19:12:12 »
Söz konusu fantastik olunca kullanacağım isimler de bu derece uç olsun istiyorum. Bu nedenle kendi uydurduğum isimleri tercih ediyorum. Eğer hikayede önemli bir karakter varsa, ya da birini önemli görüyorsam latince sözlüğü açıp kelime anlamlarına bakara birini seçiyorum. Tabii kelime anlamları karakterin kişiliği ile örtüşecek şekilde seçiyorum ve sonra o kelimenin aslını fazla bozmadan, ufak bir değişiklik ile isim haline getiriyorum.

Son zamanlarda bundan da vazgeçtim. Latince benim kültürüme ait değil sonuç olarak. Elimden geldiğince Türkçe isimler kullanmaya çalışıyorum. İhsan Oktay Anar'ın bana kattığı bir nimet bu elbette. Onu okuduktan sonra bende bu düşünce uyandı.

Karaktere isim vermek inanılmaz zor bir iş, bana göre. Oyundaki karaktere isim vermek için bile kırk saat düşünürüm. Artık karakter o isimle anılacağı için önemli bir mevzuu. Bu nedenle, bir anlamı olmasına dikkat ediyorum. Kişiliği ile örtüşsün istiyorum. (bu  nedenle Türkçe isim kullanacaksam isimler sözlüğünde geziniyorum)

36
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Ynt: Şimdi ve Daima | Ray Bradbury
« : 05 Aralık 2010, 19:00:10 »
Kitabın çıkış tarihi ya da tahmini çıkış süresi söylendi mi?

Büyük bir merak ve hoşnutlukla bekliyorum kitabı. Önemli bir yazarın başka eserlerini okumak biz okuyuculara yine çok şey katacaktır. Mahrum kalmamak lazım.

37
Ütopya/Distopya / Hayvan Çiftliği - George Orwell
« : 05 Aralık 2010, 02:08:41 »
Tam Adı: Hayvan Çiftliği: Bir Peri Masalı
Yazar: George Orwell
Sayfa sayısı: 158

Tam adının yazmamda aslında güzel bir amaç var. Yeni basımını okursanız mutlaka önsözünü okuyun derim. Daha önceki çevirilerinde kitap çocuk kitabı sanılmasın diye Bir Peri Masalı eklentisi kitaplarda basılmamış. Fakat George Orwell'ın amacının bir distopya, var olana hayvanları model alarak bir eleştiri olduğu için yanlış anlaşılmalalara mahal vermemek adına bu yol seçilmiş.

Gelelim asıl meseleye, konuya. Bir çiftlik dolusu hayvanın sahiplerinin zorbalıklarına dayanamayarak isyan etmesi ve birlik olup insanları (ya da insan rejmini diyim) devirmesini konu alıyor. Ama asıl olaylarda bu noktadan sonra başlıyor. İnsanlar devrildikten ve çiftlikten sürüldükten sonra, müşterek bir hayat sürüyor çiftlik hayvanları. Kendi kurallarını koruyorlar. Eşitliği temel alıp, herkes bir emek sarfederek ortaya insan sahiplerinin kurduğundan çok daha iyi bir sistem çıkartıyorlar. Öyle ki, çiftlik çok daha verimli hale geliyor ve değeri artıyor. Çifltiğin ismi de değişiyorve Hayvan Çiftliği adını alıyor.
Gel zaman git zaman, düzen bir yerden sonra kendi kendini yıpratmaya başlıyor. Domuzların yönetiminde olan bu müşterek hayat Napoléon adlı domuzun başa gelmesi ile giderek parçalanmaya ve şekil değiştirmeye başlar. Her gün kendi koydukları ortak kurallar değişmeye başlar ve eskiden de böyleymiş imajı verilir (Bu düzenin en iyi örneği ve en çarpıcı olanı aynı yazarın 1984 adlı eserinde de görülebilir).
Çiftliğin kurulan yeni düzeni, giderek işkenceli ve baskıcı bir hal alır ve bu esnada hayvanların yaşadıkları ve değişim süreci boyunca olanlar konu edilir.

Napoléon adlı domuzun en büyük özelliği, kendisinin bir Stalin tasviri olmasıdır. Yine önsözü okuyacak olursanız neden ve nasıl olduğunu da daha detaylı bir biçimde öğrenebilirsiniz ki, ben fazla şey anlatarak hevesinizi kaçırmak istemiyorum.

Yazarın daha sonraki yıllarda oluşturduğu 1984'e nazaran çok daha basit bir konu üzerinden aynı mesajları verdiği bir kitap. Dili sade ve anlatımı adı gibi tıpkı bir masal nilteliğinde. Hatta bazı sayfalarında resimler bile var. Masal süsü verilmiş bir el bombası diye düşünüyorum bu kitap için. Derinlerdeki mesajı yıkıcı sonuç olarak.

Tanıtımı bitirmeden hoşuma giden bir de bilgi vereyim: kitabı ilk kez Halide Edip Adıvar dilimize çevirmiş.
Kitaptan bir alıntıyla bitirmek istiyorum tanıtımı: "Hayvan Çiftliği korkunç sonla biten bir peri masalı".


38
Ütopya/Distopya / Ynt: 1984 - George Orwell
« : 04 Aralık 2010, 00:12:13 »
Distopyaların o parçalanmışlık kokan havası ve geleceğin kara lekelerle dolu portresi okuyanın aklına da o lekeleri saçar. Konu distopik olunca bahsedilen gelecek ya da zaman nedense bir şekilde günümüze bağlanır. 1984 için bakacak olursak anlatılan çoğu şeyi biz zaten yaşıyoruz. Değişen bir şey yok aslında.

Kitabın genel kurgusunda olan aile öğesinin öne çıkarılmış gibi gösterilip içten içe parçalanması yazarın en çok tutuuğum düşüncesidir. Toplumun en küçük yapı taşı olan aileyi, hem bütünen parçalamadan hem de birbirlerinden şühe eden hale getirerek dış hatlarını koruması saygıyla eğilinesi bir durumdur.

Aynı şekilde, dile olan eğilimi "çift artı iyi". Kelimelerin yok edilip, basit cümlelerle konuşmanın düşünceye etkileri tartışılmaz bir gerçek. (Yeni neslin iki kelimeyi bir araya getirememesi de bizi bu hale sokacak diye kafam atıyor. Topluma salınmaları büyük hata, neyse.) Üşenmeyip bunun için bir sözlük düzenlemesi ise kült eser nasıl olur ve neden olur sorularına net bir yanıt gibi.

Sistemin kendi adamlarını da yok etmesi, en iyiye ihtiyaç duymayıp en iyi ve en bağlıyı da ezip geçmesi acımasız rejimin yüzünü farklı açılardan sergiliyor. Dahası, "çiftdüşün" diye ifade edilen olgu kitap boyunca, sonunda bile, iyice yedirilerek okuyucuya sunuluyor.

Dile ve anlatıma gelecek olursak, böyle ağır bir konuyu gayet anlaşılır bir dil ve sürükleyici bir anlatımla anlatmak bir kez daha takdire layık bir davranış olarak önümüze çıkıyor. Macera sürükleyici, baş kahramanımız Wilson'ın "acaba yakalanacak mı?!" diye takip ettiğimiz yaşamı doyurucu.

Son olarak,

Kalitesi ve sürükleyiciliği tartışılmaz, o ayrı. "Hayvan Çiftliği" ne göre daha ciddi ve karanlık. Ayrıca günümüzde duyduğumuz/izlediğimiz haberler, kitapta bahsedilen durumun pek de uzak olmadığını gösteriyor (dinlenme/izlenme/polis devleti konuları) ki bu da kitabın merak edilip okunması için başka bir neden.

Ha unutmadan, bunu seven bunu da sevdi: V for Vendetta.
Fakat? Hocam tüm söyleyeceklerimi özet geçmişsin. Uzun mesajlarla derdi olan varsa kasmasın, alıntıyı okusun yeter.

Forum insanı bu kitabı da okumalı, mahrum kalmamalı!

39
Detaylı anlatımlar, derin betimlemeler burada bahsedildiği gibi hakikaten çok önemli. O detaylar olmasa, yazarın zihninde gördüklerini biz göremeyiz. Bu defa sadece yazarın kafasının içinde yaşayan bir dünya/evren olur ve biz bundan mahrum kalırız. Veyahut, sadece yaratıcısının aklında kilitlenmiş olarak duran saklı bir hazine gibi olduğu yerde kalır ve keşfedilmeyi bekler. Ama bu keşfedilme sözcüklerden başkasıyla da olamaz.

Kurulan uzun cümleler, verilen detaylar hep bunun içindir: yazarın aklındakini paylaşma ihtiyacı ya da başka bir deyişle kişinin hayal dünyasında kurguladığını başkalarına yaşatma isteği. Durum böyle olunca da, o cümleleri okumak ve betimlemerde kaybolmak eşsiz oluyor.
Ancak bazen gerçekten detaylar sıkabiliyor. Ben bunu, yazarın anlatmak istediklerini bir tülü yeterli bulamamasına bağlıyorum. Fırtınakıran'ın dediği gibi, zaten kafamızda canlanmış olan şey daha fazla detayla zorlamaya başlıyor.

Kullanılan dile baktığımız zaman ise, o süslü cümlelerin arasına karışmak benim için enfes bir his. Fantazyada böyle süslü cümlelerin diğer edebiyat türlerine göre daha gerekli olduğuna inanıyorum. Zaten var olmayanı zihnimizde oluşturmaya çalışan bizler, bir de bu gerçeklik dışı şeylerin güzelliğini süslü cümlerle okuyoruz ki tadından yenmiyor. Bunu, kurulan hayallere konulan bir destek olarak görüyorum.

Gariptir, bir diğer önemli ve benden önceki arakdaşlarca değinilmiş nokta, Yerdeniz gibi bir eserde yalın bir dille anlatılmak istenen her şey, okuyucunun kafasında canlandıraması amaçlanan her olgu rahatlıkla iş görmektedir. Yazarların kabiliyeti de bu noktada söz konusu oluyor. Ama bazen düşünüyorum da, anlatılan konunun amacı da önemli. Mesela Yerdeniz'den devam edecek olursak mesaj verme kaygısı taşıyan bir eser olmasının da bu noktada önemli olduğunu düşünüyorum.

Toparlayacak olursam (okuyan olursa fena halde sıkılmıştır), Amras Ringeril'in de dediği gibi anlatım dili yaratılanlarla aynı alt yapıya sahip oluyor gerçekten. Hani bilginiz karşınızdakine anlatabildiğiniz kadardır derler ya, anlatım biçiminiz ve anlatabildikleriniz de yarattığınız dünyayı orantılı bir biçimde hayata geçiriyor. Fantazyanın her dalında anlatım biçimi ve kullanılan dil, bir hayalin milyonların zihninde beden bulmasını sağlıyor.

Not: bu konuyu açtığınız için teşekkür ederim. Tartışma Platformu'nda dün epey bir gezindim ama yazacak fazla konu bulamamıştım. Şimdi ise tatmin olmuş bir biçimde başlığı terk ediyorum.

40
Tartışma Platformu / Ynt: Vampirleri Ne Kadar Seviyorsunuz?
« : 03 Aralık 2010, 01:11:21 »
Bir şeyi çok merak ediyorum, o karaladıklarınızı hiçbir yer paylaştın mı? İnternet bu konuda bulunmaz bir niğmettir. İnternet üzerinden tanımadığınız kişiler yazılarını okuyup yorum yaptı mı? Cevabın hayırsa, kusura bakma arkadaşım, profesyönel düşünmeden önce kendini bir okuyucu karşısında dene. Normalde o bahsettiğin karalamalar eşe dosta, yakın çevreye okutuluyor. Eğer tarafsız bir bölgede değerlendirilmediyse, tanımadığın kişilerce yorumlanmadıysa önce buradan başla, bir yerde yayınla derim. Kitap yapmayı düşündüğün şeyi demiyorum, diğerlerini. Sonuçta kitap yazmanın basit bir şey olduğunu düşünmüyorum. Önce bir internet ortamında insanların anlatımına ve kalemine olan eleştirilerini gör ve piş. Bu sitede kitabı çıkmış birini gördüm ben. Sonra araştırdım ki bu kişi o kitabı yazmadan önce pek çok hikayesini oturup tarafsız bölge dediğim internette yayınlarak okuyucuların eleştirilerine göre kendine yön vermiş. Cevabın evetse, bu dediklerimi zaten biliyorsundur diğer paragraflara geç derim.

Vampirlere gelince, içim dışım vampir çakması oldu. Dikkat ettiysen çakması dedim, gerçeklerine hasretiz. Şansım ne dersen içine aşk katarsan tavan yapabilir, idealitstim dersen de az ama öz okunursun gibime geliyor. Vampir-kurtadam rekabeti de hoştur bana göre.Peki bu ikilinin arasına "insan"ı ne olarak sokacaksın? İnsanın rolü nedir burada? Senin bakış açını merak ettim.
Aslında tamamen sende biten bir durum bu. Yazar dediğin adam(adamdan kastım erkek değil, insan anlamında), klişe bir konuyu işlediğinde bile öyle güzel giydirirki sayfaları yalar yutarsın. Nefes almadan okursun o kitabı. O klişe konuda seni zerre rahatsız etmez, burun kıvırmazsın.

Bu dediklerimle hevesini kırmak gibi bir niyetim yok ayrıca. Ama bir Alacakaranlık'a rakip olayım, hazır vampirler tutmuşken ben de pastadan payıma düşeni alayım diyorsan yapma etme. Oyunu kurallarına göre oyna, Alacakaranlık'a rakip olacak gerçek bir vampir kitabı çıkar başka da şey istemem senden bir fantastik okuyucusu olarak.

41
Ütopya/Distopya / Ynt: Fahrenheit 451
« : 03 Aralık 2010, 00:59:16 »
1984'ü okullarda okuttuklarını gördüm birkaç kez ama bu kitabın da okutulması gerektiğine inanıyorum.

Burada Amras Ringeril'in değindiği o ilk cümleyle beraber, kitabın içinden fışkıran alevler okuyucunun dört bir yanını sararak kendisini okumaya zorluyor. "Yakmak bir zevkti." Sen nasıl bir giriş cümlesisin öyle! Normalde kitapların ilk cümleleri genelle odaklıdır ve ser verip sır vermez. Ama bu mistik ve kendi içinde gizemler barındıran tek bir cümle okuyucusunu kendine esir alıyor.

Konusu burada anlatıldığı üzere kitapların yakılması. Neden kitaplar yakılıyor, Fırtınakıran bunu konuyu açtığı mesajında bir güzel anlatmış. Şimdi yöneticinin üzerine laf söylemek olmaz. Hele hele yeterli şeyi söylemiş birinin üzerine aynı şeyleri tekrar etmek hiç olmaz.

Anlatım bakımdan yazarın kelimlerinin ağırlığı ve gerçekler sizi eziyor, un ufak ediyor. Dil ise oldukça dobra ve yalın. Sizi ezen, anlatımdaki temeller, konudaki gerçekler. Kelimelerin kullanımı ve seçimi de diyebiliriz aynı zamanda. Dili beni konu kadar etkilemiştir, inkar edemem.

Karakterleri çok başarılı, verilen mesaj dolandırılmadan direk okuyucunun gözüne sokuluyor, Guy Montag'ın iç çelişkileri ve yaptıkları ise göz dolduruyor sonrasında ise bu liste böyle uzayı gidiyor.
Ray Bradbury'nin anlatımı, itfayecilerden böyle eşsiz bir konu çıkarması beni kendine hayran bırakmıştı. Bir gün hepimizin hayatı karşımıza çıkan bir kızla, Claire ile değişebilir mi? İçimizde gezinip de kendimize itiraf edemediklerimizi bu kız yüzümüze söyleyebilir mi? Hayır mı? Ya söylerse?

42
Kayıp Rıhtım'ın emektar ekibine teşekkürler. Gerçetekn oldukça emek veren, çabalayan ve ortaya çıkardıkları hep tatmin edici olan çalışmalara imza atıyorsunuz.

Kayıp Rıhtım yapacağını yapmış da yayınevleri sinir katsayımı zorluyor. Bu okuyuculardan para kazanıyorlar, bu okuyuculara hizmet ediyorlar. Nerdesin Laika? Ne bu suskunluk? Drizzt kitapları dışında da bir şeyler yapsanız diyorum hani. Artemis, helal. Sana verdiğim paraya yazıklar olsun. Popülerist kültürün peşinden gideceğini bilseydim bir kuruş vermezdim.
İthaki'den hala umutluyum, Metis ise yuvarlak cevaplar vermiş bir yorum yapamıyorum. Cevap vermeye "tenezzül eden" ve okuyucusunun farkında olan tüm yayınevlerine teşekkürler.

43
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Ateş Rüzgarı (Üçlemesi)
« : 02 Aralık 2010, 22:54:05 »
Böyle geniş bir yelpazeye sahip forumda bu kadar az kişinin okuması beni oldukça şaşırttı. Okuyupta susanlar mı var? Varsa bir adım öne çıkında kalbime inmesin.

Bir türlü kelimelerle ifade edemedim bu üçlemeyi.
Tavsiye etmeye çalıştığım zamanlar şu diyalog yaşanıyor genelde:
Spoiler: Göster

"Bak bir kitap önericem, kesin oku"
"Abi nasıl kitap?"
"Güzel bak mutlaka oku"
"Tamam hocam da konu nedir?"
"Şimdi iki kardeş var, aslında 3. Ama 3.yü şimdi karıştırma. Neyse işte bunlar kast sistemi olan bir şehir devletinde yaşıyor."
"Şehir devleti?"
"Sözümü kesme! İşte sonra... Ya sonra işte...Böyle şey oluyor, ama aslında öyle de değilmiş... Sonrası yok lan! Al oku!"


Kestrel ve Bowman karakteri beğendiğim kardeşlerdir. İkiz olarak birbirlerine bağlılıkları ve akabinde telepati gibi şeylere sahip olmaları ikizler için klişe olduğu kadar bulunması da güzel bir detay.
Agresif kızımız Kestrel ve mantıklı, ona göre tepki vermeden olaylar üzerinde daha çok düşünen erkek kardeş Bowman okuması zevkli ikizler. Özellikle Kestrel'in sıradan kız, kardeşine düşkün sevgili kız kardeş olmaktan öte ikizi tarafından zapt edilmesi gereken anlarının olması okurken takdir ettiğim bir diğer durumdur.

Ama asıl olay Aramanth'da elbette. Renklerle ifade edilen kast sistemi, sınıflara göre dağıtılan evler ve hatta bu sınıflara göre belirlenen öğrenci sıraları diğer kitapalrda kolay kolay bulunacak bir şey değildir. Sıralar konusunu açacak olursak, sizin ailenizin bulunduğu renk (sınıf)  okulda kaçıncı sırada oturacağınızı etkiliyor. Sizin okulda aldığınız notlar, ailenizin hanesine ekleniyor.
Puanlar mavi masaya durumu var bir nevi. Tanıtımda daha detaylı olarak anlatılmış zaten.

Bir de rüzgar çalgıcı var tabii. İlk kitabın konusu olduğu gibi, o da kitaba farklılık katan bir başka etmen. Diğer kitaplara gelecek olursak(2 ve 3) serinin boyut değiştirdiği ve ezberi bozan kitaplar. 3.kitap bütünüyle bitiriş kitabıydı, macera genelde 1 ve 2de yaşandı.

Ezber bozan kitaplar demiştim de, seri de genel olarak bu özelliği taşıyor. Çok ama çok farklı.
Yazarının özgün evreninde, gerçeğe gönderme yapan, ama kendi evrenine has sisteminde oluşturulmuş bir hikaye.

Not: çöl korsanları da güzeldi hani.

44
Diğer Fantastik Eserler / Ynt: Küçük Vampir
« : 02 Aralık 2010, 22:16:09 »
Alacakaranlık hayranlarına zorla okutulması gereken kitap dizisi! Şahsen Alacakaranlık tuzağına düşmüş, düşürülmüş genç beyinlerin elinde bu salgın hastalık gibi dolanan seriyi alıp ellerine Küçük Vampir'i tutuşturuyorum. En azından yazarı yazarlık yapmış!
Anlatılan vampirler bildiğimiz türden. Yeni nesil vampir nedir bunlardan öğrensin diye bir kampanya başlatacağım üşenmezsem. Küçük Vampir'in adında "küçük" geçiyor diye burun kıvıran ve kendilerinin de küçük olduğunu bildikleri için seriden itinayla kaçan büyüme kompleksli çocuklarımız gerçek bir hayal dünyasından da uzak kalmış oluyorlar. (Bu cümleyi nasıl kurdum? Hayır bir kere daha yazmam, kendimde o potansiyeli görmüyorum)
Zorla okutulmalı çocuklarımıza. Ellerine cetvelle vurulup Alacakaranlık denilen şuursuz kitap düşürülmeli "şakacıktan vurdum" denerek boş kalan ele Küçük Vampir yerleştirilmeli. Maksat, topluma faydalı, hayalgücü yüksek ve yaşını yaşayan çocuklar kazandırmak.

Rügider ve Anton'un maceraları gerçekten çok eğlenceliydi. Anton'un vampirler arasına karışmak için kılık değiştirmesi, yakalanıp ısırılacak diye tırnaklarımızı kemirmemiz bir eşi daha olmayan anlardı. O Anton yakalanacak diye koltukta az mı tepindim. Hayır ben tepinince çocuk yakalanmayacak mı? O da ayrı bir konu tabi. Neyse, bu serinin her bir kitabı kişiyi okumaya teşvik de eder aynı zamanda. Vampirlerle yakınen tanışmamı sağlayan bir seridir de.

45
Son yıllarda Türk yazarlardaki gelişmeyi göz ardı edemeyiz. Gerek kitapların filmeleri çıkarılarak fantastik kitapların tanıtımının artması ve gerek türe olan saygının bir nebze olsun oluşması bunda pozitif etmenler olarak öne çıkıyor. Ha şimdi dersiniz ki, hop birader bak filmi yapılmasın şöyle-böyle, ben onu demiyorum. Tanıtımına katkısı olduğu açık ama.
Ben milletimi hayalgücü güçlü bir ırk olarak görüyorum. Evet yazarlarımızın bu alanda gelişmeleri için belli bir zaman geçmeli ama şu anki gelişimi bile beklentimin üzerinde. Bir de şu var, parayı veren düdüğü çalıyor. Bazı kitaplar parayı bastırarak basılıyor ki onlar fantazya adı altında ipe sapa gelmez kitaplardır. Onları geçelim. Diğerlerine bakacak olursak, önceden derin bir eksiklik olan fantastik şimdilerde kalemi giderek güçlenen yazarlarımız sayesinde sağlam temeller oluşturuyor.
Ben Türk yazarlara güveniyorum. Halen daha bir eksiklik olarak kalsa da bir 5 sene sonra bu eksiklikte belli dolgunluklar göreceğiz. Ama eğer bunu edwardgiller ve şuursuz takımı olarak devam ettirilerse o zaman eksik kalsın, gelişmesin demekten de kendimi alamam. Popülerist yaklaşımlardan uzak duruyorlar şimdilik. Gidişatı beğeniyorum.
Türkiye'de fantastiğin adı da giderek yükseliyor. En azından Yüzüklerin Efendisi, Tolkien adları geçince saygı duruşuna geçilmesi gerektiğini biliyorlar.

Sayfa: 1 2 [3] 4