Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Amras Ringeril

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10
31
Sinema / Sucker Punch (2011)
« : 06 Kasım 2010, 14:45:53 »



Tür : Aksiyon / Fantastik / Gerilim

 
Yönetmen : Zack Snyder

 
Senaryo : Zack Snyder , Steve Shibuya


Yapım : ABD


Çıkış Tarihi : 25 Mart 2011

Oyuncular

Jon Hamm (High Roller) , Emily Browning (Baby Doll) , Vanessa Hudgens (Blondie) , Jamie Chung (Amber) , Carla Gugino (Mrs. Schulz) , Jena Malone (Rocket) , Abbie Cornish (Sweetpea)

Kötü üvey babasından ve lobotomiden kaçmak isteyen bir kız hakkında. Akıl hastanesine yatan kız gerçeklikten kaçmak için alternatif bir dünya kurguluyor. Kendisini yakalamak isteyen kötü adamlardan kurtulmak için 5 nesne toplaması gerekiyor ve böylece o dünyadan çıkabilir. Öykü 1950lerde kurgulanmış..

Fragman1: http://www.youtube.com/watch?v=XSIetIg7O3M
Fragman2: http://www.traileraddict.com/trailer/sucker-punch/trailer

32
Aylık Öykü Seçkisi / Serbest Tema | Oylama
« : 13 Eylül 2010, 14:45:07 »
Biraz geç kalarak açıyoruz. Öncekini (Cadı) de kapatıyoruz. Bol öykülü bir ayda oylama da epey zor olacak.

33
Kurgu İskelesi / Yumurta
« : 25 Ağustos 2010, 18:33:50 »
Yumurta
The Egg by Andy Weir
Çev. Amras Ringeril


   Öldüğünde evine gidiyordun.

   Bir araba kazasıydı. Özellikle dikkat edilecek bir şey yok ama ölümcüldü. Arkanda eşini ve iki çocuğunu bıraktın. Acısız bir ölümdü. İlkyardım görevlileri seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar ama faydasızdı. İnan bana, vücudun tamamen parçalanmıştı.
  
   Ve işte benimle tanıştın.
  
   “Ne…Ne oldu?” diye sordun. “Neredeyim?”

   “Öldün” dedim, gerçeği söyleyerek. Yumuşak sözlere gerek yok.

   “Kamyon… patinaj yapan bir kamyon vardı…”

   “Öyle” dedim.

   “Ben..Ben öldüm mü?”

   “Öyle. Ama o kadar üzülme. Herkes ölür.” Dedim.

    Etrafa bakındın. Hiçbir şey yoktu. Sadece sen ve ben. “Bu yer de ne?” diye sordun. “Ahiret mi?”

   “Fazlası ya da azı.” Dedim.

   “Sen tanrı mısın?” diye sordun.
 
   “Öyle” diye cevapladım. “Ben Tanrı’yım.”

   “Çocuklarım..karım,” dedin.

   “Nolmuş onlara?”

   “İyi olacaklar mı?”

   “İşte görmek istediğim bu,” dedim. “Az önce öldün ve tek derdin ailen. Bulunduğun yerde bu iyi bir şey.”

  Bana büyülenmiş bir şekilde baktın. Sana göre, Tanrı gibi görünmüyordum. Tıpkı öylesine bir adam gibiydim. Ya da belki bir kadın. Belirsiz bir otorite figürü belki de. İlkokul öğretmeni gibi güçlü birisi.

   “Üzülme,” dedim “İyi olacaklar. Çocukların seni her yönden mükemmel biri olarak hatırlayacaklar. Seni küçümseyecek kadar büyümemişlerdi. Karın dışarıda ağlayacak, ama gizlice rahatlayacak. Adil olmak gerekirse, evliliğin çöküyordu. Teselli istersen, rahatladığı için epey suçluluk duyacak.”

   “Oh,” dedin.  “Peki şimdi ne olacak? Cennete ya da cehenneme falan mı gideceğim?”

   “İkisine de değil,” dedim. “reenkarne olacaksın.”

   “Ha,” dedin. “demek ki Hindular haklıymış.”

   “Tüm dinler kendi açılarından haklılar,” dedim. “Benimle birlikte yürü.”

   Boşluk boyunca ilerlerken takip ettin. “Nereye gidiyoruz?”

   “Aslında hiçbir yere,” dedim. “Sadece konuşurken yürümek güzel oluyor.”

   “O zaman anlamı ne?” diye sordun. “Tekrar doğduğumda sadece boş bir levha[*]burada blank slate ibaresi geçiyordu. tabula rasa'yı ifade ettiğini okudum. insan zihninin bomboş olduğunu ve sonradan eğitimle öğrendiğini anlatan bir felsefe. boş levha diye geçiyor bazı kaynaklarda[/*] olacağım öyle değil mi? Bir bebek. Yani bütün tecrübelerimin ve bu hayatta yaptığım hiçbir şeyin önemi kalmayacak.”

   “O kadar da değil!” dedim. “Geçmiş hayatlarındaki tecrübe ve bilgilerin tamamen içinde. Sadece şu an onları hatırlamıyorsun.”

   Durdum ve seni omzundan tuttum. “Ruhun hayal edebileceğinden çok daha muhteşem, güzel ve büyük. Bir insan zihni yalnızca ufak bir parça sen içerir. Sanki elini sıcaklığını ölçmek için soktuğun bir bardak su gibi. Küçük bir parçanı bir kaba koyuyorsun ve eğer açabilirsen tüm tecrübelerini kazanıyorsun.

   “Son 48 yıldır bir insanın içindeydin, yani daha uçsuz bilincini tam olarak keşfedemedin. Eğer burada çok fazla takılırsak, her şeyi hatırlamaya başlarsın. Tabi bunu her yaşamın arasında yapmanın bir anlamı yok.”

   “Daha önce kaç kez reenkarne oldum?”

   “Çok kez. Çok çok kez.” Dedim. “şimdi M.S. 540 civarında Çinli bir köylü kız olacaksın.”

   “Bekle, ne?” diye kekeledin. “beni zamanda geriye mi gönderiyorsun?”

   “Sanırım teknik olarak evet. Bildiğin zaman yalnızca sizin evreninizde var. Benim geldiğim yerde işler biraz daha farklı.”

   “Sen nereden geldin?” dedin.

   “Ah, tabi”açıkladım “ben bir yerden geldim. Başka bir yerden. Ve orada benim gibi başkaları da var. Orada neler olduğunu merak ettiğini biliyorum. Ama dürüstçe söylemek gerekirse bunu anlayacağını sanmıyorum.”

  “Hmm.” Dedin ve biraz duraksadın. “Ama bekle. Eğer zamanda başka başka yerlere reenkarne olursam o zaman kendimle karşılaşabilirim.”

   “Tabi. Her zaman olur. Ama her iki hayat da sadece kendi ömürlerini fark edebilirler. Ne olduğunu anlamazsın.”

   “O zaman bütün bunların anlamı ne?”

   “Cidden?” diye sordum. “Cidden mi? Bana hayatın anlamını mı soruyorsun? Bu biraz klişe değil mi sence de?”

   “Elbette anlaşılabilir bir soru,” diye inat ettin.

   Gözlerine baktım. “Hayatın anlamı ve bütün bu evreni yaratmam senin olgulaşman içindi.”

   “İnsanoğlunu mu kastediyorsun? Olgunlaşmamızı mı istedin?”

   “Hayır, sadece sen. Bütün bu evreni sadece senin için yaptım. Her yaşamda daha da bilgili, olgun ve büyük bir zeka haline geliyorsun.”

   “Sadece ben mi? Peki ya diğer herkes?”

   “Başka kimse yok,” dedim. “Bu evrende sadece sen ve ben varız.”

   Bana boş boş bakmaya başladın. “Ama dünyadaki bütün o insanlar…”

   “Hepsi sensin. Senin farklı vücut bulmuş hallerin.”

   “Bekle. Ben herkes miyim!?”

   “Şimdi anlıyorsun, “ dedim ve sırtına tebrik eder gibi vurdum.

   “Yaşamış her insan ben miydim?”

   “Ya da yaşamış her şey, evet.”

   “Ben Abraham Lincoln müyüm?”

   “Ve John Wilkes Booth’sun da,” diye ekledim.

   “Hitler ben miyim?” dedin dehşetle.

   “Ve onun öldürdüğü milyonlar da sensin.”

   “Ben İsa mıyım?”

   “Ve onu takip eden herkes.”

   Sessizliğe gömüldün.

   “Ne zaman birini öldürsen. “ dedim, “kendini öldürüyordun. Yaptığın her iyiliği kendine yapıyordun. Herhangi bir insan tarafından tadımlanmış her iyilik ya da kötülük, senin tarafından tadımlanmıştı.”

   Uzun bir süre düşündün.

   “Neden?” diye sordun. “Neden bütün bunları yaptın?”

   “Çünkü bir gün, tıpkı benim gibi olacaksın. Çünkü bu sensin. Benim türümdensin. Sen benim çocuğumsun.”

   “Vay,” dedin inanmayarak. “Yani bir tanrı mıyım?”

   “Hayır, henüz değil. Daha bir ceninsin. Hala büyüyorsun. Tüm zamanlar boyunca varolan tüm insan hayatlarını yaşadığında doğmak için yeteri kadar büyümüş olacaksın.”

   “Yani tüm evren,” dedin. “sadece…”

   “Bir yumurta,” diye cevapladım. “Şimdi diğer hayatına geçmenin zamanı.”

Ve seni yolcu ettim.

Spoiler: Göster
 Özellikle anlatım şekli ve dilinin olayla kusursuz uyumu (sonuna kadar okuduğunuzda neden tanrıyla böyle senli benli olduğumuzu biraz da düşününce rahatlıkla anlıyorsunuz ve omg! diyorsunuz) beni bunu çevirmeye itti-tabi biraz da basit olması-. Sonu kişisel gelişime bağlasa da şahane bir öykü olmuş.

34
Duyurular / Kayıp Rıhtım Anketi
« : 16 Ağustos 2010, 19:01:28 »
Evet arkadaşlar, Portal'ımızdaki anketin cevaplarını buraya yazabilirsiniz.

Diğer şıkkını işaretleyenler de burada belirtebilirler isteklerini.


Not: Anket portalımızda sol sütundadır.

35
Oyunlar / Tower Defense
« : 09 Ağustos 2010, 19:38:03 »
Tower Defense oyunlarını hepiniz biliyorsunuzdur. Warcraft temellli oyunlar, kalenizi belirli bütçeyle istilacılara karşı korumanızı gerektiriyor. En ünlüsü ve basiti şüphesi "Tower Defense". Bir çok çeşidi var, 3d olanını da gördüm ama bulamadım. Ne kadar güzel olur bilemiyorum. Gerçi Zombies vs. Plants gayet iyiydi.

Son zamanlarda bunu oynuyorum:
http://www.dailyhaha.com/_flash/tower_defence_castle.swf

Rekorum 82 :)

36
FRP Arşivleri / Yanmış Kasaba (Oynandı)
« : 05 Ağustos 2010, 02:30:33 »
Msn grubunda spontane gelişen bir oyun, fena olmadı :D

Dm: Canina

Oyuncular:
Amras (Neutral - Ranger - Human)
Lord Vega (Neutral - Thief - Elf)
Khazidhea (Shurikan) (Chaotic Good - Warrior - Human)

Oyun

Bir yerden sonra düzenlemeye çok pis üşendim. Bir ara düzenleyeceğim.
Spoiler: Göster

Canina:Siz aynı köyde doğup büyümüş üç yoldaş macera tutkusuyla şehirden şehire dolaşırken, geceyi geçirmek için yakınlarda bir kasabaya gitmeye karar veriyorsunuz. Daha kasabaya yaklaşırken evlerin üzerinde ki dumanı fark ediyorsunuz. İyice içeri girdiğinizde, etrafta cesetler, yaralılar, ağlayan kadınlar, yanmış ve hala yanmakta olan evler görüyorsunuz. Biraz daha içeri girdiğinizde iyi giyimli bir adam yanınıza geliyor ve "Efendiler, ne olur bize zarar vermeyin, zaten sefil durumdayız elde avuçta kalmadı" diyor ağlayarak.

Khazidhea:: Ben yanımıza gelen kişi burda neler olduğunu soruyorum .

Canina: "çapulcular efendim. dün gece aniden baskın yapıp yıktılar bütün kasabayı. Taş üstünde taş bırakmadılar" diyor adamcağız

Lord Vega: "kaç kişilerdi" diyorum

Lord Vega: "İstedikleri özel bir şey var mıydı?"

Canina: Adam biraz duraklayıp hatırlamaya çalıştıktan sonra "Beş en fazla sekiz kişilerdi beyim." diyor. Ve diğer soruyu duyunca "Evet. Liderleri valinin kızını kaçırdı efendim" diyor.

Khazidhea:: valinin kızıyla ne alıp veremedikleri varmış peki ? içimden bir ses valinin kendisyle diyor ama ...

Canina: Adam ağlayarak "Kim bilir beyim. Ama şimdiye neler yapmışlardır kim bilir kızcağıza" diyor

Khazidhea:: nereye gittiklerini biliyomusun peki ? diyorum

Lord Vega: "Biz onu getirelim. Siz de bize kalacak bir yer verin." diye ekliyorum

Lord Vega: ve de yiyecek diye ekleme üzerine ekleme yapıyorum

Canina: Adamın yüzü aydınlanıyor birden " Sizi valiye götüreyim en iyisi, ne yapılacağını en iyi o bilir beyim. Kabul edecektir teklifinizi. Çokda cömerttir kendisi" diyor.

Khazidhea:: umarım kız için çok geç kalmayız da ... hadi götür bakalım bizi valiye .

Lord Vega: Umarım öyledir diyorum ve karnım gurulduyor

Lord Vega: "İyice cömert olmalı. Ayrıca biri şu yangını söndürmeli" diye mırıldanıp peşine düşüyorum.

Khazidhea:: bizi valiye götürürken adamdan vali hakkında bilgi istiyorum .

Canina: Adam sizi büyük bir binaya götürüyor. "Çok iyi bir adamdır. Bütün hayatını kasaba için harcadı. İyilikten başka bir şey yapmadı insanlara. Başına böyle bir şey gelmesi ne acı... çok severdi kızı Penyy'yi." Diğerlerinin aksine buraya hiçbir şey olmamış. Sadece bahçe kapısı kırılmış. Kapıya kadar götürüp kapıyı çalıyor. Biraz bekledikten sonra kapı açılıyor ve iyi giyimli bir uşak sizi karşılıyor. "Merhaba efendiler. Ne istemiştiniz bu acı günde?" diyor. Adam hikayenizi anlattıktan sonra ayrılıyor ve sizi uşakla bırakıyor. "Öyleyse içeri gelin beyler. Efendim sizinle konuşmak ister eminim" diyor.

Lord Vega: Adamın peşinden ihtiyatlı bir şekilde içeri giriyorum. Diğerlerine göz kırpıyorum ve elimi hançerimin üzerinde hazır tutuyorum.

Khazidhea:: Lord Vegaın ihtiyatlı davranması dikkatimi çekiyor, ve bende elimi kılıma koyarak valiye doğru ilerliyorum

Lord Vega: Etrafı inceleyerek içeri giriyorum

Canina: Adam sizi evin içinde biraz dolaştırdıkdan sonra tahta bir kapının önüne getiriyor. "Burada biraz bekleyin efendime haber vereyim diyerek" içeri giriyor.

Khazidhea:: Lord Vegaa dönerek - ben ce bu işin içinde başka bir senaryo var diyorum 

Lord Vega: O da doğru diyorum ve kafamı çeviriyorum

Khazidhea:: haydutlar ortada hiç bir şey yokken valinni kızını niye kaçırsınlar

Lord Vega: bilmem belki kız çok güzeldir diye fikrimi sunuyorum
ya da fidye için diye ekliyorum

Lord Vega: Etrafı kontrol ediyorum, iz var mı yok mu diye bakıyorum. Herhangi bir şey varsa incelemek adına.

Canina: Garip bir şekilde koskoca ev boş görünüyor. Beklenenin aksine sanki uşak ve efendi dışında kimse yokmuş gibi

Khazidhea:: evin boş olması hoşuma gitmiyor diyorum bunun farkına vararak
bu arada nerede kaldı bu uşak 

Lord Vega: karısı nerde acaba adamın diyorum

Lord Vega: "Bence katil uşak çıkacak" diye mırıldanıp gözlerimi uşağın gittiği yere çebiriyorum.
 
Canina: Zihnini okumuşçasına uşak odadan çıkıyor. "Efendim şimdi sizi görecek beyler." diyor
Ve kapıyı açıp eliyle girin işareti yapıyor

Khazidhea:: yavaşça ilerleyip içeri giriyorum

Lord Vega: Hemen arkandayım Shurikan

Lord Vega: Ben de arkadan yavaşça giriyorum. Bir yandan sağa ve sola çaktırmadan göz atıyorum.

Khazidhea:: ne diyebilirim ki bi hırsızın arkamı kollaması gururumu okşadı

Lord Vega: arkadna da bıçaklayabilirm

Canina: üçünüzde girer girmez kapı kapanıyor arkanızdan.

Kınından çıkan kılıç sesleri ve gerilen yaylar duyuyorsunuz.

Lord Vega: Hemen arkamdan kapanan kapıya yaslanıp yayımı çekiyorum ve bir ok geriyorum.

Khazidhea:: kılıcımı çekip korunmaya geçiyorum 

Canina: Yukarıdaki okçulardan biri bir ok atıyor ve ok Vega'nın gözünden girip kafasının arkasından çıkıyor
Titreyerek yere düşüyor
öldü

Khazidhea:: -veganın yanına gidebilirsem gidiyorum

Canina: Bir ses "Sakin olun beyler" diyor.

Lord Vega:: Hızlıca sağa doğru koşmaya çalışarak okun geldiği yere bir ok yolluyorum

Canina: Attığın ok karavana. "Medeni olmamamız için hiçbir neden yok" diyor yavaşça

Başınızı çevirdiğinizde siyahlara bürünmüş evin efendisini görüyorsunuz. Uzun kulakları onu ele veriyor. Bir elf.

Khazidhea:: bir elf mi kimsin sen diyorum

Lord Vega: Ani bir refleksle gerdiğim yayımı ona doğrultuyorum

Canina: "Ben Aegis. Evin ve köyün büyücüsü. Aynı zaman gardiyanı." diyor yavaşça.

Khazidhea:: bende yayımı çıkarmaya yelteniyorum
ama söylediklerinden sonra vazgeçiyorum
o halde neden arkadaşımız öldürdün !!!

Lord Vega: "Bizden ne istiyorsun" diye ekliyorum

Canina: "Sizi mantık davranmaya ikna edebilmek için birinizin ölmesi gerekiyordu. Arkadaşınız en işe yaramaz olandı. Bir hırsız ne işe yarar ki? Korunanı çalmaya. Ve bu aşağı yukarı benim bütün varlık amacıma ters düşüyor. Anlıyorsunuz ya?" diyor adam. Ve ekliyor. "Ne istediğime gelince... Bu büyük süpriz." Diyor adam.

Khazidhea:: süprizmi biz sadece yardım etmek istiyorduk onu öldürmenize gerek yoktu 

Lord Vega: Yayımın ucunu aşağıya çeviriyorum ama hala gergin.

"Senin vali olduğunu sanmıyorum."

Khazidhea:: katılıyorum 

Canina: Adam gülüyor ve konuşuyor "Yardım mı? Hala buna inanıyor musunuz? Gerçekten çok safsınız. Ama yanılıyorsunuz. Vali benim. En azından valiyi ben kontrol ediyorum. Bakın orada geliyor işte" diyor. Yan tarafta bir kapı açılıyor ve içinden bir bacağını sürüyerek ilerleyen çürümüş bir yürüyen ölü çıkıyor.

Khazidhea:: iğrençlik ötesi bir hisle elfe dönüp eğer buranın koruyucu olsaydın bunu yapmazdın diyorum

Lord Vega: Geriye doğru tek bir adım atıyorum.

"Tam olarak neler oluyor burada? Bizi neden öldürmedin?"

Khazidhea:: Lord Vegaa dönüp sanırım bizim için planları var diyorum

Canina: Adam ikinizede cevap vermeden elini uzatıyor ve konuşuyor "Unos astera kolven ack'tema siloveyn". Sözlerini bitirir bitirmez Vega koluyla bir sehpaya tutunarak ayağa kalkıyor ve siyahlara bürünmüş adamın yanına gidiyor. Diz üstü çökerek avuçlarını yere koyuyor ve "Hav hav" diye bağırıyor. Adam gülerek "Görüyorsunuz ya, müthiş bir ikna kabileyetim var ölüyü bile dize getiriyorum" diyor

Khazidhea:: olabilir ama burda neler döndüğünü anlatmadan bizi ikna edemezsin diyorum

Lord Vega: İstemsizce gülümsüyorum.

"Kendine ölülerden bir ordu yaratmaya çalışıyorsun."

Khazidhea:: şaşkınlıkla yoksa köye saldıran senimisn ? diyorum

Canina: Adam tebbesüm ederek "Sonunda anladınız. Ah o ses neydi öyle? Penny hayatım sen misin?" diyor ve aynı kapıya bakıyor. Sözde valinin kızı kanlar içinde beyaz elbisesi ve kanla ıslanmış saçlarıyla sürünerek geliyor o odadan. Kapı kapanmadan önce içeriden vücut sesleri ve acı içinde inlemeler duyuyorsunuz.

Khazidhea:: sinirlerime hakim olamayıp Lord Vegaa dönüyorum ve bunlar iyi bir ölümü haketti bence özelliklede elf 

Lord Vega: O anda aklıma ciddi bir soru geliyor.

"Kimin kızı? Kendi kızına mı saldırdın vahşi köpek?" Khazidhea:ya dur işareti yapıp yayımı biraz daha kaldırıyorum.

Khazidhea::: kendi kızınmı ? şaşkınlıktan ve öfkeden dilimi yutuyorum

Canina: (yok olm valinin kızı)

Canina: (nerden çıktı kendi kızı falan)


Khazidhea:: ( haydaaa  sen öle dedin sandım ) 

Khazidhea:: (kendi kızın dedin ya )
(amras dedi )

Amras:: (bilmediğimiz şeyi anlatamazsın abi bize, kız olduğunu bilmiyorsak sözde valinin kızı diyemezsin)
(o yüzden soruyorum ben de)

Khazidhea:: (benim son repliğimi unutun )

Canina:: (sözde dedim işte. olabilirde olmayabilirde)

Khazidhea:: (neyse boşverin)

Amras:: (tamam devam hadi)

Canina:: (kız geldi)

Khazidhea:: seni hasta pislik diyorumn elfe nedeen böyle bir ordau kumark isteyesin ki

Amras:: (kız da öü mü)
(ölü*)

Canina:: Adam gülerek "Kolu kopunca kılıcı diğer eline alıp hiçbir şey olmamış gibi devam eden bir ordu. Kim istemez ki bunu?" 

Khazidhea:: (herhalde  sanırım )

Canina:: (yürüyen ölü)

Khazidhea:: bu arada amrasa fısıldayarak şu okçuları halledebilirmi,sin diyorum

Amras:: "Mümkün değil" diye fısıldıyorum.

Khazidhea:: kahtersin diyorum
ne yapacağız

Amras:: "Bu işten sıkıldım artık" diye bağırıyorum. "İstediğin nedir?"

Canina:: Adam "İstediğim tek şey, sizi orduma katmak. Başka bir şey değil" diyor ve elini boynunda duran madolyona götürüyor. Ve aynı sözleri söylüyor. Shruikan nefes alamamaya bacaklarını hissedememeye başlıyorsun.

Khazidhea:: amrasa dönüp ona bir ok frlat diyorum
böylece büyüsü bozulur

Canina:: konuşamıyorsun

 Amras:: Hemen geriye hamle ediyorum ve gerdiğim oku hızla elfin başına doğru yolluyorum.

 Khazidhea:: ( ahahaha )

 Khazidhea:: ( sonumuz hayra alamet değil  )

 Canina:: Ok adamın elini sıyırıyor. Madalyonu tutan eline. Yapmakta olduğu büyü bozuluyor ve Shruikan normale dönüyor.

 Canina:: Okçuların alt kata indiğini fark ediyorsunuz.
attığın okla birlikte

 Khazidhea:: hemen  hızla elfe saldırıyorum ben amrasa bağırıp okçuları halletmesini istiyorum

 Canina:: Elfe doğru giderken silahşörlerden ikisi önünü kesiyor

 Canina:: Biri kılıcını savuruyor. eğilip kurtuluyorsun

 Amras:: Tam kaçmayı düşünüyordum ama Shurikan'ın hamlesine küfrederek silahşörün birine oku fırlatıyorum.

 Khazidhea:: kılıcımlar birisinin kafasına hamlde yapıp öbürüne omuz atıyorum
 
Canina:: Kılıcın adamın kafasını götürüyor.

Canina:: Amras'ın oku ise diğerinin karnına saplanıyor. Adam ölmüyor adam yere düşüyor etkisiz.

Khazidhea:: büyücüye koşmaya devam ediyorum ama büyü yapmaya kakışırsa diye tetikte tutuyorum kendimi

Canina:: Yere inen okçular yaylarını geriyor. Biri hemen arkanda Shruikan savaştığınız alan çok geniş değil bir iki adımlık mesafe var

Amras:: "gerisi sana kalmış." diye bağırıp arkadan gelenleri oklamaya çalışıyorum. Bir yandan da saklanacak bir sütun arıyorum

Canina:: (bekleyin yahu *-*)

Khazidhea:: elfi boşverip arkamda ki okçuya saldırıyorum  ()

Canina:: Okçuyla yüzyüze geldiğinde üçü birden oklarını bırakıyor

Khazidhea:: (allah) 

Canina:: önünde ki okçunun oku bacağına saplanıyor

Khazidhea:: acı hissetmeme rağmen yana yuvarlanıyorum

Canina:: diğer ikisinde birinin oku, önündeki okçuyu sırtından vuruyor
diğeri ise karavana

Amras:: (zombi mi olm bunlar)

Khazidhea:: etrafta saklanacak bir yer bulup yayımı çıkarıyorum

Canina:: (belli olmuyor, miğfer vs.)
Büyücü durun diyerek odanın ortasına bir ışık kütlesi yolluyor.

Khazidhea:: (anca kafasını koparcan )

Canina:: Herkesin gözlerin kamaşıyor

Khazidhea:: kimsenin beni vuramayacağı bir yere saklanıyorum  gözlerim kör osada

Amras:: Sırtımı arkamdaki duvara yaslayıp gözlerimi açık tutmaya çalışıyorum.
(arkamda duvar var çünkü hep kenardan yürüdüm )

Canina:: "Daha fazla adam kaybetmeyeceğim" diyor ve bir alev topu yaratmaya başlıyor

Canina:: kalan adamlar kaçışıyor etrafa
Shruikan korunuyorsun
ama amras açıkta

Khazidhea:: amrasa kaçmasını söylüyorum ve yayımı çıkarıp oklardan birini büyücüye gönderiyorum

Amras:: Girdiğimiz kapıya doğru atlıyorum ve açmaya çalışıyorum. (yakın olmam lazım)

Canina:: okun havada yavaşlayıp en sonunda yere düşüyor
Kapı oynamıyor bile.

Khazidhea:: bacağımdaki acıya dişlerimi sıkıp amrasa yardıma gidiyorum
ve ateş topnun ikimizide bulamasını umuyorum

Amras:: (bi dur arkadaş)

Khazidhea:: ( çok mu hızlı oldu )

 Amras:: Saklanacak bir yer varsa oraya koşuyorum. Yakında yoksa hançerimi kapının arasına sıkıştırıp kanırtmaya çalışıyorum.

Khazidhea:: ( Canina: sen bizi öldürecen belli oldu 9 

Canina:: ikiside sonuç vermiyor

 Amras:: (çoktan ölürdük öyle olsa)

Canina:: Adamın mırıldanması sona eriyor.

Khazidhea:: (aklıma başka bi şey gelmiyor

Amras:: Yere yatıp cenin pozisyonuna geçiyorum.

Canina:: Kolunu geriye atıyor ve büyük bir ışık huzmesiyle alev topunu Amrasın üzerine yolluyor

Amras:: (napayım abi alev topu)

Khazidhea:: (yandın ) 

Amras:: (yeev yanarak ölüm)

Canina:: (kafa topuna çık kanka)

Amras:: (beyler hakan şükürüm)
Khazidhea:: büyüsünü bitirdiği için son bir şans iki ok ard arda göneriyorum
büyücüye

Canina:: (anca üşürsün)

Canina:: okunu atamadan alev topu amrasa ulaşıyor.

Amras:: Ölü veganın kılıcını alıp alev topuna uzatıyorum ve "Gölgelerin gücü adına!" diye bağırıyorum (ahah)

Canina:: Bütün odaya yayılarak Amrasda patlıyor

Khazidhea:: (ölüyormu )

Canina:: Veganın kılıcı yoktu hançeri vardı

Khazidhea:: (evet) 

Amras:: (hadi ya)

Canina:: Yanarak ölüyor.

Khazidhea:: (artık napayım ) bütün oklarımı büyücüye yolluyorum
(amma büyücüymüş be arkadaş )

Canina:: Hepsi havada önce yavaşlayıp sonra duruyor.

Khazidhea:: (offff)

Amras:: (öldür abi öldüreceksen)

Canina:: Bu sırada Amrasın yanık bedeninin kıpırdadığını görüyorsun

Amras:: (yo dostum yo)

Khazidhea:: (haydaaaaaaa 

Canina:: Vegayla birlikte odanın ortasına geliyorlar

Khazidhea:: (onudamı undead yaptıbe 

Canina:: Ve ellerinde hançerler ile üzerine doğru gelmeye başlıyorlar. Bu sırada büyücü kahkahalara boğuluyor.

Khazidhea:: Onlara bakıp dostlaım birazdan yanınıza geleceğim sanırım diyorum
ve onlara saldırıyorum

Canina:: Amras kısmet diye mırıldanıyor sanki ama pek emin değilsin.
Onlarda atılıyor sana doğru.

Canina:: Veganın zehirli hançerinden kaçıyorsun.
Ama amrasın hançeri kolunu sıyırıyor

Khazidhea:: sonuna kadar savaşıyorum
artık ölsemde umurumda değil diye bağırıyorum

 Amras:: (niye bağırıyosun anlamadım)

Khazidhea:: ( savaşçı last stand muhabeeti ) 

Canina:: (brave heart)

Khazidhea:: (aynen ) 

Amras:: (zombilerle savaşırken ölsem de gam yemem diye bağıran mel gibson en büyük kabusum olurdu)

Canina:: Amras iki hançerini havada çevirdikten sonra karın boşluğuna saplıyor.

Khazidhea:: (ahahah 

Canina:: Yanık etinin kokusunu alabiliyorsun

Canina:: Ve ölmeden önce gördüğün son şey onun renksiz gözleri
aldığın son koku yanmış insan eti

Khazidhea:: burada bu şekilde öleceğim aklıma gelmezdi diyorum 

Canina:: duyduğun son şey ise dostunun "özür dilerim" diye fısıldaması.
diyemiyorsun geberdin cCc

Amras:: adam ölürken simple present tense cümle kuruyor


37
Çizgi Roman & Manga / Watchmen
« : 31 Temmuz 2010, 11:43:59 »

Watchmen 1986'da çizgi roman olayının ustası Alan Moore ve Dr. Who, Green Lantern, The Originals gibi romanların çizeri Dave Gibbons'ın ortak çalışması olarak ortaya çıktı. Dönemin dünya içindeki siyasi gidişatını ve gerginliği üstün bir kurgu zekasıyla birleştiren ikili alternatif tarih konusunda da stratejik tutarlılığı yüksek bir eser ortaya koydular.

Temelleri Alan Moore'un DC Comics'e gönderdiği bir hikayeyle atıldı. Süper Kahraman olgusunu derinden inceliyordu. Her kahraman üzerine derin psikolojik analizler yapıyor. Belki üzerlerinde "biraz ağır" deneyler uyguluyordu Alan Moore. Fantazya, Sürreal dünya ve tamamen Natüralist düşüncenin bir araya geldiği 12 eserlik yapım ileride bir araya getirilecek ve 2009'da Türkçeye çevrilecekti.

Watchmen 2009 yılında ayrıca film olarak vizyonda yerini aldı. Zack Snyder'in yönettiği film hakkında bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.



  

 




Yorumum

Kitabı geçen gün magicalbronze ve DarLy ile birlikte turlarken (selam) satın aldık. Sadece göz atayım derken ilk iki bölümünü otobüste bitirmişim. Hayran kaldığımı söylemeliyim. Ancak asıl belirtmek istediğim nokta kitap ve film arasında hiçkimsenin bahsettği kadar bir uçurum, etkileyicilik farkı olmadığı. Film ve kitap hemen hemen aynı hissi uyandırdılar bende. Filmi daha önce izlediğim ve çok beğendiğim için olabilir bilemiyorum.

Kitapta "Soundtracks" yazıyor. Ne ki bu demiştim başta ama her bölümün sonunda alıntılar yapıldığını gördüm. Sonra şakınlıkla bunların filmde o bölümlerde kullanılan müzikler olduğunu kavradım. Film ve kitabın sound'ı bile aynı! Sadece film kitap kadar uzun olmamalıdır hiçbir zaman.

39
Sinema / Mr. Nobody | Bay Hiçkimse (2009)
« : 27 Temmuz 2010, 01:17:32 »



Tür : Dram / Fantastik / Romantik / Bilim Kurgu

Yönetmen : Jaco van Dormael

Senaryo : Jaco van Dormael

Yapım : 2009, Kanada / Belçika / Fransa / Almanya

Süre: 138 dk.

Oyuncular

Jared Leto , Diane Kruger (Anna) , Sarah Polley (Elise) , Linh Dan Pham (Jean) , Toby Regbo (16 Yaşındaki Nemo), Juno Temple (15 yaşındaki Anna), Clare Stone (15 yaşındaki Elise)

Jaco van Dormael'in üçüncü uzun metrajlı filmi, kendi sözleriyle "herkesin karşılaşabileceği sonsuz olasılıklar hakkında gerçekten de yüksek bütçeli deneysel bir film".

Indiewire, Belçikalı yönetmenin bugüne kadarki en yüksek maliyetli bu filmini "hem bilimkurgu, hem romans hem de Lynchvari bir zihin oyunu" diye nitelendiriyor. Başlıkta bahsi geçen Bay Hiçkimse, 2092 yılında dünyada kalmış son ölümlü olan 117 yaşındaki Némo adlı bir adam. Ölüm döşeğindeki Némo genç bir çocukken bir peronda durduğunu hatırlar. Tren kalkmak üzeredir. Annesiyle birlikte mi gitmeli, yoksa babasıyla mı kalmalıdır? Bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır... Ve pek çok gezegen, iki ölüm ve sevilecek kadınlar...

40
Oyunlar / Transformice
« : 23 Temmuz 2010, 01:52:55 »

Transformice temel olarak basit bir browser tabanlı bulmaca çözme oyunu. İndirmenize gerek yok. Ama bu bulmacalarda yapmanız gereken tek şey karşınızda duran peyniri alıp, deliğe geri dönmek. Peki gerçekten bu kadar basit mi? Hayır.

Çünkü girdiğiniz odalarda sizinle birlikte oynayan bir çok başka insanla karşılaşacaksınız. Bir çok fare peynir için çabalıyor olacak ve asıl görevi onlara yardım etmek olan bir şaman. Evet oyunun belki de en önemli özelliği bu şamanlar. Şamanlar oyun boyunca en çok peynir toplayan fareler oluyorlar. Özel güçler kazanıyorlar. Bu özel güçler haritaya elverdiğince her türlü eklemeyi yapabilmek. Bu eklemelerle fareleri peynire daha kolay ulaştırabilmeniz gerekiyor.

Tabi bunu yapmak zorunda değilsiniz. Sizinle birlikte şaman olmuş diğer oyuncuyu suya atmaya da çalışabilirsiniz. Daha sonra o şamanın deliğini kapatıp tüm peyniri kendinize alabilirsiniz. Ama bunu yaptığınızda farelerin kulağınızı kemirmesi işten bile değil!

Oyunda "/room odaismi" yazarak istediğini odaya girebilirsiniz.


Kayıp Rıhtımın da bir odası var arkadaşlar. "/room Kayip Rihtim" yazarak chat bölümüne, odaya girebilirsiniz, online oyuncular olursa eğlenceli vakit geçiririz :)

www.transformice.com/en/

41
Sinema / Inception | Başlangıç (2010)
« : 18 Temmuz 2010, 13:28:26 »

Tür : Bilim Kurgu / Gerilim / Dram / Gizem

Gösterim Tarihi : 30 Temmuz 2010

Yönetmen : Christopher Nolan

Senaryo : Christopher Nolan

Yapım : 2010, ABD / İngiltere , 142 dk.

IMDB Notu: 9,3/10

Oyuncular

Leonardo DiCaprio (Cobb) , Ken Watanabe (Saito) , Joseph Gordon-Levitt (Arthur) , Marion Cotillard (Mal) , Ellen Page (Ariadne) , Dileep Rao (Yusuf)

Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur.

Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.

42
Gezginler Kamarası / Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« : 08 Temmuz 2010, 22:52:50 »
                                                                                                                            6  Temmuz 2010

Kadın hızla elbisesini üzerine geçirdi. Bu iki çatlağın kısa filmi için soyunmak pek akıllıca değildi ama değersiz hayatında yapacak fazla bir işi yoktu. Tek özelliği güzel, alımlı vücuduydu. Balık etliydi ve kısa boyluydu, güzel bir gülümsemesi vardı. Bazıları tarafından beğenilen bir oyunculuk yeteneğine de sahipti aslında. Onun hayatından memnun olup olmaması diğerinin umrunda değildi. Bunu bilmezlerdi. Onların gördüğü her istediğine sahip olabilecek bir güzellik abidesiydi. İnsanlara karşı yaptığı onca oyunculuğun ötesinde sadece kendisine karşı dürüst olabiliyordu. Bütün bu insanların yalanları arasında o da gerçeği yansıtmamak adına yeteneğini kullanırdı. Tıpkı diğer herkes gibi.

Şu iki sanatçı adam, tüm havalarına rağmen, seteki en sapık heriflerdi. Sapık demek de doğru olmaz aslında. Eski bir kelime “badak” onlar için daha uygundu. İkisi de kadından hoşlanıyordu. Bütün bu çıplak sahneleri onu görebilmek adına uydurmuşlardı. Hatta kadına göre tüm filmin amacı buydu. Ölü bir öküzün ya da ortadan yarılan bir gözün hiçbir anlamı yoktu. Yine de filmin olay yaratacağını biliyordu.

Onun için önemli değildi. Hayatı yakında son bulacaktı zaten. Zavallı. Öleceğini bilmek dünyanın en kötü hissi olabilir. Ya da yapmak istediklerinizi yapmak için bir fırsat. Öleceğini bilip de ölmemek ise kesinlikle düş kırıklığıdır. Değerlendirdiğiniz vakit saçmalamalarla dolu gelir. O, bu vaktini göğüslerini göstererek değerlendirmişti. Yine de yaşayacak biraz zamanı vardı. Elbette bu hiçbir şeyi değiştirmez. Herkes öleceğini bilir. İnsanlar ölümü düşünerek yaşasaydı, medeniyet gösterecek bir şey kalmazdı.

Kadın, ince bıyıklı adamın dudağına bir öpücük kondurdu. Bir yandan da usulca eline dokundu. Sonra yavaşça, dikkat çekici şekilde kalçalarını savurarak seti terk etti.

43
Sinema / Mad Max (1979)
« : 07 Temmuz 2010, 01:59:32 »
Tür : Aksiyon / Bilim Kurgu

Yönetmen : George Miller

Senaryo : George Miller , James McCausland

Görüntü Yönetmeni : David Eggby

Müzik : Brian May

Yapım : 1979, Avustralya , 93 dk.

Oyuncular

Oyuncular

Mel Gibson ("Mad" Max Rockatansky) , Joanne Samuel (Jessie Rockatansky) , Hugh Keays-Byrne (Toecutter) , Steve Bisley (Jim Goose) , Tim Burns (Johnny the Boy) , Roger Ward (Fifi Macaffee)

Mel Gibson’un Max Rockatansky adında bıkkın bir polisi canlandırdığı film, peşine düştüğü çetenin yardımcısını öldürmesinden sonra kendisini ve ailesini hayatta tutmak için harekete geçen bir polisin hikayesini anlatıyor.

Öyküsüyle değil, daha çok yakın gelecek olarak tasvir edilen, kıyamet sonrası atmosferiyle dikkatleri üzerine çeken filmin ardından iki devam filmi daha yapıldı.

Mad Max filmi çekmediği zamanlarda da Kasabanın Cadıları gibi başarılı filmler yapan George Miller, yakın zamanda serinin yeni filmi olacak olan Mad Max 4’ü yapmaya hazırlanıyor.


44
Sinema / Primer (2004)
« : 29 Haziran 2010, 16:48:06 »
Tür: Bilim-Kurgu, Gizem, Dram

Yönetmen: Shane Carruth

Senaryo: Shane Carruth

Tagline: "Her zaman sahip olamadıklarınızı istiyorsanız, her şeye sahip olabileceğinizde ne isterdiniz?"

Gösterim Tarihi: 8 Ekim 2004

Ülke: ABD

Dil: İngilizce

Süre: 77 dk

Oyuncular

Shane Carruth (Aaron), David Sullivan (Abe), Casey Gooden (Robert), Anand Upadhyaya (Philip), Carrie Crawford (Kara), Ashok Upadhyaya (Lab. Çalışanı)

Konu

Aaron, Abe, Robert ve Philip kendi kurdukları ufak şirkette bilimsel deneyler yapmaktadırlar. Garajlarında yaptıkları icatları firmalara ve kişilere satarak para kazanmaktadırlar ancak aralarında anlaşmazlıklar vardır. Bir yerçekimi ve kütle azaltıcı üzerinde çalışmaktadırlar. Abe ve Aaron diğerlerinden ayrılır ve kendileri çalışırlar ancak icat ettikleri şey bir yerçekimi azaltıcıdan çok daha ötesi olacaktır.



45
Sinema / Pandorum (2009)
« : 29 Haziran 2010, 15:41:14 »
Tür : Korku / Bilim Kurgu / Gerilim

Gösterim Tarihi : 30 Ekim 2009

Yönetmen : Christian Alvart

Senaryo : Travis Milloy

Görüntü Yönetmeni : Wedigo von Schultzendorff

Müzik : Michl Britsch

Yapım : 2009, ABD / Almanya , 108 dk.

Oyuncular

Dennis Quaid (Payton) , Ben Foster (Bower) , Cam Gigandet (Gallo) , Antje Traue (Nadia) , Cung Le (Manh) , Antje Traue (Nadia) , Cung Le (Manh) , Eddie Rouse (Leland)

Konu

Pandorum dünyanın yok olma tehlikesiyle karşılaşması üzerine insan ırkının temsilcilerinin bir uzay gemisiyle keşfedilen başka gezegene yollanmalarını konu alıyor. Abd/Alman ortak yapımında uzay gemisinde yaşanan bir hastalığın adı olan Pandorum filme ismini vermiş. Uzay gemisinde yolculuk süresince herkes uyutulmuş, yalnızca subaylar vardiyalı olarak uyanıyorlar. Ancak uyanan son subaylar bir yanlışlık olduğunu fark ediyorlar.

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10