Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Amras Ringeril

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 137
46
Düşler Limanı / Gözlerindeki Huzur Maddesi
« : 18 Temmuz 2013, 22:29:53 »
Gözlerindeki Huzur Maddesi

“Burada huzur yok abla,” dedim. Tepki vermedi. Göremediğim gözlerini gözkapakları saklamamıştı. Yanıbaşımızdaki ateşin titrekliği vardı dikkatini çeken. Yüzümü çevirsem bir parça köz için bu gözlerden kaçmış olacaktım.

“Sürekli bir işlilik hâli hakim. İçimde kalkmak bilmeyen bir rahatsızlık sisi var.”

Başını bana çevirdi. Söyleyecek sözü yoktu. Beni anlamasını, hissettiklerimi paylaşmasını isterdim. Ya da... İster miydim ki? İçinin sürekli kıvılcımlarla dolu olmasını, oradan oraya zıplayıp onu da oradan oraya taşımasını... Şuracıkta bir zerdüşt oluversem! Ateşin önüne kapanıp ağlasam; adaklarım niyetine aksa gözyaşlarım. Sonra bir ateş usulca sokulsa onun yanına, alıverse onu içine de sıcacık, huzur dolu uyusa. Yolun buradan sonra biz yolcuların içini ısıtarak devam ederdi.

Öyleydi ya!

Buydu!

“Ne yapacaksın o zaman?” diye sordu. Kendinden uzaklaşmamıştı. Saf bir çocuktu sanki. Yatağında akan bir dere görse, tamam! Yanındaki ağaca yaslanır, gözlerini uzaklara dikerdi. Uzaklar bayram ederken fısıldardı;

“Ah, ne de güzel!” sonra da susardı.

Gözlerinin içine daha çok eğildim. Ellerimi şöylece İsa’ya dua eder gibi birleştirdim.

“N’olur izin ver,” dedim.

Bir iç çekti. Önce tüm alevi, sonra havayı, ardı sıra cümle yıldızları içine çekti. Nefesini verdiğinde akan zaman yeniden içimden geçti. Yıldızları bırakmamış olsa gerek gözleri; ışıl ışıldı.

“Biliyorsun,” dedi, “Çok yaş farkımız var.”

“Olsun,” dedim.

“Ama erken öleceksin.”

Ayağa kalktım. Etrafımı sarmış çadırların çoğundan yukarıdaydım. Altımdaki nefesleri, titremeleri, terlemiş sırtlardaki elleri hissettim. Tanrı olasım geldi. Yoktum orada. Bir baş dönmesiyle her şey değişecekti. Kül olacaktım. Yeniden. Çok acı çekecektim ya, olsun. Bitecekti her şey.

“Ne kadar kaldığını düşünüyorsun zaten?” dedim, “şuracıkta yanan ateş bile bir iki saat içinde sönecek. Sonra ne olacak? Üstüne bir kova su atacaklar! Oysa iki saat önceyi hatırla. Ne de şenlikliydi. Merasim olmuştu. Neredeyse hayatımızı borçlanacaktık alevlere. Öyle güçlü ve sarmalayıcıydı ki, o olmadan nasıl yaşarız bilmiyorduk!”

“Ne yapmam gerek?” diye sordu.

Cevapladım:

“Yalnızca bana bak.”

Gözlerimin içine baktı. Ben de ona baktım. Bir rüzgâr esti sanki. Ateşten, ince bir tül geçti aramızdan. Çadırların hışırtıları kapladı geceyi.

Ellerimi kavuşturdum, gözlerimi kapattım. Kendimi hazırladım ve bacaklarımın desteğiyle gökyüzüne sıçradım. Süzüldüm, süzüldüm. Önce dua eder ellerimin parmakları değdi gözbebeğine. Beklemeden vücudumun geri kalanıyla balıklama dalışımı tamamladım. Keskin nefes seslerini duydum en son. Sonrası önce karanlık.
Her şey burada son bulmuyor.

Biraz yüzdüm. Yüzdükçe her kulacımda bedenimden başlayarak birer parça döküldü. Gözyaşında çözündü, yok oldu. Her yok oluşla biraz daha yavaşladım. Huzursuzluk kırıntıları, çocukluğun utanç verici şeytanlıkları gibi geride kaldı. Durma vakti geldiğinde, arkamı döndüm.

Ağır ağır kapanıp açılan, devasa bir perde görüşe canlılık katıyordu. Vücudumun son buluşunu hissettim.

“Nasılsın?” diye sordu. Karşımda çadırlar ve kamp ateşinden başka bir şey yoktu. Ancak oydu. Biliyordum. Sesi boğuktu; ama her yerdeydi. Sanki ben de her yerdeydim, sesinde bile ben vardım.

“Burada huzur var,” dedim.

“Sevindim,” dedi.

“Teşekkür ederim abla,” dedim. Güldü.

“Artık bana abla demene gerek yok,” diye cevapladı.

Ağzımı açtım, çıtım çıkmadı. Gözlerindeki huzur maddesi gözeneklerimden hücum etti. Parça parça ayrıldım. Küllere değil, tuzlara, kana, gözlere karıştım.

Ateşe bir çift el uzandı. Birbirlerini nazikçe okşayıp sarıldılar. Parmağındaki yüzük parladı. Gözlerimi kapattım.
Isındım.
Kısa sürdü.
Burada huzur vardı.

47
Kayıt yapılma şansı var mıdır acaba? Sınavı olan var, okulu olan var, işi olan var. Kayıt alınabilirse süper olur, gidemeyenler de kaçırmaz, izlerken yanındakini dürtüp "pişt, bak, bak, o konuşan var ya, tanıyorum ben onu ya, çok yakın arkadaşım olur." falan diye havasını atabilir vs vs.

Kıssadan hisse, kaydediniz bir şekilde lütfen, böyle bir olanak var ise. :)

Oradaki tüm etkinlikleri kayıt altına alıyorlar zaten. Ancak sonra ne yapıyorlar onu bilmiyorum. Ulaşmasını sağlamaya çalışırız elbet.

48
Liman Kütüphanesi / Ynt: Marşandiz Fanzin Yayında
« : 24 Mayıs 2013, 22:46:50 »
İmge Kitabevi ve Mephisto Kitabevi'nde kalmayan ama son anda Kafe 26 A'ya gidip bulduğumuz Marşandiz Fanzin şu an karşımda duruyor. Evet, ilk fırsatta okunacak. Tüm makinistlerin ve emeği geçenlerin ellerine sağlık.

Tam da bugün tekrar dağıtıma çıkmıştık. Sanıyorum bizden hemen sonra 26/A'ya gittiniz. Bir hafta içinde İmge Kitabevi dışında her yerde yenilenecek. Artık Akmar Pasajı'nda Sosyal Kitabevi'nde de var.

49
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Kırk Yedinci Ay
« : 15 Mayıs 2013, 01:16:36 »

Her şey hapsedilir. Hayvanlar, insanlar, cümle canlılar ve cansızlar. Hapsedilmesi mümkün olmayan tek bir şey vardır; zaman. İnsanoğlu bu en büyük düşmanına karşı çaresizce bir savaş vermektedir. Elinde bulunan hiçbir güç, zamanı yenmeye yetmeyecektir. İnsan, bu çaresizlik içinde, zamanı tanımlayan yalnızca bir silah icat edebilmiştir; SAAT.

Aylık Öykü Seçkisi, Kırk Yedinci Ay’ında, zamanın efendilerini irdeliyor. Her gün, her yanımızı sarmış bu küçük-büyük koruyucularımızı mercek altına alan tam YİRMİ öykü sunuyoruz sizlere.

Bu ayın görselini, A. Gökhan Gültekin hazırladı. Kendisini, M. İhsan Tatari’nin yazdığı Yemin ve Öç adlı kitabımızın kapak tasarımından da hatırlıyoruz. Bu güzel ve özenli çizimi için bir kez daha kendisine teşekkür ederiz!

İşte sizlere, zamanın ritmini tutan yirmi öykü:

  - Kayıp Ruhların Rıhtımı adlı öyküsü ile Adil Öztürk

     - Taksidermist adlı öyküsü ile Alperen Akbaba

     - Korkulukların Üzerinden Aşağıya adlı öyküsü ile Bahri Doğukan Şahin

     - Ölüler Ülkesinden Hikayeler – 2 // Zamanın Kumları adlı öyküsü ile Barış Erdoğan

     - Beş Dakika Daha adlı öyküsü ile Berk Göbekcioğlu
   
     - Zamanı Göstermek Hünerli Bir İştir adlı öyküsü ile Ceyhun Özçelik

     - Köstekli Saat adlı öyküsü ile Cevdet Denizaltı

     - Kum Saati adlı öyküsü ile Emre Sümer
   
     - Saati Gelen Saat adlı öyküsü ile Erdal Gencer
   
     - On Buçuk adlı öyküsü ile Gökcan Şahin

     - 6′ya 5 Kala adlı öyküsü ile Gökten Çağrı Aktan

     - Zamanın Ruhu adlı öyküsü ile Hacı İmrağ

     - Küçük Bade Saatleri Çok Seviyordu adlı öyküsü ile Hazal Claire Biçare

     - Dördüncü Ulu adlı öyküsü ile Hilal Fidan

     - Eski Dostlar adlı öyküsü ile M. İhsan Tatari
   
     - Uperna adlı öyküsü ile Mediha Anlamaz

     - Saatlerin Ölümü adlı öyküsü ile Mümin Can

     - Sonsuzun Gücü Adına adlı öyküsü ile Nafican Güner

     - Üç Maymun ya da İnebahtı Zaman Patladı adlı öyküsü ile Onur Altan

     - Dört Güruhun Rastlantısal Kesişimi adlı öyküsü ile Taha Sancar Çalışkan

Gelecek ay, saatin tiktakları bir kez daha şaşkınlık uyandırıcı bir noktada duracak. Tam Kırk Sekiz ay, yani DÖRT YIL geçtiğini öğreneceğiz. Seçkimizin dördüncü yılı olması sebebiyle, Haziran Ayı için özel bir projemiz var siz okurlarımıza! Bu nedenle öykü alamayacağız. Ancak, Temmuz’un 10’unda kaldığımız yerden devam edeceğiz ve Kırk Dokuzuncu Ay seçkimizin temasını “DUVAR” olarak belirledik. Her zamanki gibi öykülerinizi oykuseckisi@gmail.com mail adresine yollayabilirsiniz.

İyi yıkmalar!
Özgürcan “Amras Ringeril” Uzunyaşa

50
Liman Kütüphanesi / Ynt: Marşandiz Fanzin Yayında
« : 07 Mayıs 2013, 18:58:35 »
Çok teşekkürler, tıngır mıngır geldik buraya kadar. Amaç okuyucuya ulaşmak, daha çok ulaşmak. Umarım beğenirsiniz. Erişmekte güçlük çekenler bizimle irtibata geçebilir :)

51
Liman Kütüphanesi / Ynt: Çeviri ve Çevirmenler Üzerine
« : 24 Nisan 2013, 16:38:24 »
Avi Pardo - Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü - Etgar Keret

İlk kez bu kitapla dikkat ettim kendisine ama daha sonra Bukowski ve Keret'in diğer kitapları dahil birçok kitapta ismini gördüm. Yazarların özgün üsluplarına hiç zarar vermeden oldukça eğlenceli çevirilere imza atan bir abimizmiş. Ki çok da saygı görür imiş.

52
Sinema / Ynt: Sen Aydınlatırsın Geceyi
« : 15 Nisan 2013, 18:41:08 »
Algılanamayan bir şey var sanırım. Eflâtun Film'in yapmaya çalıştığı şey bir nevi "turne" düzenlemek. Dağıtım ağlarına girdiğiniz zaman harcadığınız reklam ve dağıtım maliyeti, sadece ekonomik olarak değil moral olarak da yapımcıyı bozuyor. Salonlar boş ve en fazla 1 hafta oynuyor. Şimdi uygulanacak sistemle, özel gösterimler düzenlenecek. Büyük ihtimalle her gösterimde salon dolu olacak. İzlemek isteyenler izleyebilecek. Sinema filmi sinema şartlarında izlenecek. Üzerine bir de söyleşiler sohbetler yapılacak. Denildiği gibi bir nevi turne olacak.

Bundan iyisi nedir?

53
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Kırk Altıncı Ay
« : 12 Nisan 2013, 23:18:44 »

Mektupların iletilmediği yerler vardır. Bir zamanlar delicesine arzu edilmiş; ama sonradan vazgeçilmiş her şeyin ebedi mekanı olan yerler vardır. Orada tüm istenmeyenlerin, korkuların ve karanlıkların hüküm sürdüğü, gözümüzün önünde ama görmekten sürekli kaçtığımız bir dünya kurulur.

Aylık Öykü Seçkisi Kırk Altıncı Ay'ında bu kez örümcek ağlarının arasından, tozlu tahtaların, paslı demirlerin yüzeylerinden, BODRUM KATI'na bakıyor. Bu ayın görselini, maharetli elleriyle Eren Ersoy hazırladı. Bir kez daha sonsuz teşekkürlerimizi kendisine iletiyoruz.

Seçkimizin bu ayki teması Bodrum Katı ve tam YİRMİ öykü ile karşınızdayız.

     - Kesik Başlı Yatır adlı öyküsü ile Adil Öztürk

     - Çırak III – Usta adlı öyküsü ile Alperen Akbaba

     - Dumansız Ateş adlı öyküsü ile Arzu Yazıcı

     - Küçük Beyindeki Büyük Düşünceler adlı öyküsü ile Bahri Doğukan Şahin

     - Ölüler Ülkesinden Hikayeler – 1 // Musibet adlı öyküsü ile Barış Erdoğan

     - Son Bir İyilik adlı öyküsü ile Cevdet Denizaltı

     - Çizgili Sabah adlı öyküsü ile Cevher Veli Karakoç

     - Sevgi Bağı adlı öyküsü ile Ceyhun Özçelik

     - Ah Sevgili Mari adlı öyküsü ile Emre Akkaya

     - Konserve Tamircisi adlı öyküsü ile Fatih Onaydın

     - Mahzen adlı öyküsü ile Goncagül Cansız

     - Kirpik Hırsızı adlı öyküsü ile Gurur Güneş

     - Ölümün Soğuk Nefesi adlı öyküsü ile Kayahan Demir

     - Derindeki Gerçek adlı öyküsü ile Mümin Can

     - Boğdum Katı ve Zât-ı Saniye Anımsamaları adlı öyküsü ile Onur Altan

     - Gerçek Hayatlar Öldürür Hayalleri adlı öyküsü ile Ömer Karadeniz

     - Sesler adlı öyküsü ile Pınar Kumsal Başdağ

     - Geçmiş Şimdi Gelecek adlı öyküsü ile Ruhşen Doğan Nar

     - Yaşlı Adam, Kuşlar, Düşünceler adlı öyküsü ile Nafican Güner

     - Soğuk Oda adlı öyküsü ile Sezer Tiryaki

Gelecek ay seçkimizin dördüncü yılından bir ay öncesi olacak. Zamanın hızlıca akıp gitmesinin şerefine Kırk Yedinci Ayın teması "SAAT" olarak belirlendi. Bir saatin ritmi bozulursa, zaman da bozulur. Ritmi bozulmayan öyküler dileğiyle.

Öykülerinizi mayıs ayının ilk haftasına kadar, oykuseckisi@gmail.com adresine yollayabilirsiniz.

Keyifli okumalar,
Özgürcan "Amras Ringeril" Uzunyaşa

54
Sinema / Ynt: Sen Aydınlatırsın Geceyi
« : 14 Mart 2013, 00:01:49 »
Fragmanı yayınlanmış. Ayrıca 12 Nisan'da İstanbul Film Festivali'nde gösterilecek. Biletleri 16 Mart'ta satışa çıkıyor.

http://www.youtube.com/watch?v=yeibu2aqO5M&feature=share

55
Düşler Limanı / Ynt: Yanan Boğazın Çekiciliği
« : 10 Mart 2013, 20:02:53 »
3. sınıf edebiyatçılar saçmaladıklarını kabul etmez. Mütevazı olsalardı 3. sınıf olmazlardı. 3. sınıfın gururunu duyalım hep birlikte. Karnemize hepsi 5 gelmeden bu sene bize karne hediyesi yok!

Etkileyici.

56
Bu bölümdeki en sıkıcı başlığı açan magicalbronze'a teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik için! Bu başlık diyorum.

57
5. Yıl / Ynt: 5. Geleneksel Satranç Turnuvası!
« : 28 Şubat 2013, 01:31:04 »
Taşınma ve internet problemleri yüzünden uzak kaldım. Oynayamadık. Memory geçmiş sayılsın. (Oynanmamış bir satranç turnuvası için özür dilerim)

58
5. Yıl / Ynt: Yılın Enleri - 2012
« : 19 Şubat 2013, 23:11:32 »
Yılın Olayı (sitede): Seçkiye katılımdaki olağanüstü artış.

Yılın Olayı:  Kıyamet kopmaması :(

Yılın Kitabı:  Bitmemiş Öyküler

Yılın Sinema Filmi:  Moonrise Kingdom (Wes Anderson'da bir zirve ve dönüm noktası olursa ileride çok önemli bir filme dönüşebilir)

Yılın Tv Dizisi: Girls

Yılın Denemesi (düşler limanı): Bu Dünya'dan Daha Çok, Uzayı Seviyorum | zçaigü

Yılın Öyküsü (öykü seçkisi): İçimdeki Bayram Oğullarını Kim Yıktı? | DarLy OpuS

Yılın Üyesi / Üyeleri: Denaro Forbin, mbd

Yılın İncelemesi: (portalda)  Tolkien Ne Yaptı?

Yılın en iyi radyo programı (rıhtım radyo'da): Kuzgundan Dinlediğim

59
Gezginler Kamarası / Ynt: Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati
« : 19 Şubat 2013, 04:01:41 »

“Hatırladığım yerler var. Hepsinin kendine göre anısı var, sevgililer ve arkadaşlarla, kimisi ölü, kimisi yaşıyor. Hayatım boyunca, hatırladığım hepsini seviyorum.

Ama bu  arkadaşlar ve sevgililer içinden hiçbiri seninle yarışamaz. Aşkı yeni bir şeymiş gibi düşünüyorum ve anlamını yitiriyor tüm anılar.

İnsanlar ve şeyler geçmişte kalıyor. Unutmuyorum tabii hiçbirinin hiçbir etkisini. Onlar üzerine düşünmeyi de bırakacak değilim ve hayatım boyunca seni daha çok sevdim.”
*

Yirmi iki yaşındasın ve Hamburg’dasın. Birazdan öleceğini biliyorsun. Hatırladığın bazı şeyler var. Mesela iyi bir müzisyen olmadığını hatırlıyorsun. Müziğe de pek ilgin yok aslında. Sevdiğin arkadaşların var senin. Kandırıyorlar seni gidip bir bass gitar alıyorsun. Meğerse ‘bu en iyisi’ imiş. Tam 75 Pound’unu harcıyorsun. Oysa bu parayı kazanabilmek için yaptığın en iyi resimlerden birini satmıştın. Olsun, seni seviyorlar. Birlikte çalıyorsunuz. Aslında beceremiyorsun da, utanıyorsun. Paul diyor ki, ‘ya sen arkanı dönsene çalarken, görüyorlar sonra kötü çaldığını’ iyice utanıyorsun, konserlerde arkası dönük çıkan bir bassçı olarak tarihe geçiyorsun. Geçeceksin, o zamanlar çocuksun daha, 19 yaşındasın.

Bir gün Hamburg’a gidiyorsunuz. Birkaç aylık bir tur olacak. Korku dolu, kadın ve şiddet dolu. Siz 17,18,19 yaşlarında çocuklarsınız. Bu korkutucu gerçekle nasıl yüzleşeceksiniz? Bir barda John bir kavgaya tutuşuyor. Arkadaşını korumak için atlıyorsun, başına bir darbe alıyorsun. Beyin kanaması geçiriyorsun. Ölmüyorsun. Onun yerine aşık oluyorsun. Astrid. Oh! Astrid! Sana yaşamayı öğretiyor Astrid. Mutsuzluğuna anlam katıyor. Astrid hepinizin bir numaralı sevgilisi oluyor bir anda. Ama sen aşıksın, diğerleri gibi değilsin. Gökten yağacak notalara ellerini açıyor onlar, sen Astrid’e açıyorsun. O da seni seviyor. John uzaktan izliyor. Sen onun için elinden geleni yaptın; ama olmadı. Onların bir üyesi değilsin. Oh! Astrid! Sizin fotoğraflarınızı çekiyor. Bunlar öyle fotoğraflar, öyle fotoğraflar. Unutmak mümkün değil, sanki pozlanan gümüş tanecikleri değil de nöronlarınız. Hafızanıza işliyor ve bir gün öylece gidiyorsunuz. Geri döneceğinizi en düşüncesiziniz bile biliyor ve dönüyorsunuz. Orada kalıyorsun, Astrid’i bırakmıyorsun. Arkadaşlarından ayrılıyorsun. Öleceğini hissediyorsun.

Ambulanstasın. Astrid tüm gücü, kudreti ve varlığını hissettiren bitmek bilmeyen kokusuyla yanında. O koku seni hayata bağlıyor. Baygındın, kendine geliyorsun. Onun ellerini sıkı sıkı tutmaya çalışıyorsun. Ellerin sana isyan ediyor, düşüyor yere. Gözlerin doluyor, öldüğün için değil. Kendi ölümüne üzülemezsin, bu bencilce olur. Astrid’e son kez dokunamayan ellerin için ağlıyorsun. Kadın sana yukarıdan, tüm sakinleştiriciliğiyle bakıyor. O da biliyor öldüğünü, son kez seni fotoğraflıyor hafızasına. Bitiyorsunuz, yanan gümüş parçacıkları gibi, daha güzel bir şeyi oluşturmak için yok oluyorsunuz. Astrid! Oh Astrid! Sen, Stuart’ı son kez öpüyor.

* http://www.youtube.com/watch?v=zI0Q8ytD44Y

60
Tartışma Platformu / Ynt: Hangi dergileri takip ediyorsunuz?
« : 10 Şubat 2013, 20:17:07 »
Kitap-lık birkaç aydır iki aylık. Diğerleri de iki aylık.

Dünyanın Öyküsü, öykü kuramıyla ilgilenen bir dergi. Füruzan'ın önderliğinde çıkıyor. Her sayı öykü üzerine farklı soruşturmalar ve incelemeler dışında birçok da öykü yayımlıyorlar. Diğer dergilerden farklı olarak bildiğim kadarıyla yazarlarına telif ödüyorlar. Bu yüzden ekstra pahalı bir dergi. Yayımladıkları öyküler genel olarak ilgi çekiciler.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 137