Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Kaze

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 11
46
Tartışma Platformu / Tasvir Gücü Yüksek Yazarlar
« : 18 Ekim 2012, 18:02:18 »
Tartışma platformunun pek çok kıyas ya da tavsiye konusu barındırdığının farkındayım ve tam da bu sebepten önceden açılmış konulardan birisinin altına yazayım dedim ama uygun bir yer bulamadım. Forumda kitapların/yazarların tasvir yönüne vurgu yapan bir konu varsa bu konuya kilit vurulup ilgili konudan devam edilmesi sağlanabilir diyor ve başlıyorum.

Sevgili kaçış edebiyatımızın güzide yazarları zaman zaman aksiyona, vurdu kırdıya öyle dalıyor ki yarattıkları dünyayı betimlemeyi unutuveriyorlar.

Yazarların ayrıntılı tasvirler vermekten kaçınarak, görev bilinciyle, üstünkörü yaptıkları tasvirler yarattıkları dünyanın cılız temeller üzerine oturtulmuş, samimiyetten uzak, buram buram yapaylık kokmasına sebebiyet veriyor.

Bu sebepten Tolkien, Jordan, Rothfuss gibi yazarların serilerinde ya da Neil Gaiman gibi yazarların tek kitapta başarabildiği, güçlü tasvirler aracılığıyla okura yaratılan dünyayı yaşatabilecek kitapların eksikliğini hissediyorum.

Özetle kendi üslubunu, dünyasını yaratabilmeyi başarmış ve en önemlisi de güçlü tasvir yeteneğiyle okuruna da bu dünyayı en ince ayrıntısına dek hissettirebilen yazarları burada afişe ederek rahatlarını kaçırmak, bir de üstüne hiç utanıp arlanmadan kitaplarını tartışma konusu yapmak niyetindeyim.

Yukarıda da adını andığım J. R. R. Tolkien, Robert Jordan, Patrick Rothfuss, Neil Gaiman benim nazarımda bunu layıkıyla yapan ve yazdıkları her kitabı gönül rahatlığıyla alıp okuyabileceğim yazarlar. Peki ya diğerleri?

47
Araya serpiştirilmiş küçük hikayeler, gülümseten ya da üzerinde çokça düşündüren ayrıntılar yazarın önceki kitaplarında olduğu gibi zevk verdi.

Yalnız kitabın ana kurgusunu sevemedim, alelacele yazılmış, altı doldurulamamış bir hikaye izlenimi verdi. Örneğin Amat'la kıyaslayınca bu kitap İhsan Oktay Anar'a özenen bir yazarın başarısız bir denemesi gibi görünüyor.

Özetle aradan geçen uzun zamandan sonra beklentilerimi boşa çıkarmış, önceki kitapların gölgesinde kalmıştır. İhsan Oktay'ın yayınevi baskısı ve popüler kültüre teslim olmamasını diliyor ve her ne olursa olsun bir sonraki kitabını merakla bekliyorum.

48
Çevirisine başlandığı söylenen Neil Gaiman'ın Anansi Boys kitabıyla ilgili bir gelişme var mı?

49
Düşler Limanı / Ynt: Tekinsiz
« : 18 Ekim 2012, 02:25:01 »
Yazarlık potansiyeli? Pozitif yorumun için gerçekten çok teşekkür ederim Denaro Forbin.

Daha evvel hikaye yazmışlığım yok. Hevesim olmasına rağmen yazmaya çekiniyordum ki Beethoven'ın Symphony 7 Allegretto'sundan aldığım cesaretle oturup yazdım bunu ve aynı heyecanla yolladım. Beğenilmesi beni çok mutlu etti, tekrar teşekkür ederim.

50
Çizgi & Anime / Ynt: Slam Dunk
« : 18 Ekim 2012, 02:02:00 »
Yanlış hatırlamıyorsam Show Tv'de yayınlanmıştı. Yalnız o günlerden hafızama tutunabilen tek şey kızıl saçlı baş karakterdi. Zaten bölümleri sırasıyla ve hakkını vererek izleyemediğimden o kadarı bile mucize sayılır.

Animeyi gönül rahatlığıyla herkese tavsiye ediyorum ve arkadaşlarıma söylediğimi burada da tekrar edeyim. Yalnızca ilk bölümü izleyin, ondan sonra devamını izleyip izlememek size kalmış yalnız ilk bölümü izleyerek animeye bir şans vermekten sakınmayın, pişman olmayacaksınız.

51
Düşler Limanı / Tekinsiz
« : 18 Ekim 2012, 01:45:27 »
Yine baş ağrısı.. Son 3 ayda sıklığı artan ve her defasında daha dayanılmaz, daha katlanılmaz bir hal alan ve en kötüsü de düşüncelerimi her daim bulanık kılan uğursuz hastalığımın en güçlü belirtisi.

Gecenin bir yarısı kafamın içerisinde, beynimi lime lime edip binlerce küçük parçaya ayırdığından şüphe duymadığım fırtınalar eşliğinde evime doğru yürüyorum. Etraf ne hikmetse yanmayan sokak lambaları nedeniyle hiç olmadığı kadar karanlık. Köşeyi dönüp evimin bulunduğu sokağa yöneleceğim sırada omzuma dokunan bir el beni durduruyor;
 
- 'Çakmağın var mı kardeş?' diyor karşıma dikilmiş, cevap bekleyen kılıksız adam.
- 'Sigara kullanmam ben.' diyorum.
- 'Hade len! Yeme beni, hepi topu bir çakmak, hem kibrit de olur.' diyor hararetle.
- 'O da yok.' diyorum kısaca.
- 'O zaman biraz para uçlan ulan ibibik.' demez mi?

Dudaklarım istemsizce kıvrılarak acı acı gülmenin en güzel örneklerinden birisini sergiliyor. Tiryakiler için çakmak bulundurmadığım için başıma gelenler gerçekten trajikomik.

Peki neydi bu adamı basit bir çakmak uğruna böyle davranmaya iten? Üstü başı dökülen, ter kokan, muhtemelen tiryakiliği sigara ile sınırlı olmayan ve hayatın tokadını çok defa suratının tam da orta yerine yediğinden olsa gerek, kimisi taze, kimisi çoktan kapanmış birçok yara barındıran çirkin bir surata sahip olduğundan mıdır ki kendisini tekinsiz, korkulası, bir dediği iki edilemeyecek bir adam olarak görebiliyor?

Yazık.. Hayat fiziğini dayanıklı kılmıştı belki de bu zavallının ama zihnine, düşüncelerine nüfuz etmekte çaresiz kalmıştı besbelli. Aksi takdirde şu anda önünde duran iyi giyimli, muhtemelen şişkin bir cüzdan taşıyan ve temiz yüzlü görünen adamın (yani benim), gözlerimden, zihnimde dönüp duran ve ateşlenmek için küçük, minicik bir kıvılcım bekleyen girdapları görebilir, tekinsizliğin gerçek tanımını yapan bakışlarımı okuyabilirdi. Yazık, çok yazık.

- 'Aslında para benim için artık pek de önemli değil ve cüzdanımı olduğu gibi sana verebilirdim ama gel de gör ki tam da şu anda yapacağım işi eve taşımamaya karar verdim. Kötü haber, seni de beraberimde, hem de fikrini alma zahmetinde dahi bulunmadan götüreceğim. İyi haber, bundan sonra ne paraya ne de çakmağa ihtiyaç duyacaksın.' der demez cebimden çıkardığım silahla beynini uçuruyorum bizim sigara sevdalısının. Ardından silahı şakağıma dayıyorum ve tek kurşunla senelerdir esaretinden kurtulmak için sabırsızca bekleyen, beynimi mesken tutmuş fırtınaları dışarıya salıyorum. Hiç bir şey hissetmiyorum, düşünmüyorum, yalnızca.. karanlık..


Not: Ağrıları son dönemde tavan yapmış müzmin bir migren hastasının, yine migren ağrılarından muzdarip olduğu bir zaman diliminde rıhtımı açıp spontane yazmış olduğu, yazarı için ilk olma özelliği taşıyan bir hikayeyi okumuş oldunuz. Muhtemelen hatalarım da olmuştur.

Okumanız durumunda zaman kaybına uğradığınızı hissetmemeniz dileğiyle..

52
Çizgi & Anime / Slam Dunk
« : 17 Ekim 2012, 23:32:57 »

Tür: Komedi, okul, spor
Bölüm Sayısı: 101
Yayın Tarihi: 1993 ~ 1996 tarihleri arası

Takehiko Inoue'nin bir ulusa basketbolu sevdiren, dünya genelinde gençleri spora teşvik etmiş, ana konusu olan basketbolu dostluk, azim ve daha birçok önemli hususta aşan, dolayısıyla hayatında basketbol oynamamış insanları dahi etkileyebilecek önemli bir anime.

Ayrıca animelerde sıkça karşılaştığımız beceriksiz, kızlardan ilgi görmeyen, en basit işleri dahi layıkıyla yapamadığı halde gerekli şartlar sağlandığında imkasızı kolayca başaran baş kahraman ve bütün kızların ilgi odağı olduğu halde onlara pek ilgi göstermeyen, soğukkanlı görünüşünün altında bir o kadar hırslı olan yardımcı kahraman klişesini yaratan anime olduğu söylenir. (Günümüz için buna en uygun örnek; Uzumaki Naruto & Uchiha Sasuke)

Sakuragi Hanamichi liseye başlamadan evvel tam 50 kez kızlar tarafından reddedilmeyi başarmış, genelde çetesiyle vakit geçiren, dersleri zayıf, fiziği sayesinde kavga dövüşte yetenekli bir gençtir. Derken bir kız çıkagelir ve uzun boyu sebebiyle kendisini basketçi zanneder, kıza derhal aşık olan Sakuragi durumu bozuntuya vermez ve basketbola başlamaya karar verir ve olaylar gelişir.

İlk bölümden izleyicisini kendisine bağlayan, Naruto, Ichigo severlerin yabancılık çekmeyeceği bir animedir Slam Dunk. İzlenilmeli, gençleri spora yönlendirmek ve dostluk kavramını genç zihinlere kazımak amacıyla da izletilmelidir.

53
Çizgi & Anime / Ynt: Rurouni Kenshin
« : 17 Ekim 2012, 22:26:35 »
"Trust is a weakness,
Betrayal is the hidden blade."

Satırlarıyla başlayan, Megadeth'in harika şarkısı Trust'ın eşlik ettiği gayet profesyonel ve etkileyici bir video yapılmış. Yalnız ciddi spoiler içerdiğinden Trust & Betrayal'ı izledikten sonra izlenmesi tavsiye olunur;


54
Sinema / Ynt: Pan'ın Labirenti...
« : 16 Ekim 2012, 20:22:58 »
Filmi hiç izlemek istemiyorum, beğenmem gibi geliyor ama denemem lazım . :D

Ön yargı kötü şey :)

Çoğunluk tarafından beğenilen bir şeye ilk anda ilgi göstermeyince aradan geçen zamanla doğru orantılı olarak soğuyor insan o şeyden. En azından bende ön yargı bu şekilde işliyor.

Pan'ın Labirenti'ni izlemeden evvel bir arkadaşım az kötülememişti. Bu sebepten izlemeyi uzun süre ertelemiştim ve filmi izledikten sonra bu arkadaşın filmi hangi koşullar altında izleyip beğenmediğini gerçekten çok merak etmiştim.

Ve son olarak fantastik edebiyatla haşır neşir olan insanların bu filmden daha fazla tat aldığı kanısındayım. Bunun sebebi filmi izleyenler için gayet açıktır sanırım.

55
Filmi seyredip karın yağma sebebini öğrendiğimden beri yılın ilk karında "Main Theme" eşliğinde bu filmi anmak alışkanlık oldu bende. Ayrıca kar yağışına bundan daha çok yakıştırdığım bir şarkı daha yoktur, ellerin dert görmesin Danny Elfman.

Kapanış sahnesi için bile izlenilebilir. Senaryosu ve müzikleriyle unutulmazlar arasındaki yerini çoktan almış bir filmdir Edward Scissorhands.

56
Sinema / Ynt: Büyük Balık ~ Big Fish| Tim Burton
« : 16 Ekim 2012, 14:30:12 »
Tim Burton'ın Edward Scissorhands ile birlikte ulaştığı zirvelerden birisidir. Her yönüyle özel bir filmdir.

57
Müzik / Ynt: Günün şarkısı
« : 16 Ekim 2012, 13:43:40 »
Mevsimlerin en güzeli Vivaldi'nin 4 Mevsim'inde de baş köşeye oturmuş;

Four Seasons | Winter

58
Sinema / Ynt: Pan'ın Labirenti...
« : 16 Ekim 2012, 13:38:40 »
Birçok film için akıtılan gözyaşları genelde belirgin bir duygu sömürüsünün sonucu olup gözyaşlarının sahibi belli bir süre sonra o filme dair gözlerini dolduranın ne olduğunu dahi hatırlayamaz.

Ama bazı filmler vardır ki adını dahi andığınızda ilk izlediğiniz zamandaki ruh hali içerisine girmeniz işten bile değildir ve böyle bir film için akıtılan her gözyaşı kişiye bir şeyler katar. (ya da ondan bir şeyler götürür.)

Pan'ın Labirenti benim ikinci kategoriye soktuğum, her dakikası dolu, bir kez izlendikten sonra izleyicisinde mutlaka bir iz bırakabilmeyi başaran harika bir film.

59
Sinema / The Fall | Düşüş
« : 16 Ekim 2012, 13:23:28 »


Tür: Dram, Fantastik, Macera
Süre: 117 dakika
Yönetmen: Tarsem Singh
Yapım: ABD, İngiltere, Hindistan | 2006
Oyuncular: Lee Pace, Catinca Untaru, Justine Waddell, Leo Bill, Kim Uylenbroek, Sean Gilder, Robin Smith, Andrew Roussouw, Michael Huff, Marcus Wesley, Jeetu Verma, Emil Hostina, Ronald France, Aiden Lithgow, Grant Swanby
IMDB Puanı: 7.9


Çekimleri 4 uzun yıl sürmüş, 18 ülkenin 26 farklı mekanında, görsel efekt kullanılmadan çekilmiş görsel bir şölen olmasının yanında doğal oyunculukları ve inanılmaz senaryosu bu filmi unutulmazlar arasına sokmak için yeterli gibi görünüyor.

Filmde her ikisi de düşmüş ve bu sebepten hastanede kalan dublör Roy ve 5 yaşındaki dünyalar tatlısı Alexandria'nın hayalleriyle oluşturduğu masal ile onları çevreleyen gerçeklik seyirciye olabildiğince vurucu bir şekilde aktarılmış.


Pan'ın Labirenti'ni izlemiş olanların filmler arasında benzerlikler bulabileceğine inanıyorum, ayrıca her iki filmin de izleyicisine bir şeyler kattığı kanaatinde olup izlemeyenleriniz varsa bir fırsatını bulup izlemenizi tavsiye ederim.

Son olarak filmin The Hobbit ile dolaylı ilişkisine değinmek istiyorum. Peter Jackson'ın da özellikle belirttiği üzere Lee Pace'in The Hobbit'te Legolas'ın babası Thranduil rolüne uygun görülmesindeki en büyük etken The Fall'daki başarılı performansı olmuş.

Merak edenler için Thranduil rolünde Lee Pace

60
Alıntı
Spoiler kutucuğu hayat kurtarır. // Editör

Beni kurtaramadı mesela. Kitabın içeriğinden bahsetmek neyse de direk sonunu söylemek? Hem de okuma listemdeki bir kitap hakkında...

Ne güldüm ya :D ama kötü oldu biraz galiba :D Özür dilerim , ama filmini izlediğin bir kitabı okuyorsun ve zevk alıyorsun. Konusunu duyduğun kitabı da okuyunca zevk alırsın ama sana şunu söyliyeyim hiç okuma. Valla psikoloji bozuyor ya , hani hayallere dalıyorsun anlamında değil , sinir bozucu bir kitap. Huzursuz oluyorsun :D

Öncelikle burada gülünecek ne var gerçekten merak ediyorum.

Ayrıca sizin filmini izlediğiniz ya da sonunu öğrendiğiniz bir kitabı hiç bir şey olmamış gibi okuyabilmeniz yalnızca sizi ilgilendirir. Başkalarının düşüncelerini kendi düşüncelerinize indirgemeyin.

Bundan sonra mesajlarınızda "spoiler" hususunda dikkatli olmanızı rica ediyor ve "Bridge to Terabithia" 'yı uzunca bir süre okuma listemden çıkarıyorum.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 11