Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Vega

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 67
46
Nancy Farmer'ın Sea of Trolls üçlemesinin telifi hala sizde mi? Eğer öyleyse basmayı düşünüyor musunuz?

47
Buz ve Ateşin Şarkısı / Ynt: En sevdiğiniz hanedanlık?
« : 15 Ocak 2013, 20:41:10 »
Starklar çok onurlu ve tatlı( sansa dışında)

Tullyler aynen onurlu( karabalığın davranış lysa dışında)

Targeryanlar ise ilgi çekici( viserys i saymazsak)

Freylere de yazıklar olsun( taht oyunun küçük ve karaktersiz oyuncuları ama herşeyi değiştirdiler hiç birşey kazanmadan)

Ben burada bir analiz göremiyorum. Kitabı okudunuz mu bilmiyorum ancak genelde sadece dizi ile kalan insanların yazım tarzını ve fikirlerini görüyorum sizde. Elbette sizin fikriniz ancak eğer kitaplarını okumamışsanız okuyun ve Viserys'in yıllarca sürgünde çektiklerini, taht için neler yaptığı halde Khal Drogo gibi bir vahşinin sözünü tutmaması yüzünden katledildiğini görün. Viserys deli fakat yaşadıklarını hak etmiyordu. Rhaegar'ın Lyanna'yı kaçırması onun suçu değildi. Ya da Deli Kral'ın yaptıkları. Onu tahtından ve haklarından mahrum eden Robert Baratheron ve Ned Stark'tı. Onları bu hale getiren de intikam tutkusu. Peki bana burada Viserys'in suçunu söyler misiniz? Söz verdiği halde tutmayan kocasını ağabeyine tercih eden Daenerys'e sinirlenmek mi? Sanmıyorum.

Frey'leri onursuz, Stark'ları onursuz görmeniz konusunda ise tek söyleyebileceğim Kuzey'i Kaybeden Kral'ın da pek onurlu olmadığını Jeyne Westerling ile gördük.

Benim sevdiğim hanedan ise Lannister'dir.

Düşene bir tekme de benden olsun.

Starkların o kadar onurlu olduğunu düşünmüyorum. Arya'nın defalarca şaşırtmacalı olarak insan öldürmesi de buna örnek gösterilebilir. Ya da Ned'in Joffrey'in zelillik davasını öğrendiğinde herkese söylemek yerine gidip Stannis'le plan yapması. Ayrıca onur dediğin nedir ki? Kişiden kişiye değişen, saçma ötesi bir kavram. Sansa hariç demenizi de garip buldum. Arya gibi fiziksel yeteneklerden yoksun, kaçsa erkek kılığına giremeyecek ve belki de onlarca defa tecavüze uğrayacak biri. Sarayda kalmaktan başka bir şansı yok. Sağduyuyu tercih ediyor ve gayet mantıklı davranıyor.

Diğerlerine söyleyecek bir şey bile bulamıyorum açıkçası. Buram buram yüzeysellik.

48
Gezginler Kamarası / Gri Gökkuşakları
« : 13 Ocak 2013, 22:22:41 »
  Sanırım Gezginler Kamarası'nın yazısız kurallarından biri de olabildiğince anlamsız veya anlamı gizli veya absürt isimli konular açmak. Acaba becerebildim mi? Sanırım başlangıç için iyi, hem o kadar da umurumda değil aslında. Tek istediğim yazmak. Ve okutmak. Yazmak için yazıyorum klişesini sıçmayacağım, hayatımda duyduğum gördüğüm en ikiyüzlüce en salakça laf.

Buralar şimdi dutluk ama ileride bol bol yazı koyarım ben ya. Herhalde yani.

49
Gediksavaşları Efsanesi / Ynt: GedikSavaşları Efsanesi
« : 12 Ocak 2013, 14:32:16 »
Gediksavaşları Serisi'ni pek de iyi bulmuyorum. Ya da sevmiyorum diyebilirim.

Aslında ilk iki kitaba baktığımızda gayet hoştu. Olay örgüsü iyiydi. Milamber gayet sevilesi, hoş bir karakterdi. Üçüncü kitapta seriden koptuğumu hissettim. Çünkü beni seriye bağlayan büyüden fazlasıyla uzaklaşılmış, prensler krallar gibi şahıslar üzerinde yoğunlaşılmıştı.

Milamber'in  bir anda bu kadar güçlü olduğunu farketmesini ise hoş bulmadım. Çünkü bir anda tanrısal güçlere kavuşan insanları pek sevmiyorum. Raistlin bir istisna tabii, ama o gücünü elde etmek için pek çok fedakarlıkta bulunmuştu. Çok fazla çalışmıştı. Oysa burada her şey bir sepet içinde Milamber'in kucağına düşüyor. Fazlasıyla winner fazlasıyla güçlü fazlasıyla kusursuz buluyorum onu.

Bir de olay aslında gayet maddi şekilde ilerlerken -yani tabii büyü vardı, Thomas'ın zırhı vardı, tayf vardı ama yine de bu kadar tanrısal değildi. Sonra bir baktım rahibeler rahipler türemiş, tanrıların diyarına yolculuk edilmeye başlanmış, paralel evrenlere yola çıkılmış. "Höee" oluyor insan okuyunca, afallıyor. Ya da en azından bana olan bu.

Serinin sadece ilk dört kitabını okumuş biri olarak yorumum bu yönde. Belki ileride seriye devam ederim ama şimdilik çok da okunası olduğunu düşünmüyorum.

50
Buz ve Ateşin Şarkısı / Ynt: Nereden Biliyorlar?
« : 11 Ocak 2013, 17:41:00 »
Şahitler.


Edit: Sanırım koca konuya tek kelimelik cevap vermek biraz küstahça olmuş[*]Konunun kalitesi ne olursa olsun[/*] Bir savaş anında evet, insanlar adrenalinle dikkatsizleşebilirler ama sonuçta yine de çevrelerini izlemek, olayların kimin lehinde yönlendiğini görmek ve de saldıracağı askerleri seçmek zorundalar. Yoksa kendi saflarındaki insanları katledebilirler, ona karşı bir adam olduğunda hala kaçmak yerine mal mal savaşabilirler, ya da üstlerine gelen oklara dikkat etmediği için delik deşik olabilirler. O yüzden savaş anında bile kim kimi öldürüyor fark edilebilir. Ayrıca hali hazırda tek görevi komuta etmek olan çarpışmayı uzaktan veya yukarıdan izleyen komutanlar da var. Unutmamak lazım.

51
 Kitabı bulmak için bir iki sene uğraşmıştım sanırım ama şimdi çok da işime yaradığı söylenemez.

 Çok yıpranmış sayılmaz, ama gıcır gıcır ilk basıldığı zamanlardaki gibi de değil tabii. Herhangi bir sayfa eksikliği yok.

 Fiyatı elli tl'den başlatıyorum-malum bulunması zor, piyasada olmayan bir kitap. Ama sanırım indirim yapabilirim. Konu altından ya da pm ile iletişime geçebilirsiniz.

52
Dean Koontz-Gecenin Sesi

Gayet iyi giden ve akıcı bir kitapken trenden sonraki sahnelerde "n'ooluyoruzz nasıl hemen girdik lak diye aksiyona" tepkisi vermedim değil. Vakit geçirmelik, hoş bir kitap.

53
Müzik / Ynt: Günün şarkısı
« : 06 Aralık 2012, 23:03:53 »
Maybe This Time(Glee coverı)

http://www.youtube.com/watch?v=VQMEUweGitk

Kristin Chenoweth sadece dünyanın en tatlı insanı ve çok iyi bir oyuncu olduğunu değil, müthiş sesini kanıtlıyor bu sefer de.

Depresyondayım galiba.


54
Buz ve Ateşin Şarkısı / Ynt: Tartışma: Cersei Lannister
« : 05 Aralık 2012, 20:15:59 »
Şimdi şöyle bir durum var. Bu karaktere yaklaşmakta olduğunuz bakış açısı çok tehlikeli bir bakış açısı. Hatta iyilik ve kötülük kavramının temel ayrımlarından birine parmak basıyor. Bir sebep uğruna yapılan hatalar aslında doğru mudur? Elbette ki hayır ama bu başlığı açan Vega gibi birçok kişi bu tuzağa düşmüştür.

Cersei'nin iyi kalpli olduğunu savunmuyorum zaten. Sadece... nasıl desem? Anlayabiliyorum onu. Savunduğum tek şey doğuştan böyle ve de pure evil olmadığı. Onun da yumuşak yanları ve zaafları var, her Martin karakteri gibi. Her gerçek insan gibi. Ben de zaten böyle karakterleri seviyorum, ne iyilik perisi ne de tam bir şeytan, ayakta kalmaya çalışan ve bu yolda gerekeni yapan biri.

Ayrıca Mad King'den sonra çılgınateş yaptıran ilk kişi oydu sanırım şehir savunması için. Bu bile onun ileri görüşlülüğünü kanıtlar diye düşünüyorum. Evet pek çok hata yapıyor oyun sırasında ve evet tabii ki bir Varys değil[*]ki kendisi bir başka favori karakterimdir[/*] ama zekiliği o kadar da sorgulanacak bir şey değil diye düşünüyorum.

55
Buz ve Ateşin Şarkısı / Tartışma: Cersei Lannister
« : 04 Aralık 2012, 20:02:52 »



Cersei pek çok okurun ve izleyicinin sevmediği, hakir gördüğü bir karakter. Nedenlerini saymam gerekmiyordur elbette ama şöyle bir özet geçeyim: ensest, fesat, sayko, çoğumuzun favori karakteri Tyrion’la düşman/rakip/frenemy... Tabii bunlar benim için geçerli sebepler değil, özellikle sayko ve fesat karakterlere hastayken[*]swh[/*]

Çevremdeki izlerler ve okurlarla yaptığım sohbetler sonucu çoğu kadının Cersei’ye bayıldığını, erkeklerin de ona sinir olduğunu fark ettim. Bunun sebebi bence ne biliyor musunuz? Cersei muhteşem bir femme fatale örneği ve bu da erkekleri korkutuyor. Ataerkil bir toplumda yaşadığımız bir gerçek, en modern geçinenlerimizin bile bu bakış açısıyla düşündüğü/hareket ettiği daha büyük bir gerçek. Açıkçası sürekli sosyal anlamda ezdikleri kadınlardan birinin bu kadar zeki, güçlü ve tuttuğunu koparan biri olması beylere ters geldi, ürküttü diye düşünüyorum.

Peki Cersei’nin böyle olmasının sebebi ne? Çocukları için her şeyi yapmaya hazır sıradan bir anne olması tabii ki. Bir de bunun yanında çocukluğundan kalma penis envy’sinin psikolojisinde açtığı izler. Annesiz büyümesininin, babasını örnek almak zorunda hissetmesinin, belki de Elektra Kompleksi’nin izleri. Belki de ben bazı şeylere aşırı anlam yüklüyorum, her taşın altında yılan arıyorum. Ama Martin’in karakterlerini yaratırken tüm bunları düşünmüş olacağını sanıyorum.

Cersei Lannister daima bir erkek olmak, kılıç kuşanmak, kadınlarla sarayda oturmak yerine açık havada savaşmak istedi. Arya’dan pek de farklı değil bence. Sadece Ned gibi bir babası ya da kendisine kılıç yaptıracak bir abisi yoktu. Şatosundan çıkıp erkeklerin dünyasına karışmak için fırsatı olmadı. Aslında Arya-Brienne-Cersei arasında büyük benzerlikler görüyorum.

Peki siz Cersei Lannister hakkında ne düşünüyorsunuz?



Tumblr'da paylaşılmış bir post

56
Buz ve Ateşin Şarkısı / Ynt: Kargaların Ziyafeti
« : 10 Kasım 2012, 13:57:05 »
Kitapların povları şöyleymiş:
Spoiler: Göster
1. prologue (pate, eski şehir'de -oldtown- hisar'da -citadel- görevli bir üstad -maester- çırağı)
2. the prophet (aeron "damphair" -buharsaçlı- greyjoy, kral balon greyjoy'un kardeşi)
3. the captain of guards (areo hotah, dorne hükümdarı prens doran martell'in muhafız kumandanı)
4. cersei i
5. brienne i
6. samwell i
7. arya i
8. cersei ii
9. jaime i
10. brienne ii
11. sansa i
12. the kraken's daughter (asha greyjoy, kral balon greyjoy'un kızı)
13. cersei iii
14. the soiled knight (ser arys oakheart, kral muhafızı, dorne'daki prenses mrycella'nın koruması)
15. brienne iii
16. samwell ii
17. jaime ii
18. cersei iv
19. the iron captain (victarion greyjoy, kral balon'un kardeşi)
20. the drowned man (aeron "damphair" greyjoy, kral balon greyjoy'un kardeşi)
21. brienne iv
22. the queenmaker (arianne martell, dorne prensesi)
23. arya ii
24. alayne i (sansa stark)
25. cersei v
26. brienne v
27. samwell iii
28. jaime iii
29. cersei vi
30. the reaver (victarion greyjoy, kral balon'un kardeşi)
31. jaime iv
32. brienne vi
33. cersei vii
34. jaime v
35. cat of the canals (arya stark)
36. samwell iv
37. cersei viii
38. brienne vii
39. jaime vi
40. cersei ix
41. the princess in the tower (arianne martell, dorne prensesi)
42. alayne ii (sansa stark)
43. brienne viii
44. cersei x
45. jaime vii
46. samwell v


Daenerys'in olmamasına çok şaşırdım ya, özellikle bu kadar sevilen bir karakterken. Aslında hiç bir popüler karakter yok kitapta, ne Jon ne Tyrion. Sadece Arya'nın iki bölümü var. Geri kalanı salak Brienne'nin ve Asha'nın maceraları tadında olacak sanırsam. En azından on bölüm Cersei var, bu da bir şeydir yani.

Notluedit: Liste Ekşi Sözlük'ten alınmıştır.

57
Yazım eser miktarda spoiler içerebilir.



  Star Wars'un büyük bir dikkatle izlediğim ikinci üçlemesi ve yarım yamalak izlediğim orijinal üçlemesi boyunca karizmaları yüzünden Sithleri ve Dark Jediları[*]bkz. Dooku[/*] tuttuğum bir gerçek. Başta bunu sadece "kötüyüm ben kötüyüm nohaha" şeklinde gezdiğim için yapıyordum ama kafam biraz daha bir şeylere basmaya başladıktan sonra light side'ı gerçekten düşünmeye başladım. Şöyle bir bakınca onların da yaptığı pek çok olumsuz hareket vardı. Tabii bu iyiliği ve kötülüğü neyle tanımladığınıza göre değişir ama şöyle bir bahsetmek gerekirse;

  Jedi Mind Trick: Amaç ne olursa olsun birinin özgür iradesine müdahale etmek ne kadar doğru? Bu sadece kötü tarafa karşı kullanılsa bile -ki neye göre kötü kime göre kötü- bu düşmanın silahlarını ona karşı kullanmak değil midir? Ben bunu iki yüzlülük olarak tanımlarım açıkçası, daha da beteri, başkalarına karşı yapılan değil kendine karşı yapılan türler. Eğer saf bir şekilde iyi olduğuna inanıyorsan ve iddia ediyorsan kötü silahları nasıl kullanabilirsin?

  Kafalarına göre uyguladıkları şiddet: Eğer amaç bir suikastçiyi yakalamaksa veya kötü bir şeyi önlemekse Jediların bu uğurda istediklerini yaptıklarını görüyoruz. Kapıyı parçalamak mı? Ne olmuş yani alt tarafı özel mülke zarar. Güç konusunda seni fersah fersah aşan birinin bacaklarını kesip lavların ortasında bırakmak mı? Sadece daha fazla canın alınmasını önlemek için! Aslında burada bir ikileme düşmüyor değilim. Sonuçta ne çeşit bir hapishane Anakin'i içinde tutabilir ki? Ha Güç'ü bloklamak gibi bir teknik varsa bilemem.
Yine de sırf doğru buldukları şey için şiddet uygulamaları ne kadar doğru? Bunun Aziz Nesin'i öldürmek için bir oteli yakmaya çalışan yobazların yaptığı şeyden ne farkı var?[*]Lütfen bu benzetmeye çok takılmayın, konudan sapıp dini veya siyasi bir tartışma çıkarmak istemem[/*]

  Üyeleri duygusuzluğa ve sorgulamamazlığa yöneltmek: Anakin kendisine casusluk yapması emredildiğinde bir ikileme düşmüştü: Evet bu Light Side'ın yararına olacaktı ama ne kadar etikti? Ancak ustalar onun kafa karışıklığıyla veya ikilemiyle ilgilenmedi, sadece ne buyurdularsa onun yapılmasını beklediler. Size de diktatörlük gibi gelmiyor mu? Bunun yanı sıra Dark Side duyguları daha şiddetli hissetmek, Light Side ise hiç hissetmemekle ilgili[*]diye biliyorum.[/*] Bir insanı insan yapan unsurlardan değil midir duygularımız? Onları yok saymamızı isteyen bir öğreti ne kadar etik/doğru olabilir?

  Aslında bunlardan sonra görebiliyoruz ki Light Side ve Dark Side'ın pek fazla farkı yok. Sadece Sithler kara pelerinler giyiyor ve dosdoğru kendi çıkarları için davranıyor. Jedilarsa dolaylı yollardan. Ya siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Not: Lütfen fanboyluk damarınız kabarmasın ve "karşiiim sen nasıl sorguluyosun cedayları ya senin haddine miee" triplerine girmeyin. Bunlar sadece benim düşüncelerim.

58
  Az önce Edebiyat öğretmenimin zorlamasıyla ("Evladağam tek kitap türü fantastik olanlar değildir azıcık Türk edebiyatı oku azıcık ayağı yere basan şeyler oku!!!") Elif Şafak'tan İskender'i bitirdim.
 
  Nereden başlasam bilmiyorum, mükemmel kitap, mükemmel karakterler, mükemmel olaylar. Çetrefilli anlatım tarzı beni en çok kendisine sevdiren şey oldu sanırım. Tarihte olan sürekli atlamalar, mekan ve pov karakter değişimleri o kadar ustaca yapılmıştı ki bir başka yazar yazmış olsa büyük ihtimalle kitaptan tiksinir ve yarıda bırakırdım. Ama Elif Şafak iki zoru başarıyor: bana sıradan bir aile dramı okutmak ve de karmaşık olay örgüsünü insanların kafasını karıştırmadan anlatmak.

  Karakterlerin her birine ayrı bayıldım. Pembe Kader ve Cemile Yeter'in kendilerine göre naifliği ve asiliği, Yunus ve Tobiko'nun masum ilişkisi, Roksana'nın o bayıldığım femme fatale havası. Kitapta İskender'i bile sevdim ama bir Adem'i sevemedim, hala da sevmiyorum. Kesinlikle iğrenç bir karakter ve iğrenç bir insandı. Başına gelenlere hiç bir şekilde üzülmedim, oh olsun dedim hatta.

  Bu arada kitabın başlangıç bölümünü okuyunca acaba Şafak kendi hikayesini mi anlatıyor diye düşündüm, sonradan öyle olmadığı ortaya çıktı. Ama bence böyle bir uyarı olsaydı fena olmazdı. Ha bu arada arka kapakla kitap içeriğinin alakasını çözemedim. Sanatsal bir havası olsun diye bu kadar ilgisiz iki şeyi 'kombinleme'si beni sinir etti ve kitabın ortasında kadını bulup suratına iki tokat geçiresim "NE ALAKASI VAR BUNUN KİTAPLA SALAK KARI" diye çemkiresim geldi. [*]swh[/*]

  Vesselam güzel kitaptı, okuyunuz okutunuz efenim.

59
Televizyon / Ynt: TV'de Bugün?
« : 29 Ekim 2012, 13:08:21 »
Şu an The Newsroom maratonu var ve izlemeyen herkesin koşa koşa televizyon başına geçmesini öneriyorum.

60
Düşler Limanı / Hoşgeldin Eski Dost
« : 23 Ekim 2012, 17:22:51 »


  Hoşgeldin kış. Daha tam anlamıyla yanımızda değilsin gerçi; ama yine de seni hissedebiliyorum. Her ne kadar parka ve postallarımı giymek için altı aydır seni dört gözle bekliyor olsam da pişman olacağımı görebiliyorum şimdiden.
  
  Ve hoşgeldin sevgili depresyonum. Gerçi senden ayrılalı çok uzun bir zaman olmadı, bir parçam gibisin; tıpkı salak kedim Duman ve onun kuyruğu gibi. Kedimden bahsetmiş miydim? Dondurma, bir buçuk sene önce aldığım ama hala büyük gelen hırkam ve de odamın tavanlarıyla birlikte yaşamımın önemli bir parçası olacaklar yine. Her depresyon sancısında aynı şeyleri yaşamam çok abes değil mi?
  
  Merhaba yeni okul. Çok salaksın biliyorsun değil mi? Öğretmenlerin ayrı boktan, öğrencilerin ayrı boktan, sen ayrı boktansın. Her gün seksen dakika yol tepip de mutlu olmayı beklemeyin benden.
  
  Merhaba onuncu sınıflardaki çocuk. Glee izlemenden, izlerken ağlamandan, ayakkabılarından(hiç bir hetero erkek o kadar zevkli bir şey satın alamaz) ve daha pek çok işaretten sonra hedefim olduğunun farkında mısın? Evet daha doğru düzgün konuşmadık bile ama yine de mimledim seni. Çok aptalım gerçekten, ne kadar zeki olduğumu iddia etsem de.
  
  Merhaba yağmur bulutları. Siz tepemdeyken hiçbir işim rast gitmiyor farkında mısınız? Zaten bir şey yağdığı da yok, boşuna dikiliyorsunuz orada öyle. Güneşi falan engelliyorsunuz. Oysa ben Superman gibiyim, evet öyleyim, gücümü güneşten alırım. Üstüme düşürdüğünüz gölgeler beni boğuyor, farkında değil misiniz? O zaman neden hala dibimdesiniz?

  Merhaba kış, merhaba depresyon, hoşgeldin eski dost.  

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 67