Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Rosemary

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 19
31
Sinema / Ynt: En Son İzlediğiniz Film?
« : 30 Haziran 2017, 03:25:14 »
Alıntı yapılan: Bay_Karamsar
O zaman aklıma başka bir soru takılıyor: Sinema salonları, dominant ve para kazandıracak filmlerin vizyona girmesini bekleyerek ayakta kalmayı ne kadar sürdürebilirler? Bir iki filme bel bağlayarak ticari kazancı sürdürebilmeleri bana biraz zor gibi geldi.

Soruyu aylar sonra görünce dahi bir cevaplamak istedim :) Bu gidişle ileride sinema salonu diye bir şeyin kalacağını düşünmüyorum. Bu konuda hiç de iyimser değilim. Özellikle ülkemiz sinemaları akıllı izleyiciyi kaybetmiş durumda, bunu diyelim. Yani kaçımız beklediğimiz, izlemeye değecek bir filmi gidip sinemada izliyoruz ki. Çoğunlukla zaman geçirme üzerine kurulu bence sinema salonlarının çarkının dönmesi. Bu çarkın dönmesini de bilinçsiz, seyir zevki oluşmamış kitleler üzerinden sağlıyorlar. Yeni nesil zaten sosyal medya aracılığıyla yönetiliyor. Televizyonda Tatar Ramazan, Yılmaz Güney filmleri, Tarkan filmlerine denk gelenler ne saçma şey diyerek süper kahraman filmlerinde derin anlam aramaya çalışıyor ve bunu da çoğunlukla yeni nesiller yapıyor. Sinema bir değerdir ve düsturu vardır. O terbiyeyi almadıkça, onun değerine vâkıf olamadıkça maalesef ki bu konuda gelişimin olacağını düşünmüyorum.

Günümüzde sinemaya değer verenler ya evinde izler ya da çekip festivallere gider, başkası mümkün değil gibi. O bilinç oluşmadıktan sonra varsın kapatılsın tüm sinema salonları düşüncesindeyim artık. En son geçen yıllarda opera, klasik müzik olmadıkça başka türlü konserlere gitmeme kararı da aldım, ki özellikle metal müzik. Uzun uzun yazmaya gerek yok bence. Ülkemizin yapısı sanatın veya bilimin gelişmesine genel olarak müsait değil ne yazık ki. Umarım bir gün durum tersine döner de bu yazdığım cümle için utanıp yere bakarım.

32
İlk kitaba henüz başladım ve bir oturuşta 150 sayfa falan okudum. Şu an için gayet deli gidiyor. Çeviriyle ilgili çok laf edildiği için ben de Türkçesini okurken bir tarafta da İngilizcesini açık tuttum. Genel olarak olumsuz olarak söyleyebileceğim pek şey yok. Ama küfürlerin çevirisini cidden beğenmedim ve hiç içime sinmedi. Şimdi hepsini hatırlamıyorum ama bir yerde you son of a bitch sözü onun bunun çocuğu olarak çevrilmiş ve buna çok güldüm. Cidden var mı böyle bir kullanımı? Yani tamam gündelik yaşantımızda kullanıyoruz ama bunu bir fantezi kitabında görmek biraz tuhaf bence.

Bir de son of a bitch'in net çevirisi o. çocuğu'dur. Ama el bizdeki gibi bu küfrü karşıdakinin anasına veya babasının belirsizliğine göndermek için kullanmıyor. Çoğunlukla anlık bir tepki veya kötü niyet belirti sözcüğü oluyor. Yani varlık bulduğu kitaba göre çevirisi farklılaştırılıp güzelleştirilebilir bence. Şimdi, yer aldığı yere göre ben nasıl çevirirdim hemen örnek vereyim ki derdimi daha iyi anlatabilmiş olayım. Çünkü iyi veya kötü anlamda kullanılabiliyor.

How I Met Your Mother: Seni şapşal. (iyi)
Conan: Soysuz köpek seni. (kötü)
Breaking Bad: Seni aşağılık herif. (kötü)
It's Always Sunny In Philadelphia: Seni gidi namussuz. (iyi)

Yani ben olsam o. çocuğu gibi direkt anlamdan ziyade o anda ne anlam ifade eder ve bizim dilde nasıl karşılanır ona bakarım. Düşünsenize bir tır bir adamın üstüne sürüyor ve adam da tepki olarak son of a bitch veya motherfucker diyor. Buradaki söz küfür olarak değil de hemen sallayayım bir tane, çüş önüne bak, diye çevrilse daha makbul olur bence. Ya da fanteziyle alakalı bir örnek vereyim. Bir şövalyenin, yakın arkadaşı cücenin ihanetine uğrayıp arkasından hançerlendiğini düşünün. Cücenin yüzüne dönüp son sözleri olan son of a bitch'i söyleyen şövalyenin sözü onun bunun çocuğu olarak çevrilmemeli. Seni kalleş, cuk oturuyor bence. Sanırım beni anladınız. Ama hak verdiniz mi? İşte burası önemli.

Bir tane daha bayağı garip bir küfür vardı ama onu hatırlayamadım şimdi. Ama kitap süper akıyor, bakalım. Umarım Witcher efendinin yabanda geçen maceralarına daha çok denk gelirim.

33
Merhaba Krother,

Çok güzel düşünmüşsün ve eğer çevirirsen bence çok iyi bir iş yapmış olursun. İngilizcesi olmayanlar için veya öykünün Türkçe'de yer alması açısından faydalı olur. Umarım kararın olumlu olur da yakın zamanda okuruz. Merakla bekliyorum.

34
Alıntı yapılan: yavanna
Bu arada goodreads kullanan var mı?

Aslında aşağıdaki başlık da bayağı faydalı olabilir.

Goodreads üstünden birbirimizi takip edelim

Adres ver, Sovyet Rusya'yı toplayalım oraya.

The Walking Dead, Vol. 19: March to War - Robert Kirkman

Artık oldukça sıkmaya başladı bu seri. Negan bile o istediğim patlama etkisini yapamadı bende. Maksat bir ahbaplığım oluştu diye devam ediyorum seriye. Merak ediyorum benim geldiğim sayıya kadar gelip de sıkılmayan var mı acaba? Prison Break gibi bir öyle oluyor bir böyle. Ben bu kadar aksiyonu kaldıramıyorum. Aksiyon sevsem Altıkırkbeş kitapları okurum (uuuuuuu!).

Bu aralar listemdeki bazı çizgi romanları okuyacağım. En tepede daha önce biraz inceleyip, üstünkörü bile sevdiğim Daytripper var. Sonrasında Paper Girls ve We Stand On Guard var. Bir de filmini müthiş sevip, çizgi romanını çok merak ettiğim Blue is the Warmest Color var.

Süper kahramanlı falan değil de, herhangi bir konuda -felsefi iyi olur- seri olmayan özgün çizgi roman tavsiyelerinize açığım. Seri de olabilir ama gerçekten güzelse olabilir, mesela Saga gibi.

35
Müzik / Ynt: Şu Anda Ne Dinliyorsunuz?
« : 06 Haziran 2017, 22:20:07 »
yavanna, zaten bana önerdiğin gruplardan şimdilik en çok Repulsion ve Assück'ü sevdim. Müthiş leşler ve şu an arzuladığım öfkeyi barındırıyorlar. Aborted de nasıl derler bayağı kafa göz yaran bir grup ama şu an için istediğim saf grind'ı veremedi, sonraya erteledim onu.

Yazdığın gruplardan Antropomorphia ve Resurrection'a denk gelmiş ve ikisine de ısınamamıştım doğrusu. Benim dediğim Resurrection Amerikalı Death grubu olan, herhâlde onu kastetmişsindir sen de. Diğerlerine de bakayım zamanla.

Sahalara dönmen de iyi olmuş. Doğrusu ben de artık eskisi kadar dinleyemiyorum. Ama metalci metalciyi buluyor yine de ya. Ben de nicedir bu başlık altında yazarım ama ilk defa bu kadar verimli cevaplar aldım. Hem de en beklemediğim tür grindcore'dan. Umarım yazdıklarımız kitleleri çeker kendine, ama arada Accept, Saxon, Savatage falan da övelim ki sadece bağırsak düşkünleriymiş gibi gözükmeyelim. :)

Bak şimdi ben kimsenin bilmediği, dinlerken kıs kıs güldüğüm bir grubu yazayım. Umarım bunu bilmiyorsundur da birazcık faydam dokunmuş olur.

Synthetic Torture - Sea of Horror

36
Müzik / Ynt: Şu Anda Ne Dinliyorsunuz?
« : 06 Haziran 2017, 14:35:02 »
yavanna, hiç sorma last.fm kartlarını doğru oynasaydı şu an çok büyük bir platformdu ama kendi kendilerini bitirdiler zamanla. Ama müthiş faydalandık ya.

My mouth is full of dropkicking astronouts. Bak buna ilk defa denk geliyorum, hatta böyle zıpır bir gruba. Aklıma ilk defa Devourment dinlediğim zamanlar geldi. İlk tepki olarak doğal hâliyle "müzik bu değil, ancak ahmaklar dinler bunları" gibi beylik laflar etmiştim ama zamanla anlamıştım ne zengin bir müzik olduğunu. Şimdi bu da farklı geldi. İlk etaptaki düşüncem Carnivore Diprosopus ile Crystal Castles karışımı gibi olduğu yönünde ha ha. Sevdim ama, daha da dinleyeyim bir.

Yazdığın gruplardan bazılarını biliyorum, bilmediklerime bir bakayım. Ayrıca Cattle'ı kim bilmez. Lütfen ama. :)

Eski yazdığın grupların çoğuna da baktım. Hepsini sevdim ama Repulsion nedir öyle ya. Zaten ben de en çok old-school ve şakası olmayan grupların hastasıyım. Mesela Rotten Sound gibi tavrını koruyan gruplara hep sempatim olmuştur. Repulsion'a nasıl denk gelmemişim aklım almıyor, anıt gibi eser bence, ders niteliğinde. Şimdi grubun ismini neden 4 o'yla yazdığını da anlıyorum.

Sayende bayağı keşfetmeye başladım. Daha da dinledikçe fikirlerimi ayrıntılı yazarım. Ayrıca önerdiklerini burada okuyan birçok kişi takip ediyordur eminim. Yazmaya devam.

37
Müzik / Ynt: Şu Anda Ne Dinliyorsunuz?
« : 06 Haziran 2017, 01:16:51 »
yavanna, önerilerin için çok sağ ol. Carcass (insanlık suçu), Brutal Truth (vahşet), Anaal Nathrakh, Misery Index ve Dying Fetus (hayvanlar) bildiğim ve öldüğüm gruplar. Ama doğrusu Brutal Truth dışındakileri Anaal (black) hariç death grubu olarak görüyorum. Elbette grind etkileri hissediliyor ama tam da saf yapmıyorlar işi bence.

Pig Destroyer, Insect Warfare ve Aborted sürekli denk geldiğim ama hiç tanışmadığım gruplardan. Sayende şu an Pig Destroyer'dan başladım dinlemeye. metal-archives'da Prowler in the Yard en yüksek notu almış olduğu için ondan başladım. Yalnız albümün yarısına geldim, yok böyle bir manyaklık. Rifler tokat atıyor resmen.

Diğer grupları da sıraya ekledim. Bir bakayım hepsine.

Alıntı
Severiiisss.

Ha ha hem de nasıl.

E madem bilene denk geldik bir de ben önereyim. Bak aşağıdaki death grubunu çevremde daha bilene rastlamadım ama muazzam bir gruptur. Bilmiyorsan bir gör bence. Bu kıyağı da kimseye kolay kolay yapmam bak. :)

Grey Heaven Fall - Grey Heavens Of Autumn

38
Müzik / Ynt: Şu Anda Ne Dinliyorsunuz?
« : 04 Haziran 2017, 00:00:46 »
Uzun zamandır dinlememiş olduğumdan ve bu aralar grind'a sarmışken, haydi Kuaför Cengiz'i aç dedim kendime. Arama kısmına Kuaför Cengiz yazmamla birlikte Spotify ansızın dondu. Kendine geldiğinde baktım ki bizim Kuaför yokmuş Spotify'da. Olur iş değil. Şimdi bilmeyenler bu nasıl grup ismi diyebilir ama Türkiye'de grindcore denilince akla ilk gelen gruplardan biridir. Ölüm gibi ruh kokar resmen, ilk ve tek albümleri İstanbul Hatırası. Türe meraklılar saldırın. Eğer eski Türk metal gruplarının albüm veya demolarını nereden indireceğinizi bilmiyorsanız aşağıya bir uğrayın.

http://oldturkishmetal.blogspot.com.tr/

Grind'ı ise sevmeme rağmen bir türlü türü derinlemesine dinleme fırsatı bulamadım. Bilgim sınırlıdır bu türde. Sevdiğim gruplar şöyle: Terrorizer, Nasum, Napalm Death, Agnostic Front, Cro-Mags ve bir de son albümüyle geçen yıl ortalığı dağıtan Wormrot. Bak şunu dinle sonra kafayı benzinle yıka, dediğiniz grindcore grup tavsiyelerine açığım. Ne kadar leş, o kadar iyi.

Kuaför Cengiz - Şaban Abi'nin Çay Bahçesi

39
The Eye of the World: The Graphic Novel, Volume One

Goodreads'te Zaman Çarkı ile ilgili yorumlar okurken denk geldim ki ilk kitap olan Dünyanın Gözü'nün çizgi romanı varmış. Bir hevesle hızlıca daldım hemen. Hani Polat ile Abdülhey'in ilk menemen yedikleri zaman Abdülhey Polat'a "hızlı girdin çabuk kesildin." demişti ya işte ben de aynı duruma düştüm. Tam 28 günde okumuşum. Ama neden?

Çizim ve renklendirme cidden kötü. Bana göre iyi bir çizgi romanda, tüm diyalogları attığınız takdirde sırf çizgiler bile size hikâyeyi anlatabilmeli. Neyin ne olduğunu gösterebilmeli. Bu özellik bu kitapta yok maalesef. Bir de bizim oğlanlar ciddi çirkin çizilmiş ve çoğu zaman karıştırdım onları.

İşin en tuhaf yanı ise kitap olan Dünyanın Gözü 814 sayfa iken 6 kitaplık çizgi roman tam 1120 sayfa. Tahmin edebileceğiniz üzere bu yavaşlık çok ama çok sıkıcı yapmış kitabı. Diyaloglar veya anlatım gereksiz uzun olmuş bence. Çoğu kişi de bu durumdan şikâyetçi. Ama birçok kişi de genel olarak beğenmiş kitabı. Gayet olumlu yorumlar yazmışlar.

Eminim çoğu Zaman Çarkı severin bu çizgi romandan haberi yoktur. İşte bu yüzden bu mesajım bir tür ulusa sesleniş niteliği taşımakta. Meraklıları, aldınız haberi ve hemen koşup okuyun şimdi. Tamam çizgi roman çok iyi değil ama laubali bir tavırla sonuçta Zaman Çarkı yeaaa diyerek bitireyim.

40
Kurgu İskelesi / Ynt: Büyücü Bill
« : 23 Mayıs 2017, 19:36:05 »
Sağ ol. Yorumun gerçekten çok mutlu etti beni.

Doğrusu, öyküyü buraya koyarken ciddiye bile alınmaz kesin demiştim kendime ama sayenizde pek memnunum şimdi. Okurken eğlenmen de çok iyi ayrıca çünkü bence de mizah dozu yüksek bir öykü. Devamı olur diye de hiç düşünmemiştim ama şu an düşünmeye başladım gibi. Gelir mi acep? Gelsin mi diyorsunuz? Sol kulağıma doğru lütfen! Ha tamam! Aman efendim siz daha iyilerine layıksınız. Şimdi açıkça diyeyim; evet gelebilir. Acaba ne zaman?

41
Kurgu İskelesi / Ynt: Büyücü Bill
« : 17 Mayıs 2017, 02:51:45 »
Vaktinde, Kharms'ın Ufak Tefek Olayları'na kitapçıda ayaküstü göz gezdirmiştim de henüz kapakta denk geldiğim ilk öyküyle kendimden geçmiştim, net hatırlıyorum. Hatta unutmayayım diye goodreads'te hemen bir tik atmıştım kitaba. Ama, ah işte boş vermişim. Bu dünyada hiçbir şey budala olmak kadar hazin değildir, diye diyor ya Jacques (bence yani, kimileri efendisidir diye diretmekte) işte şu an bu hüznü yaşıyorum.

Yorumun sayesinde okumaya başlayayım. Güzel bir övgü aldık gerisini getirelim değil mi ama. Çok güzel bir teşvik oldu, teşekkür ederim.

Kapaktaki öykü ise şöyle: İşten çıkan adam eve dönerken yolda bir dilim Polonya ekmeği almış olan bir başka adama rastlar. Bununla ilgili bütün anlatacaklarım bu kadar.

42
milenya, dedim ya bu kitaba nasıl laf atacağımı gerçekten bilmiyorum diye. Bu yüzden esprili şekilde yazdım. O alıntı kısımlarında da ciddi değilim yani. Hele yeraltı edebiyatı mevzusu tamamen gülmece amaçlı. Ben kitaba değil de okuyucularına laf atmışım gibi hissettim biraz. Yanlış anlamayın lütfen.

Hani Nietzsche diyor ya, benim hırsım, başkalarının bir kitapta söylediğini on cümlede söylemektir, başka herkesin bir kitapta söylemediğini, diye. Doğrusu artık bu düsturu her kitaptan bekliyorum. Biliyorum hiç adil değil bu ama şimdilik elimden gelen bu. İşin duygu kısmında ise yazdıklarınıza saygı duyuyorum, ne güzel ki eserin samimiyetine vâkıf olmuşsunuz. Hoşuma gidiyor yazılanlar, sizlere bulaşarak latife ediyorum azıcık.

Bay_Karamsar, güzel yazmışsınız, çoğuna katılıyorum. Birkaç söz daha etmek geliyor içimden ama dediğiniz gibi konuyu başka yollara sürüklerim kesin. Zaten yorum yazmamdaki esas amaç da suyu bulandırmaktı azıcık.

43
Bay_Karamsar, aslında mevzubahis eser öyle yüksek edebi nitelik veya derinlik taşımadığı için ben de bir şey demeye çekiniyorum doğrusu. Bana göre oldukça sıradan bir hikâye ve kurgu barındırıyor ve de içerisine katılan bolca duygusal unsurla okuyucuyu domine ediyor. Yani aslında demek istediğim ne müthiş sevilecek ne de düşman olunacak bir eser değil çünkü ancak üstün eserler bu iki niteliği birden barındırırlar. Piyasasını hiç bilmiyorum ama bakarsak böyle çok eser vardır sanırım. Mesela yıllar evvel Ben Ölmeden Önce adında yine kanserin ne büyük illet olduğu üzerine bir roman okumuştum ve fantastik unsuru olsaydı o eserin az çok bizim Canavarın aynısı diyebilirdim.

Ama canavarın hikâyelerini sorun etmedim. Ben böyle eserlerde en çok evrenin sırrını çözmüş simitçi dayı tarzında felsefi veya kişisel gelişim tarzı son vuruşlara (headshot) bitiyorum. Yani ne gerek var, hepimiz biliyoruz bunun çocuk kitabı olduğunu niye araya gereksiz yetişkinlik katmaya çalışıyorsun ki? Dimi ama? Daha geçen Montague Amca’nın Dehşet Hikâyeleri adlı kitabı okudum, o Canavardan da beterdi bu konuda ve el kadar çocuk bir çözümleme yapıyordu pat diye sanki Sokrates disipliniyle yetişmiş bir yunan beyefendisi dedim yumurcağa. Birkaç alıntı vereyim ki pekişsin.

Yaşam kelimelerle yazılmaz, dedi canavar. Eylemlerle yazılır. Ne düşündüğün önemli değil. Ne yaptığın önemli.

Of, of, of, bir daha of. O Niçe’leri boşuna mı okuduk şimdi.

"Bu yalnızca bir rüya," dedi yeniden.
İyi ama rüya dediğin nedir, Conor O'Malley? diye sordu canavar, eğilip yüzünü onunkine yaklaştırarak. Diğer her şeyin rüya olmadığı ne malum?


Freud? Schopenhauer? Jung? Hangisi bilemedim. Ancak Conor bilir.

Yani aslında aynı anda çocuk kitabı, felsefe ve kişisel gelişim (ağaç efendi), dram (anne), fantezi ve biraz da yeraltı diyelim mi? Demeyelim dediğinizi duyar gibiyim o yüzden size yumurcağın evi nasıl dağıttığını hatırlatayım. Ha Trainspotting’de dayı beyin bira bardağını arkaya savurması ha malum ev dağıtışı. Bir de yukarıdaki alıntılar en beğenilen alıntılar genelde, herkes gururla paylaşıyor ama bir bana mı tatsız geliyor acaba.

Ama görüyor musunuz, neden sevmediğimi o kadar güzel anlatamadım ki bu kadar olur. İnanın nereden vuracağımı bilemiyorum. Yoksa elbette ben de sevdim kitabı ama o kadar abartıldı ki -bence- neler oluyor diye şaşırmaya başladım.

Ama mit’in dediği nokta gerçekten önemli. Özellikle kanserden dolayı yakınlarını kaybeden bir kişiyle, kaybetmemiş kişinin hissedeceği şey farklıdır. Veya bir anneye sahip olan kişiyle annesini kaybetmiş bir kişinin durumu.

Ama yorumlarınızda çok da övmeyin bence. Yoksa bu defa, herkes anlamış yine bir ben anlamadım moduna girip üzülüyorum gerçekten. Proust övün, Camus övün, Clarke övün ki anlamamışsam bile net benim hatam diyeyim, olmadı Adana’yı övün ona da kabulüm. Şaka tabii, onu yerinde övmek lazım.

44
Kitabı okuduğumda pek sevmemiştim hatta bayağı sıradan bulmuştum. Bitirdikten sonra ara ara aklıma geldiğinde okuduğum kısımlar, daha da tiksinmeye başladım. Hele bu aralar goodreads'te övgü dolu yorumlara denk geliyorum ve okudukça acayip oluyorum. Bu kitap nasıl bu kadar seviliyor cidden hayret ediyorum. Bir taraftan insanların kitabı benimsemesi de hoşuma gitmiyor değil. Bir de yerli ve yabancı yorumlarda kitabı gözyaşı eşliğinde okuduğunu söyleyen yorumları görünce işte o zaman uçmaya başlıyorum.

Kendimce insanlara bu kitabın fos olduğunu açıklamaya girişmek istiyorum her seferinde ama her girişimimde tıpkı Joe (Johnny Got His Gun) gibi çaresiz kalıyorum. İnsanlara o zaman nasılsın? diye bağırmak istiyorum. Ama, dünya ha geldi ha gitti, diyerek elimi yine tuzludan uzak tutuyorum.

45
Game of Thrones / Ynt: Game of Thrones
« : 05 Mayıs 2017, 00:56:35 »
Aman ki aman.

Tam 4 adet yan dizi (spinoff) geliyormuş. Gerçekleşirse devasa muhteşem olabilir.

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 19