Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - TheWalkingIdeas

Sayfa: 1 ... 20 21 [22] 23
316
Ovv güzel konu, sadece 50.yıl özel bölümünü izlemiş olan ben için iyi bir yayın olacağa benziyor :d

317
Müzik / Ynt: Megadeth
« : 08 Şubat 2015, 22:01:09 »
En hayran olduğum grup, istisnasız her gün dinlerim. Dave Mustaine ise en hayran olduğum en kıskandığım insandır. Grubun kötü bir gitar solosuna sahip parçası yoktur, gitar soloları için bile dinleyebilirsiniz sadece grubu. Şarkı sözleri de bir o kadar muazzamdır. Dinlemediğim albümü dinlemediğim parçası dinlemediğim coverı yok. Thrash metal sevmeseniz -en sevdiğim alttür- bile hatta metal bile sevmiyor olsanız mutlaka bir yerlerden yakalar sizi.

En sevdiğim parçaları "Addicted to Chaos" henüz hiçbir konserde canlı çalmadıkları parçayı Türkiye'de bir konserde çalarlar ise kıyafetlerimde denize atlayacağım iddiasında bulunmuş biriyim.

Bu da bonus olsun konserde atılan ilk pena, ilk 6 parça çalındıktan sonra atttı Dave Mustaine ve ben yakaladım. Tam önünde dinliyordum konseri.

(Fotoğraf büyük olduğu için link olarak ekledim)
http://i.hizliresim.com/MXj7jQ.jpg

318
Müzik / Ynt: Yazarken İlham Veren / Dinlediğiniz Müzikler?
« : 08 Şubat 2015, 21:54:15 »
Buckethead - Aunt Suzie, bu parçayı hep Bukowski okurken dinlerim, tam o havayı veriyor. Okurken verdiği hissiyatı yazarken de olduğunca veriyor. Bir göz atın derim.

Green Carnation - Maybe, gothic ve korku temalı şeyler yazacaksanız yardımcı olur sanıyorum, ayrıca parçada Theremin adı verilen alet kullanılıyor, korku filmlerinin müzikleri yapılırken kullanılır.

319
Müzik / Ynt: Iced Earth
« : 08 Şubat 2015, 21:32:48 »
Geçen sene kış mevsiminde 4-5 alt grupla beraber konserleri vardı fakat parasızlıktan gidememiştim, umarım en kısa zamanda tekrar gelirler. Önemli bir Thrash grubu pek severim.

320
Müzik / Ynt: Amon Amarth
« : 08 Şubat 2015, 21:17:07 »
Rock Off'ta -müzik festivali- en önde bütün gün dikilip grubu bekledikten sonra sahneye çıkmalarıyla birlikte kendimi "Mosh Pit"te bulduğum muhteşem enerjiye sahip grup. Yaptıkları müziğin felsefesi ve mitolojik yönü olsun, sahnedeki duruşları olsun harikalardır. Grubu en harika yapan yönlerinden biri ise inanılmaz vokaliyle tartışmasız Johan Hegg'dir. Wacken festivaline bir Viking gemisiye çıkmışlardı. O gemiyi İstanbul'da da kullanmalarını hayal etmiştim, olmadı. Belki bir dahaki sefere görürüz belli mi olur.

321
7. Yıl / Ynt: Forum Özel Kitap Yarışması Başlıyor!
« : 08 Şubat 2015, 20:58:37 »
Aslında kesin konuşmuyorum bu da bir taktik, bana kızmanızı istemem :d

322
7. Yıl / Ynt: Forum Özel Kitap Yarışması Başlıyor!
« : 08 Şubat 2015, 20:55:04 »
Dün yarısı Bilimkurguydu doğruya doğru da diğer 3yarisma da fantastik olur, sitede de fantastigin %90a %10 bir üstünlüğü var ben ona üzülüyorum :(

323
7. Yıl / Ynt: Forum Özel Kitap Yarışması Başlıyor!
« : 08 Şubat 2015, 20:47:06 »
9 kitaptan hiçbirinin bilimkurgu olmaması yüreğimi dağlayan bir ayrıntı

324
Ütopya/Distopya / Ynt: BİZ - Yevgeni Zamyatin
« : 08 Şubat 2015, 12:17:28 »
     Öncelikle bu harika kitabı bu kadar geç okuduğum için Zamyatin başta olmak üzere Orwell’dan Huxley’den ve Le Guin’den özür diliyorum. Kitabı cuma bitirdim, yayındı şuydu buydu derken yeni fırsat bulabildim yazmaya. Doğukan(Denaro Forbin) çok diretti geçen hafta okuyayım diye zorla başlattı, sağolsun :d

     Herkes kitabı okuduktan sonra Cesur Yeni Dünya ve özellikle 1984’e benzetiyor. Ben ise onlardan çok Fahrenheit 451’e benzettim nedenlerini yavaş yavaş açıklayacağım.

     Benim gibi distopya edebiyatına düşkün olup Zamyatin’in Biz’inden önce Cesur Yeni Dünya, 1984 , Fahrenheit 451 , Mülksüzler ve daha nicesini okuduktan sonra bu kitaba başlayacaksınız -başladıysanız- ; kesinlikle Biz’den ufak ufak parçalar koparıp odak noktaları belirleyip diğer distopya yazarlarının bu kitabın parçalarını romanlaştırdığını düşüneceksiniz.

     Neden Fahrenheit’e benzettiğime gelecek olursak, CYD ve 1984’e benzetenler genelde işlenen konuya bağlı kalarak bu yorumu yaparlar. Ben kitabı okurken herkesin yaptığı gibi kendimi ana karakterle eşleştirerek bu yorumu yapmayı tercih ettim. Bernard ve Winston’ı düşünecek olursak, karakterler kitabın başından beri kendilerini topluma dahil etmek istemezler ve bu toplumdan farklı oldukları hissiyatı kitabın başından sonuna dek değişmez. Fakat D-503’ü düşünecek olursak çoğu zaman çelişkide kalmasıyla beraber, önceleri kendini topluma ve sisteme dahil hisseder, yaptıklarını, davranışlarını ve işleyişi doğru bulur. Peki bu hissiyat hep böyle mi kalır, tabiki hayır. Hikaye ilerledikçe D-503 bir şeylerin farklı -yanlış- olduğunun ayrıdına vararak sorgulamaya başlar, şu tesadüfe bakın ki bu bir kadın sayesinde, ilgi duyduğu bir karşı cins sayesinde başlamış olur. Hatırlarsak Guy Montag da Clarrise ile tanışır. Ona ve davranışlarına, farklılığına ilgi duyarak bir şeylerin ayrıdına varmaya başlar. Benim görüşüm Montag’ın evli olmaması ve Clarrise’in yaşının çok ufak olmaması durumunda D-503 ile I-330’un arasında olanla aynı durum ortaya çıkardı. Fahrenhet’i ve Biz’i okumuşsanız, karakterlerin seviye seviye kendilerini toplumdan ayırıp karşı tarafa geçtiklerinin farkına varırsınız.

     Konu benzerlikleri kısmana gelecek olursak, tabiki haklısınız iyilikçiyi -işkenceci- O’Brien’a benzettiniz. Evlerin şeffaf olmasını da evlerin sürekli gözetim altında olmasıyla bağdaştırdınız. Yada insanların yaptıklarının farkındalığına ulaşamamış olmasını, bu farkındalıktan çok uzak olmalarını Huxley’in yarattığı düyayla eşdeğer buldunuz. İnsanların duygularından arındırınmaları durumunu 1984’teki “Cin” içme durumuyla bağdaştırdınız.Bunlar tabiki doğru fakat ben bunların da farkında olarak az önce bahsettiğim gibi yorumlamayı tercih ettim.

     Ayrıca bahsetmek istediğim kitabın her yerinde “Entalpi, İntegral, Türev” gibi sözcükler görmekle beraber insanların matematiğe duyduğu bağnazlığı göreceksiniz. Üniversite sınavına hazırlanan biri olarak test kitabını bırakıp Biz’i okumaya geçtikçe psikolojim bozuldu :d

     Diğer karakterlerden farklı olarak -Biz hariç 4 büyük distopyadaki karakterler- , çevredeki ayrıntılara inanılmaz takılması ve karşılaştığı herşeyi muazzam bir içselleştirme ile anlatması. Bu detaylara odaklanma durumunu en çok Huxley’in Algı Kapıları’nda gördümki bu da benim D-503’ün bir uyuşturucunun etkisinde kalmış olması durumunu düşünmeme neden oldu, kitap boyunca.

     Okurken siz hissettiniz mi yada okurken hissedecek misiniz bilmiyorum ama kitap boyunca pesimist gothic bir hava var. Edgar Allan Poe’nun şiirlerini okurken hissettiğiniz, içine girdiğiniz bir hissiyat, duygu bütünlüğü vardır ya okurken neredeyse aynısını yaşadım.

     Şehir ve “Yeşil Duvar” tasviri o kadar güzel ki herşey kafasınızda canlanıyor. Şehirin tabanının beton bir düzlemde olduğunu, D-503’ün toprağa bastığında hissetiği farklılığı birebir yaşıyorsunuz. Benim eksikliğimden mi bilmiyorum ama ben “İntegral” denilen aleti bütünüyle kafamda canlandıramadım.

     İnsanların makineleştiği, benliklerini kaybettikleri, özgürlük sahibi olduklarını düşünmeleri sağlanarak aslında tamamen özgürlükten yoksun bırakıldıkları, matematiğe taptıkları bir dünya var. Okurken aklıma gelmedi değil William Morris de Gelecekten Anılar(Hiçbir Yerden Haberler)’da insanların makineleşmelerinden duyduğu korkuyu ve insanların doğaya dönmeleri gerektiğini anlatır. Makineleşmeyi bir ütopya olarak anlatan -bunu da okumalıyım- Edward Bellamy’nin Geçmişe Bakış eserini de bir distopya olarak gördüğünü söyler. Bence Morris yaşasaydı Biz’i görseydi, aynı örneği bu kitap için de verirdi.

     Düşünmek, sorgulamak isteyen ; sistem eleştirisi seven ve yeni bakış açıları kazanmak isteyen herkese bu kitabı tavsiye ediyorum. Hele ki bir sosyal bilimkurgu sever iseniz, distopya hayranı iseniz bu kitap kesinlikle kitaplığınızda ve zihninizde olmalı. Biraz karışık yazıyorum kusuruma bakmayın, bu hep karşımda bir arkadaşım varmışçasına konuşurmuş gibi yazmamdan kaynaklanıyor.

     Son olarak şunu ekleyip kaçıyorum, Biz’i İthaki baskısından okuyun ; Ayrıntı, İmge ve Versus baskıları da mevcut fakat bunlar İngilizce çevirisinden çevirileri. İthaki baskısı ise orijinal Rusça metninden çevirisi olmakla beraber Zamyatin’in önsözüyle beraber basılmış.

     Bol güneşli, aydınlık yarınlar dilerim.



325
7. Yıl / Ynt: Forum Özel Kitap Yarışması Başlıyor!
« : 08 Şubat 2015, 10:29:20 »
Sabırsızlıkla bekliyorum, önceki yarışmada istediğimi kazanamazsam da kazandım. Bundaki hedeflerimi de yazayım :d

H.P Lovecraft kitaplarından biri veyahut Elantris

326
Öncelikle geçmiş olsun, Rıhtım'ın radyo programlarını dinlemeye çok fırsat bulamıyorum. 3.Yayinin kaydını dinledim. Le Guin, herhalde en hayran olduğum yazarlardan biri bu kitabını da merak ediyordum, merakımı ateşlemeyi başardınız yakın zamanda edinip okuyacağım. Paprika da ilgi çekici bir konuya sahip -zaten rüyalar ne zaman ilgi çekmekten uzak oldu ki- fırsat bulursam bunu da izleyeceğim. Haftaya yayınınızı bekliyorum, umarım ortak bir konuda buluşuruz.

327
Henüz forumda yeniyim önceki etkinliği görememiştim, canlı yayını kaçırmamaya çalışacağım. Eğlenceli olacağa benziyor.
Leibowitz İçin Bir İlahi'ye göz koydum :)

328
Yazarlar / Ynt: George Orwell
« : 31 Ocak 2015, 21:33:32 »
Zekasına ve samimiyetine hayran olduğum, tüm eserlerini okumayı hedeflediğim insan

329
Ütopya/Distopya / Maymun ve Öz - Aldous Huxley
« : 31 Ocak 2015, 12:48:39 »
     

     Orjinal ismiyle “Ape and Essence”, Aldous Huxley’in 1948’de yazdığı kısa romanı, 2004’te İthaki tarafından Süreyyya Evren çevirisiyle basıldı. Yanlış bilmiyorsam kitap tek baskıda kaldı, kitabı tam tamına 2 senedir arıyordum ancak ulaşabildim. Süreyyya Evren çeviri konusunda çok harika bir iş ortaya koymuş, kendisine imzalatabilirsem güzel olacak. Baskı da kusursuz, herhangi bir baskı hatası hatırlamıyorum. Ayrıca kapak görselini harika buldum, siz ne düşünürsünüz bilemiyorum.

     Huxley’in daha önce, klasik eseri “Cesur Yeni Dünya” ve okuduktan sonra hayranlığımın on katına çıktığı eseri “Algı Kapıları”nı okudum. Bu kısa roman -169sayfa- Huxley’e olan hayranlığımı bir kat daha arttırdı. 2 sene uğraşmama kesinlikle değdi. Söylesenize Huxley’in zekasına hayran olmamak mümkün müdür?

     Hikaye iki arkadaşın bir film stüdyosunda konuşmasıyla başlıyor. Arkadaşın biri patronundan zam almak için patronun ofisine gidiyor, patron tabi bu durumu reddediyor ve aklımda kalan şu sözü ediyor, “Bu Stüdyo’da, bu günlerde, İsa bile zam alamaz.” Bu sözün üzerine bazı benzetmelerde bulunuyor. İki arkadaş stüdyo içinde siyasi ve sosyolojik konularda tartışarak yürümeye devam ediyorlar, tam yola çıkacakken biri ezilme tehlikesi geçiriyor -kamyon tarafından-. Arkasından söverler vs. , kamyon tam yolu dönecekken kitap dolu dorsesinden bazı kitaplar dökülür, bu kitaplar yakılması için gönderilen ve kabul edilmeyen senaryolardır. Yürürler, bazı kitapları kurcalayıp okur atarlar, bir tanesini okuduktan sonra ilgilerini çeker, ismi “Maymun ve Öz”dür. Daha sonra okumaya devam etmek için kitabı saklarlar. Kitabın yazarı ilgi duydukları fakat hiçbir zaman görüşemedikleri biridir. Kitabı alarak yazarın yaşadığı eve giderler.

     Daha sonrasında kitaptaki senaryoyu okumaya başlarız. Gerçekten senaryo gibi yazıldığı için okuması bana çok garip geldi, bence oldukça özgün bir durum böyle bi durumla başka bir kitapta karşılaşmamıştım.

     Senaryo, III.Dünya Savaşı’ndan sonrası anlatılır. Neredeyse tüm dünya yıkıma ve radyasyona maruz kalmıştır. Yıkımdan etkilenmeyen bilinen tek yer Yeni Zellanda’dır. Bir grup bilim adamı burada çalışmalar yapmaktadırlar. Dünyadaki son durumu inceleyip değerlendirme sonucu çalışmalarına devam etmek üzere California’ya bir inceleme gezisi düzenlerler. Asıl karakterimiz Dr.Poole, orada yaşayanlar tarafından tutsak alınır ve asıl hikayemiz başlar.

     Oradaki insanlar, insanlık tarihinin büyük yıkımı ve kötülüklerinden fazlasıyla etkilenmişlerdir. Bazı mutasyonlara uğrayıp fiziksel ve hormonal değişimler geçirmişlerdir. Tüm bunların doğrultusunda Şeytanı ve kötülüğü yücelten, bunlara tapınan bir inanç sistemi kurmuşlardır.

     Huxley, bu sistem içinde sosyolojik ve teolojik eleştirilerini sunar bizlere. İmgelemeleri, benzetmeleri muhteşemdir. Ve Doğukan’ın (Denaro Forbin) da dediği gibi kitap “çok korkunç” bir kitaptır.
Nasıl anlatabilirim, yazılış biçimi  ve yaşattığı hava bana Edgar Allan Poe’nun şiirlerindeki duygu bütünlüğünü hissettirdi. Kabul etmeliyim ki okuması da bir hayli zor fakat bir hayli de zevkli.
Bulabilirseniz mutlaka okumalısınız diyerek eserdeki bazı vurucu bulduğum, hoşuma giden sözleri alıntılıyorum:



“ ‘Gerçek ortakyaşamda,’ der, ‘organizmalar arasındaki ilişkide taraflar birbirlerinden faydalanırlar. Parazitimizin bir farkı da, diğer taraftan, bir organizmanın diğeri pahasına yaşamasıdır. Sonuçta, bu tek taraflı ilişki iki taraf için de öldürücülüğü ortaya çıkarır; konağın ölümü sonucunda buna sebep olan parazitin de ölümünden başka bir şeyle sonuçlanmaz. Kendisini efendi olarak gören modern insan ve gezegen arasındaki ilişki de ortakyaşamsal ortaklardan ziyade tenya ile köpeğinki ya da mantar ile patates arasındaki ilişki gibidir.’ ”

“Hakikatın bir putunu yapıyoruz; çünkü merhametsiz hakikat Tanrı değildir, fakat onun ne sevmemiz ne de tapmamız gereken imgesi ve putudur.”

“Nükleer füzyonla güçlendirilen bir dünyada herkesin büyükannesi bir röntgen teknisyeni olacaktır.”

“...İnsan buluşlarının çok azı gelişmeydi.”

“Bütün savaşların sebep olduğu açlık ve daha çok açlığın sebep olduğu tüm savaşlar.”

“Siz oradakiler, Düzenin üzerine çıkabileceğini düşünen zekiler, sizin için, öfkeliler, isyankarlar, itaatsizler, neşe hızla bir yabancıya dönüşüyor. Fantastik hilelerinizin sonuçlarını çekmeye mahkum olanlar onun varlığından bu kadar şüphe duyamazlardı. Sevgi, neşe ve Barış -bunlar sizin özünüz ve de dünyanın özü olan ruhun meyveleri. Ama maymun-zihnin meyveleri, maymunun küstahlığının ve isyanın meyveleri nefret ve durulmayan bir huzursuzluk ve sadece kendisinden daha korkunç çılgınlıklarla sakinleşebilen kronik bir ızdırap”

330
Vakıf Serisi / Ynt: Çelik Mağaralar - (Caves of Steel)
« : 30 Ocak 2015, 08:37:10 »
Yillardir kitapcilarda Asimovun robot serisinden kitap ararim bulamam. Illa internetten falan mi siparis etmek lazim bunlari.

Nadirkitap.com'a girerseniz birçok sahaf kitaplarını siteye giriyor mutlaka ulaşırsınız, Çelik Mağaralar'ı bulmak kolay da asıl serinin devamını bulmak zor

Sayfa: 1 ... 20 21 [22] 23